İŞ KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT / YAŞLILIK VE ÖLÜM AYLIĞI

T.C.

YARGITAY

Yirmibirinci Hukuk Dairesi

E. 2006/2450

K. 2006/4755

T. 8.5.2006

İŞ KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT
YAŞLILIK VE ÖLÜM AYLIĞI

506 s. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU (1) (2) (4)(5) [Madde 23]
506 s. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU (1) (2) (4)(5) [Madde 92]

Davacı murisin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi N.M. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

Dava, iş kazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir.

Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, karşılıklı kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, işçinin yaşlılık aylığı veya hak sahiplerinin ölüm aylığı alması durumunda da pasif dönemin zarar hesabına dahil edilmesi gerekir. Sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanan bu tür aylıklarda meslek hastalığı ve iş kazası kolundan alınan primlerin hiçbir etkisi bulunmamakta, tamamen uzun vadeli sigorta kollarından ödenen primler sonucu aylık bağlanmaktadır. Bu nedenlerle pasif dönemin de zarar hesabına dahil edilmesi gerekir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda pasif dönemin hesaba dahil edilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Kuşkusuz, açıklanan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, hak sahibi eşin ve çocuklarının destek süresinin işçinin bakiye ömrü ile sınırlı olacağı hukuksal gerçeği ortadadır.

Özellikle kız ve erkek çocuklarının destek görecekleri süre yönünden 506 Sayılı Yasanın 23. maddesindeki yaş sınırlarının esas alınması Anayasa’nın eşitlik ilkesi, sosyal devlet ilkesi ve bu ilkelerin sosyal güvenlik kuruluşlarına yüklediği işlevin gereğidir. Gerçekten 506 Sayılı Yasanın 23/I-C-a maddesi uyarınca; “iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde 18 yaşını, orta öğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmamış olan veya çalışamayacak durumda malül bulunan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan çocuklarla yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan kız çocuklarına gelir bağlanacağı, 23/I-sonuncu maddesinde ise sigortalının ölümü tarihinde 18 veya 20 yaşını doldurmuş olup, gelire hak kazanmamış durumda olan erkek çocuklar, sonradan öğrenim yaparlarsa ( a ) fıkrasındaki haklardan yararlanacakları, 23N maddesinde de uyarınca “Sigortalının erkek çocuklarına bağlanan gelirlerin çocuğun 18 yaşını, orta öğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını dolduracağı tarihe kadar devam edeceği, çalışamayacak durumda malül olan erkek çocukların gelirlerinin bu yaşlara vardıktan sonra kesilmeyeceği bildirilmiştir.

Somut olayda, davacı çocuklardan G. olay tarihinde 13, H. 1, T. 5 yaşında olup halen G. 16 yaşında, H. 14 yaşında, T. 8 yaşındadır. Yapılacak iş, G. ile H’nin rapor tarihindeki öğrenim durumlarını tespit etmek, halen orta öğrenime devam ettiklerinin anlaşılması halinde bütün il ve ilçeler de yüksek öğrenim kurumlan yaygın bir şekilde bulunduğundan ve yüksek öğrenim yapmaları asıl olduğundan ileride yüksek öğrenim yapacaklarını varsayarak G., H. ve T.’nin 25 yaşını dolduracakları tarihe kadar destek alabileceklerinin kabulü ile, orta öğrenimlerinin sona bulduğunun ve yüksek öğrenime devam etmediklerinin tespit edilmesi halinde T.’nin 25 yaşım dolduracağı, G’nin evlenebileceği yaş varsayılan 22 yaşına, H’nin 18 yaşım ikmal ettiği tarihe kadar destek alabileceğinin kabulü ile hesaplama yapılması gerekmektedir.

Mahkemece hükme esas alınan 09.06.2005 tarihli hesap raporunda pasif dönem hesaba dahil edilmediği gibi davacı G’nin 22 yaşına, H’nin 18 yaşına, T.’nin ise 22 yaşına kadar destek alabileceğinin kabulü ile hesaplama yapıldığı görülmektedir.

Hal böyle olunca, hükme dayanak alınan hesap raporunun yukarıda açıklanan ilkeleri içermediği açık-seçiktir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik araştırma ve inceleme sonucunda yetersiz hesap raporu hükme dayanak alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.05.2006 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

İş kazası sigorta kolundan gelir bağlamanın koşulları ile uzun vadeli sigorta kollarından olan ölüm sigortasından aylık bağlamanın koşulları farklıdır. Her iki sigorta kolunun kapsamında olan riskin gerçekleşmesi durumunda meydana gelen zararın her iki sigorta kolundan da giderilmesi esastır.

Nitekim 506 Sayılı Kanunun 92. maddesinde uzun vadeli sigorta kolundan bağlanan aylığın kısa vadeli sigorta kolundan bağlanan gelirle birleşmesi halinde gelirin bunlardan birinin ödenmesine dair bir hükme yer verilmeyerek hem aylık ve hem de miktarları esas alınarak hükümde belirtilen şekilde bağlanacağı öngörülmüştür. Hak sahiplerinin destek göreceği süreler ölen sigortalının bakiye ömrü ile sınırlı olup bakiye ömrün ise ölenin aktif hayat bakiyesi ile emeklilik devresinden, ( pasif hayat bakiyesinden ) oluştuğuna ve iş kazası sonucu ölümün yol açtığı zararın her iki devre bakımından da söz konusu olduğuna göre iş kazası sonucu ölüm nedeniyle uğranılan Zararın pasif devre ( bakiye pasif hayat ) yönünden de hesaplanması gereği açıktır. Bu nedenle, pasif devre yönünden de hesap yapılmasını öngören bozmaya katılıyorum.

Çocukların destek süreleri yönünden yapılan bozmaya gelince;

Yargıtay’ın yerleşik görüş ve uygulamalarında erkek çocukları için genel olarak destek görecekleri sürenin sonu 18 yaşını ikmal edildiği tarih, kız çocuklar için kırsal yörelerde yaşayanlar bakımından destek sonu 18 yaş, kentsel yörelerde yaşayan kız çocukları için desteğin son bulduğu yaş 22 olarak kabul edilmektedir. Genel ilke böyle olmakla beraber, çocukların yüksek tahsil yapması ya da yapacağına ilişkin somut ve inandırıcı olguların bulunması halinde 506 Sayılı Yasadaki düzenlemeye paralel olarak destek süresi 25 yaşına kadar uzatılabilmektedir. Somut olayda çocukların yüksek tahsil yapacaklarının varsayılmasını ve giderek destek sürelerinin 25 yaşını dolduracakları tarihe kadar sürdürülmesini gerekli kılacak delil bulunmamaktadır. Öte yandan yaşları ve bulundukları durumu böyle bir varsayımın kabulüne elverişli de değildir. Diğer yandan uygulamada, çocukların destek sürelerine ilişkin kural mutlak şekilde uygulanmayıp somut olayın özellikleri göz önünde bulundurulduğu halde, Sayın Çoğunluk tarafından çocukların mutlaka yüksek tahsil yapacağı varsayılarak destek sürelerini 25 yaşını ikmal ettikleri tarihe kadar uzatılmasını ve giderek her davada çocuklar yönünden zararın 25 yaşın dolduğu tarihe kadar hesaplanmasını öngören bozma gerekçesi tazminat hukukunun genel ilkeleriyle bağdaşmaktadır.

Açıklanan bu nedenlerle iş kazalarında destek kaybı nedeniyle zarara uğrayan çocukların destek süreleri yönünden ilke olacak şekilde oluşturulan bozma gerekçesine katılmıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir