Etiket arşivi: KOŞULU

Beş Yıl Süreli Kira Sözleşmesi ve On Yıl Uzama Koşulu

Özet: Tahliye için 11 yılın dolması yeterli değildir. Kira sözleşmesinin bitiş tarihinden itibaren 10 yıl geçmesi gerekmektedir.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E: 2015/5447 K: 2015/6383 T: 24.06.2015
Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 347. maddesi hükmüne göre kiralayanın on yıllık uzama süresi sonunda bildirimde bulunmak koşuluyla tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile tahliyeye karar verilmiş, hüküm dahili davalı Ö. U.tarafından temyiz edilmiştir.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 347/1. maddesi hükmüne göre konut ve çatılı işyeri kiralarında kiraya veren sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminde en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.

6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun Geçici 2. Maddesi uyarınca, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce TBK’nın 347. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde öngörülen kira sözleşmelerinden 10 yıllık uzama süresi dolmamış olmakla birlikte geri kalan süre beş yıldan daha kısa olanlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl, on yıllık uzama süresi dolmuş olanlar hakkında da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 yıl sonra uygulanacağı öngörülmüştür.

Olayımıza gelince; taraflar arasında 01.10.2003 başlangıç tarihli kira sözleşmesi hakkında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin ilk sayfasında her ne kadar kira süresi 1 yıl olarak belirtilmişse de, hususi şartlar 7. maddesinde kontrat süresinin 5 yıl olduğu görülmekte olup özel şartlarda düzenlenen bu hükme göre sözleşme süresinin 5 yıl olduğunun kabulü gerekmektedir. 5 yıllık kira sözleşmesine göre 10 yıl uzama süresinin tamanlanmamış olduğu bu nedenle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 347 maddesinde belirtilen şartların oluşmadığı görülmekle tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile tahliyeye karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK’un 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 24.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

BEŞ YIL SÜRELİ KİRA SÖZLEŞMESİ ON YIL UZAMA KOŞULU

Özet: Tahliye için 11 yılın dolması yeterli değildir. Kira sözleşmesinin bitiş tarihinden itibaren 10 yıl geçmesi gerekmektedir.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E: 2015/5447 K: 2015/6383 T: 24.06.2015
Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 347. maddesi hükmüne göre kiralayanın on yıllık uzama süresi sonunda bildirimde bulunmak koşuluyla tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile tahliyeye karar verilmiş, hüküm dahili davalı Ö. U.tarafından temyiz edilmiştir.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 347/1. maddesi hükmüne göre konut ve çatılı işyeri kiralarında kiraya veren sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminde en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.

6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun Geçici 2. Maddesi uyarınca, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce TBK’nın 347. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde öngörülen kira sözleşmelerinden 10 yıllık uzama süresi dolmamış olmakla birlikte geri kalan süre beş yıldan daha kısa olanlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl, on yıllık uzama süresi dolmuş olanlar hakkında da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 yıl sonra uygulanacağı öngörülmüştür.

Olayımıza gelince; taraflar arasında 01.10.2003 başlangıç tarihli kira sözleşmesi hakkında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin ilk sayfasında her ne kadar kira süresi 1 yıl olarak belirtilmişse de, hususi şartlar 7. maddesinde kontrat süresinin 5 yıl olduğu görülmekte olup özel şartlarda düzenlenen bu hükme göre sözleşme süresinin 5 yıl olduğunun kabulü gerekmektedir. 5 yıllık kira sözleşmesine göre 10 yıl uzama süresinin tamanlanmamış olduğu bu nedenle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 347 maddesinde belirtilen şartların oluşmadığı görülmekle tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile tahliyeye karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK’un 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 24.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

AİLE HUKUKU BOŞANMA DAVASI DERDESTLİK KOŞULU

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

E: 2006/20744 K: 2007/16917            T:04.12.2007

AİLE HUKUKU BOŞANMA DAVASI DERDESTLİK KOŞULU

Özet: Davacı-davalı kadının 15.07.2005 tarihinde açmış olduğu boşanma davasının tarafları aynı ise de dayanılan maddi olay farklıdır. Bu nedenle derdestlikten söz edilemez. Mahkemece davanın tefrikine ( ayrılmasına) karar verildiği de göz önüne alınarak bu davanın da esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakmesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temziyen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan 27.11.2007 günü duruşmalı temyiz eden Karolin ile vekili ve temyiz eden Ohannes ile vekili geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Davacı – davalı kadının 15.07.2005 tarihinde açmış olduğu boşanma davasının tarafları aynı ise de dayanılan maddi olay farklıdır. Bu nedenle derdestlikten söz edilemez. Mahkemece davanın tefrikine karar verilmediği de göz önüne alınarak bu davanın da esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına duruşma için takdir olunan 500.- TL vekalet ücretinin Ohannesten alınıp Karoline verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak suretiyle, 04.12.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KAMULAŞTIRMA BEDELİ / FAİZ BAŞLANGICI / FAİZE HÜKMEDİLEBİLMESİ İÇİN MÜLKİYETİN İDAREYE GEÇMESİ KOŞULU

T.C.
YARGITAY
Beşinci Hukuk Dairesi
E:2006/567
K:2006/3428
T:27.3.2006
KAMULAŞTIRMA BEDELİ
FAİZ BAŞLANGICI
FAİZE HÜKMEDİLEBİLMESİ İÇİN MÜLKİYETİN İDAREYE GEÇMESİ KOŞULU
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 705]
Taraflar arasındaki kamulaştırma bedelinin artırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda:Davanın kısmen kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayılan yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkemece bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Alman raporlar yasa hükümlerine uygundur. Taşınmaz malın arsa niteliğinde kabulü doğrudur.
Kamulaştırılan taşınmaz mal ile emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip, kıyaslaması yapılarak taşınmaz mala değer biçilmesinde, buna göre kamulaştırma bedelinin artırılmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
Bedel artırma davası kamulaştırma işlemi tebliğ edilmeden açıldığından, Kamulaştırma Kanununun 15/13. maddesi uyarınca dava tarihi esas alınarak değer biçilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20.10.1989 gün ve 4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile Hukuk Genel Kurulunun 18.10.1995 gün ve 633-826 sayılı kararına göre bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kamulaştırmayı yapan idareye geçmeden faize hükmedilemez.
Mülkiyet hakkının geçmesi tescil kararı veya taşınmazın tapuda ferağa verilmesi ile olabileceği gibi 4721 sayılı TMK’nın 705. maddesi uyarınca kamulaştırma işleminin idari yönden kesinleşmesi ile de olur. Açıklanan nedenle mülkiyet hakkının geçtiği 06.10.2003 tarihinden faize hükmetmek gerekirken daha önceki tarihten faiz başlatılması,
Doğru değilse de: bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm fıkrasından faize ilişkin bölümün çıkartılmasına, yerine ( artırılan bedel farkına 06.10.2003 gününden “itibaren yasal faiz yürütülmesine ) cümlesinin yazılmasına,
SONUÇ : Hükmün böylece DÜZELTİLEREK ONANMASINA ve 5018 sayılı yasa uyarınca davalı idare genel bütçeye dahil kuruluşlardan olduğundan yatırılan temyiz harcının iadesine 27.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

AVUKATIN İSTİFASI / ASİLE BİLDİRİM KOŞULU

T.C.

YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
E: 2005/3359
K: 2006/4551
T: 24.4.2006
AVUKATIN İSTİFASI
ASİLE BİLDİRİM KOŞULU
1136 s. AVUKATLIK KANUNU [Madde 41]
6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 1301]
Taraflar arasında görülen davada Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27.10.2004 tarih ve 2004/99-2004/479 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dilek Çakıroğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacının TTK’nun 1301. maddesi hükmüne dayalı olarak davalı taraf aleyhine açtığı rücu davası sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre kamu düzenine ilişkin kesin yetki söz konusu olmamasına ve davalı tarafça icra dairesinin veya mahkemenin yetkisine itiraz edilmemiş bulunmasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Avukatlık Kanunu’nun 41. maddesinde savunmadan isteği ile çekilen avukatın vekalet görevinin durumunun müvekkile tebliğinden itibaren 15 gün süre ile devam edeceği belirtilmiştir. Davalı vekilleri 26.5.2004 tarihli dilekçe ile vekillikten istifa ettiklerini mahkemeye bildirdikleri ve daha sonraki duruşmalara katılmadıkları halde mahkemece istifa dilekçesinin davalı asile tebliğ edilmemesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlanması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte belirtilen nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA. ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 24.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.