AĞIR YA DA EŞİT KUSUR / BOŞANMADA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

T.C.
YARGITAY
İkinci Hukuk Dairesi
E: 2006/3442
K: 2006/9603
T: 15.6.2006
AĞIR YA DA EŞİT KUSUR
BOŞANMADA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 4]
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 174]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 42]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 43]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 44]
818 s. BORÇLAR KANUNU [Madde 49]
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih ve numarası gösterilen hüküm kusur, nafaka, tazminat, faiz, velayet ve kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davalı koca daha ağır kusurludur. Tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışındaki temyiz itirazları yersizdir.
2- Dosyadaki belge ve bilgilere göre kadının G. Ajansta çalıştığı ileri sürülmüştür. Davacının gelirinin zabıta marifetiyle araştırılıp bu gelirin kendisine yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı tartışılmadan eksik inceleme ile yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
3- Tarafların tesbit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran kadın yararına hükmolunan maddi tazminat fazladır. Türk Medeni Kanunun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Borçlar Kanununun 42. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat ( TMK. md. 174/1 ) takdiri gerekirken yazılı şeklide hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
4- Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadın ağır yada eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldın teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları ( TMK 4 BK 42. 43. 44. 49 ) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
5- Müşterek çocuklar ile davalı baba arasında Şubat tatilinin tamamının baba yanında geçirecek şekilde şahsi ilişki düzenlenmesi isabetsizdir.
6- Soyadı kullanılmasına izin ve faiz konusunda kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılması da usul ve yasaya aykırıdır. ( HUMK 381,388 İç. BK 10.4.1992 tarih ve 7/4 )
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün 2. 3. 4. 5 ve 6. bentlerde yazılı nedenlerle taraflar yararına BOZULMASINA. tarafların bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının ise 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA. temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.06.2006 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Kısa karar ile gerekçeli karar arasında evlilik soyadının kullanılması ve tazminata faiz istemi konusunda çelişki yaratıldığına ilişkin değerli çoğunluk ile aramızda “görüş birliği” vardır.
Çekişme nedir;
Değerli çoğunluğun kısa karar ile gerekçeli karar “çelişkisine rağmen” işin esasının “diğer yönlerden”incelenebileceğine yönelik düşüncesine katılmıyorum.
“…Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 381/2 maddesi uyarınca kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Bu durumda gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlış da olsa, buna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir. Tefhim edilen kararla gerekçeli kararda aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur. O halde mahkemece yapılacak iş, 10.4.1992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibarettir.”
Dikkat edilecek olursa Dairemin “formüle edilmiş”ilke kararına göre tefhim edilen kararla gerekçeli kararda aykırılık “diğer yönler incelenmeden” ve “tek başına” bozma sebebi olur.
Kaldı ki kısa kararla gerekçeli kararın “çelişik”olması “mutlak bir bozma sebebi” sayılır. ( 10.4.1992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gerekçesi ) 10.4.1992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararına göre sonradan yazılan gerekçeli kararın kısa karara “uygun olması” görüşü konusunda “oybirliği” vardır. 10.4.1992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararına göre yerel mahkeme “önceki kısa kararla bağlı olmaksızın” çelişkiyi kaldırmak suretiyle vicdani kanaatine göre karar verebilir. Öyle ki hakim çelişkiyi gidererek davayı “görev yönünden” ya da “hak düşürücü süreden” bile reddedebilir. ( 10.4.1992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gerekçesi )
“Kısa karar ile gerekçeli kararda hükmün herhangi bir bölümü ile ilgili olarak çelişki yaratılması sonucu bozulması, hüküm maddelerinin “tümünü” ortadan kaldırır. Yeniden verilecek kararda, tüm istekler hakkında yeniden ayrı ayrı karar verilmesini gerektirir. Açıklanan yasal nedenlerle yok hükmünde olan önceki kararda temyiz edilmeyen bölümlerinin kesinleştiğine ilişkin görüş anılan inançları birleştirme kararına aykırıdır. ” ( Y2HD, 28.4.1999, 1986-4284 Ömer Uğur Gençcan Öğreti ve Uygulamada Boşanma. Tazminat, Nafaka, Yetkin Yayınevi. Ankara 2000 II. Cilt, Ankara 2000. Kısaltma GENÇCAN. Boşanma, s. 1509 )
Çelişik kararın gerek “tamamının” gerekse “bir bölümünün” temyiz incelenmesine konu yapılması bu sebeple olanaksızdır. O halde mahkemece yapılacak iş, 10.4.1992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetilerek “yeniden karar” oluşturmaktan ibarettir.
Bu sebeplerle değerli çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
Üye
Ömer Uğur GENÇCAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir