Etiket arşivi: SAHİPLERİNE

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • İHALE BEDELİ NEMALARI İLE BİRLİKTE HAK SAHİPLERİNE ÖDENECEĞİ

T.C.
ADALET BAKANLIĞI
Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü

Sayı :B030HİG000000-3-352-2005 …./…./2005
Konu : Bankada hesap açılması

…………………. CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

İlgi : 06/07/2005 tarihli ve 2005/2369 H.M. sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde Genel Müdürlüğümüze intikal ettirilen ve İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliğinin 92/2. maddesine aykırı bir biçimde izin alınmadan açılan vadeli hesaplarla ilgili olarak tereddüte düşüldüğünden bahisle görüş istemini içeren İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesine ait 21/06/2005 tarihli ve 2005/238 Muh. sayılı yazı, ekleri ve konu incelenmiştir
Bilindiği üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 134 ncü maddesinin 4 ncü fıkrasında “….. İcra müdürü, ödenen ihale bedeli ile ilgili olarak, ihalenin feshine yönelik şikayet sonucunda verilecek karar kesinleşinceye kadar para bankalarda nemalandırılır. İhalenin feshine ilişkin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir…..” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm gözetildiğinde de, İ.İ.K.nun 134/4. maddesi gereğince açılmış vadeli hesaptaki ihale bedeline ilişkin paranın ihalenin feshine yönelik şikayet olması halinde, şikayet sonucunda verilecek kararın kesinleşmesine kadar icra müdürünce tayin ve tesbit edilecek şekilde nemalandırılmasının gerektiği, nemalandırılma işleminin vadeli hesaba yatırma şeklinde tayini halinde ise, İ.İ.K Yönetmeliğinin 92. maddesi uyarınca Bakanlığımızdan izin alınmasına gerek olmadığı, İ.İ.K 134/4 de yazılı şartın gerçekleşmesi durumunda da ihale bedeliyle birlikte nemanın da hak sahibine ödenmesinin gerekeceği,
Bakanlıktan izin alınmadan açılan diğer vadeli hesaptaki paraya gelince, 20/06/2005 tarihli ve 2005/621 Muh. sayılı “İstanbul 3. İcra Mahkemesi Sayın Hakimliğine” ifadeli yazıdaki, bu hesabın, satış parasının dairece sıra cetveli tanziminden sonra nemalandırılması için açıldığına ilişkin ifade gözetildiğinde, hesaptaki paranın sözü edilen durumda nemalandırılacağına ilişkin Kanunda özel bir düzenleme bulunmadığı, icra müdürüne verilen nemalandırma yetkisinin, İ.İ.K.nun 134. maddesinin 4. fıkrasında belirtilen duruma münhasır olması nedeniyle İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliğinin 92. maddesinde yazılı olduğu biçimde hareket edilmesi gerektiği, sözü edilen yasal zorunluluk yerine getirilmeden İ.İ.K ve Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak açılan vadeli hesaptaki bu paranın Bakanlığın 12/05/2005 tarihli ve 13-9871 sayılı ve 18/05/2005 tarihli ve 3-16-10379 sayılı Genelge hükümleri de gözönünde tutulmak suretiyle, ana paranın Bakanlığın öngördüğü Bankaya yatırılmasının, nemayı oluşturan paranın ise kasa fazlası olarak işleme tabi tutularak, ilgililerce açılabilecek bir istirdat davasına konu olabileceği gözönüne alınmak suretiyle zamanaşımına kadar muhafaza edilmesinin, bu süre zarfında iadesine yönelik kesinleşmiş bir ilâm ibraz edilememesi halinde Maliye’ye yatırılmasının uygun olacağı düşünülmekte olup, bilgileri ile keyfiyetin ve bundan böyle İcra ve İflas Kanununun 92. maddesi uyarınca vadeli hesap açılması için Bakanlıktan izin alınmasını gerektiren durumlarda bu yasal zorunluluğa uyulmasında gerekli titizliğin gösterilmesi gereğinin İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesi aracılığıyla ilgililere duyurulmasını rica ederim.

Genel Müdür

İ . İ . K– MADDE 134
İHALENİN NETİCESİ VE FESHİ:
(Değişik madde: 18/02/1965 – 538/63 md.)

İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur. (Ek cümle: 17/07/2003 – 4949 S.K./38. md.) İhale kesinleşinceye kadar taşınmazın ne şekilde muhafaza ve idare edileceği icra dairesi tarafından kararlaştırılır.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/22 md.) İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir. İhalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir. Talebin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. (Ek cümle: 17/07/2003 – 4949 S.K./38. md.) Ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi halinde para cezasına hükmolunamaz.

(Değişik fıkra: 21/02/2007-5582 S.K./4.mad)2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, ikinci fıkrada yer alan oran yüzde yirmi olarak uygulanır.

(Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./38. md.) İhalenin feshine ilişkin şikayet görevsiz veya yetkisiz icra mahkemesi veya mahkemeye yapılırsa, icra mahkemesi veya mahkeme evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde görevsizlik veya yetkisizlik kararı verir. Bu kararlar kesindir.

(Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./38. md.) Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhal veya 130 uncu maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar. İcra müdürü, ödenen ihale bedeli ile ilgili olarak, ihalenin feshine yönelik şikayet sonucunda verilecek karar kesinleşinceye kadar para bankalarda nemalandırılır. İhalenin feshine ilişkin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir.

İhale kesinleşmedikçe ihale bedeli alacaklılara ödenmez.

Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahara vakıf olunmuşsa şikayet müddeti ıttıla tarihinden başlar. Şu kadar ki, bu müddet ihaleden itibaren bir seneyi geçemez.

İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vaki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur.

Tescil için tapu idaresine yapılacak tebligat, şikayet için muayyen müddetin geçmesinden veya şikayet edilmişse şikayeti neticelendiren kararın kesinleşmesinden sonra yapılır.

(Mülga fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./103. md.)

T.C.
YARGITAY
12.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2013/4378
KARAR NO.2013/13197
KARAR TARİHİ. 08.04.2013
MAHKEMESİ : Çatalca İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/11/2012
NUMARASI : 2012/84-2012/105

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı icra müdürlüğüne taşınmazın ihale ile satılmasından sonra üzerinde çok sayıda haciz olması nedeni ile düzenlenen sıra cetvelinin iptali amacı ile 2009 yılında açılan davanın halen neticelenmemesi ve ihale bedelinin de icra müdürlüğünce nemalandırılması nedeni ile ilgili nemanın hak sahibine ödenmesi talebinde bulunmuş, icra müdürlüğünce nemanın kasa fazlası olarak hazineye kalacağı gerekçesi ile reddedilmiştir.

İİK.nun 134.maddesinin 5.fıkrasının son cümlesinde; "İhalenin feshine ilişkin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir" denilerek icra müdürlüğü tarafından elde edilen nemaların hazineye değil hak sahibine ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm icra müdürü tarafından hak sahibine ödenmesi gerekirken bankaya yatan tüm paraların nemalarının ödenmesinde uygulanacak kuralı belirlemektedir.

Somut olayda sıra cetveline itiraz davası nedeni ile ihale bedeli hak sahiplerine ödenmeyip icra müdürlüğünce nemalandırılmıştır. Bu nemanın İİK.nun 134.maddesinin 5.fıkrasının son cümlesi hükmüne göre değerlendirilerek hak sahibine ödenmesi gerekir. Nema hazineye ödenemez. O halde mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir.

SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Prş Şub 19, 2015 6:00 am


MURİSİN İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜMÜ / MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT / TAZMİNAT İLE HAK SAHİPLERİNE ÖDENEN MİKTAR ARASINDA ORANSIZLIK

T.C.
YARGITAY
Yirmibirinci Hukuk Dairesi
E:2006/6336
K:2006/6989
T:26.6.2006
MURİSİN İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜMÜ
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
HAK SAHİPLERİNE YAPILAN ÖDEME
TAZMİNAT İLE HAK SAHİPLERİNE ÖDENEN MİKTAR ARASINDA ORANSIZLIK
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 41]
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi M. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere, temyizin kapsamına ve nedenlerine göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu 18.11.2000 tarihinde öldüğü anlaşılan İ.’nın kanuni mirasçılarına davacı tarafça da itiraz olunmayan 01.07.2001tarihli tediye fişi ile 1.302.250.000.TL. ödendiği dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.. Uyuşmazlık kazadan sonra mirasçılara yapılan ödemenin en son hesaplanan tazminattan hangi kıstaslar nazara alınarak indirileceği konusunda toplanmaktadır. Kural olarak hak sahiplerine yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumun, ödemenin yapıldığı tarih göz önünde tutularak davacının gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa, yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
3-0layın oluş şekline, kusur oranlarına, davacıların duyduğu elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, 26.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Karanının içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine ve hak ve nesafet kurallarına göre davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğu açıkça belli olmaktadır.
Yapılacak iş; ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak hak sahiplerinin gerçek zararım saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda ödemeleri “kısmi ifayı içeren makbuz”niteliğinde kabul etmek ve önceki hesaba göre belirlenen ödeme oranında tespit edilecek miktarı son verilere göre belirlenen tazminattan indirmek makul miktarda manevi tazminat takdir etmek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, temyiz edenlerin bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 26.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

ELATMANIN ÖNLENMESİ VE KAL / İRTİFAK HAKKI SAHİBİ / PAY SAHİPLERİNE HUSUMET YÖNELTİLMESİ GEREKMEMESİ / HUSUMET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2006/14-454
K: 2006/459
T: 21.6.2006
ELATMANIN ÖNLENMESİ VE KAL
İRTİFAK HAKKI SAHİBİ
PAY SAHİPLERİNE HUSUMET YÖNELTİLMESİ GEREKMEMESİ
HUSUMET

4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 683]
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 779]
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 786]
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 38]
Taraflar arasındaki “müdahalenin men’i ve kal” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 03.05.2004 gün ve 365-469 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 21.02.2005 gün ve 2004/6913 E. – 2005/11091 K. sayılı ilamı ile,
( …Davacı, 1412 parselin ifrazı ile oluşan dava konusu 1561 parsel sayılı taşınmaz üzerinde irtifak hakkı sahibi bulunduğunu, bu parsel üzerine davalı tarafından yapılan inşaat nedeniyle, irtifak haklarına müdahale edildiğini, emniyet mesafesine yapılan müdahalenin önlenmesini ve yapının tecavüzlü kısmının yıkılmasını talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yıkımı hüküm altına alınan yapı 1561 parsel üzerine yapılmıştır. Tapu kaydına göre 1561 parsel paylı mülkiyet hükümlerine tabidir. Paylı mülkiyet rejimine tabi taşınmazda, tüm paydaşlar arasında payları karşılığı intifalarına bırakılan kesimleri belirleyen kullanmaya ilişkin geçerliliği tartışılmayacak, bağlayıcı bir anlaşmanın varlığı ileri sürülmediğinden, arzın mütemmim cüzü olan yapı da paydaşların taşınmazdaki payları oranında mülkiyet haklarının bulunduğunun kabulü zorunludur. Hal böyle olunca 1561 parselin tüm maliklerine dava yöneltilip katılımları sağlandıktan sonra çözümü gerekirken eksik taraf teşkili ile sonuçlandırılması doğru olmamıştır. Karar bu nedenle bozulmalıdır… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, müdahalenin önlenmesi ve yıkım istemine ilişkindir.
Davacı … Elektrik İletim A.ş. vekili;müvekkilinin 1412 ( 1561 ) parselde irtifak hakkı sahibi olup, davalı tarafından taşınmaz üzerine tehlikeli ve irtifak haklarım ihlal eder şekilde bina inşa edildiğini ileri sürerek; davalının, emniyet mesafesini ihlal eden tecavüzünün önlenmesi ile, binanın tecavüzlü kısmının kal’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, taşınmazın zemininde pay sahibi olmadığını ve inşa ettiği binanın davacının irtifak hakkına müdahale etmediğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, “davalı tarafından kaçak inşa edilen binanın havai irtifak sahasına tecavüz ettiği keşfen saptanmış olup, tecavüzlü bölümlerin can ve mal emniyeti yönünden tehlike arz ettiğinin anlaşıldığı” gerekçesiyle “davanın kabulüne” dair verdiği karar, özel dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece “davalı bina malikinin tapuda pay sahibi olmayıp, yargılama sonunda verilecek kararın tapu paydaşlarını bağlayıcı nitelikte bulunmadığı” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, paylı mülkiyet hükümlerine tabi 1561 parsel sayılı taşınmazda davacı … Elektrik İletim A.Ş. irtifak hakkı sahibi olup; taşınmaz üzerine bina inşa eden davalı, tapuda pay maliki değildir.
Özel daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık;mülkiyeti dava dışı üçüncü kişilere ait olan 1561 parsel sayılı taşınmazın tüm maliklerine dava yöneltilip, katılımlarının sağlanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere irtifak hakkı, eşyayı kullanma ya da ondan yararlanma veya gerek kullanma ve gerekse yararlanma yetkisini sağlayan sınırlı ayni haktır. İrtifak hakkının içeriğini oluşturan yetkiler, kural olarak sınırlıdır. Böyle olduğu için de hak sahibine, hakkın konusu eşya üzerinde kullanma ve yararlanma yönünden sınırlı bir egemenlik sağlar.
Şu var ki, bu ayni hak, herkese karşı ileri sürülebilir. Medeni Yasa’da, irtifak hakkının hak olarak korunması için özel bir hüküm yoksa da, bu konuda mülkiyete ilişkin kurallar örnek olarak uygulanır. Böyle olunca da, irtifak hakkı sahibi, Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinden yararlanarak, müdahalenin önlenmesi davası açabilir.
Davacının, lehine irtifak hakkı tesis edilen taşınmazdan, davalının müdahalesinin men’ini ve inşa edilen binanın yıkımını istemesi, ayni nitelikteki irtifak hakkının kendisine verdiği bir hakkı kullanmaktan ibarettir.
Öte yandan, kural olarak taşınmaz üzerinde yapılan bina ve inşaat, o yerin tamamlayıcı parçası ( mütemmim cüz’ü ) olup, hukuksal durumu yere bağlıdır. Mülkiyeti müşterek arsa üzerinde ortaklardan birisi tarafından yapılan binanın da, arza tabi olup, mülkiyetinin arsa paydaşlarına ait bulunduğu kuşkusuzdur.
Ne var ki, somut olayda davalı, tapuda arsa paydaşı olmadığı gibi, dava konusu binanın geçerli bir hukuki sebebe dayanılmaksızın inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bir başka ifadeyle davalı, taşınmazı geçerli bir hukuki tasarrufa ve akdi bir ilişkiye dayanarak işgal etmediğine göre, fuzuli şagil durumundadır.
Şu duruma göre, davalının kayden bir ilgisi bulunmayan taşınmaz üzerine inşa ettiği bina nedeniyle, davacının irtifak hakkına dayanarak açtığı el atmanın önlenmesi ve kal davasında verilecek hükmün, zemin paydaşlarının haklarına etkili olmadığı açıktır.
Hal böyle olunca; yerel mahkemenin, binayı inşa eden davalının yan tutulması gerekip, arsa paydaşlarına husumet yöneltilemeyeceğine ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, özel dairece işin esası incelenmeksizin karar verildiğinden, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya özel daireye gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 14. HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, 21.06.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.