Etiket arşivi: ŞİKAYETİ

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • MESKENİYET HACZEDİLMEZLİĞİ ŞİKAYETİ, YETKİLİ İCRA DAİRESİ…

YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/11364
KARAR: 2013/20039

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı tarafından başlatılan takibe karşı borçlunun, haczedilen taşınmazın haline münasip evi olduğundan bahisle haczin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin süresinde olmadığından reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK.nun 4.maddesi gereğince takip hangi icra dairesinde başlamış ise, bu takiple ilgili itiraz ve şikayetler, takibin yapıldığı yer icra müdürlüğünün bağlı bulunduğu icra mahkemesinde çözümlenir. Bu husus, kamu düzenine ilişkin kesin yetki niteliğindedir. Yasal koşulların oluşması halinde İİK.nun 79 ve 360.maddeleri, bu husustaki yetki ile ilgili istisnalardır.

İİK.nun 79. maddesi gereğince haczolunacak malların başka bir yerde bulunması halinde icra dairesi, malların bulunduğu yer icra dairesine talimat yazarak haczin yapılmasını ister. Bu halde, hacizle ilgili şikayetler, kendisine talimat yazılan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesince çözümlenir. Anılan husus, kesin yetki kuralı olup mahkemece re’sen uygulanmalıdır. Ancak, talimat yazısı, borçluya ait menkul ve gayrimenkul mallar ile 3. kişilerdeki hak ve alacakların haczi yönünde ve genel nitelikli olmayıp da belli bir malın haczini isteyen "nokta haczi" biçiminde yazılmış ise, bu halde anılan hacizle ilgili şikayet, talimatı yazan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesince incelenir. Bir başka deyişle böyle hallerde İİK.nun 79. maddesi hükmü uygulanamaz. Yine, haciz işlemi talimat yoluyla değil de doğrudan müzekkere yazılarak yapılmış ise, haciz işlemini yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesi şikayetleri incelemede yetkilidir.

Somut olayda; icra dosyası içerisinde bulunan tapu kaydının incelenmesinde Karacabey İcra Müdürlüğünün 2008/1199 E. sayılı dosyası ile ilgili olarak …Tapu Sicil Müdürlüğüne doğrudan haciz müzekkeresi yazıldığından yukarıda açıklanan maddeler ve kurallar gereğince anılan takip dosyası ile ilgili meskeniyet şikayetini inceleme yetkisi, haciz işlemini yapan icra dairesinin bağlı olduğu …(Bursa) İcra Mahkemesi’ne aittir. Mahkemece, …İcra Müdürlüğünün 2008/1199 E. sayılı dosyası ile ilgili meskeniyet şikayeti bakımından yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 03 Şub 2015, 01:52


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E.2012/12-1071 K.2013/351 *BORÇLUNUN ŞİKAYETİ OLMAKSIZIN İCRA MÜDÜRÜ HACZEDİLMEZLİĞE KARAR VEREMEZ

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

E. 2012/12-1071

K. 2013/351

T. 13.3.2013

 

 

2004/m.16, 79, 82, 85

3213/m.40

 

 

DAVA :

 

 Taraflar arasındaki “şikayet“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eyüp İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 13.12.2010 gün ve 2010/1019E- 2010/996 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 05.12.2011gün ve 2011/8273 E.,2012/26322 sayılı ilamı ile;

 

( … Alacaklı vekili, müvekkilinin alacağının tahsili için Eyüp 1. İcra Müdürlüğünün 2010/5215 esas sayılı dosyası ile takibe başladıklarını, ek haciz ve muhafaza taleplerinin, icra müdürlüğü tarafından, Maden Kanunu'nun 40. maddesindeki “haczedilmezlik ilkesi” gereği reddedildiğini belirterek, 30/11/2010 tarihli icra müdürlüğü kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

 

Mahkemece, Maden Kanunu'nda, maden faaliyetini durduracak şekilde faaliyete müdahale edilmesinin yasaklandığı, icra dosyası içinde bulunan haciz tutanaklarına göre, mahcuzların maden faaliyeti alanın da haczedildiği, haczedilen malların muhafaza altına alınmasının madenin faaliyetine müdahale niteliğinde olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.

 

İcra müdürüne, alacaklının haciz isteminin yerine getirilmesi konusunda, takdir yetkisi tanınmadığı gibi, başka alanlarda tanınmış takdir yetkisinin kapsamının yorum yolu ile genişletilmesi de mümkün değildir.

 

Gerek İİK'nun 79.maddesi, gerekse İİK'nun 85.maddesi içeriğinden ortaya çıkan sonuç, icra müdürlüğüne, haciz uygulaması konusunda bir takdir yetkisi tanınmadığıdır. Borçlu haczi caiz olmayan bir malın haczine, malın haczi sırasında muvafakat edebileceği gibi, şikayet yoluna gitmeyerek de zımnen rıza gösterebilir.

 

3213 Sayılı Maden Kanunu'nun 40.maddesi gereğince; madenin işletilmesinde gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar, yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları ile madenin çıkarılması, temizlenmesi, izabesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve bir senelik işletme malzemesinin haczi mümkün değil ise de, bu husus haciz işleminden sonra, borçlu tarafından şikayet konusu yapılabileceğinden ve haczedilmezlik iddiası ancak borçluya tanınan bir hak olduğundan, icra müdürlüğünün, alacaklının haciz talebinin reddine dair kararının iptali gerekir ( HGK 31.03.2004 tarih ve 2004/12-202 E, 2004/196 K.-HGK. 17.1.2007 tarih ve 2007/12-12 E. ). O halde mahkemece şikayetin kabulü yerine yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir… ),

 

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

 

KARAR : 

 

Şikayetçi ( alacaklı ) vekili; müvekkilinin alacağının tahsili için Eyüp 1. İcra Müdürlüğünün 2010/5215 esas sayılı dosyası ile takibe başladıklarını borçlu şirketin Silivri'de bulunan maden işletmesinde 08/11/2010 tarihinde hacze gittiklerini ve bir kısım menkul malların haczedildiğini, 3. Şahıs şirketi olan … Madencilik San. Nakliyat Tic. Ltd. Şti. tarafından bu menkul mallar ile ilgili istihkak davasında bulunulduğunu ve haczedilmezlik şikayeti yapıldığını, Eyüp İcra Hukuk Hakimliğinin 2010/87 değişik iş sayılı dosyası ile İİK 97 gereği takibin devamına karar verildiğini, bunun üzerine Silivri 2. İcra Müdürlüğünün 2010/135 talimat nolu dosyasına ek haciz ve muhafaza talebinde bulunduklarını, söz konusu taleplerin icra müdürlüğü tarafından Madencilik Yasasının 40 maddesindeki haczedilmezlik ilkesi gereği haciz ve muhafaza taleplerinin red edildiğini ileri sürerek İİK 82. maddesi gereğince haczedilmezlik iddiasının ilgililerin şikayetine tabi olduğu gibi süreye tabi olduğunu, 3. şahıs tarafından açılmış bir dava da bulunmadığından, memur kararının yasaya aykırı olduğunu belirterek 30/11/2010 tarihli kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Yerel mahkemece; Maden Kanununda, maden faaliyetinin durduracak şekilde faaliyete müdahale edilmesinin yasaklandığı, icra dosyası içinde bulunan haciz tutanak örneklerinden haczedilen mahcuzların maden faaliyeti alanında haczedildiğinin anlaşıldığı, haczedilen malların muhafaza altına alınması madenin faaliyetine müdahale olacak mahiyette olduğundan yasaya aykırı talebin reddinde aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.

 

 

Şikayetçi/alacaklı tarafça temyiz edilen karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur. Yerel Mahkeme; önceki gerekçelerle ve İcra Müdürlüğünün, her gelen talebi değil, hukuk ve yasayla uyumlu olana geçit verdiğini, talebin neden dışlandığının sabit olduğunu, haczedilemez olanın aynen benimsenmesinin yasanın dışlanması, emrinin hafife alınmasıyla özdeş olduğunu, icra müdürlülüğü hukukilik testi yapmakla ödevli bir kamu otoritesi olduğunu, dolayısıyla bir süzgeç olarak hukuka uygun olanla olmayan arasındaki farkı bulmak ve hayata geçirmek onu ayakta tutan görevlerin başında geldiğini, aksini iddia etmenin tasarruf ilkesi ile taleple bağlılık ilkesine haddinden fazla misyon ve rol biçerek, yargısal buyrukları ilkelere ezdirmek, icra müdürlüğünü aşkın, hukuksuz veya gayri meşru taleplerin emrine amade etmekle özdeş olduğu, hiçbir hukuk düzeninin, kamusal beklentileri bireysel çıkarlarla yarıştırmayı düşünmediği gerekçesiyle, ilk kararında direnmiş; direnme kararını şikayetçi/alacaklı vekili temyiz etmiştir.

 

 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; haczedilen menkullerin muhafazası ve ek haciz uygulanmasına ilişkin alacaklı isteminin yerine getirilmesi konusunda icra müdürlüğünün takdir hakkının bulunup bulunmadığı; bu cümleden olarak, icra müdürlüğünün borçlunun şikâyeti olmaksızın kendiliğinden haczedilmezliğe karar verip veremeyeceği, noktasındadır. Haciz,cebri icra organı tarafından yapılan Devlete ilişkin bir hakimiyet tasarrufu olup; icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için, bu yolda istemde bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır.

 

 

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 79/1 maddesi gereğince, İcra Dairesi'nin, haciz talebinden itibaren en geç 3 gün içinde haczi yapması gerekir. Yine Aynı Kanunun 85/1 maddesi gereğince, İcra Müdürlüğünce, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta bulunan menkul malları ile gayrimenkullerinden ve alacak ve haklarından alacaklının ana para, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı, haczedilecektir.

 

Anılan her iki maddede yer alan ifadelerden ortaya çıkan sonuç, haciz isteminin icra memurunca yerine getirilmesinin zorunlu olduğu ve icra memuruna, haczedilecek menkul, gayrimenkul ya da hakların niteliği esas alınarak bunun haczinin mümkün bulunup bulunmadığı konusunda bir takdir yetkisi tanınmadığıdır.

 

Diğer taraftan, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 82.maddesinde; Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen malların haczolunamayacağı belirtilmiştir.

 

3213 sayılı Maden Kanunu 40. maddesinde, madenin işletilmesinde gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar, yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları madenin çıkarılması, temizlenmesi, izabesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve bir senelik işletme malzemesinin üzerine münferiden haciz veya ihtiyati tedbir konulamayacağı, belirtilmiştir.

 

Ne var ki, borçlu haczi caiz olmayan bir malın haczine, malın haczi sırasında muvafakat verebileceği gibi, şikayet yoluna gitmeyerek, zımnen de rıza gösterebilir. Tüm yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, 3213 sayılı Maden Kanunu 40. maddesi uyarınca haciz konulması, bağlanan emekli maaşlarının haczi mümkün değil ise de, bu husus haciz işleminden sonra, süresiz ve geriye etkili olarak, borçlu tarafından şikayet konusu yapılabileceğinden ve haczedilmezlik iddiası ancak borçluya tanınan bir hak olduğundan; icra memurunun bu hükmü değerlendirerek, emekli maaşının haczinin mümkün bulunup bulunmadığı konusunda şikayet tarihi itibariyle bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 31.03.2004 gün ve 2004/12-202 E.-2004/196 K.; 18.06.2008 gün ve 2008/12-433E.-2008/430 K; 10.06.2009 gün ve 2009/12-213 E., 2009/244 K..sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Açıklanan nedenlerle; şikayetin kabulü ile icra müdürlüğünün alacaklının haciz talebinin reddine dair kararının iptali gerekmektedir.

 

 

O halde, mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, şikayetin reddine ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

 

SONUÇ : Şikayetçi ( alacaklı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda açıklanan değişik gerekçelerle 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.03.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

 

KARŞI OY :

 

Hukuk Genel Kurulu'nun bozma kararına konu uyuşmazlık, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 40. maddesi gereğince haczi caiz olmayan malların haczine ilişkin alacaklı talebini icra memurunun aynen yerine getirmek zorunda olup olmamasına ilişkindir. Davaya konu somut olayda, davacı alacaklının, alacağın tahsili için Eyüp 1. İcraMüdürlüğü'nün 2010/5215 esas sayılı dosyası ile takibe başladığı, ek haciz vemuhafaza talebinin icra müdürlüğü tarafından Maden Kanunu'nun 40. maddesindeki haczedilemezlik ilkesi gereği reddedildiği, icra müdürlüğünün bu işlemine karşı şikayet yoluna başvurduğu, şikayetin icra mahkemesince, Maden Kanunu'nda, maden faaliyetini durduracak şekilde faaliyete müdahale edilmesinin yasaklandığı, icra dosyası içinde bulunan haciz tutanaklarına göre, mahcuzların maden faaliyeti alanında haczedildiği, haczedilen malların muhafaza altına alınmasının madenin faaliyetine müdahale niteliğinde olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği, söz konusu red kararının temyizi üzerine Yargıtay Yüksek 12. Hukuk Dairesi, icra müdürüne, alacaklının haciz isteminin yerine getirilmesi konusunda, takdir yetkisi tanınmadığı gibi, başka alanlarda tanınmış takdir yetkisinin kapsamının yorum yolu ile genişletilmesinin de mümkün olmadığı, 3213 Sayılı Maden Kanunu'nun 40. maddesi gereğince; madenin işletilmesinde gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar, yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları ile madenin çıkarılması, temizlenmesi, izabesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve bir senelik işletme malzemesinin haczi mümkün değil ise de, bu hususun haciz işleminden sonra, borçlu tarafından şikayet konusu yapılabileceği ve haczedilmezlik iddiasının ancak borçluya tanınan bir hak olduğu gerekçeleri ile, alacaklının haciz talebinin reddine ilişkin icra müdürlüğü işlemini şikayet eden alacaklı şikayetini reddeden icra mahkemesi kararını bozmuştur.

 

Şikayet konusu işlem, icra memurunun, maden ocağındaki malın haczi için alacaklıtarafından yapılan haciz talebinin reddine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde, icra memurunun haciz yetkisine ilişkin hükümlerin irdelenmesinde yarar vardır.

 

Kesinleşmiş bir takip ve talep üzerine icra müdürünün haciz yapma zorunluluğu bulunduğu tartışmasızdır ( İİK m. 78/I ). Burada karıştırılan husus, haczi talep edilen malvarlığının haczedilip haczedilemeyeceğinin kimin tarafından tespite dileceğidir. 2004sayılı İcra ve iflas Kanunu hükümleri ve sistematiği incelendiğinde, kanunun icra müdürlüğüne ( memurlarına ) hitap eden bir kanun olduğu anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle, İcra ve İflas Kanunu'nun birinci derecede muhatabı ve doğrudan uygulayıcısı icra dairesi görevlileridir. Haczi, icra memuru uygulayacağına göre, haczedilmezlikle ilgili kurallarda icra memuru tarafından kendiliğinden dikkate alınmalıdır. Haczedilemezlikle ilgili kanun hükümleri sadece icra mahkemesi hakimini değil, aynı zamanda takibin tüm taraflarını ve takibi yürütmekle görevli organ olan icra dairesini de bağlamaktadır. Buna göre icra dairesi görevlileri, kanunu uygularken kural olarak, icra hakimine başvurmak, danışmak, izin veya onay almak yetki ve zorunluluğunda değildirler.

 

Bunun istisnası yine aynı kanununun çeşitli maddelerinde düzenlenmiştir. Örneğin İİK nun 10. maddesi ( İcra ve iflas işlerine bakan memur ve müstahdemler… olan işleri göremeyip derhal icra mahkemesine haber vermeye mecburdur. ), 97/1. maddesi ( İstihkak iddiasına karşı alacaklı veya borçlu tarafından itiraz edilirse, icra memuru dosyayı hemen icra mahkemesine verir. ), 121/1. maddesi ( … malların satılması lazım gelirse icra memuru satışın nasılyapılacağını icra mahkemesinden sorar. ) ve 276/2. maddeleri ( … memur, … tahliyeyi tehirle üç gün içinde keyfiyeti icra mahkemesine bildirir. ) gibi. Belirtilen istisnai hükümler dışında kanun, icra memurunun icra hakimine başvurmasını ve ona göre işlem yapmasını değil; kanunu doğrudan doğruya uygulamasını ve bu uygulamanın yanlışlığını ileri süren tarafın şikayet hakkını öngörmektedir.

 

Kanunu doğrudan doğruya ve birinci derecede uygulamakla icra müdürü ( memurları )görevlidir. Bu görevi yerine getirmemesi ve savsaklamasının denetimi icra mahkemesine aittir. Aksi düşünce, yani, kanunun haczedilmezliğe ilişkin kurallarının icra memuru tarafından kendiliğinden dikkate alınamayacak olması, icra müdürlüğünü sadece alacaklının taleplerini yerine getirmek zorunda olan bir makam haline dönüştürür. Böyle bir yaklaşım, icra memurunu alacaklının daha lehine davranmaya zorlamaktadır. Kanunun emredici hükümlerini baştan uygulanamaz hale getirmektedir. Kanunilik ilkesi bir yana bırakılmakta, başka bir söyleyişle, icra memurlarının talep üzerine her şeyi haczetmesi zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Kanunun amacı bu değildir. Kural, talep üzerine haciz yapmaktır. Haczedilemezlik istisnaidir. Borçlunun, üçüncü kişilerin ve kamunun menfaatini korumak için konulmuş âmir hükümlere aykırı olarak yapılmış olan işlemler, kamu düzenine aykırıdır. Kanun koyucunun haczedilemezliğe ilişkin kurallar getirmesi, kamu düzeninin, üçüncü kişilerin ve borçlunun korunması amacına yöneliktir. Haczedilemezliğe ilişkin kuralların kamu düzenine yönelik olması, haczedilemezliğin taraflar arasında anlaşma ile dahi bertaraf edilememesinden de anlaşılmaktadır ( m. 83a ). Haciz istemine konu yapılan malın haczedilmeyeceği 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 40. maddesinde emredici bir hüküm olarak düzenlenmiştir. Emredici nitelikte kurallar temel haklar alanını korumaya hizmet etmektedir.

 

Kamu düzeni söz konusu olunca, borçlunun menfaatleri, alacaklının alacağını elde etme menfaatinin önüne geçmektedir. Bu durumda icra memurunun, İİK nun kendisine tanıdığı yetki ve verilen görev gereği söz konusu mallara ilişkin haciz talebini reddetmesi gerekir. Borçluyu veya üçüncü kişileri kanunun emredici hükümlerinin korumasından çıkaran ve durumunu ağırlaştıran bir yorum yapılmamalı, şikayete başvurma yükü ona yüklenmemelidir. Her ne kadar borçlunun daha sonra icra mahkemesinde hacze karşı şikayet yoluna başvurabileceği ileri sürülebilirse de, esasında yasaklanan bir işlemin yapılmasına yol açıp daha sonra bunun düzeltilmesini beklemek, kanunun, icra memurunu borçlu ile alacaklının menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle yükümlü tutan kuralına aykırıdır ( m. 85/son ). Kaldı ki, böyle bir uygulama hacizde tertip kurallarına da aykırıdır. Hacizde tertipte dikkate alınması gereken ilk kural haciz yasaklarıdır. Tüm bunlar icra memuru tarafından kendiliğinden dikkate alınması ve uygulanması gereken kurallardır.

 

Somut olay bakımından kanun ( m. 40 ) açıkça haczedilemez diyor, icra memurunun bu hüküm uyarınca işlem yapması için ayrıca icra hakiminin kararına ihtiyaç yoktur. İcra memuru ve diğer görevliler sıradan bir kamu hizmeti yapmamakta, adaletin fiilen dağıtılması kapsamında devletin zor kullanma gücü gibi önemli bir yetkiyi kullanmaktadırlar. Sayın çoğunluk gibi düşünüldüğünde, icra memuru alacaklının temsilcisi gibi hareket etmektedir. Bazı işlemlerin yapılmasında alacaklının talebinin gerekli olması onun talepte bulunanın vekil veya temsilcisi olduğu anlamına gelmez.

 

İcra memurunu alacaklının tüm haciz taleplerini kabul etmek zorunda bırakmak, cebri icra gücünün gereksiz ve yersiz kullanılmasına neden olmaktadır. İcra dairesi ve memuru icra hakiminin gözetim ve denetimi altında ise de, icra mahkemesine bağlı bir organ değildir. İcra dairesi yerine icra mahkemesinin karar vermesi bir gözetim ve denetlemeden çok, icra dairesine ait yetkinin gaspına neden olmaktadır. İcra dairesinin takdir yetkisine sahip olmadığı hususlar elbette vardır. Örneğin, takip talebini alan icra dairesi genel haciz yoluyla takipte ödeme emri göndermek zorundadır. Ancak bir malın haczedilip edilemeyeceğine karar vermek konusunda icra memurunun takdir yetkisi vardır. Belirtmek gerekir ki, icra memurunun takdir yetkisi, haczedilmesi istenen malın kanunda haczedilemeyeceğ iöngörülen mal ve haklar kapsamında olup olmadığını değerlendirmek anlamına gelir. İcra müdürlüğünün kanunun emredici hükmüyle, haczi mümkün olmayan malların haczi konusunda alacaklı talebinin reddine karar vermesinde ve icra hakimliğince bu yöne ilişkin alacaklı şikayetini reddetmesinde kanuna aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle, icra mahkemesi kararının onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma yönünde oluşan görüşüne katılmıyorum.

TAKİP DAYANAĞI İLAMIN BOZULMASI / HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ

T.C.
YARGITAY
Onikinci Hukuk Dairesi
E. 2006/11079
K. 2006/14052
T. 27.6.2006
TAKİP DAYANAĞI İLAMIN BOZULMASI
HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 40]
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
İİK.nun 40. maddesi gereğince takip dayanağı ilamın bozulması, icra işlemlerini olduğu yerde durdurur ise de, mahkemenin kararında direnebileceği gibi bozmadan sonra verilecek karar doğrultusunda mevcut takibe devam edilebileceğinden, takip dayanağı ilamın bozulması borçluların takibe ve haczedilmezliğe ilişkin şikayetlerinin incelenmesine engel teşkil etmez. Kaldı ki Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 05.07.2004 tarih ve 2004/5661-8801 sayılı bozma ilamının incelenmesinde; takip dayanağı ilamın yalnızca Güler İlk yönünden bozulduğu ve bozmanın kısmi olduğu da anlaşılmaktadır. O halde Mahkemece borçluların şikayetlerinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken olumlu olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 27.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ / MESKENİYET İDDİASI

T.C.

YARGITAY
Onikinci Hukuk Dairesi
E: 2006/3949
K: 2006/6960
T: 04.04.2006
HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ
MESKENİYET İDDİASI
ÖZET: Meskeniyet şikâyetine konu taşınmazın keşif tarihi itibariyle değeri ile borçlunun haline münasip ev alabilece­ği bedel tespit edildikten sonra, bu miktar mahcuzun değe­rinden az ise, mahcuzun satılarak borçlunun haline müna­sip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacak­lıya ödenmesine karar verilmelidir.
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 82]
Mahalli mahkemesinden verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
İİK.nun 82/12. maddesinde borçlunun haline münasip evininin haczolunamayacağı belirlendikten sonra aynı maddede ancak evin kıymeti fazla ise bedelinden haline münasip bir yer alabilecek miktarı borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır” hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece mahallinde keşif yapılarak meskeniyet şikâyetine konu taşınmazın keşif tarihi itibariyle değeri ile borçlunun haline münasip ev alabileceği bedel tespit edildikten sonra bu miktar mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerekir.
Somut olayda mahkemece yapılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi ra­porunun incelenmesinde; bilirkişinin taşınmazın değerini ve borçlunun hali­ne uygun ev alabileceği miktarı belirlemediği anlaşılmakta olup, bu hali ile hüküm kurmaya elverişli değildir. Mahkemece anılan bilirkişi raporu esas alı­narak eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsizdir.
Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahke­me kararının yukarıda yazılı nedenlerle IİK 366. ve HUMK 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 04.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

BELEDİYE MALLARININ HACZİ / HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ / SOYUT KAMUYA TAHSİS KARARI

T.C.

YARGITAY

Onikinci Hukuk Dairesi

E: 2006/6102

K:2006/9448

T: 28.4.2006

BELEDİYE MALLARININ HACZİ
HACZEDİLMEZLİK ŞİKAYETİ
SOYUT KAMUYA TAHSİS KARARI
5393 s. BELEDİYE KANUNU [Madde 15]

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklılar vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Haciz tarihi esas alınıp olaya uygulanması gereken 5272 Sayılı Belediye Kanunu Anayasa Mahkemesi tarafından 18.01.2005 tarih ve 2004/118 E. 2005/8 K. sayılı kararla iptal edilmiş ve iptal kararı 13.04.2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Anayasa Mahkemesince 6 aylık süre sonunda iptal kararının yürürlüğe gireceği hükme bağlanmış, hacizle ilgili aynı hükümleri taşıyan 5393 Sayılı Yasa ise 13.07.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu durumda haciz tarihi itibariyle olayda anılan yasanın 15/son maddesinin uygulanması zorunludur. Bu maddeye göre haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu hizmetinde ( fiilen ) kullanılması gerekli olup gerekçede yer verilen kamuya tahsis kararı alınmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır.

Somut olayda şikayetçi belediyeye ait mevduat hesabına, yatırılan ödemelerin 5272 Sayılı Kanunun 15/son maddesi gözetilerek bankadan ve belediyeden gerekli araştırma yapılarak hesaba yatan paraların kaynağı ve nitelikleri belirlenmelidir.

Banka hesabındaki paranın vergi, resim ve harç niteliğinde” olması veya kamu hizmetine fiilen tahsis edilmesi halinde haczedilemeyeceği düşünülmelidir. O halde, şikayetin yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ). 28.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.