Etiket arşivi: BEDELLERİ

Borçlar Hukuku • Elektrikteki K/K bedelleri ile ilgili içtihat ve yorumlar

Merhaba,

Kanun yasalaştığında yapılacak başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesinin üzerine düşen görev ve sorumluluktan hareketle düzenlemeyi iptal edeceğini / etmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira borcunu ödeyen dürüst vatandaşın borcunu ödemeyenlerin verdiği zarardan ve ayrıca kullanmadığı elektriğin parasından sorumlu tutulması Anayasamızın 172. maddesine açıkça aykırı olacaktır.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 26 Oca 2015, 14:57


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ, ENKAZ VE AĞAÇ BEDELLERİ, İCRA…

YARGITAY 13. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/32362
KARAR: 2014/2837

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, maliki bulunduğu …İli, …İlçesi, …Mahallesi 1.Cadde, No: 49 adresindeki gecekondusunu … Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında davalıya devrettiğini, enkaz ve ağaç bedellerinin 8.522,00 Tl olduğunun anlaıldığını,ancak belirlenen bina ve müştemilat bedelinin eksik ödendiğini, bu nedenle ödenmeyen 7.487,10 TL bakiye bedelin tahsili için …26.İcra Müdürlüğünün 2012/9232 sayılı dosyasıda icra takibi yaptığını,davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, takibe vaki itirazın iptali ile inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı bu davada, davalı ile yaptığı sözleşme uyarınca kendisine ait bina ve müştemilatların davalıya bedeli karşılığında devri sonucu eksik ödeme yapıldığını, bakiye bedelin tahsili için yapılan icta takibine itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptalini istemiştir. Mahkemece, davacıya ait gecekondunun kaçak olup, gecekondusu karşılığı konut alması için tek taraflı vermiş olduğu taahhütname dışında taraflar arasında düzenlenen herhangi bir sözleşme bulunmadığı, bu itibarla, yasa, yönetmelik ve taahhütname hükümlerine göre enkaz bedelini isteyebileceği, bunun da kendisine ödendiği gerekçesiyle gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Taraflar arasında düzenlenen kıymet takdir komisyon raporunda taşınmazın belgesiz olduğu belirtilerek taşınmaz üzerinde bulunan bina, müştemilat ve ağaçların bedeli belirlenmiş ve bu hususta taahhütname alınmış bulunmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen belgelerde hak sahibinin davacı olduğu açıkça belirtildiği gibi, bu hususta herhangi bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Değinilen bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasındaki ilişkinin sözleşmeye dayalı bir ilişki olduğu anlaşılmakta olup, davacının tahhütname ve analiz raporuna dayanarak kıymet takdir komisyonu raporunda belirlenen yapı bedelinden mahsup edilmeyen bakiye bedeli isteyebileceğinin kabulü gerekir. Mahkemece, tarafların kıymet takdir komisyonunca düzenlenen analiz raporunu benimsemiş olduğu kabul edilerek, analiz raporunda belirlenen toplam yapı bedelinden yine analiz raporunda belirtilen enkaz bedeli ve ağaç bedeli mahsup edilerek bakiye kalan miktara hükmedilmesi gerekirken,taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı biçimde ve yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 15 Ara 2014, 17:12


kayıp ve kaçak bedelleri kurallara uyan abonelerin faturasına eklenip tahsil edilemez

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2013/7-2454 esas ve 2014/679 karar sayılı 21.05.2014 tarihli kararı

Taraflar arasındaki “hakem heyeti kararını şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Silifke 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.06.2012 gün ve 2012/383 E., 2012/383 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 11.07.2013 gün ve 2013/814 E-2013/13167 K. sayılı ilamı ile;

(…Dava elektrik abonelerinden tahsil edilen kaçak kayıp bedeli hakkında verilen tüketici sorunları hakem heyeti kararının itirazen kaldırılması istemine ilişkindir.

Mahkemece verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı tarafça temyizi üzerine, kararın kesin olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiş, asıl ve ek karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Hemen belirtmek gerekir ki kayıp kaçak bedelinin başvuru tarihinden sonraki faturaların düzenleme biçimine de etkisi olacağı, bir başka deyişle kararın ileriye yönelik uygulaması bulunduğu ve bu yöndeki talebin de devamlılık arz eden bir isteme ilişkin olduğu, yine Dairemizce de benimsenen Hukuk Genel Kurulu’nun aynı doğrultudaki uygulaması da gözetildiğinde yerel mahkemece verilen kararın kesin olduğundan söz etmek mümkün değildir. Hal böyle olunca mahkemece temyiz isteminin yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacı tarafın bu yöne ilişen temyiz itirazının kabulü ile temyiz isteminin reddine ilişkin mahkemece verilen ek kararın KALDIRILMASINA,

2-Davacı tarafın asıl hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; taraflar arasındaki uyuşmazlık, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin tüketiciden alınıp alınamayacağı hususundadır.

Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Yani kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinin 2.fıkrasında kurumun “Bu kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten sorumlu olduğu belirtilmektedir.

Buna göre Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu elektrik faturalarında bulunacak ve ücretlendirilecek tarife unsurlarını belirleme yetkisine sahiptir. Kayıp-kaçak bedeli, Kurumun Kanunun kendisine verdiği yetki çerçevesinde ve Kanunun temel amaçlarına uygun şekilde belirlediği bir bedeldir. Söz konusu bedeli belirlemek üzere alınan kurul kararı kurumun bir düzenleyici işlemi olarak tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlayıcı niteliğe haizdir. Tarifelerin uygulanması lisans sahibi şirketler bakımından yasal bir zorunluluktur. Lisans sahibi şirketler, tarifeyi değiştiremeyeceği gibi, tarifede yer almayan bir bedeli de tahsil veya düzenlenen tarifeler kapsamında belirlenmiş bir bedeli de tahsil etmeme gibi bir davranışta bulunamazlar.

Bu sebeple, perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinin tarifeleri uygulayıp uygulamama ve kayıp-kaçak bedelini tahsil edip etmeme gibi bir inisiyatifi bulunmamaktadır.

Tarifelere uyma yükümlülüğünün bir gereği olarak kayıp-kaçak bedeli perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer almaktadır. Bu nedenle, dağıtım şirketlerinin söz konusu karara aykırılık teşkil edecek bir işlemde bulunmaları mümkün değildir.

Açık bir anlatımla az yukarıda belirtilen EPDK kararı idari yargı yerinde iptal edilmedikçe tüm tüketicileri bağlar.

Hal böyle olunca; mahkemece davanın (itirazın) kabulü ile tüketici sorunları hakem heyetinin itiraza konu kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…) Gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması ile dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda dilenilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kaçak kayıp bedeli hakkında verilen tüketici sorunları hakem heyeti kararının itirazen kaldırılması istemine ilişkindir.

Davacı, davalı elektrik abonesi tarafından 2011/4-2012/2 arasındaki dönem faturalarında 26,64 TL lik kayıp/kaçak bedelinin tahakkuk ettirildiği gerekçesiyle Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurulduğunu, hakem heyetince tüketicinin talebinin kabulü ile 26,64 TL nin tüketiciye iadesine karar verildiğini, Tüketici Hakem Heyeti Kararı’nın hukuka aykırı olduğunu belirterek, Silifke Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı’nın 17.04.2012 tarih ve 306 no’lu kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, savunmada bulunmamıştır.

Mahkemece, abonelerden kayıp/kaçak bedeli adı altında tahsil edilen bedelin, 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkındaki Tebliğ” gereğince davacı tarafından tahakkuk ve tahsil edildiğini, anılan düzenlemenin 4077 sayılı Kanun’un 6.maddesi gereğince haksız şart niteliği taşıdığını belirterek davanın reddine karar verilmiş; hükmün, davalı tarafın temyizi üzerine, mahkemece verilen kararın kesin olması nedeniyle temyiz talebinin reddine karar verilmiş, hem asıl kararın hem de ek kararın davacı tarafından temyizi üzerine;

Özel Dairece, metni yukarıda aynen yazılı gerekçeler ile karar bozulmuştur.

Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle hem hükmün kesin olduğuna hem de esas yönünden direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı Kurum’un abonelerinden kayıp-kaçak bedeli isteyip isteyemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre Tüketici Hakem Heyeti Kararını’nın iptaline karar verilip verilmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.

İşin esasına geçilmeden önce, mahkemece verilen kararın kesin olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre Özel Daire’nin ve Hukuk Genel Kurulu’nun işin esasını inceleyip inceleyemeyeceği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkın Kanun (TKHK)’nun, ‘Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ başlıklı 22.maddesinin 5.fıkrasında; “Değeri beş yüz milyon liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları bağlar. Bu kararlar İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir.

Taraflar bu kararlara karşı on beş gün içinde tüketici mahkemesine itiraz edebilirler. İtiraz, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz.

Ancak, talep edilmesi şartıyla hakim, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir. Tüketici sorunları hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.” denilmiştir.

Aynı maddenin 6.fıkrasında ise; “Değeri beş yüz milyon lira ve üstündeki uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerinin verecekleri kararlar, tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilir. Kararların bağlayıcı veya delil olacağına ilişkin parasal sınırlar her yılın Ekim ayı sonunda Devlet İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Endeksinde meydana gelen yıllık ortalama fiyat artışı oranında artar. Bu durum, Bakanlıkça her yıl Aralık ayı içinde Resmi Gazetede ilan edilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Madde metninden Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin ancak değeri “beş yüz milyon liranın altında” bulunan uyuşmazlıklar için vereceği kararlara karşı on beş gün içerisinde tüketici mahkemesinde itiraz edilebileceği, bu miktarın daha sonraki yıllarda ise DİE’nin, TEFE’ne göre artırılacağı açıkça anlaşılmaktadır. Bu miktar 2012 yılı için 1.161,67 TL, 2013 yılı için ise 1.272.TL’dir.

Bu miktarı aşan uyuşmazlıklarda ise Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin vereceği kararların tüketici mahkemelerinde sadece delil olarak ileri sürülebileceği de yine madde de düzenlenmiştir.

Somut olayda, davacı vekili, Silifke Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 17.04.2012 tarih ve 306 sayılı kararının iptalini istemiştir.

Sözü edilen kararda, kayıp kaçak adı altında alınan bedelin davalıya iadesine karar verildiği dosyada bulunan karardan açıkça anlaşılmaktadır. Verilen bu karar aynı zamanda tespit hükmü taşıdığından sözleşme ilişkisi nedeniyle ileriki dönemlere de etkili (art etkili) olduğundan kesin olduğundan söz etmek mümkün değildir.

Bu durumda uyuşmazlık hakkında genel hükümlerdeki sürelere tabi olarak dava açılabileceğinden, anılan Kanun’un 22.maddenin 6.fıkrası gereğince hakem heyeti kararı yargılamada delil niteliğindedir. (Aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.04.2013 gün ve 2012/13-1229 E., 2013/577 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.) İşin esasının incelenmesine gelince;

Davacı ile davalı arasında 29.12.2009 tarihinde abonelik sözleşmesi düzenlendiği, dava konusu hakem heyeti kararına konu dönemde davacı tarafından davalıdan kayıp/kaçak bedeli olarak 26,64 TL tahakkuk ettirildiği, Silifke Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 17.04.2012 gün ve 2012/186-306 nolu kararı ile söz konusu bedelin davalıya iadesine karar verildiği hususlarında tartışma bulunmamaktadır.

Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Yani kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir.

Davacı Kurum tarafından elektrik enerjisinin üretiminden, tüketicilere ulaştırılıncaya kadar oluşan elektrik eksikliği kayıp bedeli olarak; enerji nakil hatlarından çeşitli sebeplerle sayaçtan geçirilmeksizin, herhangi bir bedel ödemeden kullanılan elektrik bedeli de kaçak bedeli olarak diğer kullanıcı abonelere yansıtılmaktadır.

4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinin 1.fıkrasında, bu Kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğunu belirtmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur…” hükmüne yer verilmiştir.

Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verilmiştir.

Bu maddede de anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadarki maliyet ve kar payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediği açıktır.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”i yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil etmişlerdir.

Ancak yukarıda açıklandığı üzere tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir.

Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmamaktadır.

Hem bu hal, parasını her halükarda tahsil eden davacı Kurum’un çağın teknik gelişmelerine ayak uydurmasına engel olur, yani davacı kendi teknik alt ve üst yapısını yenileme ihtiyacı duymayacağı gibi; elektriği hırsızlamak suretiyle kullanan kişilere karşı önlem alma ve takip etmek için gerekli girişimlerde de bulunmasını engeller. Oysaki elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin sahibi bulunan davacıya aittir.

Bununla birlikte, tüketici olan vatandaşın faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin hangi miktarda olduğunun apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, yani şeffaflık hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler esnasında bir kısım üyelerce, bozmanın yerinde olduğunu; bazı üyelerce de idarenin kaçak bedelini alamayacağını ancak kayıp bedelini alabileceğini, bu bakımdan kararın belirtilen değişik gerekçe ile bozulması gerektiğini ileri sürmüşler iseler de bu görüşler kurul çoğunluğu tarafından belirtilen nedenlerle kabul edilmemiştir.

Tüm bu nedenlerle, yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

Açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ: Açıklanan gerekçeyle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440.maddesi uyarınca 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.05.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

YARGITAY 11.Hukuk DairesiEsas: 2005/1155Karar: 2006/3596Karar HAVAYOLU ŞİRKETİNİN BİLET BEDELLERİ

T.C. YARGITAY

 

11.Hukuk DairesiEsas: 2005/1155Karar: 2006/3596Karar Tarihi: 06.04.2006

 

BORÇLU OLUNMADIĞININ TESPİTİ VE ÖDENENİN İSTİRDADI İSTEMİ – HAVAYOLU ŞİRKETİNİN BİLET BEDELLERİ – MUVAZAALI OLARAK BİLET SAHİBİ OLUNDUĞU İDDİASI – EKSİK İNCELEME – HÜKMÜN BOZULDUĞU

 

ÖZET: Somut olayda, mahkemece, bilet arkasındaki sözleşme tercüme ettirilerek biletlerin bir yıl süre ile geçerli olduğundan hareketle dava reddedilmiş ise de, rezervasyon tarihi gözetildiğinde bu tarihten önce seyahatinden vazgeçmenin haklı nedenlere dayalı olup olmadığının irdelenmesi, haklı olmadığı saptandığı takdirde rezervasyon yapılan tarihte davacının davalılarca iptal edilen yerleri satıp satamadığının araştırılması gerekmektedir.

 

(2004 S. K. m. 72)

 

Dava: Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 8. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 23.03.2004 tarih ve 2001/353 E. 2004/342 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davalılar vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 04.04.2006 günde davacı avukatı H. D. ile davalı avukatı D. U. gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi A. O. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

 

Karar: Davacı vekili, davalıların İstanbul/Paris/Newyork'a 08.07.2000 tarihinde gidiş/dönüşü için 27.02.2000 tarihinde acentadan bilet aldıklarını, biletin alınış tarihinin acentalığın iptalinden birkaç gün öncesine tesadüf ettiğini, aslında acenta ve davalılar arasındaki işlemin davacıyı zararlandırmaya yönelik muvazaalı bir işlem olduğunu, bilet parasının acentaya ödenip ödenmediğinin belli olmadığı gibi, acentanın da davacıya yüklü miktarda borcu bulunduğunu, Concort uçak biletlerinin üst düzey iş adamları ve bürokratlarca tercih edildiğini oysa davalıların ekonomik durumu vasat bir aile olduğunu, acentanın da tüm faaliyeti süresince sadece ve dikkat çekici biçimde aynı tarihlerde arka arkaya 5 adet concort bileti sattığını, davalıların uçuştan vazgeçtikleri beyanı ile bilet bedellerinin iadesi amacıyla davacı aleyhine icra takibine giriştiklerini, usulsüz olarak kesinleştirilen takip sonucunda haciz tehdidi altında 4.600.000.000 TL.nin ödendiğini ileri sürerek, takipte borçlu olmadıklarının tespiti ve ödenenin istirdadına karar verilmesini istemiştir.

 

Davalılar vekili, bilet bedellerinin nakit olarak ödendiğini, nitekim davacının biletlerin geçerliliğini kabul edip değişik hatlarda bilet bedeli kadar uçuş yapılabileceğini beyan ettiğini, acenta ile havayolu arasındaki ilişkinin müvekkili ilgilendirmeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

 

Mahkemece, toplanan kanıtlara göre, bilet alımının yolcu ile havayolu şirketi arasında bir sözleşme niteliğinde olduğu, biletin tercüme örneğinin 8 inci maddesi ile taşıma taahhüdünün biletin düzenlendiği tarihten itibaren 1 yıl süre ile geçerli olduğu ve ilk maddelerde de Uluslararası taşımalarda Lahey Protokolü ve Varşova Konvansiyonu ile saptanmış olan kurallara ve sorumluluk atlamalarına tabi olduğunun belirtildiği, o halde davalıların aldığı biletin 1 yıl geçerlilik süresi bulunduğu sözleşmede iade yükümlülüğünün yer almadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacının takiple borçlu olmadığının tespiti ile ödenen 4.600.000.000 TL.nın davacıya iadesine, takip konusu tutarın %40'ı oranında inkar tazminatının davalılardın tahsiline karar verilmiştir.

 

Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.

 

Dava, davalılarca davacının acentasından alınan havayolu ile seyahate ait biletlerin iade edilmesi karşısında, davacı havayolu şirketinin bilet bedelleri açısından borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davada dayanılan hukuki neden, davalıların bilet bedellerini gerçekte acentaya ödemedikleri, acenta ile muvazaalı olarak bilet sahibi oldukları gösterilmiştir. Bu iddiaya dayanak olarak da davalıların Concort uçak biletleri ile seyahat edebilecek ekonomik duruma sahip olmadıkları, acentanın da uzun süre bu nitelikte bilet satmadığı, acentalık sözleşmesinin teshine yakın tarihte bu biletlerin davacıyı zararlandırmak amacıyla satılmış gibi gösterildiği belirtilmiştir.

 

Davalılarca dosyaya sunulan delillerinden, davalıların hem Avustralya hem de Türk Vatandaşı olduğu ve değişik tarihlerde yurt dışı seyahat yaptıkları, ekonomik durumlarının da bu seyahatleri yapacak düzeyde bulunduğu anlaşılmaktadır.

 

Davalılarca icra takibi yoluyla bedellerinin iadesi istenen biletlerin üzerinde ibaresi ile bedelinin tahsil edildiği arihi için rezervasyonun yapıldığını, 27.06.2000 tarihli doktor raporu ile R. M.'in rahatsızlığı nedeniyle ve ayrıca özel nedenlerle ailecek bu seyahati yapamayacakları, bu durumu 04.07.2000 tarihli ihtar ile davacıya bildirdiklerini, çocukları R. M.'in 3 ay süre ile seyahat edemeyecek olması ve akabinde de tatil sezonunun bitmesi nedeniyle seyahati tümüyle iptal ettiklerini, bu nedenle de bilet bedellerinin iadesini istemiş, davacı yan 08.07.2000 olarak zikredilen seyahat tarihine karşı çıkmamıştır. Bu durumda biletin üzerinde açık olduğu belirtilmesine rağmen rezervasyonun 08.07.2000 tarihi için yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmıştır.

 

Mahkemece, bilet arkasındaki sözleşme tercüme ettirilerek 8 inci madde gereğince biletlerin 1 yıl süre ile geçerli olduğundan hareketle dava reddedilmiş ise de, yukarıda açıklanan rezervasyon tarihi gözetildiğinde bu tarihten önce seyahatinden vazgeçmenin haklı nedenlere dayalı olup olmadığının irdelenmesi, haklı olmadığı saptandığı takdirde rezervasyon yapılan tarihte davacının davalılarca iptal edilen yerleri satıp satamadığının araştırılması gerekmektedir.

 

O halde mahkemece, bu hususlar gözardı edilerek eksik inceleme sonucunda olayda uygulanması mümkün bulunmayan sözleşme maddesi gerekçe gösterilerek davanın kabulü doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalılar yararına bozulması gerekmiştir.

 

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın BOZULMASINA, takdir edilen 450.00 YTL. duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.04.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.