YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
E: 2006/2399
K: 2006/4967
T: 01.05.2006
KISA KARAR-GEREKÇELİ KARAR ÇELİŞKİSİ
ÖZET: Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HUMK.nun 381, 388, 389. maddelerine aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu durum, kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Somut olayda, kısa kararda davanın kabulü ile davacıların payları oranında tapuların iptal ve tesciline biçimindeki karara çelişkili olarak gerekçeli kararda, davada taraf olmayan şahıslar hakkında da bir kısım paylar belirlenerek hüküm kurulması doğru değildir.
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 376]
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 381]
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 388]
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 389]
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanları Emine’nin çekişmeli taşınmazlardaki-paylarını mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıların miras bırakanı olan oğlu Muharrem’e temlik ettiğini ileri sürerek, tapuların payları oranında iptal ve tescilini istemişlerdir.
Bir kısım davalılar, çekilmeli taşınmazların murisleri Muharrem tarafından bedeli ile satın alındığını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacılar iddiası sabit görülerek kısa kararda davacıların payları oranında tapulann iptal ve tesciline gerekçeli kararda ise davacılar ile dava dışı kişiler hakkında hüküm kurulmuştur.
Karar, davalı Yılmaz tarafından duruşmalı temyiz edilmiş olmakla; duruşma değeri yönünden duruşma isteminin reddine, tetkik hakimi’ nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda davanın kabulü ile davacıların payları oranında tapuların iptal ve tesciline biçimindeki karara çelişkili olarak gerekçeli kararda; davada taraf olmayan şahıslar hakkında da bir kısım paylar belirlenerek hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca, hükmün 10.04.1992 gün ve 1992/73 Esas,1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 01.05.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.