Etiket arşivi: AİTTİR

Mobbingde kişilik haklarına haksızlık olgusu yeterlidir, gerçekleşmediğinin ispat külfeti davalıya aittir

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi 2013/693 esas ve 2013/30811 karar sayılı 27.12.2013 tarihli karar

YARGITAY İLAMI

MAHKEMESİ : İzmir 10.İş Mahkemesi

TARİHİ : 04/10/2012

NUMARASI : 2012/11-2012/487

DAVACI : T. Y. ADINA VEKİLİ AVUKAT S. G.

DAVALI : İ.B. A.Ş. ADINA VEKİLİ AVUKAT E. Ç.

DAVA : Davacı manevi tazminat ve fazla çalışma alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.

Hüküm süresi için de davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Y. B. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davacı vekili müvekkilinin 1994-17.12.2010 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini açılan işe iade davasının kabul edildiğini temyiz aşamasında olduğunu, günlük 12-13 saat çalışmasına rağmen fazla mesai alacaklarının ödenmediğini, işyerinde mobbinge maruz kaldığını belirterek manevi tazminat ve fazla mesai alacağının ödetilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, davacının ücretine fazla mesainin dahil olduğunu, personelle sık sık tartıştığını, yazılı olarak iki defa uyarıldığını, çalıştığı şubede verilmis olmaması nedeniyle şubesinin değiştirildiğini ve bu nedenle iş sözleşmesinin feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme, dosyada bulunan davacı ve davalı tanık anlatımları ile mevcut diğer delillerin birlikte değerlendirilmesinden davacıya sistematik ve sürekli psikolojik baskı uygulandığını gösterir kuvvetli deliller bulunmadığı, kişilik hakları veya sağlığının sistematik ve ağır bir saldırıya uğradığı yönünün kuşkudan uzak delillerle yeterince ortaya konulmadığı kanaatiyle davanın reddine karar vermiştir.

Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Davalı işyeri çalışanlarından Ş. Ç.Ü.’nün davacıya sinirli tavırlar gösterip elinde bulunan kâğıtları ve zarfı davacının masasına ve üzerine fırlattığı, bir süre sonra sözkonusu belgeleri geri alıp sinirli tavırlar sergiledikten sonra tekrar masaya fırlattığı, davacının yere düşen belgeleri topladığı, davacının bireysel pazarlama yetkilisi olarak çalıştığı sırada cari hesaplar yetkilisi olan G. B.Ç.’indavacnın yerine görevlendirildiği, davacının bu görev değişikliği nedeniyle mağdur olduğu düşüncesine kapıldığı ve hastalandığı, davacının bankacılık işlemleri konusunda kurallara uygun hareket etmek istediği, bu nedenle amirleri ile sorunlar yaşadığı, uyarı, itham ve kırıcı üsluplarla baskılara maruz kaldığı, banka müdürü tarafından sorun çıkaran, uyumsuz, sevilmeyen ve kavgacı biri olarak suçalndığı, süreç içinde davacıya yönelik bu ve benzeri olumsuz davranışların tekrarlandığı, bir başka personelin yapması gereken işlerin sık sık davacıya verildiği, banka müdürü tarafından cumartesi günleri mesai yaptırıldığı, işyerinde düzenli bir çalışma şeklinin olmadığı, davacıyla aynı pozisyonda olan diğer çalışanlara anahtar ve şifreler verildiği halde davacıya verilmediği, davacının stresli çalışma ortamında bulunmanın da etkisiyle sindirim sistemi rahatsızlığı çektiği, banka şubesinin yapılan iç denetimde düşük performans gösterdiğinin belirlendiği, davacının işyeri içindeki diğer çalışanlardan soyutlandığı, son dört ay içinde yirmişer günlük sağlık raporları aldığı, son bir yıl içinde peş peşe disiplin soruşturmaları geçirerek kendisinden savunmalar istendiği, şube içi elektronik posta ile yapılan yazışmalarda “densiz” denilmek suretiyle hakarete maruz kaldığı, yapılan yazışmalarda nezaket sınırlarının aşıldığı, davacının yaşamış olduğu olumsuzlukları işyerindeki amirine ilettiği halde sorunlara çözüm getirilmedii ve kendisinde kusur bulunduğu, yaşanılan olumsuzluklar sonunda anksiyete bozukluğu çektiği ve sağlık sorunlarıyla uğraştığı, bir yıllık maaş artışının yalnızca 1,96 olarak öngörüldüğü; davacının işyerinde yaşadıklarını “Olaylar” başlığı altında kaleme aldığı, sözkonusunun yazda tutarlılık, samimiyet ve iddia edilen hususlarla bir bütünlük görüldüğü, bu hususların mobbing teşkil ettiği tüm dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Mobbinging varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik haklarına yönelik haksızlığın yeterli olduğu, ayrıca mobbing iddialarında şüpheden uzak kesin deliller aranmayacağı; davacı işçinin, kendisine işyerinde mobbing uygulandığına dair kuşku uyandıracak olguların ileri sürmesinin yeterli olduğu, işyerinde mobbing gerçekleşmediğini ispat külfetinin davalıya düştüğü; tanık beyanları, sağlık raporları, bilirkişi raporu, kamera kayıtları ve diğer tüm deliller değerlendirildiğinde mobbing iddasının yeterli delillerle ispat edildiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.12.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY: Dosya içeriğine ve özellikle taraf tanıklarının anlatımlarına göre; davacının iş ortamında çalışma arkadaşlarıyla gerekli uyumu sağlayamadığı, diğer çalışanlarla işbirliği yapmaktan kaçındığı, işyerinde zaman zaman amirleri ve diğer çalışanlarla işin yürütümünden kaynaklanan nedenlerle tartıştığı anlaşılmaktadır.

Davacının işin yürütümü bakımından olumsuzluklara yol açan tutum ve davranışlarından kaynaklanan tartışmaların psikolojik taciz (mobing) olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.

Davacının hedef kişi olarak şeçilip kendisine karşı sistematik bir biçimde yıldırma hareketlerinin yapıldığına dair delil bulunmamaktadır.

Bu nedenle mahkemenin davacıya psikolojijk taciz yapıldığına dair delil bulunmadığı, kişilik hakları veya sağlığının sistematik ve ağır bir saldırıya uğradığı yönünün kuşkudan uzak delillerle yeterince ortaya konulmadığına ilişkin tespit ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

Açıklanan tespit ve gerekçelere göre davacıya psikolojik taciz yapıldığı kanıtlanmamış olduğundan sayın çoğunluğun aksi düşünce ile oluşturduğu bozma kararına katılmıyorum. 27.12.2013

Vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden davalıya değil, vakıayı ileri süren davacıya aittir

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi

2013-846 esas  2013-6391 karar 16.04.2013 tarihli

-Sebepsiz zenginleşme

-Vasıflı ikrar

-İspat yükü

Özet:  Davacı, davalının şirketinden değişik zamanlarda ilaç aldığını, davalının talimatıyla ödemeleri davalının hesabına gönderdiğini, gönderilen paraların davalının gösterdiği şirket cari hesap borcundan mahsup edilmediği için davalının sebepsiz  zenginleştiğini belirtmiş, bu iddia davalı tarafça kabul edilmemiş, daha önce davacıya borç olarak verilen paraların geri ödenmesi için gönderildiği savunulmuştur. Davalı, davaya konu paraların kendilerine gönderildiğini ikrar  etmiş, ancak bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenlerle değil, başka bir nedenle gönderildiklerini savunmak suretiyle, vakıanın hukuksal niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu bildirerek vasıflı ikrarda bulunmuştur. Vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden tarafa (davalıya) değil, vakıayı ileri süren davacıya ait olup, bu ikrar bölünemez. Davacı taraf, davaya konu paraların ilaç bedeli olarak gönderildiği yolundaki iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı, yolunda yasal karine olduğundan havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını ileri süren havaleci, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.

6100 s.y. HMK 188.madde

1086 sy. HUMK 236.madde

818 s.y. BK 457 madde

6098 s.y. TBK 555.madde

YARGITAY11.Ceza Dairesi Esas: 2006/2631Karar: 2008/992 – BELGEDE SAHTECİLİK-ALDATICILIK YETENEĞİNİN TESPİTİ HAKİME AİTTİR

T.C. YARGITAY11.Ceza Dairesi

 

Esas: 2006/2631Karar: 2008/992Karar Tarihi: 21.02.2008

ÖZET: Suça konu ruhsatta yapılan bilirkişi incelemesinde, araç muayene bölümündeki tarih üzerinde birden fazla mükerrer geçme olduğundan, görevliler nezdinde iğfal kabiliyetinin bulunmadığının belirtilmesi karşısında, sahtecilik suçlarında aldatıcılık yeteneğinin tespiti hakime ait olduğu halde, suça konu ruhsatnamede bu konuda gözlemde bulunulmadan ve denetime olanak verecek şekilde dosya içerisinde bulundurulmadan karar verilmesi, kanuna aykırıdır.

 

(5275 S. K. m. 122) (647 S. K. m. 5)

 

Dava: Motorlu araç trafik belgesinde sahtecilik suçundan sanık B. Bozkurt'un yapılan yargılaması sonunda, mahkumiyetine dair İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 04.07.2005 gün ve 2003/903 Esas, 2005/552 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının bozma isteyen 03.04.2006 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle, incelenerek gereği görüşüldü:

 

Karar: 1- Sanığın yüklenen suçtan cezalandırılmasına yeterli, her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca beraatına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

 

Kabule göre:

 

2- Suça konu ruhsatta yapılan bilirkişi incelemesinde, araç muayene bölümündeki tarih üzerinde birden fazla mükerrer geçme olduğundan, görevliler nezdinde iğfal kabiliyetinin bulunmadığının belirtilmesi karşısında, sahtecilik suçlarında aldatıcılık yeteneğinin tespiti hakime ait olduğu halde, suça konu ruhsatnamede bu konuda gözlemde bulunulmadan ve denetime olanak verecek şekilde dosya içerisinde bulundurulmadan karar verilmesi,

 

3- Para cezasının ödenmemesi halinde gecikme zammı uygulanacağına dair 5275 sayılı Yasada bir hüküm bulunmadığı gözetilmeden anılan Yasanın 122. maddesiyle, yürürlükten kaldırılan 647 sayılı Yasanın 5/6. maddesi uyarınca gecikme zammına hükmolunması,

 

Sonuç: Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 21.02.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.