Etiket arşivi: BEDELİ

YARGITAY 3.HD E: 2014/21314 K: 2015/1967*Tüketicilerden KAYIP KAÇAK,DAĞITIM,SAYAÇ OKUMA,PAREKENDE SATIŞ,HİZMETİ Bedeli İstenemez

T.C.

YARGITAY

3.Hukuk Dairesi

Esas: 2014/21314

Karar: 2015/1967

Karar Tarihi: 09.02.2015

 

Tüketicilerden KAYIP KAÇAK,DAĞITIM,SAYAÇ OKUMA,PAREKENDE SATIŞ,HİZMETİ Bedeli İstenemez

 

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki Tüketici Hakem Heyeti Kararının iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

Davacı vekili dilekçesinde; elektrik abonesi olan davalı tarafından, dönem faturalarına kayıp- kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedelleri tahakkuk ettirildiği gerekçesiyle Pınarhisar Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurulduğunu, hakem heyetince hukuka aykırı olarak tüketicinin talebinin kabulü ile 304,11 TL'nin tüketiciye iadesine ve bu bedellerin bir daha alınmamasına karar verildiğini ileri sürerek; Pınarhisar Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığının 12.03.2013 tarih ve 73 nolu kararının iptalini talep etmiştir.

 

Davalı vekili, davanın reddini dilemiştir.

 

Mahkemece; kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, parekende satış hizmeti ve iletim bedellerinin, elektrik satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığı, söz konusu bu bedellerin kanunun kendisine verdiği yetki çerçevesinde ve kanunun temel amaçlarına uygun şekilde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlendiği, bu bedellerin belirlenmesi için alınan kurul kararının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun bir düzenleyici işlemi olarak tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlayacağı, dağıtım şirketlerinin kurul kararlarına aykırılık teşkil edecek herhangi bir işlemde bulunamayacakları, Elektrik Piyasası Kanununun 12.maddesi ile Kurul kararlarının Danıştay'da iptali istenebileceğinin düzenlenmiş olduğu gözetildiğinde hakem heyetinin kendi görevine girmeyen bir konuda karar verdiği gerekçe gösterilerek davanın kabulü ile hakem heyeti kararının iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

 

Uyuşmazlık; davacı dağıtım şirketinin, abonelerinden kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, parekende satış hizmeti ve iletim bedeli isteyip isteyemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre Tüketici Hakem Heyeti Kararının iptaline karar verilip verilmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.

 

Yargıtay HGK. nun (17.12.2014 günlü ve 2014/7-1884 E. 2014/1045 K. sayılı ilamıyla karar düzeltme kanun yolundan da geçen) 21.05.2014 günlü ve 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararında; elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından kaçak kullanmak (hırsızlanmak) suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin, dağıtım şirketleri tarafından kurallara uyan abonelerden tahsil edilemeyeceği kabul edilmiştir.

Yukarıda değinilen Yargıtay HGK. kararı doğrultusunda yerleşmiş ve kararlılık kazanmış Dairemiz uygulamasına göre; kayıp-kacak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satıs hizmeti ve iletim bedelleri, kanunun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanılarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından ihdas edilen ikincil mevzuat (Yönetmelik, EPDK Kurul kararları ve tebliğleri) hükümleri ile abonelerden tahsil edilemeyecektir. Zira, TRT payında olduğu gibi bu bedellerde, ancak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 73.maddesindeki esas ve ilkeleri karşılayan bir kanun hükmüyle elektrik abonelerinden alınabilecektir.

 

 

Hâl böyle olunca; mahkemece, kayıp-kacak, dağıtım, savac okuma bedeli, parekende satıs hizmeti bedeli ve iletim bedelinin elektrik abonelerinden tahsil edilemeyeceği kabul edilip, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince bozulmasına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.02.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.

kayıp-kaçak sayaçokuma perakende hizmeti iletim kullanım-dağıtım bedeli aboneden alınamaz

TEDAŞ YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI
Yargıtay, milyonlarca elektrik abonesini ilgilendiren kritik bir karara imza attı. Kaçak elektrik kullandığı gerekçesi ile 44 bin bin lira fatura çıkarılan abonenin Yargıtay’a taşıdığı dosyada söz konusu faturanın 30 bin lirayı bulan kısmı için bozma kararı verildi. Yargıtay, aboneden alınan sayaç okuma, perakende hizmet, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedeli gibi bedellerin alınmasının yasa ve Anayasa’ya aykırı olduğuna işaret etti. Uzmanlar, kararın milyonlarca aboneyi ilgilendirdiğini, emsal nitelikteki kararla, ilgili kurumlara itirazların yapılabileceğine dikkat çekti.

İstanbul’da tekstil atölyesi işleten Hıdır A.’ya, aboneliği olmadan elektrik kullandığı gerekçesiyle Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. görevlileri tutanak tuttu ve çıkarılan fatura kendisine tebliğ edildi. Faturada toplam tutar 44 bin lira olarak kayıtlara girdi. Hıdır A. bu olaydan hemen sonra aboneliğini yaptı ve kesilen cezanın bir bölümüne itiraz etti. Av. İmam Bazan, Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı davada, müvekkilindenfazla para tahsil edilmek istendiğini, normal tüketim bedelinin 14 bin lira civarında olduğunu, 29 bin 723 liralık kısmın haksız yere alınmak istendiğini öne sürdü.

BEDAŞ: DAVA REDDEDİLSİN
Davalı şirket BEDAŞ avukatı ise, söz konusu itirazların yersiz olduğunu davanın reddedilmesini istedi. Mahkemenin talebi ile hazırlanan bilirkişi raporu da BEDAŞ lehine çıkınca mahkeme kararını verdi. Verilen kararda Hıdır A.’nın talebi geri çevrildi. Av. Bazan kararı temyiz etti.
‘DÜŞÜK MALİYETLİ ENERJİ TEMİNİ’
Temyiz incelemesine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi baktı. Yargıtay, geçtiğimiz günlerde taraflara tebliğ ettiği kararında dikkat çekici tespitlerde bulundu. Yargıtay kararında Elektrik Piyasası Kanunu’na sıklıkla atıfta bulunularak, bu kanuna göre düşük maliyetli enerji temini ve şeffaf bir elektrik piyasası oluşturulması gerektiğine işaret edildi.

YARGITAY: BU KALEMLERİ ALAMAZSIN
Yargıtay kararında, Hıdır A.’ye kesilen faturanın içinde yer alan tutarların bir bölümünün alınamayacağı vurgulandı. Buna göre, kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedelleri aboneden alınamaz. Kararda, aboneden, ancak aktif tüketim bedelinin alınabileceğine işaret edilerek, alınan diğer kalemlerin tüketiciye ek mali yük oluşturduğuna işaret edildi. Kararda, alınan bedellerin Anasaya’nın 73. Maddesi’ne de aykırı olduğuna işaret edilerek, vergi, resim harç benzeri mali yükümlüklerin kanunla konulup, kanunla kaldırılabileceğine vurgu yapıldı.
TRT PAYI KANUNLA ALINIYOR
Kararda, faturalara konulan yüzde 2’lik TRT payının kanuna dayanılarak alındığına işaret edilerek bu durumun şeffaflık ilkesinin bir gereği olduğuna işaret edildi. Kararda, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) aldığı Kurul Kararları ve tebliğlerle söz konusu bedellerin alındığına işaret edilerek, Elektrik Piyasası Kanunu’nun böylesi bir yetkiyi vermediğine dikkat çekildi.

Yargıtay, faturadaki, kayıp-kaçak dahil bu kalemlerin alınamayacağına hükmetti.

‘EPDK SINIRSIZ YETKİYE SAHİP DEĞİL’
Kararda, ‘İlgili kanunlarda, EPDK’ya sınırsız tarife ve fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir’ denildi. Kararda ayrıca, aboneden fazladan alınan bedellerin Elektrik Piyasası Kanunu’nu düşük maliyetli enerji temini ve şeffaf bir elektrik piyasası oluşturulması ilkelerine de aykırı düşüyor yorumunda bulunuldu.
ADALET İLKESİNE AYKIRI
Kararda ayrıca ‘Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ve başka kişilerce kaçak kullanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin kurallar uyan abonelerden tahsili, hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmaz’ denildi. Kararda ayrıca, abonenin, hangi bedelin kendisinden neye karşılık alındığını bilmesi gerektiğine işaret edildi.
MİLYONLARCA ABONEYİ İLGİLENDİRİYOR
Yargıtay, yerel mahkemenin verdiği kararı oybirliği ile bozarak yeni bir bilirkişi raporu hazırlanması gerektiğine hükmetti. Böylece dosya yeniden eski mahkemesine dönmüş oldu. Davaya bakan taraf avukatlarından İmam Bazan, “Bu karar emsal nitelikte. Milyonlarca aboneyi ilgilendiren bir karar bu. Düzenli olarak faturalarını ödeyen abone de, kendisinden haksız yere tahsil edilen tutarlara itiraz edebilir. Bunun için bağlı bulunan yerlerdeki Tüketici Hakem Heyetleri’ne başvurulması gerekir” dedi.

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • KAÇAK ELEKTRİK VE EKSİK TÜKETİM BEDELİ TAHAKKUKU, BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİ

YARGITAY 3. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/17088
KARAR: 2014/1650

Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı, kaçak elektrik kullandığı belirtilerek davalı tarafından kaçak elektrik ve eksik tüketim bedeli tahakkuk ettirdiğini öne sürerek, davalıya 14.945,52 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile davacının davalıya 7.999,79 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

Kararı, taraflar temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanuna dayanılarak hazırlanan ve 25 Eylül 2002 günlü Resmi Gazetede yayınlanarak 01.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Tarifeleri Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13. maddesi hükmünde, gerçek veya tüzel kişiler tarafından, sayaca müdahale edilerek mevzuata aykırı bir şekilde tüketilmesi, kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilmiş, 15. madde hükmünde de, kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanımına ilişkin tespit, süre, tüketim miktarı hesaplama, tahakkuk, ödeme yöntemleri ile diğer usul ve esasların dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından belirlenerek Kuruma sunulacağı ve kurul onayı ile uygulamaya konulacağı açıklanmıştır.

Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve anılan yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından yayımlanan 29.12.2005 günlü 622 sayılı kararının “C) Tüketim Miktarı Hesaplama” başlıklı bölümünde; “Kaçak elektrik enerjisi kullandığı tespit edilen kullanım yerinde tüketilen elektrik enerjisi miktarı;

1) Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13 üncü maddesinin (a) bendi çerçevesindeki tespitlerde;

A) Tüm müşteriler için öncelikle ihtilafsız dönemlerdeki tüketimi doğru olarak kaydetmiş olan sayaç değerine göre, (Kaçak kullanım tespitinin yapıldığı tarihten geriye dönük olarak yapılan incelemeler sonucunda, tüketim değerlerinin düşmeye başladığı tarih tespit edilebiliyorsa, bu tarihten önceki dönem ihtilafsız dönem olarak kabul edilir.)

b) Doğru tespit edilmiş tüketim değeri yoksa;

1) Meskenlerde, bağlantı gücü ve ortalama aylık çalışma saatine göre (buradaki bağlantı gücü, proje varsa projesinde belirtilen gücün kullanma faktörü olan 0,60’ı, projesi yok ise, basit yapılarda 3 (üç) kW, diğerlerinde 5 (beş) kW’ın altında olmamak üzere) yöresel özellikler ve benzer yapılar göz önüne alınarak,

2) Müstakil trafolularda (müşteri veya müşteri olmayan) ölçü noktasına bakılmaksızın, besleme transformatör veya transformatörlerinin toplam kurulu gücünün kullanma faktörü olarak alınan 0.60 ile çarpımı sonucu bulunan değer bağlantı gücü olarak kabul edilir ve ortalama aylık çalışma saatine göre,

3) Meskenler ve müstakil trafolular hariç olmak üzere diğer abone gruplarında, tespit edilen kurulu gücün kullanma faktörü olarak alınan 0.60 ile çarpımı sonucu bulunan değer bağlantı gücü olarak kabul edilir ve bu değer 3 kW’ın altında olmamak üzere ortalama aylık çalışma saatlerine göre hesaplanır.” hükmü yer almaktadır.

Somut olayda, sayaç ayar servisi raporunda, sayaca müdahale edildiği, mühürlerinin bozuk olduğu açıklanmış; bu rapora istinaden davalı tarafından kaçak elektrik ve kaçak ek tahakkuku yapılmıştır. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, tahakkuk dönemi öncesi ve sonrası tüketimler kıyaslanarak hesaplama yapılmış, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Talep edilen kaçak ve kaçak ek tahakkuk bedelinin yönetmelik ve yukarıda açıklanan 622 sayılı kurul kararının "Tüketim Miktarı Hesaplama" başlıklı bölümünde açıklanan yöntemle hesaplanması gerektiği kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, mahkemece öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden davalının davacı taraftan isteyebileceği bedelin Elektrik Tarifeleri Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 622 sayılı kurul kararı hükümlerine göre hesaplanması konusunda denetime elverişli bir rapor alınması, davalının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarının bu şekilde belirlenmesi, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek karar verilmesi yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Çrş Mar 18, 2015 11:09 am


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • KAÇAK ELEKTRİK KULLANIM BEDELİ İÇİN İCRA TAKİBİ, CEZA MAHKEMESİNDE BERAAT

YARGITAY 3. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/16901
KARAR: 2014/1488

Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili dilekçesinde, davalı idarenin müvekkili hakkında kaçak elektrik bedeli tahakkuk ettirdiğini, davacının kaçak bedelini icra tehdidi altında ödediğini, ancak ceza mahkemesindeki yargılama sırasında beraat ettiğini beyan ederek, ödenen 2348 TL.’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dava konusu uyuşmazlık, davacının kaçak elektrik bedelinden sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, 17.5.2010 tarihli Ayar Ölçü İstasyonu’nun raporuna istinaden tutulan kaçak elektrik tutanağında "Sayacın camı aralık, sayacın camı aralanarak cisim sokmak suretiyle sayaca müdahale edildiği, sayacın içerisinde 1 adet film şeridinin olduğu," tespit edilmiştir.

Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin kaçak elektrik tüketimine ilişkin 13/a maddesi "Dağıtım sistemine veya sayaçlara veya ölçü sistemine ya da tesisata müdahale ederek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle, eksik veya hatalı ölçüm yapılması veya hiç ölçülmeden veya yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi tüketilmesi, kaçak elektrik tüketimi olarak kabul edilir." hükmünü içermektedir. Bu anlamda, somut olaydaki fiil kaçak elektrik kullanımı kapsamındadır.

Bu hususu tespit eden, kaçak elektrik tutanağı da resmi belgelerden olup, aksi ispat edilinceye kadar geçerlidir.

Suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesi; “Hâkim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın tutarı, temyiz gücü yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.

Görülmektedir ki, beraat kararının tespit ettiği vakıa bakımından kesin delil teşkil edebilmesi için, beraat kararında o vakıanın mevcut olup olmadığının delillerle kesin biçimde tespit edilmiş olması gerekir. Buna karşılık, delil yetersizliğinden verilmiş beraat kararı, konusu olan vakıanın mevcut olup olmadığını delillerle kesin biçimde tespit etmediği için hukuk mahkemesinde kesin delil teşkil etmez. Ceza mahkemesinin yeterli görmediği delilleri, hukuk mahkemesi tazminat için yeterli görebilir.(Prof. Dr. Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, s. 705).

Somut olayda; davalı hakkında, sayaca film sokmak suretiyle kaçak elektrik kullandığı iddiasıyla kaçak elektrik tutanağı düzenlendiği, bu tutanak nedeniyle davalı hakkında görülen …2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/103 E.- 2011/262 K.sayılı davasında; elektrik hırsızlığı suçundan yapılan yargılama sonucunda sanık (davacı) hakkında “Sanığın suçu işlemediğinin sübuta erdiği” gerekçesi ile beraatine karar verildiği görülmektedir.

Her ne kadar, yukarıdaki açıklamalar gereğince ve ceza mahkemesi beraat kararına göre, davacının bu eylemden sorumlu tutulmaması gerekiyor ise de, ceza mahkemesinin incelemesi, eylemin suç oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.

Öyle ise mahkemece, bu esaslar gözetilerek, eylemin, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13/a maddesi gereğince, kaçak elektrik kullanımı teşkil ettiği, ceza mankemesi beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağı, davacı hakkında tutulan kaçak elektrik tutanağının da aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgelerden bulunduğu gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanlış gerekçeler ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Sal Mar 17, 2015 9:28 pm


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • HIRSIZLIK,SİGORTA BEDELİ TAHSİLİ TALEBİ,TİCARİ DEFTERLERİN USULÜNE UYGUN TUTUL..

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2003/13281
KARAR NO. 2004/9840
KARAR TARİHİ. 14.10.2004

> İŞYERİ HIRSIZLIK SİGORTA BEDELİNİN TAHSİLİ TALEBİ— TİCARİ DEFTERLERİN USULÜNE UYGUN TUTULMAMIŞ OLMASI— FAİZ ORANININ TEREDDÜDE YER VERMEYECEK AÇIKLIKTA BELİRLENMESİ GEREĞİ

6762/m.82, 1299/2
3095/m.2/2

ÖZET :1- Dava, işyeri sigorta poliçesi ile hırsızlık rizikolarının sigorta örtüsüne alınmış olmasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda poliçe özel koşullarının 5 nci maddesi ile zararın tespitinin giriş, çıkış ve envanter kayıtları ile yapılacağı, belge ile kanıtlanamayan emtialar için tazminat talebinde bulunulamayacağı benimsendiğine göre, bilirkişi raporunun da öncelikle bu çerçevede düzenlenmesi gerekmektedir. Ne var ki, mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda davacının defterlerinin TTK.nun ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun biçimde tutulmadığı belirtilmiş, varsayımlara dayalı olarak da rizikodan bir gün önceki stok durumu belirlenmeye çalışılmış olup, bu tespitin de yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, sigorta poliçesi özel koşullarındaki zarar tespitine ilişkin delil sözleşmesi de dikkate alınmak suretiyle davacının uğradığı gerçek zararın inandırıcı bir şekilde belirlenebilmesi için varsayıma dayalı hükmün bozulması gerekmiştir.

2- Hüküm fıkrasında, tazminata yasal ticari faiz uygulanmasına karar verilmiş olup, faizin niteliği ve oranının tereddüde yer vermeyecek biçimde açıklanmamış olması da bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 3.Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29.05.2003 tarih ve 2001/1784-2003/672 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 12.10.2004 günde davacı avukatı Nurhayat T ile davalı avukatı Berk D gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalının işyeri sigorta poliçesi ile hırsızlık rizikolarına karşı da sigorta güvencesi verdiği müvekkilinin işyerinde 19.04.2001 tarihinde hırsızlık yapılması sonucu 4.500.000.000.-TL zarar oluştuğunu ileri sürerek, bu miktarın riziko tarihinden itibaren %84 ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı vekili, olay sonrasında görevlendirilen eksperce davacının defterlerinin incelendiğini ve defter giriş ve çıkış kayıtlarının sağlıklı tutulmadığının, faturasız mal giriş ve çıkışı bulunduğunun saptanıp herhangi bir hasar tespit edilemediğini, istenen faizin yüksek olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, hırsızlık sonucunda sigortalı işyerinden 4.500.000.000.-TL.lık zarar oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, bu miktarın 20.04.2001 tarihinden itibaren yasal ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, işyeri sigorta poliçesi ile hırsızlık rizikolarının sigorta örtüsüne alınmış olmasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Taraflar arasındaki 23.02.2001 tarihli sigorta poliçesinin özel koşulları 5 nci maddesinde hasar gerçekleştiğinde tazminatın, ancak giriş-çıkış ve envanter kayıtları ile diğer bütün evrakın inceleme ve saptanması sonucunda ödeneceği, sigortalının varlığını belge ile kanıtlayamadığı emtia ve demirbaşlar için herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacağı belirtilmiştir.

Somut olayda poliçe özel koşullarının 5 nci maddesi ile zararın tespitinin giriş, çıkış ve envanter kayıtları ile yapılacağı, belge ile kanıtlanamayan emtialar için tazminat talebinde bulunulamayacağı benimsendiğine göre, bilirkişi raporunun da öncelikle bu çerçevede düzenlenmesi gerekmektedir. Ne varki, mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda davacının defterlerinin TTK.nun ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun biçimde tutulmadığı belirtilmiş, varsayımlara dayalı olarak da rizikodan bir gün önceki stok durumu belirlenmeye çalışılmış olup, bu tespitin de yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, sigorta poliçesi özel koşullarındaki zarar tespitine ilişkin delil sözleşmesi de dikkate alınmak suretiyle davacının uğradığı gerçek zararın inandırıcı bir şekilde belirlenebilmesi için varsayıma dayalı hükmün bozulması gerekmiştir.

2- Ayrıca, hüküm fıkrasında, tazminata yasal ticari faiz uygulanmasına karar verilmiş olup, faizin niteliği ve oranı tereddüde yer vermeyecek biçimde açıklanmamış, infazda duraksamaya yol açacak bir ifade biçimi kullanılmıştır. O halde, davalının bu yöne ilişen temyiz itirazının da kabulü gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir edilen 375.000.000.-TL duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Pzr Mar 15, 2015 4:46 pm


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • İHALE BEDELİ NEMALARI İLE BİRLİKTE HAK SAHİPLERİNE ÖDENECEĞİ

T.C.
ADALET BAKANLIĞI
Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü

Sayı :B030HİG000000-3-352-2005 …./…./2005
Konu : Bankada hesap açılması

…………………. CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

İlgi : 06/07/2005 tarihli ve 2005/2369 H.M. sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde Genel Müdürlüğümüze intikal ettirilen ve İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliğinin 92/2. maddesine aykırı bir biçimde izin alınmadan açılan vadeli hesaplarla ilgili olarak tereddüte düşüldüğünden bahisle görüş istemini içeren İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesine ait 21/06/2005 tarihli ve 2005/238 Muh. sayılı yazı, ekleri ve konu incelenmiştir
Bilindiği üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 134 ncü maddesinin 4 ncü fıkrasında “….. İcra müdürü, ödenen ihale bedeli ile ilgili olarak, ihalenin feshine yönelik şikayet sonucunda verilecek karar kesinleşinceye kadar para bankalarda nemalandırılır. İhalenin feshine ilişkin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir…..” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm gözetildiğinde de, İ.İ.K.nun 134/4. maddesi gereğince açılmış vadeli hesaptaki ihale bedeline ilişkin paranın ihalenin feshine yönelik şikayet olması halinde, şikayet sonucunda verilecek kararın kesinleşmesine kadar icra müdürünce tayin ve tesbit edilecek şekilde nemalandırılmasının gerektiği, nemalandırılma işleminin vadeli hesaba yatırma şeklinde tayini halinde ise, İ.İ.K Yönetmeliğinin 92. maddesi uyarınca Bakanlığımızdan izin alınmasına gerek olmadığı, İ.İ.K 134/4 de yazılı şartın gerçekleşmesi durumunda da ihale bedeliyle birlikte nemanın da hak sahibine ödenmesinin gerekeceği,
Bakanlıktan izin alınmadan açılan diğer vadeli hesaptaki paraya gelince, 20/06/2005 tarihli ve 2005/621 Muh. sayılı “İstanbul 3. İcra Mahkemesi Sayın Hakimliğine” ifadeli yazıdaki, bu hesabın, satış parasının dairece sıra cetveli tanziminden sonra nemalandırılması için açıldığına ilişkin ifade gözetildiğinde, hesaptaki paranın sözü edilen durumda nemalandırılacağına ilişkin Kanunda özel bir düzenleme bulunmadığı, icra müdürüne verilen nemalandırma yetkisinin, İ.İ.K.nun 134. maddesinin 4. fıkrasında belirtilen duruma münhasır olması nedeniyle İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliğinin 92. maddesinde yazılı olduğu biçimde hareket edilmesi gerektiği, sözü edilen yasal zorunluluk yerine getirilmeden İ.İ.K ve Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak açılan vadeli hesaptaki bu paranın Bakanlığın 12/05/2005 tarihli ve 13-9871 sayılı ve 18/05/2005 tarihli ve 3-16-10379 sayılı Genelge hükümleri de gözönünde tutulmak suretiyle, ana paranın Bakanlığın öngördüğü Bankaya yatırılmasının, nemayı oluşturan paranın ise kasa fazlası olarak işleme tabi tutularak, ilgililerce açılabilecek bir istirdat davasına konu olabileceği gözönüne alınmak suretiyle zamanaşımına kadar muhafaza edilmesinin, bu süre zarfında iadesine yönelik kesinleşmiş bir ilâm ibraz edilememesi halinde Maliye’ye yatırılmasının uygun olacağı düşünülmekte olup, bilgileri ile keyfiyetin ve bundan böyle İcra ve İflas Kanununun 92. maddesi uyarınca vadeli hesap açılması için Bakanlıktan izin alınmasını gerektiren durumlarda bu yasal zorunluluğa uyulmasında gerekli titizliğin gösterilmesi gereğinin İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesi aracılığıyla ilgililere duyurulmasını rica ederim.

Genel Müdür

İ . İ . K– MADDE 134
İHALENİN NETİCESİ VE FESHİ:
(Değişik madde: 18/02/1965 – 538/63 md.)

İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur. (Ek cümle: 17/07/2003 – 4949 S.K./38. md.) İhale kesinleşinceye kadar taşınmazın ne şekilde muhafaza ve idare edileceği icra dairesi tarafından kararlaştırılır.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/22 md.) İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir. İhalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir. Talebin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. (Ek cümle: 17/07/2003 – 4949 S.K./38. md.) Ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi halinde para cezasına hükmolunamaz.

(Değişik fıkra: 21/02/2007-5582 S.K./4.mad)2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, ikinci fıkrada yer alan oran yüzde yirmi olarak uygulanır.

(Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./38. md.) İhalenin feshine ilişkin şikayet görevsiz veya yetkisiz icra mahkemesi veya mahkemeye yapılırsa, icra mahkemesi veya mahkeme evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde görevsizlik veya yetkisizlik kararı verir. Bu kararlar kesindir.

(Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./38. md.) Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhal veya 130 uncu maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar. İcra müdürü, ödenen ihale bedeli ile ilgili olarak, ihalenin feshine yönelik şikayet sonucunda verilecek karar kesinleşinceye kadar para bankalarda nemalandırılır. İhalenin feshine ilişkin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir.

İhale kesinleşmedikçe ihale bedeli alacaklılara ödenmez.

Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahara vakıf olunmuşsa şikayet müddeti ıttıla tarihinden başlar. Şu kadar ki, bu müddet ihaleden itibaren bir seneyi geçemez.

İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vaki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur.

Tescil için tapu idaresine yapılacak tebligat, şikayet için muayyen müddetin geçmesinden veya şikayet edilmişse şikayeti neticelendiren kararın kesinleşmesinden sonra yapılır.

(Mülga fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./103. md.)

T.C.
YARGITAY
12.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO.2013/4378
KARAR NO.2013/13197
KARAR TARİHİ. 08.04.2013
MAHKEMESİ : Çatalca İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/11/2012
NUMARASI : 2012/84-2012/105

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı icra müdürlüğüne taşınmazın ihale ile satılmasından sonra üzerinde çok sayıda haciz olması nedeni ile düzenlenen sıra cetvelinin iptali amacı ile 2009 yılında açılan davanın halen neticelenmemesi ve ihale bedelinin de icra müdürlüğünce nemalandırılması nedeni ile ilgili nemanın hak sahibine ödenmesi talebinde bulunmuş, icra müdürlüğünce nemanın kasa fazlası olarak hazineye kalacağı gerekçesi ile reddedilmiştir.

İİK.nun 134.maddesinin 5.fıkrasının son cümlesinde; "İhalenin feshine ilişkin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir" denilerek icra müdürlüğü tarafından elde edilen nemaların hazineye değil hak sahibine ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm icra müdürü tarafından hak sahibine ödenmesi gerekirken bankaya yatan tüm paraların nemalarının ödenmesinde uygulanacak kuralı belirlemektedir.

Somut olayda sıra cetveline itiraz davası nedeni ile ihale bedeli hak sahiplerine ödenmeyip icra müdürlüğünce nemalandırılmıştır. Bu nemanın İİK.nun 134.maddesinin 5.fıkrasının son cümlesi hükmüne göre değerlendirilerek hak sahibine ödenmesi gerekir. Nema hazineye ödenemez. O halde mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir.

SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Prş Şub 19, 2015 6:00 am


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • İŞÇİNİN BULUŞ YAPARAK PATENT ALMASI, ÖDÜL BEDELİ ALACAĞI…

YARGITAY 7. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/12210
KARAR: 2014/2

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Davacı, buluşlarının fikri haklar konusunda Türk Patent Enstitüsüne faydalı model/patent sahibi olarak kendisi adına tescil edildiğini, şirket ödül yönetmeliğinde öngörülen ödül miktarlarının ödenmediğini, bu sebeple bunları talep etme zorunluluğunun doğduğunu belirterek şirket ödül yönetmeliğinden kaynaklanan kendisi tarafından geliştirilen faydalı model ve patentlerden kaynaklanan alacağının tahsilini istemiştir.

Davalı, faydalı model/patent teşviki ödülü maddesinin uygulamasının bulunmadığını, kaldı ki ödül yönetmeliğinde uygulaması bulunmayan ilgili maddede belirtilen hiçbir şartı yerine getirmediğini, yönetmelikte patent bölümünün düzenlenmesini kasıtlı olarak davacının kendisinin yaptığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, faydalı model sahibi olarak davalı şirket ile davacının buluşu yapan kişi olarak isimlerinin yer aldığı faydalı model belgelerinin dosyaya sunulduğu, taraflar arasındaki iş sözleşmesinde herhangi bir borç doğurucu hüküm bulunmadığı ve davacının müdahalesi ile düzenlenen patent teşviki maddesinin hiç uygulanmadığından işyeri uygulaması haline gelmediği ve sözleşmenin eki olarak değerlendirilmeyeceğinin anlaşıldığı, ödüle sahip olma koşulları arasında "rakiplerin davalı şirkete ait ürünlere gümrükten geçiş izni vermemesini önleyecek ve hatta şirketin bunu kullanarak rakiplerin ürünlerine geçiş izni vermeyecek " koşullarının henüz gerçekleşmediğinin tespit edildiği, bu nedenle uyuşmazlığın iş mahkemesinde değil TBK ve Pat KHK hükümlerine göre çözülmesi gerektiği, buluş yapan işçinin bedel hakkının, manevi olarak ödüllendirilmesinin PatKHK de " Çalışanların Buluşları " başlığı altında 16-41 maddeler arasında düzenlendiğini ve Kararnamenin 146. maddesinde görevli Mahkemenin İhtisas Mahkemeleri olduğunun belirtildiği, dosya kapsamı ve mevcut delillere göre davacının buluşunun niteliğinin belirlenmesi ve işçinin talep edebileceği bedel konusunda kanun hükmünde kararnamenin 146. maddesi gereğince Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin (Hukuk ) görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.

Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 10.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 15 Şub 2015, 00:41


Basından Hukuk Haberleri • Dolandırıcıların ‘kayıp kaçak bedeli tahsil edilir’ oyunu…

Yargıtay’ın "Kayıp-kaçak bedelinin vatandaşa iade edilmesi"ne karar vermesinin ardından dolandırıcılar harekete geçti. SMS yoluyla tüketiciye ulaşan dolandırıcılar paranızı "geri alıyoruz" vaadiyle para talep ediyor

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bir elektrik abonesinin faturadaki kayıp-kaçak bedelini dağıtım şirketinden istemesiyle başlayan hukuki süreçte, aboneden kayıp-kaçak bedeli alınamayacağına hükmetti. Açılacak yeni davalar sonucu, dağıtım şirketlerinin abonelere milyarlarca lirayı bulan kayıp-kaçak bedeli ödemesi söz konusu olabilir. Aboneler için ortaya çıkan bu fırsat kapısı, bazı uyanık firmaları da harekete geçirdi. Tüketicilere kayıp-kaçak bedelinin geri alınacağına dair kısa mesaj (SMS) ile ulaşan bazı firmalar, yanlış vaatlerde bulunarak para talep ediyor. Tüketici dernekleri ise tüketicilerin şahsen gidip başvurmaları gerektiğini veya avukat aracılığıyla bu işi yapmaları gerektiğini vurguluyor.

BEDAVA EVRAĞA PARA
Emsal niteliğini taşıyan karar sonucu, aboneler dağıtım şirketlerinden kayıp-kaçak bedelini tahsil edebilecek. Ancak bu durum, haksız kazanç peşinde koşan dolandırıcıların da iştahını kabartıyor. SMS veya reklam yoluyla tüketicilere "Kayıp-kaçak bedelini geri alıyoruz" vaadinde bulunan bazı firmalar, tüketicilerden para istiyor, karşılığında da aslında bedavaya ulaşabilecekleri evrakları gönderiyor.

BU TUZAĞA DÜŞMEYİN
Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz, abonelerin, kayıp-kaçak parasını alabilmek için Yargıtay’ın son kararını emsal gösterip dağıtım şirketi aleyhine dava açmaları gerektiğini vurgulayarak, şu uyarıları yapıyor: "Son 20 gündür bazı firmalar, internet üzerinden veya SMS yoluyla ‘Kayıp-kaçak bedellerini geri alıyoruz’ diye reklam yapıyorlar. Tüketicilerin kendilerine başvurmasını istiyor ve kargo bedeli karşılığında içi boş dilekçe gönderiyorlar. Gelen dilekçeleri tüketicinin yine kendisinin doldurup başvurması gerekiyor. Ayrıca gönderilen dilekçe taslakları zaten internetten ücretsiz indirilebiliyor ya da tüketici derneklerinden bedelsiz elde edilebiliyor. Bedava dilekçeye 200-300 lira istiyorlar. Tüketici aldanmasın."

bursadabugun.com

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 26 Ara 2014, 00:11