Etiket arşivi: REKABET

İşçinin İşverene Karşı Rekabet Yasağı Yükümlülüğü

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
2015/8627 E., 2016/6912 K., 22.06.2016

Mahkemesi: Asliye Ticaret Mahkemesi
Talep: İtirazın İptali-İşçinin İşverene Karşı Rekabet Yasağı Yükümlülüğü

ÖZET: Rekabet yasağı, iş verenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığının belirlenmesi ve yine sözleşmenin haksız bir sebep olmaksızın iş veren tarafından veya iş verene yüklenen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse rekabet yasağının sona erecektir. Rekabet Yasağının özel bir alanda eğitim almış olan davalının mesleki faaliyetini sürdürmesini bütünü ile engeller nitelikte olduğu, sözleşmenin ve taahhütnamenin imzalandığı tarihte davalının iş akdi tazminatı ödenmek suretiyle feshedilmiş olup imzalatılmış olan bu belgeler karşılığında kıdem tazminatının ödendiği ve dolayısıyla sözleşme ve taahhütnamenin cezai şart sözleşme hükmünün geçerli olmadığı tespit edilmediğinden sözleşme hükümlerine göre cezai şartı gerektirir bir rekabet durumunda söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

KARAR: Davacı vekili, müvekkili firma ile davalı taraf arasında 20/01/2011 tarihli gizlilik ve rekabet yasağı sözleşmesi imzalandığı, müvekkili firmanın işveren, davalının ise çalışan olarak bu sözleşmeye imza koydukları, ancak davalının sözleşme hükümlerine aykırı davranarak sözleşmenin kendisine yüklediği edimleri yerine getirmediği, bu durumun kendisine gerek yazılı gerekse sözlü olarak iletildiği, sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 7. maddesi ve 14-a maddesi gereğince tüm uyarılara rağmen müvekkile zarar vermeye devam eden, aynı faaliyet alanlarında ticari hayatlarını sürdüren firma kuran davalı hakkında ilamsız ödeme emri gönderildiği, haksız ve kötü niyetli itiraz üzerine takibin durduğunu, itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, işten ayrılmada davalının kusursuz olduğu, bu sebeple haklı bir sebep olmaksızın davacı iş veren tarafından davalının iş akdi tazminatı ödenmek suretiyle feshedilmiş olduğundan davalı bakımından rekabet yasağının sona erdiğini, BK’nın 445. maddesi gereğince rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek şekilde yer, zaman ve işin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceğini ve süresinin özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağını, hakimin, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı ve süresi bakımından sınırlayabilir noktasından halin icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise de muteber olduğunu,

BK. 447. maddesine göre rekabet yasağı, iş verenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığının belirlenmesi ve yine sözleşmenin haksız bir sebep olmaksızın iş veren tarafından veya iş verene yüklenen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse rekabet yasağının sona ereceğini, davalının iş akdinin feshinin haklı nedenlere dayanmadığı, sözleşmenin BK’nın 349. maddesi çerçevesinde herhangi bir sınırlamayı taşımadığından özel bir alanda eğitim almış olan davalının mesleki faaliyetini sürdürmesini bütünü ile engeller nitelikte olduğunu, sözleşmenin ve taahhütnamenin imzalandığı 20/01/2011 tarihinde davalının iş akdi tazminatı ödenmek suretiyle feshedilmiş olup imzalatılmış olan bu belgeler karşılığında kıdem tazminatının ödendiği ve dolayısıyla sözleşme ve taahhütnamenin tazminat ödeme şartı olarak imzalatıldığı, davalının serbest iradesi ile imzalanmadığı, davacının iş akdinin feshi haklı bir sebebe dayanmadığından BK’nın 447. maddesine göre rekabet yasağı sona ermiş olup cezai şart sözleşme hükmünün geçerli olmadığı, cezai şartın fahiş olduğu, sözleşmenin genel işlem şartı niteliğinde olduğu, ayrıca davalının davacı şirket ile ticari ilişki içinde bulunan firmalarla ilişkisi, gerek ilgili firmaların beyanları gerekse ticari defter ve kayıtlarından tespit edilmediğinden sözleşme hükümlerine göre cezai şartı gerektirir bir rekabet durumunda söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve sözleşme tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 349. maddesine göre coğrafi olarak sınır belirtmeyen rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunun anlaşılmış olmasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına 22.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

*Bu karar Barokart Bloğundan alınmıştır.

Yargıtay kararı: İşçinin İşverene Karşı Rekabet Yasağı Yükümlülüğü .

İçtihatları Birleştirme BGK 1980/1 E, 1981/2 K.-HAKSIZ REKABET HÜKÜMLERİNE DAYANARAK BK. NUN 49. MADDESİNDEKİ KOŞULLAR

 

İçtihatları Birleştirme BGK 1980/1 E, 1981/2 K. 

 

"Özet"

 

5846 SAYILI FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNUNDA GÖSTERİLEN HALLER DIŞINDA İKTİBAS YAPILMIŞ OLSA DAHİ, İKTİBAS HUSUSUNDA KULLANILAN ESER SAHİBİNİN VE ESERİNİN ADI BELİRTİLSE BİLE ESER SAHİBİ, HAKSIZ REKABET HÜKÜMLERİNE DAYANARAK BK. NUN 49. MADDESİNDEKİ KOŞULLARIN GERÇEKLEŞMESİ HALİNDE MANEVİ TAZMİNAT İSTEYEBİLİR.

 

"İçtihat Metni"

 

Bir eserden diğerine, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa aykırı olarak iktibas yapılması halinde, eser sahibinin haksız rekabet hükümlerine göre manevi tazminat isteyip isteyemeyeceği hakkında Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi’nin Esas: 1971/12331, Karar: 1080 sayı ve 11.2.1972 günlü kararı ile aynı Dairenin Esas: 1979/2485, Karar: 10994 sayı ve 8.10.1979 günlü kararı arasında aykırılık bulunduğu iddiasıyla, 1730 sayılı Yargıtay Kanununun 20/2. maddesi hükmünce, içtihat aykırılığının giderilmesi isteği ile başvurulması üzerine, konuyu inceleyen Yargıtay Birinci Başkanlık Divanınca 26.6.1980 gün ve 61 sayılı kararla, sözü edilen iki karar arasında içtihat aykırılığı bulunduğu benimsenerek içtihadı birleştirme yoluna gidilmesine karar verilmiştir.

 

Yargıtay Kanununun 16, 17/2-C ve 20. maddeleri hükümleri gereğince 10.12.1980 gününde yeterli çoğunlukla toplanan Yargıtay içtihadı Birleştirme Hukuk Bölümü Genel Kurulu’nda Raportör Üyenin açıklamaları dinlendikten sonra, kararlar arasında aykırılık bulunup bulunmadığı konusu görüşülüp tartışılmış, o gün yapılan oylamada 2/3 çoğunluk sağlanamadığından 2.2.1981 günündeki ikinci toplantıda kararlar arasında aykırılık bulunduğuna salt çoğunlukla karar verilmiş, ancak vaktin gecikmiş olması nedeniyle işin esasının incelenmesi başka güne ertelenmiştir.

 

18.2.1981 günlü toplantıda Raportör Üye dinlendikten sonra konu görüşülüp tartışıldı:

 

1 – İçtihat aykırılığının giderilmesi istemine konu olan kararlarda benimsenen esaslar

 

A – Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinin 1971/12331-1080 sayı ve 11.2.1972 günlü kararında; tarafların sıfatlan, iktibas sınırının aşıldığı, haksız rekabetin biçimi gözönünde tutularak uyuşmazlığa Borçlar Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanma olanakları tartışılmış, sonuçta olaya tarafların sıfatlan itibariyle Borçlar Kanununun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, ancak Borçlar Kanununun 48. maddesinin uygulanmasının, Türk Ticaret Kanununun haksız rekabet hükümlerinin benzetme yolu ile uygulanması olanağını ortadan kaldırmadığı Borçlar Kanununun 48. maddesinin esasen tanıdığı ve Türk Ticaret Kanununun 58. maddesinin a, b, c, d, e bentlerinde açıklanan davalar ve bu arada manevi tazminat davası da açılabileceği benimsenmiş, bu suretle mahkeme kararının manevi tazminatın davalıdan alınmasına ilişkin kısmı onanmıştır.

 

B – Aynı Dairenin 1979/2485-10994 sayı ve 8.10.1979 günlü kararında, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 13. maddesinde; fikir eserleri üzerinde sahibinin mali ve manevi menfaatlerinin bu kanun dairesinde himaye gördüğü, 5846 sayılı Kanunda özel hüküm bulunmadıkça genel nitelikteki Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanmasının olanaksız olduğu, özel kanımda eser sahibinin maddi ve manevi haklarının nelerden ibaret bulunduğunun sınırlı bir biçimde gösterildiği; Kanunun 14, 15, 16 ve 17/2. maddelerinde eser sahibinin manevi haklarının belirtildiği ve 70. maddede yalnız sözü edilen maddelerdeki manevi hakların haleldar edilmesi halinde diğer koşullar da gerçekleştiği takdirde manevi zarar adı ile bir paranın verilmesinin dava edilebileceğinin hükme bağlandığı bir eserden diğer bir esere kanunda gösterilen haller dışında iktibas yapılmış olsa bile iktibas hususunda kullanılan eserin sahibinin sadece kendi adı ile eserinin adının belirtilmemesi halinde manevi haklarının kanunun himayesinde olduğu olayda iktibas hususunda kullanılan eserin ve eser sahibinin adının iktibas yapılırken her bölümde açıkça gösterildiği, ayrıca iktibas yapılırken eser sahibinin şeref ve itibarını düşürecek bir tasarrufta da bulunulmadığı gerekçesiyle manevi tazminat davasının reddine ilişkin mahkeme kararı sonucu itibariyle doğru bulunarak onanmıştır.

 

Yukarıda ana hatları belirlenen iki karardan ilkinde; 5846 sayılı Yasadaki iktibas sınırlarının aşıldığı ve bu itibarla, eser sahibinin haksız rekabet hükümlerine dayanarak manevi tazminat isteyebileceği benimsenmiş; ikincisinde ise, sorun 5846 sayılı Yasa açısından ele alınmış, manevi hakların özel yasada düzenlendiği esasından hareket olunarak bir eserden diğer bir esere kanunda gösterilen haller dışında iktibas yapılmış olsa bile iktibas hususunda kullanılan eserin sahibinin sadece kendi adı ile eserinin adının belirtilmemesi halinde manevi hakların yasanın himayesinde olduğu belirtilerek haksız rekabet hükümlerine dayanılarak manevi tazminat istenip istenemeyeceği konusunda neticeten olumsuz sonuca varılmıştır. Böylece içtihadı birleştirmenin konusu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa aykırı olarak iktibas yapılması halinde eser sahibinin haksız rekabet hükümlerine dayanarak manevi tazminat isteyebilip isteyemeyeceği açısından (sınırlanmış) olup, sözü edilen yasaya göre iktibasın ölçüsü, eserlerin tür ve nitelikleri, haksız rekabetin gerçekleşme halleri, haksız rekabet halinde haksız rekabete ilişkin Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanma olanak ve biçimi gibi konular inceleme dışı bırakılmıştır.

 

II – İnceleme ve gerekçe

 

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun, hazırlık çalışmalarında açıklandığı üzere, temel prensiplerinden biri de eser sahiplerine tanınan mali ve manevi haklar saklı kalmak kaydıyla gerek kamunun ve gerekse kişilerin fikir eserlerinden en geniş ölçüde yararlanmalarını sağlamaktır (TBMM. Tutanak Dergisi, Dönem IX, Toplantı: 2, Cilt: 10 – S. Sayısı: 289, Sahife: 2). Yasa koyucu, 5846 sayılı Yasayı hazırlarken ağırlık merkezini eser sahiplerine tanınan haklan tâyine değil ve fakat fikir ve sanat eserlerinin doğuracağı hukuksal münasebetleri düzenlemeye vermiştir. Yasanın 13. maddesinde: "Fikir ve sanat eserleri üzerinde sahiplerinin mali ve manevi menfaatleri bu kanun dairesinde himaye görür" denilmiş ve eser sahibine eseri üzerindeki mali ve manevi menfaatlerini korumak amacıyla kamunun ve üçüncü kişilerin maddi ve manevi menfaatlerini de tartmak suretiyle uygun ölçü ve genişlikte sübjektif haklar tanımıştır (TBMM. sözü geçen Tutanak Dergisi: S. Sayısı: 289, Sahife: 3-5). Yasa 14 ve bunu izleyen maddeleri ile "manevi hakların" nelerden ibaret bulunduğunu belirlemiş ve bunları "Umuma arz selâhiyeti" (m. 14), "Adın belirtilmesi selâhiyeti" (m. 15), "Eserde değişiklik yapılmasını menetmek" (m. 16) olarak ayrı ayrı düzenledikten sonra, 17. madde ile de "Eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları"na ilişkin olarak da kurallar getirmiştir. 5846 sayılı Yasa düzenlediği manevi haklara tecavüz halinde açılabilecek hukuk davalarını kurallara bağlamış (m. 66 vd.); ayrıca manevi haklan haleldar edilen kimsenin Yasanın 70. maddesine göre manevi tazminat davası açabileceği öngörülmüştür.

 

Görülüyor ki, 5846 sayılı Yasa düzenlediği hukuksal ilişkiler ve haklar açısından kurallar koymuş ve bunu yaparken eser sahibinin bizâtihi kişilik haklan açısından sahip bulunduğu yetkiler konusunda, bir düzenleme getirmemiştir. Başka bir anlatımla eser sahibinin eseri üzerindeki manevi haklarının ihlâli halinde istenebilecek manevi tazminata ilişkin düzenlemeler Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda yer alırken şahsi menfaatlerin ihlâli halinde istenebilecek manevi tazminat Borçlar Kanununun 49. maddesine bırakılmıştır. Genel olarak şahsi menfaatlerin ihlâl edilip edilmediği kişilik hukukuna ait hükümlere göre tâyin olunacak bir konudur. Kişilik haklan başta Anayasa olmak üzere yasaların teminatı altındadır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun kapsamına giren faaliyetlerde bulunulduğu sırada ve bu arada yasaya uygun veya aykırı olarak bir eserden diğerine iktibas yapılmasında da kişilerin ayrı teminattan yararlanacakları ve Borçlar Kanununun 49. maddesindeki koşullar varsa manevi tazminat isteyebilecekleri tartışmasız benimsenmesi gerekli temel bir prensiptir. Bu kabul biçimi kişilik haklarının toplumda korunması zorunluluğuna ilişkin genel esasın Fikir ve Sanat Eserleri Kanununün düzenlediği alanda da egemen kılınması gerektiği yolundaki düşünceye uygun düştüğü gibi, yasa koyucunun Fikir ve Sanat Eserleri Kanununu hazırlarken esinlendiği ve yukarıda hazırlık çalışmaları dolayısıyla kısaca değinilen temel prensiplere de uygun düşer.

 

Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 83. maddesinde haksız rekabete ilişkin düzenlemede bulunulmuş ve son fıkrasında, "Tecavüz eden tâcir olmasa bile, birinci fıkra hükmüne aykırı hareket edenler hakkında haksız rekabete müteâllik hükümler uygulanır" hükmüne yer verilmiştir. Haksız rekabette kişilik haklarının ihlâline sebebiyet verilebilir. Yalnız ticari bir işletme değil herhangi bir mesleki çalışma, bu arada Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamına giren çalışmada haksız rekabete maruz kalabilir. Haksız rekabet dolayısıyla şahsi menfaatleri haleldar olanlar Borçlar Kanununun 49. maddesinde öngörülen koşullar varsa manevi tazminat davası açabilirler.

 

Bu nedenlerle, bir eserden diğer bir esere Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda gösterilen haller dışında iktibas yapılması halinde, iktibas hususunda kullanılan eserin sahibinin ve eserinin adı iktibas sırasında belirtilse bile, eser sahibinin haksız rekabet hükümlerine göre Borçlar Kanununun 49. maddesindeki koşullar mevcutsa manevi tazminat isteyebileceği sonucuna varılmıştır.

 

III – Sonuç: 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda gösterilen haller dışında, iktibas yapılmış olsa dahi, iktibas hususunda kullanılan eser sahibinin ve eserinin adı belirtilse bile eser sahibinin, haksız rekabet hükümlerine dayanarak Borçlar Kanununun 49. maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde manevi tazminat isteyebileceğine, 18.2.1981 gününde iki aykırı oya karşı çoğunlukla karar verildi.

 

KARŞI OY YAZISI

 

Yargıtay Birinci Başkanlık Divanı’nca, Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi’nin 11.2.1972 günlü ve 12331/1080 sayılı kararında, bir eserden bir esere iktibas yapılmasında Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun koymuş olduğu sınırın aşılması halinde bu Kanun ile Borçlar Kanununun 48. ve Türk Ticaret Kanununun 56, 65. maddeleri açısından tartışılarak manevi tazminata mahkumiyete ilişkin mahkeme kararı isabetli bulunduğu halde, 8.10.1979 günlü ve 2485/10995 sayılı kararında tartışmanın sadece Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu açısından yapılarak Borçlar Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun sözü edilen maddelerinin uygulanması gerekmediği esasının benimsenmesi karşısında, kararlar arasında aykırılık doğduğundan içtihadı birleştirme yoluna başvurulmasına 26.6.1980’de, 61 sayı ile karar verildikten sonra içtihadı birleştirmenin konusu aynen (Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda gösterilen haller dışında iktibas yapılmış olsa dahi, iktibas hususunda kullanılan eser sahibinin ve eserin adının belirtilmesi halinde eser sahibinin haksız rekabet hükümlerine dayanarak manevi tazminat isteğinde bulunup bulunamayacağı) şeklinde tespit edilmiştir.

 

Oysa, her iki karar dikkatle incelendiğinde aralarında bir içtihat aykırılığı bulunmadığı görülecektir. Şöyle ki: Önceki karara konu olan davada davacı, manevi tazminat olarak bir para verilmesi yanında haksız rekabete dair kanun hükümleri uygulanmak suretiyle haksız rekabetin tespit ve önlenmesini ve bunun sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını da istemiş, mahkeme bu istekler üzerinde durmuş, ancak olayda haksız rekabetin önlenmesine dair kanun hükümlerinin uygulanamayacağı sonucuna vararak bu yoldaki isteğin reddine karar vermiş, bununla beraber bir gerekçe göstermeksizin manevi tazminata hükmetmiştir. Bu durumda manevi tazminat verilmiş olmasının nedeni, haksız iktibasta manevi tazminat istenebileceği değil, daire kararının baş tarafında açıklandığı gibi iktibas yapılırken bazı bölümlerde eserin ve sahibinin adının belirtilmemiş bulunması olabilir.

 

Sonraki karara konu olan davada ise; davacı, sadece iktibas yapılmış olmasından ötürü üzüldüğünü ileri sürerek Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 70 ve Borçlar Kanununun 49. maddeleri hükümleri uyarınca manevi tazminat olarak bir para miktarının verilmesini istemiş, mahkemenin bu isteğin reddine dair kararı dairece iktibas yapılan her yerde eserin sahibinin adının belirtilmiş olması nedeniyle Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince manevi tazminat istenilemeyeceği gibi iktibas yapılırken eser sahibinin şeref ve itibarını halele uğratacak bir tasarrufta bulunulmamış olması nedeniyle Borçlar Kanununun 49. maddesi uyarınca da böyle bir istek ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle doğru görülmüştür.

 

Böylece, sözü edilen iki karar arasında, yasal sınır ister aşılmış ister aşılmamış olsun, iktibas hususunda kullanılan eserin ve sahibinin adının belirtilmesi halinde eser sahibinin haksız rekabete ilişkin kanun hükümlerine dayanarak manevi tazminat isteğinde bulunabileceğine dair içtihat aykırılığı bulunmadığı gibi bu yolda verilmiş herhangi bir daire kararı da mevcut olmaması karşısında öncelikle içtihatların birleştirilmesi yolunda bir görüşme açılmasına gerek bulunduğundan kararlar arasında içtihat aykırılığı bulunduğuna dair 18.2.1981 gününde verilen karara karşıyız.

HAKSIZ REKABET

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
E: 2005/9962
K: 2006/2942
T:21.03.2006
HAKSIZ REKABET
ÖZET: Davalı şirketin imal ettiği ve diğer davalının satı­şını yaptığı, tanıtıcı işaretli, altıgen şeklinde sütunlu soba­nın, davacının soba markası ile imal ve piyasaya arz ettiği sobanın tescilsiz tasarımına, teknik bir zorunluluktan kay­naklanmadığı halde iltibas oluşturacak biçimde, çok küçük farklılıklar dışında benzetilmesi eylemi, haksızdır. Bu şekil­de imalat ve satış yapmak suretiyle gerçekleştirilen haksız rekabetin men’ine, satışların önlenmesine, ürünlerin ticari gaye ile bulundukları yerlerden toplatılmasına, masrafı davalı şirkete ait olmak üzere hükmün ilanına karar verilme­si doğrudur.
6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 56]
Taraflar arasında görülen davada (Ankara Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 16.06.2005 tarih ve 2005/296-2005/350 sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Ç… Beyaz Eşya Isı San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istenmiş ol­makla, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve tetkik ha­kimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendik­ten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin başta sobalar ve kuzineler olmak üzere çeşit­li ev gereçlerinin imal ve ticareti ile iştigal ettiğini, ilk kez sütunlu sobayı imal edip “S… Sütunlu Soba” markası ile piyasaya arz ettiğini, bu sobaların kali­te ve verimlilik yönünden tüketici nezdinde haklı şöhret kazandığını, davalı­lardan Ç… Tic. Ltd. Şti.nin müvekkile ait altıgen şeklindeki sütunlu sobayı bire bir aynı şekil ve özellikte taklit ederek “G… Antik” adı ile piyasaya sun­duğunu, söz konuşu sobaların diğer davalının dükkanında perakende olarak satıldığını, davalıların fiillerinin ayrı ayrı haksız rekabet oluşturduğunu ileri sü­rerek, markadan faydalanma hakkına tecavüz ile haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile maddi durumun ortadan kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin imal edip satışa arz ettiği sobaları “G…”, “Ç…”, “Taş” markaları ile satışa sunduğunu, müvekkile ait sobaların davacı sobalarından farklı olduğunu ve aralarında benzerlik bulunmadığını savuna­rak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, yargılamaya katılmamıştır.
Mahkemece davanın reddine dair verilen karar Dairemiz’in 24.06.2004 günlü kararında yazılı gerekçeyle davacı yararına bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararma uyularak yapılan yargılama sonunda, bilirki­şi raporunda da ifade olunduğu üzere, altıgen sobayı piyasada ilk kez dava­cının üreterek, “S… SÜTUNLU SOBA” tanıtıcı işareti ile piyasaya sunduğu, davalılardan Ç… Ltd. Şti.nin davacıya ait altıgen şeklindeki sütunlu sobanın birebir aynısını, teknik zorunluluk olmadığı halde iltibas oluşturabilecek şe­kilde taklit ederek “G… ANTİK” adı ile piyasaya sunduğu, diğer davalının da perakende olarak satışa arz ettiği, bu suretle davacının 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1/11. maddesi uyarınca TTK.nun 56 ve devamı maddelerinde yazılı genel hükümlere göre korunan tescilsiz soba tasarımına tecavüzde bulunarak haksız rekabet yarattıkları, davacı vekilinin her ne ka­dar 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 61, 62 ve 63. maddeleri uya­rınca davacı adına tescilli 130607 sayılı markadan doğan haklarına da teca­vüzde bulunulduğundan, bunun da ref ve men’ine karar verilmesini istemiş ise de, davacı markası ile davalı işaretinin aynı veya benzer olduğunun ka­bulüne olanak bulunmadığı gerekçesiyle, davalı şirketin imal ettiği ve diğer davalının satışını yaptığı, G… Antik tanıtıcı işaretli, altıgen şeklinde sütunlu sobanın, davacının S… Sütunlu Soba markası ile imal ve piyasaya arz ettiği sobanın tescilsiz tasarımına, teknik bir zorunluluktan kaynaklanmadığı halde iltibas oluşturacak biçimde, çok küçük farklılıklar dışında benzetilmesi eyle­minin haksız olduğunun tespitine, bu şekilde imalat ve satış yapmak sure­tiyle gerçekleştirdikleri haksız rekabetin men’ine, satışların önlenmesine, ürünlerin ticari gaye ile bulundukları yerlerden toplatılmasına, masrafı dava­lı şirkete ait olmak üzere hükmün ilanına, marka hakkına dayalı diğer talep­lerin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı Ç… Beyaz Eşya Isı San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı Ç… Beyaz Eşya Isı San. ve Tic. Ltd. Şti. veki­linin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı Ç… Beyaz Eş­ya Isı San. ve Tic. Ltd. Şti vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına 21.03.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.