Etiket arşivi: DEĞERİN

YARGITAY H.G.K E. 2012/19-260 K. 2012/432 *MENFİ TESPİT DAVASI *HARCA ESAS DEĞERİN BELİRLENMESİ

T.C.

 

YARGITAY

 

HUKUK GENEL KURULU

 

E. 2012/19-260

 

K. 2012/432

 

T. 4.7.2012

 DAVA : 

 

Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Borçka Sulh Hukuk Mahkeme’since davanın kabulüne dair verilen 20.1.2010 gün ve 2008/315-2010/9 Sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 19.1.2011 gün ve 5799/318 Sayılı ilamı ile; ( … Davacı, davalı banka tarafından kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için aleyhine takip başlatılmış ise de kendisinin asıl borçlu veya kefil sıfatıyla kredi sözleşmesi imzalamadığını, sahte imza ile borçlu gösterildiğini belirterek davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda kredi sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olmadığının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, takip sebebiyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Takibe konu edilen tutarın 4416 TL olmasına ve bu meblağ üzerinden davacının borçlu bulunmadığının tespitine rağmen mahkemece eksik yatırılan nisbi harcın tamamlatılmadan ve bu husustaki Harçlar Kanunu’nun 30.maddesi hükmü de gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir… ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. H.G.K.’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

 

KARAR : 

 

Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, müşterek ve müteselsil borç senedi altındaki imzanın davacı eli ürünü olmadığından bu senet yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarda başlık bölümünde gösterilen sebeplerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir. Bozma ve direnme kararlarının içerikleri itibariyle H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; harca esas dava değerinin menfi tespit talebine konu senet üzerinde kullanıldığı belirtilen kredi tutarı mı, yoksa icra takibiyle talep edilen alacak miktarı mı olduğu noktasında toplanmaktadır. İşin esasına geçilmesinden önce, dava değerinin dava dilekçesinde 1.200,00 TL olarak açıklanmış olması sebebiyle mahkemece 20.1.2010 tarihinde verilen hükmün temyiz kesinlik sınırının altında olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış, H.G.K.’nca yapılan görüşmede; davacı aleyhine başlatılan icra takip miktarının takip tarihi itibariyle 4.416,00 TL olması sebebiyle hükmün temyiz kesinlik sınırının altında olmadığı, başka bir değişle kararın temyizinin mümkün olduğu oyçokluğuyla kabul edilerek işin esasına geçilmiştir. İşin esasına gelince: Harç devletin mahkemeler aracılığı ile yaptığı adli hizmete ondan yararlananların katkısıdır.

 

 

Ancak yasada belirlenen durumlarda harç alınabilir. Diğer bir deyimle kanunsuz harç alınamaz ve eksik olan harç tamamlanmadan işlem yapılamaz. 492 Sayılı Harçlar Kanunu`nun 30. maddesi aynen “Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değerüzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. H.U.M.K.nun 409. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” hükmünü içermektedir. Yukarıda belirtilen yasa hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktar ödenmedikçe, davaya devam edilme olanağı bulunmamaktadır. 

 

 

Şu hale göre; karar ve ilam harcı maktu ise tamamı, nispi ise dörtte biri dava açılırken davacı tarafından peşin olarak ödenmelidir. Peşin olarak dörtte biri ödenecek olan nispi karar harcı, dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden hesaplanacaktır. Ancak; mahkeme davacının dava dilekçesinde belirlediği hakkın niteliği ve değeri ile bağlı olmadığı gibi hakkın niteliğini ve değerini resen araştırması gereklidir. Bir başka deyişle maktu harca tabi bir iş olduğunu söyleyen davacının bu nitelendirmesi ile mahkeme bağlı değildir. Mahkemenin davaya konu hakkın mal varlığı hakkı ( dava konusunun belirli bir değerle ilgili ) olduğu kanısına varması halinde bu hakkın değerini takdir etmesi ve karar ve ilam harcını bu değer üzerinden hesaplayarak, davacıya tamamlattırması gerekir. Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağına göre, davanın başında alınmış olan karar ve ilam harcının noksan olduğu, sonradan anlaşılırsa noksan karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunup müteakip işlemler yapılamaz. Yargılama sırasında, dava konusunun değerinin dava dilekçesinde bildirilenden daha fazla olduğu anlaşılır veya mahkemece tespit edilirse, yalnız o oturum için davaya devam edilerek ondan sonraki oturuma kadar noksan değer üzerinden harç tamamlanmadan davaya devam olunamaz. Peşin harcın tamamlanmamasının müeyyidesi ise dosyanın işlemden kaldırılmasıdır.

 

 Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Yerel mahkemece menfi tespit talebine konu dava değerinin, davacının kullandığı iddia edilen kredi tutarı olan 800,00 TL olduğu benimsenerek bu miktar için yatırılmış olan harcın yeterli olduğundan tamamlanması gereken harç bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Oysa, davacı aleyhine başlatılan icra takibinin dayanağı olarak yukarda anılan sözleşme gösterilmiş olup, 1.427,00 TL asıl alacak ve 2.989,00 TL işlemiş faiz olarak toplamda 4.416,00 TL için davacı ile birlikte diğer borçlulardan talep edilmektedir. Yerel mahkemece de; “…20.10.1999 tarihli Tarımsal Krediler İkraz Sözleşmesi sebebiyle davalı Ziraat Bankası’na borçlu olmadığının tespitine…” şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu itibarla, her ne kadar davacı, senette adına atfen atılı bulunan imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek menfi tespit davasının değerini 1.200,00 TL olarak açıklamış ve nispi karar ve ilam harcını da bu değere göre yatırmış ise de; yukarda da açıklandığı üzere takip talebi, ödeme emri, dava dilekçesi ve mahkeme kararı dikkate alındığında dava değerinin 4.416,00 TL olduğu belirgindir. Hal böyle olunca, mahkemece, yukarda ayrıntısıyla açıklanan olgular gözetilerek eksik alınan nispi karar ve ilam harcının tamamlanması gerektiğinden 492 Sayılı Harçlar Kanunu`nun 30. madde hükmüne aykırı olarak yargılamaya devamla karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır. O halde, direnme kararının, Özel Daire bozma ilamında ve yukarda gösterilen sebeplerle bozulması gerekir. 

 

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, yapılan 2. görüşmede, 04.07.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.