Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • İNANÇ SÖZLEŞMESİ,MUVAAZALI SATIŞ,ŞAHSİ HAK BELGESİ

T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 1996/3150
KARAR NO. 1996/3557
KARAR T. 20.5.1996

> İNANÇ SÖZLEŞMESİ–TAPU İPTALİ VE TESCİL–MUVAZAALI SATIŞ –ŞAHSİ HAK BELGESİ

743/m.932

ÖZET : İnanç sözleşmesinin ispatı için iki taraf arasında yazılı bir sözleşmenin varlığı yeterlidir.

DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.01.1994 gününde verilen dilekçe ile tapuya dayalı elatmanın önlenmesi, ve ecrimisil karşı davada ise tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde bedelin iadesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; takip edilmediğinden elatmanın önlenmesi davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karşı tapu iptali ve tescil davasının reddine dair verilen 29.12.1995 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı Adem, karşı davasında Yugoslavya’da otururken yengesi bulunan ve Türk vatandaşı olan Hürrem’e onun adına fakat kendi hesabına bir daire almak üzere para gönderdiğini, sözleşmeye göre gönderilen para ile Hürrem daireyi önce adına alacak sonrada özde malik bulunan Adem’e tapudan onun Türk vatandaşı olmasını müteakip ferağ verecektir. Hürrem taşınmazı almış, davacı Adem de Türk vatandaşı olmuş buna rağmen tapuyu Adem’e intikal ettirmeden Mahmut Karakoç’a muvazaalı olarak satmış olduğundan davacı inanç sözleşmesi ve muvazaaya dayanarak tapu iptali ve tescil istemiştir. Mahmut Karakoç dava devam ederken bu taşınmazı Tufan Kaya’ya tapudan devrettiğinden HUMK.nun 186. maddesine dayanarak Tufan davaya dahil edilmiştir. Mahkeme resmi senetle satış işlemi yapılmadığından dolayı davayı reddetmiş, hükmü Adem temyize getirmiştir.

Dava inanç sözleşmesi ve muvazaa iddiası ile açılmıştır. İnanç sözleşmesinin kanıtlanması için 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca Adem ile Hürrem arasında yapılmış yazılı bir sözleşme bulunması kafidir. Hürrem’in Mahmut Karakoç’a davacının şahsi hakkını boşa çıkartmak amacıyla ve muvazaalı olarak tapudan taşınmaz satışının muvazaalı olduğuna dair davacının iddiasını her türlü delille kanıtlaması mümkündür. Ayrıca bu dava devam ederken Mahmut Karakoç’un da tapudan vaki deviri aynı usullerle muvazaayı ispatı ile gerçek bir satış olmadığı kanıtlanabilir. 31.08.1987 tarihli Adem ile Hürrem arasında geçen bir adi yazılı belge bulunmaktadır. Bu yazılı belgede Hürrem’in de, Adem’in de imzası vardır. O halde davacı Hürrem ile Adem arasında inanç sözleşmesini ispata yarar bir yazılı belge mevcuttur. Bunun bir şahsi hak belgesi olarak değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca Mahmut Karakoç’un Hürrem aleyhine adi takip yaparak icrada kovuşturduğu ve de Hürrem’e gelerek Mahmut’un yapmış olduğu takibi kabul ettiği ve tapudan ferağ verme yolunu yeğleyerek Hürrem’in Mahmut Karakoç’a taşınmazın intikalini sağladığı anlaşılmıştır. Bütün bunların yani Mahmut Karakoç ve Tufan Kaya’ya tapudan olan geçişlerin muvazaalı olduğunu davacı bu işlemlerde üçüncü şahıs durumunda olduğu için her türlü delille kanıtlayabilir. Bu imkanın ona tanınması gerekir. Bunlar üzerinde durulmadan Hürrem ile Adem arasında resmi şekilde düzenlenmiş sözleşme bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 20.5.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Pzr Mar 08, 2015 5:24 pm


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir