Etiket arşivi: SONRADAN

Davacının iştirak nafakası talep etmediği beyanı, iştirak nafakasına sonradan talebe engel teşkil etmez

  1. Hukuk Dairesi 2014/75758 E., 2014/11529 K., 16.06.2014 T.

Taraflar arasında görülen davada İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkeme

15 YARGITAY: Davacının boşanma davası sırasında iştirak nafakası talep etmeyeceğine ilişkin beyanı, çocuğun ihtiyaçlarının artması halinde iştirak nafakası talebine engel teşkil etmez.since verilen 03/02/2014 tarih ve 03/02/2014 sayılı kararın yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşüldü düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı banka nezdinde yapmış olduğu bankacılık işlemlerinden operasyon masrafı, tahsis masrafı, teslim masrafı, mesaj gönderme komisyonu, komisyon, ücreti, devre sonu operasyon ve bankacılık hizmet masrafı, operasyon komisyon masrafı gibi isimler altında haksız ödemeler tahsil edildiğini belirterek şimdilik 10.000 TL’nin ticari temerrüt faizle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, alınan masraflar ve yapılan kesintilerin davacı şirketçe imzalanan bankacılık hizmet sözleşmesi kapsamında uygun olduğunu, davacının bilgilendirildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve toplanan delillere göre, bilirkişi raporunda gösterildiği şekilde davalı bankaca yapılan bir kısım tahsilatların hukuki dayanağının bulunmadığı, bankanın kredi verirken gerekli değerlendirmeleri yapması gerektiği ve bunun için alacağı masrafların mevzuata uygun olduğu, bunun dışında raporda belirtilen değişik isimler altındaki masraf tahsilatlarının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 10.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına, aşağıda yazılı bakiye 512,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 16/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/37 E., 2014/42 K., 03/02/2014 Tarihli Mahkeme Kararı 

DAVA: Davacı vekili mahkememize verdiği 30/01/2013 tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalı banka nezdinde yapmış olduğu banka muamelelerine haksız bir şekilde ödemeler tahsil edildiğini, ödemelerin niteliğinin operasyon masrafı, tahsis masrafı, teslim masrafı, mesaj gönderme komisyonu, komisyon, ücret, devresonu operasyon ve bankacılık hizmet masrafı, operasyon komisyon masrafı ve bu gibi isimler altında ücretler talep edilip tahsil edildiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketten şimdilik 10.000-TL ticari temerrüt faizle birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili 01/04/2013 tarihli replik dilekçesinde özetle; müvekkilinin hem ücret komisyon adı altında hem de masraf adı altında haksız ve nisapsız oranda paralar ödemek mecburiyetinde bırakıldığını, sözleşmede ne kadar alınacağının öngörülmemiş ücretlerin müvekkilden tahsilinin haksız, ayrıca yapılmayan masrafların müvekkilden tahsilatınım da hakuka aykırı olduğu kadar hakkaniyete ve ticari etiğe de aykırı fiiller olduğunu beyan etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili mahkememize verdiği 05/03/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde davacı şirketle müvekkili banka nezdinde bankacılık hizmet sözleşmesi imzalandığını, kredi sözleşmesi yapıldığını, kredi kullandırıldığını, masraf ve ücrete ilişkin kesintilerin, hesap hareketlerinin, anılan faizin, komisyonun, tahsilatların sözleşmeye uygun olduğunu, kesintilerin sebepleriyle birlikte gösterildiğini, sözleşme serbesti uyarınca bankanın masraf kalemlerini serbestçe belirlendiğini beyanla davanın hukuki dayanağının olmadığından bahisle davanın reddini talep etmiştir.

DELİLLER;

Davacı vekili dava dilekçesinde Ş…. Şirinyer Şubesi nezdindeki hesap dökümleri, müvekkili şirket hesap ve ticari kayıtları, davalı şirket hesap ve ticari kayıtları ve sair hususları delil olarak bildirmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; kurumsal bankacılık hizmetleri sözleşmesi, genel kredi sözleşmesi, hesap ekstresi, dekontlar, kredi belgeleri, müvekkili bankanın defter ve kayıtları, keşif ve bilirkişi incelemesi, bankanlar kurulunun 16/10/2006 tarih ve 2006-11188 sayılı kararı, TC Merkez Bankasının “Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kar ve Zarara Katılma Oranlarıyla Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler” hakkındaki 2006-1 sayılı tebliği ve sair hususları delil olarak bildirmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE ;

Delillerin toplanmasından sonra mahkememizin 17/04/2013 tarihli oturumunda dosya bankacı bilirkişiye tevdi edilerek dosya kapsamına göre ara kararda öngörüldüğü şekilde rapor düzenlemesi istenmiş, bilirkişi ibraz ettiği 21/11/2013 tarihli raporunda dosya kapsamı hakkında beyanda bulunduktan sonra sonuç olarak davalı banka tarafından davacıya ait mevduat hesaplarından (borç yazılmak suretiyle) 25/03/2011-15/03/2012 tarihleri arasında yukarıda açıklanan 10.676-TL tutarında yapılan tahsilatın hukuki dayanağının bulunmadığını, bu nedenle davacıya iade edilmesi gerektiğini, ancak taleple bağlı kalınarak 10.000-TL’nin yasal ticari faiziyle birlikte davalı banka tarafından davacıya ödenmesi gerektiğini, davacının hesaplarından masraf, ücret, komisyon olarak tahsil edilen 7.467,54-TL’nin ise sözleşme ve bankacılık teamülüne uygun olduğundan iadesinin gerekmediğini bildirmiştir.

Davacı vekili mahkememize verdiği 03/12/2013 tarihli rapora beyan dilekçesinde açıklamada bulunarak itirazları doğrultusunda ek rapor alınmasını talep etmiştir.

Davalı vekili mahkememize verdiği 21/11/2013 tarihli rapora beyan dilekçesinde açıklamalarda bulunarak sonuç itibariyle ek rapor alınmasını talep etmiş, mahkememizin toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu yeterli görüldüğünden davalının yeni bilirkişiden rapor alınması istemi yerinde görülmemiştir.

Taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda ek rapor alınmak üzere dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi 28/01/2013 havale tarihli raporunda açıklamalarda bulunduktan sonra sonuç olarak davalı banka tarafından davacıdan mevduat hesaplarına borç yazılmak sureti ile 25/03/2011-15/03/2012 tarihleri arasında tahsil edilen ve 14/10/2013 tarihli raporda ayrı ayrı açıklanan toplam 10.676-TL’nin hukuki dayanağının bulunmadığını, bu nedenle davacıya iade edilmesi gerektiğini, ancak taleple bağlı kalınarak 10.000-TL’nin yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektlinl, davacıdan masraf, ücret, komisyon olarak tahsil edilen toplam 7.467,54-TL’nin ise sözleşme ve bankacılık teamülüne uygun olduğundan iadesinin gerekmediğini bildirmiştir.

Toplanan deliller, bütün dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, bilirkişinin asıl raporun 5. Sayfası 1. Paragrafında ve aynı şekilde ek raporun 2. Sayfası , 2. Paragrafında gösterilen tahsilatların hukuki dayanağı bulunmadığı, bankanın kredi verirken gerekli değerlendirmeleri yapması gerektiği bunun için alacağı masrafları mevzuata uygun olduğu , bunun dışındaki raporda belirtilen değişik altındaki masraf tahsilatlarının yerinde olmadığı mahkememizce de benimsendiğinden ve taraflar tacir olduğundan davacı alacağına ticari faiz uygulanması gerektiğinden taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarda açıklanan gerekçeye göre;

davanın kabulü ile, 10.000-TL davacı alacağının dava tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Alınması lazım gelen 683,10-TL harçtan peşin alınan 170,80-TL harcın mahsubuyla bakiye 512,30-TL harcın davalıdan tahsiliyle hâzineye gelir kaydına,

Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen kısım üzerinden hesaplanan 1.500-TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Davacı tarafından yapılan ilk masraf 198,85-TL, 8 davetiye gideri 67-TL, Bilirkişi ücreti 350- TL olmak üzere toplam 615,85-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Dair davacı vekiliyle davalı vekilinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/02/2014

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları • ZİYNET EŞYASI BEDELİNİN TAHSİLİ, BELGE ÜZERİNE SONRADAN EKLEME YAPILDIĞI İDDİASI

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/650
KARAR: 2014/144

Taraflar arasındaki “ziynet alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; …10.Aile Mahkemesi’nce davanın “reddine” dair verilen 29.12.2011 gün ve 2011/541 E-2011/1330 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 26.04.2012 gün ve 2012/2914 E-2012/6633 K. sayılı ilamı ile;

(…Dava, ziynet eşyası bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacıya ait ziynet eşyalarının davalıda kaldığını,evden ayrılırken götürme imkanı bulamadığını belirterek ziynet eşyalarının bedeli olan 31.119.-TL’nin tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde, davacının tüm çeyiz eşyaları ile birlikte ziynet eşyalarını da aldığını, buna ilişkin davacı imzasını taşıyan yazılı belge olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davalı tarafından ibraz edilen davacı imzasını taşıyan belge ile davacının ziynet eşyalarının tümünü davalıdan teslim aldığı ve davalıdan davacının ziynet alacağı kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davalının dayandığı belgedeki ziynet eşyalarının teslim alındığına ve dava hakkından feragat edildiğine ilişkin kısımların sonradan metne eklendiğine ilişkin davacı savunması üzerine, ibraz edilen metindeki “ziynet eşyalarının teslim alındığına ve dava hakkından feragat edildiğine ilişkin kısımların” sonradan eklenip eklenmediği hususunda adli tıp kurumu fizik ihtisas dairesinden rapor alınmış ise de, 29.09.2011 tarihli rapora davacı tarafça itiraz edilmiştir. Hükme esas alınan Adli Tıp kurumunun raporu yeterince açıklayıcı ve kesin kanaat bildirir nitelikte değildir. Bu nedenle mahkemece davacının adli tıp kurumu raporuna itirazları da dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan da rapor alınarak, belgeye sonradan ilave yapılıp yapılmadığının kesin olarak tespit edilmesinden sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı N.. A.. vekili 25/02/2011 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; 14.09.2010 tarihinde kesinleşen karara istinaden boşandıklarını, 2007 yılının 11.ayında davalının ailesi ile birlikte oturdukları haneden özel eşyalarını (giyim, kuşam) alarak uzaklaşmak zorunda kaldığını, davacıya düğün sırasında takılan ziynet eşyalarının davalının uhdesinde kaldığını, ziynet eşyalarının yanında götürülmesine imkan olmadığı gibi cebir şiddet tokat sonucu ayrıldığı evden canını zor kurtardığını iddia ederek ziynet eşyalarının toplam tutarı 31.119,00 TL nin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, 14/04/2011 havale tarihli cevap dilekçesi ile; davacının yazılı belge ile ziynet eşyalarını ve tüm eşyalarını aldığını ve başkaca alacağının kalmadığını ve dava hakkından feragat ettiğini, davacıya çeyiz eşyaları ile birlikte ziynet eşyalarının da teslim edildiğini, teslime dair belgelerin olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece “davalı tarafça ibraz edilen ve davacı kadın tarafından da altındaki imzanın kendisine ait olduğu doğrulanan 26/06/2009 tarihli belgeye ve belge hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince düzenlenen 29/09/2011 tarihli rapora göre; davacının davalıdan ziynet eşyalarının tamamını aldığı, davalıdan ziynet alacağı kalmadığı anlaşıldığından ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine yukarıda belirtilen gerekçe ile mahkeme kararı bozulmuştur.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından incelenen 26/06/2009 tarihli belge hakkında Adli Tıp Genel Kurulu’ndan rapor alınmasına gerek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Davalı tarafından 26/06/2009 tarihli belgenin ibraz edilmesi üzerine davacı, söz konusu belge altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, ancak ziynet eşyaları ile ilgili kısmın sonradan eklendiğini savunmuştur.

Davacının savunması dikkate alınarak 26/06/2009 tarihli belge hakkında Adli Tıp Kurumu, Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi’nden rapor alınmış, alınan raporda “inceleme konusu belgede iddialar doğrultusunda ilave yapıldığını gösterir nitelikte ve yeterlilikte bulgu saptanmadığı” bildirilmiştir.

Davacı vekili; Adli Tıp Kurumu raporunu kabul etmediklerini, raporun denetime açık olmadığını, sonuca nasıl bir inceleme sonucu varıldığının belirli olmadığı gibi, bilimsel ve teknik imkanlar kullanılarak bir tetkik yapılmadığını, İstanbul Polis Laboratuarlarından rapor alınması gerektiğini savunmuştur.

Mahkeme davacının bu talebini; “inceleme ve sonuç kısmının 1.paragrafında hangi aletler ve cihazlar ile inceleme yapıldığı açıklandığı” gerekçesi ile reddetmiştir.

Yargıtay 6.Hukuk Dairesi bozma kararında “mahkemece davacının adli tıp kurumu raporuna itirazları da dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan da rapor alınarak, belgeye sonradan ilave yapılıp yapılmadığının kesin olarak tespit edilmesinden sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekir” gerekçesi ile bozulmuştur. Konu ile ilgili Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin “Adlî Tıp Genel Kurulunun Çalışma Usulüne Ait Genel Hükümler” başlıklı 23.maddesinin (I) bendinde; Fizik ihtisas dairesi adlî belge inceleme şubesi ve trafik ihtisas dairesinin işleri Adlî Tıp Genel Kurulunda incelemeye alınamayacağı, bu dairelerden birinin raporu ile diğer bir bilirkişi raporu arasında çelişki varsa, mahkeme veya Cumhuriyet savcılıklarınca gerekçesi belirtilmek suretiyle ihtisas dairesinin en az yedi uzmanın katılımıyla rapor hazırlayacağı düzenlenmiş, devamında ise raporun hazırlanmasındaki usul kuralları belirlenmiştir. Yönetmeliğin söz konusu maddesi dikkate alındığında Fizik İhtisas Dairesi Adlî Belge İnceleme Şubesi’nin raporlarına karşı Adlî Tıp Genel Kurulu’na gidilemeyeceğine göre, Özel Dairenin bu yöne ilişkin bozması yönetmeliğe uygun düşmemektedir.

Ancak davacının savunması ve dava konusu evrak dikkate alındığında Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adlî Belge İnceleme Şubesi’ne ait raporun yeterli olmadığı anlaşıldığından mahkemece başka bir uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması, alınacak bu rapor ile Fizik İhtisas Dairesi Adlî Belge İnceleme Şubesi’ne ait rapor arasında çelişki doğması halinde Yönetmeliğin 23.maddesine göre işlem yapılması gereklidir.

Belirtiren nedenlerle yerel mahkemenin direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.

S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçeden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440/1.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.02.2014 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi..

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Pzt Mar 09, 2015 8:36 pm


kredi sırasında evraklarını saklamayan tüketici sonradan bankadan isteyemez

Banka evraklarını kaybeden tüketiciye kötü haber

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, kredi kullanan tüketicilerin aldıkları bu hizmetin sonrasında bankalardan bilgi, belge ve evrak talebinin hukuka aykırı olduğuna hükmetti.

Gaziantep’te yaşayan Özlen Ünlüçay, kullandığı tüketici kredisi nedeniyle alınan tüm masrafların geri ödenmesi ve ilgili belgelerin kendisine verilmesi için ilgili bankaya dilekçe verdi.

Banka ise “istenilen evrak ve bilgilerin daha önce verildiği” gerekçesiyle tüketicinin başvurusunu kabul etmedi.

Daha sonra vekalet verdiği avukat aracılığıyla müracaatını yenileyen Ünlüçay’ın talebi bu kez de “müşteri sırrı” diye reddedildi. Bankadan ikinci kez olumsuz cevap alan Ünlüçay, Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne “muarazanın meni davası” açtı.

Mahkeme, 12 Kasım 2013′te, bankanın Ünlüçay’ın hesaplarına dair muarazanın giderilmesi yönünde karar verdi.

Karara rağmen söz konusu belgeleri vermeyen banka, konuyu Yargıtay’a taşıdı.

Dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, “Kredi kullanım aşamasında ilgili evrakların tüketiciye teslim edildiği, sonrasında istenmesinin hukuka aykırı olduğu ve tüketicinin evrakları saklaması gerektiğine” hükmederek yerel mahkemenin kararını banka lehine bozdu.

Avukat Serkan Acavut, bankaların hesap işletim ücreti, kredi kartı aidatı, kredi dosya masrafı ve ekspertiz ücretleri için tüketiciden ciddi miktarda para aldığını söyledi.

Söz konusu ücretlerin iadesi amacıyla dava açabilmek için öncelikle bu paraların alındığına dair evrakların elde olması gerektiğine dikkati çeken Acavut, tüketicilerin, çeşitli gerekçelerle saklamadığı bu evrakları daha sonra istediklerinde bankaların zorluk çıkardığını öne sürdü.

Tüketicilerin bu engeli aşmak için Asliye Hukuk Mahkemelerine davası açtığını belirten Acavut, “Aynı işlemi müvekkilim için de yapmıştık. Yerel mahkeme kararı lehimize verdi ancak Yargıtay ise bunu bozdu. Yargıtay’ın bu kararıyla evraklarını saklamayan tüketicinin dosya masrafını geri alma imkanı kalmadı” diye konuştu.

Acavut, tüketicilerin bankalarla yaptıkları her türlü sözleşme veya para aktarımı belgelerini saklaması gerektiğine işaret etti.

Kararın tüketici açısından bir başka olumsuz tarafının daha olduğuna işaret eden Acavut, “Bankalar, evrakları vermediği için dosya masrafı ödemekten kurtulduğu gibi dava masrafları olarak da yaklaşık 750 lirayı tüketiciden geri alabilecek” dedi.

Dava dilekçesinde talep edilmeyen zarar kalemleri ıslah ile sonradan istenemez

https://www.facebook.com/groups/avmehmetkaya/?hc_location=stream

Sayın Avukat Mehmet Kaya grubunun paylaşımını Genç Baro okurları ile paylaşıyoruz

YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/9770 K. 2013/521 T. 23.1.2013
• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE MADDİ TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Yargılama Sırasında Davasını Islah Ederek İlk Dava ile Talep Edilmeyen Zarar Kalemlerini Sonradan İstemesinin Mümkün Olmadığı – Talep Aşılmak Suretiyle Karar Verilemeyeceği/Islah )
• İLK DAVADA TALEP EDİLMEYEN ZARAR KALEMLERİNİN SONRADAN ISLAH İLE TALEP EDİLEMEMESİ ( Mümkün Olmadığı – Mahkemece Dava Dilekçesinde Belirtilen Zarar Kalemleri Yönünden Davanın Kabulü Gereği/Talep Aşılmak Suretiyle Karar Verilemeyeceği )
• TALEP AŞILMAK SURETİYLE KARAR VERİLEMEMESİ ( Davacının Dilekçesinde Belirttiği Zarar Kalemlerine Sonradan Davanın Islahı Yoluyle Ek Yapamayacağının Kabulü – Dava Dilekçesinde Belirtilen Zarar Kalemleri Yönünden Karar Verilmesi Gereği )
818/m. 41
ÖZET : Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.Dava dilekçesinde talep edilmeyen zarar kalemlerinin ıslah dilekçesi ile sonradan istenmesi mümkün olmayıp, mahkemece dava dilekçesinde belirtilen zarar kalemleri yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken talep aşılmak suretiyle davacı tarafından ıslah dilekçesi ile tahsili istenen zarar kalemleri yönünden de talebin kabul edilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalının işleteni olduğu aracın, davacıya ait ve kırmızı ışıkta beklemekte olan araca arkadan çarparak hasarlanmasına neden olduğu belirterek araç hasar bedeli için 4.700.- TL.nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile ilk davada talep edilmeyen 750.- TL işgücü kaybı ile 1.500.- TL değer kaybı bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, kaza yapan aracı kiraladığını ve kiralayan şahsın kusuruyla kazanın meydana geldiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre, davanın kabulü ile 6.075.- TL.nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde araçta değişmesi gereken parça bedelleri ile işçilik bedelini talep etmiş, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu uyarınca davasını ıslah ederek ilk dava ile talep edilmeyen 750.- TL işgücü kaybı ile 1.500.- TL değer kaybının da tahsilini talep etmiştir. Dava dilekçesinde talep edilmeyen zarar kalemlerinin ıslah dilekçesi ile sonradan istenmesi mümkün olmayıp, mahkemece dava dilekçesinde belirtilen zarar kalemleri yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken talep aşılmak suretiyle ıslah dilekçesi ile tahsili istenen zarar kalemleri yönünden de talebin kabul edilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 23.01.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2011/8731 K. 2011/11501 * SENEDİN BOŞ KISIMLARININ SONRADAN DOLDURULMASI

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/8731

K. 2011/11501

T. 27.9.2011

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, alınan malzeme karşılığında dava dışı M… M… firmasına verilen 30.12 2006 vadeli bono bedeli lehdar M… M…'e banka havalesi yoluyla ödenmesine rağmen, bono aslının gönderilmediğini, sonradan bu bononun haksız olarak davalı Önce G… S… Ltd. Şti.'ne ciro edildiğini, bono lehdara teslim edilirken çektirilen fotokopisinden de anlaşılacağı gibi senette tahrifat ve eklentiler yapıldığını, tahrifat iddiasının hamile karşı da ileri sürülebileceğini, bono vasfında olmayan bir senette, mündemiç hak ancak alacağın temliki yoluyla devredilebileceğinden ciro yoluyla senedi devralan davalının iyiniyetli hamil karinesinden yararlanamayacağını ileri sürerek takibe konu 30.12.2006 tarihli bonodan dolayı müvekkilinin borçsuzluğunun tespiti ile %40 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı taraf duruşmalara katılmadığı gibi cevap dilekçesi de vermemiştir.

Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller neticesinde davacı kayıtlarında 5.000,00 TL ' lik ve 2.000,00 TL 'lik ödemelerin olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalıya 30.12.2006 vadeli 7.000,00 TL bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Davalı, davaya konu bonoya ciro yoluyla hamil olmuştur. Davacı, bono fotokopisini dosyaya sunarak boş olan bazı kısımların sonradan doldurulmuş olduğunu ileri sürmüş ve ayrıca senet bedelini lehdara ödediğini iddia ederek borçlu bulunulmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir. T.T.K.nun 592 nci maddesi uyarınca açığa senet düzenlenmesi mümkündür. Senedin boş olan kısımlarının sonradan anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiği iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerekir.

Davacı bu hususta yazılı delil sunamamıştır. Ödeme iddiası ise şahsi defilerden olduğundan iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemez. Bu durumda mahkemece T.T.K.nun 599 uncu maddesi uyarınca davalının iddiaya konu ödemeyi bile bile senedi iktisap edip etmediği, başka bir anlatımla kötüniyetli hamil olup olmadığı yönünden araştırma ve inceleme yapılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 27.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.