Etiket arşivi: ORMAN

SAVUNMADA ÇELİŞKİ / KAÇAK ORMAN EMVALİ / EKSİK ARAŞTIRMA

T.C.

YARGITAY
Üçüncü Ceza Dairesi
E: 2005/11204
K: 2006/2319
T: 23.3.2006
SAVUNMADA ÇELİŞKİ
KAÇAK ORMAN EMVALİ
EKSİK ARAŞTIRMA
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 27]
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; gereği görüşülüp düşünüldü:
Sanık F.’nin temyizi ile müdahil idarenin sanık S. hakkındaki hükme ilişkin temyizi doğrultusunda yapılan incelemede;
Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine,ancak;
1- Sanık S.’ün 11.5.2004 günlü oturumdaki savunmasında suç konusu emvali ormanda kurumuş ve kırılmış halde bulup getirdiğini kabul etmiş olmasına karşılık 8.7.2004 tarihli oturumda alınan beyanında olay tarihinde oğlu H. ‘in yanında tedavi gördüğünü, hastalığının akli sıhhatine etkili olduğunu, suçu işlemediğini ileri sürmesine göre sanığın suç tarihinde oğlu H. ‘in yanında tedavi görüp görmediği ve cezai ehliyetine etki edecek nitelikte bir hastalığı olup olmadığı araştırılmadan yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
2- 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinde “zaman bakımından uygulama” 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesinde ise, “lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul” kurallarının düzenlenmesi, ayrıca 5252 Sayılı Kanunun 12. maddesi ile 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlükten kaldırılması, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kanunların hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;
5237 Sayılı TCK.un 7. ve genel hükümleri ile 5252 Sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca, sanık F.’ün hukuki durumunun 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun Hükümleri de nazara alınarak yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş sanık F. ve Müdahil İdarenin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 23.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

ORMAN KADASTROSU / GENEL KADASTRO

T.C.
YARGITAY
Üçüncü Ceza Dairesi
E: 2005/11681
K: 2006/2433
T: 27.03.2006
ORMAN KADASTROSU
GENEL KADASTRO
ÖZET: Suça konu yere ait tespite itiraz davası devam ederken, 2/B madde uygulaması genel kadastro tespitini kesinleştiremeyeceği gibi, daha önce orman sınırlandırması yapılmamış olanlarda 2/B maddesinin uygulaması da mümkün değildir.
Mevcut düzenlemeler karşısında, tespite itiraz da­vası devam ederken, suça konu yerin 2/B uygulamasına ta­bi tutulup kesinleştirilmesinin hukuki bir sonucu olamaz. Bu şekilde, suça konu yerin niteliği orman olarak belirle­nip, bu vasfı tapu siciline hazine adına kaydedildiğinden, sanığın mahkeme kararının kesinleştiği ve tapuya kayıt ta­rihi olan tarihten sonraki eylemlerinde suç kastının yoklu­ğundan söz edilemez.
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 2]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 22]
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine; Ancak
Suça konu yere ait tespite itiraz davası devam ederken 2/B madde uy­gulaması genel kadastro tespitini kesinleştiremeyeceği gibi, daha önce or­man sınırlandırması yapılmamış olanlarda 2/B maddesi uygulaması da mümkün değildir. 3402 saylı Yasanın 22. maddesi “evvelce tespit, tescil ve­ya sınırlandırma suretiyle kadastrosu veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci bir defa kadastroya tabi tutulmuşsa ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır”. 2/B uygu­lamasıyla ilgili yönetmeliğin 26. maddesi de, “mülkiyet anlaşmazlığının or­man sayılıp yapılmama yönünden tetkik ve halli mahkemeye intikal etmiş sa­halarda itiraz davası açılmamış olsa dahi mülkiyet durumu dava sonunda belirlenir”hükmünü içermektedir.
Mevcut yasal düzenlemeler karşısında tesbite itiraz davası devam eder­ken, suça konu yerin 2/B uygulamasına tabi tutulup kesinleştirilmesinin hu­kuki bir sonucu olamaz. “Suça konu yerin niteliği Kadirli 1. Kadastro Mah­kemesinin Yargıtay Yirminci Hukuk Dairesinin 09.12.1996 tarih ve 96/118487-15-132 sayılı ilamıyla onanarak 07.02.1997 tarihinde kesinleşen 1992/142-304 sayılı ilamına göre orman olarak belirlenip bu vasfıyla tapu si­ciline Hazine adına kaydedildiğinden sanığın mahkeme kararının kesinleşti­ği ve tapuya kayıt tarihi olan 07.02.1997 tarihinden sonraki eylemlerinde suç kastının yokluğundan sözedilemeyeceği ve atılı suçun subut bulacağı göze­tilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, müdahii idare vekili ve Yerel Cumhuriyet Savcısı­nın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu se­beplerden dolayı istem gibi (BOZULMASINA), 27.03.2006 gününde oybirli­ğiyle karar verildi.

KESİNLEŞMİŞ ORMAN TAHDİT HARİTASI / AMENAJMAN PLANLARI / ORMAN KADASTROSU / ORMANDAN DÜŞÜK VE DEVRİKTEN EMVAL TEMİN ETMEK SUÇU

