Etiket arşivi: BÖLÜMÜ

Hukuk Bölümü • İDARİ PARA CEZASININ İPTALİ VE SÜRÜCÜ BELGESİNİN İADESİ

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
HUKUK BÖLÜMÜ
ESAS NO: 2014/960
KARAR NO: 2014/1004
KARAR TARİHİ: 17.11.2014

İDARİ PARA CEZASININ İPTALİ VE SÜRÜCÜ BELGESİNİN İADESİ İSTEMİ – 2918 SAYILI YASA UYARINCA VERİLEN CEZA – GÖREVLİ MAHKEMENİN BELİRLENMESİNDE 5326 SAYILI KANUN HÜKÜMLERİ DİKKATE ALINACAĞI – DAVANIN GÖRÜM VE ÇÖZÜMÜNDE ADLİ YARGI YERİNİN GÖREVLİ OLDUĞU

ÖZET: Öngörülen trafik para cezasının 5326 sayılı Kanunda belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda son olarak 12.7.2013 gün ve 6495 sayılı Kanun’la değişiklik yapıldığı, bu haliyle de idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

OLAY: Uşak Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğünce, alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla kollukça teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmediği, trafik işaretlerine uymadığı, kendisinden istenen evrakları vermeyip kaçtığı ve tehlikeli şerit değiştirerek araç kullandığının tespit edildiğinden bahisle, davacı adına 26.2.2014 gün ve HA-046461, HA-046462 seri-sıra sayılı trafik suç Tutanakları düzenlenerek 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/9, 47/1-a, 47/1-b ve 46/2-c maddeleri uyarınca toplam olarak 2.594,00 TL. idari para cezası verilmiş, aynı birim tarafından sürücü belgesi geri alma tutanağı düzenlenmiştir.

Davacı vekili, idari para cezasının iptali ve sürücü belgesinin iadesi istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur.

UŞAK 3. SULH CEZA MAHKEMESİ; 18.4.2014 gün ve D.İş:2014/191,K:2014/191 sayı ile; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27/8. maddesine göre idari para cezası yanında idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması ve dava konusu edildiği nedeniyle davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle itirazın görev yönünden reddine karar vermiş, yapılan itiraz Uşak 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kesin olarak reddedilmiştir.

Davacı vekili, bu kez, idari para cezasının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

MANİSA 2. İDARE MAHKEMESİ: 9.4.2014 gün ve E:2014/408, K:2014/537 sayı ile; dava konusu para cezasının verilmesine dayanak teşkil eden 2918 sayılı Kanun’da bu Kanun hükümlerine göre verilen idari para cezasına karşı başvuru yolu gösterilmediğinden Kabahatler Kanunu’nun 27/1. maddesi uyarınca davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 17.11.2014 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında “idari para cezası”nın iptali istemiyle açılan dava yönünden 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 2918 sayılı Yasa’nın 48/9, 47/1-a, 47/1-b ve 46/2-c maddeleri uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

13.10.1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı” başlığı altında düzenlenen 48. maddesi, 24.5.2013 tarihli 6487 sayılı Kanun’un 19.maddesiyle yeniden düzenlenerek maddeye;

“Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2.000 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi iki yıl süreyle geri alınır” denilmek suretiyle dokuzuncu fıkra;

“Sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır ” denilmek suretiyle de onikinci fıkra eklenmiştir.

Anılan Kanun’un, “Trafik zabıtasının görev ve yetki sınırı ile genel zabıtanın trafik hizmetlerini yürütmeye ilişkin yetkisi” başlığı altında düzenlenen 6. maddesinde ise, “Trafik zabıtası ve genel zabıtanın görev ve yetki sınırı;

a) Trafik zabıtası:

Trafik zabıtası görevi sırasında karşılaştığı acil ve zorunlu hallerde genel zabıta görevi yapmakla da yetkilidir.

Mülki idare amirlerince, emniyet ve asayiş bakımından zorunlu görülen haller dışında, trafik zabıtasına genel zabıta görevi verilemez, araç, gereç ve özel teçhizatı trafik hizmetleri dışında kullanılamaz.

b) Genel Zabıta:

Trafik zabıtasının bulunmadığı veya yeterli olmadığı yerlerde polis; polisin ve trafik teşkilatının görev alanı dışında kalan yerlerde de jandarma, trafik eğitimi almış subay, astsubay ve uzman jandarmalar eliyle yönetmelikte belirtilen esas ve usullere uygun olarak trafiği düzenlemeye ve trafik suçlarına el koymaya görevli ve yetkilidir” denilmekte;

“Trafik işaretlerine uyma” başlığı altında düzenlenen 47. maddesinde ise, “Karayollarından faydalananlar aşağıdaki sıralamaya göre;

a) Trafiği düzenleme ve denetimle görevli trafik zabıtası veya özel kıyafetli veya işaret taşıyan diğer yetkili kişilerin uyarı ve işaretlerine,

b) Trafik ışıklarına,

c) Trafik işaret levhaları, cihazları ve yer işaretlemeleri ile belirtilen veya gösterilen hususlara,

d) Trafik güvenliği ve düzeni ile ilgili olan ve yönetmelikte gösterilen diğer kural, yasak, zorunluluk veya yükümlülüklere,

Uymak zorundadırlar.

(Değişik: 21/5/1997 – 4262/4 md.) Trafik zabıtası veya diğer yetkililerin dur işaretlerine, ışıklı trafik işaretlerinden kırmızı renkli olanına veya sesli işaretlere uymayan sürücüler, 3 600 000 lira, diğer trafik işaretlerine uymayan sürücüler, 1 800 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar”;

“Karayollarında trafiğin akışı” başlığı altında düzenlenen 46. maddesinde ise, “ Kara-yollarında trafik sağdan akar.

Aksine bir işaret bulunmadıkça sürücüler:

a) Araçlarını, gidiş yönüne göre yolun sağından, çok şeritli yollarda ise yol ve trafik durumuna göre hızının gerektirdiği şeritten sürmek,

b) Şerit değiştirmeden önce gireceği şeritte sürülen araçların emniyetle geçişini beklemek,

c) Trafiği aksatacak veya tehlikeye sokacak şekilde şerit değiştirmemek,

d) Gidişe ayrılan en soldaki şeridi sürekli olarak işgal etmemek,

e) İki yönlü trafiğin kullanıldığı dört veya daha fazla şeritli yollarda aksine bir işaret bulunmadıkça, motosiklet, otomobil, kamyonet ve otobüs dışındaki araçları kullananlar, geçme ve dönme dışında en sağ şeridi izlemek,

Zorundadırlar.

Karayollarının belirli kesimlerinde, bu yollardan faydalanma zorunda olan hayvan sürücüleri, hayvanlarını veya hayvan sürülerini gidiş yönünde yolun en sağından ve en az genişlik işgal ederek ve imkan olduğunda taşıt yolu dışından götürmek zorundadırlar.

(Değişik 21/5/1997 – 4262/4 md.) Bu madde hükümlerine uymayan sürücüler, 3 600 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar” hükmü yer almıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesi, 2918 sayılı Yasa’nın 116. maddesi kapsamında araç tescil plakasına göre düzenlenenler dışında trafik zabıtasınca uygulanan idari para cezalarına karşı açılan davaları; bu uygulamanın idari ceza kapsamında bulunması; Yasada idari cezalarla ilgili davalarda görevli yargı yerini açıkça belli eden bir hükme yer verilmemesi; 12.7.2013 tarih ve 6495 sayılı Kanun’un 20.maddesi ile yapılan değişiklikten önceki hali ile, bu Yasada gösterilen adli cezalara hükmetmekle görevli mahkemeye işaret eden 112. maddeye de herhangi bir atıfta bulunulmamış olması karşısında ve göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev alanında görmüştür.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması, 27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde, “(1) Bu Kanunun;

a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır.” denilmiştir.

Aynı Kanunun 27. maddesine, 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrada ise; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle, Kabahatler Kanunu’ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu’nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı ancak; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanun’un Adli Kovuşturma ve Cezaların Uygulanması başlıklı Dokuzuncu Kısım’a dahil “Bu Kanundaki suçlarla ilgili davalara bakacak mahkemeler ve yetkileri” başlığı altında düzenlenen 112. maddesinin ilk paragrafında; sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması hariç olmak üzere bu Kanundaki hafif para cezasını veya bu kanundaki hafif hapis cezasını, belgelerin geri alınması ve iptali veya işyerlerinin kapatılması cezasını gerektiren suçlarla ilgili davalara trafik mahkemelerinde, bunların bulunmadığı yerlerde yetki verilen sulh ceza mahkemelerinde bakılacağı ifade edilmiş; böylelikle sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin uygulamalar, trafik ve sulh ceza mahkemelerinin görevi dışında tutulmuş iken;12.7.1013 tarihli 6495 sayılı Kanun’un 20.maddesiyle yapılan değişiklik ile, maddenin başlığı, “Sürücü belgelerinin geri alınmasında ve iptalinde yetki”; şeklinde, madde ise, “Bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevlilerin ve trafik tescil kuruluşlarının yetkilendirildiği haller hariç olmak üzere, sürücü belgelerinin geri alınmasına ve iptaline sulh ceza mahkemeleri karar verir.

Bu Kanunun 51 inci maddesinin ihlali ve 118 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yazılı “100 ceza puanını doldurmak” eylemi nedeniyle sürücü belgelerinin geri alınmasına yine bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler yetkilidir.

Sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması veya iptaline dair verilen kesinleşmiş mahkeme kararı örnekleri, sürücülerin sicillerine işlenmek üzere mahkemelerce ilgili trafik birimlerine gönderilir.

Bu Kanuna göre görülen davalar, diğer kanunlara göre görülen davalarla birleştirilemez.

……. ” denilerek yeniden düzenlenmiştir.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Saklı tutulan hükümler” başlığını taşıyan 19. maddesinde ise, “(1) Diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için;

a) Bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi,

b) İşyerinin kapatılması,

c) Ruhsat veya ehliyetin geri alınması,

d) Kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden alıkonulması,

gibi yaptırımlara ilişkin hükümler, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklıdır” denilmiştir.

Sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin karar, 2918 sayılı Kanun’un 12.7.2013 tarih ve 6495 sayılı Kanun’un 20.maddesi ile yapılan değişiklikten önceki 112. maddesi ve 5326 sayılı Kanun uyarınca incelendiğinde, 2918 sayılı Kanun’un, bu Kanun’daki suçlarla ilgili davalara bakacak mahkemeler ve yetkilerinin düzenlendiği 112. maddesi uyarınca, sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin davaların sulh ceza mahkemelerinin görevine dahil edilmediği ve 5326 sayılı Kanun’un 19. maddesinde, diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için ehliyetin geri alınmasına ilişkin hükümlerin geçici istisnalar içinde sayıldığı dikkate alındığında; sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin davalara bakma görevinin idare mahkemesine ait olduğu kuşkusuzdur.

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, idari para cezası yönünden oluşan olumsuz görev uyuşmazlıklarının çözümünde, idari para cezasına konu işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması ve dosya içeriğinden bu kararın idari yargı yerinde dava konusu edildiğinin anlaşılması halinde; idari para cezasına ilişkin kararın hukuka aykırılığı iddiasının da, idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılarak, idari yargı yerince verilen görevsizlik kararlarının kaldırılmasına karar verilmiştir.

Somut olayda, adli yargı yerince idari para cezasına konu işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak sürücü belgesi geri alma tutanağı da düzenlendiği ve dava konusu edildiği bu nedenle davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu ileri sürülmüş ise de, dosyanın incelenmesinde idari yargı yerinde davanın sadece idari para cezasına karşı açılmış olduğu, ancak aksi takdirde dahi; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Saklı tutulan hükümler” başlığını taşıyan 19. maddesinde, “diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için, ….. ehliyetin geri alınması, …….gibi yaptırımlara ilişkin hükümler, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklıdır” denilerek, ilgili kanununda, bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklı tutulan, başka bir deyişle, belirtilen istisnalar içinde sayılan yaptırımlardan biri olan “ehliyetin geri alınması”na ilişkin hükmün, 12.7.2013 tarih ve 6495 sayılı Kanun’un 20.maddesiyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 112. maddesinde yapılan değişiklik ile yukarıda belirtilen şekilde yeniden düzenlendiği ve bu karara karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği gözetildiğinde, oluşacak olan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümünde, sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle açılan davanın da adli yargı yerinde görüleceği açıktır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen trafik para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda son olarak 12.7.2013 gün ve 6495 sayılı Kanun’la değişiklik yapıldığı, bu haliyle de idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Uşak 3. Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Uşak 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 18.4.2014 gün ve D.İş:2014/191, K:2014/191 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 17.11.2014 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Pzt Şub 16, 2015 5:15 pm


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • TEMYİZ İTİRAZLARININ REDDEDİLEN KISIM BÖLÜMÜ ONANMIŞ SAYILIR

T.C
YARGITAY
12.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2005/4566
KARAR NO: 2005/7049
KARAR TARİHİ : 1.4.2005

Açık bir onama hükmü bulunmasa dahi, taleplerden biri veya daha fazlası hakkındaki temyiz itirazları Yargıtay’ca reddedilip kararın o bölümü bozma kapsamı dışında bırakılmış ise, reddedilen temyiz itirazlarının ilgili bulunduğu karar bölümü onanmış sayılacağından alacaklının, bozma ilamı kapsamı dışında kalan alacak bölümleri yönünden takibe devam etmesi mümkündür.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : İstanbul 1. İş Mahkemesinin 27.05.2003 tarih ve 2003/257-484 sayılı ilamının hüküm bölümünde kıdem tazminatı 28.998,633 TL, ihbar tazminatı 6.000.000.000 TL. ve ücretli izin nedeniyle de 25.200.000.000 TL. olmak üzere toplam 60.198.633,771 TL alacağın 14.02.2000 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ve takdir edilen 3.107.945,351 TL. nispi avukatlık ücreti ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

Hükmün temyiz edilmesinden sonra[b] Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 17.02.2004 tarih ve 2003/11355 , 2004/2576 sayılı ilamı[/u] ile sadece (izin alacağı) yönünden kararın bozulduğu anlaşılmaktadır. Anılan "Yargıtay" ilamının (1) no’lu bendinde açıkça, bozmanın sadece izin alacağından söz edilen (2) no’lu bende hasredildiği belirtilmiş ve borçlunun sair temyiz itirazları reddedilmiştir. Açık bir onama hükmü bulunmasa dahi, taleplerden biri veya daha fazlası hakkındaki yerel mahkeme kararına ilişkin temyiz itirazları Yargıtay’ca reddedilmiş ve böylece kararın o bölümü bozma kapsamı dışında bırakılmış ise, reddedilen temyiz itirazlarının ilgili bulunduğu karar bölümü onanmış sayılır. (Prof Dr. Baki Kuru HUMK 4. Baskı 1984, cilt4, shf, 3421) (HGK’nun 25.03.1992 tarih ve 1992/2-121 E, 1992/197 K) (HGK’ nun 23.10.2002 tarih ve 2002/11-633 E, 2002/847 K).[/b]

[u]Bu durumda, alacaklının bozma ilamı kapsamı dışında kalan alacak bölümleri yönünden takibe devam etmesi mümkün olup şikayetin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 01.04.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2003/11355
KARAR NO: 2004/2576
KARAR TARİHİ: 17.02.2004

> GAZETECİNİN ÖDENMEYEN YILLIK ÜCRETLİ İZNİ AİT OLDUĞU DÖNEMDEKİ ÜCRETTEN ÖDENMELİDİR

ÖZET: Basın çalışanlarıyla ilgili 5953 sayılı Yasanın 21 ve 29.maddelerinde gazetecinin yıllık ücretli izin hakkı düzenlenmiş ve anılan maddelerde izin alacağının son ücretten hesaplanacağına dair bir kurala yer verilmemiştir. Davacının kullanılmayan izinleri karşılığı alacağının ait olduğu dönem ücreti yerine, son ücretten hesaplanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 5953 S. B.Iş.K/21,29 Taraflar arasındaki kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücretinin ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.2.2004 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat S. Ş. ile karşı taraf adına Avukat T. G. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereði konuşulup düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan
temyiz itirazları yerinde değildir.

Basın çalışanlarıyla ilgili 5953 sayılı Yasanın 21 ve 29.maddelerinde gazetecinin yıllık ücretli izin hakkı düzenlenmiş ve anılan maddelerde izin alacağının son ücretten hesaplanacağına dair bir kurala yer verilmemiştir. Davacının kullanılmayan izinleri karşılığı alacağının ait olduğu dönem ücreti yerine, son ücretten hesaplanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Gerekçeli kararda hüküm altına alman kıdem tazminatı miktarı konusunda mahkemece maddi hataya düşülmüştür. Bu husus yerel mahkemece her zaman düzeltilebileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, Davalı yararına takdir edilen 375.000.000 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.2.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 16 Oca 2015, 15:07


Yargıtay 9. H.D. 2008/25343E. 2010/16169K. *Kısmî Davada Kesinleşen Kararın Tespit Bölümü Ek Davada Kesin Delil Oluşturur

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi:

2008/25343 esas

 2010/16169 karar 

YARGITAY İLAMI

Mahkemesi : Ankara 10. İş Mahkemesi

Tarihi : 30/7/2007

Numarası : 2007/415-2007/477

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 6.5.2008 tarih ve 2008/70073 sayılı yazısı ile davacı ile davalı Şirket arasındaki alacak davasına ilişkin olup, temyiz edilmeksizin kesinleşen Ankara 10. İş Mahkemesinin 30.7.2007 gün ve 2007/415 E. 2007/477 K. sayılı ilamının kanun yararına bozulması talep edilmekle;

Dava dosyası ve talep yazısı incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

 

YARGITAY KARARI

Davacı  vekili tarafından davalı şirkete karşı açılan ek davada, Ankara 15. İş Mahkemesinin 2003/520 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen dava sonunda kıdem tazminatı yönünden taleple bağlı kalınarak kabul ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verildiği belirtilerek bilirkişi raporunda 252.38 YTL olarak hesaplanan kıdem tazminatından bakiye 52,38 YTL lik alacağın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istenilmiştir.

 

Davalı vekili tarafından davanın reddi istenmiş ve karşı dava açılmıştır. Karşı davada, Ankara 15. İş Mahkemesinin 2003/520 Esas, 2007/210 Karar sayılı hükmü gereğince icra takibi yapıldığı belirtilerek, davacının 21/11/2002 tarihinde işten ayrılmasından sonra 25/11/2002 tarihinde imzaladığı ibranamenin göz önünde bulundurulması suretiyle 147.473.200 YTL alacağın yasal faiziyle birlikte davacı karşı davalıdan tahsiline karar verilmesi istenilmiştir.

 

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, söz konusu ibranamenin Ankara 15. İş Mahkemesinin 2003/520 Esas sayılı dosyasına da delil olarak sunulduğu, ancak Mahkeme tarafından tartışılıp değerlendirmeye alınmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile mahsup işlemi yapıldıktan sonra bakiye 84,00 YTL’nin davacı karşı davalıdan alınıp davalı-karşı davacıya verilmesine karar verildiği ve hükmün miktar itibariyle kesin olduğu anlaşılmıştır.

 

Kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, aralarındaki uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile, sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez.

 

Kesin hüküm, hem kişiler, hem de devlet için hukuksal durumda istikrar sağlar. Hukuksal güvenlik ve yargı erkine güven, kesin hüküm kurumu ile sağlanır.

 

Kesin hüküm ikiye ayrılır. Bunlar şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hükümdür.

 

Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Şekli anlamda kesin hükmün amacı, davanın sona erdirilmesine hizmet etmektir. Bir son karar, şekli anlamda kesinleşince, yanların o davada izledikleri amaç gerçekleşmiş olur. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler. (Örneğin 20.6.1996 tarihinde kabul edilen 4145 sayılı yasa gereğince HUMK. m. 427′de yapılan değişiklikle 1.1.2000 tarihinden itibaren miktar ve değeri 40.000.000.- TL. yi geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin verilen son kararlar kesindir. Bu kararlara karşı herhangi bir olağan yasa yoluna başvurulamaz)

 

Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme istemi de reddedilmişse, veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir.

 

Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bununla birlikte bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.

 

Diğer yandan, maddi anlamda kesin hüküm, yargısal kararlara tanınan hukuksal gerçeklik niteliğidir. Maddi anlamda kesin hüküm sayesinde, mahkeme kararlarına güven duyulması ve bu kararların uygulanması, yanlar arasındaki uyuşmazlığın bütün bir gelecek için son bulması, çelişik kararlar verilmesine engel olunması, toplumsal yaşam için zorunlu olan hukuksal istikrarın sağlanması amaçlanır.

 

Maddi anlamda kesin hükmün koşulları HUMK. m.237 de açıklanmıştır. Bunlar; dava konularının (müddeabihlerinin), dava nedenlerinin ve yanlarının aynı olmasıdır.

 

Buna karşılık, birden fazla kişi aynı davayı açma yetkisine sahip iseler, bunların birinin açtığı davada verilen kararın, diğerinin açtığı davada kesin hüküm oluşturmazsa da, güçlü delil oluşturacağı belirgindir.

 

Kesin hüküm, yanların cüzi ve külli haleflerini (özel ya da genel ardı) bağlar. Bunun gibi kesin hüküm tüm yargısal organları da bağlar. Artık, hiçbir mahkeme aynı konuyu yeniden inceleyip, farklı yönde yeni bir karar veremez.

 

Yasama ve yürütme organları ile yönetim, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve yönetim, mahkeme kararları hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. (Anayasa m. 138, IV) Dolayısıyla kesin hüküm, sonradan çıkarılan bir yasa ile değiştirilemez, ortadan kaldırılamaz. (Anayasa Mahkemesinin 2.6.1989 gün ve 1989/36-24 sayılı ilamı (R.G. 28.9.1989 gün ve 20.296 sayılı, sayfa 17 vd) 19.10.1990 gün ve 1990/3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ( R.G. 22.2.1991 gün ve 20.794 sayılı sayfa: 35 vd), HGK.nun 5.6.1991 gün ve 1991/5-215 E. ve 342 K. sayılı ilamı) (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı, 2001 cilt V sayfa 4980 vd.)

 

Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınır.

Bu bağlamda kesin delil ise, yanları ve hakimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Hakimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır.

 

Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar (HUMK.m.236), senet (HUMK.m.287), yemin (HUMK.m.337) ve kesin hükümdür. (HUMK.m.237) Yukarıda kesin hükmün de kesin delil oluşturabileceği açıklanmıştır. (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı 2001 ciltli S: 2034 vd)

Somut uyuşmazlıkta; Ankara 15. İş Mahkemesinin 2003/520 Esas, 2007/210 Karar sayılı dosyasında kıdem tazminatına ilişkin talep kısmî bir dava olup fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmuştur.

 

Kısmî dava hakkında verilen kararın kısmî dava konusu yapılan alacak kesimi için kesin hüküm teşkil ettiği şüphesizdir. Kısmî dava sonunda davalının borcunu ödemeye mahkum edilmesi veya kısmî davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması halinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı veya yokluğu da tespit edilmiş olur ki, bu tespit borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmî dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü, sonradan açılan ek davada kesin delil oluşturur.

 

Kıdem tazminatına ilişkin kısmî davanın tamamının kabulüne ilişkin olan Ankara 15. İş Mahkemesinin 2003/520 Esas, 2007/210 Karar sayılı hükmü, sonrada açılan ek davada kesin delil teşkil etmektedir. Anılan hüküm ile, işçinin kıdem tazminatı isteme hakkının varlığı saptanmış ve davalı işverenin davacıya kıdem tazminatı ödemekle yükümlü olduğu tespit edilmiştir.

 

Kesin delil bulunan bir konuda, Mahkemece bu yönün doğruluğunun yeniden araştırılması ve inceleme konusu yapılması hukuken mümkün değildir. Ek davaya bakan mahkeme kısmı dava sonunda verilen hükmün tespite ilişkin bölümü ile bağlıdır. Kamu düzeni ile ilgili olan bu hususun resen göz önünde tutulması gerekmektedir.

 

Mahkemece söz konusu kesin delilin varlığına rağmen anılan ibranameye geçerlilik tanınması suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

 

SONUÇ: Bu nedenle Yargıtay C. Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle Ankara 10. İş Mahkemesinin 30.07.2007 tarih ve 2007/415-Esas, 2007/4777 Karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, Dosyanın gereği için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kısmî davada kesinleşen kararın tespit bölümü ek davada kesin delil oluşturur

Kısmî dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü, sonradan açılan ek davada kesin delil oluşturur

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinden: 2008/25343 esas sayılı ve 2010/16169 karar sayılı kararı
YARGITAY İLAMI
Mahkemesi : Ankara 10. İş Mahkemesi
Tarihi : 30/7/2007
Numarası : 2007/415-2007/477
Davacı : Orhan KARATAŞ adına Avukat Kemal ACAR
Davalı : Klavye Giyim San. ve Tic. Ltd. Şti. adına Avukat Battal Gazi BATAR
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 6.5.2008 tarih ve 2008/70073 sayılı yazısı ile davacı Orhan Karataş ile davalı Klavye Giyim San. ve Tic. Ltd. Şirketi arasındaki alacak davasına ilişkin olup, temyiz edilmeksizin kesinleşen Ankara 10. İş Mahkemesinin 30.7.2007 gün ve 2007/415 E. 2007/477 K. sayılı ilamının kanun yararına bozulması talep edilmekle;

Dava dosyası ve talep yazısı incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davacı Orhan Karataş vekili tarafından Klavye Giyim Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine karşı açılan ek davada, Ankara 15. İş Mahkemesinin 2003/520 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen dava sonunda kıdem tazminatı yönünden taleple bağlı kalınarak kabul ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verildiği belirtilerek bilirkişi raporunda 252.38 YTL olarak hesaplanan kıdem tazminatından bakiye 52,38 YTL lik alacağın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istenilmiştir.

Davalı vekili tarafından davanın reddi istenmiş ve karşı dava açılmıştır. Karşı davada, Ankara 15. İş Mahkemesinin 2003/520 Esas, 2007/210 Karar sayılı hükmü gereğince icra takibi yapıldığı belirtilerek, davacı Orhan Karataş’ın 21/11/2002 tarihinde işten ayrılmasından sonra 25/11/2002 tarihinde imzaladığı ibranamenin göz önünde bulundurulması suretiyle 147.473.200 YTL alacağın yasal faiziyle birlikte davacı karşı davalıdan tahsiline karar verilmesi istenilmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, söz konusu ibranamenin Ankara 15. İş Mahkemesinin 2003/520 Esas sayılı dosyasına da delil olarak sunulduğu, ancak Mahkeme tarafından tartışılıp değerlendirmeye alınmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile mahsup işlemi yapıldıktan sonra bakiye 84,00 YTL’nin davacı karşı davalıdan alınıp davalı-karşı davacıya verilmesine karar verildiği ve hükmün miktar itibariyle kesin olduğu anlaşılmıştır.

Kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, aralarındaki uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile, sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez.

Kesin hüküm, hem kişiler, hem de devlet için hukuksal durumda istikrar sağlar. Hukuksal güvenlik ve yargı erkine güven, kesin hüküm kurumu ile sağlanır.

Kesin hüküm ikiye ayrılır. Bunlar şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hükümdür.

Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Şekli anlamda kesin hükmün amacı, davanın sona erdirilmesine hizmet etmektir. Bir son karar, şekli anlamda kesinleşince, yanların o davada izledikleri amaç gerçekleşmiş olur. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler. (Örneğin 20.6.1996 tarihinde kabul edilen 4145 sayılı yasa gereğince HUMK. m. 427′de yapılan değişiklikle 1.1.2000 tarihinden itibaren miktar ve değeri 40.000.000.- TL. yi geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin verilen son kararlar kesindir. Bu kararlara karşı herhangi bir olağan yasa yoluna başvurulamaz)

Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme istemi de reddedilmişse, veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir.

Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bununla birlikte bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.

Diğer yandan, maddi anlamda kesin hüküm, yargısal kararlara tanınan hukuksal gerçeklik niteliğidir. Maddi anlamda kesin hüküm sayesinde, mahkeme kararlarına güven duyulması ve bu kararların uygulanması, yanlar arasındaki uyuşmazlığın bütün bir gelecek için son bulması, çelişik kararlar verilmesine engel olunması, toplumsal yaşam için zorunlu olan hukuksal istikrarın sağlanması amaçlanır.

Maddi anlamda kesin hükmün koşulları HUMK. m.237 de açıklanmıştır. Bunlar; dava konularının (müddeabihlerinin), dava nedenlerinin ve yanlarının aynı olmasıdır.

Buna karşılık, birden fazla kişi aynı davayı açma yetkisine sahip iseler, bunların birinin açtığı davada verilen kararın, diğerinin açtığı davada kesin hüküm oluşturmazsa da, güçlü delil oluşturacağı belirgindir.

Kesin hüküm, yanların cüzi ve külli haleflerini (özel ya da genel ardı) bağlar. Bunun gibi kesin hüküm tüm yargısal organları da bağlar. Artık, hiçbir mahkeme aynı konuyu yeniden inceleyip, farklı yönde yeni bir karar veremez.

Yasama ve yürütme organları ile yönetim, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve yönetim, mahkeme kararları hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. (Anayasa m. 138, IV) Dolayısıyla kesin hüküm, sonradan çıkarılan bir yasa ile değiştirilemez, ortadan kaldırılamaz. (Anayasa Mahkemesinin 2.6.1989 gün ve 1989/36-24 sayılı ilamı (R.G. 28.9.1989 gün ve 20.296 sayılı, sayfa 17 vd) 19.10.1990 gün ve 1990/3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ( R.G. 22.2.1991 gün ve 20.794 sayılı sayfa: 35 vd), HGK.nun 5.6.1991 gün ve 1991/5-215 E. ve 342 K. sayılı ilamı) (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı, 2001 cilt V sayfa 4980 vd.)

Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınır.

Bu bağlamda kesin delil ise, yanları ve hakimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Hakimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır.

Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar (HUMK.m.236), senet (HUMK.m.287), yemin (HUMK.m.337) ve kesin hükümdür. (HUMK.m.237) Yukarıda kesin hükmün de kesin delil oluşturabileceği açıklanmıştır. (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı 2001 ciltli S: 2034 vd)

Somut uyuşmazlıkta; Ankara 15. İş Mahkemesinin 2003/520 Esas, 2007/210 Karar sayılı dosyasında kıdem tazminatına ilişkin talep kısmî bir dava olup fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmuştur.

Kısmî dava hakkında verilen kararın kısmî dava konusu yapılan alacak kesimi için kesin hüküm teşkil ettiği şüphesizdir. Kısmî dava sonunda davalının borcunu ödemeye mahkum edilmesi veya kısmî davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması halinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı veya yokluğu da tespit edilmiş olur ki, bu tespit borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmî dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü, sonradan açılan ek davada kesin delil oluşturur.

Kıdem tazminatına ilişkin kısmî davanın tamamının kabulüne ilişkin olan Ankara 15. İş Mahkemesinin 2003/520 Esas, 2007/210 Karar sayılı hükmü, sonrada açılan ek davada kesin delil teşkil etmektedir. Anılan hüküm ile, işçinin kıdem tazminatı isteme hakkının varlığı saptanmış ve davalı işverenin davacıya kıdem tazminatı ödemekle yükümlü olduğu tespit edilmiştir.

Kesin delil bulunan bir konuda, Mahkemece bu yönün doğruluğunun yeniden araştırılması ve inceleme konusu yapılması hukuken mümkün değildir. Ek davaya bakan mahkeme kısmı dava sonunda verilen hükmün tespite ilişkin bölümü ile bağlıdır. Kamu düzeni ile ilgili olan bu hususun resen göz önünde tutulması gerekmektedir.

