KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ / ZİLYETLİKLE İKTİSAP

T.C.
YARGITAY
Onyedinci Hukuk Dairesi
E:2006/3416
K: 2006/5346
T: 12.06.2006
KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
ZİLYETLİKLE İKTİSAP
Özet: Somut olayda eylemli durumundan ve krokisinden anlaşıldığı üzere, taşınmazın güney ve batı sınırlan Hazine adına tespit edilen çalılık alanlarla, kuzeyi kısmen devlet ormanı ve yine Hazine adına tespiti yapılan parselle çevrilidir. Ancak dosya kapsamına göre, yerel bilirkişinin beyanı ve mahkemenin kabulüne katılma olanağı yoktur. Ayrıca, dosyaya ibraz olunan taşınmazın genel görünümünü ve kazı çalışmalarını gösteren fotoğraflarda da taşınmaza hâkim olan unsur taşlık ve çalılıktır.
Yine taşınmazın değişik bölümlerinin çok önceleri sabanla sürüldüğü ve ziraat edildiği ziraatçı bilirkişi raporunda belir­tilmiş ise de, daha sonra bu şekildeki zilyetliğe son verildiği ve tarımsal amaçla kullanılmadığı aynı raporda belirtilmiş ve bu yer bilirkişi ve tanık beyanları ile de doğrulanmıştır. Bu du­rumda, davacının taşınmazda ekonomik amacına uygun iktisap sağlayıcı nitelikte ve yasada öngörülen süreye ulaşan zilyet­liğinden söz etme imkânı yoktur.
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 12]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 17]
Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm davalı Hazine tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı tapu kaydına ve kadastro öncesi sebebe dayanarak genel kadastro sonucu davalı Hazine adına oluşan tapu kaydının iptal ve tescili isteği ile dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulü ile dava konusu 149 ada 53 parselin davacı Mehmet adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, taşınmazın davacının dayanağını teşkil eden ve 15 nolu parsele revizyon gören 02.12.1949 tarih 19 sıra nolu tapu kaydı kapsamında kaldığı ve aynı zamanda zilyetliğinde bulunduğu gerekçesiyle yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Kadastro sırasında taşınmaz İsmail’in işgalinde olmakla beraber taşlık çalılık yerlerden olduğundan söz edilerek Hazine adına tespit edilmiştir. Dava dilekçesindeki ileri sürülüşe, tespit nedenine ve savunmaya göre uyuşmazlık, taşınmazın dayanılan tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı, kalmaması halinde davacı yararına zilyetliğe dayalı taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı yönlerinde toplan­maktadır. Tapu kaydının sınırları doğusu Ali tarlası, batısı kahveci Hasan veresesi, kuzeyi ve güneyi dere okumakta olup miktarı 1 hektar yani 10 dönümdür. Orijinal paftasından çıkarılan haritasında görüldüğü üzere taşın­maza doğrudan sınır teşkil eden dere bulunmamaktadır. Dere, her yerde rastlanabilen doğal sınırlardan olması karşısında tapu kaydında yazılı olup özel isimle anılmayan dere’den bilirkişi krokisinde 15 ve 53 nolu parsellerin güneyinden ve de 30 nolu parselin içerisinden geçen derenin kastedilip kastedilmediği de anlaşılmamaktadır. Bu durumda tapu kaydının taşınmaza uygunluğunun kabulü için doğu sınırında okunan Ali ile batı sınırında okunan kahveci Hasan yerlerinin arazi üzerinde belirlenmeleri zorunludur. Eylemli durumdan ve krokisinden de görüldüğü üzere taşınmazın güney ve batı sınırları Hazine adına tespit edilen çalılık alanlarla, kuzeyi kısmen Devlet ormanı ve yine Hazine adına tespiti yapılan 30 nolu parselle çevrili bulunmaktadır. 15 nolu parselin doğusundaki 72 nolu parselin de çalılık niteliğiyle Hazine adına tespit edildiği ve ondan sonra da ormanlık alanın geldiği görülmektedir. Yerel bilirkişi Ali yerini göstermemiş ve fakat halen eşinin kullandığı bir yer olduğunu, kahveci Hasan yerinin ise Hazine adına tespit edilen 14 nolu parsel içerisinde kaldığını bildirmekle yetinmiştir. 14 ve 72 nolu parsellerin 1990 tarihinde Hazine adına yapılan tespitleri itiraza uğramaksızın kesinleşmiştir. Kahveci Hasan ve Ali’nin Hazine adına tespit edilen taşınmazlar içerisindeki yerlerini tespitin yapıldığı 1990 tarihinden bu tarafa dava etmemiş olmaları hayatın olağan akışına da uygun düşmez. Hal böyle olunca tapu kaydının taşınmaza uyduğu ya da kapsamına aldığı yönündeki yerel bilirkişi düşüncesine ve mahkemenin kabulüne katılma olanağı yoktur. Bir an için tapuya değer verilecek olsa dahi kapsamı yüzölçümüyle geçerli olup, miktarından fazlasıyla davacı adına tespiti kesinleşen 15 nolu parsele revizyon görmüştür. Bu durumda taşınmazın kayıt kapsamı dışında kalan belgesiz yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Orman ve ziraatçı bilirkişi raporlarında taşınmazın % 35-40 gibi yüksek bir eğilime (meyile) sahip, taşlık ve çalılık alanları içerdiği, içerisinde pırnal meşesi ve menengiç ağaçları ile yabani delice ağaçlarının oluştuğuna yer verilmiştir. Ayrıca dosyaya ibraz olunan taşınmazın genel görünümünü ve de kazı çalışmalarını gösteren fotoğraflarda da taşınmazda hâkim olan unsurun taşlık ve çalılık olduğu açıkça görülmektedir. Taşınmazın değişik bölümlerinin çok önceleri sabanla sürül­düğü ve ziraat edildiği ziraatçı bilirkişi raporunda belirtilmiş ise de, daha sonra bu şekildeki zilyetliğe de son verildiği ve tarımsal amaçla kullanılmadığı yine aynı raporda belirtilmiş ve bu yer bilirkişi ve tanık sözleri ile de kısmen doğrulanmıştır. Hal böyle olunca davacının taşınmazda ekonomik amacına uygun iktisap sağlayıcı nitelikte ve de yasada öngörülen süreye ulaşan zilyetliğinden söz etme olanağı yoktur. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgular karşısında mahkemece davanın reddine karar vermek gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere kabulü yoluna gidilmiş olması doğru değildir.
Davalı Hazine’nin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açık­lanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA), 12.06.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir