Etiket arşivi: EMRİNİN

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • ÖDEME EMRİNİN USULSÜZ TEBLİĞİ, GECİKMİŞ İTİRAZ, MAZERET…

YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/13457
KARAR: 2013/20043

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

1-) Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Alacaklının katılma yolu ile yapmış olduğu temyize ilişkin dilekçesinin kaydının olmadığı gibi harcının da yatırılmadığı anlaşıldığından temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2-) Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Alacaklı tarafından başlatılan iki adet bonoya dayalı kambiyo takibinde, borçlunun icra mahkemesine başvurarak ödeme emrine ilişkin usulsüz tebligat şikayetinde bulunduğu, borçlunun aynı zamanda ayrı bir itiraz dosyası ile söz konusu takipte yetkiye itirazlarını bildirdiği, mahkemece borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin kabul edilerek tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltildiği görülmüştür.

Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan HUMK’un 45. maddesinde, (HMK 166) aynı mahkemede görülmekte olan davaların, aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebileceği düzenlenmiştir. Yine kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan HMK’nın 297. maddesi 2. fıkrasında ise hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği hususu düzenlenmiştir.

Somut olayda her ne kadar borçlu vekilince …İcra Hukuk Mahkemesi’nin incelemeye konu şikayet dosyası ile birlikte ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu ve takibi öğrenme tarihinin 15.04.2011 olduğu ileri sürülmüş ise de; yine aynı vekil tarafından Çeşme İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/45 esas sayılı itiraz dosyasında 19.04.2011 tarihinde yetki itirazında bulunulduğu, mahkemenin 26.04.2011 tarihli tensip kararı ile birlikte aynı borçlu tarafından usulsüz tebligat şikayetinde bulunulduğundan bahisle dosyaların birleştirilmesine ve şikayet dosyası üzerinde yürütülmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, birleştirme işleminin devamında sadece şikayete ilişkin karar verilmiş olup, borçlunun usulsüz tebligat şikayeti kabul edildiği halde birleşen yetki itirazı dosyası hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmemiştir.

O halde, mahkemece 26.04.2011 tarihli 2011/45 esas- 2011/49 karar sayılı birleştirme kararına rağmen incelemeye konu aynı mahkemenin 2012/88 E.-90 K sayılı kararında borçlunun usulsüz tebligat şikayeti kabul edildiği halde yetki itirazı hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmemesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

Öte yandan, İİK’nun 65.maddesine dayanan gecikmiş itirazda, tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış olması, ancak, muhatabın bir engel nedeniyle süresinde itiraz edememiş olması halinde gecikmiş itirazda bulunacak kişinin mazeretini gösterir delillerle birlikte, esasla ilgili itirazlarını ve dayanaklarını, engelin kalktığı günden itibaren üç gün içinde icra mahkemesine bildirmesi gerekir. Açıklanan yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere gecikmiş itirazın ön koşulu, usulüne uygun bir tebligatın yapılmış olmasıdır. Usulüne uygun tebligat bulunmaması halinde HMK’nun 33. maddesi gereği, hukuki tavsif hakime ait olacağından borçlunun dilekçesinde gecikmiş itiraz isteminde bulunması ile bağlı kalınmaksızın tebligatın usulsüzlüğü ve Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereği, tebliğ tarihinin belirlenmesi yoluna gidilmelidir (HGK 5.6.1991 tarih ve 1991/12-258E.-1991/344 K). Mahkemece, borçluya gönderilen ödeme emrinin usulsüz olduğu tespit edildiği halde, borçlunun takibin kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip olması sebebi ile mahkemeye yapmış olduğu ve birleştirilen itirazı ile ilgili hüküm kurmak yerine gecikmiş itiraz ile ilgili yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Mahkemece yapılacak iş, itirazın, tespit edilen öğrenme tarihine göre süresinde olup olmadığını denetledikten sonra işin esasını incelemek ve oluşacak sonuca göre birleşen dava hakkında karar vermektir.

Ayrıca, HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 03 Şub 2015, 01:53


İLAMLARIN İNFAZINDAN UYGULANACAK TEMEL İLKELER / İLAMLARIN İNFAZ EDİLECEK KISIMLARI / İNFAZ KABİLİYETİ OLMAYAN HÜKÜMLER / İCRA EMRİNİN VE TAKİBİN İPTALİ

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2006/12-92
K: 2006/85
T: 22.3.2006
İLAMLARIN İNFAZINDAN UYGULANACAK TEMEL İLKELER
İLAMLARIN İNFAZ EDİLECEK KISIMLARI
İNFAZ KABİLİYETİ OLMAYAN HÜKÜMLER
İCRA EMRİNİN VE TAKİBİN İPTALİ
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 32]
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 38]
Taraflar arasındaki “İcra Emrinin ve Takibin İptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar ı. İcra Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 28.02.2005 gün ve 2005/38-115 sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 05.05.2005 gün ve 2005/6510-9748 sayılı ilamı ile;
( …İlamların infaz edilecek bölümleri hüküm bölümünde yer alan kısımlarıdır. Ancak, ilamla hükmedilse dahi hüküm bölümünün infazı kabil olması zorunlu olup yorum, tahmin, takdir yoluyla infaz kabiliyeti olmayan ilam hükmünün infazı sağlanamaz. Bu nedenle takip dayanağı ilamın hüküm bölümünün 5. bendinde yer alan ( tarafların talep ve kabulleri gereğince küçük Sina’nın yuva ve S. ‘nin okul masraflarının davacı baba tarafından karşılanmasına ilişkin hükmün infaz kabiliyeti yoktur. ( HGK’nın 8.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. – 1997/776 K. ) Zira, her zaman tek taraflı olarak temin edilebilecek okul taksitleri ve dershane ücretlerine ilişkin belgelere ( kaldı ki ilamda dershane ücreti de yer almamaktadır. ) dayanılarak ( ayrıca alacak ilama bağlanmaksızın ) ilamların icrası yoluyla takip yapılamaz. Açıklanan nedenlerle borçlu şikayetinin kabulüne karar vermek gerekirken reddi isabetsizdir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
1 – Direnme kararına yönelik temyiz itirazları yönünden;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
2- Birleştirilen dosyalar yönünden verilen red kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bozma kararından sonra birlemen 2005/163 ve 2005/371 esas sayılı şikayet dosyalarında verilen kararlar, Yargıtay denetiminden geçmemiş, bozmaya konu olmamış, direnme niteliğinde olmayıp yeni hüküm teşkil ettiğinden bu kararlara karşı temyiz istemlerinin Özel Dairesince incelenmesi için dosyanın 12. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : 1 -Şikayetçi/borçlu vekilinin direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ) nolu gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA; istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine.
2- Yukarıda ( 2 ) nolu gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Şikayetçi/borçlu vekilinin bozmadan sonra birleşen 2005/163 ve 2005/371 esas sayılı dosyalara ilişkin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 22.03.2006 gününde, oybirliği ile karar verildi.

HASILAT KİRASI / TAHLİYE / ÖDEME EMRİNİN KOŞULLARI

T.C.

YARGITAY
Altıncı Hukuk Dairesi
E: 2006/723
K: 2006/3067
T: 27.3.2006
HASILAT KİRASI
TAHLİYE
ÖDEME EMRİNİN KOŞULLARI
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 270]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 288]
İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı alacaklı davalı borçlu hakkında tahliye talepli başlattığı icra takibine vaki itiraz üzerine İcra Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur. Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosya kapsamına, toplanan delililere, hükmün dayandığı gerekçelere göre davalı vekilinin işlemiş faiz alacağına ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davalı vekilinin tahliyeye ilişkin temyizine gelince;
Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 1.5.1999 başlangıç tarihli ve on yıl süreli sözleşme konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin kira bedeli başlıklı 11/I.maddesinde “ciro esası kiracının aylık satış toplamından KDV çıktıktan sonra kalan toplamının %4 ( dört ) aylık kira bedeli olarak kabul edilir. Buna KDV ilave edilir.” Hükmüne yer verilmiştir. Sözleşmenin yorumundan taraflar arasındaki kira ilişkisinin Borçlar Kanununun 270. maddesinde açıklanan hasılat kirasına konu olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında davada Borçlar Kanununun hasılat kirasına ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekir. O nedenle takip talebi ile davalıya çıkarılan ödeme emrinin Borçlar Kanununun 288. maddesine uygun olması gerekir. Ödeme emrinde altmış gün süre verilmesi gerekirken, otuz günlük ödeme süresi verilmesi doğru değildir. Borçlar Kanununun 288. maddesine uygun olmayan ödeme emri hukuki sonuç doğurmayacağından bu ödeme emrine dayanılarak tahliye kararı verilemez. Bu nedenle kiralananın tahliyesine ilişkin talebin reddine karar vermek gerekirken, bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olduğundan kararın tahliyeye ilişkin olarak bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Kararın yukarıda açıklanan bir nolu bendde yazılı nedenle alacağa ilişkin kısmın ONANMASINA, kararın 2 nolu bentte yazılı nedenle tahliyeye yönelik kısmının BOZULMASINA. onanan kısım için aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına, 27.3.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

EME EMRİNİN TEBLİĞİ / USULSÜZ TEBLİGAT / TEBLİĞİN ÖĞRENİLMESİ

T.C.
YARGITAY
Altıncı Hukuk Dairesi
E: 2006/1373
K: 2006/3510
T: 06.04.2006
ÖDEME EMRİNİN TEBLİĞİ
USULSÜZ TEBLİGAT
TEBLİĞİN ÖĞRENİLMESİ
ÖZET: Ödeme emrinin tebliği usulsüz olsa bile, dava di­lekçesi yöntemine uygun’ olarak tebliğ edilmiş ise, davalı borçlu ödeme emrinin tebliğini dava dilekçesinin tebliğ edildiği tarihte öğrenmiş sayılır. Bu takdirde borçlunun öde­me emrinin tebliği tarihini düzelttirmesi ve takibe karşı iti­razda bulunması gerekir. İcra mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü kendiliğinden nazara alamaz.
6570 s. GAYRİMENKUL KİRALARI HAKKINDA KANUN [Madde 7]
İcra mahkemesince verilmiş bulunan karar davacı tarafından süresi için­de temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşü­lüp düşünüldü.
Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istemli olarak başlatılan icra takibine davalı borçlunun itira­zının bulunmaması üzerine davacı icra mahkemesinden tahliye isteminde bulunmuş mahkemece davalıya ödeme emri tebligatının usulüne uygun teb­liğ edilmediğinden bahisle istemin reddine karar verilmiş karar davacı ala­caklı tarafından temyiz edilmiştir.
Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 29.08.2005 başlangıç ta­rihli süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunma­maktadır. Bu sözleşmeye dayanarak kira alacağı nedeniyle tahliye istekli olarak takip yapılmasında ve dava açılmasında bir usulsüzlük bulunmamak­tadır.
Davacı alacaklı tarafından davalıyı borçlu hakkında tahliye istekli olarak başlatılan icra takibi üzerine düzenlenen ödeme emrinin tebliği usulsüz ise de dava dilekçesi ve duruşma gün ve saatini bildirir davetiye borçluya 30.11.2005 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilmiştir. Davalı borçlunun öde­me emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerekir. Ne var ki bu tarih itibariyle tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şi­kayet yoluyla ileri sürüp, tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi, süresinde de iti­razda bulunmadığından 07.09.2005 tarihinde yapılan ödeme emri tebligatı kesinleşmiştir. İcra mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü ken­diliğinden nazara alamaz. YHGK. 30.03.2005 gün ve 2005/6-190-220 ve 28.09.2005 tarih 2005/6-518-518 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Kesin­leşen takip üzerine yasal sürede ödemede bulunmadığından borçlunun te­merrüdü de gerçekleşmiştir. Mahkemece tahliyeye karar verilmesi gerekir­ken istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.
. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın (BOZULMASINA) ve istek halinde peşin alınan temyiz har­cının temyiz edene iadesine 06.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI / ÖDEME EMRİNİN TEBLİĞİ

T.C.

YARGITAY

Ondokuzuncu Hukuk Dairesi
E: 2005/9363

K: 2006/4579

T: 27.04.2006

MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI
ÖDEME EMRİNİN TEBLİĞİ
ÖZET: Asıl borçlu ile ipotek veren 3. kişi davalı arasında mecburi takip ve dava arkadaşlığı bulunduğu gözetilerek icra takibinde asıl borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmesi­nin bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir işlem ya­pılması gerekir.

1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 44]

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya ince­lendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı vekili, müvekkilinin eski yetkili satıcısı Oğuz Emin’in borçlarını 01.03.1995 tarihli borç tasfiye protokolü ile C Otomotiv Mamulleri Tic. A.Ş.nin yükümlendiğini, bu suretle Gebze Bölgesi yetkili satıcısı olduğunu, borcun ödenmediğini, alacağın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluy­la girişilen icra takibine taşınmazın maliki davalı tarafından itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, % 40 tazminata karar verilme­sini talep dava etmiştir.

Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, ipotek sözleşmesinde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili oldu­ğu kabul edildiğinden davalının icra takibindeki yetki itirazının reddine, da­vanın kabulüne, davalının itirazının iptaline takibin devamına, alacak likit ol­duğundan hükmolunan tutarın % 4O’ı oranında icra inkar tazminatının dava­lıdan tahsiline karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu takipte asıl borçlu Oğuz Emin’e çıkarılan ödeme emri teb­liğ edilmemiştir. Takipte 3. kişi durumunda olan ipotek borçlusu davalı ise, süresi içerisinde takibe itiraz etmiştir.

Bu durumda mahkemece asıl borçlu ile ipotek veren 3. kişi-davalı arasın­da mecburi takip ve dava arkadaşlığı bulunduğu gözetilerek icra takibinde asıl borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmesinin bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir işlem yapılması gerektiğinin düşünülmemesi usul ve ya­saya aykırıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (BOZULMASINA),

bozma biçimine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şim­dilik yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.04.2006 günün­de oybirliğiyle karar verildi.