Etiket arşivi: 12.HD

Yargıtay 12.HD E.2009/21230 – K.2010/2520 * ÇEKTE TAHSİL CİROSU * HAMİLİN TAKİP HAKKI * TAHSİL CİROSUNUN NİTELİĞİ

T.C.

Yargıtay

12.HD

 E.2009/21230

  K.2010/2520

DAVA ve KARAR:

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp, düşünüldü:

 

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Alacaklı K. Tekstil San. Tic. A.Ş. vekili tarafından 20.10.2008 ve 4.11.2008 keşide tarihli çeklere dayalı olarak A. Dış Tic. A.Ş. ve A. Tekstil İşl. San. ve Tic. A.Ş. hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine geçilmiş ve adı geçenlere örnek 10 numaralı ödeme emri tebliğ edilmiştir.

Takip dayanağı çeklerin incelenmesinde, kaşidecinin A. Dış Tic. A.Ş. lehtarı ise A. Tekstil İşl. San. ve Tic. A.Ş. olduğu, lehdarın cirosu ile takip alacaklısının eline geçtikleri, cirolarda “Bedeli tahsil için K. Tekstil San. Tic. A.Ş. Firması`na ciro edilmiştir” açıklamasının yapıldığı görülmektedir.

TTK.`nın 730. maddesini göndermesi ile çekler hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 600/1. maddesi gereğince ciro, “Bedeli tahsil içindir”, “Kabız içindir”, “Vekaleten de” ibarelerini veya tevkifi ifade eden diğer herhangi bir kaydı ihtiva ederse, hamil poliçeden doğan bütün hakları kullanabilir. Fakat kendisi tarafından yapılan bir ciro ancak tahsil cirosu hükmündedir.

 

Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca ise “Poliçeden mesul olanlar bu halde ancak cirantaya karşı ileri sürebilecekleri defilen hamile karşı dermeyan edebilirler.Çeki lehtarın tahsil cirosu ile devralan alacaklı vekil hamil durumunda olup, senet üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı için cirantayı takip edemez. Ancak keşideciyi takip edebilir.” Bir diğer anlatımla, çeki tahsil cirosu ile alan hamil kendi cirantasını takip edemez ise de diğer cirantalar ve keşideci hakkında kambiyo senetlerine mahsus yol ile takip yapmasına yasal engel yoktur.

 

Somut olayda takip alacaklısına yapılan ciro şerhinde yukarıda yazılan maddede öngörülen koşul vardır. Bu nedenle alacaklı vekilinin borçlu A. Tekstil İşl. San. Tic. A.Ş. yönünden temyiz itirazları yerinde değil ise de;

 

Takip dayanağı çekleri lehtar A. Tekstil İşl. San. Tic. A.Ş.`den tahsil cirosu ile alan alacaklı K. Tekstil San. Tic. A.Ş. yetkili hamil olmakla, çeklerin kaşidecisi olan borçlu A. Dış Tic. A.Ş. hakkında kambiyo senetlerine mahsus yol ile takip yapmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır.

 

Ancak, çekleri tahsil cirosu ile iktisap eden alacaklıya karşı, borçlu kaşideci, lehdar ile arasındaki ilişkiden kaynaklanan def’ileri ileri sürebilir. Çeklerin kaşidecisi olan borçlu A. Dış Tic. A.Ş. tarafından bu yönde bir iddia bulunmadığına göre mahkemece adı geçen borçlu yerine şikayetin reddi gerekirken kabulü isabetsizdir.

 

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazların kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 12.HD. 2010/5244E. 2010/6279K. • TALİMAT HACZİNDE İFLAS ERTELEME KARARININ ETKİSİ OLMADIĞI HAKKINDA

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/5244

K. 2010/6279

T. 18.3.2010

DAVA : Yukarıdaki tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

 

KARAR :

 

İzmir 1. İcra Müdürlüğünce Denizli İcra Müdürlüğüne yazılan talimat ile borçluların adresinde haciz yapılması istenmiştir. Haczin uygulanması sırasında adreste bulunan İ. B.'ın borçlu şirketler hakkında iflasın ertelenmesine karar verildiğini iddia etmesi ve erteleme kararını sunması üzerine, icra müdürlüğünce işlem yapılmadan geri dönüldüğü görülmektedir. Talimat icrasınca haciz isteminin yerine getirilmesi zorunlu olup, memurun bu konuda takdir hakkı bulunmamaktadır. Kaldı ki iflasın ertelenmesi kararının mevcut takibe olan etkisi takdir yetkisi, takibin yapıldığı asıl icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesine aittir. Talimat icra müdürlüğünün, mevcut erteleme kararının asıl takibe olan etkisini asıl takibin İİK'nın 179-3 maddesindeki takiplerden olmadığını bilmesine ve dolayısıyla denetlemesine imkan yoktur.

 

 

O halde, mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle istemin reddi isabetsizdir.

 

 

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 18.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 12.HD E.2010/100 K.2010/12367*Reeskont Faizinden MB’nın Reeskont İşlemlerinde Uygulanan İskonto Oranının Anlaşılması

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/100

K. 2010/12367

T. 13.5.2010

 

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyiz en tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-) Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE;

2-) Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde: Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Takibin dayanağı olan İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 27.3.2009 tarih ve 2005/661 esas, 2009/126 karar sayılı ilamı ile asıl ve birleşen davalarda toplam 339.325,95 TL'nin ilamda belirtilen tarihlerden itibaren değişen oranlarda ticari faizi ( reeskont faizi ) ile birlikte tahsiline karar verildiği görülmektedir.

5435 Sayılı Kanun'un 14. maddesi ile 3095 Sayılı Kanun'un 1. maddesi değiştirilmiş ve 1.5.2005 tarihinden itibaren maddedeki reeskont oranı ibaresi kaldırılmış olup, icra mahkemesi kararının gerekçesinde de, 3095 Sayılı Kanunun mevcut halinde reeskont faizinin öngörülmediği ve ticari faizden kastedilenin 3095 Sayılı Kanunun 2. maddesindeki ticari işlerde uygulanan avans faiz oranı olduğu belirtilerek avans faiz oranları üzerinden hesaplama yapılmış ise de, HGK'nun 3.3.2010 tarih ve 2010/12-124 E., 2010/110 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, 5435 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu 3095 Sayılı Kanun'un 1. maddesinden kaldırılmış olsa da reeskont oranının, Merkez Bankası tarafından reeskont işlemlerinde uygulanan iskonto oranı olarak tespit ve ilan edilmeye devam olunduğu da bir gerçektir. Bu durumda dayanak ilamda belirtilen reeskont faizi ibaresinden, Merkez Bankası'nın reeskont işlemlerinde uygulanan iskonto oranının anlaşılması gerekmektedir.

O halde mahkemece işlemiş faizin Merkez Bankası'nın reeskont işlemlerinde uyguladığı iskonto oranları üzerinden hesaplanması gerekirken, yazılı gerekçe ile faiz hesabında avans faiz oranları esas alınarak sonuca gidilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle mahkeme kararının yukarda ( 2 ) numaralı bentte yazılı sebeplerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 13.5.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 12.HD E: 2008/10938 K: 2008/13896 – MAAŞ HACZİNE CEVAP VERMEYEN İŞVEREN KESİNTİ YAPMASI GEREKEN MİKTARDAN SORUMLUDUR

T.C.

YARGITAY

 12.Hukuk Dairesi

 Esas: 2008/10938

 Karar: 2008/13896

 Karar Tarihi: 01.07.2008

 

(2004 S. K. m. 89, 355, 356)

Dava:

 

Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

 

Karar:

 

Borçlunun maaş ve ücreti haczi İİK'nun 355 ve devam eden madde hükümlerine göre yapılır. Memurlukça tebliğ edilen ihbarnamede 89. maddeden söz edilmesi sonucu etkilemez.

 

İİK'nun 355. maddesine göre icra müdürü, borçlunun çalıştığı işyerine maaş ve ücretin haczedildiğine dair bir haciz yazısı yazar. Haciz yazısını alan işveren bir hafta içinde haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücretinin miktarını icra dairesine bildirmeye ve borç bitinceye kadar icra dairesinin haciz bildirimine göre haczolunan miktarı borçlunun maaş veya ücretinden keserek hemen icra dairesine yatırmaya mecburdur.

 

Aksi halde İİK'nun 356. maddesi gereğince kesmedikleri veya ilk vasıta ile göndermedikleri para ayrıca mahkemede hüküm alınmasına hacet kalmaksızın icra dairesince maaşlarından ve sair mallarından alınır.

 

Somut olayda borçlu Kemal'in şikayetçi üçüncü kişi Mustafa'nın yanında işçi olarak çalıştığı, Mustafa'nın de B…..A.Ş.'nin taşeron firması olduğu, dolayısı ile 89/1 haciz ihbarnamesi B…..A.Ş. adresinde şirket yetkili müdürü Fatma'ya tebliğ edilmiştir.

 

Tebligat üzerinde yazılı olan ifadesinde de tebligatın Mustafa adresinde değil B…..AŞ. adresinde yapıldığı ve usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Şikayetçiye İİK'nun 356. maddesine göre usulüne uygun bir tebligat yapılmadığından İİK'nun 356. maddede yazılı hüküm ve sonuçlar doğmaz.

 

Öte yandan kabule göre de, tebligatın geçerli olduğu varsayılsa dahi şikayetçinin borçlunun maaşından kesinti yapmadığı miktar kadar şahsi mallarından veya maaşından tahsili gerekirken, tüm takip borcundan sorumlu tutulması ve bu borcun tahsili için Mustafa'nın B…..A.Ş.'de tahakkuk etmiş ve edecek her türlü alacakları üzerine haciz konulması usulsüzdür.

 

Şikayetin kabulü yerine reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

 

Sonuç: Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 01.07.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. 

YARGITAY 12.HD E:2012/116 K.2012/16130 -TEBLİGATIN TÜZÜGE UYGUN YAPILMAMASI

YARGITAY 12.HD E:116 K.16130 T.09.05.2012

 

ÖZET:

Tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapıldığının belirtilmesine rağmen, Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesinin uygulanmadığı durumlarda (örneğin; muhatabın adreste neden bulunmadığının komşu, kapıcı, yönetici, zabıta amir ve memurları vs. gibi kimselerden sorularak, tevziat saatinden sonra adrese ne zaman geleceğinin tesbit edilerek, bunun tebligat parçasına yazılıp belgelendirilmemesi halinde) yapılan tebligatın geçersiz sayılacağı-

 

 Borçluya gönderilen 10 örnek ödeme emrinin; “muhatap geçici olarak Bursa’ya gittiğinden mahalle muhtarının imzasına teslim edilerek 2 nolu formül doldurularak muhatabın kapısına yapıştırıldı ve en yakın komşusu A. A.’e haber verildi imza atmadı” şerhi ile 28.01.2011 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

 

Tebligatın; 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21.maddesine göre yapıldı-ğı belirtilmesine rağmen Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesinin uygulanmadığı görülmektedir. Tüzüğün anılan maddesine göre muhatabın adreste neden bulunmadığı, komşu, kapıcı, yönetici, zabıta amir ve memurları vs. gibi kimselerden sorularak, tevziat saatinden sonra adrese geleceğinin tespit edilmesi ve bunun tebligat parçasına yazılıp tevsik edilmesi halinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebligat yapılabilir.

 

Somut olayda muhatabın adreste bulunmama nedeni tespit edilmekle birlikte tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği hususu belirlenmediğinden yapılan tebligat usulsüzdür.O halde mahkemece borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin kabulüne, sair şikayet ve itiraz nedenlerinin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde usulsüz tebligat şikayetinin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇBorçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'in 366 ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA)…