Etiket arşivi: VERİLMEZ

Danıştay İdare ve Vergi Daireleri Kararları • AYNI SUÇTAN,HEM DİSİPLİN CEZASI,AYRICA SÜRGÜN CEZAS VERİLMEZ

Aynı fiile ,hem disiplin cezası hem de yer değiştirme olmaz

Öncelikle işlenilen suç sabit bile olsa bir suça iki ceza hukuka aykırıdır. Bu şartlarda soruşturma sonucu yer değişikliği yapılan (sürgün) olan, 3 yıl aynı yere tayin isteyemez, Maaşla ödüle teklif edilemez, görevde yükselemez. Bu durumda idare sürgünün tedbir olduğunu savunmakta haksızdır.

Bu durumda, çeşitli fiilleri nedeniyle aylıktan kesim cezası ile cezalandırılan kişilerin aynı fiiller nedeniyle bir de atama işlemine tabi tutulmasının kendisine ikinci bir disiplin cezası verilmesi anlamına geleceği yönünde Adana 1. İdare Mahkemesinin 2011/506 Esas, 2011/1819 Karar ve 05.12.2011 tarihli kararı da bu yöndedir. Adana 1. İdare Mahkemesinin bu kararının gerekçesinde; "Memurların naklen atanmaları konusunda idareye takdir yetkisi tanındığı açık olup, bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek yapılabileceği fakat davacının atanmasında kamu yararı ve hizmet gereklerinin gözetilmediği ayrıca Atama işleminde kamu hizmetinin etkin ve verimli işlemesi amacı dışında bir başka amacın bulunmaması ve atama işlemlerinin bir alt ceza gibi uygulanmaması gerektiğinden ihtar ve aylıktan kesim cezası ile cezalandırıldığı anlaşılan davacının aynı fiiller nedeniyle bir de atama işlemine tabi tutulmasının kendisine ikinci bir disiplin cezası verilmesi anlamına geleceği görüşüyle dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamıştır." ifadelerine yer verilmiştir.

Bu karar Danıştay 2. Dairesinin 2012/2577 Esas ve 2014/12119 sayılı kararı ile de onanmıştır.

Dolayısıyla hem disiplin cezası verilmesinin yanında ikinci bir ceza olarak yer değiştirme uygulanarak büyük bir hata yapılmaktadır.

Çünkü, Kamu görevlilerinin görev ve görev yerlerini değiştirme konusunda idarelere tanınan takdir yetkisinin kamu yararı amacına ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılması zorunlu olup; bu hususun sağlanması için de idarenin takdir yetkisi içinde tesis ettiği işlemlerde hukuken geçerli nedenlere dayanması gereklidir.

Zorunlu görev yeri değişikliklerinin bir cezalandırma aracı olarak kullanılması, eğitim çalışanlarının görev güvencelerini tümüyle ortadan kaldırabilecek boyutlara ulaşmıştır.

İşin bu yönü kişiseldir. İstek dışı yer değişikliklerinin kamuyu, kamu yararını ilgilendiren yönü de vardır. Gözlemlerimiz, deneyimlerimiz ve eğitim çalışanları ile olan yakın ilişkilerimiz, bizi, isteği dışında her an görev yerinin değiştirilebileceğini düşünen bir eğitim çalışanın çalışma isteğinin, dolayısıyla iş veriminin önemli oranda azaldığı sonucuna götürmektedir. Bu nedenle kamunun gördüğü zarar, somut olarak saptanamasa bile, kolaylıkla kestirilebilir. Öyle ise, istek dışı görev yeri değişiklikleri neden bu yoğunluktadır? Sorunun doğru yanıtı, çözümünün de ilk adımıdır.

Zorunlu görev yeri değişikliklerinin düzenlemelere yansıyan gerekçesi, kamunun ve görev yeri değiştirilenin zarara uğramasının önlenmesidir. Bu gerekçe, görev yeri değişiklikleri ile kimi olumsuz davranışlar önlenebilecekse doğru sayılabilir.

Oysa görev yeri değişiklikleri ile önlenemeyecek olumsuz eylem, davranış ve uygulamalar, önlenebilenler yanında önemsiz kalır. Disiplin yaptırımı uygulanmasını gerektiren eylemlerin tümüne yakın bölümü, yer değiştirme gerekçesi olarak kullanılmaktadır. Bu yaygın uygulama, her şeyden önce yasa koyucunun amacı ile çelişmektedir.

Çünkü kamu görevlilerine uygulanacak disiplin yaptırımlarını belirlerken yasa koyucunun gerçekleştirmek istediği amaç, disiplin kurallarına aykırı eylemlerin önlenmesidir. Söz konusu eylemlerin önlenmesi için disiplin cezaları dışında (zorunlu görev yeri değişikliği türünden) bir araca başvurulması, belli bir amaca ulaşmak için yasanın ve hukukun öngörmediği bir aracın kullanılması niteliğindedir.

O nedenledir ki yönetim hukuku ilkeleri, zorunlu yer değişikliklerinin cezalandırma aracı olarak kullanılmasına izin vermemektedir. Ne var ki eğitim bürokrasisi, yönetim hukuku ilkelerinin neye izin verdiğine, neye vermediğine bakmamaktadır.

Onun içindir ki hukuka aykırı uygulamalar, her geçen gün azalacağına artmaktadır. Her zorunlu yer değiştirme işleminin yargıya götürülmesi, o işlemlerin sözünü ettiğimiz yönetim hukuku ilkelerine uygun olup olmadığının saptanması, sonu gelmez uyuşmazlıklara yol açmakta ve çalışma barışını ortadan kaldırmaktadır.

29.06.1930 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 1702 sayılı "İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun"un, 19.01.1943 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4357 sayılı "Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı ile Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun"un ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun hiçbir yerinde zorunlu yer değişikliği ile ilgili bir ceza bulunmaktadır.

Fakat; 5442 sayılı İl Yönetim Yasasının 8/C fıkrası Madde 8 – Yetiştirme ve ikmal kaynakları Bakanlıklar veya tüzel kişiliği haiz genel müdürlüklere bağlı olup il genel teşkilatı içinde birden fazla istihdam yerleri bulunan meslek, fen ve uzmanlık kadrolarına dahil görevlerden: A) İlçe idare şube başkanı sıfatını haiz olanlarla il merkezinde Devlet gelir, giderlerinin ve mallarının tahakkuk, tahsil, ödeme ve idaresiyle ilgili ikinci derecedeki müdürler, şube şefleri ve kontrol memurları, nakit muhasipleriyle, lise, orta ve o derecelerdeki okul müdür ve öğretmenleri, hastaneler mütehassıs hekimleri, Bakanlıklar veya tüzelkişiliği haiz genel müdürlükler tarafından tayin edilirler. B) Bunun dışında kalan bütün memurlar Bakanlıklar veya tüzelkişiliği haiz genel müdürlükler tarafından valilik emrine tayin edilerek il idare şube başkanının inhası üzerine valiler tarafından istihdam yerleri tespit olunur; C) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bütün memurların lüzumu halinde il içinde nakil ve tahvilleri mensup olduğu il idare şube başkanlarının inhası üzerine valiler tarafından icra edilmekle beraber mensup oldukları Bakanlıklar veya genel müdürlüklere sebepleriyle bildirilir. denilmektedir. Anılan madde ile naklen atama konusunda idareye takdir yetkisi tanındığı açıktır. Ancak tanınan takdir yetkisi kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlıdır ve idareler personelin nakli konusunda tesis ettikleri işlemleri somut ve hukuken kabul edilebilecek somut nedenlere dayandırmak zorundadır.

T. C.

ADANA

1. İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO : 2011/506

KARAR NO : 2011/1819

DAVACI………… : MEHMET ERBAKICI ADINA TÜRK EĞİTİM SEN

VEKİLİ ………….: AV. MUHSİN ÖZKALE

İnönü Cad. Günep Plaza Kat:1 No:102 /ADANA

DAVALI ………….: OSMANİYE VALİLİĞİ – OSMANİYE

DAVANIN ÖZETİ : Osmaniye Anadolu Lisesinde öğretmen olarak görev yapan davacının hakkında başlatılan soruşturma neticesinde Düziçi 75. Yıl Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde öğretmen olarak atanmasına ilişkin 02/03/2011 tarih ve 3476 sayılı işlemin; soruşturma sonucu verilen disiplin cezalarına karşı sağlık sorunları yaşaması nedeniyle dava açamadığı, kendisini şikayet eden öğrencilere sadece nasihatta bulunduğu, bu kişilerin kimler olduğunu bildiği halde sınıfın geneline konuştuğu,öğrenci notları incelendiğinde hepsinin başarılı olduğunun görüleceği,kendisinin başarılı bir eğitimci olduğu,sicil notlarının yüksek olduğu,hakkında ileri sürülen ancak sübuta ermeyen iddialar nedeniyle atanmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Hakkında açılan soruşturma sonucu getirilen teklife dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Adana 1. İdare Mahkemesi’nce duruşma için önceden belirlenen 02/12/2011 tarihinde, davacı vekili Av. Muhsin ÖZKALE’nin ve davalı idareyi temsilen Bayram KAYMAK’ın geldiği görüldü, taraflara usulüne uygun olarak söz verilip açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi, davalı idarelerin usule ilişkin süre itirazı yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi, dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:

Dava; Osmaniye Anadolu Lisesinde öğretmen olarak görev yapan davacının hakkında başlatılan soruşturma neticesinde Düziçi 75. Yıl Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde öğretmen olarak atanmasına 02/03/2011 tarih ve 3476 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 71/2 nci maddesinde, kurumların, memurlarını meslekleri ile ilgili sınıftan genel idare hizmetleri sınıfına veya genel idare hizmetleri sınıfından meslekleri ile ilgili sınıfa, görev ve ünvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle atayabilecekleri hükme bağlanmış; aynı Kanunun 76. maddesinin 1. fıkrasında "Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler." hükmüne yer verilmiştir.

Bu madde ile memurların naklen atanmaları konusunda idareye takdir yetkisi tanındığı açık olup, bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince saptanması halinde, sözü edilen bu durumun dava konusu idari işlemin neden ve amaç yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği yerleşmiş yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden, Osmaniye Anadolu Lisesinde Kimya Öğretmeni olarak görev yapan davacı hakkında bazı öğrenci velilerinin yapmış olduğu şikayet üzerine açılan soruşturmada davacının Kimya dersi konularını planlanan süreden az zamanda anlatıp önce bitirdiği, kağıtlarını öğrencilere göstermediği, öğrencilere "şikayet ettiniz de elinize ne geçti? Sizin bu yaptığınız adiliktir gerzekler, bana okulda hiçbir b.. yapamazlar, şikayet edenleri biliyorum onlara yapacağımı biliyorum. Ben saati 80 liradan ders veren adamım, bunu mu istiyorsunuz" gibi sözler söylediği iddiasıyla ilgili olarak 30 kişilik mevcudu bulunan 11/A sınıfından 9 öğrencinin ifadesine başvurulduğu, bu öğrencilerden 4’ünün velisinin soruşturmaya konu şikayet başvurusunda bulunmuş oldukları, diğer 5 kişinin ise davacıya isnat edilen hususları doğrulayarak ders konularını planlanandan az sürede anlattığı, yazılı kağıtlarını göstermediği, bu yöndeki şikayetlerini müdüre iletmeleri üzerine davacının yukarda belirtildiği şekilde kendilerine hakaret ettiğini söyledikleri, bu öğrenciler dışında diğer öğrencilerin ifadesine başvurulmadığı, okul müdürü ve rehber öğretmenince ders konularının planlanandan daha az sürede bitirildiği konusunda öğrencilerden şikayet geldiğinin doğrulandığı ancak hakaret içeren sözleriyle ilgili olarak bu konuda kendilerine bir şikayetin gelmediğini belirttikleri görülmüştür.

Olayda, geçirdiği soruşturma sonucunda davacının 11/A sınıfında kimya dersi konularını planlanan süreden kısa zamanda anlatıp, yazılı kağıtlarını göstermemesine ilişkin fiilinin sübuta erdiği ile bu fiilin ihtar cezasını gerektirdiği, söylediği sözleri nedeniyle sübut bulan fiilinin ise 657 sayılı Yasanın 125/C-ı maddesi kapsamında 1/30 oranında aylıktan kesim cezasını gerektirdiği belirtilerek, ayrıca davacının okuldaki güven, itibar ve saygınlığı azaltıcı bu davranışlarının çalışma ortamındaki iklimi etkileyeceğinden il içerisinde başka bir okula atanmasının uygun olacağı yönündeki teklifin getirildiği, anılan teklif üzerine de davacının Merkez Osmaniye Anadolu Lisesinden Düziçi İlçesi, 75. Yıl Teknik ve Endüstri Meslek Lisesine atandığı görülmektedir.

Atama işleminde kamu hizmetinin etkin ve verimli işlemesi amacı dışında bir başka amacın bulunmaması ve atama işlemlerinin bir alt ceza gibi uygulanmaması gerekmektedir.

Bu durumda, anılan fiilleri nedeniyle ihtar ve aylıktan kesim cezası ile cezalandırıldığı anlaşılan davacının aynı fiiller nedeniyle bir de atama işlemine tabi tutulmasının kendisine ikinci bir disiplin cezası verilmesi anlamına geleceği görüşüyle dava konusu işlemde hukuka uyarılık bulunmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, d ava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 120,00 TL yargılama gideri ile kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan 1100,00 TL avukatlık ücretinin davalı idarece davacı ya ödenmesine, artan posta ücretinin kararın kesinleşmesinden sonra isteği halinde davacıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere 05/12/2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

AZLIK OYU :

Davacının ders konularını planlanan süreden önce bitirmesi ve bu durumun öğrencilerce müdüre şikayet edilmesi üzerine öğrencilere söylemiş olduğu sözler nedeniyle kendisine her ne kadar disiplin cezası verilmiş ise de, Anadolu Lisesinde öğrenim gören öğrencilerin sınava tabi tutularak bu okulda öğrenim görmeye hak kazandıkları bu nedenle de etkin ve kaliteli bir eğitim almanın her öğrenci kadar bu öğrencilerin de haklı birer talepleri olduğu düşüncesiyle kendisi hakkındaki şikayetler üzerine bu şikayetlerin giderimi yolunda bir çalışma yapmak yerine soruşturma sırasında alınan ifadelerden öğrencilere hakaret ettiği anlaşılan davacının görev yaptığı okulda etkin ve verimli bir performans sergilemesinin mümkün olmadığı görüşüyle işlemin iptali yolundaki çoğunluk görüşüne karşıyım.

Üye
NURDAN YALÇIN
101124

DANIŞTAY KARARI
Resim

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 10 Şub 2015, 14:47


1400TL aylık geliri ve arsası bulunan boşanan kadına MK 175.md gereğince nafaka verilmez

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi

2012/13502 esas sayılı ve 2013/207 karar sayılı 14.1.2013 karar tarihli kararı

* YOKSULLUK NAFAKASI ( Davalı Kadının Bir Arsası ve Bir Kooperatif Hissesi İle Aylık 1400 TL Gelirinin Bulunduğunun Delillerden ve Yapılan Zabıta Soruşturmasından Anlaşıldığı/Zabıta Soruşturmasına Davalı Tarafça Karşı Çıkılmadığı – İsteğin Reddi Gerektiği )

* BOŞANMA İLE YOKSULLUĞA DÜŞMEYECEK OLMAK ( Davalının Tesbit Edilen Mali Durumuna Göre Düzenli Sürekli ve Yeterli Geliri İle Malvarlığı Bulunduğu – Yoksulluk Nafakası İsteğinin Reddi Gerektiği )

*KADININ BOŞANMA İLE YOKSULLUĞA DÜŞMEYECEK OLMASI ( Davalı Kadının Bir Arsası ve Bir Kooperatif Hissesi İle Aylık 1400 TL Gelirinin Bulunduğu – Davalının Tesbit Edilen Mali Durumuna Göre Düzenli Sürekli ve Yeterli Geliri İle Malvarlığı Bulunduğu )

4721/m.175

ÖZET : Toplanan deliller ve yapılan zabıta soruşturmasından davalı kadının bir arsası ve bir kooperatif hissesi ile aylık 1400 TL gelirinin bulunduğu, buna ilişkin yapılan zabıta soruşturmasına davalı tarafça karşı çıkılmadığı, davalının tesbit edilen mali durumuna göre düzenli, sürekli ve yeterli geliri ile malvarlığı bulunduğu, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmeyeceği anlaşılmaktadır. Davalının yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Toplanan deliller ve yapılan zabıta soruşturmasından davalı kadının bir arsası ve bir kooperatif hissesi ile aylık 1400 TL gelirinin bulunduğu, buna ilişkin yapılan zabıta soruşturmasına davalı tarafça karşı çıkılmadığı, davalının tesbit edilen mali durumuna göre düzenli, sürekli ve yeterli geliri ile malvarlığı bulunduğu, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmeyeceği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları gerçekleşmediğinden, davalının yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekirken, davalı yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru görüşmemiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz ilam harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 90.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, 14.01.2013 tarihinde karar verildi.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Esas: 2009/12030, Karar: 2009/13303 -İDDİANAMEDE GÖSTERİLMEYEN SUÇLA İLGİLİ CEZA VERİLMEZ

Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Esas: 2009/12030, Karar: 2009/13303 İçtihat

Özet

 

İddianame içeriğine göre sanık hakkında, nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçundan kamu davası açılmamıştır. İddianamede, ikame olunan kamu davasına konu resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin olayın açıklanmasında bu konuya da değinilmiş olması, sanık hakkında nitelikli dolandırıcılığa teşebbüsten kamu davası açıldığının kabulünü doğuramaz. Aksinin kabulü, hangi eylemden dolayı dava açıldığı ve hangi iddiaya karşı savunma yapılacağı hususunda karışıklığa neden olacaktır.

 

(Karar Tarihi : 01.12.2009)

 

"Rüşvet almak, rüşvet vermek ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıklar Z____ U____, O____ C____ ve Ö____ Y____ M____'in yapılan yargılanmaları sonunda; sanık O____'ın rüşvet almak suçundan beraetine, resmi belgede sahtecilik suçundan açılan davada eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabulüyle mahkümiyetine, sanık Z____'in atılı rüşvet almak ve resmi belgede sahtecilik suçundan açılan davada sahtecilik eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabulüyle her iki suçtan mahkümiyetine, sanık Ö____ Y____'in ise rüşvet vermek ve resmi belgede sahtecilik suçlarından açılan davada sahtecilik eyleminin nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçunu oluşturduğunun kabulüyle iki suçtan mahkümiyetine dair, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 25.03.2008 gün ve 2007/232 Esas, 2008/98 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar müdafiileri ve o yer C.Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü: 

 

Delillerle iddia ve savunma duruşma gözönünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazlarının reddiyle, sanık Z____ hakkında rüşvet almak, sanık Ö____ hakkında ise rüşvet verme suçlarından kurulan mahkümiyet hükümlerinin ONANMASINA, 

 

Sanıklar O____ ve Z____ haklarında görevi kötüye kullanmak, sanık Ö____ hakkında ise nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri ile sanık O____ hakkında rüşvet almak suçundan kurulan beraet hükmünün yapılan temyiz incelemesinde; 

 

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, 

 

Ancak; 

 

Dosya içeriği ve toplanan deliller karşısında; sanık O____'ın diğer sanık Z____ ile birlikte hareket ederek sanık Ö____'ün olay yerinde kaza yapmadığını anladıkları halde, tutanak tanzim ederlerken "Bu oto burada kaza yapmışa benzemiyor, biz sana iyilik yapıyoruz, sen de bize gerekli iyiliği yapar görürsün" diyerek rüşvet istemeleri üzerine sanık Ö____'ün de bu teklifi kabul ederek 190 TL. rüşvet verdiği, sanıkların da aldığı ve rüşvet anlaşması üzerine sahte trafik kazası müracaat ve görgü tespit tutanağı düzenlediklerinin anlaşılması karşısında sanıkların içeriği itibariyle resmi belgede sahtecilik suçundan, sanık O____'ın ise ayrıca rüşvet alma suçundan mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde suç vasfında da yanılgıya düşülerek sanıklar O____ ve Z____'in görevi kötüye kullanma, sanık Ö____'ün nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçundan mahkumiyetlerine, sanık O____'ın ise rüşvet alma suçundan beraatine karar verilmesi, 

 

Kabule göre de; 

 

İddianame içeriğine göre sanık Ö____ Y____ hakkında nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçundan dolayı kamu davası açılmadığı, dava konusu edilen resmi belgede sahtecilik olayının açıklanması sırasında bu olaydan söz edilmesinin kamu davası açıldığı anlamına gelmeyeceği, iddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan bağımsız olarak açıklanıp belirtilmesinin gerektiği, aksine uygulamanın hangi eylemden dolayı dava açıldığı ve hangi iddiaya karşı savunma yapılacağı hususunda karışıklığa neden olacağı nazara alınmadan ve CMK.nun 225/1. maddesinin "Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir" hükmüne aykırı biçimde mahkümiyet kararı verilmesi, 

 

Sanıklara görevi kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarından adli para cezasına hükmedildiği halde 5237 sayılı TCK m.53'teki hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi ve sanıklar O____ ile Z____'in görevi kötüye kullanma suçunu 5237 sayılı TCK m.53/1-a daki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlemelerine rağmen haklarında anılan kanunun 53/5. maddesinin uygulanmaması, 

 

KARAR : Kanuna aykırı, sanıklar müdafiileri ve o yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

 

 

İlgili Mevzuat Hükmü : 

Ceza Muhakemesi Kanunu MADDE 225 :

(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. 

 

(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.