Bireysel Başvuru Kararları • YARGITAY İÇTİHAT FARKLILIKLARI,ADİL YARGILANMA HAKKI İHLALİ

Aynı Derecedeki Yargı Mercileri Arasındaki İçtihat Farklılıkları Tek Başına Adil Yargılanma Hakkının İhlali Niteliğinde Kabul Edilemez

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başvuru Numarası: 2013/2428
Karar Tarihi: 13/06/2013

Başkan:Alparslan ALTAN
Üyeler:Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör:Mehmet Sadık YAMLI
Başvurucu:Aygaz A.Ş
Vekili:Av. Murat DİKMEN

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, ikale sözleşmesine istinaden iş akdi sona erdirilen çalışanın şirkete karşı açtığı işe iade davasında aleyhine verilen kararın Yargıtayın diğer kararlarıyla çelişkili olması ve söz konusu kararla mükerrer ödeme yapmak durumunda kalması nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 11/4/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 11/6/2013 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar

4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu şirket, ticari piyasadaki pazar daralması gerekçesiyle istihdamı azaltma kararı almış ve bu çerçevede işten kendi isteği ile ayrılmak isteyen çalışanlarına kıdem tazminatı gibi yasal alacaklarının yanında ayrıca 12 aylık maaş tutarında teşvik ödemesi yapacağını duyurmuştur.

6. Başvurucu şirket, bu teşvikten yararlanmak isteyen çalışanlarından, yasal hakları ile birlikte verilen teşvikleri de alarak iş akitlerini kendilerinin feshettiklerine dair yazılı dilekçe almış ve iş akitlerini sonlandırmıştır. Bu kapsamda teşvikten yararlanmak isteyen bir çalışanına, dilekçesi alınarak, yasal haklarının yanı sıra 12 aylık maaş tutarında teşvik ödemesi yapılmış ve çalışanın iş akdi sonlandırılmıştır.

7. İş akdi sonlandırılan çalışan, işe iadesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.

8. Gebze 3. İş Mahkemesi, 17/5/2012 tarih ve E.2011/1416, K.2012/318 sayılı kararla, çalışanın işe iadesine karar vermekle birlikte, boşta geçen süre için en fazla 4 aylık, işe başlatmama hâlinde ise en fazla 8 aylık maaş tutarında tazminata hükmedilmesi gerektiği, ancak işverence zaten 12 aylık maaş tutarında tazminat ödendiğini gerekçe göstererek, tazminat konusunda hüküm kurulmasına yer olmadığına karar vermiştir.

9. Kararın taraflarca temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 21/11/2012 tarih ve E.2012/11069, K.2012/26040 sayılı ilamla; ortada çalışanın serbest iradesine dayalı bir ikale sözleşmesinin bulunmadığı, bu nedenle iş akdinin ikale sözleşmesiyle sonlandırılmadığı gerekçesiyle kararı bozmuş ve işin esasına girerek çalışanın işe iadesine, boşta geçen süre için 4 aylık ve işe başlatmama hâlinde ise 6 aylık olmak üzere toplam 10 aylık maaş tutarında tazminata hükmetmiştir.

10. İş mahkemesi kararlarının temyizi üzerine Yargıtayca verilen kararlara karşı karar düzeltme yolu öngörülmediğinden karar aynı tarihte kesinleşmiştir. Karar başvurucu vekiline 22/3/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

B. İlgili Hukuk

11. 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 2/3/2005 tarih ve 5308 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki hâliyle 8. maddesinin üçüncü fıkrası, 22/5/2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18., 19., 20., 21. ve 29. maddeleri, 11/1/2011 tarih ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesi.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

12. Mahkemenin 13/6/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 11/4/2013 tarih ve 2013/2428 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

13. Başvurucu, ticari piyasada yaşanan pazar daralması sonucu oluşan fazla istihdamı azaltmak için işten kendi isteği ile ayrılmak isteyen çalışanlarına yasal alacaklarının yanında ayrıca 12 aylık maaş tutarında teşvik ödemesi yapma kararı aldıklarını, bu çerçevede ayrılmak isteyen çalışanla ikale sözleşmesi imzalanarak iş akdinin sonlandırıldığını, işe iade davası sonucunda Yargıtay 22. Hukuk Dairesince verilen kararın, birebir benzer bir olayda Yargıtay 9. Hukuk Dairesince verilen kararla çeliştiğini, böylece kararın keyfi olduğunu ve Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, öte yandan verilen kararla çalışana 12 aylık maaş tutarındaki tazminat dışında 10 aylık maaş tutarında mükerrer ödeme yapılması gerekeceğinden Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın Yargıtay 22. Hukuk Dairesine gönderilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası

14. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

15. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

16. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

17. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

18. Anılan kurallar uyarınca, derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış olayların sübutu, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ya da açıkça keyfilik içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar da bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri takdirinde açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (B. No: 2012/1027, § 26, 12/2/2013)

19. Öte yandan benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri arasındaki içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi, derece mahkemeleri veya temyiz mercilerinin, uyuşmazlıklara ilişkin olarak, tarafların talepleri ve delilleri arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez (B. No: 2012/1056, § 36, 16/4/2013).

20. Başvuru konusu olayda, başvurucu tarafından adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ileri sürülmüş ise de bu iddiaların özünün esas itibariyle derece mahkemesince hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

21. Yargılama derece mahkemeleri tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar anılan mahkemeler tarafından gereği gibi değerlendirilmiştir.

22. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına ilişkin bölümünün diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası

23. Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

24. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

25. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.

27. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (B. No: 2012/946, § 17, 18, 26/3/2013).

28. Başvuru konusu olayda, başvurucu ikale sözleşmesine istinaden iş akdi sonlandırılan işçisine yasal alacaklarının yanında 12 aylık maaş tutarında teşvik ödemesi yaptığını, Yargıtay kararı ile 10 aylık maaş tutarında tekrar tazminat ödemek zorunda kalacağını böylece mülkiyet hakkının ihlal edildiğini belirtmektedir. Ancak Yargıtay kararı ile teşvik mahiyetindeki ödemenin dayanağı olan ikale sözleşmesinin çalışanın serbest iradesine dayanmadığı için geçerli olmadığı ortaya konulduğundan, 12 aylık ücret tutarındaki bu ödeme dayanaksız kalmıştır. Hukukumuzda bir sözleşmenin sonradan geçersiz sayılması sonucu bu sözleşmeye dayalı olarak yapılan ödemelerin geri istenebilmesi amacıyla hukuk yollarına başvurulabilmesine imkan sağlayan düzenlemeler yer almaktadır. Bu kapsamda başvurucu herhangi bir hukuksal yola başvurmamıştır. Hukuk yollarının tamamı tüketilmeksizin yapılan bir bireysel başvurunun kabul edilmesi mümkün değildir.

29. Açıklanan nedenlerle, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının yetkili derece mahkemeleri önünde tanınan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

A. Başvurunun;

1. Adil yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden, “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

2. Mülkiyet hakkının ihlali iddiası yönünden, “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 13/6/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 30 Oca 2015, 23:58


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir