Etiket arşivi: verilmiş

YARGITAY 19. C.D. E: 2015/2092 K: 2015/1175 * İŞYERİ İÇİN VERİLMİŞ ARAMA KARARIYLA BİLGİSAYARLARIN ARANMASI HUKUKA AYKIRIDIR.

 

YARGITAY

19. Ceza Dairesi

Esas: 2015/2092

Karar: 2015/1175

 

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

 

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

 

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

 

Müşteki vekilinin şikayeti üzerine başlatılan soruşturmada, …1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 21/08/2009 tarihli, 2009/1034 D. İş sayılı kararında, CMK'nın 119. maddesi uyarınca sanık tarafından işletilen iki ayrı işyerinde arama yapılmasına karar verilmesine karşın, aynı işyerinde bulunan bilgisayarlar üzerinde arama yapılabilmesine olanak tanıyan CMK'nın 134. maddesine göre verilmiş bir arama kararı bulunmadığı anlaşılmakla, işyerinde bulunan bilgisayarlar üzerinde yapılan arama sonucunda elkonulan ve içerisinde müşteki firmaya ait lisanssız yazılımların olduğu belirtilen harddiskler ve CD'ler hukuka aykırı delil niteliğinde olup hükme esas alınamayacağından, sanık hakkında verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun görülmekle, 

 

Eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, temyiz davasının esastan reddiyle hükmün onanmasına, 06/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Usulsüz tebligatla verilmiş olan karar, kesinleşme şerhi olsa bile hukuki sonuç doğurmaz.

Yargıtay  3. Hukuk Dairesi

2009/00529 esas sayılı
2009/03139 karar sayılı
02.03.2009 tarihli

DAVA
TEBLİGAT HUKUKU USULSÜZ TEBLİGAT YARGILAMANIN YENİLENMESİ USULSÜZ TEBLİGAT SONUCU VERİLEN HÜKMÜN GEÇERSİZLİĞİ

ÖZET: Taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunma için mahkemeye çağrılmadıkça mahkemece karar verilemez.

Usulsüz tebligatla verilmiş olan karar, kesinleşme şerhi olsa bile hukuki sonuç doğurmaz.

Dava öğrenildikten sonra, verilen kararın hukuki sonucu olmadığından yargılamanın yenilenmesi değil, kararın temyizi istenebilir.

Dava dilekçesinde yargılamanın yenilenmesine karar verilmesine masraflarla birlikte davalı taraftan istenilmiştir. Mahkemece, dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulü ile esasın bu şekilde kapatılarak dosyanın Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY KARARI

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davacı dava dilekçesinde, taraflar arasında ecrimisil davasının görülüp karara bağlandığını, kararın kesinleştiğini, ancak o davada olan bu dosya davacısına askerde olduğu bir sırada tebligat kanununa aykırı bir şekilde usulsüz tebligat yaptırıldığını, savunma hakkının kısıtlandığını ve davanın yokluğunda bitirildiğini, kendisinin icra aşamasında davadan haberdar olduğunu ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ile ecrimisil davasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu, ecrimisil davasında tebligatların usulüne uygun olarak yapılmadığı, usulsüz tebligatlar sonucunda kararın kesinleşmesinin de mümkün olamayacağı, dolayısıyla ortada kesinleşen bir karar bulunmadığından yargılamanın yenilenmesi şartlarının oluşmadığı, ancak davacının icra aşamasında ecrimisil davası ve kararından 24.09.2008 gününde haberdar olduğu, 06.10.2008 gününde de yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, tebligatın (öğrenmenin) henüz yeni olduğu, bu itibarla da dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulüne karar verilmek gerektiğinden bahisle, dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulüne, esasın bu şekilde kapatılmasına, dosyanın ilgili Yargıtay Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davalı (Vakıflar İdaresi) tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı dava dilekçesinde ecrimisil davasının görüldüğü sırada askerde olduğunu, usulsüz ve geçersiz tebligatlar sonucunda davanın yokluğunda bitirildiğini, usulsüz kesinleştirme yapıldığını ileri sürerek yargılamanın yenilenmesini istemiştir.

Dava dilekçesinin tebliğine ilişkin tebligat “davalının gösterilen adresten ayrıldığı, yeni adresinin bilinmediği” gerekçesiyle muhtar tasdikiyle iade edilmiş, sonraki safhadaki zabıta araştırması yazı cevabına göre “söz konusu adrese ait binanın yıkıldığı davalının bu adresi yaklaşık beş yıl kadar önce terk ettiği, çevreden sorulduğunda da yeni adresini bilenin bulunmadığı” bildirilmiş, bunun üzerine de mahkemece başka adres araştırılması yapılmamış, dava dilekçesi ve karar ilanen tebliğ edilmiştir.

Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresine yapılır. Adreste bulunmama halinde, tebliğ memuru bulunabileceği yeri araştırır, bulamazsa durumu köy muhtarlığına doğruluğunu onaylatarak tespit etmeli (Tebligat Tüzüğü 28. md.) ve bu durumu da tebliği çıkaran kuruluşa bildirmelidir. Gösterilen adreste tebligat yapılmayan durumda, tebligat çıkaran merci tarafından memurların ve diğer meslek ve sanat erbabının adresleri, mensup oldukları teşkilattan, avukatlarınki Barodan veya Adliye Vekaleti’nden, askeri şahısların adresleri Askerlik Şubesi, Mülki Müdafaa Vekaleti gibi salahiyetli mercilerden sorulur. (Tebligat Tüzüğü 13. md.) Belirtilen özel ve resmi kuruluşların içinde adres tespitinin yapılabileceği Nüfus, Tapu İdareleri, Belediye, Sivil Savunma gibi kuruluşlar da yer almaktadır. Adres araştırmasının sadece zabıtaya yapılan bir inceleme ile sınırlı tutulması Tebligat Tüzüğü’nün 13. maddesine aykırıdır.

Tebligat Tüzüğü’nün 13. maddesine uygun bir inceleme ve soruşturmayı kapsamayan adres araştırılmasıyla yetinilip, adresin meçhul olduğu kabul edilerek tebligatın ilanen yapılması davada davalının savunması hakkını kısıtlar. O nedenle adres araştırmasının titizlikle yapılması zorunludur. HUMK’un 73. maddesi gereğince taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunma için mahkemeye çağrılmadıkça mahkemece karar verilemez. Davacının adres araştırmasının Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümlerine uygun olarak yapılmadığı anlaşıldığından mahkeme kararının hukuken kesinleşmiş olduğu kabul edilemez ve mahkemece verilen kesinleşme şerhi de bu nedenle hukuki sonuç yaratmaz. Mahkemenin bu yöndeki saptaması doğrudur.

Ancak, davacı dava dilekçesinde açıkça HUMK’un 445. ve devamı maddeleri gereği, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğundan bu talep doğrultusunda inceleme yapılıp, karar vermek gerekir.

HUMK’un 445/1. maddesi gereğince ancak kesinleşmiş kararlar hakkında yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulabilir. Olayımızda ortada kesinleşmiş bir karar yoktur. Ayrıca davacı, karşı tarafın tebligata yarar açık adresini bildiği halde hileye başvurarak dava dilekçesinde yanlış adres göstermek suretiyle ilanen tebligatla yokluğunda yargılamanın bitirilip kesinleşmesini sağladığını da ileri sürmemiştir. Bu nedenle yargılamanın yenilenmesi talebinin dinlenemeyeceği açıktır.

Bu durumda yargılamanın yenilenmesi istenilen ecrimisil dosyasının davalısı olan bu dosya davacısına ecrimisil hükmünün Tebligat Yasası’na uygun bir şekilde tebliğ edilerek sonucuna göre o dosya üzerinden işlem yapılması gerekir. O nedenle karar kesinleşmeden açılan yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkin davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekirken, dava dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabulüne karar verilip esasen kapatılması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Bozma nedenine göre diğer temyiz nedenlerinin incelenmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve şimdilik diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.03.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

kararevi.com