Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • TACİRLER ARASINDAKİ YETKİ SÖZLEŞMESİNİN HÜKÜM VE SONUÇLARI

YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/7882
KARAR: 2013/17771

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun, diğer itirazları ile birlikte Kadıköy/İstanbul İcra Müdürlüğü’nün yetkili olduğunu belirterek yetki itirazı ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece takip konusu bonoda Ankara Mahkemelerinin yetkili kılındığı gerekçesi ile yetki itirazının reddine karar verildiği görülmektedir.

İİK.nun 50.maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK’nun yetkiye dair hükümleri gereğince, bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK. 6.md.), bonoda öngörülen ödeme yerinde, ancak TTK’nun 689/3. maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, tanzim yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden, bononun tanzim yerinde icra takibi yapılabilir.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile yürürlükten kaldırılan 1086 Sayılı HUMK.nun 22. maddesinde, tarafların yetki sözleşmesi yapmak suretiyle yetkili olmayan bir mahkemenin yetkisini kabul edebilecekleri, buna göre, tüzel kişilerin yanında gerçek kişilerin de yetki sözleşmesi yapabilecekleri düzenlenmiş bulunmaktaydı.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.

Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırdedilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, yeni düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir.

Sözkonusu düzenleme ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka husus da, yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması aranmıştır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlatılmak istenen, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;

Alacaklının 25/04/2007 tanzim ve 28/09/2009 vade tarihli bonoya dayalı olarak 21/10/2011 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe başladığı, ödeme emrinin 16/01/2012 tarihinde tebliği üzerine borçlunun yasal süresinde icra mahkemesi nezdinde yetkiye ve borca itiraz ettiği görülmektedir. Bu durumda, HMK.nun 448.maddesi gereğince, bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla (olayımızda tamamlanmış bir iş bulunmadığından) derhal uygulanacağı ilkesi de dikkate alınarak, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK.nun 17. maddesi muvacehesinde itirazın değerlendirilmesi gerekmektedir.

O halde mahkemece, takip tarihi itibariyle uygulanması gereken HMK.nun 17. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmadıkları araştırılıp, gösterecekleri deliller toplanarak, takip dayanağı bonodaki yetki şartının geçerli olup olmadığının, ayrıca borçlunun yerleşim yeri ve bononun tanzim yerinin de Ankara olmadığı (Kadıköy/İstanbul olduğu) hususu da gözetilerek yetki itirazının değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ve yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun yetkiye yönelik temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre borçlunun sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 04 Oca 2015, 02:05


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir