Etiket arşivi: HAKKINDA
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları • HAKİM HAKKINDA ŞİKAYET, HAKİMİN TALEPLERİ DİKKATE ALMADIĞI İDDİASI, REDDİ HAKİM
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/2063
KARAR: 2014/139
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 1. Hukuk Dairesince;
“Davacı M…. 20.12.2012 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; 2012/262 esas sayılı dosyasında ( …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin) …1. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi tarafından HMK’nun 208/4 maddesi kapsamında taraf olarak sahteciliğin incelenmesi için ileri sürdükleri yazılı belge, bilgi ve taleplerinin dikkate alınmadığını, aynı hâkimin 6100 sayılı HMK’nun 42/2 maddesine aykırı olarak reddi hakim talebine ilişkin işlemler tamamlanmadan duruşmayı sevk ve idare ettiğini, ön inceleme duruşmasında alınan kararları yok saydığını, 2008/ 243 esas ve 2012/262 esas sayılı dosyalarda çelişik karar verildiğini, kendisi ile S… arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu ve kendisi hazır olduğu halde, S… yönünden dosyanın işlemden kaldırıldığını, bu hakimin HMK madde 46/1-c bendinde yer alan düzenlemeyi defalarca ihlal ettiğini öne sürerek …1. Asliye Hukuk Hakimi tarafından yapılan yargılamanın hukuk dışı olduğunun tespiti ile 20.000 TL. tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davacı, maddi ve manevi tazminat istediği halde, maddi ve manevi tazminat miktarlarını belirtmediğinden bu eksiklik ikmal ettirilmiş, davacı 20.04.2013 havale tarihli dilekçesinde 15.000 TL. maddi, 5000 TL manevi tazminat talebi olduğunu, davalı tarafın öninceleme duruşmasından önce davayı kabul etmesi halinde manevi tazminat talebiyle yetineceğini bildirmiştir.
Davalı Devlet’i temsilen H… vekili, 6110 sayılı Yasa ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A maddesine göre, Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davasının ancak; tazminata konu dava sonucunda verilecek hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde açılabileceğini, dava şartının mevcut olmadığını hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden davanın reddini talep ettiklerini, ayrıca istenilen zararın dayanağı bulunmadığı gibi, HMK’nun 46. maddesindeki koşulların oluşmadığı bildirilip davanın reddini savunmuştur.
Dava dilekçesi HMK’nun 119. maddesinde belirtilen koşulları taşıdığından kabul edilmiştir. HMK’nun 114. ve 120. maddeleri doğrultusunda eksik dava şartları tamamlatılmıştır. HMK’nun 120., 122., 128. ve 48/2. maddeleri gereğince dilekçe tebliğ işlemleri ikmâl edilmiş, dava dilekçe sureti ilgili Hakime tebliğ edilmiştir.
Dilekçe tebliğ işlemleri tamamlandıktan sonra, HMK’nun 137/1., 139. ve 140. maddeleri uyarınca ön inceleme duruşması yapılmıştır.Yapılan ön inceleme duruşması sırasında davacı dava dilekçesini yinelemiş, bu davanın …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/ 243 esas sayılı dosyasında bulunan iki belgenin sahteliği ile ilgili olduğunu, bu dosyanın halen sonuçlanmadığını, ayrıca reddi hakim talebinin de sonuçlanmadığını, delil olarak dava ve açıklama dilekçelerinde bildirdiği delillere dayandığını bildirmiş, ön inceleme duruşmasında bir kroki ve yazışma belge suretlerini ibraz etmiştir. Davalı vekili ise, cevap dilekçesini tekrarlamış, dava konusu olayda yasal yolların tüketilmediğini beyan etmiştir. Taraflar sulhe teşvik edilmişler, ancak sulh olmamışlardır.
Davacının bildirdiği dosya akıbetleri araştırılmış, delil olarak bildirilen dosyaların bir kısmının karara bağlandığı, bir bölümünün derdest olduğu, davanın açılmasına neden olan olayların başlangıcını ve esasını oluşturan …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/243 esas sayılı dosyasının karara bağlandığı, ancak verilen kararın kesinleşmediği, ilgili Hakim D…’ın reddedilmesine ilişkin …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/262 esas sayılı dosyasındaki sürecin henüz sonuçlanmadığı anlaşılmıştır.
Dava, hakimin hukuki sorumluluğuna ilişkin maddi ve manevi tazminat davasıdır. 14.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6110 sayılı “ Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 12. maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa 93/A maddeleri eklenmiştir.
Bu maddeki düzenlemeye göre;
"Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle:
a) Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
b) Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.
Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan;
a) Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün,
b) Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hâkim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkûmiyeti hâlinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilir…"
Söz konusu 93/A maddenin (b) bendinde yapılan düzenleme “ Dava sonunda verilen hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açılabilir” hükmünü içerdiğine göre, hüküm kesinleşmeden dava açılamaz.
Yukarıda açıklandığı üzere, davaya asıl dayanak olarak gösterilen …1. Asliye Hukuk mahkemesinin 2008/243 esas sayılı dosyasında verilen karar dava tarihinde kesinleşmemiş, aynı mahkemenin 2012/ 262 esas sayılı dosyasında da hukuki süreç tamamlanmamıştır. Bu durumda davacının istemi dinlenebilir nitelikte değildir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.11.2012 tarihli 2012/4-143, 2012/752 sayılı 14.11.2012 tarihli, 2011/4-144-2012/ 782 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Davacının istemi dinlenebilir görülmediğinden, esas yönünden incelenmemiştir.
Şu hâle göre, dava dilekçesinin reddine karar verilmelidir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile,
1-Dava dilekçesinin REDDİNE.
2- Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 24.30.-TL ret harcının davacıdan alınan 297 TL harçtan mahsubu ile geriye kalan 272,70.-TL harcın karar kesinleştiğinde istek hâlinde davacıya iadesine,
3) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, takdiren 2.640.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4) Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,”
Dair oybirliği ile verilen 18.06.2013 gün ve 2013/1-3 sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Davacı 20.12.2012 harç tarihli dava dilekçesiyle; …1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan 2012/262 Esas sayılı dosyada hakimin reddi isteminin usule ve yasaya aykırı olarak reddedildiğini, HMK 46/c maddesine aykırı davranarak hakimin görevini yasaya ve usule uygun yerine getirmediği için Anayasa ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğünü ve adil yargılanma hakkına aykırı davrandığını iddia ederek hukuka aykırılığın tespiti ve tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı Maliye H.. H..si vekili ise davanın erken açıldığını ve HMK’nun 46. maddesindeki koşullar oluşmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacının temyiz itirazlarının reddi ile 1. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, eksik kalan 0,90 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 fıkrası ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/02/2014 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Çrş Mar 04, 2015 11:45 am
İnternet Siteleri, Hukuki Yazılım ve Programlar • Forum sitesinin özel,şahsi bilgilerini istemesi hakkında ?
Merhaba internet sitelerinde gezerken bazı olaylar gözüme çarpıyor. Mesela hakkında kısa bilgi , çep telefon , adın soyadın gibi hatta ev adreesin gibi kişisel bilgiler istiyorlar özellikle …sitesi bilgileri inçeleyip öyle onaylıyorlar yani bunlar bu bilgileri hosting veritabanında saklanıyor bu bilgiler tabi sonrada siliyorlarsa el ile o ayrı mesele şimdi bir hacker bu verilere ulabilir büyük olasılıkla peki şimdi bunu alıpda benim ordaki bilgilerimi başka yerde kullanırsa ne olacak ??? kafama böyle soru takıldı.
İkinçi sorum bu bilgileri bir forum sitesi veya facebook gibi gerçi facebookta zorunluluk yok neyse bu bilgileri almak zorunlulu alan siteler için söylim bunlar yani bu bilgileri zorunluıluk hale getirip bu bilgileri istemek almak hakları varmıdır. ?
Bu bilgileri istenildiğinde 3. şahıs kişiler ile paylaşmış oluyoruz yani bu bilgileri başka birine vermediğini nereden bilecez. ??? İnternet ortamına nekadar güvenebiliriz. Hani alış veriş sitesi olsada eve kağıt gelse gam yemicem. Ama bunu başkası kullanırsa sıkıntı yaratmazmı ?
NEyse böyle garip bir soru vardı aklımda umarım anlatabilmişimdir yalnış yere konuyu açtıysam affola ?
Bilgiler: Tarih-Gönderici: engind5 — 18 Oca 2015, 19:13
Yönetmelikler • TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİ HAKKINDA YÖNETMELİK
14 Ocak 2015 ÇARŞAMBA
Resmî Gazete
Sayı : 29236
YÖNETMELİK
Gümrük ve Ticaret Bakanlığından:
TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİ HAKKINDA YÖNETMELİK
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, taksitle satış sözleşmelerine ilişkin uygulama usul ve esaslarını düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, tüketici ile kurulan taksitle satış sözleşmeleri ile tüketicinin kira süresi sonunda bir malın mülkiyetini edinme zorunluluğunun bulunduğu finansal kiralama sözleşmelerini kapsar.
(2) Bu Yönetmelik hükümleri, katılım bankaları yönünden kar payı dikkate alınarak uygulanır.
(3) Tüketicinin taşınır bir malın satış bedelini önceden kısım kısım ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı tüketiciye teslim etmeyi üstlendikleri ve ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmeler hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ön ödemeli taksitle satış hükümleri uygulanır.
(4) Kredi kartı ile yapılan alışverişlere bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 21 ve 84 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmeliğin uygulanmasında;
a) Erken ödeme: Tüketicinin, satın aldığı mal veya hizmet nedeniyle borçlandığı toplam miktarı veya bir ya da birden çok taksidi vadesinden önce ödemesini,
b) Finansal kiralama sözleşmesi: Tüketiciyle kurulan ve kira süresi sonunda bir malın mülkiyetini edinme zorunluluğunun bulunduğu sözleşmeyi,
c) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan ya da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işleminin konusunu,
ç) Kalıcı veri saklayıcısı: Tüketicinin gönderdiği veya kendisine gönderilen bilgiyi, bu bilginin amacına uygun olarak makul bir süre incelemesine elverecek şekilde kaydedilmesini ve değiştirilmeden kopyalanmasını sağlayan ve bu bilgiye aynen ulaşılmasına imkan veren kısa mesaj, elektronik posta, internet, disk, CD, DVD, hafıza kartı ve benzeri her türlü araç veya ortamı,
d) Kanun: 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu,
e) Komisyon: Ödeme planında, her bir taksit miktarında anapara, faiz ve her türlü kamusal yükümlülükler haricinde ayrı bir kalem olarak bulunan ve satıcı veya sağlayıcının gelir olarak tahsil edeceği miktarı,
f) Mal: Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları,
g) Ödeme planı: Taksitle satış sözleşmesinde tüketicinin yapacak olduğu ödemede esas alınacak taksit, tutar ve vadeleriyle birlikte anapara, faiz, komisyon, vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülükler ile diğer masrafların ayrı ayrı belirtildiği tabloyu,
ğ) Sağlayıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
h) Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
ı) Taksit: Ödeme planında her bir vade için hesaplanan anapara, faiz, komisyon, vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülükler ile diğer masrafların toplamından oluşan her bir ödeme miktarını,
i) Taksitle satış sözleşmesi: Satıcı veya sağlayıcının malın teslimi veya hizmetin ifasını üstlendiği, tüketicinin de bedeli kısım kısım ödediği sözleşmeyi,
j) Taksit vadesi: Ödeme planında belirtilmiş olan taksitlerin ödeneceği tarihi,
k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Sözleşmenin Şekli ve Zorunlu İçeriği
Sözleşmenin şekli
MADDE 5 – (1) Taksitle satış sözleşmesinin yazılı şekilde kurulması ve sözleşmenin bir örneğinin kağıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi zorunludur. Tüketicinin daha sonraki tarihlerde talep etmesi halinde ücret talep edilmeksizin bir defaya mahsus olmak üzere sözleşmenin bir örneği tüketiciye verilir. Taksitle satış sözleşmesi en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenir.
(2) Taksitle satış sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir sözleşme yapmamış olan satıcı veya sağlayıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.
Sözleşmenin zorunlu içeriği
MADDE 6 – (1) Taksitle satış sözleşmelerinin aşağıdaki bilgileri içermesi zorunludur:
a) Tüketicinin adı, soyadı ve iletişim bilgileri.
b) Satıcı, sağlayıcı veya kiralayanın isim, unvan, açık adres, telefon ve varsa diğer iletişim bilgileri.
c) Sözleşmenin düzenlendiği tarih.
ç) Malın veya hizmetin teslim veya ifa tarihi.
d) Sözleşmeye konu mal veya hizmet.
e) Malın veya hizmetin tüm vergiler dahil Türk Lirası olarak peşin fiyatı.
f) Malın veya hizmetin tüm vergiler dahil Türk Lirası olarak taksitle satış fiyatı.
g) Tüketicinin cayma hakkının olduğu ve bu hakkın hangi sürede ve nasıl kullanılacağı.
ğ) Ödeme planı.
h) Tüketicinin erken ödemede bulunma hakkı ile satıcı veya sağlayıcı tarafından faiz veya komisyon alınmışsa, ödenen miktara göre faiz ve komisyon indirimi talep etme hakkı olduğuna ilişkin bilgi.
ı) Faiz miktarı, faizin hesaplandığı yıllık oran ve sözleşmede belirlenen faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere gecikme faiz oranı.
i) Tüketicinin temerrüde düşmesinin hukuki sonuçları.
j) Tüketicilerin uyuşmazlık konusundaki başvurularını tüketici mahkemesine veya tüketici hakem heyetine yapabileceklerine dair bilgi.
(2) Kira süresi sonunda bir malın mülkiyetini edinme zorunluluğunun bulunduğu finansal kiralama sözleşmelerinde, bu maddenin birinci fıkrasına ek olarak aşağıdaki bilgilerin de sözleşmede yer alması zorunludur:
a) Malın tüketicinin zilyetliğine geçmesini sağlayacak koşullar,
b) Sözleşme süresi sonunda mal tüketicinin mal varlığına hemen intikal etmeyecekse intikali sağlayacak koşullar,
c) Sözleşmede öngörülmüşse satış bedeli alacağının devrine ilişkin anlaşma kayıtları,
ç) Tüketici ile bir sigorta sözleşmesi kurulması öngörülmüşse, malın kimin tarafından sigorta ettirileceği ile sigorta sözleşmesine ilişkin bilgiler.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Cayma Hakkının Kullanımı ve Sonuçları
Cayma hakkı
MADDE 7 – (1) Tüketici, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir.
(2) Cayma hakkı süresi, hizmet ifasına ilişkin sözleşmelerde sözleşmenin kurulduğu gün; mal teslimine ilişkin sözleşmelerde ise tüketicinin veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişinin malı teslim aldığı gün başlar. Ancak tüketici, sözleşmenin kurulmasından malın teslimine kadar olan süre içinde de cayma hakkını kullanabilir.
(3) Mal teslimi ile hizmet ifasının birlikte yapıldığı sözleşmelerde mal teslimine ilişkin cayma hakkı hükümleri uygulanır.
(4) Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi içinde satıcı veya sağlayıcıya yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.
(5) Satıcı cayma süresi içinde malı tüketiciye teslim etmişse tüketici, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilir. Olağan gözden geçirme malın ilk incelemesini kapsar. Malın mutat olarak kullanılması durumunda tüketici cayma hakkını kullanamaz.
(6) Cayma hakkı süresi sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile hizmetin ifasına başlanan hizmet sözleşmelerinde de tüketici cayma hakkını kullanamaz.
(7) Tüketicinin satıcıyı bulduğu finansal kiralama işlemlerinde cayma hakkı kullanılamaz.
(8) Kanunda düzenlenen diğer sözleşmelere ilişkin tüketici lehine olan cayma hakkı hükümleri saklıdır.
Cayma hakkının kullanılmasının sonuçları
MADDE 8 – (1) Tüketicinin cayma hakkını kullanması durumunda, satıcı veya sağlayıcı cayma bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten itibaren yedi gün içinde almış olduğu bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi, tüketiciye hiçbir masraf yüklemeksizin iade etmekle yükümlüdür.
(2) Cayma hakkını kullanan tüketici, sözleşme konusu malı, cayma hakkını kullandığı tarihten itibaren yedi gün içinde satıcıya iade etmekle yükümlüdür. Aksi halde tüketici cayma hakkını kullanmamış sayılır.
(3) Cayma hakkının kullanılması durumunda tüketici, malın iade masraflarını yüklenmek zorundadır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Temerrüt, Erken Ödeme ve Kıymetli Evrak Düzenlenmesi
Tüketicinin temerrüdü
MADDE 9 – (1) Taksitle satış sözleşmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düşmesi durumunda, satıcı veya sağlayıcı, kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa bu hak ancak satıcı veya sağlayıcının bütün edimlerini ifa etmiş olması şartıyla;
a) Tüketicinin kalan borcun en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksidi veya
b) Kalan borcun en az dörtte birini oluşturan bir taksiti ödemede temerrüde düşmesi halinde
kullanılabilir.
(2) Satıcı veya sağlayıcının bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek yazılı olarak muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur.
(3) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmaz.
Erken ödeme
MADDE 10 – (1) Tüketici, borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi vadesi gelmemiş bir ya da birden çok taksit ödemesinde de bulunabilir. Her iki durumda da satıcı veya sağlayıcı, faiz veya komisyon aldığı durumlarda ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve komisyon indirimini yapmakla yükümlüdür.
Kıymetli evrak düzenlenmesi
MADDE 11 – (1) Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için taksit tutarını aşmayacak ve ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenir. Bu madde hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Son Hükümler
Yürürlük
MADDE 12 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 13 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür.
Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 14 Oca 2015, 12:59
Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • İŞVERENİN İŞÇİ HAKKINDA TANZİM ETTİĞİ SİCİL RAPORUNUN İPTALİ
YARGITAY 22. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/37919
KARAR: 2014/5166
Davacı, kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, 2004 ve 2006 personel sicil ve başarı değerlendirme raporları ile performans değerlendirme çizelgesi ile performans puanının düşüklüğü şeklinde tesis edilen işlemin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, gerek 2004 yılının Sicil ve Başarı Değerlendirme Raporu ve Performans Değerlendirme ve Geliştirme Programı Değerlendirmelerinin gerekse, 2006 yılı Sicil ve Başarı Değerlendirme Raporu ve 2006 yılı Performans Değerlendirme ve Geliştirme Programı Değerlendirmelerinin somut ve ciddi nedenlere dayanmadığından davanın kabulü ile 2004 yılı sicil ve başarı değerlendirme raporu ve performans değerlendirme ve geliştirme programı değerlendirmesine ilişkin rapor ile 2006 yılı sicil ve başarı değerlendirme raporu ve 2006 yılı performans değerlendirme ve geliştirme programı değerlendirme raporuna ilişkin davalı kurum işlemlerinin iptaline karar verilmiştir.
Kararı kanuni süresi içinde davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosya içeriğine göre; 2004 yılının Sicil ve Başarı Değerlendirme Raporu ve Performans Değerlendirme ve Geliştirme Programı değerlendirmeleri ile 2006 yılı Sicil ve Başarı Değerlendirme raporu ve 2006 yılı Performans Değerlendirme ve Geliştirme Programı değerlendirmelerinin disiplin hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu, somut ve ciddi nedenlere dayanmadığı, objektif değerlendirmelerden uzak olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda sözkonusu sicil ve başarı değerlendirme raporları ile performans değerlendirme ve geliştirme programı değerlendirmelerinin gerçeği yansıtmadığının kabulü gerekir. Ancak iş hukukunda işveren işlemlerinin iptaline olanak veren bir uygulama bulunmamaktadır. Ayrıca belirtmek gerekir ki işvereni belirli bir işlemi uygulamaya zorlayıcı karar verilmesi de mümkün değildir. Tüm bu yönler dikkate alınarak hukuka aykırı olarak düzenlendiği anlaşılan dava konusu 2004 ve 2006 yıllarına ait personel sicil ve başarı değerlendirme raporları ile performans değerlendirme ve geliştirme programı değerlendirmelerinin gerçeği yansıtmadığının dolayısıyla hukuka aykırı olduğunun tespiti ile yetinilmesi gerekirken söz konusu raporların iptaline karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 07.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 01 Oca 2015, 22:41
Yargılama Usulü ve Avukatlık Hukuku • VEKALET PULU HAKKINDA TBB’DEN DUYURU
Vekalet pulu hakkında TBB’den duyuru
Ankara 31.12.2014
Konu : Vekalet pulu hk.
BARO BAŞKANLIĞI
DUYURU NO:2014/114
2015 yılında kullanılacak vekalet pullarının beher bedeli 6,50 TL olarak tespit edilmiş olup, basılmaktadır.
a)- Yeni pullar Sarı renkte olup, pullar en kısa sürede bastırılıp Halk Bankasına ilgili şubelerine gönderilmek üzere teslim edilecektir.
b)- Barolarımızın sadece ellerinde kalan 2014 yılına ait vekalet pullarını 16/02/2015 tarihine kadar fiilen (elden yada Aps.Kargo.vs..)Birliğimize teslim etmeleri halinde teslim edilen pul bedelleri Barolarımız hesaplarına havale edilecektir. Bu bağlamda, Barolarımızın Banka hesap numaralarını (İBAN numarası ile) bildirmeleri gerekmektedir. 16/02/2015 tarihinden sonra iade edilecek vekalet pulları Birliğimizce kabul edilmeyecektir.
Bilgilerinizi rica ederim.
Saygılarımla.
Avukat Metin FEYZİOĞLU
Türkiye Barolar Birliği
Başkanı
Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 01 Oca 2015, 23:58
AVUKATLAR HAKKINDA YAPILAN İNCELEME VE SORUŞTURMA İŞLEMLERİ HAKKINDA GENELGE ( CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ)
T.C.
ADALET BAKANLIĞI
Ceza İşleri Genel Müdürlüğü
Sayı: B.03.0.CİG.0.00.00.05/010.06.02/ 12 01/01/2006
Konu : Avukatlar hakkında yapılan inceleme
ve soruşturma işlemleri
GENELGE
No : 13
Avukatların görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları ile kişisel suçları nedeniyle haklarında yapılan inceleme ve soruşturmalarda; hatalar yapıldığı, yakınmalara sebebiyet verildiği ve evrakın usulüne uygun olarak düzenlenmediği Bakanlığımıza intikal eden bilgilerden anlaşılmakla bazı hususların teşkilâta duyurulmasında yarar görülmüştür.
Bilindiği üzere; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda avukatlar hakkında özel soruşturma şekli benimsenmiş ve yapılacak olan soruşturma usulleri düzenlenmiştir.
Anılan Kanun'un;
1'inci maddesinde; "Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir.
Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder."
58'inci maddesinde; "Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlleri dışında avukatın üzeri aranamaz.
Hukuk Usulü Muhakemeleri ile Ceza Muhakemesi ' Kanununun duruşmanın inzibatına ilişkin hükümleri saklıdır. Şu kadar ki, bu hükümlere göre avukatlar tutuklanamayacağı gibi, haklarında hafif hapis veya hafif para cezası da verilemez."
59'uncu maddesinde; "58'inci maddeye göre yapılan soruşturmaya ait dosya Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne tevdi olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosya, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesine en yakın bulunan ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet savcılığına gönderilir.
Cumhuriyet savcısı beş gün içinde, iddianamesini düzenleyerek dosyayı son soruşturmanın açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir.
İddianamenin bir örneği, Ceza Muhakemesi hükümleri uyarınca, hakkında kovuşturma yapılan avukata tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine avukat, kanunda yazılı süre içinde bazı delillerin toplanmasını ister veya kabule değer bir istemde bulunursa nazara alınır, gerekirse soruşturma başkan tarafından derinleştirilir.
Haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verilen avukatların duruşmaları, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesinde yapılır. Durum avukatın kayıtlı olduğu baroya bildirilir."
Öte yandan; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun, "Avukat bürolarında arama, elkoyma ve postada elkoyma" kenar başlıklı 130'uncu maddesinde; "(1) Avukat büroları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısının denetiminde aranabilir. Baro başkanı veya onu temsil eden bir avukat aramada hazır bulundurulur.
(2) Arama sonucu elkonulmasına karar verilen şeyler bakımından bürosunda arama yapılan avukat, baro başkanı veya onu temsil eden avukat, bunların avukat ile müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu öne sürerek karşı koyduğunda, bu şey ayrı bir zarf veya paket içerisine konularak hazır bulunanlarca mühürlenir ve bu konuda gerekli kararı vermesi, soruşturma evresinde sulh ceza hâkiminden, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeden istenir. Yetkili hâkim elkonulan şeyin avukatla müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu saptadığında, elkonulan şey derhâl avukata iade edilir ve yapılan işlemi belirten tutanaklar ortadan kaldırılır. Bu fıkrada öngörülen kararlar, yirmidört saat içinde verilir.
(3) Postada elkoyma durumunda bürosunda arama yapılan avukat veya baro başkanı veya onu temsil eden avukatın karşı koyması üzerine ikinci fıkrada belirtilen usuller uygulanır."
Hükümlerine yer verilmiştir.
Bu itibarla;
I– Avukatların; avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlarından dolayı yapılacak olan inceleme ve soruşturmaların kolluk makam ve memurlarına bırakılmayarak bizzat Cumhuriyet başsavcısı ya da bu konuda görevlendireceği bir Cumhuriyet savcısı tarafından yapılması,
II- Avukat büroları (yazıhaneleri) ve konutlarında mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak yapılabilen aramaların, Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro başkanı veya vekili sıfatıyla görevlendireceği bir avukatın katılımının sağlanması suretiyle gerçekleştirilmesi,
III- İhzarî nitelikteki incelemelerde;
1)Hakkında ihzarî inceleme yapılan avukatın adı, soyadı, kullanılıyorsa kızlık soyadı, kayıtlı bulunduğu baro ve sicil numarası, tebligata yarar açık adresi ile müştekilerin açık adreslerinin fezlekede belirtilmesi,
2)Avukatın şikâyet konusu olayla ilgili vekâletnamesinin onaylı örneğinin soruşturma evrakına eklenmesi,
3)Hakkında inceleme yapılanın; avukat, stajyer, dava takipçisi veya dava vekili olup olmadığının ilgili barodan sorulmak suretiyle açıklığa kavuşturulması ile ilgili avukatın isnat edilen eylemin yapıldığı tarihte hangi baroya kayıtlı olduğu ve sicil numarasının tespit edilmesi,
4)Kamu kurumlarında görev yapan avukatların 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca haklarında yapılmış herhangi bir kanunî işlem bulunup bulunmadığı ile ilgili kurumdan alınacak cevabın inceleme evrakına eklenmesi,
5)1136 sayılı Kanun'un 58'inci maddesi uyarınca, Bakanlık tarafından soruşturma izni verilmeden önce avukatın savunmasının alınmaması, ancak kendi isteğiyle açıklama yapmak veya dosyaya yazılı belge sunmak istediği takdirde, ihzâri mahiyetteki incelemeye esas olmak üzere "beyanda bulunan" sıfatıyla açıklamalarının tutanağa kaydedilmesi ve ibraz ettiği belgelerin alınması,
6)İhbar veya şikâyetin Cumhuriyet başsavcılığına yapılması durumunda doğrudan inceleme yapılması, bu konuda Bakanlıktan izin talep edilmemesi, inceleme sonunda düzenlenecek fezlekeli evrakın Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne gönderilmesi,
<p> 7)Ağır Ceza Cumhuriyet başsavcılarınca, merkez ve mülhakat Cumhuriyet savcıları tarafından hazırlanan fezlekelerin usul ve kanuna uygun bir şekilde hazırlanıp hazırlanmadığının kontrol edilmesinden sonra, bir üst yazı ile Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne aynı konuda yeniden fezleke düzenlemeden intikal ettirilmesi,</p><p> 8)Şikâyet konusu işlemlere ilişkin evrakın, iddialar açıklığa kavuşturulacak şekilde incelenip gerekli görülen belgelerin onaylı bir suretinin evrakına eklenmesi,</p><p> 9)Avukatla birlikte şikâyet olunan kişiler hakkındaki evrakın ayrılarak, tâbi olduğu usule göre soruşturmanın yürütülmesi,</p><p> 10)Yapılan inceleme sonunda düzenlenen fezlekenin sonuç kısmında, Cumhuriyet savcısının soruşturma izni verilip verilmeme konusundaki düşüncesini açıkça belirtmesi,</p><p> 11)Şikâyet dilekçesinde gösterilen ya da müştekinin ifadesinde belirtmiş olduğu tanıkların dinlenmesi, delil olarak ibraz edilen belgelerin Suç Eşyası Yönetmeliği hükümlerine göre emanete alınması, bu belgelerin postada kaybolmasının önlenebilmesi için onaylı bir suretinin inceleme evrakına eklenmesi,</p><p> 12)İnceleme evrakının dizi pusulası düzenlenip, fezlekeye bağlı olarak Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi,</p><p> IV- Bakanlık tarafından verilen izin üzerine yapılan soruşturma sırasında;</p><p> 1) Soruşturma izni hangi Cumhuriyet başsavcılığına verilmişse, soruşturmanın o yer Cumhuriyet başsavcılığınca yürütülmesi,</p><p> 2) Soruşturma iznini havi düşünce örneğinin, hakkında soruşturma yapılan avukatla ilgili bölümünün 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca, "yasal süre içinde gelmediği ya da savunma yapmadığı takdirde bu hakkından vazgeçmiş sayılacağı" meşruhatını içeren davetiye ile ilgili avukata tebliğ edilmesi, başvurduğu takdirde savunmasının, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 147 ve devamı maddelerine uygun olarak alınması,</p><p> Usulüne uygun tebligata rağmen yasal süre içinde savunma yapılmaması veya delillerin sunulmaması hâlinde evrakının bekletilmeyerek Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi,</p><p> 3) Soruşturmanın tamamlanmasından sonra fezlekeli evrakın dizi pusulasıyla birlikte ağır ceza Cumhuriyet başsavcılığı aracı kılınarak Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi,</p><p> 4) Yapılan soruşturma sonunda düzenlenen fezlekenin sonuç kısmında, Cumhuriyet savcısının kovuşturma izni verilip verilmeme konusundaki düşüncesini açıkça belirtmesi,</p><p> 5) Bakanlıkça ilgili avukat hakkında genel hükümler uyarınca işlem yapılması gerektiği yönünde düşünce bildirilerek soruşturma dosyasının gönderilmiş olması hâlinde, sadece evrakın teslim alındığının bildirilmesi, buna ilişkin soruşturma ve kovuşturmanın aşama sonuçları hakkında ayrıca bilgi verilmesi yoluna gidilmemesi,</p><p> 6) Kovuşturma izni üzerine, suçun işlendiği yere en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı tarafından beş gün içinde düzenlenen iddianame üzerine, ilgili mahkeme tarafından verilecek olan son soruşturmanın açılmasına ya da açılmamasına ilişkin kararın bir suretinin Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi,</p><p> V- Avukatların, Avukatlık Kanunu'nun 58'inci maddesinin birinci fıkrası dışında kalan eylemleri hakkındaki soruşturmalarının, isnat edilen suçun tâbi olduğu soruşturma usulüne göre yapılması, bu kapsamda avukatların 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250'inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen eylemleri sebebiyle aynı Kanun'un 251'inci maddesinin birinci fıkrası hükmü gereğince Bakanlıktan izin talep edilmeksizin Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından doğrudan soruşturma yapılması,</p><p> Konularında gereken dikkat ve özenin gösterilmesini rica ederim.</p><p> Cemil ÇİÇEK</p><p> Bakan</p><p> </p>
YARGITAY 12.HD. 2010/5244E. 2010/6279K. • TALİMAT HACZİNDE İFLAS ERTELEME KARARININ ETKİSİ OLMADIĞI HAKKINDA
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/5244
K. 2010/6279
T. 18.3.2010
DAVA : Yukarıdaki tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR :
İzmir 1. İcra Müdürlüğünce Denizli İcra Müdürlüğüne yazılan talimat ile borçluların adresinde haciz yapılması istenmiştir. Haczin uygulanması sırasında adreste bulunan İ. B.'ın borçlu şirketler hakkında iflasın ertelenmesine karar verildiğini iddia etmesi ve erteleme kararını sunması üzerine, icra müdürlüğünce işlem yapılmadan geri dönüldüğü görülmektedir. Talimat icrasınca haciz isteminin yerine getirilmesi zorunlu olup, memurun bu konuda takdir hakkı bulunmamaktadır. Kaldı ki iflasın ertelenmesi kararının mevcut takibe olan etkisi takdir yetkisi, takibin yapıldığı asıl icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesine aittir. Talimat icra müdürlüğünün, mevcut erteleme kararının asıl takibe olan etkisini asıl takibin İİK'nın 179-3 maddesindeki takiplerden olmadığını bilmesine ve dolayısıyla denetlemesine imkan yoktur.
O halde, mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle istemin reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 18.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.