Danıştay İdare ve Vergi Daireleri Kararları • TAM YARGI DAVASININ,İPTAL DAVASI AÇILDIKTAN SONRA AÇIMASI

İdari işlemden ötürü hakları muhtel olan kişilerin, süresinde açacakları iptal davası ile kullanmaları mümkün tazminat talep haklarını, iptal davasının karara bağlanması üzerine kanunda öngörülen süre içinde kullanabilecekleri gibi, iptal davası sonuçlanmadan da ileri sürebilecekleri; ancak, iptal davası sürerken tam yargı davası açılması durumunda, mahkemece iptal davası sonunda verilecek karara kadar davaya bakılmamasının ve bunun bir bekletici sorun sayılmasının gerektiği hakkında.

T.C.
D A N I Ş T A Y
5.DAİRE BAŞKANLIĞI

Esas No :2010/3660
Karar No : 2013/7261
Karar Tarihi: 01.11.2013
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …

Karşı Taraf : Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

İsteğin Özeti : Ankara 8. İdare Mahkemesi’nce verilen 25.02.2010 günlü, E:2009/952; K:2010/261 sayılı kararın dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : F. Betül Yıldız

Düşüncesi : Dava; 15.12.2007 tarihinde yapılan Gelir Uzmanlığı Özel Sınavı’nda 78 puan alan davacının gelir uzmanı kadrosuna geç atanması nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Davacının, 18.03.2009 günlü başvurusunun, 2577 sayılı Yasa’nın 10. maddesi kapsamında bir başvuru olduğu, bu sebeple başvurunun reddine dair 25.03.2009 günlü işlemin iptali ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 25.05.2009 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:

Dava; 15.12.2007 tarihinde yapılan Gelir Uzmanlığı Özel Sınavı’nda 78 puan alarak başarılı olan ancak ataması emsallerine göre geç yapılan davacının, emsallerinin atandığı tarih ile kendisinin atandığı tarih arasında yoksun kaldığı hakların geriye yönelik ödenmesi istemiyle yaptığı

18.03.2009 günlü başvurunun reddine dair 25.03.2009 günlü, 4798 sayılı işlemin iptali ve 11.01.2008 – 05.02.2009 tarihleri arasında mahrum kaldığı parasal hakların yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Ankara 8. İdare Mahkemesi’nce verilen kararla; 15.12.2007 tarihinde yapılan sınav sonucunda ataması yapılan 2500 personel arasına giremediğini, sınavı takiben ve en geç bu sınava göre atamalarının yapıldığı 2008 yılı Ocak ayı içinde öğrendiği açık olan davacının, öğrenme tarihinde işlemeye başlayan yasal dava açma süresi geçtikten çok sonra, atamasının yapıldığından söz ederek, yoksun kaldığı parasal haklarının hak ettiği tarih olan 11.01.2008 tarihi itibarıyla hesaplanarak yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesi istemiyle 18.03.2009 tarihinde yaptığı 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamındaki başvuru, dava açma süresi içinde yapılmadığından, sona ermiş bulunan dava açma süresini yeniden başlatmayacağı gibi, başvurudaki isteminin reddi yolundaki işlemin 2577 sayılı Yasa’nın 10. maddesi kapsamında bağımsız bir işlem kurulması amacına yönelik bir başvuru üzerine kurulmuş bir işlem olarak değerlendirilmesine ve dolayısıyla yeni bir dava açma süresi başlatmasına olanak bulunmaması karşısında, süresinde açılmayan davanın esasının incelenmesi hukuken olanaklı bulunmadığından davanın süre aşımı nedeniyle reddine hükmedilmiştir.

Davacı, davanın süresinde olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12. maddesinde; "İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler." hükmü düzenlenmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; 15.12.2007 tarihinde yapılan Gelir Uzmanlığı Özel Sınavı’nda 78 puan alarak başarılı olan davacının, 02.12.2006 tarihinde yapılan Gelir Uzmanlığı Özel Sınavı’nda başarılı olmalarına rağmen boş kadro bulunmaması nedeniyle ataması yapılmayan kişilerin sınav sonuçlarınm,15.12.2007 tarihinde yapılan Gelir Uzmanlığı Özel Sınavı sonucunda başarılı olanların sınav sonuçları ile birlikte değerlendirilmesi şeklinde sıralama yapılması sebebiyle 2500 kişilik sıralamaya giremeyerek gelir uzmanı olarak atanamadığı, bunun üzerine davacı tarafından; atanmamasına ilişkin işlemin, 2006 sınavı sonucuna göre yapılan atamaların iptali ve yürütmenin durdurulması; ayrıca karma liste uygulamasına imkan veren Gelir İdaresi Başkanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı Personelinin Gelir Uzmanı Olarak Atanmalarında Uygulanacak Usul ve Esaslar’ın 7/2 ve 11/2. maddelerinin iptali istemiyle 11.02.2008 tarihli dilekçe ile Dairemiz nezdinde 2008/3300 esasına kayden dava açtığı, bu davada Dairemizce verilen 22.12.2008 günlü, E:2008/3300 sayılı karar ile; davacının atanmamasına ilişkin işlemin ve 2006 sınavı sonucuna göre yapılan atamaların yürütmesinin durdurulmasına hükmedildiği, ancak kararda davacının atanmamasına ilişkin işlemin yürütmesinin durdurulmasının davacının doğrudan atanması sonucunu doğurmadığı, yalnızca 2007 sınavı sonuçlarının değerlendirileceği yeniden yapılacak sıralama sonucuna göre atanıp atanmayacağının belirleneceğinin vurgulandığı, bu arada Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 17.10.2008 tarih ve YD İtiraz No:2008/745 sayılı kararı ile karma liste uygulamasına imkan veren düzenlemelerin yürütmesinin durdurulduğu ve bu kararın uygulanmasını teminen yeniden yapılan sıralama sonucunda davacının sıralamaya girerek 16.01.2009 tarihinde gelir uzmanı olarak atandığı ve

05.02.2009 tarihinde göreve başladığı, bunun ardından 18.03.2009 tarihinde, emsallerinin atandığı tarih ile kendisinin atandığı tarih arasında yoksun kaldığı hakların geriye yönelik ödenmesi istemiyle davalı idareye başvurduğu, 25.03.2009 tarihli davalı idare işlemiyle başvurusunun reddi üzerine 25.05.2009 tarihinde temyizen incelenen bu davayı açtığı, bu süreç devam ederken Dairemiz nezdinde açtığı davada verilen 12.03.2010 günlü, E:2008/3300; K:2010/1370 sayılı karar ile; davacının atanmamasına ilişkin işlemin iptaline, diğer istemler hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiği, anılan kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Davacının 2007 sınavı sonrasında atanmamasına ilişkin işleme karşı açtığı (ilk) davadan itibaren başlayan süreç kronolojik olarak incelendiğinde; davacının, atamasının yapılmamasına ilişkin işleme karşı, 11.02.2008 tarihinde, süresinde iptal davası açtığı, bu dava devam ederken Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun yukarıda bahsi geçen kararının uygulanmasını teminen gelir uzmanı olarak atanmasının ardından hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanan düzenleme nedeniyle geç atandığını ileri sürerek yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesini istediği, anılan isteminin yerine getirilmemesi üzerine 25.05.2009 tarihinde temyizen incelenen bu davayı açtığı ve bu tarihte, açmış olduğu ilk davanın (iptal davasının) temyizen inceleme aşamasında olduğu görülmektedir.

2577 sayılı Kanun’un 12. maddesine göre, ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem nedeniyle iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilmeleri olanaklı olduğu gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine tam yargı davası açabilmeleri de mümkündür. İdari işlemin iptali istemiyle açılan davanın karara bağlanması, işlemin tebliğinden itibaren açılabilecek tam yargı davasına ilişkin olarak işlemeye başlayan dava açma süresini kesmekte ve kararın tebliği ile ilgiliye yeni bir dava açma süresi tanımakta olup, bu durum önceden mevcut dava açma süresini ortadan kaldırmamaktadır. Bu itibarla, idari işlemden ötürü hakları muhtel olan kişiler, süresinde açacakları iptal davası ile kullanmaları mümkün tazminat talep haklarını, iptal davasının karara bağlanması üzerine Kanunda öngörülen süre içinde kullanabilecekleri gibi iptal davası sonuçlanmadan da ileri sürebileceklerdir. Ancak, iptal davası sürerken tam yargı davası açılması durumda Mahkemece, iptal davası sonunda verilecek karara kadar davaya bakılmaması ve bunun bir bekletici sorun sayılması icap etmektedir.

Bakılan davada, davacı tarafından 15.12.2007 tarihli sınavda başarısız sayılması ve atamasının yapılmamasına ilişkin işlemin iptali istemiyle 11.02.2008 tarihli dilekçe ile Dairemiz nezdinde dava açıldığı, Dairemizin 12.03.2010 günlü, E:2008/3300; K:2010/1370 sayılı kararıyla anılan işlemin iptaline karar verildiği; dolayısıyla söz konusu atamama işleminden kaynaklı parasal haklarının tazmini istemiyle 25.05.2009 tarihinde Ankara 8. İdare Mahkemesi’nde açılan davanın süresinde olduğu anlaşıldığından, Dairemizin söz konusu kararı da göz önünde bulundurularak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle davanın reddi yönünde verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 8. İdare Mahkemesi’nce verilen 25.02.2010 günlü, E:2009/952, K:2010/261 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/c fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 01.11.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Usul ve hukuka uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

GEREKÇEDE KARŞI OY

Düzenleyici işlemlerle ilgili hukuka aykırılıkları saptanarak verilen yargı kararlarından sonra oluşan yeni hukuki durum çerçevesinde ve söz konusu yargı kararlarının sonuçlarından yararlanmaya yönelik olarak yapılan başvuruların, 2577 sayılı Yasa’nın 10. maddesi kapsamında olduğu, dolayısıyla bakılan davada süre aşımı bulunmadığı açık olup, uyuşmazlığın esasının incelenmesine geçilmesi gerekirken süre aşımı bulunduğundan bahisle davanın reddine hükmeden Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle, çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyorum.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 27 Ara 2014, 00:02


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir