Etiket arşivi: 25.5.2009

Y4HD 25.5.2009 E.2008/7583 – K.2009/7060


 Y4HD 25.5.2009 E.2008/7583 – K.2009/7060

– MİRASIN REDDİ (Muris Aleyhine Açılan Rücu Davasında Savunma)

– HÜKMEN RED (Muris Aleyhine Açılan Rücu Davasında Savunma)

– TEREKENİN BORCA BATIK OLDUĞUNUN TESBİTİ (Muris Aleyhine Açılan Rücu Davasında Savunma)

– RÜCU DAVASI (Davalı Mirasçılarının Terekenin Borca Batık Olduğu Savunması) –

HUMK.222 – TMK.605/2

Terekenin borca batık olduğunun tespiti ayrı bir dava açılarak istenebileceği gibi, açılmış bir davada savunma olarak da ileri sürülebilir.
Muris aleyhine açılan rücu davasında:
Davalı mirasçıların, terekenin borca batık olduğuna ilişkin olarak gösterdikleri tüm kanıtlar toplanıp, savunma doğrultusunda değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

DAVA ve KARAR:

Davacı İçişleri Bakanlığı adına İstanbul Muhakemat Müdürlüğü vekili tarafından, davalı Süleyman ve diğerleri aleyhine 9.6.2005 gününde verilen dilekçe ile alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 6.12.2007 günlü kararın Yargıtay`ca incelenmesi davalılar Süleyman, Bektaş, Zeynep ve Ali vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Dava, rücu`an tazminat istemine ilişkindir. Yerel Mahkemece, istem kabul edilmiş; karar, davalılar tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı idare, davalıların miras bırakanın yol açtığı haksız eylem sonucunda zarar görenlere yapılan ödemelerin, haksız eylemi gerçekleştirenin mirasçılarına alınmasını istemiştir.

Davalılar ise, haksız eylemi gerçekleştiren miras bırakanın terekesinin borca batık olduğunu, kendilerine husumet yöneltilmeyeceğini ileri sürerek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.

Yerel Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılardan Süleyman, Bektaş, Zeynep ve Ali tarafından temyiz olunmuştur.
Türk Medeni Kanunu`nun 605/2. maddesi gereğince; “Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” Terekenin borca batık olduğunun tespiti ayrı bir dava açılarak istenebileceği gibi açılmış bir davada savunma olarak da ileri sürülebilir. Açılmış bir davada ileri sürülen bu savunmanın HUMK.`un 222. ve izleyen maddeleri gereğince hadiseler biçiminde incelenip karara bağlanması gerekir. Şu durumda davalıların, terekenin borca batık olduğuna ilişkin olarak gösterdikleri tüm kanıtlar toplanıp savunma doğrultusunda değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
Yerel Mahkemece, açıklanan yönler gözetilmeyerek, eksik inceleme ve yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.4.H.D. 25.5.2009 E.2008/7583 – K.2009/7060

PicLensButton Y4HD 25.5.2009 E.2008/7583 – K.2009/7060

Y11HD 25.5.2009 E.2008/2193 – K.2009/6330


 Y11HD 25.5.2009 E.2008/2193 – K.2009/6330

– ZAYİ BELGESİ TALEBİ (Yangın)

– İŞYERİNİN YANMASI (Zayi Belgesi Talebi)

– TİCARİ DEFTER VE BELGELERİN ZİYAİ (Yangın) –

TTK.66,68

Dava TTK.`nun 68. maddesi uyarınca açılmış zayi belgesi verilmesi istemine ilişkin olup, dava konusu işyerinde yangının çıktığı sabittir. Bu durumda davacı tarafın kasti bir hareketinin bulunduğu dosya kapsamına yansımadığı gibi, dosyada mevcut olan yangın raporunda restoran da bulunan eşyaların tamamının yandığı açıkça belirtilmiştir. Ticari defterlerin tasdik durumunun böyle bir davanın konusu ile ilişkisi yoktur. Bu sebeble zayi belgesi verilmesi gerekirken, talebin reddi isabetsiz olmuştur.

DAVA ve KARAR:

Hasımsız olarak açılan davada Mersin 2.Asliye Ticaret Mahkemesi`nce verilen 8.11.2007 tarih ve 2007/35 – 2007/259 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Muktedir Lale tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Davacı vekili, bilinmeyen bir nedenle çıkan yangın sonucu müvekkiline ait işyerinde bulunan işletme demirbaşları ile yazar kasa cihazının tamamen yanarak kül olduğunu, 1998-2003 yılına kadar ki işletme defterleri, 2004-2005 yıllarına ait yevmiye defterleri, envanter defterleri, bu yıllara ait kullanılmış ve kullanılmamış fatura ciltleri, dipkoçanları, dosyalar halindeki muhasebe evrakları ve beyannameleri, SSK ile ilgili tüm evraklar, bildirgeler, bordrolar ve işyerinde asılması zorunlu olan tüm levha ve belgeler ile 2006 yılına ait bitmiş ve bitmemiş tüm fatura ve dipkoçanları, 2006/12. aya ait günlük yazar kasa satış  Z raporları, aynı yıl ve aya ait emtia-hizmet ve giderlerine ait tüm alış faturalarının tamamen yandığını ileri sürerek, anılan evrak ve belgelerin zayi olduğuna karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.

Mahkemece, dosya kapsamına ve bilirkişi raporuna göre, davacı şirketin tacir olduğu, tutmakla yükümlü olduğu 1998-2003 yılları arasındaki yevmiye ve envanter defterinin açılış tasdikinin yapıldığı ve kapanış tasdikinin ise bulunmadığı, davacının 2003 yılından sonra vergi mükellefiyetinin resen terk ettirildiği, davacı şirketin bağlı olduğu vergi dairesi ile aralarında düzenlemiş belge iptal tutanağının bulunmadığı, bu suretle davacı şirketin TTK`nun 66. ve devamı maddeleri uyarınca kanunen tutmak zorunda olduğu defterleri ve belgeleri yasaya uygun şekilde tutmadığı, bu defter ve belgeleri saklama konusunda gerekli özen ve dikkati göstermediği ve ayrıca bu defter ve belgelerin yandığı konusunda kesin ve inandırıcı delil gösterilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, işyerinde çıkan yangın sonucunda, davacıya ait 1998-2003 yıllarına ait işletme defterleri, 2004-2005 yıllarına ait ticari defterler, faturalar, muhasebe evraklarının vs. nin zayi olduğu iddiasına dayalı, TTK`nun 68.maddesi uyarınca açılmış zayi belgesi verilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

Oysa, dava konusu işyerinde yangının çıktığı sabit olup, davacı tarafın kasti bir hareketinin bulunduğu dosya kapsamına yansımadığı gibi, dosyada mevcut olan yangın raporunda restoran da bulunan eşyaların tamamının yandığı açıkça belirtilmiştir.Öte yandan, mahkemenin kabulünün aksine ticari defterlerin tasdik durumu ise böyle bir davanın konusunu oluşturmayacağı gibi davacının defter ve belgeleri saklamada gerekli özeni ve dikkati göstermediğine ilişkin gerekçenin dayanaklarının nelerden ibaret olduğunun dahi karar yerinde denetime elverişli bir şekilde gösterilmemesi de doğru bulunmamış ve kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA,  oybirliği ile karar verildi.

Y.11.H.D. 25.5.2009 E.2008/2193 – K.2009/6330

PicLensButton Y11HD 25.5.2009 E.2008/2193 – K.2009/6330

Y9HD 25.5.2009 E.2008/28790 – K.2009/14187


 Y9HD 25.5.2009 E.2008/28790 – K.2009/14187

– İŞ GÜVENLİĞİ (İşe iade)

– İŞE İADE – ALT İŞVEREN (Aynı İşyerinde)

– İŞYERİNE BAĞLI YERLER

– İŞVERENİN AYNI İŞKOLUNDA BİRDEN FAZLA İŞYERİ BULUNMASI

– İŞ YERİNDE ÇALIŞAN İŞÇİ ADEDİNİN TESBİTİNDE İHTİMALLER ve YÖNTEMLER

– TARIM ve ORMAN İŞÇİLERİNİN ÇALIŞTIĞI YERLER  (İş Kanunu Kapsamı Yönünden)

– ŞİRKETLER GRUBU (Çalışan İşçi Sayısı Yönünden) –

4857 Sa.Ka.2/2, 18,4/b – 2821 Sa.Ka.60/2

1. İşçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için fesih bildiriminin yapıldığı tarihte işyerinde 30 ve daha fazla işçi çalıştırılması gerekir.
İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan işçi sayısına göre belirlenir.
İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir.
Keza bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı işlerde, asıl işin dahil olduğu iş kolundan sayılır.
Otuz işçi sayısının belirlenmesinde belirli-belirsiz süreli, tam- kısmi süreli, daimi-mevsimlik iş sözleşmesi ile çalışanlar arasında bir ayırım yapılamaz.  Fesih bildirimin yapıldığı tarihte 30 işçi sayısının tespitinde gözönünde bulundurulacak işçinin iş sözleşmesinin devam etmekte olması yeterli olup,   ayrıca fiilen çalışıyor olması gerekmemektedir.
2. İş Kanunu kapsamı dışında kalan ve işçi sıfatını taşımayan çırak, stajyer ve meslek öğrenimi gören öğrencilerle süreksiz işlerde çalışanlar, keza işyerinde ödünç (geçici) iş ilişkisi ile çalıştırılanlar ile alt işveren işçileri  o işyerinde çalışan işçi sayısının belirlenmesinde hesaba katılmazlar. Fakat, iş güvencesi hükümlerinden kaçmak amacıyla, işçilerin bir kısmının muvazaalı olarak taşeron işçisi olarak gösterilmesi halinde, bu işçilerin de  işçi sayısına dahil edilmesi gerekir.
3. 4857 sayılı İş Kanunu, elliden fazla işçi çalıştıran tarım ve   orman işçilerinin yapıldığı işyerleri ve işletmeleri kapsamı içine aldığından   bu işyeri ya da işletmede çalışanlar da iş güvencesinden yararlanır.
4. Özellikle gurup şirketlerinde ortaya çıkan bir çalışma biçimi olan birlikte istihdam şeklindeki çalışmada, İşçi tüm şirketlere hizmet ediyor ise,  o zaman tüm şirketlerdeki işçi sayısı dikkate alınmalıdır.

DAVA ve KARAR:

Davacı, işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi S. Bıçaklı tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Davacı sözleşmesinin işverence geçerli neden olmaksızın feshedildiğini, davalının organize sanayinin idari teknik işleri, güvenlik, çevre düzenlemesinden sorumlu olup,   bu işleri kendi adına sigortalı 18, çevre düzenlemesi işini gören  Uzunoğlu Sera Peyzaj Mimarlığı Ltd. Şti. adına 16, bakım önerim işlerini gören Belkar İnş. San. ve Tic. San. Ltd.’de 5 sigortalı ile yaptığını, işyerinde taşeron olarak çalışan firmalar ile birlikte fesih tarihinde 34 kişi çalıştığını, bakım, onarım, peyzaj ve genel hizmetler işçiliği kapsamında çalışan tüm işçilerin bu kapsamda teknolojik nedenler ile uzmanlık gerektirmeyen asıl işi ifa ettiğini, bu işlerin bölünerek alt işverene yaptırılmasının yasal olmadığını belirterek, feshin geçersizliğine, işe iadeye ve yasal tazminatlara karar verilmesini istemiştir.

Davalı, belirli süreli sözleşmenin süresinin sona ermesi nedeniyle yenilenmeyerek sona erdirildiğini, işyerinde 30`dan az işçi çalışması nedeniyle davacının işgüvencesi hükümlerinden yararlanamayacağını savunmuştur.

Mahkemece fesih tarihinde işyerinde 16 kişi çalıştığı, davacının işverenin işgüvencesi hükümlerini dolanmak için muvazaalı olarak işyerlerini böldüğünü ve çalışan sayısını 30`un altına çektiği iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

4857 sayılı iş Kanunu`nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için fesih bildiriminin yapıldığı tarihte işyerinde 30 ve daha fazla işçi çalıştırılması gerekir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan işçi sayısına göre belirlenir.

4857 sayılı İş Kanunu`nun 2/2. maddesine göre, İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır, işyeri, işyerine bağlı yerler,  eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. Yine aynı kanunun 18/4 maddesi uyarınca, işverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir. Keza 2821 sayılı Sendikalar Kanunu`nun   60/2 maddesi uyarınca bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı işlerde,   asıl işin dahil olduğu iş kolundan sayılır.

Otuz işçi sayısının belirlenmesinde belirli-belirsiz süreli, tam- kısmi süreli, daimi-mevsimlik iş sözleşmesi ile çalışanlar arasında bir ayırım yapılamaz. Fesih bildirimin yapıldığı tarihte 30 işçi sayısının tespitinde göz önünde bulundurulacak işçinin iş sözleşmesinin devam etmekte olması yeterli olup, ayrıca fiilen çalışıyor olması gerekmemektedir. Ancak hastalık, iş kazası, gebelik yada normal izin ve benzeri nedenlerle ayrılan işçi yerine bu süre için ikame işçi temin edilmiş ise, 30 işçi sayısında ikame edilen işçi dikkate alınmayacaktır. Konumu itibarıyla güvence kapsamı içerisinde olmayan işveren vekillerinin ve yardımcılarının da işyerinde çalışan işçi sayısının belirlenmesinde dikkate alınması gerekir. Dairemizin uygulaması bu yöndedir.   (24.3.2008 gün ve 2007/27699 Esas, 2008/6006 Karar sayılı ilamımız).
Fesih bildirim tarihinden önce iş sözleşmesi feshedilen, bu nedenle feshin geçersizliği davası açıp, lehine feshin geçersizliğine karar verilen işçinin işverene işe başlatılması için başvurusu halinde, adı geçen işçinin de 30 işçi sayısında değerlendirilmesi gerekir. Böyle bir durumda feshin geçersizliğine ilişkin dava sonuçlanmamış ise, bekletici mesele yapılarak sonucu beklenmelidir.

İş Kanunu kapsamı dışında kalan ve işçi sıfatını taşımayan çırak, stajyer ve meslek öğrenimi gören öğrencilerle süreksiz işlerde çalışanlar, keza işyerinde ödünç (geçici) iş ilişkisi ile çalıştırılanlar ile alt işveren işçileri o işyerinde çalışan işçi sayısının belirlenmesinde hesaba katılmazlar. Alt işverenin işçileri otuz işçi kıstasının belirlenmesinde dikkate alınmazlar; fakat, iş güvencesi hükümlerinden kaçmak amacıyla, işçilerin bir kısmının muvazaalı olarak taşeron işçisi olarak gösterilmesi halinde, bu işçilerin de işçi sayısına dahil edilmesi gerekir. Daha açık bir anlatımla, alt işverenlik ilişkisinin geçersiz sayılması gereken hallerde taraflarca alt işveren sayılan kişiye bağlı olarak çalışanlar otuz işçi sayısının tespitinde hesaba katılmalıdır. Alt işverenin işçileri ile geçici işçi sağlayan işverenle iş sözleşmeleri devam eden geçici işçiler, kendi işverenlerinin işyerlerinde sayının belirlenmesinde hesaba katılırlar.  Ancak tarafların geçici iş ilişkisinde gönderen işveren olarak nitelendirdikleri; fakat aslında “bordro işvereni” olarak faaliyet gösteren ve yaptıkları iş, işverenlerine işçi temin etmekten ibaret olanlara kayıtlı bulunan işçiler de  sayı ölçütünde gözönünde bulundurulmalıdır.

4857 sayılı İş Kanunu, elliden fazla işçi çalıştıran tarım ve orman işçilerinin yapıldığı işyerleri ve işletmeleri kapsamı içine aldığından (İş K mad. 4/b), bu işyeri ya da işletmede çalışanlar da iş güvencesinden yararlanır. Buna karşılık, 50`den az (elli dahil) işçi çalıştıran tarım işyerlerinde çalışanlar İş Kanunu`nun kapsamı dışından kalacağından, bu yerlerde 30`dan fazla işçi çalıştırılsa dahi (örneğin, 40 işçi), bu işçilere iş güvencesi hükümleri uygulanmayacaktır.   50 İşçinin tespitinde, sadece tarım işçileri değil; diğer işçiler de dikkate alınmalıdır.
Özellikle gurup şirketlerinde ortaya çıkan bir çalışma biçimi olan birlikte istihdam şeklindeki çalışmada, işçilerin bir kısmı aynı anda birden fazla işverene ve birlikte hizmet vermektedirler. Daha çok yönetim organizasyonu kapsamında birbiriyle bağlantılı olan bu şirketler, aynı binalarda hizmet verebilmekte ve bir kısım işçiler iş görme edimini işverenlerin tamamına karşı yerine getirmektedir. Tüm şirketlerin idare müdürlüğünün aynı şahıs tarafından yapılması, şirketlerin birlikte kullandığı işyerinde verilen muhasebe, güvenlik, ulaşım, temizlik, kafeterya ve yemek hizmetlerinin yine tüm işverenlere karşı verilmiş olması buna örnek olarak gösterilebilir. Bu gibi bir ilişkide, tüm şirketlere hizmet veren işçiler ile sadece davalı şirkete hizmet veren işçilerin 30 işçi kıstasında dikkate alınması gerekir. İşçi tüm şirketlere hizmet ediyor ise, o zaman tüm şirketlerdeki işçi sayısı dikkate alınmalıdır.

Sendika işyeri temsilcileri için işyerinde 30 işçi çalışma koşulu aranmamalıdır. (Dairemizin 21.7.2008 gün ve 2008/25552 Esas, 2008/20932 Karar sayılı ilamımız).

Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta SSK belgelerine göre işyerinde fesih tarihinde çalışan işçi sayısı 30`un altında görünmektedir. Davacı, işverenin organize sanayi bölge müdürlüğünde çalışan işçileri bakım, onarım, peyzaj ve genel hizmetler gibi davalı müdürlüğün asıl işlerini suni bir takım bölünmeler ile kendi emri altında çalışan taşeron firmalara devrederek kanuna karşı muvazaalı olarak işyerinde çalışan işçi sayısının yasal sınırın altında tuttuğunu, 31.12.2007 tarihinde davacı ile birlikte iki işçinin sözleşmesini feshetmesinden sonra iki alt işverene yaptırdığı işleri ocak ve şubat 2008 aylarında onarım ve peyzaj işlerini bünyesine almak suretiyle yaptığı suni ayırıma son verdiğini iddia etmiştir. Davacı tarafından ayrıca dosyaya bazı işçilerin davalı işyerindeyken işten çıkarılıp taşeron firmalarda çalıştırılmaya devam edildiğine ilişkin belgeler de sunulmuştur. Davacının muvazaa iddiası, sunduğu bu delillerle birlikte değerlendirilerek, yukarıda açıklanan hususlar da dikkate alınarak, işçi sayısının belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.

Y.9.H.D. 25.5.2009 E.2008/28790 – K.2009/14187

PicLensButton Y9HD 25.5.2009 E.2008/28790 – K.2009/14187