Etiket arşivi: 24.11.2009

Y7HD 24.11.2009 E.2009/3761 – K.2009/5521

– Haksız Fiil Zamanaşımında Faile Ve Fiile Ittıla (Tüzel Kişilik Yönünden)
– Tüzel Kişinin Haksız Fiil Faili Ve Fiiline Ittılaı

BK.41, 60

Haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali istemine ilişkin davada:

Özellikle kamu kurumları yönünden zamanaşımı süresinin işlemeye başlayabilmesi için, o tüzel kişi veya kurumun dava açma konusunda emir vermeye yetkili organları tarafından zararın ve zarar sorumlusunun öğrenilmesi zorunludur.

Dava açma konusunda emir verme yetkisi bulunmayan daha alt birimlerin zararı ve zarar sorumlusunu öğrenmesi zamanaşımı süresinin başlayabilmesi için yeterli değildir.

DAVA ve KARAR:

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay`ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:

YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın zamanaşımına uğradığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç davanın niteliğine, tarafların sıfatına, yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.

Haksız fiillerden kaynaklanan davalarda uygulanması gereken Borçlar Kanununun 60. maddesi hükmünde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresi, zarar görenin zararı ve zarar sorumlusunu öğrendiği günden itibaren başlar. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre tüzel kişiler, özellikle kamu kurumları yönünden zamanaşımı süresinin işlemeye başlayabilmesi için, o tüzel kişi veya kurumun dava açma konusunda emir vermeye yetkili organları tarafından zararın ve zarar sorumlusunun öğrenilmesi zorunludur. Dava açma konusunda emir verme yetkisi bulunmayan daha alt birimlerin zararı ve zarar sorumlusunu öğrenmesi zamanaşımı süresinin başlayabilmesi için yeterli değildir.

Somut olaya gelince, davacı vekilince dosyaya ibraz edilen yazışma örneklerinden davacı ASKİ Genel Müdürlüğü adına dava açma konusunda emir vermeye yetkili organın kim olduğu, zararı ve zarar sorumlularını ne zaman öğrendiği tespit edilemediğinden, icra takibine zamanaşımı süresi içinde başlanıp başlanmadığı belirlenememektedir.

Hal böyle olunca, mahkeme davacı ASKİ Genel Müdürlüğü adına icra takibi yapma konusunda emir ve talimat vermeye yetkili temsilci veya temsilcilerinin tespiti, bunların zararı veya zarar sorumlularını ne zaman öğrendikleri, icra takibine zamanaşımı süresi içerisinde başlanıp başlanmadığı, duraksamasız belirlenmeli, icra takibine zamanaşımı süresi içerisinde başlandığının belirlenmesi halinde davalı tarafın zamanaşımı def`inin reddine karar verilmeli, taraflarca gösterilen deliller toplanmalı, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek davanın esası yönünden bir karar verilmelidir.

SONUÇ: Mahkemece, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.7.H.D. 24.11.2009 E.2009/3761 – K.2009/5521

YCGK 24.11.2009 E.2009/9-61 – K.2009/278


  YCGK 24.11.2009 E.2009/9 61 – K.2009/278

– HİZBULLAH ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMAK

– YASA DIŞI SİLAHLI ÖRGÜTE ÜYE OLMAK

– SİLAHLI ÖRGÜTE ÜYE OLMAK –

TCK.314 – 765 Sa.Ka.168

Sanığın, yasadışı Hizbullah Terör Örgütünün görüşlerini benimseyerek, 1999 yılından, yakalandığı 2002 yılına kadar, İdris kod adını alıp, Azer Camii`nde örgüt mensuplarından ders aldığı, bu caminin elemanı olarak görev kabul ettiği, sanığın kollukta alınan kaçamaklı anlatımlarından, bir başka dosyanın sanığı Abdurrahim Karadeniz`in, kolluktaki ayrıntılı anlatımlarından ve bu anlatımları doğrulayan örgütsel dokümanların içeriklerinden açıkça anlaşılmaktadır. Sanığın gerçekleştirdiği bu eylemlerin niteliği, çeşitliliği ve sürekliliği nazara alındığında, silahlı çete niteliğindeki Hizbullah örgütünün sair efradı olduğunun kabulü gerekmektedir.

DAVA ve KARAR:

Yasa dışı silahlı örgüte üye olmak suçundan sanık Mehmet Arsu`nun beraatına ilişkin, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 2.5.2005 gün ve 410-61 sayılı hüküm, o yer C. Savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen,
Yargıtay 9. Ceza Dairesince 31.10.2006 gün ve 3095-5680 sayı ile;
“Başka dosya sanığı Abdurrahim Karadeniz ve sanığın amcası Mehmet Şah Arsu`nun dosyada bulunan örgütsel dokümanlarla da doğrulanan kolluk beyanları ve tüm dosya kapsamı ile sanığın sübut bulan ve süreklilik, çeşitlilik arz eden eylem ve faaliyetlerinin silahlı örgüt üyeliği suçunu oluşturduğu ve bu suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden oyçokluğu ile bozulmuştur.

Yerel Mahkeme ise 12.4.2007 gün ve 14-141 sayı ile;
“Sanık Mehmet Arsu hakkında 1999-2000 yılları arasında Diyarbakır İlinde bulunan Şeyh Abdurrezzak (Azer) Camii`nde İdris kod adı ile Hizbullah Terör Örgütü adına faaliyet yürüttüğü bu nedenle örgüt üyesi olmak suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.

Sanığın beyanlarından aynı isnatla daha önce yargılandığı anlaşıldığından iddiaların ve delillerin önceki yargılama dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere; Sanık Mehmet Arsu hakkında Diyarbakır DGM.C. Başsavcılığının 2.11.1999 tarih ve 1999/958 esas sayılı iddianamesi ile Ş. Abdulrezzak Camii`nde faaliyette bulunduğu iddiası ile daha önce kamu davası açılmış ve sanık beraat etmiştir. Yargılama konusu davaya ilişkin iddianame 24.10.2002 tarihli olduğuna göre sanık hakkındaki yargılama esas itibariyle 2.11.1999 – 24.10.2002 tarihleri arasındaki zaman kesitine ilişkindir.
Sanık Mehmet Arsu tüm aşamalarda örgütsel dokümanların kendisine ait olmadığını, örgüt üyesi olmadığını, örgüte yardım etmediğini, örgütsel dokümanlardaki kişinin kendisi olmadığını bildirmiştir. Diğer deyişle sanığın kendi beyanlarında aleyhine olabilecek bir ifade bulunmamaktadır. Bu durumda sanık aleyhine olduğu iddia edilen diğer deliller incelenmelidir.
Mehmet Şah Arsu sanığın amcası olup, bu kişinin dosya içine alınan beyanları incelendiğinde ikrara yönelik kolluk beyanında dahi sanığımız Mehmet Arsu`dan bahsetmediği görülmektedir. Kaldı ki bu kişinin diğer beyanlarının inkara yönelik olduğu da anlaşılmıştır. Dosyada Mehmet Şah Arsu`ya ait beyanlar olay öncesi yargılamasına ilişkin olup bu kişi hakkında takipsizlik kararı verilmiştir. Mehmet Şah Arsu`nun sanığımızın amcası olması karşısında sanığın bu kişinin evinde bulunmasında (Dizi 17 deki Yakalama ve ev arama tutanağı) herhangi bir örgütsel nitelik görülmemiştir.

Dizi 172. ve 174.`deki örgütsel dokümanlar ayrıntıdan yoksun olup, sanıkla bağlantıları kesin olarak kurulamamaktadır. Diğer yandan dizi 173 deki örgütsel doküman ayrıntılı bilgiler içermekte ise de Haziran 1999 tarihli olduğu dikkate alındığında sanık aleyhine delil olarak kabulü mümkün değildir. Zira sanığın yargılanıp beraat ettiği döneme tekabül etmektedir. Dizi 172 ve 174`deki örgütsel dokümanlar ise tarihsiz olup şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince ve dizi 173 deki dokümanın tarihi de dikkate alındığında sanığın yargılanıp beraat ettiği döneme ait olduklarının kabulü gerekmektedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında; sanık aleyhine olduğu iddia edilen örgütsel dokümanların sanığın yargılanıp beraat ettiği döneme ait olduklarının kabulü gerektiğinden sanık aleyhine delil olarak kabul edilemeyeceği ve Mehmet Şah Arsu`nun beyanlarında da sanık aleyhine bir husus olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda sanığın 2.11.1999 – 24.10.2002 tarihleri arasındaki zaman kesitinde örgütsel faaliyet iddiası ile ilgili tek delil Abdurrahim Karadeniz`in kolluk beyanında Şeyh Abdurrezzak (Azer) Camii 2001 yılı yapılanması içerisinde yer alan kişiler arasında sanık Mehmet Arsu`yu göstermiş olması kalmaktadır. Bununla birlikte Abdurrahim Karadeniz savcılık, sorgu ve mahkeme beyanlarında inkara yönelik olup sanık Mehmet Arsu`dan da bahsetmediği tespit edilmiştir. Bu kişinin kendisi aleyhine delil durumu tartışmalı olan sonradan dönülmüş kolluk beyanı ile sanık Mehmet Arsu`nun yasadışı örgüt üyesi olduğunun kabulü mümkün görülmemiştir.

Tüm bu açıklamalar karşısında; sanığın beraati yönündeki Mahkememizin 2004/410 E. – 2005/61 K. sayılı 2.5.2005 tarihli kararı usul ve yasaya uygun görüldüğünden bu kararda direnilmesi ile yüklenen suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmadığından sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de o yer C. Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 5.3.2009 gün ve 233329 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI:

TÜRK MİLLETİ ADINA

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığa yüklenen yasadışı silahlı Hizbullah Örgütü Üyesi olmak suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğine göre;
İstanbul`da, 2001 yılında Hizbullah örgütüne yönelik olarak yapılan Hüseyin Velioğlu`nun öldüğü operasyonda ve bununla bağlantılı olarak, Mardin`de yapılan operasyonda elde edilen bilgi ve belgeler doğrultusunda, aynı yıl Diyarbakır`da yapılan bir operasyon sonrasında, sanık Mehmet Arsu`nun, amcası Mehmet Şah Arsu`nun evinde 28.9.2002 tarihinde yakalandığı ve operasyonlarda ele geçirilen Hizbullah örgütüne ait dökümanlarda sanık Mehmet Arsu`nun adının da geçtiği saptanmıştır.

Sanık Mehmet Arsu, kolluk tarafından alınan ifadesinde; Hizbullah Örgütü Üyesi olmadığını, 1998 yılında Abdurezzak Camii`nde Nurullah Akgün adlı kişiden Kuran dersi aldığını, aynı camide ders aldığı bir gün yakalandıklarını ve haklarında açılan davada beraat ettiğini, bunun dışında herhangi bir örgütsel çalışması olmadığı gibi, yakalanma olayından sonra camiye gitmeyi de kestiğini, hakkında anlatımlarda bulunan Abdurrahim Karadeniz`i tanımadığını, hakkındaki iddiaların doğru olmadığını, kod adı kullanmadığını beyan etmiştir.
Sonraki aşamalardaki ifadelerinde ise, atılı suçlamayı kabul etmediğini, kollukta alınan ifadesi sırasında gözlerinin kapalı olduğunu ve kendisine imzalatılan ifadeyi de kabul etmediğini, herhangi bir örgüte üye olmadığını, kod adı almadığını, Kuran dersi almak için camiye gitmediğini söylemiştir.

Bir başka operasyonda yakalanan Abdurrahim Karadeniz 7.10.2001 tarihinde kolluk tarafından sanık sıfatıyla alınan ifadesinde özetle; Hizbullah örgütünün görüş ve fikirlerini benimsediğini, 1991 yılında askerden döndükten sonra akrabaları aracılığıyla örgüte girdiğini, 1996 yılında Hz. İsmail Camisi sorumlusu olarak görevlendirildiğini, daha sonraki yıllarda başka camilerin sorumluluğunu da üstlendiğini, geçimini örgütün yaptığı yardımlarla sağladığını belirtmiş ve örgütün yapılanması hakkında bilgi vermiştir. Bu bilgiler arasında, Şeyh Abdurezzak (Azer) Camii`nin 2001 yılı yapılanmasında cami sorumlusunun Azer kod adlı Ali Kurt olduğunu belirtmiş ve saydığı cami elemanları arasında sanık Mehmet Arsu`nun adını da vermiştir.

Daha sonra C. Savcılığında ve hakim önünde verdiği ifadeler ile duruşmadaki anlatımında kolluk ifadesini reddetmiş ve kendisine baskı yapılmamakla birlikte 10 günlük gözaltı süresi sonunda alınan ifadenin okutulmadan imzalatıldığını, örgütle bir ilgisi bulunmadığını, adı geçen kişileri tanımadığını belirtmiştir.
Hakkında aynı olay nedeniyle daha önce dava açıldığı saptanarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen ve sanığın amcası olan Mehmet Şah Arsu; kolluk anlatımında örgüte üye olduğunu kabul etmesine ve örgüte ait olduğu belirtilen dokümanlarda yer alan bilgileri doğrulamasına rağmen, sonraki aşamalarda alınan ifadelerinde, kollukta baskı altında ifadesinin alındığını ve okutulmadan imzalatıldığını belirterek bu ifadesini reddetmiştir. Ancak, aşamalardaki anlatımlarında, yeğeni olan sanık Mehmet Arsu hakkında herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
Ele geçen örgüt dokümanlarında, sanık ile ilgili olarak;
1- El yazısı ile düzenlenmiş, cami yapılanmalarını gösteren dokümanda, Azer Camii yapılanmasında sanık Mehmet Arsu`nun, Nurullah Akgül`ün grubunda yer aldığı;
2- Yine el yazısı ile düzenlenmiş, cami yapılanmalarını gösteren diğer bir dokümanda ise, Azer Camii elemanları arasında yer aldığı ve kod adının İdris olarak gösterildiği,
3- El yazısı ile düzenlenmiş “yoklama raporu” başlıklı dokümanda, kod adının İdris ve 71 doğumlu olduğu, 2 yıldır devam ettiği belirtilmiş;
4- Bilgisayar çıktısı olarak düzenlenmiş dokümanda ise, Diyarbakır bölgesinde, Şeyh Abdulrezzak Camii`nde gösterildiği, 1971 Buyuransu Köyü doğumlu ve ilkokul mezunu olduğu, boyacılık yaptığı, Kuran dersine devam ettiği, 22, 26, 28, 7 tarihlerinde ise devam etmediği belirtilmiş, “değerlendirme” başlığı altında, “izinli hareket etmeye ve müslümanları tanımaya başlamış” değerlendirmesine yer verildiği ve tarih olarak da Haziran 1999 tarihinin gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.

Sanık Mehmet Arsu hakkında daha önce, Diyarbakır DGM. C. Başsavcılığınca 2.11.1999 günlü iddianame ile; sanığın mensubu olduğu Hizbullah Terör Örgütü adına Ş. Abdurezzak Camii`nde faaliyette bulunduğu, 12.10.1999 tarihinde bu camide siyasi eğitim çalışması yaparken, Nurullah Akgül ve Ali Kurt ile birlikte suçüstü yakalandıkları, böylece sanığın Hizbullah terör örgütü üyesi olmak suçunu işlediği iddiasıyla 765 sayılı TCY.`nın 168/2, 3713 sayılı Yasanın 5. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Diyarbakır 2 nolu DGM`ye kamu davası açılmış, mahkemece yapılan açık yargılama sonunda 18.5.2000 gün ve 294-103 sayı ile sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı kanıt elde edilemediğinden bahisle beraatına karar verilmiştir.

Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;

Sanığın, yasadışı Hizbullah Terör Örgütünün görüşlerini benimseyerek, 1999 yılından, yakalandığı 2002 yılına kadar, İdris kod adını alıp, Azer Camii`nde örgüt mensuplarından ders aldığı, bu caminin elemanı olarak görev kabul ettiği, sanığın kollukta alınan kaçamaklı anlatımlarından, bir başka dosyanın sanığı Abdurrahim Karadeniz`in, kolluktaki ayrıntılı anlatımlarından ve bu anlatımları doğrulayan örgütsel dokümanların içeriklerinden açıkça anlaşılmaktadır. Sanığın gerçekleştirdiği bu eylemlerin niteliği, çeşitliliği ve sürekliliği nazara alındığında, silahlı çete niteliğindeki Hizbullah örgütünün sair efradı olduğunun kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla dosya kapsamına uygun bulunmayan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ile bir kısım Kurul Üyesi ise; Yerel Mahkemenin direnme gerekçelerinin isabetli olduğu ve hükmün onanması gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

1- Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.4.2007 gün ve 14-141 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,

2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, oyçokluğu ile karar verildi.

Y.C.G.K. 24.11.2009 E.2009/9-61 – K.2009/278

PicLensButton  YCGK 24.11.2009 E.2009/9 61 – K.2009/278