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:2005/3-170
K:2006/95
T:4.4.2006
KESİNLEŞMİŞ ORMAN TAHDİT HARİTASI
AMENAJMAN PLANLARI
ORMAN KADASTROSU
ORMANDAN DÜŞÜK VE DEVRİKTEN EMVAL TEMİN ETMEK SUÇU
647 s. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN [Madde 4]
647 s. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN [Madde 6]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 36]
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 59]
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 427]
1412 s. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (1) [Madde 315]
6183 s. AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN (1… [Madde 91]
Sanık S. Solak’ın 6831 sayılı Yasanın 91/5-son, TCY.nın 59/2, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 300.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, bu cezasının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine, yedieminde bulunan 15 kental emvalin TCY.nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin İvrindi Sulh Ceza Mahkemesince 26.08.2002 gün ve 271-236 sayı ile verilen hükmün, katılan idare vekili tarafından tazminata hükmedilmesi gerektiği ve re’sen gözetilecek nedenlerle hükmü temyiz edilmesi üzerine, Yerel Mahkemece 23.09.2002 tarihinde, temyiz nedeninin kişisel hakka ilişkin ve toplam 37.388.000 liranın hüküm altına alınmasına ilişkin olması nedeniyle HUMK.nun 427. ve CYUY.nın 315. maddeleri uyarınca temyiz isteminin reddine karar verilmiş, bu kararın da katılan idare temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 24.09.2004 gün ve 10435-2527 sayı ile;
( … Müdahil idarenin 10.09.2002 tarihli temyiz dilekçesi tazminat ve müsadereye hasredilmiş olmayıp, re’sen gözetilecek sair nedenlerle de bozma istemi genel temyiz olduğundan temyiz talebinin reddine dair 23.09.2002 tarihli kararın ortadan kaldırılmasına karar verilip, yapılan incelemede,
Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine,
Ancak;
Orman Kadastrosu yapılmayan yerlerde dava konusu yerin orman olup olmadığının belirlenmesi için sadece amenajman planının esas alınmasının yeterli olmadığı, memleket haritası, hava fotoğrafı uygulanması, toprağın yapısı, humus içerip içermediği, muhafaza karakteri taşıyıp taşımadığı, eğimi gibi ayırıcı unsurları dikkate alınarak keşif ve bilirkişi incelemesi ile kesin olarak tespiti gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi… ) isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 21.06.2004 gün ve 105-105 sayı ile;
“Dosyaya konu yerin orman olduğuna ilişkin incelemenin, mahkememizce bozmadan önce yapılmış olan keşifte gerektiği şekilde yapılarak bilirkişi tarafından bu yerin orman olduğu sonucuna ulaşıldığı ve normal bir insan gözüyle bakılması halinde dahi bu yerin orman olduğunun anlaşıldığı kanaatine varılmıştır. Bozma ilamına uyularak yeniden keşif kararı verilmesi halinde zaman, emek ve yargılama gideri kaybı olacağı, bunun ise yargılamanın en az giderle, en hızlı şekilde sonuçlandırılması ilkesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 23.11.2005 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Sanığın ormandan düşük ve devrikten emval temin etmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suç tutanağına konu emvalin elde edildiği yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi yönünden soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Ormanların tanımı 6831 sayılı Yasanın 1. maddesinde yapılmıştır. Buna göre, tabii olarak yetişen ve emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık topluluklarının, yerleriyle birlikte orman sayılacağı belirtilmiştir. Bir yerin orman niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi tamamen teknik bir iş olup, kişisel görüşlere ve varsayımlara dayalı olarak yapılan incelemelerin hükme esas alınması yasal olarak olanaksızdır. Çünkü, 6831 sayılı Yasanın 14. maddesinde sayılan yasak eylemlerin ancak bu Yasaya göre orman olduğu kabul edilen yerlerde işlenmesi halinde cezalandırılması söz konusu olacaktır.
Bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığının belirlenmesinde, eğer o yerde orman kadastrosu yapılmış ise öncelikle bu çalışma sonucunda düzenlenmiş olan kesinleşmiş orman tahdit haritası esas alınacaktır. Orman kadastrosu yapılmayan yerlerde ise, temel belge memleket haritalarıdır. Bunun yanında, o yere ait hava fotoğrafları ve amenajman planı da zemine uygulanmalı, ayrıca arazinin toprak yapısı ve eğimi, toprak ve orman muhafaza karakteri taşıyıp taşımadığı ve üzerinde orman bitkilerinin bulunup bulunmadığı belirlenerek, bütün bunların sonuçları nazara alınarak o yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmalıdır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
14.09.1999 tarihinde Orman Muhafaza memuru A.. Gökçe tarafından düzenlenen suç tutanağında; İvrindi serisi 302 nolu bölmede, P. köyü, Ç. mahallesi, K. mevkiinde yapılan yol güzergahında 8 adet meşe ağacının yıkıldığının görüldüğü, köy muhtarı S. Solak bulunarak, bu ağaçların neden izinsiz yıkıldığı sorulduğunda, yolda çalışan dozerin yıktığını belirttiği, kendisine mahkemeye verileceği söylendiğinde muhtarın, veremeyeceğini, ağaçların kendi meralarında olduğunu beyan ettiği, ağaçların Devlet ormanında olduğu, kendisine yediemin olarak bırakılacağı söylendiğinde ise, muhtarın yanında olan oğlu M. Solak ile birlikte, “o ağaçları alacak ormancı göremiyorum” diyerek üzerine yürüdükleri, küfür ve tehdit etmeleri üzerine olayın büyümemesi için olay yerinden ayrılıp, daha sonra temin ettiği traktörle toplam 15 kental olan meşe yakacak niteliğindeki odunların alınarak İ. orman deposuna teslim edildiği, muhtar S. Solak’ın, tutanağı imzalamaktan imtina ettiği belirtilmiştir.
Ayrıca, yine aynı görevli tarafından aynı tarihte düzenlenen “tutanak” başlıklı belgede de olay aynı şekilde anlatılmış, olay yerinden ayrılarak suç tutanağının düzenlenip durumun Orman İşletme Şefliğine bildirildiği belirtilmiştir.
Aynı görevlinin, İ. Orman İşletme Şefi ile birlikte düzenledikleri ek tutanakta ise; suçun işlendiği yerin orman kadastrosu görmediği, P. köyünün orman içi köy ve söz konusu yerin muhafaza ormanı ya da ağaçlandırma sahası olmadığı bildirilmiştir.
Sanık Sezai Solak duruşmada dinlenmiş olup, köyün yakınında yol çalışması yapan dozerin olay günü yol kenarındaki ağaçları yıktığını, bunların yol kenarında durmakta olduğunu, orman muhafaza memurunun gelerek bu odunları kendi ihtiyacı için götürmek istediğini, alacaksa orman idaresinin almasını belirterek karşı çıktığını, sonrasında yol kenarından odunların başkaları tarafından da götürülmemesi için köy halkının bunları alıp cami avlusuna koymuş olduklarını, o sırada kendisinin bir işi nedeniyle başka bir yerde bulunduğunu, daha sonra da orman muhafaza memurunun gelip buradan odunları götürmüş olduğunu, hakkındaki tazminat raporunu da kabul etmediğini beyan etmiştir.
05.07.2002 tarihinde yapılan keşif sırasında ise, bulundukları yerden Köy Hizmetlerinin 1998-1999 yıllarında malzeme alırken 7-8 tane meşe ağacının yıkıldığını, ağaçların yıkıldığı yerin köye ait mera olduğunu sandığını, fakat muhtarlıklarında herhangi bir makamdan alınmış mera tahsis kararı bulunmadığını, buranın mera olduğunu söylerken, hayvanların meşe ağaçlarının yapraklarını ve dibinde bahar zamanı oluşan otları yemelerinden dolayı mera olduğunu kastettiğini, şu an normal bir insan gözüyle ağaçların yıkıldığı yere bakınca her tarafın meşe ağacı ile kaplanmış orman olduğunun görülmekte olduğunu, bir muhtar ve vatandaş olarak sahipli olmayan her yerin Devlete ait olduğunu düşündüğünü, zaten Köy Hizmetlerinin, kendilerine veya başka bir yere sormadan istediği yerden gelip malzeme aldığını, söz konusu ağaçların da bu kurumun yol çalışması sırasında yıkılmış olduğunu, kendisi yokken köylerinin Ç. mahallesinin sakinlerinin gelip bu ağaçları kışın köy çeşmesinde yakmak için cami avlusuna koymuş olduklarını, kendisinin götürmediğini, o sırada başka yerde bulunduğunu söylemiştir.
Tutanak tanığı A. Gökçe, kovuşturma aşamasında talimat yoluyla alınan ifadelerinde, düzenlediği tutanağın içeriğinin doğru olduğunu, olay yerine gittiğinde, köy muhtarlığı tarafından köy yolunun genişletilmesi çalışması kapsamında yol kenarında bulunan ağaçların izinsiz olarak dozerle yıkılmış olduğunu gördüğünü, sanığa sorduğunda, ağaçların dozer tarafından yıkıldığını söylediğini, ağaçların yol kenarında köklerinin yanı başında kırılmış şekilde durmakta olduklarını, ağaçları almak istediğinde sanığın engel olduğunu, küfür ve tehdit ettiğini, herhangi bir olaya meydan vermemek için olay yerinden ayrıldığını, durumu hemen Orman İşletme Şefliğine haber verdiğini, sonra diğer görevlilerle birlikte işletmeye ait araçla ağaçları almaya gittiklerini, ağaçların olay yerinden kaçırılmış olduğunu ve köy camiinde olduğunu öğrenip buradan alıp orman deposuna teslim ettiklerini, olay sırasında duruma el koymadan önce tahdit haritasını inceleyerek ağaçların devrildiği yerin orman olduğu kanaatine vardığını beyan etmiştir.
05.07.2002 tarihinde keşifte; benzer şekilde anlatımda bulunmuş, ayrıca yıkılmış ağaçları depoya rahat götürebilmek için birer metrelik parçalara böldürdüğünü, daha sonra sanığa yediemin olarak teslim etmek istediğinde tartıştıklarını söylemiştir.
Yerel Mahkemece olay yerinde 05.07.2002 tarihinde sanık ve tutanak tanığı hazır olduğu halde keşif yapılmıştır. Keşifte dinlenen bilirkişi serbest orman mühendisi M. Cantürk 22.07.2002 havale tarihli raporunda;
İ… serisi amenajman planı ve meşcere haritasının pusula yardımı ile zemine ablike edildiği ve arazi üzerinde yapılan incelemeye göre, P. köyünde orman kadastrosunun yapılmadığı, dava konusu yerin meşcere haritasında 302 nolu bölmede ince ağaçlık çağında meşelik içinde yer aldığı, köy yolu inşaatı sırasında serilen malzemenin alındığı yerde bulunan davaya konu ağaçların iş makinesi ile köklenip söküldüğü, arazide bulunan 5 adet dip kütüğünün durumu ile çevredeki yaşamlarını devam ettiren meşe ağaçlarının gövde yapılarının, söz konusu ağaçların yakacak niteliğinde olduğunu ve dip kütüklerinin kökleri ile birlikte topraktan çıkmış olmasının, bunların iş makinesi ile söküldüğünü gösterdiğini, yol yapımı için yol güzergahındaki ağaçların kesimi için izin verildiğine dair orman idaresince düzenlenmiş herhangi bir belge bulunmadığını, bu tespitlere göre sonuç olarak söz konusu yakacak niteliğindeki meşe ağaçlarının, orman sayılan yerden yol inşaatı sırasında iş makinesi ile köklenip söküldükten sonra motorlu testere ile kesildiğini belirtmiştir.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;
Görüldüğü gibi Yerel Mahkemece suç tutanağına konu yerde serbest Orman Mühendisi bilirkişi hazır edilerek keşif yapılmış ise de, keşif sırasında orman amenajman planının zemine uygulanması ile yetinilmiş, bunun dışında memleket haritası veya hava fotoğrafları uygulanmadığı gibi, arazinin özelliklerini belirten herhangi bir gözleme de yer verilmemiştir. Söz konusu yerde orman kadastrosu yapılmadığı için orman tahdit haritasının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Amenajman planları, orman işletmeleri tarafından ağaçların bol miktarda bulunduğu yerler için ve idare tarafından tek taraflı olarak düzenlenen, ormanın işletilmesini belirli bir sisteme bağlamak amacı ile yapılan planlardır. Bu nitelikleri itibariyle tek başlarına bir yerin orman olup olmadığının belirlenmesinde yeterli ve kesin kanıt olarak kabul edilmeleri olanaksızdır.
Yerel Mahkemece yapılan keşif ve sonucunda alınan ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporu bu nedenle sanığa yüklenen suçun kanıtlanmasında yetersizdir.
Öte yandan, dava konusu yerde Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünce yol çalışması yapıldığı hususu sanık ve tutanak tanığı tarafından belirtilmesine karşılık, bu çalışmanın kapsamının ne olduğu, dava konusu yerin orman olduğunun kabul edilmesine karşılık söz konusu kurum tarafından orman idaresinden herhangi bir izin alınıp alınmadığı konularında herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Sanığın hukuki durumunun değerlendirilebilmesi için, davaya konu yerdeki yol çalışmasının bir program dahilinde yapılıp yapılmadığı, orman sayılan yerlerle ilgili orman idaresinden çalışma izni alınıp alınmadığı hususlarının da araştırılması gerekmektedir.
Ceza yargılamasının amacı, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Yerel Mahkemece, kişisel gözlemlere dayalı olarak ve yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak, bir kamu kurumu tarafından yapılmış olan yol çalışmalarının dayanağı da yeterince araştırılmadan noksan soruşturma ile sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi, yasaya aykırıdır.
Bu itibarla, noksan soruşturma ile verilen Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 04.04.2006 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.

ORMAN ARAŞTIRMASI / TAPU İPTALİ VE TESCİL

T.C.

YARGITAY
Yirminci Hukuk Dairesi
E: 2006/2682
K: 2006/5292
T: 18.04.2006
ORMAN ARAŞTIRMASI
TAPU İPTALİ VE TESCİL
Özet: Davacının dayanağı tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren getirtilerek, yöntemince taşınmaza uyup uymadığı sap­tanmalı, orman bilirkişisi tarafından taşınmazın konumu orijinal renkli memleket haritasında gösterilip denetlenmesine olanak verilmelidir.
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 713]
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 11]
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi gereği düşü­nüldü:
Davacı gerçek kişi, 06.06.2003 günlü dilekçe ile satın alma, vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, 2618063,25 m2 yüzölçü-münde ve orman niteliğinde Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan H… Mahallesi 154 ada 46 sayılı parselin 12 dönümlük bölümünün tapu kaydına dayanıp iptali ile adına tescilini istemiş, yargılama sırasında K.Sani 1321 tarih 106 numaralı tapu kaydına dayanmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, dava konusu 154 ada 46 sayılı parselin (A) ile gösterilen 12406 m2’lik bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı gerçek kişi adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, on yıllık süre içinde tapuya dayalı olarak açılan orman kadastro­suna itiraz ve tapu iptali ve tescil niteliğindedir.
Çekilmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce orman kadastrosu 3402 sayılı Yasa’nın 4. maddesine göre yapılarak kesinleşmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Şöyle ki, davacı gerçek kişinin dayanağı tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren getirtilerek, yöntemince taşınmaza uyup uymadığı saptanmadığı gibi, ormancı bilirkişi tarafından taşınmazın konumunu orijinal renkli memleket haritasında gösterilmediği için denetlenememektedir. Yetersiz araştırma ve incelemeye, denetlenemeyen bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.
O halde; davacının dayandığı tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri, en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa ame-najman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman yüksek mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasa’lar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasa’nın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesi’nin 01.06.1988 gün ve 31/13 E. K.;14.03.1989 gün ve 35/13 E. K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E. K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasa’nın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılmayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp;orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşın­mazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayım taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; dayanak tapu kaydı yaşlı ve yöreyi iyi bilen yerel bilirkişiler aracılığıyla zemine uygu­lanmalı; bilinmeyen sınırlar bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı; bilirkişi ve tanıklardan her sınır hakkında ayrıntılı ve inandırıcı bilgiler alınmalı; tapu kaydının dava konusu taşınmaza uyup uymadığı belirlenmeli; uygulama, fen bilirkişi tarafından düzenlenecek krokide gösterilmeli; davacı, dava dilekçesinde 1987 yılında satın almaya, vergi kaydı ve eklemeli zilyetliğe dayanarak dava açtığına göre, sonradan ileri sürdüğü tapu kaydının satıcı ve davacı ile akdi ve irsi ilişkisi araştırılmalı; davanın orman kadastrosu kesinleşen ve orman niteliğinde olan parselin tapusunun, dolayısıyla orman kadastrosunun iptali istemiyle açıldığı, 6831 sayılı Yasa’nın 11/1. maddesi hükmüne göre kesinleşen orman kadastrosuna karşı ancak 10 yıllık süre içinde tapu kaydına dayanılarak iptal davası açılabileceği gözetilmeli; tapu kaydının uyduğu bölümlerin eski tarihli memleket haritasında ve hava fotoğrafında açık alan olarak bulunduğunun anlaşılması halinde dava kabul edilmeli; tapu kaydı taşınmaza uysa bile taşınmazın memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman olarak gözükmesi halinde, 13.07.1945 tarihinde yürür­lüğe giren 4785 sayılı Yasa’ya göre devletleştirilen ve iadeye tabi olmayan ormanlara ait tapu kayıtlarının hukuki değerlerini yitireceğinden, tapu kaydının uymaması halinde ise, 6831 sayılı Yasa’nın 11/1. maddesi karşısında orman kadastrosu kesinleşen yerlerde zilyetliğe dayalı açılacak davanın dinlenme olanağı bulunmadığından dava reddedilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmek­sizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetimi ve Hazine’ nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimi’ne iadesine 18.04.2006 günü oybirliği ile karar verildi.

KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ / ORMAN NİTELİĞİNİN ARAŞTIRILMASI

T.C.
YARGITAY
Yirminci Hukuk Dairesi
E:2006/6156
K: 2006/8848
T: 19.06.2006
KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
ORMAN NİTELİĞİNİN ARAŞTIRILMASI
Özet: Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan ve kamu malı niteliğinde olan ormanlar, her nasılsa özel mülk olarak tapuya tescil edilmiş olsa bile, bu durum taşınmazın niteliğini değiştirmeyeceğinden tescil işlemi yok hükmündedir. Bu tür taşınmazlar hakkında iyiniyet iddiasında bulunulamayacağı gibi, Orman Yönetimi ya da Hazine tarafından açılacak iptal ve tescil davalarında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edi­lemez.
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 12]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 16]
Taraflar arasındaki meşelik vasfının orman olarak değiştirilmesi dava­sının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Yörede 1993 yılında yapılan kadastro sırasında, Tilkilik Köyü 371 ada 15 parsel sayılı 149.800 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden meşelik nite­liğiyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı Orman Yönetimi, taşın­mazın memleket haritasında ormanlık alanda gözüktüğü nedeniyle meşelik vasfının orman olarak değiştirilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece dava­nın (3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesine göre 10 yıllık) hak düşürücü süre geçmesi nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, taşınmazın meşelik vasfının orman olarak değiştirilmesi istemine ilişkindir.
Davacı Orman Yönetimi, taşınmazın resmi belgelerde orman sayılan yerlerden olduğu savı ile orman niteliği ile Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece dava, 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre yönünden reddedilmiştir.
Ormanlar kamu malı niteliğinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Ormanlarda; kuru mülkiyet hakkı Hazine’ye, kullanım ve işletim hakkı ise, Orman Genel Müdürlüğü’ne aittir.
3402 sayılı Yasa’nın 16/D maddesine göre; devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu malı niteliğinde olan ormanlar, bu yasada hüküm bulunmayan hallerde özel yasalar hükümlerine tabidir. HGK’nın 24.03.1999 gün 1999/1-170-167 ve 21.02.1990 gün 1989/1-700-1990/101 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, aslında özel mülkiyete konu olmayan taşınmazlar, her nasılsa özel mülk olarak tapuya tescil edilmiş olsa bile, bu durum taşınmazın niteliğini değiştirmeyeceğinden, tescil işlemi yok hükmündedir. Bu tür taşınmazlar hakkında MY 1023 (931) maddesinde yazılı iyiniyet iddiasında bulunulmayacağı gibi, Orman Yönetimi ya da Hazine tarafından açılacak iptal ve tescil davalarında 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden de söz edilemez.
O halde;mahkemece çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116, 6831 ve 3402 sayılı Yasalara göre orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa; buna ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme askı ilan tutanakları ile tahdit haritasının orman kadastrosu, yapılmamışsa; yöreye ait en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planının orijinalinden çekilmiş renkli örneğinin ilgili yerlerden getirtilmesinden sonra; fen ve uzman orman yüksek mühendisi aracılığı ile yapılacak keşifte; kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmeli; şayet orman kadastrosu yapılmamışsa; eski tarihli memleket haritası, hava fo­toğrafları ve varsa amenajman planı çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar kar­şısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasa’nın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesi’nin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasa’nın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılmayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetimi vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 19.06.2006 günü oybirliği ile karar verildi.

KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ / ÖNCESİ ORMAN OLAN YERLER

T.C.

YARGITAY

Sekizinci Hukuk Dairesi
E:2006/2068
K:2006/2696
T:20.04.2006
KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ
ÖNCESİ ORMAN OLAN YERLER
ÖZET: Öncesi orman olup nitelik kaybı nedeniyle, kanun­lar uyarınca, Devlete kalan taşınmazlar tapuda kayıtlı ol­sun olmasın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla ka­zanılamazlar.
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 713]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 16]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 18]
Muhammet ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulü­ne dair (Ortaca Sulh Hukuk Hakimliği)nden verilen 30.12.2005 gün ve 9/284 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, miras yoluyla intikal, bağış ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle 105 ada 8 parselin Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu’nun değişik 2/B maddesi hükmü uyarınca zilyetlikle kazanılamayacağını, Kanunlar uyarınca Devlete geçen yerlerden olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
105 ada 8 parsele ait kadastro tutanağının incelenmesinde;6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dışına çıkarılan yer­lerden olduğu açıklanarak 05.05.1999 tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanu­nu hükümleri uyarınca yapılan kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tarla niteliğiyle tespit edildiği görülmüştür.
Davacı vekili, dava konusu yerin Hazine adına tapuya tescil edildiği tari­he kadar vekil edeni tarafından 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun ola­rak tasarruf edildiğini bildirmiş, yerel bilirkişi ve davacı tanıklarının iddiayı doğrular mahiyette anlatımda bulunmaları üzerine mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Dosya arasında bulunan yetkili Orman Kadastro Komisyonunca düzenle­nen sınırlama ve çıkarma işlemine ilişkin belgeler ve ormancı bilirkişi tarafın­dan düzenlenen 28.11.2005 günlü raporda, dava konusu taşınmazın 1944 yılında 3116 sayılı Orman Kanunu hükümleri uyarınca yapılan sınırlandırma çalışmaları sırasında orman sayılan yerlerden iken 1975 yılında yapılıp 1976 yılında kesinleşen 6831 sayılı Orman Kanunu’nun değişik 2/B maddesi uy­gulaması uyarınca nitelik kaybı sebebiyle orman dışına çıkarılan yerlerden bulunduğu açıklanmıştır.
Dava konusu taşınmaz öncesi itibariyle kesinleşen orman sınırlandırma hattının içerisinde kalan 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 1. maddesi hükmü uyarınca orman sayılan yerlerdendir. Ormanların olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Çıkarma tarihinden önce bu yerler üzerinde sürdürülen zilyetlik kazanma bakımından herhangi bir değer taşımaz. Somut olayda; dava konusu yerin çıkarma tarihinden önce davacı ve miras bırakan babası tarafından tasarruf edildiği bildirilmiş ise de, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 1. maddesi hükmü karşısında zilyetlik ve tasarruf herhangi bir değer taşımaz.
Nitelik kaybı sebebiyle çıkarma tarihinden sonraki evreye gelince: Nitelik kaybı sebebiyle orman dışına çıkarma 20.06.1973 tarihinde kabul edilen . 1744 sayılı Kanunla getirilmiştir. Anılan Kanunun 1. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesi değiştirilmiş, 15.10.1981 gününden önce bi­lim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan yerlerin or­man sınırları dışına çıkarılacağı hüküm altına alınmıştır. 1744 sayılı Kanunda öngörülen çıkarma işlemlerinin süresinde yerine getirilmemesi üzerine 23.09.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2896 ve 05.06.1986 tarihinde yürürlü­ğe giren 3302 sayılı Kanunla 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi hükmü yeniden değiştirilmiş, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirmiş olan yerlerden Devlete ait olanların Hazine adına, hükmü şahsiyeti haiz kamu kurumlarına ait yerlerin bu kurumlar adı­na, hususi ormanların ise sahipleri adına orman dışına çıkartılacağı, uygula­ma kesinleştikten sonrada tapuda kesin düzeltme ve tescil işleminin yapıla­cağı hüküm altına alınmıştır. Az öncede açıklandığı üzere; dava konusu yer 1975 yılında nitelik kaybı sebebiyle Hazine lehine orman dışına çıkarılan yer­lerdendir. Kanunlar uyarınca Hazineye intikal eden yerler olağanüstü zama­naşımı ve zilyetlik yoluyla kazanılmaz. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 18. maddesi hükmü uyarınca, Devlete kalan taşınmaz mallar tapuda kayıtlı ol­sun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemezler. 6831 sayılı Or­man Kanunu’nun 2/B maddesi hükmü uyarınca nitelik kaybı sebebiyle dışa­rı çıkarılan yerler de kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmazlardandır. Ka­nunlar uyarınca Devlete kalan yerler üzerinde olağanüstü zamanaşımı işle­meyeceğinden davacının süresi neye ulaşırsa ulaşsın böyle bir yerdeki zil­yetliği iktisap bakımından bir değer taşımaz. Belirtilen nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yerinde bulunmadığından davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya aykırı hükmün (BOZULMASINA), 20.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

