KESİN HÜKÜM / TEREKE

T.C.

YARGITAY
Yedinci Hukuk Dairesi
E: 2006/1264
K: 2006/1226
T: 18.4.2006
KESİN HÜKÜM
TEREKE
Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmiş ve isteğin kanuni süresinde olduğu anlaşılmış isede hüküm tarihinde taşınmazın değeri kanunda mürafaa için öngörülen 10.000 YTL’yi geçmediği anlaşıldığından duruşma isteminin reddine, dosyanın evrak üzerinde incelenmesine karar verilip tetkik hakiminin raporu okundu. Gereği görüşüldü:
İddia ve savunmaya, mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre dava niteliği ve içeriği itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesi hükmüne dayalı kesinleşen kadastroya karşı açılan dava niteliğindedir.
Mahkemece, taraflar arasında kesin hüküm bulunduğundan söz edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Öğretide ve uygulamada, kararlılık kazanan görüşlere göre kural olarak, taraflar arasında koşulları usulün 237 maddesi hükmünde açıklanan biçimde kesin hüküm bulunması halinde, aynı taşınmaz yada taşınmazlara ilişkin, sonraki günlü uyuşmazlıkların önceki günlü kesin hükme göre çözümlenmesi zorunludur. Saptanan bu olgu kamu düzenine ilişkin olup istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekli olumsuz dava koşuludur.
Öte yandan davanın saptanan niteliğine göre öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre, bir yada bir bölüm mirasçının 3402 sayılı Kadastro Kanunun 29. maddesi hükmü uyarınca tereke adına dava açması halinde açılan davanın yargılaması sonucunda oluşan kesin hükmün terekeyi bağlamayacağı tereke adına dava açan mirasçıyı bağlayacağı kuşkusuzdur. 766 sayılı Tapulama Kanununu yürürlükten kaldıran 3402 sayılı Kadastro Kanununda az yukarıda sözü edilen madde hükmüne yer verilmesinde yasa koyucunun amacı yargılama gideri ve zamandan tasarrufu bir başka deyişle dava ekonomisi düşünülmüştür.
Somut olaya az yukarıda saptanan hukuksal olguların ışığı altında bakıldığında, 103 ada 8 parsel sayılı taşınmaz hakkında oluşan ve kesinleşen 27.9.1994 gün ve 1993/128-1994/41 E.K sayılı hüküm ile 107 ada 9 parsel sayılı taşınmaz hakkında oluşan 27.9.1994 günlü 1993/119-1994/40 E.K sayılı kesinleşen hükümlerin dayanağı davaların davacı Halit tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 29. maddesi uyarınca tereke adına ve tesbit maliki davalı Semiha Özgün aleyhine açıldığı dava açan Halit dışında kalan davacıların taraf olmadığı belirlendiğine göre az yukarıda vurgulanan hukuksal olgulara göre davacı Halit dışında kalan diğer davacı Hayati ile Cengiz ve Cevat haklarında koşulları usulün 237. maddesi hükmünde öngörülen biçimde kesin hüküm bulunmadığı kuşkusuzdur. Adı geçenler yönünden az yukarıda tarih ve sayıları belirtilen kesinleşen hükümler güçlü delil niteliğindedir. Kuşkusuz güçlü delillerin aksi daha güçlü delillerle kanıtlanabilir. Mahkemece, az yukarıda saptanan hukuksal olgular dikkate alınarak tereke adına 103 ada 8 ve 107 ada 9 parsel sayılı taşınmazlar hakkında dava açtığı saptanan Halit’in davasının kesin hüküm nedeniyle reddine, Halit dışında kalan davacı Hayati ile Cengiz ve Cevat’ın davaları hakkında iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak tüm deliller ile güçlü delil niteliğindeki kesinleşen hükümlerde göz önünde tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle davacı Halit’in yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, Halit dışında kalan diğer davacı Hayati ile Cengiz ve Cevat’ın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine, 18.4.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir