Etiket arşivi: BİLİRKİŞİ

KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ / BİLİRKİŞİ RAPORUNDA ÇELİŞKİ

T.C.

YARGITAY
Onaltıncı Hukuk Dairesi
E: 2006/1999
K: 2006/2493
T:03.04.2006
KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ
BİLİRKİŞİ RAPORUNDA ÇELİŞKİ
ÖZET: Hükme esas alınan bilirkişi raporu kendi içinde çe­lişkili olduğu gibi Orman Kadastro Komisyonu tarafından düzenlenen harita ve mazbatalara da uygun düşmemekte­dir. Yöntemince yeniden keşif yapılarak bu aykırılıklar gi­derildikten sonra karar verilmelidir.
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 14]
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde ol­duğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görü­şüldü:
Kadastro sırasında 127 ada 162, 148 ada 192 ve 196 parsel sayılı 13.607.31, 4692 ve 5300 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, 6831 sa­yılı Yasa’nın 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılması nede­niyle davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı Ali, yasal süresi içinde ir­sen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava aç­mıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda;davanın kabulüne ve çekiş­meli parsellerin davacı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazların tarım arazisi niteliğinde bulunduğu, kamu yararına tahsis edilen, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan veya yasalar gereğince Devlete intikal eden yerlerden olmadığı, zilyetlikle mülk edinme şartlarının davacı taraf yararına gerçekleştiği kabul edilmek su­reti ile hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama ka­rar için yeterli bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmazlar öncesi orman olup bu niteliklerini kaybettiklerinden bahisle ve 6831 sayılı Yasa’nın 2/B maddesi gereğince orman dışına çıkarılan yerlerden oldukları gerekçesiyle Hazine adına tespit edilmiş; davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece hükme esas alınan orman bilirkişisi Abdullah’ın 23.01.2005 tarihli raporu kendi içerisinde çelişkili olduğu gibi Orman Ka­dastro Komisyonu tarafından düzenlenen harita ve mazbataları da uygun düşmemektedir. Orman Kadastro Komisyonu çalışmaları ile hükme esas alı­nan bilirkişi raporunun çeliştiği açıktır. Bu çelişki giderilmeden hüküm kurul­ması doğru değildir. Sağlıklı sonuca varılabilmesi için öncelikle çekişmeli ta­şınmazlara komşu tüm parsellerin tutanak ve dayanağı olan belgelerle Or­man Kadastro Komisyonu tarafından düzenlenen orman tahdidi ve 2/B maddesi uygulaması ile ilgili tüm harita ve belgeler celbedilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yerel ve uzman orman mühendisleri kurulu ara­cılığı ile keşif icra edilmelidir. Keşif sırasında tarafların dayandığı kayıtlarla -orman kadastro komisyonu tarafından düzenlenen tüm harita ve belgeler uygulanıp kapsamları belirlenmeli, uzman orman mühendisleri kurulundan uygulanan kayıtlara göre taşınmazın niteliği ile ilgili gerekçeli rapor alınmalı, uzman bilirkişiler raporunun kadastro komisyonu çalışmalarına ve önceki bi­lirkişi raporuna aykırı düşmesi halinde bu aykırılığın nedeni üzerinde durulup giderilmesine çalışılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların niteliği, intikali ve tasarrufu ile ilgili maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, teknik ve uzman bilirkişilerden uygulanan kayıtların kapsamını ve arazinin niteliğini belirtir, taşınmazların Orman Kadastro Komisyonu tarafından düzenlenen haritalardaki konumunu gösterir krokili rapor alınmalı, bilirkişi ve tanık sözle­ri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmen, tespite aykırı sonu­ca varıldığı takdirde tespit bilirkişileri tanık sıfatı ile ve gerekirse yüzleştirme yapılmak suretiyle dinlenilip aykırılığın giderilmesine çalışılmalı bundan son­ra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmadan karar veril­mesi isabetsiz olduğu gibi değerlendirme yapılırken 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki sınırlamanın nazara alınmaması ve celbedilen bilgilere göre davacı adına salt zilyetlikten 95.864, 35 metrekarelik susuz arazinin tespit edildiğinin göz ardı edilmesi de usul ve yasaya aykırı, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün (BOZUL­MASINA), 03.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

TAPU İPTALİ VE TESCİL / BİLİRKİŞİ EK RAPORU

T.C.
YARGITAY
Onbeşinci Hukuk Dairesi
E: 2006/188
K: 2006/2322
T: 19.4.2006
TAPU İPTALİ VE TESCİL
BİLİRKİŞİ EK RAPORU
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 716]
Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün temyizen tetkiki davacı-k.davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil, karşılık dava ise fazla iş bedellerinin tahsili istemiyle açılmış, mahkemece verilen kararın davacı arsa sahibi tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 7.4.2004 tarihli ilamı ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş, davalı karşı davacı yüklenicinin karar düzeltme istemi de reddedilmiştir. Mahkeme tarafından Dairemizin bozma ilamına uyulup uyulmaması konusunda karar verilmeden önce bilirkişilerden 27.2.2005 tarihli ek rapor alınmış, bunun üzerine eski kararında direnilmesine ilişkin karar oluşturulmuş, bu karar da davacı ve karşılık davanın davalısı arsa sahibi tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karşılık davaya ilişkin, karşılık davanın davalısı arsa sahibinin temyiz itirazlarını yerinde bulmuş, Dairemizin 7.4.2004 tarihli bozma ilamına uygun şekilde karşılık dava yönünden verilen direnme kararının bozulmasına, davacı arsa sahibi tarafından açılan asıl dava yönünden ise, bilirkişilerden ek rapor alınmasından sonra karar oluşturulmasını yeni hüküm kabul ederek bu bölüm yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki 26.7.1996 tarihli kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin hususi şartlar bölümünün 7. maddesinde mal sahibine verilecek dairelerin, güney batı cephesinden halk dilinde 1., 2. ve 3. katlardan birer daire olmak üzere verilmesi kararlaştırılmıştır. Dosyadaki bilirkişiler tarafından çizilen krokiden ve dosyaya konulan fotoğraflardan anlaşıldığı gibi, bina kotta yapıldığından güney batı cephesinden binaya bakıldığında, 3.bodrum kat zemin konumundadır. Davacı arsa sahibine verilecek dairelerin güney batı cephesinden ve 1., 2. ve 3.katlarda olacağı kararlaştırıldığına göre, bu daireler 2.bodrum kattaki 5 bağımsız bölüm numaralı, 1.bodrum kattaki 10 bağımsız bölüm numaralı ve zemin kattaki 14 bağımsız bölüm numaralı daireler olacağı sonucuna varılmaktadır. Dairemizin 7.4.2004 tarihli bozma ilamının 2 numaralı bendinde de bu konuya değinilmiştir. Mahkemece bilirkişilerin ek raporlarına dayanılarak önceki kararda olduğu şekilde, proje ve kat irtifakına göre zemin kattaki 14 bağımsız bölüm numaralı daire yerine, güney batı yönünden binaya bakıldığında zemin kat konumunda olan 3.bodrum kattaki 2 bağımsız bölüm numaralı dairenin davacı adına tesciline karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın asıl davaya ilişkin bölümünün davacı arsa sahipleri yararına BOZULMASINA, kararın karşılık davaya ilişkin direnme bölümü Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenip bu konuda bozma kararı verildiğinden, Dairemizce herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı-k.davalıya geri verilmesine, 19.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

BİLİRKİŞİ VE TANIK BEYANLARI ARASINDA AYKIRILIK / SİT ALANI

T.C.

YARGITAY
Yedinci Hukuk Dairesi
E: 2006/1137
K: 2006/1129
T: 13.4.2006
BİLİRKİŞİ VE TANIK BEYANLARI ARASINDA AYKIRILIK
SİT ALANI
ÖZET: DAVACI TARAFIN DAYANDIĞI TAPU KAYDININ UYGULAMASINA İLİŞKİN YEREL BİLİRKİŞİ SÖZLERİ, KOMŞU TAŞINMAZLARIN TESPİT TUTANAĞI İÇERİĞİ VE VARSA DAYANAKLARI KAYITLARLA DENETLENMEDİĞİNDEN SOYUT NİTELİKTE GEREKÇESİZ SÖZLERDEN İBARET OLDUĞU GİBİ UZMAN BİLİRKİŞİ TARAFINDAN DÜZENLENEN RAPOR VE EKİ HARİTADA TUTUNULAN TAPU KAYDINDA TARİF EDİLEN SINIR YERLERİ 3402 SAYILI KADASTRO KANUNUNUN 20. MADDESİ HÜKMÜNE UYGUN BİÇİMDE GÖSTERİLMEDİĞİNDEN KEŞFİ İZLEMEYE, BİLİRKİŞİ SÖZLERİNİ DENETLEMEYE, İMKAN VERMEYEN HARİTA VE EKİ RAPORDA YETERSİZDİR.
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
Dava niteliği ve içeriği itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanunun 12. maddesi hükmüne dayalı kesinleşen kadastroya karşı açılan dava niteliğindedir.
Davalı hazinenin temyizi dava konusu 269 ada 41 parsel sayılı taşınmazın uzman bilirkişi tarafından düzenlenen haritada (A) harfi ile işaretli 17.141.80 m2 yüzölçümünde davacı taraf adına tescile karar verilen bölümle ilgili hükme yöneliktir.
İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği dikkate alındığında mahkemece yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Davacı tarafın dayandığı tapu kaydının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri, komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmediğinden soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibaret olduğu gibi uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki haritada tutunulan tapu kaydında tarif edilen sınır yerleri 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmüne uygun biçimde gösterilmediğinden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye, imkan vermeyen harita ve eki raporda yetersizdir.
O halde saptanan dava niteliği dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle davacı tarafın tutunduğu tapu kaydı ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dava konusu taşınmazın tutanak içeriği bir başka deyişle tespitte saptanan hukuksal olgu dikkate alınarak 2863 sayılı Yasa uyarınca taşınmazın bulunduğu bölgedeki Kültür Tabiat Varlıkları Koruma Kurulundan bu konuda karar alınmalı, bölgede 2863 sayılı yasa uyarınca yetkili idari merciler tarafından sit alanını belirleyen yönetimsel işlemler yapılmış ve bu yönetimsel işlemler kesinleşmiş ise sözü edilen belgeler ve dayanağı harita dava dosyasına getirtilmeli, öte yandan dayanılan tapu kaydının dava dışı başka taşınmaz yada taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmaz yada taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, daha sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dayanılan tapu kaydının dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve kaydın kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, fen memuru ve arkeolog uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi hükmü uyarınca davacı tarafın dayandığı tapu kaydı ile sit alanını belirleyen harita ve eki belgeler yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kadastro paftasının ölçeği ile sit alanını belirleyen haritanın ölçekleri eşitlenerek arz üzerindeki doğal yada yapay sınır yerlerinden yararlanılarak çakıştırılarak uygulanmalı, ayrıca tapu kaydının revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar özellikle gözönünde tutulmalı, dayanılan tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazın dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, dava konusu taşınmazın tümü yada bir bölümü dayanılan tapu kaydının kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde kayıt kapsamı dışında kalan taşınmaz yada taşınmaz bölümlerinin sit alanını belirleyen haritanın kapsamında kalıp kalmadığı saptanmalı, tapu kaydının kapsamı dışında sit alanını belirleyen haritanın kapsamında kalan taşınmazların zilyetlikle kazanılamayacağı düşünülmeli, tapu kaydı ile sit alanını belirleyen haritanın kapsamı dışında kalan kesimler yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu konuda zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 13.4.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ / BİLİRKİŞİ / TANIK SÖZLERİ / MEZARLIKLARIN ZİLYETLİKLE İKTİSABININ MÜMKÜN OLMAMASI

T.C.
YARGITAY
Onaltıncı Hukuk Dairesi
E. 2006/3943
K. 2006/4684
T. 16.6.2006
KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI ZİLYETLİĞİ
BİLİRKİŞİ
TANIK SÖZLERİ
MEZARLIKLARIN ZİLYETLİKLE İKTİSABININ MÜMKÜN OLMAMASI
3402 s. KADASTRO KANUNU [Madde 14]
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 111 ada 14 parsel sayılı 3700.89 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 111 ada 12 parsele uygulanan vergi kaydı miktar fazlası olması nedeniyle davalı Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacı, yasal süresi içinde irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve çekişmeli parselin davacı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın tarım arazisi niteliğinde bulunduğu kamu yararına tahsis edilen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan veya yasalar gereğince Devlete intikal eden yerlerle ilgisinin olmadığı zilyetlikle mülk edinme şartlarının davacı yararına gerçekleştiği kabul edilmek sureti ile hüküm kurulmuş ise de; değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Çekişmeli taşınmaz 111 ada 12 parsele revizyon gören 936 tahrir yıllı 292 tahrir numaralı vergi kaydı miktar fazlası olduğundan bahisle Hazine adına tespit edilmiş, davacı vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Hudutları çay, orman, yol ve mezarlık olan vergi kaydının 111 ada 12 numaralı parsele ait olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Vergi kaydında çay ve mezarlık hudutlarının yer değiştirilerek yazıldığı kaydın 12 numaralı parsele ait olduğu mahkemece yapılan araştırma ile de belirlenmiş bulunmaktadır.
Bu durumda vergi kaydı doğuda mezarlık okumakta eylemli durumda da halen mezarlık olarak kullanılan 13 numaralı parselin bulunduğu anlaşılmaktadır. Mezarlık hududu gayrisabit hudutlardan olup genişletilmesi mümkün olan sınırlardandır.
Mezarlıkların zilyetlikle iktisabı mümkün değildir. Dayanılan vergi kaydı 12 numaralı parsele revizyon gördüğüne vergi kaydı taşınmaz yönünü mezarlık okuduğuna ve mezarlık hududu da gayrisabit nitelikte bulunduğuna göre kayıt miktar fazlasının mezarlıktan elde edildiğinin kabulü zorunludur.
Her ne kadar dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmazın mezarlık veya mezarlığa ait bir arazi bölümü olmadığını davacı ve atasının çok uzun süreli zilyetliğinin bulunduğunu ifade etmişler ise de; resmi kayda ve özellikle davacı tarafın dayandığı vergi kaydına ve eylemli duruma aykırı düşen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez.
Hal böyle olunca; davacının davasının reddine, taşınmazın tespitte olduğu gibi Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekir.
SONUÇ : Mahkemece resmi kayda aykırı düşen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilerek hüküm kurulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 16.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ

T.C.
YARGITAY
Onyedinci Hukuk Dairesi
E:2006/3516
K: 2006/5329
T: 13.06.2006
BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ
Özet: Davacı tarafça yaptırılan delil tespiti dosyasındaki araçta meydana gelen hasar bedeli ile mahkemece alınan bilirkişi raporundaki hasar bedeli somut olayda farklıdır. Bu durumda aracın tamirinin ekonomik olup olmayacağı üzerinde durulmalı ve bunun için de bilirkişi incelemesiyle aracın ikinci el piyasa değeri ve hurda değeri tespit edilmeli, ikinci el değerinden hurda değeri indirilmek suretiyle zarar miktarı belirlenmeli, tamirin ekonomik olup olmadığı sonucuna göre karar verilmelidir.
Ayrıca tamirin ekonomik olmaması halinde davacının yeni araç satın alması için gerekli makul süre belirlenerek bu süre için de araç mahrumiyeti takdir ve hükmolunması gerekir. Bu konuda da bilirkişiden alınacak uygun görüşe göre karar verilmesi gerekir.
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 275]
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 276]
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, davalı Ali adına kayıtlı davalı Erdoğan idaresinde bulunan 54 … 077 plakalı aracın müvekkiline ait 34 … 9231 plakalı araca çarpması nedeniyle araçta 10.689.731.080 TL hasar bedeli belirlendiğini, 2.750.000.000 TL’nin davalının sigorta şirketi tarafından ödendiğini, aracın tamirde kalacağı 45 gün süresince 2.300.000.000 TL kira bedeli ödeneceğini, aracın İstanbul’a nakli için 118.000.000 TL çekici ücreti ödendiğini belirterek 10.357.731.080 TL tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar vekili, kusur oranı ve talep edilen tazminat miktarını kabul etmediklerini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kabulü ile 6.439.731.080 TL hasar bedeli ve yol masrafı ile 2.300.000.000 TL kiralama bedelinin kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1 Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranına ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunma­masına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 Davacı tarafın delil tespiti dosyasındaki bilirkişi raporunda davacı aracında meydana gelen hasar bedeli 10.689.731.080 TL, aracın ikinci el değeri ise 10.421.000.000 TL olarak belirlenmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda da hasar bedeli 9.189.731.080 TL olarak belirlendiğine göre aracın tamirinin ekonomik olup olmayacağı üzerinde durulmalıdır. Bunun için de bilirkişi incelemesiyle aracın ikinci el piyasa değeri ve hurda değeri tespit edilmeli, ikinci el değerinden hurda değeri indirilmek suretiyle zarar miktarı belirlenmeli, tamirin ekonomik olup olmadığı sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.
3 Tamirin ekonomik olmaması halinde davacının yeni araç satın alması için gerekli makul süre belirlenerek bu süre için de araç mahrumiyeti takdir ve hükmolunması gerekmekle bu konuda da bilirkişiden alınacak uygun görüşe göre karar verilmesi gerekir.
4 Kabule göre de; talep konusu 10.357.731.080 TL’nin kabul ve reddedilen kısımları oranına göre taraflar lehine ücreti vekâlete ve yargılama giderlerine hükmedilmemesi doğru olmadığı gibi, bilirkişi raporunda aracın tamir süresi otuz gün olarak belirlendiği halde açıklayıcı gerekçe göste­rilmeden tespit bilirkişisi görüşü doğrultusunda 45 günlük süre için belirlenen 2.300.000.000 TL araç mahrumiyeti giderinin hüküm altına alınması da değildir.
Sonuç:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2,3 ve 4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri verilnesine 13.06.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

BİLİRKİŞİ RAPORU

T.C.
YARGITAY
Onyedinci Hukuk Dairesi
E:2006/3006
K:2006/4548
T:23.05.2006

BİLİRKİŞİ RAPORU
ÖZET: Somut olayda dosyada toplanan delillere göre, da­valı asli kusurlu sayılması gerekirken, davacı asli kusurlu sayılarak hüküm kurulmuştur. Mahkemenin delilleri uygun değerlendiren teknik üniversitenin mensuplarından seçil­miş bilirkişi kurulundan alınan rapora göre karar verilme­si gerekir.

1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 275]
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 276]
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü

Davacı vekili davalı Şemsettin adına kayıtlı davalı Gülcan idaresinde bu­lunan 34 346 plakalı aracın müvekkili idaresinde bulunan 34 …. 70 plakalı araca çarpması nedeniyle araçta meydana gelen 2.331.295.000 TL hasar bedelinin 25.09.2003 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Y… K… Sigorta A.Ş. vekili davalı Gülcan vekili ve davalı Şemset­tin davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre da­vanın kısmen kabulü ile 77.608.820 TL’nin sigorta şirketi poliçe limiti ile so­rumlu olarak davalılardan tahsiline davalı sigorta şirketi yönünden dava tari­hinden, diğer davalılar yönünden olay tarihinden yasal faiz uygulanmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Ancak mahkemece İstanbul Teknik Üniversitesi mensuplarından olu­şan bilirkişi kurulunun dışındaki bilirkişi ve bilirkişi kurullarından alınan rapor­lara itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Sözü geçen bilirkişi raporlarında da­vacı sürücünün kavşağa girerken kontrolsüz kavşakta yönüne göre sağ ta­rafından kavşağa giren davalıya yol vermesi gerektiğine değinilmiştir. Bu ku­ral yolların anayol taliyol özelliklerinin söz konusu olmadığı hallerde geçerli olabilir. Kaza yeri krokisi, fotoğraflar ve İstanbul Teknik Üniversitesi men­suplarından seçilen bilirkişilerin 30.03.2005 tarihli raporundan da anlaşıldığı gibi davacı İsmail’in seyrettiği yol anayol, davalı Gülcan’ın seyrettiği yol ise taliyol durumundadır. Bu durumda davalı Gülcan’ın seyrettiği tali yoldan anayola çıkacağı anda hızını yol ve trafik şartlarına göre ayarlaması veya durması ve yol işaretine uyması gerekirken bu kurallara uygun davranma­ması kusurlu olmasını gerektirir. İzah edildiği gibi olayda davalı asli kusurlu sayılması gerekirken davacının asli kusurlu sayılması toplanan delillere uy­gun düşmemektedir. Delilleri uygun değerlendiren İstanbul Teknik Üniversi­tesi mensuplarından seçilmiş bilirkişi kurulundan alınan rapora değer verile­rek hüküm kurulması gerekli iken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle sair temyiz itiraz­larının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri ve­rilmesine 23.05.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İŞÇİ SAĞLIĞI / İŞ GÜVENLİĞİ / MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT / MADEN OCAĞINDA MEYDANA GELEN KAZA / BİLİRKİŞİ RAPORU

T.C.

YARGITAY

Yirmibirinci Hukuk Dairesi

E: 2006/1876

K: 2006/4682

T: 04.05.2006

İŞÇİ SAĞLIĞI
İŞ GÜVENLİĞİ
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
MADEN OCAĞINDA MEYDANA GELEN KAZA
BİLİRKİŞİ RAPORU

4857 s. İŞ KANUNU [Madde 77]
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davacı ile davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Z… tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

Davalı işverene ait Ayrıdam Köyü Sorgun-Yozgat adresinde kurulu linyit kömürü istihsali işyeri işçilerinden olan davacı, 08.07.2000 tarihinde gece vardiyasında yer altında eğimli yolda tahkimat direkleri taşman trikanın raydan çıkan arka tekerlerini tekrar ray üzerine oturtmuş, daha sonra halata bağlı trikanın hareket etmesi ile birlikte trikanın kancasına elbisesinin takılması sonucu yerde sürüklenerek maruz kaldığı iş kazası nedeni ile %17 oranında meslekte kazanma gücünü yitirmiştir.

İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun 77. maddesinin açık buyruğudur.

03.05.2004 günlü kusur bilirkişi raporu ile 20.09.2004 günlü ek kusur bilirkişi raporunda, davalı işverenin %75, davacı işçinin ise %25 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.

Hükme dayanak alınan bilirkişi raporlarını hazırlayan bilirkişilerin ikisinin inşaat mühendisi ve birisinin de maden mühendisi olduğu anlaşılmaktadır. Oysa, dava konusu kaza bir maden ocağında (yeraltında) trikanın hareketi ile meydana geldiğinden konu maden ve makine mühendislerinin ihtisas alanına girmektedir. Her ne kadar hükme esas alınan raporu hazırlayan bilirkişi heyetinde bir maden mühendisi yer alsa da, çoğunluğu inşaat mühendisleri oluşturmaktadır. Bu durumda, iki maden ve bir makine mühendisinden oluşan işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman üç kişilik bilirkişi heyetine konuyu yeniden inceletmek, söz konusu bilirkişilerden, İş Kanunu’nun 77. maddesinin öngördüğü koşullan göz önünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlarda ayrıntılı bir rapor almak, verilen rapor dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek sonuca göre kusurun aidiyeti ve oranını hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptamak gerekmektedir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın ve özellikle ihtisasları dışındaki bir olay için rapor veren bilirkişilerin hazırladığı kusur raporunu hükme dayanak almak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Kabule göre de, tarafların hal ve mevkiine, kusur oranlarına, olayın oluşuna, hükmedilen maddi tazminat miktarına ve maluliyet oranına göre, olayda Borçlar Kanunu’nun 43. maddesi gereğince %20 oranında hakkaniyet indirimi yapılması isabetsizdir. O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 04.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.