Etiket arşivi: OLMAMASI

İşçinin Bir Başka İşçiyle Tartışmasının Sataşma Boyutunda Olmaması

T.C YARGITAY
7.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 22471
Karar: 2014 / 5561
Karar Tarihi: 10.03.2014

ÖZET: İşçinin Bir Başka İşçiyle Tartışmasının Sataşma Boyutunda Olmaması.Tutanak içeriği ve tanık beyanları, davacının davalı işverenin diğer işçisi ile yüksek sesli tartıştığı, tartışma sırasında hakaret içermeyen kelimeler kullandığı doğrultusundadır. Her ne kadar işveren hakaret içeren kelimeler kullanıldığını savunmuş ve tutanakta da bu şekilde yazılmış ise de; hakaret içeren kelimelerin neler olduğu incelemeye yeterli nitelikte deliller ile ortaya konulmamıştır. Mahkemece; davacının kıdem ve ihbar tazminatı isteğinin kabulüne karar vermek gerekirken talebin reddine karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.(4857 S. K. m. 25)

Dava: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:

1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.

2- Davacı, birlikte çalıştığı mesai arkadaşı E. K.’yı yaptığı hata ve ihmaller nedeniyle uyardığını, ancak E. K.’dan kaynaklanan müşteri memnuniyetsizliği karşılığında E. K.’ya “ben işin hassasiyeti konusunda telkin ve öneride bulunmuştum, sen bu önerimi dikkate alsaydın, bu eleştirilere maruz kalmazdık” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu iyi niyetli uyarılar dışında mesai arkadaşının kişilik haklarını rencide edici tek bir beyan ve tutum takınmadığını ancak buna rağmen iş akdinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. Maddesinde düzenlenen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadığı gerekçesi ile feshedildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile, 21 günlük yıllık izin, fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir.

Davalı iş akdinin haklı nedenle sonlandırıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece davacının diğer çalışanı ile tartıştığı ve buna ilişkin tutanak tutulduğu ve tutanağın dosyaya eklendiği, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-d bendi uyarınca işçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması halinin derhal fesih nedenleri arasında yer aldığı bu bakımdan işverenin iş akdini feshinin haklı nedene dayandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Taraflar arasında davacı işçinin iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilip feshedilmediği uyuşmazlık konusudur.

Davacı işçinin iş sözleşmesi davacının işyerinde davalı işverenin bir başka işçisine sataştığı gerekçesiyle feshedilmiştir. Dosya içeriği, tanık beyanları ve özellikle feshe konu olan olay ile ilgili tutulan tutanak birlikte değerlendirildiğinde; davacı işçinin davalı işverenin bir başka işçisine sataşma mahiyetinde darp, cebir, tehdit, hakaret vs. şeklinde feshi gerektirir ağırlıkta bir eyleminin olmadığı anlaşılmaktadır.

Tutanak içeriği ve tanık beyanları, davacının davalı işverenin diğer işçisi ile yüksek sesli tartıştığı, tartışma sırasında hakaret içermeyen kelimeler kullandığı doğrultusundadır. Her ne kadar işveren hakaret içeren kelimeler kullanıldığını savunmuş ve tutanakta da bu şekilde yazılmış ise de; hakaret içeren kelimelerin neler olduğu incelemeye yeterli nitelikte deliller ile ortaya konulmamıştır.

Hal böyle olunca Mahkemece; davacının kıdem ve ihbar tazminatı isteğinin kabulüne karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile talebin reddine karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle bozulmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcın davalıya yükletilmesine, 10.03.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.

Yargıtay kararı: İşçinin Bir Başka İşçiyle Tartışmasının Sataşma Boyutunda Olmaması .

İHTİYATİ HACİZ / BONONUN KANUNDA ARANAN ŞEKLE UYGUN OLMAMASI / BONODA GÖSTERİLEN KEŞİDE YERİNİN İDARİ BİRİM OLMAMASI

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
E: 2006/5703
K: 2006/7147
T: 19.6.2006
İHTİYATİ HACİZ
BONONUN KANUNDA ARANAN ŞEKLE UYGUN OLMAMASI
BONODA GÖSTERİLEN KEŞİDE YERİNİN İDARİ BİRİM OLMAMASI

6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 688]
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 257]
Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 2. Ticaret Mahkemesi’nce verilen 14.10.2005 tarih ve 2005/452-452 D. İş. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi ihtiyacı haciz isteyen alacaklı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. L. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe lahiyalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
İhtiyati haciz isteyen ( alacaklı ) vekili, müvekkilince 01.11.2004 vade, 01.10.2004 tanzim tarihli ve 19.174 EURO bedelli senede dayalı alacağının tahsili için kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile borçlu aleyhine icra takibi yapıldığım, ancak takibin tebligat yapılamaması nedeni ile kesinleştirilemediğini, borçlunun adresini terk edeceğinin öğrenildiğini, mallarını kaçırma ihtimali olduğunu ileri sürerek, ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, senet keşide yerinin bir idari birim olması gerektiği, isteme dayanak yapılan senette ise keşide yeri olarak Side’nin gösterildiği, Side’nin idari bir birim olmadığı gerekçesiyle, ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, ihtiyati hacze isteyen ( alacaklı ) vekili temyiz etmiştir. istem, ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkindir.
TTK’nun 688’nci maddesi bononun unsurlarını, 689’uncu maddesi ise, unsurlara ilişkin noksanlıkların doğuracağı hukuki sonuçlan düzenlenmiştir. Buna göre, keşide yeri TTK’nun 688/6’ncı maddesi ve bendi uyarınca bonoda bulunması gereken unsurlardandır. Ayın Yasa’nın 689/son maddesi uyarınca da keşide edildiği yer gösterilmeyen bir bono, tanzim edenin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde keşide edilmiş sayılır.
Somut olaya gelince, isteme dayanak yapılan ve bono olduğu iddia edilen senet dosya arasında bulunmamakta olup, mahkemece, keşide yeri olarak Side’nin gösterildiği, Side’nin ise idari bir birim olmadığı sonucuna varılarak istemin reddine karar verilmiştir.
Oysa, senedin bono vasfım kaybettiği bir an kabul edilse bile, senette anılan Kanun’un 688’inci maddesinde yazılı unsurlardan, belli bir miktar borcun kayıtsız şartsız belli bir vadede alacaklının emrine ödeneceği kaydı ve borçlunun imzası unsurları var ise, mücerret borç ikrarı olarak değerlendirilmesi gereken bu adi borç senedine dayalı olarak İİK’ nun 257’nci maddesinde yazılı şartların bulunması halinde ihtiyati haciz kararı alınması mümkün olup, mahkemece, bu koşulların değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, Side’nin idari bir birim olup olmadığı daha araştırılmaksızın yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, ihtiyati haciz isteyen ( alacaklı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı-alacaklı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 19.06.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ / BİLİRKİŞİ / TANIK SÖZLERİ / MEZARLIKLARIN ZİLYETLİKLE İKTİSABININ MÜMKÜN OLMAMASI

T.C.
YARGITAY
Onaltıncı Hukuk Dairesi
E. 2006/3943
K. 2006/4684
T. 16.6.2006
KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ
BİLİRKİŞİ
TANIK SÖZLERİ
MEZARLIKLARIN ZİLYETLİKLE İKTİSABININ MÜMKÜN OLMAMASI
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 14]
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 111 ada 14 parsel sayılı 3700.89 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 111 ada 12 parsele uygulanan vergi kaydı miktar fazlası olması nedeniyle davalı Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacı, yasal süresi içinde irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve çekişmeli parselin davacı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın tarım arazisi niteliğinde bulunduğu kamu yararına tahsis edilen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan veya yasalar gereğince Devlete intikal eden yerlerle ilgisinin olmadığı zilyetlikle mülk edinme şartlarının davacı yararına gerçekleştiği kabul edilmek sureti ile hüküm kurulmuş ise de; değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Çekişmeli taşınmaz 111 ada 12 parsele revizyon gören 936 tahrir yıllı 292 tahrir numaralı vergi kaydı miktar fazlası olduğundan bahisle Hazine adına tespit edilmiş, davacı vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Hudutları çay, orman, yol ve mezarlık olan vergi kaydının 111 ada 12 numaralı parsele ait olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Vergi kaydında çay ve mezarlık hudutlarının yer değiştirilerek yazıldığı kaydın 12 numaralı parsele ait olduğu mahkemece yapılan araştırma ile de belirlenmiş bulunmaktadır.
Bu durumda vergi kaydı doğuda mezarlık okumakta eylemli durumda da halen mezarlık olarak kullanılan 13 numaralı parselin bulunduğu anlaşılmaktadır. Mezarlık hududu gayrisabit hudutlardan olup genişletilmesi mümkün olan sınırlardandır.
Mezarlıkların zilyetlikle iktisabı mümkün değildir. Dayanılan vergi kaydı 12 numaralı parsele revizyon gördüğüne vergi kaydı taşınmaz yönünü mezarlık okuduğuna ve mezarlık hududu da gayrisabit nitelikte bulunduğuna göre kayıt miktar fazlasının mezarlıktan elde edildiğinin kabulü zorunludur.
Her ne kadar dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmazın mezarlık veya mezarlığa ait bir arazi bölümü olmadığını davacı ve atasının çok uzun süreli zilyetliğinin bulunduğunu ifade etmişler ise de; resmi kayda ve özellikle davacı tarafın dayandığı vergi kaydına ve eylemli duruma aykırı düşen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez.
Hal böyle olunca; davacının davasının reddine, taşınmazın tespitte olduğu gibi Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekir.
SONUÇ : Mahkemece resmi kayda aykırı düşen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilerek hüküm kurulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 16.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.