Etiket arşivi: açık

Ceza Hukuku • ÇOCUK CEZA EVİNDEN AÇIK CEZA EVİNE HANGİ HÜKÜMLÜLER GİDEBİLİR?

Çocuk Cezaevinden Açık Cezaevine Hangi Hükümlüler Gidebilir?

Suçun işlendiği tarih itibariyle hükümlü eğer 18 yaşından küçük ise Çocuk Eğitimevi olarak isimlerinden küçüklere mahsus cezaevinde cezası infaz edilecektir. Çocuk cezaevinden açık cezaevine de hükümlülere geçiş hakkı tanınmıştır. Bunun için küçüğün okuyup okumadığına bakılacaktır.
Eğitimine devam etmeyen çocuklar 18 yaşını doldurduklarında eğitimine devam eden suçlular ise 21 yaşını doldurduklarında açık cezaevlerine gönderilecektir.

İlgili Yönetmelik Maddesi
>Çocuk eğitimevinden açık kuruma ayrılacak hükümlüler
MADDE 7 – (1) Çocuk eğitimevinde cezası infaz edildiği sırada eğitime devam etmeyenler on sekiz yaşını bitirdiklerinde, eğitime devam edenler ise yirmi bir yaşını bitirdiklerinde suç türüne bakılmaksızın açık kuruma gönderilir.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Cum Şub 27, 2015 9:28 pm


Ceza Hukuku • AÇIK CEZA EVLERİ ARASINDA NAKİL İŞLEMLERİ

Açık Cezaevleri Arasında Nakil İşlemleri

Yönetmeliğin “Açık Kurumlar Arası Nakil Kararı” başlıklı 11.maddesinde bu durum açıklanmıştır. Buna göre; hükümlü açık cezaevinden başka bir açık cezaevine nakledilmeyi talep ederse nakil giderlerini peşin ödemek zorundadır. Nakil giderlerini ödeyeceğine dair vereceği taahhüt ile birlikte gitmek istediği en fazla beş farklı cezaevini dilekçesinde bildirir. Bu dilekçe ile birlikte hükümlü bilgi cetveli Adalet Bakanlığına gönderilir. Bakanlık gerekli incelemeleri yaptıktan sonra nakil hakkında kararını verir. Bakanlık incelemesini yaparken hükümlünün gitmek istediği cezaevlerinin kapasitesine bakacak ve hükümlünün kaldığı cezaevindeki durumunu da inceleyecektir. Eğer kişinin şartlı tahliyesine beş aydan az bir süre varsa nakil talepleri Cumhuriyet savcılığınca otomatik olarak reddedilecektir. Nakil işlemi sonrasında bazı istisnalar haricinde hükümlü nakil olduğu açık cezaevinde en az 1 yıl kalmak zorundadır. Hükümlünün eğitim, güvenlik veya hastalık gibi sorunları olması durumunda bu süreye bakılmadan hükümlü başka bir cezaevine nakledilebilir. Çocuk cezaevlerinde ise bu süre 6 ay olarak uygulanır. Hükümlünün gitmek istediği cezaevi aynı ağır ceza yargı çevresinde ise bu hususta Cumhuriyet savcılığı karar verecektir.
Hükümlünün talebi olmasa bile bakanlık bazı durumlarda kendiliğinden de nakil işlemi yapma hakkına sahiptir.

>İlgili Yönetmelik Maddeleri
>Açık kurumlar arası nakil kararı

MADDE 11 –
(1) Hükümlülerin, bulundukları açık kurumlardan başka açık kurumlara nakil olmayı talep etmeleri halinde, nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul etmeleri koşuluyla, gitmek istedikleri en fazla beş kurumu belirtir dilekçeleri ve hükümlü bilgi cetveli Bakanlığa gönderilir.
(2) Bakanlıkça, hükümlünün talepte bulunduğu kurumların kapasitesi ile daha önce aldığı disiplin cezası nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığı kurumlardan olup olmadığı hususları birlikte değerlendirilerek talep hakkında bir karar verilir.
(3) Koşullu salıverilme tarihine beş aydan az süre kalan hükümlünün başka açık kurumlara nakil talepleri, Cumhuriyet başsavcılığınca reddedilerek durum ilgiliye tebliğ edilir.
(4) Açık kurumlardan başka açık kurumlara nakledilen hükümlüler; eğitim-öğretim, güvenlik veya hastalık gibi zorunlu nedenler hariç, nakledildikleri kurumlarda en az bir yıl kalmak zorundadır. Çocuklar bakımından bu süre altı ay olarak uygulanır.
(5) Kapalı kurumlardan açık kurumlara ayrılan hükümlüler bakımından dördüncü fıkradaki süre şartı aranmaz.
(6) Aynı ağır ceza merkezi yargı çevresinde bulunan açık kurumlar arasındaki nakillere ağır ceza merkezi Cumhuriyet başsavcılığınca karar verilir.
(7) Bakanlık; kurum kapasitesinin aşılması, ihtiyaç, güvenlik, yangın, doğal afet veya hastalık gibi zorunlu hâllerde açık kurumlar arasında resen nakil yapabilir.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Cum Şub 27, 2015 9:30 pm


Ceza Hukuku • KAPALI CEZA EVİNE GÖNDERİLME VE YENİDEN AÇIK CEZA EVİNE GİTME ŞARTLARI

>Kapalı Cezaevine Gönderilme ve Yeniden Açık Cezaevine Gitme Şartları

Kapalı cezaevinde cezalarını çekmekte olan hükümlülerin şartları oluşması halinde açık ceza infaz kurumlarında cezalarını çekme şartlarını daha önce anlatmıştık. Bu yazımızda kapalı cezaevinden açık cezaevine geçtikten sonra işlediği bir kabahat veya disiplin suçundan sonra tekrar kapalı cezaevine gönderilecek hükümlüler ve kapalı cezaevine yeniden gönderilmiş hükümlülerin hangi şartlarda yeniden açık cezaevine gidebileceğini anlatacağız.
Açık cezaevinden kapalı cezaevine gönderilme durumu yönetmeliğin “Kapalı Kuruma İade” başlıklı 12. Maddesinde anlatılmıştır. Buna göre;
Hükümlü hakkında başka suçtan tutuklama kararı verilmişse,
Hükümlü açık cezaevinden firar etmişse,
Hükümlü kınamanın dışında başkaca bir disiplin cezası almış ise,
Doğrudan açık cezaevine gönderilen hükümlüler hariç olmak üzere, hükümlü yaş, sağlık durumu v.b nedenlerle açık cezaevinin gerektirdiği çalışma şartlarını sağlayamamışsa,
Hükümlü kendisine verilen işi yapmamış veya iş şartlarına uyumlu çalışmamışsa,
Hükümlünün kendi isteği varsa,
Hükümlü hakkında üst sınırı yedi yıldan az olmayan başka bir suçtan soruşturma veya kovuşturma yapılıyorsa veya üst sınırı yedi yıldan az olmamak kaydıyla kesinleşmemiş hapis cezası bulunuyorsa, (bu madde için kurum yönetiminin kararı ve infaz hakimliğinin onayı ile hükümlü derhal kapalı kuruma gönderilir.)
İnfaz edilen ceza haricinde hükümlü başka bir suçtan ceza almışsa bu durumda toplam ceza süresinin açık cezaevine gitme şartlarını taşımadığı tespit edilirse
Hükümlü kapalı cezaevine gönderilecektir.
Kapalı cezaevine gönderilen hükümlülerden bazılarının yeniden açık cezaevine gitme imkanı da bulunmaktadır. Bu durum da yönetmeliğin 13. Maddesinde anlatılmıştır. Yönetmeliğin ilgili maddesinde sadece kendi rızası ile kapalı cezaevine dönen hükümlüler ile disiplin cezası almış hükümlülerden bahsedilmiştir. Kendi isteğiyle kapalı cezaevine gönderilen hükümlü ile kınama harici disiplin cezası almış hükümlü 6 ay sonra yeniden açık cezaevine gidebilecektir. Eğer hükümlü 2. Disiplin cezasını almışsa bu süre 1 yıl olacaktır. Disiplin cezalarına ilişkin süreler disiplin cezasının kaldırılması tarihinden itibaren başlayacaktır.
Açık cezaevinde yatmakta iken kapalı cezaevine gönderilen hükümlüler yukarıda belirttiğimiz 2 ve 4 maddelerden dolayı kapalı cezaevine gönderilmişse yeniden açık cezaevine dönemezler. 1,5,7 ve 8. Maddelerde belirtilen sebeplerden dolayı kapalı cezaevine gönderilen hükümlüler ise koşullu salıverilme süreleri ile açık cezaevine ayrılma şartları yönünden yeniden değerlendirilip şartları taşıması halinde açık cezaevine gönderilebilirler.

İlgili Yönetmelik Maddeleri
>Kapalı kuruma iade
MADDE 12 – (1) Açık kurumlarda cezası infaz edilmekte olan hükümlülerden;
a) Haklarında 5271 sayılı Kanunun 100 üncü maddesine göre tutuklama kararı verilenler,
b) Firar edenler,
c) Kınamadan başka disiplin cezası alanlar,
ç) 5 inci madde gereğince doğrudan açık kurumlara gönderilenler hariç olmak üzere; yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları tespit edilenler,
d) İş temin edildiği halde çalışmayanlar veya iş düzenine uyum sağlayamayanlar,
e) Kapalı kuruma dönmek isteyenler,
f) Haklarında üst sınırı yedi yıldan az olmayan başka bir suçtan soruşturma veya kovuşturması devam etmekte olanlar ile üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan henüz kesinleşmemiş mahkûmiyet kararı bulunanlar,kurum yönetim kurulu kararı ile kapalı kurumlara iade edilir ve bu karar derhâl infaz hâkimliğinin onayına sunulur.
(2) İnfaz edilen cezası dışında başka bir suçtan haklarında mahkûmiyet kararı verilenlerin cezaları toplandıktan sonra koşullu salıverilmelerine 6 ncı maddede belirtilen sürelerden daha fazla kaldığı tespit edilenler, kurum yönetim kurulu kararı ile kapalı kuruma iade edilir.

>Yeniden Açık Kuruma Ayrılma
MADDE 13 – (1) Açık kurumda cezası infaz edilmekte iken; kınama dışında disiplin cezası verilmek suretiyle kapalı kuruma bir defa iade edilenler disiplin cezasının kaldırılma tarihinden itibaren altı ay, birden fazla iade edilenler ise disiplin cezasının kaldırılma tarihinden itibaren bir yıl geçtikten sonra açık kuruma ayrılabilir.
(2) Kendi isteğiyle kapalı kuruma dönen hükümlüler, altı aylık süre geçtikten sonra yeniden açık kuruma ayrılabilir.
Baltacı Avukatlık ofisi

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Cum Şub 27, 2015 9:34 pm


Ceza Hukuku • AÇIK CEZA EVİ BAŞ VURUSU VE UYGULAMALARI

>Açık Cezaevi Başvurusu ve Uygulamaları

Açık cezaevleri ile ilgili yönetmelikte geçen diğer önemli maddelere kısaca değinmek gerekir. Öncelikle hükümlülerin açık cezaevlerine gitmeleri için başvuru gerekmektedir. Bunun iki istisnası bulunmaktadır. Birincisi yönetmeliğin 5. Maddesine göre direk açık cezaevinde cezasını çekmesi gereken hükümlüler ve çocuk cezaevlerinde kalan hükümlüler için başvuru şartı aranmaz. Çocuk cezaevlerinde kalanlar 18 yaşını doldurduğunda (eğitimine devam edenler için 21 yaş) direk açık cezaevine gönderilecektir.
Açık cezaevleri ile ilgili kararı yargı çevresindeki Ağır Ceza Merkez Cumhuriyet Savcılıkları verecektir.

Direk açık cezaevine gidecek hükümlüler için uygulamanın nasıl olacağı yönetmeliğin doğrudan açık kuruma gönderme kararı başlığında açıklanmıştır. Buna göre direk açık cezaevine gidecek hükümlüler teslim olduktan sonra (bazı suçlar için teslim aranırken bazı suçlarda yakalama da olsa bu süre verilmektedir. Yakalama tazyik hapsi gibi durumlarda geçerli olacaktır) savcılık kişiye 10 günlük süre vererek bu süre içerisinde gerekli hazırlıklarını yapıp açık cezaevine gitmesini bildirir. Kişi bu 10 günü geçirir ise cezasını kapalı cezaevinde geçirecektir.

İlgili Yönetmelik Maddeleri
>Açık Kuruma Gönderme veya Ayırma Kararları
>Doğrudan açık kuruma gönderme kararı

MADDE 9 –
(1) Ağır ceza merkez veya mülhakat Cumhuriyet başsavcılıkları, bağlı bulundukları ağır ceza merkezi yargı çevresinde açık kurum bulunması hâlinde, 5 inci madde kapsamında kalan hükümlülerin doğrudan o yerde bulunan açık kurumlara gönderilmesine karar verir.
(2) Ağır ceza merkezi yargı çevresinde açık kurum bulunmayan merkez veya mülhakat Cumhuriyet başsavcılıkları ise 5 inci madde kapsamında kalan hükümlülerin Bakanlıkça belirlenen listedeki açık kurumlardan birine gönderilmesine karar verir.
(3) 5 inci madde kapsamında kalan hükümlülerden;
a) Teslim olan veya çağrı üzerine gelenlere,
b) 5275 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince haklarında doğrudan yakalama emri çıkarılanlara,
c) 2004 sayılı Kanun gereğince tazyik hapsine tabi tutulanlardan haklarında yakalama emri çıkarılanlara,
birinci veya ikinci fıkralara göre gönderileceği açık kurum belirlendikten sonra on gün süre verilerek ilgili kuruma teslim olması, aksi takdirde yakalanarak kapalı kuruma alınacağı hususu EK-1’de yer alan fotoğraflı belge ile tebliğ ve ihtar olunur. Bu tebligat ve mahkeme ilâmı, derhâl açık kurumun bağlı bulunduğu Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.
(4) On günlük süre içinde, EK-1’de yer alan belgedeki ihtarı içeren çağrıya uymayan veya belirlenen açık kuruma teslim olmayan hükümlüler hakkında 5275 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca yakalama emri çıkarılır ve yakalandıklarında kapalı kuruma alınarak haklarında 6 ncı madde hükümlerine göre işlem yapılır.
(5) Yangın, doğal afet veya hastalık gibi seyahat engeli oluşturabilecek bir sebeple on günlük süre içerisinde açık kuruma teslim olamadığı anlaşılanlar, Cumhuriyet başsavcılığının kararıyla açık kuruma gönderilir.
(6) Açık kurumları gösterir liste, ihtiyaç hâlinde Bakanlık tarafından güncellenerek Cumhuriyet başsavcılıklarına bildirilir.
Baltacı Avukatlık ofisi

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Cum Şub 27, 2015 9:00 pm


Basından Hukuk Haberleri • Üretici Birliklerinin Yolu Açık

Hayvan ıslahı ve hayvan yetiştirici birliklerinin kuruluşunu düzenleyen 5596 Sayılı Veteriner Hizmetleri Yasası’nda yapılan değişiklikle, Türkiye genelinde 2 milyon çiftçiyi temsil eden yetiştirici birlikleri yasal kimlik kazandı.

Kararı, ‘‘Artık hukuken de varız’’ sözleriyle değerlendiren İzmir İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Özer Türer, düzenlemeyle Türk tarım ve hayvancılığının büyük bir ivme kazanacağını ifade etti.

Hayvancılıkta Türkiye’nin en büyük örgütleri olarak kabul edilen Damızlık Sığır Yetiştiricileri, Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri, Damızlık Manda Yetiştiricileri ve Arı Yetiştiricileri Birliklerinden oluşan 273 birlik ve bu birlikler üzerinden hayvancılık desteklerini alan yaklaşık 2 milyon çiftçinin, 14 aydır yapılamayan yasal düzenleme nedeniyle yaşadığı sıkıntı sona erdi.

beyazgazete.com

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 01 Şub 2015, 01:41


Kamu görevlisi, göreviyle ilgili ağır eleştirilere açık olmalıdır

Yargıtay’dan yolsuzluk haberciliği için örnek karar

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, 2012-17427 esas sayılı ve 2013-16725 karar sayılı 31.10.2013 tarihli kararı

Yargıtay, tayin olduktan sonra Karlıova Kaymakamını köylere yardım götürme ihalelerini yeğenine vermekle eleştiren gazeteciler Nevzat Bingöl ve Nazlı Bingöl’e verilen tazminat cezasını örnek bir kararla bozdu.

Bianet’in haberine göre, Yargıtay, Karlıova gazetesinde üç yıl önce yayımlanan “Kaymakamdan Kaymakama fark var” ve “Eşref Yonsuz: çürümüş patatesleri fakirlere dağıttık” başlıklı haberler nedeniyle gazeteciler Nevzat Bingöl ve Nazlı Bingöl’e verilen tazminat cezasını kaldırdı.

Yonsuz, 13 Aralık 2010 ve 20 Aralık 2010 tarihlerinde yayımlanan haberler yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia ederek Karlıova Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurmuştu.

Mahkeme, 11 Temmuz 2012’de aldığı bir kararla, 13 Aralık 2010 tarihli haberde geçen “artık devir değişti, Karlıova’nın yüzü ak şerefi ve onuruyla ihale satmayan ve ihalelere fesat karıştırmayan bir kaymakamı var” ifadeleriyle Karlıova’da görevliyken Tomarza Kaymakamlığı’na atanan Yonsuz’a hakaret edildiğine kanaat getirmişti.

Ancak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bu kanaati paylaşmadı. Yüksek mahkeme, 31 Ekim’de aldığı, gazeteci Bingöl’ünse bugün mahkemeden temin ettiği karar, Anayasal bir hak olarak basının özgürce yayın yapmasının önemine işaret ediyor.

Yüksek mahkeme, Karlıova Asliye Hukuk Mahkemesi’nin tazminata ilişkin mahkumiyet kararının bozulmasına oybirliğiyle hükmetti.

Bakanlık neden soruşturma izni vermedi?

Kararda, yolsuzluk ve şüpheli ihale işlemleriyle ilgili habercilik yapanları rahatlatacak nitelikte ifadeler geçiyor:

“Dosya kapsamında, davacının Karlıova Kaymakamı olarak görev yaptığı dönemde doğal olarak başkanı olduğu köylere hizmet götürme birliğince yapılan ihalelerin birlik encümeninin öz yeğenine verildiği, kamu ihale kanununa aykırılık teşkil eden bu durum nedeniyle davacı hakkında soruşturma açıldığı, yapılan inceleme soruşturma izni verilmesi önerildiği, İçişleri Bakanlığı’nın ise davacının ihaleyi alanın birlik encümeninin yeğeni olduğunu bilemediği gerekçesiyle soruşturma izni vermediği anlaşılmaktadır.

“Kamu görevlisi eleştiriye karşı daha esnek olmalı”

“Dava konusu haber-yazı esasen Karlıova İlçesine yeni kaymakam tayin edilmesiyle ilgili olup güncel bir konu hakkında yazılmıştır. Yere düzeyde çıkartılan gazetede ilçe halkının ilgisini dile getirmişlerdir. Bir yayında eleştiri sınırlarının aşılıp aşılmadığının değerlendirilmesi için yazının bütünü ele alınıp incelenmelidir.

“Davacının Karlıova Kaymakamlığı yapmış bulunmasından dolayı kendisine görevleriyle ilgili eleştirilerde bulunulmuştur. Kamu görevlilerinin görevlerinden dolayı yapılan eleştirilere karşı daha esnek davranmaları, ağır eleştirilere açık olmaları gerekir.

Yazı, sivil denetim içeriyor

“Şu durumda, dava konusu yazı bir bütün olarak ele alındığında demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte olduğu ve sivil denetim içerdiği, bu durumda ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı ve müdahale gerekmediği halde davacının kişilik hakkına saldırının varlığının kabulü doğru olmamıştır. İşlemin tümden reddine karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.”

Yerel mahkeme, Yargıtay kararı ışığında mahkumiyete dair kendi kararını gözden geçirmek durumunda kalacak.

KARAR ASLI-1.SAYFA

KARAR ASLI-2.SAYFA

KAMUOYUNA VE HÜKÜMETE AÇIK ÇAĞRI

KAMUOYUNA VE HÜKÜMETE AÇIK ÇAĞRI

Son günlerde meydana gelen olaylarla ilgili olarak ; yaşadığımız ülke içerisinde meydana gelen duruma dair sessiz kalmanın hem hukuki hem de etik olarak doğru olmayacağından hareketle bu açıklamanın gerekli olduğunu düşünüyoruz.

 

Taksim Gezi Parkı için toplanan bir grup vatandaşımıza karşı başlatılan ve polisin 2559 Sayılı Kanunu’nun Zor ve silah kullanma başlıklı Madde 16- (Değişik: 2/6/2007-5681/4 md.) ‘ya aykırı şekilde  orantısız güç kullanması nedeniyle artarak devam eden müdahalelere karşı yapılan haklı eylemler artık bir kısım provakatörlerin rant  devşirmeye çalıştığı bir olay haline getirilmeye çalışılmaktadır.

 

Bu bağlamda hem devletin yürütme erki olan Hükümet’in hem de Kamuoyu’nun dikkatli davranması ve her iki kesiminde üzerine düşeni yerine getirme sağduyusuyla harekete geçmesi gerekmektedir.

 

Başta İstanbul Valisi olmak üzere, İstanbul Emniyet Müdürü ve İçişleri Bakanı’nın görevden alınması ve orantısız güç kullandığı tespit edilen polislerin hakkında idari ve adli işlemlerin yapılarak bunun sonucuna göre ilgililerine gerekli cezaların verilmesi ve bu konularda Kamuoyu’nun bilgilendrilmesi sağlanmalıdır.

 

Polisin orantısız güç kullanması ; kullanılan güce ve yapılan eylemin niteliğine göre 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’un  İşkence başlıklı 94.maddesi, Eziyet başlıklı  96.maddesi, Görevi kötüye kullanma başlıklı 257.maddesi uyarınca suç teşkil eden eylemlerdir.

 

Ancak bunun yanında, olayları farklı bir yöne sevketmek suretiyle güvenlik güçlerine karşı fiili saldırılar yapan, kamu malına zarar veren,  hükümeti devirme amaçlı eylem yapan ve eylem yapmak için halkı galeyana getirmeye çalışan kişi, kişiler ve gruplar içinde yine aynı şekilde 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun , Görevi yaptırmamak için direnme başlıklı 265.maddesi, Mala zarar verme başlıklı 151.maddesi, Mala zarar vermenin nitelikli halleri başlıklı 152.maddesi, Hükûmete karşı suç başlıklı 312.maddesi, uyarınca işlem yapılabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.

 

Bu bağlamda haklı olan eylemlerin haksız duruma düşmesini engellemek amacıyla bu eylemi amacından çıkarmaya çalışan kişi ve gruplardan uzak durulmalı ve bu şekilde davrananlara ve bu şekildeki davranışlara prim verilmemelidir.

 

Temennimiz doğru ve yanlışı ayırt etme gücüne sahip sağduyulu  vatandaşlarımızın hiçbir grup, parti ve zümrenin etkisi altında kalmadan haklı taleplerinde haksız duruma düşmemeleridir.

 

Ayrıca bu bağlamda yine bu eyleme destek vermeyen vatandaşlarımızın da kendi görüş ve düşüncelerini ; bir diğerini ötekileştirmeden , gerçek olmayan haberlere itibar etmeden, bu eylemin tüm polislere karşı değil orantısız güç kullanan bir kısım polise karşı ortaya çıktığını unutmadan, bir karşı taraf düşüncesi yaratılmasına izin vermeden ve bu karşıtlık üzerinden çatışma ortamı yaratacak eylem , söz ve davranışlara meydan vermeden açıklaması gerekmektedir.

 

Her ne kadar Anayasa’nın 34.maddesinin birinci fıkrası uyarınca ; “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” şeklinde bir düzenleme bulunmaktaysa da bu maddenin devam fıkraları uyarınca kanuna aykırı olarak yapılan eylem ve protestolar birinci fıkra kapsamı altında bir hak olarak değerlendirilemeyecektir.

 

B. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı

MADDE 34- (Değişik: 3/10/2001-4709/13 md.)

“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

 

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

 

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”

 

İsteğimiz bu eylemlerin amacı dışına çıkarılmadan hukuki sınırlar içerisinde ve meşruiyetini kaybetmeyecek şekilde bir sonuca ulaştırılmasıdır. Aksi durum her iki taraf için de şu an için öngörülemeyen ve telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabilecek belirsizliklere sebebiyet verebilecektir.

 

Kamuoyuna Saygı ile duyurulur.

Hükümde taraflara yüklenen hak, borçlar açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmeli


T.C.YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
Y A R G I T A Y İ L A M I

ESAS NO : 2012/18367
KARAR NO : 2012/19554

MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2012
NUMARASI : 2009/1067-2012/104

DAVACI : RAMAZAN ŞEN ADINA AVUKAT DİLER TAMER
DAVALILAR : 1-ZÜMRÜT MANİFATURA KOLLEKTİF ŞİRKETİ ADINA AVUKAT ALAİDDİN KÖLGESİZ
2- MUHARREM UĞUR

DAVA :D avacı, kıdem ve ihbar tazminatı, ücret, izin ücreti ve ikramiye alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılardan Zümrüt Manifatura Kol. Şti. avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi A.Günindi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini bildirerek kıdem ve ihbar tazminatları, ücret, izin ücreti ve ikramiye alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalılardan Zümrüt Manifatura Kol. Şti. avukatı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda 28.02.2012 tarihli son duruşmada kısa karar
“Dosya arasında mevcut 19.08.2011 tarihli bilirkişi raporunun B bendi nazara alınarak raporda belirtilen miktarlar üzerinden,
Kıdem tazminatı,
İhbar tazminatı,
Ücret alacağı,
Yılık izin ücreti alacağının kabulüne,
İkramiye alacağı talebinin reddine,” şeklinde açıklanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,

c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi, içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.nun “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen;
“Hüküm
MADDE 321- (1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.
321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen HMK.nun 297. maddesindeki unsurlardır. Madde gerekçesinde tefhimin hüküm özetinin yazdırılması olduğu açıklanmıştır.
Bu nedenlerle basit yargılamada da tefhim edilecek hüküm HMK.nun 297/2. maddesindeki unsurları taşımakla birlikte HMK.nun 321. maddesi uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Ancak Mahkemelerin iş yoğunluğu ve buna bağlı olarak duruşma dosyalarının çokluğu nedeni ile gerekçenin duruşmada yazdırılamaması halinde gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.
Bu yasal şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
Halen yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Taraflar hükmün tefhiminin HMK.nun 297/2. maddesinde sayılan unsurları taşımaması halinde hak ve borçlarını bilemeyeceklerinden temyiz süresini kaçırmamak, hak kaybına uğramamak için kararı gereksiz yere temyiz etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.
Bu nedenlerle hükmün tefhimi sırasında HMK.nun 297/2. maddesinde belirtildiği üzere “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Somut olayda, davacının birden fazla talebi olduğu halde hüküm “Dosya arasında mevcut 19.08.2011 tarihli bilirkişi raporunun B bendi nazara alınarak raporda belirtilen miktarlar üzerinden,
Kıdem tazminatı,
İhbar tazminatı,
Ücret alacağı,
Yılık izin ücreti alacağının kabulüne,

İkramiye alacağı talebinin reddine,” şeklinde açıklanmıştır.
Bu şekilde kurulan ve açıklanan hükümde taraflara yüklenen hak ve borçların açık ve şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmediği ortadadır.
Açıklanan hüküm sonucunda davacının hangi taleplerinin reddedildiği, yargılama giderlerinin (masraf ve vekalet ücretleri) ne şekilde hüküm altına alındığı, kanun yoluna başvurma süresinin ne kadar olduğu Yasanın emredici hükmüne rağmen açıkça belirtilmemiştir.
6100 sayılı HMK.nun 298/2. maddesine göre “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.”
Yukarıda belirtildiği üzere duruşmada açıklanan hüküm sonucu ile gerekçeli kararın hüküm sonucunun da aynı olduğu söylenemez.
Bu nedenlerle 6100 sayılı yasanın 297, 298/2 ve 321. maddelerinde belirtilen zorunlu unsurların hiç birisini taşımadığı anlaşılan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 05.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye
Ü. SAYIŞ Ö. H. TUNA M. ÇAMUR M. AKKUŞ M. ARI

Y.A.