YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO. 2015/18-1302
KARAR NO. 2015/1344
KARAR TARİHİ. 15.5.2015
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/385
KARAR: 2014/100
Taraflar arasındaki “tapu iptali tescil ve gecikme cezası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; …7.Tüketici Mahkemesi’nce davalı T.. K.. yönünden husumet nedeniyle reddine, diğer davalı O…Müh. Turizm Tic. A.Ş. yönünden ise kısmen kabulüne dair verilen 14.06.2011 gün ve 2011/115 E–2011/740 K. sayılı kararın incelenmesi davalı kooperatif vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 12.03.2012 gün ve 2012/2822 E-2012/3648 K.sayılı ilamı ile;
(…Dava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istek bağımsız bölümün rayiç değerinin tahsili, ıslah yolu ile öne sürülen talep ise sözleşmede öngörülen gecikme tazminatı tutarı 36.520 Amerikan Dolarının tahsiline ilişkindir.
Davalı yüklenici iddianın yerinde olduğunu belirtmiş, diğer davalı kooperatif ise sözleşmedeki edimlerinin yerine getirilmediğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının tapu iptali ve tescil istemi yasal koşulları bulunmadığından reddedilmiş, gecikme tazminatı talebi ise hüküm altına alınmıştır.
Hükmü davalılardan kooperatifin avukatlık ücreti takdir edilmemesi sebebiyle temyizi üzerine dairemizce vekille temsil olunan davalı kooperatif yararına avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekirken bu yönün gözden kaçırılması nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda Tasfiye halinde S.S. T…. Arsa Tahsis Konut Yapı Kooperatifine yönelik dava husumet nedeniyle reddedilmiş, davalı O…. Müteahhitlik Müh.Turizm Tic. A.Ş’ye yönelik tapu iptali ve tescil istemi yasal koşulları bulunmadığından reddedilmiş, gecikme tazminatı talebi ise hüküm altına alınmıştır.
Hükmü davalılardan kooperatif lehine nispi avukatlık ücreti takdir edilmemesi sebebiyle temyiz etmiştir.
Dairemizin 24.10.2010 tarihli bozma ilamına uyulmuş, ilk kararda davanın yasal koşulları bulunmadığından reddine karar verilemesine rağmen, ikinci kararda temyiz eden arsa sahibi kooperatif aleyhine açılan dava husumet nedeniyle reddedilerek maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece, davanın bozma ilamı öncesindeki karar gibi davalı kooperatif yönünden yasal koşulları bulunmadığından reddi ile taşınmazın dava tarihindeki değeri tespit edilerek kendisini vekille temsil ettiren davalı kooperatif lehine nispi vekalet ücretinin takdir ve tayini gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istek bağımsız bölümün rayiç değerinin tahsili, ıslah yolu ile öne sürülen talep ise sözleşmede öngörülen gecikme tazminatı tutarı 36.520 USD’nin tahsiline ilişkindir.
Davacı vekili, davalılardan müteahhit olan O… Müteahhitlik Mühendislik Tur. Tic. A.Ş. ve diğer davalı arsa sahibi kooperatif arasında Ankara 3. Noterliğinin 03.06.1998 tarih ve 013809 yevmiye numaralı Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşme ile müteahhidin Çankaya, Y… Mah., 7… ada 13 parselde kat karşılığı inşaat yapmayı taahhüt ettiğini, müvekkilinin 27.03.2002 tarihi sözleşme ile davalı müteahhit firmadan B Blok, … kat, … nolu daireyi satın aldığını, müvekkilinin sözleşme gereği üstlenmiş olduğu edimlerini eksiksiz olarak yerine getirmiş olmasına rağmen, davalı müteahhit firma tarafından dairenin teslim edilmediğini belirterek, dava konusu 42 nolu dairenin davalı kooperatif adına olan tapu kaydının terkin edilerek, müvekkil adına tapuda tesciline; tapuya tescil talebinin herhangi bir nedenle kabul edilmemesi halinde, rayiç değeri olan 550.000.YTL ile sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zarar ile cezai şartın faizi ile birlikte davalı müteahhit firmadan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 29.03.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile, mahkemece tapu iptal ve tescil talebinin kabul edilmemesi halinde, taraflar arasında akdedilmiş sözleşme ayakta olduğundan, davalı taraf aleyhine 36.520. USD cezai şartın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı yüklenici, iddianın yerinde olduğunu belirtmiş, diğer davalı kooperatif ise kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, davalı müteahhidin sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğini, halen kendisine de borcu bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tarafın öncelikle tapu iptali tescil olmadığı taktirde kira tazminatı talepli terditli dava açtığı, dava konusu 42 nolu bağımsız bölümün yükleniciye özgülendiği, satış protokolü ile bu yerin davacıya satıldığı, bedelin ödendiği, dava tarihi itibariyle binada iskan bulunmadığı, eksik ayıplı işlerin tamamlanmadığı, tapu iptal tescil koşullarının oluşmadığı, davacının ek 2 protokol hükmü uyarınca 36.520 USD tazminat talep etmekte haklı olduğu gerekçeleri ile, davacı tarafın tapu iptali ve tescil isteminin yasal koşulları bulunmadığından reddine, davacı tarafın cezai şarta ilişkin tazminat talebinin kabulüne, 36.520 USD’nin davalı O… Müteahhit. Taah. Tic. AŞ.’den tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiş, davalı kooperatif vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Daire’ce davalı kooperatif hakkındaki dava reddedildiğine göre kooperatif yararına vekalet ücreti taktir edilmesi gerektiğine işaretle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, “…tapu iptal tescil koşulları oluşmadığından yasal hasım olan davalı kooperatif yönünden açılan davanın reddine, diğer davalı O…. yönünden açılan davanın kısmen kabulüne, bilirkişi tarafından hesaplanan aylık 600 USD hesabı ile 5 yıl 26 günlük süre için 36.520 USD tazminat talep etmekte haklı olduğu anlaşıldığından davacı tarafın yasal koşulları oluşmayan tescil talebinin reddine, terditli dava ve ıslah dilekçe kapsamına göre hesaplanan tazminatın davalı yükleniciden tahsiline karar vermek gerekmiştir. Davalı arsa sahibi kooperatif bu davada yasal hasım olup, tescil koşullarının bu aşamada gerçekleşmediği anlaşıldığından, vekalet ücretinin maktu olarak tayin edilmesi usul, yasa ve hakkaniyete uygun görülmüştür…” gerekçeleri ile davalı kooperatif hakkında davanın husumet nedeniyle reddine ve davalı kooperatif yararına A.A.Ü.T.nin 3 ve 12. maddeleri uyarınca hesaplanan 550,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile, davalıya ödenmesine dair verilen karar, davalı kooperatif vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece, metni aynen yukarıda başlık bölümünde yazılan nedenlerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece; önceki karardaki gerekçelere ilave olarak, “Yükleniciden alacağın temliki hükümlerine göre bağımsız bölümü devralan davacının arsa sahibi ile doğrudan herhangi bir hukuki ilişkisi veya sözleşme ilişkisi yoktur. Yükleniciden bu şekilde bağımsız bölüm satın alan 3.kişi alacağın temliki hükümlerine göre yüklenicinin halefi olarak arsa sahibi adına kayıtlı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile kendi adına tescilini isteyebilir. Normal şartlarda davacı ile arsa sahibi arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi bulunmamasına rağmen tapu kaydının arsa sahibi üzerinde bulunması nedeniyle açılacak davada davalı arsa sahibi zorunlu hasım olarak gösterilir. Bir an için davanın açıldığı tarihte tescil koşullarının oluştuğu veya dava devam ederken eksiklikler tamamlanıp tescil koşullarının oluştuğu kabul edilecek olursa bu halde arsa sahibi üzerinde bulunan tapu kaydının iptali nedeniyle karar verilmesi durumunda yerleşik Yargıtay uygulaması uyarınca arsa sahibi aleyhine vekalet ücreti hükmedilemez. Aynı şekilde açılan davada henüz tescil koşullarının oluşmadığının anlaşılması durumunda da açılan dava bir nevi husumet yönüyle reddedilmiş olacağından arsa sahibi kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olsa bile bu halde ancak maktu ücreti vekalet takdir edilmesi gerekir. Yüksek Yargıtay 14.Hukuk Dairesi uygulamalarının aksi yöndedir. Ancak mahkememizde oluşan vicdani kanaat açılan davanın niteliği ve aynı davanın daha sonra davacı tarafından koşullar oluştuğunda tekrar açılabilme imkanı nazara alındığında tapu iptal tescil koşullarının oluşmaması durumunda arsa sahibi lehine nispi vekalet ücreti tayin edilmesi hakkaniyet ve adalete uygun olmaz…” denilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı kooperatif vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı kooperatif lehine maktu vekalet ücretine mi, yoksa nispi vekalet ücretine mi hükmedileceği noktasında toplanmaktadır.
Davanın erken açılması, dava şartlarından olan “hukuki yarar” kapsamı içerisinde değerlendirilmelidir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun 25.05.2011 gün ve 2011/11-186-352 E., K. sayılı ilamında da aynı ilke benimsenmiştir.
Hemen burada, “hukuki yarar” ve “dava şartları” üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
Dava şartları, HUMK’n da açıkça düzenlenmiş değildir. Ancak, ilk itirazlar bölümünde, “hakimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” saklı tutulmuştur (m.188 c.2).
6100 sayılı HMK.nun 114.maddesinde ise dava şartları açıkça sayılmış ve anılan maddenin h bendinde ise davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması gerektiği belirtilmiştir.
Bir hususun dava şartı olup olmadığı onun niteliğinden anlaşılır. Bir hususun varlığı veya yokluğu, mahkemenin davayı esastan inceleyip karara bağlamasına engel oluyor ve hakim o hususu kendiliğinden gözetmekle yükümlü ise, o husus bir dava şartıdır.
Dava şartları, medeni usul hukukuna ait bir kurumdur.
Bunun amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartla’dır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (mesela, görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (mesela, kesin hüküm gibi).
Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır. Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür.
Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.
Dava şartları mahkemeye, taraflara ve dava konusuna (müddeabihe) ilişkin olmak üzere, üçe ayrılarak incelenebilir. Buna göre;
Mahkemeye ilişkin dava şartları: “yargı hakkı, yargı yolu, görev, kamu düzenine ilişkin yetki halleri”;
Taraflara ilişkin dava şartları: “davada iki tarafın bulunması, taraf ehliyeti, dava ehliyeti, davaya vekalet ehliyeti ve geçerli vekaletname, davayı takip yetkisi”;
Dava konusuna ilişkin dava şartları ise: “kesin hüküm bulunmaması ve hukuki yarar (menfaat) bulunması”
olarak sıralanmaktadır.
Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir; yani, dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi, Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani, davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korumaya değer bir yararı olmalıdır.
Bilindiği ve 07.12.1964 gün ve 3/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği üzere; dava, mahkemeden verilecek bir hükümle, bir iddia üzerinde hukuki korunmanın sağlanması dileğidir.
Eski kanunda açıkça yazılı olmayan, hukuki yararın dava şartı olduğu, Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul edilmişti. Bu şart, "dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri" olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan "olumlu dava şartları" arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, hukuki yarara (menfaate), "davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabule şayan olması) şartı" da denilmektedir (Hanağası, Emel, Davada Menfaat, s.19, 20,21, dipnot 73, 85, 86 ve 87’de belirtilen yazarlar).
Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu’nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K.; 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 5.2.1997 gün ve 1997/18-797 E.-53 K.; 11.03.1998 gün ve 1998/8-176 E.-217 K.; 20.10.1999 gün ve 1999/14-840 E.-859 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K.; 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E.-458 K.; 29.05.2002 gün ve 2002/2-401 E.-451 K.;17.03.2010 gün ve 2010/3-119 E.- 159 K. sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.
Davacının dava açmaktaki yararı, hukuki olmalıdır; ideal veya ekonomik yarar yalnız başına yeterli değildir. Davacı, hakkına kavuşmak için mahkemenin kararına muhtaç bulunmalıdır.
Davacının dava açmaktaki hukuki yararının, korunmaya değer bir yarar olması gerekir. Dava edilen alacak miktarının çok az olması halinde de, davacının dava açmakta korunmaya değer bir hukuki yararı vardır.
Hukuki yarar dava açıldığı anda var olmalıdır; ilerideki bir yarar yeterli değildir. Bu nedenle, muaccel olmayan alacak için dava açılamaz; açılırsa, dava hukuki yarar yokluğundan (usulden) reddedilir. Fakat bu durum, alacağın muaccel hale gelmesinden sonra yeniden dava edilmesine engel değildir.
Dava ile erişilmek istenen amaç, aynı güvenle ve fakat daha basit bir yol ile gerçekleşebilecekse, o konuda dava açılmasında hukuki yarar yoktur.
Dava açılmasında olduğu gibi, mahkemeye yapılan her talep için, talepte bulunanın hukuki yararının varlığı şarttır. Aksi halde mahkeme, böyle bir talebi inceleyip yerine getiremez.
Dava şartları, dava açılmasından hükmün verilmesine kadar var olmalıdır. Davanın açıldığı anda var olan bir dava şartı (mesela hukuki yarar) sonradan ortadan kalkarsa, o zaman dava esastan değil, dava şartı yokluğundan (usulden) reddedilecektir.
Dava şartı yokluğundan dolayı davanın (usulden) reddi kararı, nihai karar olması nedeniyle temyiz edilebilir (m 427). Böyle bir karar, ancak ilişkin olduğu dava şartının yokluğu hakkında kesin hüküm teşkil eder (m. 237, I).
Bu nedenle, dava şartı yokluğundan reddedilen dava, noksan dava şartı tamamlandıktan sonra yeniden açılabilir ve davalı bu yeni davaya karşı kesin hüküm (m. 427) itirazında bulunamaz. Çünkü ilk karar, davanın esası hakkında verilmiş olmayıp, yalnız belli bir dava şartının yokluğuna ilişkindir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Eldeki davada davacı, davalı müteahhit ile yaptığı 27.03.2002 tarihli satış sözleşmesine dayanarak, davalı müteahhidin halefi sıfatı ile hem davalı müteahhide hem de davalı arsa sahibine karşı dava açmıştır. Ancak mahkemece, davalı müteahhit henüz daha davalı arsa sahibine karşı yükümlülüklerini yerine getirmediği ve inşaatı gerekli seviyeye getirmediği için tapu iptali ve tescil isteminin bu aşamada kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davalı arsa sahibi kooperatif hakkında açılan tapu iptali ve tescil isteminin husumet nedeniyle reddine ve davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, davacı tarafından, davalı kooperatife husumet yöneltilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Mahkemenin davalı kooperatif hakkındaki davayı husumet nedeniyle reddetmesi yerinde değildir. Ne var ki, eldeki dava henüz şartları oluşmadan yani istenebilir olmadan erken açılmış bir dava olduğu da her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu nedenle mahkemece, davanın erken açılmış olması nedeniyle davanın reddine yani hukuki nitelikçe davacının dava tarihi itibari ile görülmekte olan davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığından, dava şartlarındaki eksiklik nedeniyle davanın reddine karar verilmesi; dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin bu karar nedeniyle hükmedilecek vekalet ücretinin tayininin de bu özelliğe uygun olması gerekir.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7.maddesi “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta; maddenin 2.fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmaktadır.
Şu hale göre tarifenin açıklanan 7/2.maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez.
Mahkemece, maktu vekalet ücretine hükmetmiş olması usul ve yasaya uygundur.
Açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Açıklanan bu değişik gerekçeyle; davalı kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan direnme kararının ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (148,80 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesi uyarınca 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.02.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Pzr Mar 01, 2015 10:57 pm
YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/1151
KARAR: 2014/28
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 12. Hukuk Dairesince;
“İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … 2. İcra Müdürlüğünün 2009/4546 Esas sayılı takip dosyası alacaklıları olan J. ile G… alacaklarını F…temlik ettiklerini, F. yaptığı icra takibinin kesinleştiğini, müvekkilinin ½ hissesinin haczedildiğini, 450.000,00 TL olarak kıymet takdir edilen taşınmazın satışa çıkarıldığını, 275.000,00 TL bedel üzerinden alacaklıya ihale edildiğini, 7 günlük sürede (18.02.2011 günü) ihalenin feshi talebini içeren dilekçeyi …1. İcra Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere …1. İcra Hukuk Mahkemesine verdiklerini, 2011/164 Muh. İle dava harç ve masraflarını yatırdıklarını, icra müdürlüğünce 21.02.2011 tarihinde ihalenin feshi davası açılıp açılmadığının sorulduğunu, …1. İcra Hukuk Mahkemesince de dava açılmadığının bildirmesi üzerine icra müdürlüğünce ihale kesinleştirilerek alıcı F… adına tescili için müzekkere yazıldığını, 22.02.2011 tarihinde de taşınmazın F… adına tescil edildiğini, aynı gün taşınmazın F… tarafından F. O.devredildiğini, ihalenin feshi davasının …1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/209 Esasında görülmekte olduğunu, süresinde açılan bir ihalenin feshi davası bulunmasına rağmen, UYAP ortamında gerekli araştırmayı yapmadan davanın açılmadığı yönünde icra müdürlüğüne bilgi veren ve ihalenin kesinleşmesine neden olan hâkimin eylemi nedeniyle müvekkilinin 295.941,50 TL zarara uğradığını, ayrıca müvekkilinin olay nedeniyle büyük elem duyduğunu belirterek 10.000,00 TL manevi, 295.941,50 TL maddi tazminatın davalıdan yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesi uyarınca davanın “hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde” açılabileceğini, davacının davasını süresinde açmadığının tespit edilmesi durumunda davanın süreden reddi gerektiğini, dava açma şartının gerçekleşmediğini, HMK.nun 46. maddesindeki koşulların bulunmadığını, sorumluluk nedenlerinin sınırlı ve sayılı olduğunu, HMK.nun 48. maddesine göre dayanılan sorumluluk nedenlerinin delillerinin de açıkça belirtilmediğini savunarak davanın reddini ve HMK.nun 49. maddesi gereğince davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesini talep etmiştir.
İHBAR OLUNANIN SAVUNMASI:İhbar olunana dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde, herhangi bir dilekçe vermediği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesi uyarınca hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.
1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu, ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldıran, 12.01.2011 tarih ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve “Hâkimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yer verilen düzenlemeyle, 46 ilâ 49. maddelerinde; sorumluluk sebepleri, yargılamada görevli mercii, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek ceza ile ilgili özel hükümler getirmiş, hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin yeni bir sistem benimsemiştir.
Ayrıca 6110 Sayılı Kanunun 12.maddesiyle 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93/A maddesi eklenmiştir. Bu maddede: “Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle; ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamayacağı, Devlet aleyhine açılacak tazminat davasının, ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün ya da dava sonunda verilen hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabileceği” düzenlemesine yer verilmiştir.
GÖREV: İcra hukuk mahkemesi hâkiminin fiil ve kararlarından dolayı tazminat davası açıldığından ve bu mahkemenin temyiz mercii de dairemiz olduğundan, davaya bakmaya ilk derece mahkemesi sıfatıyla dairemiz görevli bulunmaktadır.
HUSUMET: 2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesinde; “Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veyaverdikleri her türlü kararlar nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir” denilmekte, 6100 Sayılı HMK’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında da; “Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir” hükmü yer almaktadır. Bu hükümlere göre hâkimlerin yargısal faaliyetlerinden kaynaklanan zararlardan dolayı ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecektir. Davacı da davasını yukarıdaki hükümlere uygun olarak devlete karşı açmıştır.
İHBAR: 6100 Sayılı Kanunun 48. maddesinin 2. fıkrasının; “Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder” şeklindeki emredici hükmü gereği, dava, kararı veren hâkim C…’a resen ihbar edilmiştir.
VEKALET: HMK.nun 74. maddesi uyarınca, vekilin işbu tazminat davasını açabilmesi için, vekâletnamesinde açık yetki bulunması gerektiği halde davacı vekilince sunulan vekâletnamede özel yetki bulunmadığından, davacı vekiline “hâkimin fiili sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açma” yetkisini içeren vekâletname sunması hususunda tensip tutanağının tebliği tarihinden itibaren iki hafta kesin süre verilmiş, verilen sürede özel yetki içeren vekaletname sunulmuştur.
HARÇ VE GİDER AVANSI: HMK’nun 120. maddesinin 1. fıkrasında; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır” hükmü yer almaktadır. Davacı HMK’nun 120. maddesi gereği dava açarken yatırması gereken gider avansını yatırmamış, daha sonra çıkarılan muhtıra üzerine yatırmıştır.
ÖN İNCELEME: Dava dilekçesi ve ekleri, ihbar olunan ile davalıya, davalı vekilinin cevap dilekçesi davacı vekili ile ihbar olunana tebliğ edilmiş, davacı vekilince cevaba cevap dilekçesi verilmiştir.
TEMİNAT: Teminat yatırılması dava şartı olduğundan, davacının yabancı uyruklu olması da gözetilerek Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılmış, Almanya ile Ülkemiz arasında teminattan muafiyete dair sözleşme ya da karşılıklılık olup olmadığı sorulmuş, teminattan muafiyete dair sözleşme bulunduğu bildirildiğinden, davacının teminat yatırması istenilmemiştir.
SÜRE: 2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesinin 2. fıkrasında; “Devlet aleyhine açılacak tazminat davası, ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan… hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir” düzenlemesi yer almaktadır.
Bu maddeye göre dava açmanın ön koşulu hükmün kesinleşmiş olmasıdır. Bir başka deyişle hâkimin sorumluluğunu gerektiren işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan hüküm kesinleşmeden tazminat davası açılması mümkün değildir.
Bu nedenle devlet aleyhine açılacak tazminat davasının, karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekmektedir.
Somut olayda, …1. İcra Hukuk Mahkemesi Hâkiminin “ihalenin feshi davası açılmadığı yönündeki” cevabi yazısı ile bağlantılı olan ve davacının zararına dayanak olarak gösterdiği ihalenin feshi davası derdest olup, …1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/209 Esasında görülmektedir. İşlemin dayanağı olan hüküm henüz kesinleşmemiştir. Dava kesinleşmediğine göre henüz davacının zararı da doğmamıştır. Dolayısıyla işbu davada, dava açma koşulu gerçekleşmemiştir. Hükmün kesinleşmiş olması, HMK’nun 114/2. maddesi yollamasıyla 2802 Sayılı Kanunun 93/A-2 maddesi gereği dava şartı olarak belirlenmiştir. Dava şartı öncelikle incelenir ve mevcut olmaması durumunda ise davanın esasına girilmeden dava usulden reddedilir. Nitekim HMK.nun 138. maddesinde, “mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir” düzenlemesi yer almaktadır.
Bu nedenle ön inceleme duruşması yapmadan, dosya üzerinden davanın HMK’nun 115. maddesinin 2. fıkrası uyarınca usulden reddine karar verilmiştir. Dava usulden reddedildiğinden ve HMK’nun 49. maddesinde usulden red halinde disiplin para cezası öngörülmediğinden disiplin para cezasına hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;
1.2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesinde belirtilen dava açma koşulu gerçekleşmediğinden davanın usulden reddine,
2.Dava usulden reddedildiğinden HMK’nun 49. maddesi uyarınca, disiplin para cezası verilmesine yer olmadığına,
3.HMK’nun 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde, iadesine karar verilerek, tebliğ gideri avanstan karşılanmak suretiyle iade kararının davacıya tebliğine,
4.492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 32,40 TL başvurma harcı yerine 21,15 TL alınmış olduğundan eksik kalan 11,25 TL başvurma harcı ile 32,40 TL maktu karar ve ilam harcı, peşin alınan 4543,25 TL harçtan düşülerek, arta kalan 4499,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde ödeyene iadesine,
5.Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6.Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesinin 2. fıkrasına göre davalı yararına hesaplanan 2.640,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine…”
Dair oybirliği ile verilen 08.03.2013 gün ve 2012/3-2013/3 sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Davacı, aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle taşınmazının haczedildiğini, taşınmazın satışa çıkarıldığını ve alacaklıya ihale edildiğini, icra müdürlüğünce ihalenin feshi davası açılıp açılmadığının sorulması üzerine, …1. İcra Hukuk Mahkemesince de dava açılmadığının bildirmesi üzerine, icra müdürlüğünce ihale kesinleştirilerek taşınmazın alıcı adına tescil edildiğini, süresinde açılan bir ihalenin feshi davası bulunmasına rağmen, gerekli araştırmayı yapmadan davanın açılmadığı yönünde icra müdürlüğüne bilgi veren ve ihalenin kesinleşmesine neden olan hâkimin eylemi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını belirterek, 10.000,00 TL manevi, 295.941,50 TL maddi tazminatın davalıdan yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, 2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesi uyarınca davanın “hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde” açılabileceğini dava şartlarının oluşmadığını savunmuştur.
Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen 93/A-5 fıkrası ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 22.01.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Çrş Şub 25, 2015 8:49 am
YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/11959
KARAR: 2013/17874
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Borçlu H…. San. … Ltd. Şti. tarafından alacaklı …..bank A.Ş. lehine açılmış veya açılacak her türlü krediden doğmuş veya doğacak borçlarına karşılık, ipotek tarihi itibarı ile borçlu şirket adına kayıtlı d…… Köyü ….. parsel …../ 1-2-3-4 nolu bağımsız bölümler, B9/ 1-2-3-4 nolu bağımsız bölümler, B10/ 1-2-3-4 nolu bağımsız bölümler, B11/ 1-2-3-4 nolu bağımsız bölümler, B12/ 1-2-3-4 nolu bağımsız bölümler, B13/ 1-2-3-4 nolu bağımsız bölümler, B14/ 1-2-3-4 nolu bağımsız bölümler ve B15/ 1-2-3-4 nolu bağımsız bölümler kaydına müştereken ipotek şerhi konulmuştur. Bu durumda ortada toplu rehin durumu vardır. 4721 sayılı TMK.nun 873/3. maddesine göre, aynı alacak için birden çok taşınmazın rehnedilmiş olması halinde, rehnin paraya çevrilmesi istemi, taşınmazların tamamı hakkında yapılır. Bununla birlikte, icra dairesi onlardan ancak gerektiği kadarını paraya çevirir. Ancak ipotek verilen taşınmazlardan birinin veya birkaçının satışından ipotek ve takip alacaklısı D…….bank A.Ş.’nin alacağı icra harç ve masrafları ile birlikte temin edilip, varsa bu alacağa rüçhanı olan alacaklar da karşılandığında artık ortada rehinle temini gereken alacak kalmayacağına göre diğer taşınmazların, İcra Müdürlüğünce satışının yapılmaması gerekir. Somut olayda, dava konusu toplam 32 adet taşınmaz 811.200,00 TL ye ihale edilmiş olup ihale tarihinden sonra B…. 1. İcra Müdürlüğü’nün 2010/905 esas sayılı dosyasında yapılan 19.03.2012 tarihli dosya hesabına göre toplam alacak miktarı 349.464,64 TL.dir. Bu durumda davaya konu bir kısım taşınmazların satış bedeli takip yapan ve satış isteyen …….bank A.Ş.nin alacağını karşılamaktadır. O halde mahkemece, ihale tarihi itibarı ile takip alacaklısı ……bank A.Ş.’nin alacağı, icra harç ve masrafları ile birlikte hesaplattırılarak, varsa bu alacağa rüçhanı olan alacakların da karşılanması gerektiği dikkate alınıp anılan miktar kadarı karşılayan kısım dışındaki taşınmazlara ilişkin yapılan ihalelerin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin tümden reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir.
Ayrıca İİK.nun 193/3. maddesine göre, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplere iflastan sonra da takip alacaklıları tarafından iflas masasına karşı devam edilir.
Borçlu şirketin, …3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/334 Esas, 2011/648 Karar sayılı kararı ile 16.12.2011 tarihi itibarı ile iflasına karar verilmiş olup takibin iflas masasına karşı devam ettirilmesi gerektiği hususunun da mahkemece değerlendirilmemesi doğru değildir.
Öte yandan, HMK.nun 266. maddesine göre, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Mahkemece, fesih sebeplerinin yerinde olup olmadığı konusunda bilirkişi raporu alınarak hükme esas alınması da doğru değildir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 21 Oca 2015, 21:03
Ticari, Tıbbi ve Edebi Çeviri
Teknolojinin çığır açtığı bilgisayar ve internet dünyası sayesinde iş olanaklarınızı olumlu yönde etkileyecek olan yabancı dil seçeneklerine daha kolay ulaşabilmeniz mümkün. Örneğin ticari metin çevirisi yapabilmek için http://www.protranslate.net/tr/ticari-ceviri/ ile çeviri yapmak ya da edebi çeviriler için http://www.protranslate.net/tr/edebi-ceviri/ tercümeleri yapmak kadar farklı seçeneklerde sitemizde mevcut ve sizleri beklemektedir. Online tıbbi çeviri seçenekleri de bu örneklerden biri.
Sadece kitap çeviri sayfası yeterli olmuyorsa diğer seçeneklere de platformumuzdan kolayca ulaşabilirsiniz. Doğru seçeneklerle çeviri yapmak istiyorsanız http://www.protranslate.net/tr/tibbi-medikal-ceviri/ seçeneklerine göz atabilirsiniz. Yabancı dil seviyenizi geliştirdikçe göreceksiniz ki okul hayatınızda da iş hayatınızda da rakiplerinizin bir adım önünde olacaksınız. Gelişen dünyada, küreselleşen dünyada yerinizi almak istiyorsanız siz de yabancı dilinizi geliştirmelisiniz. Bunun için de yapmanız gereken yabancı dil çalışırken güvenebileceğiniz bir siteyle çeviri yapmak. Gerçekten göreceksiniz ki kaliteli bir siteyle çalıştıkça yabancı diliniz gelişecek ve size çok şey katacak. Bunun için yapmanız gereken istediğiniz dil seçeneklerinin bulunduğu bağlantılarımızı kullanmak.
Bilgiler: Tarih-Gönderici: Editör — 19 Oca 2015, 14:54
Merhaba internet sitelerinde gezerken bazı olaylar gözüme çarpıyor. Mesela hakkında kısa bilgi , çep telefon , adın soyadın gibi hatta ev adreesin gibi kişisel bilgiler istiyorlar özellikle …sitesi bilgileri inçeleyip öyle onaylıyorlar yani bunlar bu bilgileri hosting veritabanında saklanıyor bu bilgiler tabi sonrada siliyorlarsa el ile o ayrı mesele şimdi bir hacker bu verilere ulabilir büyük olasılıkla peki şimdi bunu alıpda benim ordaki bilgilerimi başka yerde kullanırsa ne olacak ??? kafama böyle soru takıldı.
İkinçi sorum bu bilgileri bir forum sitesi veya facebook gibi gerçi facebookta zorunluluk yok neyse bu bilgileri almak zorunlulu alan siteler için söylim bunlar yani bu bilgileri zorunluıluk hale getirip bu bilgileri istemek almak hakları varmıdır. ?
Bu bilgileri istenildiğinde 3. şahıs kişiler ile paylaşmış oluyoruz yani bu bilgileri başka birine vermediğini nereden bilecez. ??? İnternet ortamına nekadar güvenebiliriz. Hani alış veriş sitesi olsada eve kağıt gelse gam yemicem. Ama bunu başkası kullanırsa sıkıntı yaratmazmı ?
NEyse böyle garip bir soru vardı aklımda umarım anlatabilmişimdir yalnış yere konuyu açtıysam affola ?
Bilgiler: Tarih-Gönderici: engind5 — 18 Oca 2015, 19:13
EPDK verileri kullanılarak hazırlanan elektrik faturası hesaplama programına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
ELEKTRİK FATURASI HESAPLAMA PROGRAMI – 2015
Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 17 Oca 2015, 04:49