KOMŞULUK HUKUKU

T.C.

YARGITAY

Birinci Hukuk Dairesi

E: 2006/3505

K: 2006/5212

T: 05.05.2006

KOMŞULUK HUKUKU
ÖZET: Bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan in­sancıl, gerçekçi zorunlu temel hukuk kurallarına göre, ha­kim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulun­durarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü ol­dukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırlarını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı gideri­ci önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahale­leri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumunda­dır.

4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 683]
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 737]

Taraflar arasında görülen davada;davacı, kayden maliki olduğu 586 ada 157 parsel sayılı taşınmazına komşu davalının sınırına diktiği kavak, fındık ve meyve ağaçlarının kök ve dallarının arazisine geçmek ve gölge yapmak su­retiyle zarar verdiklerini ileri sürüp; Türk Medeni Kanununun 740 ve 741.maddeleri çerçevesinde karar verilmesini ve zarar veren ağaç, dal ve kökle­rinin kaldırılmasını istemiştir.

Davalı, davacının talebi üzerine yapılan tespitte, halen tecavüzünün ol­madığı, ancak ileride ağaçları büyüdüğünde tecavüzünün olabileceğinin bil­dirildiğini; muhtemel duruma göre dava açılamayacağını, fiili olarak dava şartının gerçekleşmediğini belirtip;davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalının sınırı boyunca dikmiş olduğu meyve ağaçlarının köklerinin davacının taşınmazı üzerinde bulunan bitki örtüsüne zarar verdiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşü­lüp, düşünüldü.

Davacı, davalı taşınmazındaki ağaç köklerinin ve gölgesinin 157 parsel sayılı taşınmazındaki ekili bitkilerine zarar verdiğini ileri sürüp, ağaçların ke­silmesi isteğinde bulunmuştur.

Mahkemece, davalıya ait ağaçların kesilmesine karar verilmiştir.

Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin ya­nında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. mad­desinde “Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.” hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabile­ceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çı­kar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.

O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçek­çi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adet­leri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, kom­şuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoş­görü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı gi­derici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.

Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.

Somut olaya gelince, 157 sayılı parselin davacıya, kuzeyinde yer alan 160 nolu parsel ile güneyinde yer alan 460 nolu parsellerin ise davalıya ait olduğu kayden sabittir. Davalının diktiği ağaçların kendi mülkiyet alanında kaldığı da tartışmasızdır.

Ancak, dava açılmadan önce yaptırılan tespitte dinlenen ziraatçi bilirkişi davalı tarafından dikilen ağaçlar bakımından muhtemel zarardan sözettiği halde ilk keşifte dinlenen Ziraat Mühendisi Olcay, davalının ağaçları sık bi­çimde diktiğini, bu durumun davacı taşınmazının tarım arazisi olarak kulla­nılmasını engellediğini, aynı bilirkişi 31.03.2004 günlü raporunda da ağaçla­rın kök ve gövde gelişmeleri göz önüne alınırsa yıllar sonra davacı taşınma­zının tarımsal açıdan etkileneceğini rapor etmiş, önlemler konusunda net bir görüş bildirmemiş, ikinci kez yapılan keşifte dinlenen Ziraat Mühendisi Erkan da, sınıra dikilen ağaçların büyümesi ile oluşacak zararların giderilmesi için mevcut fidanların sökülüp, uygun seviyede dikilmeleri gerektiğini bildirmiş­tir.

Görüldüğü gibi, raporlarda muhtemel zarardan söz edilmekte ve raporlar birbirleriyle çelişki arz etmektedir.

Türk Medeni Yasasının bu tür uyuşmazlıklara çözüm getiren 740. mad­desi “bir ağacın dallarının ve köklerinin komşunun mülküne geçip zararına sebebiyet vermesi” halinde, ağaçların kesilmesinin istenebileceğini hükme bağlamıştır. Bu maddenin uygulanabilmesi için zararın oluşması şarttır. İleri­de oluşacak muhtemel bir zararın giderilmesi istenemez.

Hal böyle olunca, mahkemece uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile yerinde keşif yapılarak bilirkişilerden, yukarıdaki ilkeler uyarınca, taraf taşınmazları­nın konumu, nitelikleri, yöresel örf ve adetler, özellikle teknik tarım kuralları­na göre davacının bir zararının doğup doğmadığı, zararın saptanması duru­munda zararın giderimi yönünde bilimsel ve gerekçeli rapor alınması, öneri­len önlemlerden olaya en uygun düşeni ve adil olanı seçilip ona hükmedilmesi gerekirken, çelişkili raporlara itibar edilerek, davalının mülkiyet alanın­daki tüm ağaçların dipten kesilmeleri sonucunu doğuracak şekilde ve kom­şular arasında yarar dengesi kurulmasına ilişkin ilke gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan neden­lerden ötürü HUMY’nın 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin alı­nan harcın temyiz edene iade edilmesine, 05.05.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KOMŞULUK HUKUKU” hakkında bir yorum

  1. Necati Aksoyoğlu

    Yargıtay’ın konuya bakış açısını bu kadar net bir şekilde ifade eden örnek kararı seçen ilgilileri kutluyorum.

    Saygılarımla,

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir