Etiket arşivi: 2.6.2010

YHGK 2.6.2010 E.2010/9-272 – K.2010/276

– İşe İade Davalarında Yargıtay Özel Daire Kararının Kesinliği – Yargıtay Özel Daire Kararının Kesinliği – İşe İade Davalarında Yargıtay Özel Daire Kararının Kesinliği – İşe İade Davaları (İşletmesel Karar Sonucu Fesih) – İşletmesel Karar Sonucu İş Akdinin Feshi (İşe İade Davası – Tutarlı Uygulama Şartı) – İbraname (İşe İade Davaları Yönünden) TMK.2 – 2821 […]

YHGK 2.6.2010 E.2010/3-266 – K.2010/303


 YHGK 2.6.2010 E.2010/3 266 – K.2010/303

– Kurum Avukatları Yönünden Vekalet Ücreti
– Vekalet Ücreti (Müvekkil Vekil Arasında Belirlenen – Yargılama Gideri Olarak Belirlenen – Kurum Avukatları Yönünden)
– Vekalet Ücretinin Tasnifi, Unsurları Ve Hükümleri
– Avukatlık Ücreti (Kurum Avukatları – Unsurları Ve Hükümleri)
– Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi –

HUMK.423/6 – 657 Sa.Ka.36/V,146/2 – 1136 Sa.Ka.163, 164/1-2-3-4,son,171 – CMUK.322/1,303/1-h

Kurum avukatları, mahkemelerde kurumlarını temsile yetkili devlet memuru olmaları nedeniyle diğer memurların tabi olduğu yasa hükümleriyle bağlıdırlar.
Özlük haklarında olduğu gibi idarenin haklı çıktığı davalarda hükmedilen vekalet ücretlerinin kendilerine ödenmesinde, bu konuya ilişkin özel yasa hükümlerine tabidirler.
Bunun sonucunda; serbest meslek erbabı avukatlar, mahkemece hükmedilen vekalet ücretini vekil avukat sıfatıyla tamamını alacaklar; bağlı bulunduğu kurumunu temsil yetkisine sahip kurum avukatları ise, mahkemece hükmedilen vekalet ücretini kurumlarını temsile yetkili memur olmaları nedeniyle, özel yasa hükümlerinde gösterilen şekil ve miktarda alacaklardır.
657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu`nda 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin, 657 sayılı Kanunun 146. maddesi hükmünü yürürlükten kaldırdığından ve ayrıca kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davalılara ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından söz etmek mümkün değildir.
O halde davalılar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki kurallara göre belirlenen miktardan fazla vekalet ücreti alamazlar.

DAVA ve KARAR:

Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 1.11.2007 gün ve 2005/253 E. – 2007/406 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 18.12.2008 gün ve 2008/17609-21664 sayılı ilamı;

(…Davacı Elektrik Üretim A.Ş. Genel Müdürlüğü dava dilekçesinde davalıların 2003-2004 yıllarında Hukuk Müşavirliği bünyesinde avukat olarak görev yapmaları nedeniyle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 146. maddesi gereğince ödenmesi gereken vekalet ücretinin limite bağlı olmaksızın ödendiği ileri sürülerek limit harici yapılan 104.844,37.- YTL.`nin davalı avukatlardan ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte tahsili istenilmiştir.

Davalılar, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164 üncü maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle mahkemece Avukatlık Ücret Tarifesine istinaden davadan haksız çıkan tarafa yükletilen vekalet ücretinin tamamının kendilerine verilmesinin özel kanuna uygun olduğu nedeniyle davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle mahkemece, Avukatlık Ücret Tarifesine istinaden davadan haksız çıkan tarafa yükletilen vekalet ücretinin tamamının avukata ait olduğu gerekçesi ile davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı avukatlar, Türkiye Elektrik Anonim Şirketi Genel Müdürlüğünde 399 sayılı KHK.`ye tabi olarak görev yapmaktadırlar. Uyuşmazlık 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinde 4667 sayılı kanunla yapılan değişiklik nedeniyle kurum adına takip edip sonuçlandırdığı dava dosyalarında yargı kararıyla karşı tarafa yüklenilen vekalet ücretinin, hiçbir limit veya kısıntıya tabi olmaksızın tamamının hukuk müşavirleri olan avukatlara ait olup olmadığı hususundadır. Uyuşmazlığın çözümü kurum avukatları yönünden 657 sayılı kanunun 146. maddesinin mi, 1136 sayılı kanunun 164. maddesinin mi “özel kanun” niteliğinde olduğunun tespitine bağlıdır.

1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinin son fıkrasında yer alan “Avukatla iş sahibi arasında aksi yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir.” hükmü 4667 sayılı Kanunla değiştirilerek “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir.” hükmü getirilmiştir.
Avukatlık Kanununun 164 üncü maddesinin son fıkrasında yapılan değişiklik ile daha önce avukatla iş sahibi (müvekkil) arasında aksi yazılı sözleşme hükmü bulunması halini içeren istisnai durum ortadan kaldırılarak her halükarda mahkemenin tarife kararına istinaden haksız çıkan tarafa yükletilecek vekalet ücretinin diğer taraf avukatına ait olduğu hükme bağlanmıştır.

Buna karşılık 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146. maddesinde “Memurlara Kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerinin tayin ettiği görevleri karşılığında bu kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemez.” hükmü yer almaktadır.
657 sayılı Yasada öngörülen Avukatlık Hizmetleri sınıfında yer alan memurlar temsil yetkisini kanundan, serbest faaliyette bulunan avukatlar ise temsil yetkilerini bir akit olan vekaletnameden almaktadırlar.

Kurum avukatları; Mahkemelerde kurumlarını temsile yetkili devlet memuru olmaları nedeniyle diğer memurların tabi olduğu yasa hükümleriyle bağlıdırlar. Özlük haklarında olduğu gibi idarenin haklı çıktığı davalarda hükmedilen vekalet ücretlerinin kendilerine ödenmesinde yukarıda anılan bu konuya ilişkin özel yasa hükümlerine tabidirler.

399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK.`nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Karamame`nin 37. maddesinde, mahkeme ve icra dairelerince teşebbüs ve bağlı ortaklık lehine hükmedilip borçlusundan tahsil olunan vekalet ücretlerinin, davaları izleyen ve sonuçlandıran avukatlara dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ilgili hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiş, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 146. maddesinin 2. fıkrasında ise, memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, hiçbir yarar sağlanamayacağı kurala bağlanmış; 3. fıkrasında da, “Ancak 2.1.1961 tarihli ve 196 sayılı Kanunun 2. maddesi, 7.6.1926 tarihli ve 904 sayılı Kanuna 30.1.1957 tarihli ve 6893 sayılı Kanunla eklenen ek 5. maddenin 1. ve 2. fıkraları, 19.7.1972 tarihli ve 1615 sayılı Kanunun 161. maddesi, 13.1.1943 tarihli ve 4358 sayılı Kanunun değişik 14. maddesi ve 2.2.1929 tarihli ve 1389 sayılı Kanun ile Katma Bütçeli Kurumların, İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile bunlara bağlı birliklerin davalarını sonuçlandıran avukat ve saireye verilecek vekalet ücretine ilişkin sair kanun hükümleri saklıdır. (Değişik cümle: 20.3.1997-KHK-570/8 md) “Şu kadar ki, vekalet ücretinin yıllık tutarı; 6.000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarın oniki katını geçemez. Bu esasa göre yapılacak dağıtım sonunda artan miktar merkezde bir hesapta toplanarak Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılır,” hükmüne yer verilmiştir.

Dava konusu olayda, kurum avukatı olan davacının 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kamu personeli statüsünde görev yaptığı ve ücret ve özlük haklarının bu Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlendiği tartışmasız bulunmaktadır.

Bu bağlamda 657 sayılı kanunun vekalet ücretine ilişkin 146. maddesi hükmü 1136 sayılı kanunun 164. maddesine göre “özel kanun” niteliğinde olup, bu durumda 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece, 1136 sayılı Avukatlık Kanununda 4667 sayılı kanunla yapılan değişikliğin kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davacıya ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından söz etmek mümkün olmadığından mahkemece anılan 146. maddede yer alan düzenleme uyarınca inceleme yapılarak davalılara fazla ödenen miktarlar yönünden davanın kabulü gerekirken reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Dava, limit dışı ödendiği ileri sürülen vekalet ücretinin istirdatı istemine ilişkindir.

Yerel Mahkemece, verilen davanın reddine dair verilen karar; Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Yerel Mahkeme, önceki kararında direnmiş; kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı avukatların, Türkiye Elektrik Anonim Şirketi Genel Müdürlüğünde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kamu personeli statüsünde görev yapmaları karşısında, kurum adına takip edip sonuçlandırdıkları dava dosyalarında yargı kararıyla karşı tarafa yüklenilen vekalet ücretinin, Kurum içerisinde hangi oranlara göre dağıtımının yapılacağı ve hiçbir limit veya kısıntıya tabi olmaksızın tamamının davalı avukatlara ödenip ödenmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.

Öncelikle konuya ilişkin genel açıklama yapılmasının ve yasal düzenlemeler üzerinde durulmasının faydalı olacağı düşünülmüştür.

Yargının önemli unsurlarından olan avukat; iddia, savunma ve yargı üçgeninde bağımsız olan savunmayı temsil eder. Avukatlık hizmeti bir kamu hizmeti olmakla birlikte, serbest meslek icra eden avukatlar ve kamu avukatları eliyle yürütülür. Ücret karşılığında müvekkili için hukuksal yardımda bulunan serbest meslek erbabı avukat ile bu yardımı sunduğu müvekkili arasındaki hukuki ilişki maddi hukuka tabi olup, özel hukuk alanındaki bir sözleşme ilişkisidir. (Semih Güner, Avukatlık Hukuku, Ankara 2002, s.51)

Avukat üzerine aldığı işi kanun ve anlaşma hükümlerine göre takip etmek zorundadır (1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.171).
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2. maddesinde ise “kesin hüküm elde edilinceye kadar” avukatın işine devam edeceği açıklanmıştır.

Bu durumda avukatın sözleşmesi, ilk yargılama aşamasını kapsadığı gibi, karar, temyiz, temyiz duruşması ve temyiz sonrası aşamayı da kapsar. Bunun aksine sözleşme yapılması da mümkündür. Avukatlık sözleşmesi, avukat ile iş sahibi arasında özel bir güven ilişkisi gerektiren nitelikte olduğundan taraflar diledikleri zaman sözleşmeyi sona erdirme hakkına sahiptirler (Songül Karateke, Avukatlık Sözleşmesinde Ücret, Ankara 2006, s.128 vd).

Öte yandan, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu (AK.)’nun 164/1. maddesi hükmüne göre avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade etmektedir.
Avukatın hangi hallerde ne şekilde ücret alacağı 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 163 ve 164. maddelerinde hükme bağlanmıştır.
Hukuk sistemimizde iki tür vekalet ücreti söz konusudur. Birincisi, müvekkil ile vekil arasında yapılacak bir sözleşme ile (yazılı sözleşme yoksa Avukatlık Kanunu`nun 164/4. maddesine göre) belirlenen vekalet ücreti (AK. m. 164/1,2,3,4); ikincisi ise HUMK.`un 423/6., (CMUK.:322/1-9,413/son, (CMK.:303/1-h, 324); İYUK.:31/1) ve Avukatlık Kanunu`nun 164/son maddelerine göre, vekille takip edilen davalarda mahkemece, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi`ne göre re`sen takdir edilen vekalet ücretidir.
Kamu ve Kurum avukatları, belli bir ücret (maaş) karşılığı iş gördüklerinden, bunlar için birinci tür vekalet ücreti söz konusu değildir. Ancak, yargılama gideri olan ikinci tür vekalet ücreti açısından, gerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nda, gerekse 1136 sayılı Avukatlık Kanunu`nda, serbest meslek sahibi avukatlarla, memur veya diğer istihdam şekilleriyle iş gördürülen kamu ve kurum avukatları arasında, herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Kamu ve kurum avukatlarının da HUMK.m.423/6`da düzenlenen vekalet ücretini almaya hakları olduğu konusunda, uygulamada da herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.

Davada haklı çıktığı için lehine yargılama gideri hükmedilen taraf, davayı bir avukat aracılığı ile takip etmiş ise, mahkemece takdir edilen vekalet ücreti, diğer yargılama giderlerine dahil edilerek, davada haksız tarafa yükletilir. Başka bir ifade ile, davayı kazanan lehine takdir edilen vekalet ücreti yargılama giderlerine dahildir. (HUMK.nun m.423/6).

HUMK.nun 423. maddesinin 6. bendi gereğince yargılama giderleri arasında bulunan vekalet ücreti diğer giderler gibi mahkemece re’sen hüküm altına alınır. Vekalet Ücretinin hüküm altına alınabilmesi için, tarafların talebi aranmaz.

Yargılama giderleri arasında bulunan ve mahkemece re’sen hükmedilmesi gereken vekalet ücreti, açılan davada belirtilen esas hakka pek sıkı bir surette bağlı ve müstakil bir varlığı olmayan fer’i bir hak olması sebebi ile, asıl davada hükme bağlanması gerekir.

Eğer mahkeme hükmünde vekalet ücretini tamamen veya kısmen unutmuş ve hüküm bu şekilde kesinleşmiş ise, lehine vekalet ücreti takdir edilmeyen taraf, vekalet ücreti takdir edilmesi için ayrı bir dava açamaz. Çünkü vekalet ücretine yalnız asıl davada ve re’sen hükme bağlanır. Asıl davada vekalet ücreti hükme bağlanmamışsa, bu husus temyiz sebebi teşkil eder ve lehine vekalet ücreti hükmolunmayan taraf hükmü temyiz edebilir.

Davacının istemine dayanak yaptığı 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinin de içinde bulunduğu “Onbirinci Kısmı” 4667 sayılı Yasayla “Avukatlık Sözleşmesi” üst başlığı altında düzenlenmiş, maddenin son fıkrası, “Avukatla iş sahibi arasında yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir.” şeklindeyken 4667 sayılı Yasanın 77. maddesiyle yapılan değişiklikle, “Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir.” şeklinde değiştirilmiştir.

Yeni getirilen bu hükmün ücretin doğrudan doğruya avukata ödeneceği anlamında anlaşılmamalıdır. Nitekim aynı cümlenin devamında yer alan; “…bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” biçimindeki düzenleme ile mahkemelerce hükmedilen vekalet ücretinin öncelikle müvekkile ait olduğu, ancak vekilinin vekalet ücretini güvence altına almak için, başkalarına ödenmesinin önüne geçilmesinin amaçlandığı görülmektedir. Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamaları da bu yöndedir.

399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK.`nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname`nin 37. maddesinde, mahkeme ve icra dairelerince teşebbüs ve bağlı ortaklık lehine hükmedilip borçlusundan tahsil olunan vekalet ücretlerinin, davaları izleyen ve sonuçlandıran avukatlara dağıtımında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ilgili hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu`nun 146. maddesinin 2. fıkrasında, memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerin ve amirlerin tayin ettiği görevler karşılığında bu Kanunla sağlanan haklar dışında ücret ödenemeyeceği, hiçbir yarar sağlanamayacağı kurala bağlanmış; 3. fıkrasında da, “Ancak 2.1.1961 tarihli ve 196 sayılı Kanunun 2. maddesi, 7.6.1926 tarihli ve 904 sayılı Kanuna 30.1.1957 tarihli ve 6893 sayılı Kanunla eklenen ek 5. maddenin 1. ve 2. fıkraları, 19.7.1972 tarihli ve 1615 sayılı Kanunun 161. maddesi, 13.1.1943 tarihli ve 4358 sayılı Kanunun değişik 14. maddesi ve 2.2.1929 tarihli ve 1389 sayılı Kanun ile Katma Bütçeli Kurumların, İl Özel İdareleri ve Belediyeler ile bunlara bağlı birliklerin davalarını sonuçlandıran avukat ve saireye verilecek vekalet ücretine ilişkin sair kanun hükümleri saklıdır.

Şu kadar ki, vekalet ücretinin yıllık tutarı; (6.000) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarın oniki katını geçemez. Bu esasa göre yapılacak dağıtım sonunda artan miktar merkezde bir hesapta toplanarak Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre diğer avukatlar arasında yukarıdaki miktarı aşmamak üzere eşit olarak dağıtılır. düzenlemesine yer verilmiştir.

Bu düzenleme ile birlikte değerlendirildiğinde, 1136 sayılı Yasanın 164. maddesindeki, değiştirilmeden önceki fıkrada sözü edilen sözleşme hükmü ancak serbest faaliyette bulunan avukatlar yönünden söz konusudur. 657 sayılı Yasanın 36 ncı maddesinin (V) bendindeki Avukat Hizmetleri sınıfında yer alan, avukatlık ruhsatına sahip, baroya kayıtlı ve kurumlarını yargı mercilerinde temsil yetkisine haiz olan devlet memuru statüsündeki avukatları kapsamaz. Çünkü; 657 sayılı Yasada öngörülen Avukatlık Hizmetleri sınıfında yer alan memurlar temsil yetkisini kanundan, serbest faaliyette bulunan avukatlar ise temsil yetkilerini bir akit olan vekaletnameden almaktadırlar.

Kurum avukatları, mahkemelerde kurumlarını temsile yetkili devlet memuru olmaları nedeniyle diğer memurların tabi olduğu yasa hükümleriyle bağlıdırlar. Özlük haklarında olduğu gibi idarenin haklı çıktığı davalarda hükmedilen vekalet ücretlerinin kendilerine ödenmesinde yukarıda anılan bu konuya ilişkin özel yasa hükümlerine tabidirler. Bunun sonucunda; serbest meslek erbabı avukatlar, mahkemece hükmedilen vekalet ücretini vekil avukat sıfatıyla tamamını alacaklar; bağlı bulunduğu kurumunu temsil yetkisine sahip kurum avukatları ise mahkemece hükmedilen vekalet ücretini kurumlarını temsile yetkili memur olmaları nedeniyle özel yasa hükümlerinde gösterilen şekil ve miktarda alacaklardır.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 6.3.2008 gün ve 2005/1588 E. – 2008/251 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

Somut olayda, davalıların, davacı kuruluşta 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/c maddesine göre, atama tasarrufuyla, sözleşmeli olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu tür kuruluşların üçüncü kişilerle olan münasebetlerinde özel hukuk; kendi içlerinde, anılan hükme göre çalışan personelle ilgili hukuki ihtilaflarda kamu hukuku hükümleri uygulanır. Davalıların ücret ve özlük haklarının bu Kanun Hükmünde Kararnameye göre düzenlendiği ve davalı avukatlara davacı Kurum tarafından 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 146. maddesindeki limitler aşılmak suretiyle ödeme yapıldığı hususları tartışmasız bulunmaktadır.
Bununla birlikte kurum avukatlarının müvekkillerinin, tek yanlı olarak yaptırım gücünü uygulama yetkisine sahip bulunan devlet kurumları olduğu ve görevlerinin devlet hizmetinin yürütümü sırasında ortaya çıkan hukuksal sorunların çözümüyle ilgili olduğu dikkate alındığında, hem temsil ettikleri şahıslar (devlet kurumları) hem yaptıkları iş (kamu hizmeti) serbest avukatlara göre farklılık arz etmektedir.

Avukatlık Sözleşmesi yapan avukat ile kamu kurum ve kuruluşlarında idare ile bir sözleşme yapmadan, statü hukukuna göre memur kadrosunda görev yapan ve maaşını bağlı bulunduğu yasalara göre alan kamu avukatının durumunun aynı olmadığında kuşku bulunmamaktadır. Bu durumda bağlı bulundukları kurumları temsil yetkisine sahip kurum avukatları memur olmaları nedeniyle, kurumları adına takip edip sonuçlandırdıkları davalardan dolayı alacakları vekalet ücretlerinin özel yasa hükümlerinde gösterilen şartlar ve oranlarda ödenmesi gerekeceği de kabul edilmelidir.

Öte yandan, kurum ve kuruluşlarda yapılan görev dağılımı gereği bir takım avukatlar fiilen duruşma avukatlığı yapıp, dava takip etmekte; bazı avukatlar ise dava takip etmeyip, duruşmalara girmeden, hazırlık ve büro çalışmalarını yürütmektedirler.

Bu durumda karşı tarafa yüklenen avukatlık ücretinin tamamının, davayı takip eden avukata ait olması halinde aynı kurum içinde paylaşmalı olarak görev yerine getiren avukatlar ve kalem hizmetlerini yürüten diğer personel arasında eşitsizlik yaratacağı ve haksız bir durum ortaya çıkaracağı, bu halin ise Kurum çalışanları arasında huzursuzluk oluşturup, çalışma performansını düşüreceği kuşkusuzdur.

Ayrıca, tüm giderleri (elektrik, su, vergi, personel gideri v.s) kendisi tarafından karşılanan ve müvekkilleri ile vekalet sözleşmesine dayalı olarak çalışan, serbest meslek sahibi avukatlar ile, hiçbir masraf ve gideri bulunmayan, Kamu ve Kurum avukatlarının aynı haklardan, aynı oranda faydalanacağını savunmak adalet düşüncesini zedelemektedir.

Tüm bu açıklamalar ışığında varılan sonuç şudur ki; 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece 1136 sayılı Avukatlık Kanunu`nda 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin, 657 sayılı Kanunun 146. maddesi hükmünü yürürlükten kaldırdığından ve ayrıca kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davalılara ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından söz etmek mümkün değildir.

O halde davalılar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki kurallara göre belirlenen miktardan fazla vekalet ücreti alamazlar.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma Kararına uyularak, davacının talebinin kabul edilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.H.G.K. 2.6.2010 E.2010/3-266 – K.2010/303

PicLensButton YHGK 2.6.2010 E.2010/3 266 – K.2010/303