Etiket arşivi: AMACIYLA

KULLANMAK AMACIYLA UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMAK / SATMAK AMACIYLA UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMAK

T.C.
YARGITAY
Onuncu Ceza Dairesi
E: 2006/222
K: 2006/8111
T: 15.06.2006
KULLANMAK AMACIYLA UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMAK
SATMAK AMACIYLA UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMAK
ÖZET: Sanığın Ekstacy hapı sattığı ihbarı üzerine araçta yapılan aramada 7 adet hap bulunduğu ve sanığın aşama­larda atılı suçu kabul etmediği anlaşılmakla, ele geçen hapların sayısının kişisel kullanım sınırlarında kaldığı ve satma amacına ilişkin hiçbir delilin bulunmaması karşısın­da hapları kullanma amacıyla bulundurduğunun kabulü gerekir.
765 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 404]
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 191]
Satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanık Bubo hakkında (Aydın Birinci Ağır Ceza Mahkemesi)’nce yapılan yargılama sonunda 25.10.2005 tarihinde, 2004/144 esas, 2005/493 karar sayı ile mah­kumiyet kararı verildiği; hükmün sanık müdafi tarafından süresi içinde tem­yiz edildiği; Yargıtay C. Başsavcılığınca düzelterek onama isteğiyle dava dosyasının tebliğname ekinde 25.01.2006 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Sanık hakkında, 765 sayılı TCK’nın 31. maddesi yerine, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanması, karşı temyiz olmadığından bozma ne­deni yapılmamıştır.
Dosya kapsamına göre; olay günü sanığın sevk ve idaresindeki araçta Ekstacy hap bulunduğu ve bu hapların satıcılığı ihbarının alınması üzerine, söz konusu araçta yapılan aramada suça konu 7 adet Ekstacy hapın yaka­landığı ve sanığın tüm aşamalarda atılı suçu kabul etmediği anlaşılmakta olup; söz konusu hapların sayısının kişisel kullanım sınırları içerisinde sayıla­bilecek miktarda olması ve sanığın bu hapları satmak amacıyla bulundurdu­ğuna ilişkin soyut ihbar dışında hiçbir delilin bulunmaması karşısında; sanı­ğın bu hapları kullanmak amacıyla bulundurduğunun kabulü gerekirken sa­nığın inkarı aleyhine yorumlanarak satmak amacı ile uyuşturucu madde bu­lundurmak suçundan mahkumiyetine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde gö­rüldüğünden hükmün isteme aykırı olarak (BOZULMASINA) 15.06.2006 ta­rihinde oybirliği ile karar verildi.

KANUN YARARINA BOZMA / KULLANMA AMACIYLA UYUŞTURUCU BULUNDURMAK

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2006/10-151
K: 2006/157
T:13.06.2006

KANUN YARARINA BOZMA
KULLANMA AMACIYLA UYUŞTURUCU BULUNDURMAK
Kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık Y……. B……..’ın 765 sayılı TCY’nın 404/2, 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 4/1 ve 5. maddeleri uyarınca günlüğü 14,85 YTL hesabı ile çevrilerek sanığın 4.455 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının taksitlendirilmesine, TCY’nın 36. maddesi uyarınca emanette kayıtlı uyuşturucu maddenin zoralımına ilişkin olarak Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen 19.09.2005 gün ve 1188-418 sayılı karara karşı Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine Yargıtay 10.Ceza Dairesi 13.04.2006 gün ve 4107-5309 sayı ile; “Kanun yararına bozma talebi ve tebliğnamede, ‘Tüm dosya kapsamına göre;sanık hakkında anılan suçtan yapılan yargılama sonucunda 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 404/2. maddesinin uygulanması uygun görülerek ceza tertip edilmiş ise de, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesi uyarınca uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunacağı, 191/5. maddesinde ise tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmama halinde ancak cezanın infaz edileceğinin belirtilmiş olması karşısında, anılan Kanun hükümlerinin sanık lehine olduğu hususu gözetilmeksizin karar verilmesinde Kabule göre de; sanığa verilen hapis cezasının 647 sayılı Kanun’un 4/1. maddesi uyarınca para cezasına çevrilirken suç tarihi itibariyle 3.300 Yeni Türk Lirası ağır para cezası olarak hükmolunması yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.’ denilerek, anılan hükmün bozulması istenmiştir. Kanun yararına bozma talebine dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; Bakırköy 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.09.2005 gün ve 2004/1188 esas, 2005/418 karar sayılı hükmünün 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca bozulmasına, aynı Kanun’un 309/4-b maddesi uyarınca, dosyanın müteakip işlemlerin yapılması için anılan mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamına tevdiine” karar vermiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı ise 10.05.2006 gün ve 18790 sayı ile; “Yasa yararına bozma isteminin davanın esasını çözen mahkûmiyet hükmüne yönelik olduğunu, somut olayda kullanma amacıyla uyuşturucu bulunduran hükümlünün daha lehine sonuç doğuracak olan 5237 sayılı Yasanın 191/1-2, 52 ve 54. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiğini, başka bir deyişle bozma nedeninin daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirdiğini, bu nedenle Yerel Mahkemede yeniden yargılama yapılmasına olanak bulunmadığını, dolayısıyla bozma doğrultusunda karar verme görevinin hükmü yasa yararına bozan Yargıtay’ın Özel Dairesine ait olduğunu, bu durumda yeniden yargılama yapılması sonucunu doğuracak biçimde dosyanın müteakip işlerin yapılması için hükmü veren mahkemeye gönderilmesine karar verilemeyeceğini, ayrıca kabule göre bozmanın temyiz yasa yolu için geçerli bulunan, akıl öğretici, yol gösterici nitelikteki bir uygulama olması nedeniyle yasa yararına bozma sisteminin özüne aykırı olduğunu ve uygulanamayacağını” ileri sürerek itiraz yoluna başvurmuş, Özel Daire bozma kararından “dosyanın müteakip işlemlerin yapılması için anılan mahkemeye gönderilmesi” ibaresinin çıkartılmasına, hükümlü hakkında uygulanacak ceza ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin belirlenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesini istemiştir. Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunda okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen olayda; Kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurduğu saptanan Y……. B……..’ın yargılaması sonunda Yerel Mahkeme, hükümlünün bu suçtan dolayı 765 sayılı TCY’nın 404/2, 59. maddeleri ile 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri uyarınca 4.455 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının taksitlendirilmesine, TCY’nın 36. maddesi uyarınca uyuşturucu maddenin zoralımına karar vermiş, bu hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Adalet Bakanı tarafından, hükmün yasa yararına bozulması yolunda istemde bulunulması üzerine Özel Daire; 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunması gerektiğini, aynı maddenin 5. fıkrasında ise, cezanın ancak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uygun davranmaması halinde infaz edileceğinin belirtildiğini, bu nedenle 5237 sayılı Yasa hükümlerinin failin daha lehine olduğunu, ayrıca kabule göre de; hapis cezasının 647 sayılı Yasanın 4/1. maddesi gereğince para cezasına çevrilmesi sonucu suç tarihi itibariyle 3.300 YTL adlî para cezasına hükmedilmesi gerektiğini belirterek hükmü bozmuş ve müteakip işlemin mahallinde yapılmasını kararlaştırmıştır. Yargıtay C.Basşavcılığı ise, daha az ceza verilmesi gerektiğini belirterek hükmü yasa yararına bozan Özel Dairenin aynı zamanda cezaya da kendisinin hükmetmesi gerektiğini, ayrıca yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine kabule göre bozma kararı da verilemeyeceğini belirterek bu karara itiraz etmiştir. Kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçu, sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 191. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasında: kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma eylemleri, 765 sayılı Türk Ceza Yasasındaki gibi 1 yıldan 2 yıla kadar hapis cezasını gerektiren seçimlik hareketli suçlar olarak düzenlenmiş ise de, 2. fıkrasında: uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte kullanmak için bu maddeleri satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında da denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi bir zorunluluk olarak öngörülmüştür. Maddenin 5. fıkrasında ise, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullananların, bu maddeleri kullanmak için satın almaları, kabul etmeleri veya bulundurmaları nedeniyle hükmolunan cezanın, ancak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmaması hâlinde infaz edileceği, belirtilmektedir. 191. maddedeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, uyuşturucu madde kullanan ve bu amaçla bulunduran kişi hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi zorunludur; bu durumda maddenin 1. fıkrasına göre hükmedilen ceza da infaz olunmayacaktır. Bu bakımdan, 5237 sayılı Yasanın lehe hüküm doğurduğu anlaşılmaktadır. O halde, sanığın suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Yasanın 404/2 maddesi uyarınca cezalandırılmasına ilişkin Yerel Mahkeme kararını isabetsiz bularak, kesinleşmiş hükmün yasa yararına bozulmasına karar veren Özel Daire uygulaması bu yönüyle isabetlidir. Esasen bu hususta, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, kesinleşmiş hükmün 5237 sayılı Yasanın uygulanması gerektiği gerekçesiyle yasa yararına bozulması sonrasında, yeni kararı Yargıtay Özel Dairesinin mi yoksa Yerel Mahkemenin mi vermesi gerektiği noktasında toplanmaktadır. Adalet Bakanının istemi üzerine “yasa yararına bozma” kurumu 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre Yargıtay, istem yazısında ileri sürülen hukuka aykırılığı varit görürse, hükmü bozacaktır. Davanın esasını çözen nitelikteki kararlardan olan mahkûmiyet hükmünün yasa yararına bozulması durumunda Yerel Mahkemede yeniden yargılama yapılabilmesi için, bozma nedeninin: hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran bir usul işlemine ilişkin olması gerekir. Hükmün, sayılanlar dışındaki bir nedenle bozulması durumunda, Yerel Mahkemede yeniden yargılama yapılması olanaksızdır. Bu durumda, hükmün bozulması ile yetinilecektir. Ancak, CYY’nın 309/4-d maddesindeki buyurucu kural gereği, bir mahkûmiyet hükmüne ilişkin bozma nedeni, hükümlünün cezasının kaldırılmasını veya daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa, bu takdirde Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi hükümlünün cezasının kaldırılmasına veya daha hafif cezaya kendisi hükmetmek zorundadır. Tedavi ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Somut olayda, davanın esasını çözen nitelikteki mahkûmiyet hükmü, daha lehe sonuç doğuran 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının uygulanması gerektiğinden bahisle bozulduğuna, bir başka deyişle bozma nedeni sanığa öncekinden daha farklı ve az ceza verilmesini gerektirdiğine göre, yasa yararına bozma sonrasında Yerel Mahkemece yeniden yargılama yapılması ve hüküm kurulmasına yasal olanak bulunmamaktadır; Yargıtay Özel Dairesinin, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 191. maddesini uygulamak suretiyle hükümlüye verilecek ceza ile tedavi ve güvenlik tedbirini takdir edip saptaması zorunludur. Öte yandan, yasa yararına bozma kurumu, kesin hükmün otoritesini etkileyen, ileri sürülen hukuka aykırılıkların saptanması ile sınırlı ve bu aykırılıkların savunma hakkını kısıtlama veya kaldırma sonucunu doğurduğu yahut hükmü etkilediğinin belirlenmesi durumunda, hükmün bu nedenlere dayalı olarak bozulmasını gerektiren, olağanüstü yasa yoludur. Yargıtay’ın olağan yasa yolu olan temyiz denetimi sırasında yasaya ve yargısal kararlara dayalı olarak gerçekleştirdiği uygulamaların tümünün, yasa yararına bozma kurumunda da geçerli olduğu söylenemez. Dolayısıyla, Yargıtay’ın öğretici ve yol gösterici niteliği gereği temyiz denetimi sırasında uyguladığı “kabule göre bozma” yöntemine, istisnai ve olağanüstü bir yol olan yasa yararına bozma istemi üzerine yapılan incelemede başvurulması sistemin özüne aykırıdır. Özel Daire kararı bu yönüyle de isabetli bulunmamıştır. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel daire bozma kararından, kabule göre yapılan bozmaya ilişkin kısım ile “dosyanın müteakip işlemlerin yapılması için anılan mahkemeye gönderilmesi”ibaresinin çıkartılmasına, hükümlü hakkında uygulanacak ceza ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin belirlenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir. Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Kurul üyesi ise; Özel Daire uygulamasının haklı nedenlere dayandığını, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddi gerektiğini belirterek karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 13.04.2006 gün ve 4107-5309 sayılı bozma kararından, kabule göre yapılan bozmaya ilişkin kısım ile “dosyanın müteakip işlemlerin yapılması için anılan mahkemeye gönderilmesi”ibaresinin çıkartılmasına, dosyanın hükümlü hakkında uygulanacak ceza ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin belirlenmesi için Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 13.06.2006 günü oyçokluğu ile karar verildi.