ORMAN KADASTROSUNA İTİRAZ / KISMİ İLAN / TARAF TEŞKİLİ

T.C.
YARGITAY
Yirminci Hukuk Dairesi
E:2006/3982
K:2006/8059
T:08.06.2006

ORMAN KADASTROSUNA İTİRAZ
KISMİ İLAN
TARAF TEŞKİLİ
Özet: 3402 sayılı Yasa ‘nın 4/3. maddesi gereğince kurulan komisyonlara, 6831 sayılı Yasa’mn 2/B maddesini uygulama görevi verilmemiştir. Orman niteliğinin kaybı araştırmasına girmeden orman niteliğiyle tespit tutanağı düzenleyip kısmi ilana çıkarlar. Hak sahipleri, nitelik yitirme konusunda değil, eskiden beri orman niteliğinde olmadığı konusunda Kadastro Mahkemesinde dava açabilir.
3402 sayılı Yasa’mn 16/d maddesine göre, ormanlar hak­kında Kadastro Kanunu’nda hüküm olmayan hallerde Orman Kanunu’nun hükümleri uygulanır. Dolayısıyla Kadastro Kanu­nu’nun 4. maddesi gereğince yapılan işlem, 6831 sayılı Orman Yasası ve 3402 sayılı Kadastro Yasası birlikte uygulanarak yapılan karma bir kadastro işlemidir. Dolayısıyla Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü ‘nün bu davaları açmasını veya açılan davalara katılmasını önleyen bir Yasa hükmü bulunmamaktadır.
Açılacak bu davada husumet Hazine veya taşınmazın içinde bulunduğu köy tüzel kişiliği ya da davaya konu taşınmaza zilyet olanlara yöneltilebileceği, dava husumet yönünden red edil­meyip, malik hanesi boş bırakılarak tutanak düzenlenmesi gerek­tiği, tespit tutanağı düzenlenmeden keşif yapılması halinde, keşif sırasında belirlenen hak sahiplerinin davaya katılması, tespit tutanağının gönderilmesi halinde dava dosyası ile birleştirilip, tespit tutanağındaki hak sahiplerini de davaya katıp, taraf teşkili sağlandıktan sonra karar verilmelidir.
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 4]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 6]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 26]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 27]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 28]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 29]
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 30]
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 2]
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 7]
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 9]
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 10]
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 12]
Taraflar arasındaki orman kadastrosuna itiraz davasının yapılan duruş­ması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı Orman Yöne­timi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı Orman Yönetimi; 03.08.2005 tarihli dava dilekçesinde, Yeni­pazar İlçesi Kükürt Köyü 105 ada 156 sayılı parselin orman sayılan yerlerden olduğu halde, 3402 sayılı Yasa’nın 5304 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesi gereğince yörede yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırları dışında bırakıldığını, orman sınırı içine alınarak bu niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesini isteyerek parselin zilyedine husumet yönelterek dava açmıştır. Kadastro Müdürlüğü’nün 18.08.2005 gün ve 3007 sayılı yazı ceva­bında; Kükürt Köyünde 3402 sayılı Yasa’nın 5304 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesi uyarınca önce orman kadastrosu yapılarak 05.07.2005 ve 03.08.2005 tarihleri arasında kısmi ilana çıkartıldığını, arazi kadastrosunun çalışmalarına 04.04.2005 tarihinde başlanılıp halen devam edildiğini, ormana komşu par­sellerin bu arada davaya konu parselin kadastro tespit tutanağı düzenlen­mediğinden tutanak aslı ve krokilerinin gönderilemediğini bildirmesi üzerine; mahkemece, Kadastro Mahkemesinde davanın görülebilmesi için kadastro tespit tutanağının düzenlenmesinin gerekli olduğu, çekişmeli taşınmaz hakkında dava koşulu gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar veril­miş, hüküm, davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3402 sayılı Yasa’nın 5304 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesi gereğince yapılan ve 05.07.2005-03.08.2005 tarihleri arasında ilan edilip kesinleşmeyen orman kadastrosu bulunmaktadır. Çekişmeli taşınmaz bu işlem sırasında orman sınırları dışında bırakılmış, henüz kadastro tespit tutanağı düzenlenmemiştir.
Mahkemece; dava, arazi kadastrosuna itiraz olarak nitelendirilerek çekişmeli yer hakkında tespit tutanağı düzenlenmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmişse de, bilindiği gibi halen yürürlükte olan yasalarımıza göre, orman kadastrosu 6831 sayılı Orman Yasası hükümlerine göre yapıldığı gibi, 3402 sayılı Kadastro Yasası hükümlerine göre de yapılmaktadır.
1) 6831 sayılı Orman Yasası hükümlerine göre yapılan orman kadast­rosu;
6831 sayılı Yasa’nın 4999 sayılı Yasa ile değişik 7. maddesi hükümlerine göre, “Devlet ormanlarının, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanların, özel ormanların ve evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların orman­larla müşterek sınırlarının tayin ve tespiti orman kadastro komisyonlarınca yapılır”. Aynı Yasa’nın 11. maddesi uyarınca “Orman kadastro komisyonlarınca tutanakların askı suretiyle ilanı, ilgililere şahsen tebliğ hükmündedir. Tutanak ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde Kadastro Mahke­melerine … müracaatla sınırlamaya ve bu Yasa’nın 2. maddesine göre orman sınırı dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir… Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında (orman sınırı içine alınan yerler hakkında) hasım, Orman Genel Müdürlüğü, 2. maddeye göre orman sınırı dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak davalarda ise hasım, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü’dür. Orman Genel Müdürlüğünce (kadastro komisyonunca orman sınırı dışında bırakılan yerler hakkında) açılacak davalarda hasım, hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler ile Çevre ve Orman Bakanlığı’dır”. Yargıtay uygulamalarına göre, orman kadastro komisyonlarının orman sınırı dışında bıraktığı yerlerin orman sınırı içine alınması konusunda Orman Bakanlığı ya da Orman Genel Müdürlüğü tara­fından açılan orman kadastrosuna itiraz davalarının devamı sırasında, davaya konu taşınmazlarda kendilerine husumet yöneltilenler dışında başka hak sahiplerinin bulunduğunun anlaşılması halinde, o hak sahipleri de davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırıldıktan sonra, dava esas yönünden karara bağlanmaktadır.
2) 3402 sayılı Kadastro Yasası hükümlerine göre yapılan orman kadast­rosu; 3402 sayılı Yasa’nın 4/3. maddesi 5304 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce bu madde hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda, kadastro çalışma alanı sınırlarında orman bulunduğu takdirde; durum çalışmaya baş­lamadan iki ay önce Orman Genel Müdürlüğü’ne bildirilmekte ve Orman Genel Müdürlüğü tarafından bu yerde bulunan ormanların sınırlaması ve orman sınırı dışına çıkarma işlemleri 6831 sayılı Orman Yasası hükümlerine göre orman kadastro komisyonlarınca tespit ve haritasına işaretlenerek tutanaklarıyla birlikte kadastro ekiplerine teslim edilmekte ve bu yerlerin ölçü ve harita işlemleri orman kadastro komisyonunun düzenlediği harita ve tutanaklar esas alınarak kadastro ekiplerince ikmal edilmekte, eğer iki ay içinde orman kadastro komisyonları orman sınırını belirlemezse, kadastro alanı sınırları arazi kadastro ekipleri tarafından belirlenerek çalışmalar yürütülmekte ve arazi kadastro ekiplerince bu şekilde tespit ve ilan edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılmakta ve Yasa’nın 9. maddesine göre yapılan itirazlar aynı Yasa’nın 10. maddesi hükmüne göre komisyonlar tarafından incelendikten sonra ister orman kadastro komisyonları tarafından, isterse arazi kadastro ekipleri tarafından belirlenen orman parsellerine ait tespit tutanakları ile aynı çalışma alanında bulunan diğer taşınmazların kadastro tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanılarak düzenlenen askı cetvelleri ile pafta örnekleri 30 gün süre ile ilan edilmekte ve askı ilan süresi içinde itiraz edilmeyen tespit tutanakları kesinleştirilerek aynı Yasa’nın 12. maddesi gere­ğince tapuya tescil edilmekte, askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemelerinde dava açılan parsellerle ilgili uyuşmazlıklar 3402 sayılı Yasa’nın 25, 26, 27, 28, 29 ve 30. madde hükümlerine göre karara bağlanmakta, daha önce orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyularak bu ormanlar hakkında aynı Yasa’nın 22/4. maddesi hükmü uyarınca işlem yapılmakta idi.

Ancak, 22.02.2005 gün ve 5304 sayılı Yasa ile 3402 sayılı Yasa’nın 4/3. maddesi değiştirilmiş ve “çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanunu’na göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak, bu çalışmalarda kadastro ekibine, Orman Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mü­hendisi veya orman mühendisinin Tarım Müdürlüklerince görevlendirilerek bir yüksek ziraat mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren yedi gün içerisinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilir­kişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirilir” şeklini almıştır.
3402 sayılı Yasa’nın değişik 4/3. maddesi gereğince kurulan komis­yonlara 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesini uygulama görevi verilmemiştir. Bu komisyonlar, o çalışma alanında nitelik kaybetme araştırmasına girmeden öncesi ve halen orman olan taşınmazların orman niteliğiyle tespit tutanaklarını düzenlemekle görevlidir. Bu komisyonlarca orman niteliğiyle tespit tutanağı düzenlenerek otuz günlük kısmi ilana çıkartılan taşınmazlar hakkında hak sahipleri, bu yerlerin orman niteliğini yitirdiği konusunda değil, sadece eskiden beri orman niteliğinde olmadığı konusunda Kadastro Mahkemesinde, Orman Genel Müdürlüğü’ne husumet yönelterek dava açacaklardır.
Ancak; orman niteliğinde tespit tutanakları düzenlenerek 30 günlük kısmi ilana çıkartılması halinde hak sahibi olan Orman Genel Müdürlüğü ya da Hazine, orman alanları dışında bırakılan taşınmazlar hakkında orman savı ile dava açabilecek midir? Hemen belirtmek gerekir ki; Yasalarımızda bunu engelleyen hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Aksine 6831 sayılı Yasa’nın 11/1. maddesi gereğince Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü, kadastro sırasında orman sınırı dışında bırakılan orman alanlarının bulun­duğunun tespiti halinde, bu yerlerin orman sınırı içine alınması konusunda dava açmak zorundadır. 3402 sayılı Yasa’nın 26/4. maddesi gereğince “Kadastro Mahkemesinin yetkisi (görevi), her taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği günde başlar”. Orman parsellerinin kısmi ilana çıkar­tıldığı tarihte henüz tespit tutanakları düzenlenmeyen maliki, yüzölçümü ve geometrik durumu belli olmayan taşınmazlar hakkında Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü 6831 sayılı Yasa’nın 11/1. maddesinin verdiği dava açma yetkisini nasıl ve kime karşı kullanacaktır? 6831 sayılı Yasa’nın 11/1. maddesi hükmüne göre “Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde Kadastro Mahkemelerine müracaatla sınır­lamaya ve 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir”. Görüldüğü gibi Yasa, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü’ne aleyhlerine olan tutanak, harita ve kararlara karşı itiraz davası açmakla yükümlü olduğu gibi 3224 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Yasa’nın 2/g maddesi Orman Genel Müdür­lüğü’ne “orman kadastrosu ve mülkiyetle ilgili işlemlerini özel mevzuatına göre yürütmek” görevini vermiştjr. 3402 sayılı Yasa’nın 4. maddesi gereğince yapılan işlem, 6831 sayılı Orman Yasası ve 3402 sayılı Kadastro Yasası aynı anda birlikte ve iç içe uygulanarak yapılan karma bir kadastro işlemidir. 3402 sayılı Yasa ile 6831 sayılı Yasa’nın hiçbir maddesi yürürlükten kaldırılmamış, aksine 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 16/D maddesinde, ormanlar hakkında, bu yasada hüküm bulunmayan hallerde özel yasasının (6831 sayılı Yasa) uygulanacağı öngörüldüğünden, 3402 sayılı Yasa’nın 4. maddesi gereğince yapılan orman kadastrosunda, bu yasanın belirlediği usul hükümleriyle birlikte, özel yasa olan 6831 sayılı Yasa’nın belirlediği hükümlerin de uygulanması gerekir. 6831 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda, orman sınırları içinde bırakılan taşınmazlar hakkında orman olduğu konusunda “olumlu orman kadastro harita ve tutanağı” düzenlendiği kabul edilerek hak sahibi gerçek ve tüzel kişilere, orman sınırları dışında bırakılan, yani orman olmadığı konusunda “olumsuz orman harita ve kadastro tuta­nağı” düzenlenmiş sayılan taşınmazlar hakkında, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü’ne, askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesinde dava açma olanağı 6831 sayılı Yasa’nın 11/1. maddesinde tanındığı gibi 3402 sayılı Yasa’nın 4. maddesine göre yapılan orman kadastrosunda orman olduğu konusunda “olumlu harita ve tespit tutanağı” düzenlenen parsellerde (kısmi ilana çıkartılan parseller) hak sahibi gerçek ve tüzel kişilere tanınan dava hakkının, orman sınırı dışında bırakılarak o tarihte henüz arazi kadastro tespit tutanağı düzenlenmemiş olmakla birlikte “olumsuz orman kadastro harita ve tutanağı” düzenlenmiş olduğu kabul edilerek 3402 sayılı Yasa’nın 26/4. maddesindeki kadastro tespit tutanağının düzenlenme koşulu aranmadan bu taşınmazlar hakkında da Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdür-lüğü’ne de dava açma hakkının tanınmış olduğunun kabulü gerekir. Şunu da belirtmek gerekir ki, kısmi ilana çıkartılan orman parsellerinden sonra kültür arazisi olarak tespit tutanakları düzenlenen taşınmazlar hakkında 3402 sayılı Yasa’nın 9. maddesi gereğince Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü, orman savı ile itiraz edebileceği gibi, itiraz edilmeyen ya da itirazları komisyonca ret edilerek kültür arazisi niteliği ile tespit tutanakları düzenlenip 3402 sayılı Yasa’nın 11. maddesi gereğince askı ilanına çıkartılan parseller hakkında HGK’nın 13.07.1996 gün 1996/20-459-556 ve 13.05.1996 gün ve 1996/20-566-1998/338 sayılı kararlarındaki ilke gereğince Orman Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman Bakanlığı’nın orman savı ile Kadastro Mahkemelerinde dava açabileceklerini ya da HGK’nın 16.05.2001 gün ve 2001/20-401-416 sayılı kararında kabul edildiği gibi başkaları tarafından süresinde açılan davaya, aynı Yasa’nın 26/D maddesi gereğince katılabile­ceklerini önleyen hiçbir Yasa hükmü bulunmamaktadır.
3) Tespit tutanağı düzenlendikten sonra açılacak davalarda husumetin, tespit malikine ya da kadastro komisyonunca malik sonradan değiştirilmişse onlara yöneltilerek açılması gerektiği usul hukukunun temel ilkesidir. Asıl sorun, orman niteliğindeki parsellerin kısmi ilana çıkartıldığı tarihte henüz kadastro tespit tutanağı düzenlenmediği için maliki, zilyedi, yüzölçümü ve geometrik durumu belli olmayan ancak orman sayılmayarak hakkında “olum­suz kadastro harita ve tutanağı düzenlenmiş” sayılan taşınmazlar hakkında, Orman Genel Müdürlüğü ya da Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Kadastro Mahkemesinde orman savı ile açacağı davada husumetin kime ya da kimlere yöneltileceğidir.
Dava açıldığı sırada bu davanın sonucu kim ya da kimleri etkileyeceği baştan belli ise, açılacak davada pasif husumet ehliyeti onlara ait olacağı Usul Hukuku’nun temel kuralıdır. Dava açıldığı sırada orman sınırları dışında bırakılan taşınmaz hakkında tespit tutanağı düzenlenmediğinden, taşınmazın gerçek hak sahibi belli değildir. Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü taşınmazda hak sahibinin kimler olduğu konusunda otuz günlük askı ilan süresi içinde idari bir araştırma yapıp, bu araştırma sonucuna göre belirlenecek gerçek ya da tüzel kişilere husumet yöneltilerek askı ilan süresi bitmeden dava açılmalıdır denebilirse de, bu kısa süre içinde, dava edilecek taşınmazda hak sahibi olanlar her zaman tespit edilemeyeceği gibi, yapılacak araştırma sonucu tespit edilecek hak sahipleri her zaman gerçeği de yansıtmayabilir. O halde, kısmi ilana çıkartılan orman parsellerinin dışında kalan taşınmazlar yönünden Çevre ve Orman Bakanlığı ya da Orman Genel Müdürlüğü tarafından orman savı ile otuz günlük askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemelerinde açılacak orman kadastrosuna itiraz davalarında, yapılan kadastro işleminin özelliği ve açılacak davanın niteliği gereği, husumetin Hazine veya taşınmazın içinde bulunduğu Köy Tüzelkişiliği ya da taşınmazda hak sahibi olduğu varsayılan gerçek veya tüzel kişilere karşı açılabileceğini kabul etmek gerekir. Yargılamanın devamı sırasında yapılan keşifte, davaya konu taşınmazda hak sahibi olanların belirlenmesi ya da malik hanesi açık bırakılarak düzenlenecek tespit tutanaklarının mahkemeye gönderilmesi halinde dava dosyası ile birleştirilip 3402 sayılı Yasa’nın 27, 28 ve 29. maddeleri hükümlerine göre işlem yapıldıktan sonra tespit tutanaklarında isimleri geçen, ya da keşif sırasında belirlenecek olan hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler davaya katılıp kendilerine duruşma günü tebliğ edilerek husumet yaygınlaştırılıp davada taraf oluşturulduktan sonra taraf delilleri ve 3402 sayılı Yasa’nın 30. maddesi gereğince mahkemece lüzum görülen diğer deliller de toplanarak dava konusu taşınmazın gerçek hak sahibi adına tescil edilmesi, dava dilekçesinde gösterilen gerçek ya da tüzel kişinin hak sahibi olmaması halinde davanın husumet yönünden red edilmemesi gerekir.
4) 3402 sayılı Yasa’nın 22.02.2005 gün ve 5304 sayılı Yasa ile değiş­tirilmesinden sonra çıkartılan ve 26.09.2005 günlü Resmi Gazete’de yayın­lanan Taşınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin 17/b-2. maddesinin 9. fıkrasında “Askı ilan süresi içinde ormanın sınırlandırma ve tespitine dava açılması durumunda, ormanın davaya konu edilen sınırları kesinleşmeyeceğinden, bu sınırlara bitişik gerçek veya tüzel kişilere ait taşınmazların tespiti sırasında dava devam ediyorsa, ormanla müşterek sınırları davalı bırakılır ve tutanakları düzenlendikten sonra açıklayıcı bir yazı ile Kadastro Mahkemesine intikal ettirilir”.

3402 sayılı Yasa’nın 5. maddesinde; “Kadastro Müdürü çalışma alanında işe başlamadan önce mahalli hukuk mahkemesinde, bu alandaki taşınmaz mallar hakkında görülmekte olan kadastro ile ilgili davalarla hükme bağlanmış olup da henüz kesinleşmeyen davaların listesini alır ve bunu çalışma alanı ile ilgili tüm tapu, vergi, harita ve diğer belge ve örnekleri ile birlikte kadastro teknisyenlerine verir. Listenin müdür tarafından alınmasından sonra o çalışma alanında bulunan taşınmaz hakkında mahalli hukuk mahkemelerine açılan davalar, derhal Kadastro Müdürüne bildirilir”.
Davalı Taşınmaz Mal Tutanaklarının Kadastro Mahkemesine Devri Hak­kındaki Yönetmeliğin 7/a maddesinde; “Kadastro tutanağı henüz düzenlen­meden dava açılmışsa;çalışma alanında bulunan taşınmaz mallarla ilgili olarak yeni açılan davaların mahkemelerce Kadastro Müdürlüğü’ne bildirilmesi üze­rine, Kadastro Müdürünce bu listeler derhal kadastro teknisyenlerine verilir. Dava listelerinde belirtilen taşınmaz malların kadastro tutanağı henüz düzen­lenmemiş ise, davanın mahiyetine göre, teknisyenlerce bu yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca sınırlandırma ve tespit yapıldıktan sonra 6. maddesine göre işlem yapılır”.
Aynı Yönetmeliğin 5/a maddesinde; “Dava mülkiyete yönelik ise, taşın­maz mal teknisyenlerince ölçülüp tarafların iddiaları, varsa belgeleri muhtar ve bilirkişi beyanlarına göre değerlendirildikten sonra, sonuçları ve varacakları kanaatleri tutanağın edinme sebebi sütununda etraflıca açıklanmak ve dosya numarası belirtilmek suretiyle maliki tayin edilmeden kadastro tutanağı dü­zenlenir”.
6. maddesinde; “Teknisyenlerce Kadastro Müdürlüğü’ne teslim edilen davalı taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile eklerinin Kadastro Müdürünce derhal fotokopisi veya örnekleri çıkartılarak, asılları 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 5. maddesinin son fıkrası uyarınca en geç 7 gün içinde Kadastro Mahkemesine gönderilir”.
Bu hükümlerin ve yukarıda açıklanan konuların birlikte değerlendiril­mesinde şu sonuca ulaşılmaktadır:
Yörede 3402 sayılı Yasa’nın 5304 sayılı Yasa ile değişik 4/3. maddesi uyarınca yapılan orman kadastrosunda 6831 ve 3402 sayılı Yasa hükümleri iç içe ve birlikte uygulandığından, orman sınırları dışında bırakılan taşınmazlar hakkında 3402 sayılı Yasa’nın 26/4. maddesi gereğince henüz olumlu tespit tutanağı ve haritası düzenlenmemiş olmakla birlikte orman olmadığı konu­sunda “olumsuz tutanak ve harita düzenlendiği” kabul edilip, 6831 sayılı Yasa’nın 11/1. maddesi gereğince Kadastro Mahkemesinin görevi (yetkisi) başlayacağı, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın ya da Orman Genel Müdürlüğü’nün otuz günlük kısmi ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesinde dava açabileceği, açılacak bu davada yapılan kadastro işlemin özelliği ve açılacak davanın niteliği nedeniyle bu davada husumet Hazine veya taşınmazın içinde bulun­duğu köy tüzelkişiliği ya da davaya konu taşınmaza zilyet olanlara yönel­tilebileceği, kendilerine husumet yöneltilerek dava açılan özel ya da tüzel kişilerin gerçek hak sahibi olmadığı gerekçesiyle dava husumet yönünden red edilmeyip, Kadastro Mahkemesinin, dava dilekçesinde nitelikleri bildirilen taşınmazın tespit tutanağının, malik hanesinin açık bırakılmak suretiyle düzen­lenip, Yasa ve Yönetmelik hükümlerine göre mahkemeye göndermesini Kadastro Müdürlüğü’nden istemesi gerektiği, tespit tutanağı düzenlenmeden keşif yapılması halinde, keşif sırasında belirlenecek hak sahiplerinin davaya katılması, bu arada tespit tutanağının gönderilmesi halinde dava dosyası ile birleştirip 3402 sayılı Yasa’nın 27, 28 ve 29. maddeleri gereğince yargılamaya devamla, tespit tutanağında yazılı hak sahiplerini de davaya katıp, husumet yaygınlaştırılarak taraf oluşturulduktan sonra 3402 sayılı Yasa’nın 30/2. maddesi gereğince tarafların gösterecekleri deliller ile mahkemece resen lüzum görülen diğer deliller de toplanıp dava konusu taşınmazın gerçek hak sahibi adına tesciline karar verilmesi gerekir.
Bu ilkeler gözönünde bulundurularak davanın esasının incelenmesi gerekirken, henüz tespit tutanağı düzenlenmediği, bu nedenle dava koşulu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetimi’nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 08.06.2006 günü oybirliği ile karar verildi.

ORMAN KADASTROSU

T.C.
YARGITAY
Yirminci Hukuk Dairesi
E: 2006/4113
K: 2006/7832
T: 05.06.2006
ORMAN KADASTROSU
ÖZET: Somut olayda çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer­de orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması yapılmış, çekişmeli parsel diğer parseller ile birlikte özel orman ola­rak sınırlandırılmıştır. Bu özel orman kuzey yönde devlet ormanına bitişiktir. 6831 sayılı Yasanın 7. maddesi ve 5658 sayılı Yasa hükümlerine göre, devlet ormanına bitişik or­manlar, özel orman olarak kabul edilmezse de, özel orman sınırlamasına karşı Orman Genel Müdürlüğü ya da Orman Bakanlığı tarafından dava açılmadığı, koşulları varsa dev­letin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiası ile dava aç­ma hakkının Hazineye ait olduğu, somut olayda uygulanan Orman Kadastrosu ve 2/B Madde Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğin, Vasıf Tayinine Esas Olacak Tanımlar başlık­lı 20. maddesi hükmüne göre, devlet ormanlarına bitişik ta­pulu arazi üzerinde bulunan, birbirinin devamı niteliğinde ve gerçek bir bütünlük oluşturan, yüzölçümü bir bütün ola­rak üç hektarı geçen ağaç ve ağaççık topluluklarının bu­lunduğu yerlerin özel orman sayılacağı, çekişmeli parselle-birlikte orman olarak sınırlandırılan taşınmazların, sözü edilen yönetmelikte tanımı yapılan birbirinin devamı niteli­ğinde ve gerçek bir bütünlük oluşturması, bu bütünün yü­zölçümünün üç hektardan çok fazla olması ve eylemli ola­rak 5-30 yaşlarında Kızılcam ağaçlarıyla kapalı bulunma­sı nedeniyle özel orman olarak sınırlandırılması işleminin yönetmeliğe uygun olduğu göz önünde bulundurularak, gerçek kişilerin özel orman kadastrosuna itiraz davasının reddine karar verilmesi gerekir.
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 2]
6831 s. ORMAN KANUNU (1) (2) [Madde 7]
Taraflar arasındaki orman tahdidine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar ve­rildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacılar, paylı mülkiyet niteliğiyle adlarına tapuda kayıtlı olan 33.080 m2 yüzölçümlü D… Köyü 213 sayılı parselin yörede yapılan orman kadastro­su sırasında 19.084 rrf’lik bölümünün orman niteliğinde olması nedeniyle özel orman sınırları içine alınmışsa da, taşınmazın tarla niteliğinde olduğunu, orman niteliğini taşımadığını, özel orman kadastrosunun iptali ile 213 sayılı parselin orman sınırları dışına çıkarılmasını istemiştir. Mahkemece çekilmeli parselin, kuzey batı sınırında Kızıldağ Devlet Ormanı ismiyle sınırlandırılıp kesinleşen ormana bitişik olduğu gibi, dava konusu parselle birlikte D… VI Nolu Özel Ormanı ismiyle sınırlandırılan diğer komşu parsellerle birlikte dü­şünüldüğünde, özel orman sınırlandırılmasının yasa ve yönetmeliğe uygun olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılardan sade­ce Kemalettin tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli parsel yörede 1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sı­rasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davacılar adına tes­pit ve tapuda tescil edilmiştir.
Dava, 10 yıllık yasal süre içinde açılan özel orman kadastrosuna itiraz ni­teliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 02.02.1996 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli 213 sayılı parsel de içinde olmak üzere 742 ila 777 OSN’larıyla birbirine bi­tişik olan 186, 187, 191, 192, 193, 202, 204, 205, 206, 207, 212, 214, 216, 217, 218, 220, 231, 1766, 1761 ve 1766 sayılı parseller birlikte D… IV Nolu Özel Ormanı ismiyle sınırlandırıldığı, bu özel ormanın kuzey yönde Kızıldağ Devlet Ormanına bitişik olduğu, 6831 sayılı Yasanın 7. maddesi gereğince “Devlet Ormanlarıyla, özel ormanların orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların, ormanlarla müşte­rek sınırlarının tayini ve tespitinin orman kadastro komisyonlarınca yapılaca­ğı”31.03.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5658 sayılı Yasa hükümlerine göre, Devlet Ormanına bitişik ormanlar, özel orman olarak kabul edilmezse de,özel orman sınırlamasına karşı Orman Genel Müdürlüğü ya da Orman Ba­kanlığı tarafından dava açılmadığı, koşulları varsa devletin hüküm ve tasar­rufu altındaki yer iddiası ile dava açma hakkının Hazineye ait olduğu, 02 Ey­lül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan ve somut olayda uygulanan Or­man Kadastrosu ve 2/B Madde Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğin, Vasıf Tayinine Esas Olacak Tanımlar başlıklı 20. maddesi hükmüne göre Devlet Ormanlarına bitişik tapulu arazi üzerinde bulunan, birbirinin devamı niteliğin­de ve gerçek bir bütünlük oluşturan, yüzölçümü bir bütün olarak üç hektarı geçen ağaç ve ağaççık topluluklarının bulunduğu yerlerin özel or­man sayılacağı, çekişmeli parselle birlikte D… VI Özel Ormanı olarak sınırlan­dırılan taşınmazların, sözü edilen yönetmelikte tanımı yapılan birbirinin deva­mı niteliğinde ve gerçek bir bütünlük oluşturması, bu bütünün yüzölçümü­nün üç hektardan çok fazla olması ve eylemli olarak 5-30 yaşlarında Kızıl­cam ağaçlarıyla kapalı bulunması nedeniyle özel orman olarak sınırlandırıl­ması işleminin yönetmeliğe uygun olduğu göz önünde bulundurularak ger­çek kişilerin özel orman kadastrosuna itiraz davasının reddine karar verilme­sinde isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazları­nın reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün (ONANMASINA), 05.06.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.