Değerli üstadımız Sayın meslektaşımız Avukat Mehmet Kaya’nın sosyal medyada paylaşımına teşekkür ediyor Genç Baro okurları ile paylaşıyoruz.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi
2013/610 esas sayılı ve 2013/1501 karar sayılı 04.02.2013 tarihli kararı
EV BAŞKANININ SORUMLULUĞU (Maddi ve Manevi Tazminat/Bu Sorumluluğun Hukuksal Nitelikte Kusursuz Sorumluluk Olduğu/Davalıların Çocukları Hakkında Çocuk Mahkemesi Tarafından Verilen Kararların Temyiz İncelemesinde Olduğu – Anılan Ceza Davasının Sonucunun Bu Dava İçin Bekletici Mesele Yapılması Gerektiği)
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI (Ev Başkanının Özen ve Gözetim Görevini Yerine Getirmemesinden Dolayı Üçüncü Kişilerin Uğradığı Zararı Tazminle Sorumlu Olduğu – Davalıların Çocukları Hakkında Çocuk Mahkemesi Tarafından Verilen Kararların Temyiz İncelemesinde Olduğu/Anılan Ceza Davasının Sonucunun Bu Dava İçin Bekletici Mesele Yapılacağı)
CEZA MAHKEMESİ KARARLARININ HUKUK HAKİMİNİ BAĞLAMASI (Maddi Olguları Tesbite Dair Kararının Hukuk Bağlayacağı – Çocuk Mahkemesinin Dosyasının Bu Davanın Sonucuna Olabilecek Etkisi Gözetilmeden Anılan Ceza Davasının Sonucunun Bu Dava İçin Bekletici Mesele Yapılması Gerektiği/Maddi ve Manevi Tazminat)
BEKLETİCİ MESELE (Maddi ve Manevi Tazminat – Davalıların Çocukları Hakkındaki Çocuk Mahkemesi Dosyasının Bu Davanın Sonucuna Olabilecek Etkisi Gözetilmeden Anılan Ceza Davasının Sonucunun Bu Dava İçin Bekletici Mesele Yapılması Gerektiği)
BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ (Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Konusunda Bilimsel ve Teknik Görüşlerini Bildirmekle Görevli Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulundan Alınacak Ssk Sağlık İşlemleri Tüzüğüne Uygun Raporla Davacının İş Göremezlik Oranı Belirlendikten Sonra Varılacak Sonuca Göre Zarar Kapsamının Belirlenmesi Gerektiği – Maddi ve Manevi Tazminat)
TALEPLE BAĞLILIK İLKESİ (Maddi ve Manevi Tazminat Davası – Dava Dilekçesinde Talep Olmadığı Halde Mahkemece Oluşturulan Hükümde Maddi Tazminatın Tüm Davalılardan Müştereken ve Müteselsilen Tahsiline Karar Verilmiş Olmasının Doğru Görülmediği)
818/m.53
4721/m.369
6100/m.26
2659/m.16/2-c
ÖZET : Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalıların çocuğu Nuh’un basit yaralama suçundan adli para cezası aldığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın kesinleştiği, davalıların çocuğu Atahan’ın ise bıçakla yaşamsal tehlike oluşturan yaralama suçundan 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezası aldığı, cezanın erteli olduğu, bu kararın kesinleşmediği, dosyanın halen Yargıtay 3.Ceza Dairesinin temyiz incelemesinde olduğu anlaşılmıştır. B.K.nun 53. maddesi gereğince kural olarak; hukuk mahkemesi ceza mahkemesinin kararıyla bağlı değilse de ceza mahkemesinin maddi olguları tesbite dair kararı hukuk hakimini bağlar. Çocuk Mahkemesinin dosyasının bu davanın sonucuna olabilecek etkisi gözetilmeden anılan ceza davasının sonucunun bu dava için bekletici mesele yapılması gerekir.
2659 Sayılı Adli Tıp Kurumu Yasasının 16/2-c maddesi gereğince meslekte kazanma gücü kaybı konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle görevli Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulundan alınacak SSK. Sağlık İşlemleri Tüzüğüne uygun raporla davacının iş göremezlik oranı belirlendikten sonra varılacak sonuca göre zarar kapsamının belirlenmesi gerekir. H.M.K.26. maddesinde: “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir”, düzenlemesi yer almaktadır. Dava dilekçesinde talep olmadığı halde, mahkemece oluşturulan hükümde maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş olması da H.M.K.nun 26. maddesine uygun bulunmamıştır.
DAVA : Dava dilekçesinde 20.000 TL tazminatın, olay tarihinden yasal faizi ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı ve davalı İ. ve N. P. tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıların çocukları tarafından yaşamı tehlikeye girecek şekilde yaralandığını, Sincan Çocuk Mahkemesi’nin davalıların çocuğu A.’ın hapis cezası ile ( ertelenmiş ) N.’un ise adli para cezası ile (hükmün açıklanmasının geri bırakılması) cezalandırılmasına karar verdiğini, davacının sağlığının bozulduğunu, sınavlara giremediğini, hastane masrafları olduğunu, ailesinin ekonomik sıkıntıya düştüğünü, davacının kardeşinin olay sebebiyle psikolojisinin bozulduğunu, davacının ise içine kapandığını, keder ve elem içinde kaldığını, aile başkanı olan davalıların çocuklarına özen göstermediklerini, suça sürüklediklerini, davacıyı da mağdur ettiklerini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 4.000 TL maddi; 16.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davacı ve davalılar İ. ve N. P. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Ev başkanının sorumluluğu yasal dayanağını T.M.K.nun 369. maddesinden almaktadır. Hukuk düzeni, ev başkanını koruyucu ve güvenilir kişi, küçükleri, kısıtlıları, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanları da korumaya ve gözetime muhtaç kimseler olarak kabul etmiştir. Ev başkanlığı aile halinde birlikte yaşayanların idare edilmesine, öncelikle aile üyeleri arasında bir düzenin kurulmasına, bunların yararına olarak birliğin korunmasına, hizmet eder. Bu kurumla güdülen asıl amaç. gözetime muhtaç aile üyelerine karşı zarara uğramış olan 3.kişileri de korumaktır. Ev başkanlığı yalnız yetkiler veren bir kurum olmayıp, aynı zamanda görev ve sorumluluklar da yükleyen bir kurumdur. Ev başkanı, özen ve gözetim görevini yerine getirmemesinden dolayı 3.kişilerin uğradığı zararı tazminle sorumludur ve bu sorumluluk hukuksal nitelikte kusursuz sorumluluktur. Ev başkanının bu sorumluluktan kurtulabilmesi ancak, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle küçüğü gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterse idi dahi zararın meydana gelmesini engellemeyeceğini ispat etmesiyle mümkündür.
Sincan Çocuk Mahkemesi’nin dosyanın incelenmesinde: davalıların çocuğu N.’un basit yaralama suçundan adli para cezası aldığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın kesinleştiği, davalıların çocuğu A.’ın ise bıçakla yaşamsal tehlike oluşturan yaralama suçundan 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezası aldığı, cezanın erteli olduğu, bu kararın kesinleşmediği, dosyanın halen Yargıtay 3.Ceza Dairesinin temyiz incelemesinde olduğu anlaşılmıştır. B.K.nun 53. maddesi gereğince kural olarak; hukuk mahkemesi ceza mahkemesinin kararıyla bağlı değilse de: ceza mahkemesinin maddi olguları tesbite dair kararı hukuk hakimini bağlar. Sincan Çocuk Mahkemesi’nin dosyasının bu davanın sonucuna olabilecek etkisi gözetilmeden anılan ceza davasının sonucunun bu dava için bekletici mesele yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu hükme dayanak alınacak nitelikte değildir. 2659 Sayılı Adli Tıp Kurumu Yasasının 16/2-c maddesi gereğince meslekte kazanma gücü kaybı konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle görevli Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulundan alınacak SSK. Sağlık İşlemleri Tüzüğüne uygun raporla davacının iş göremezlik oranı belirlendikten sonra varılacak sonuca göre zarar kapsamının belirlenmesi gerekir.
H.M.K.26. maddesinde: “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir”, düzenlemesi yer almaktadır. Dava dilekçesinde talep olmadığı halde, mahkemece oluşturulan hükümde: maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş olması da H.M.K.nun 26. maddesine uygun bulunmamıştır.
Bozma kararının niteliğine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 04.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.