Etiket arşivi: KAYITLARI

facebook kayıtları delil olarak, diğer delillerle desteklenirse hükme esas alınabilir

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi, 2013/19577 esas sayılı ve  2014/1926 karar sayılı 05.02.2014 tarihli karar

BOŞANMA DAVASINDA FACEBOOK SİTESİ ÇIKTILARININ ESAS ALINMASI (Elektronik Ortamdaki Fotoğraf Film Görüntü Veya Ses Kaydı Gibi Veriler ve Benzer Bilgi Taşıyıcılar Diğer Delillerle Desteklendiklerinde “Delil” Olarak Hükme Esas Alınabileceği – Kocanın Güven Sarsıcı Davranışlarının Sabit Kabul Edilip Buna Bağlı Boşanma Kararı Verilemeyeceği/Hukuka Aykırı Delil)

FACEBOOK SİTESİ ÇIKTILARI (Boşanma Davası/Hukuka Aykırı Delil – Elektronik Ortamdaki Fotoğraf Film Görüntü Veya Ses Kaydı Gibi Veriler ve Benzer Bilgi Taşıyıcılar Diğer Delillerle Desteklendiklerinde “Delil” Olarak Hükme Esas Alınabileceği/Kocanın Güven Sarsıcı Davranışlarının Sabit Kabul Edilip Boşanma Kararı Verilemeyeceği)

ELEKTRONİK ORTAMDAKİ VERİLER (Fotoğraf Film Görüntü Veya Ses Kaydı Gibi ve Benzer Bilgi Taşıyıcılar/Diğer Delillerle Desteklenmediklerinde “Delil” Olarak Hükme Esas Alınamayacağı/Hukuka Aykırı Delil – Boşanma Davası/”Facebook” İsimli Sosyal Paylaşım Sitesi Kullanılarak Yapılan Çıktılar)

HUKUKA AYKIRI DELİL (Elektronik Ortamdaki Fotoğraf Film Görüntü Veya Ses Kaydı Gibi Veriler ve Benzer Bilgi Taşıyıcılar Diğer Delillerle Desteklendiklerinde “Delil” Olarak Hükme Esas Alınabileceği – “Facebook” İsimli Sosyal Paylaşım Sitesi Kullanılarak Yapılan Çıktılar/Mahkeme Tarafından Bir Vakıanın İspatında Dikkate Alınamayacağı)

4721/m. 166

6100/m. 189/2

ÖZET : Mahkemece; davacı tarafından dosyaya sunulan elektronik ortamdan elde edilen resimler ve elektronik ortamda (“Facebook” isimli sosyal paylaşım sitesi kullanılarak) yapılan görüşmelere ilişkin çıktılar esas alınarak, kocanın güven sarsıcı davranışları sabit kabul edilmiş, buna bağlı olarak boşanma kararı verilmiştir.

Elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar, diğer delillerle desteklendikleri takdirde “delil” olarak hükme esas alınabilir. Bu veriler tek başına vakıaların ispatına yeterli değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Mahkemece; davacı tarafından dosyaya sunulan elektronik ortamdan elde edilen resimler ve elektronik ortamda (sosyal paylaşım sitesi kullanılarak) yapılan görüşmelere ilişkin çıktılar esas alınarak, kocanın güven sarsıcı davranışları sabit kabul edilmiş, buna bağlı olarak boşanma kararı verilmiştir.

Elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar, diğer delillerle desteklendikleri takdirde “delil” olarak hükme esas alınabilir. Bu veriler tek başına vakıaların ispatına yeterli değildir. Hükme esas alınan elektronik ortamdan elde edilen görüntülerdeki şahısların kocanın yakınları olduğu anlaşılmaktadır. “Facebook” isimli sosyal paylaşım sitesi kullanılarak kocanın, dayısıyla görüşmelerine ilişkin iletişim kayıtlarının da; davacının, sosyal paylaşım sitesinde kendisini “kocanın dayısı” yerine koymak suretiyle “dayısı ile koca” yazışıyormuş görüntüsü verilerek davacı tarafından oluşturulduğu, davacının da bunu kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde, sosyal paylaşım sitesi üzerinden yapılan görüşme kayıtları da vakıaların ispatında dikkate alınamaz (HMK md. 189/2).

Dosyada sözü edilen elektronik veriler dışında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliği kabule elverişli ciddi sebep ve deliller tespit edilememiş, Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde yer alan çekilmezlik ve temelden sarsılma olgusu davada gerçekleşmemiştir. Bu durumda davanın reddi gerekirken, yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, 05.02.2014 tarihinde karar verildi

BANKA KAYITLARI ÜZERİNDE İNCELEME / HESAPLARIN İMZA TAKLİDİ SURETİYLE KAPATILMASI

T.C.

YARGITAY

Onbirinci Hukuk Dairesi

E. 2005/6682

K. 2006/4722

T. 27.4.2006

BANKA KAYITLARI ÜZERİNDE İNCELEME
HESAPLARIN İMZA TAKLİDİ SURETİYLE KAPATILMASI
Taraflar arasında görülen davada Uzundere Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09.10.2003 tarih ve 2002/9 – 2003/26 sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ve katılma yolu ile davacılar vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 25.04.2006 gününde taraf avukatları tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılamasına karar verildikten, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dava dosyası için Tetkik Hakimi Yaşar Arslan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacılar vekili, müvekkillerinden Bedirşan ve Ahmet’in davalı bankadaki hesaplarının şube müdürü olan diğer davalı tarafından imza taklidi suretiyle kapatıldığını, diğer müvekkiline ait hesabın ise imza taklidi yolu ile kredi teminatı olarak gösterildiğini ileri sürerek, toplam ( 84.045.222.680.- ) TL.nin dava tarihine kadar akdi, daha sonra temerrüt faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı banka vekili, davacıların alacağının sabit olduğunu, ancak alacak iddiası ve faiz talebinin fahiş olduğunu savunmuştur.

Diğer davalı da davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, banka kayıtlarına, davalı şube müdürünün mahkumiyeti ile sonuçlanan ceza davası dosyasına ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacıların davalı banka nezdindeki hesaplarının iptal edilmesine karşın hesaplardaki bakiyelerin davacılara ödendiğinin belgelendirilmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili ve katılma yolu ile davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

1- Katılma yolu ile düzeltilerek onama istemiyle kararı temyiz eden davacılar vekilinin bu yoldaki 22.12.2003 tarihli dilekçesinin temyiz defterine kaydedilmemesi ve temyiz harcının yatırılmaması karşısında geçerli bir temyiz istemi niteliği taşımadığından reddi gerekmiştir.

2- Davalı banka vekilinin temyizine gelince;kararın dayandırıldığı bilirkişi raporları temyiz denetimine elverişli kapsam ve ayrıntıya sahip değildir.

Davalı vekilinin 03.07.2003 tarihli dilekçesinde dile getirilen davacıların hesaplarından usulünce çekilen meblağın dikkate alınmadığı, hesaplara vade sonunda dayanaksız eklemeler yapılarak alacak hesabının yanlış verilere dayandırıldığı, cari faiz oranları dikkate alınmadan dava tarihine kadar olan alacağın hesaplandığı gibi ciddi itirazlar doğrultusunda uzman bilirkişi veya bilirkişilere banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak davacıların usulsüzce kapatılan hesaplarından dolayı davalı bankanın sorumluluk miktarının en doğru biçimde saptanması gerekirken, değinilen itirazlar aşılmadan yetersiz bilirkişi raporları ile yetinilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentteki nedenlerle davacılar vekilinin geçerli biçimde varlık kazanmayan temyiz isteminin reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı banka yararına BOZULMASINA, davacı vekili duruşmaya gelmediğinden duruşma vekillik ücreti takdirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, alınmadığı anlaşılan 12.20 YTL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 27.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

TAPU İPTALİ VE TESCİL / KARİNE OLMA NİTELİĞİ / VERGİ KAYITLARI

T.C.
YARGITAY
Ondördüncü Hukuk Dairesi
E. 2006/2179
K. 2006/6797
T. 13.6.2006
TAPU İPTALİ VE TESCİL
KARİNE OLMA NİTELİĞİ
VERGİ KAYITLARI
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 16]
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.3.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen 29.12.2004 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili duruşmasız olarak İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından istenilmekle, tayin olunan 13.6.2006 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı hazine vekili Av.Keriman Altay ile karşı taraftan davacı vekili Av.H.Hüseyin Yıldız geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Davacı Belediye, 1996 yılında yapılan kadastroda ham toprak cinsi ile hazine adına tespit edilip tutanakları kesinleşen ve tapuya işlenmelerinden sonra satış suretiyle Sivas İl Özel İdaresi mülkiyetine geçen 2453, 2454, 2455, 2456, 2457, 2458, 2459 ve 2460 parsel numaralı taşınmazların aslında özel mülkiyete konu teşkil eden niteliklerinin bulunmadığını, 1937 yılında yapılan vergi yazımında 1297, 1303 ve 1305 numaralı vergi kayıtları ile KALIN Köyü Tüzel Kişiliğinin merası olarak belirlendiğini, bu yerlerin özünde de mera niteliklerini koruduğunu ileri sürerek meraların özel mülkiyete konu teşkil etmeyeceklerini vurgulamak suretiyle davalı idare adına olan kayıtların iptali ile mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmesini istemiş, davalı idare davanın reddini savunmuş, mahkemece, davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmesi üzerine hükmün kabule yönelik bölümü Hazine ve özel idare vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Az yukarıda da vurgulandığı üzere davaya konu taşınmazlar 1996 yılında kadastroya tabi tutulmuşlar ve iktisabı sağlayan zilyetlik süresince herhangi bir şahıs tarafından kullanılmadığı belirtilerek ham toprak cinsi ile hazine adına tespit edilmişlerdir. Davacı idare davayı açarken sadece 1937 yılında yapılan vergi yazımındaki tahrir kayıtlarına dayanarak bu kayıtlar kapsamında olduğunu kabul ettiği dava konusu parsellerin mera olarak sınırlandırılmasını istemektedirler. Dava dilekçesinde delil olarak dayanılan herhangi bir mera tahsis kararından bahsedilmemiştir. Bundan ayrı uyuşmazlık konusu taşınmazların Kalın Belediyesi ( ki bu belde Kalın Köyünün belediyeye dönüşmesiyle oluşmuştur. ) tüzel kişiliğinin kadim merası olduğu iddiasına da yer verilmemiştir. Yapılan yargılama boyunca kadimden söz edilmediği gibi vergi kayıtları dışında bir delil uygulaması da yapılmamıştır. Vergi kayıtları tek başına mülkiyete yeterli delil olmayıp tasarrufa karine oluştururlar. Somut olayda, 1937 tahrir numaralı vergi kayıtları mera cinsi ile yazılı olduğuna göre bunlara karineden öte bir güç tanımak mümkün değildir. Vergi kayıtları fiilen kullanma biçimi ile örtüşmedikleri sürece karine olma niteliklerini de yitirirler. Mahallinde yapılan keşiflerde uyuşmazlık konusu yerlerin kadimden beri mera olarak kullanıldığını söyleyen tanık ve bilirkişi de olmamıştır. Açıklanan bu yönler davacı iddiasının kanıtlanamadığını göstermekte olup davanın reddine karar verilecek yerde kararda yazılı gerekçe ile davanın kabulü doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı özel idare ve hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 450 YTL duruşma vekalet ücretinin ayrı ayrı alınarak davacıdan alınarak davalılara verilmesine, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 13.06.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.