Mahkemece söz konusu kesin delilin varlığına rağmen anılan ibranameye geçerlilik tanınması suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

SONUÇ: Bu nedenle Yargıtay C. Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle Ankara 10. İş Mahkemesinin 30.07.2007 tarih ve 2007/415-Esas, 2007/4777 Karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, Dosyanın gereği için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü E: 2013/1594 K: 2013/1743 *Karayolları Trafik Kanunu *Trafik para cezası *Görevli Yargı Yeri

Uyuşmazlık Mahkemesi

Hukuk Bölümü,

Esas: 2013/1594,

Karar: 2013/1743 

(Karar Tarihi : 11.11.2013)

"İstanbul Valiliği İstanbul Emniyet Müdürlüğü C Bölgesi Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'nün 22.2.2013 gün ve GT-809477 seri-sıra sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı ile davacıya alkollü araç kullandığından ve sürücü belgesini yanında bulundurmadığından bahisle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 48/5 ve 44/1-b. maddeleri uyarınca 866,00 TL idari para cezası verilmiştir. 

 

Davacı, idari para cezasının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır. 

 

İSTANBUL 4. İDARE MAHKEMESİ: 13.3.2013 gün ve E:2013/484, K:2013/563 sayı ile; 2918 sayılı Yasa'da davacıya verilen idari para cezasına karşı başvuru yolu gösterilmediğinden, 5326 sayılı Kanun'un 3 ve 27. maddeleri uyarınca davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar kesinleşmiştir. 

 

Davacı, bu kez, aynı istemle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur. 

 

İSTANBUL ANADOLU 3. SULH CEZA MAHKEMESİ; 23.8.2013 gün ve D.İş:2013/559 sayı ile; idari para cezası yanında davacının ehliyetinin de geri alınması kararı verildiği açıklanarak, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27/8. maddesine göre idari para cezası yanında idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir. 

 

İNCELEME VE GEREKÇE: 

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Serdar ÖZGÜLDÜR'ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU'nun katılımlarıyla yapılan 11.11.2013 günlü toplantısında: 

 

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu'nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, "2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları' ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı' sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası' olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…" açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur. 

 

İdari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi. 

 

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN'in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ'ün adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 

 

KARAR : Dava, 2918 sayılı Yasa'nın 48/5 ve 44/1-b. maddeleri uyarınca verilen para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır. 

 

13.10.1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 48. maddesinin beşinci fıkrasında (Değişik: 8/1/2003 – 4785/3 md), "Yönetmelik ile belirtilen miktarların üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin, suçun işlendiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; birinci defasında sürücü belgeleri altı ay süreyle geri alınır ve haklarında 265 300 000 lira para cezası uygulanır. İkinci defasında sürücü belgeleri iki yıl süreyle geri alınır ve haklarında 332 600 000 lira para cezası uygulanır ve bu sürücüler Sağlık Bakanlığınca, esas ve usulleri Sağlık ve İçişleri Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine tabi tutulurlar, eğitimi başarıyla tamamlayanların belgeleri süresi sonunda iade edilir. Üç veya üçten fazlasında ise, sürücü belgeleri beş yıl süreyle geri alınır ve altı aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis cezası ile birlikte 532 600 000 lira hafif para cezası uygulanır. Ayrıca, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesine tabi tutulurlar. Bu değerlendirme ve muayene sonrasında uygun görülenlere, geri alma süresi sonunda sürücü belgeleri iade edilir. Psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesinin yapılmasına dair esas ve usuller yönetmelikte gösterilir" denilmekte iken, maddenin beşinci fıkrası, " Yapılan tespit sonucunda 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır. Alkollü olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci defasında 877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle, üç veya üçten fazlasında ise 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır. Sürücü belgelerinin herhangi bir nedenle geçici olarak geri alınmış olması halinde belirtilen süreler, geçici alma süresinin bitiminde başlar "şeklinde 24.5.2013 tarihli 6487 sayılı Kanun'un 19.maddesiyle yeniden düzenlenmiş, "Adres değişikliklerinin bildirilmesi ve sürücü belgelerinin taşınması zorunluluğu" başlığı altında düzenlenen 44. maddesinde ise, "Sürücü belgesi sahipleri: 

 

a) İkamet adresi değişikliklerini belgeyi veren kuruluşa otuz gün içinde bildirmek, 

 

b) Araç kullanırken sürücü belgelerini yanlarını bulundurmak ve yetkililerin her isteyişinde göstermek, 

 

Zorundadırlar" 

 

(Değişik : 21/5/1997 – 4262/4 md.) Bu madde hükümlerine uymayan sürücüler, 3 600 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar " hükmü yer almaktadır. 

 

Uyuşmazlık Mahkemesi, 2918 sayılı Yasa'nın 116. maddesi kapsamında araç tescil plakasına göre düzenlenenler dışında trafik zabıtasınca uygulanan idari para cezalarına karşı açılan davaları; bu uygulamanın idari ceza kapsamında bulunması; Yasada idari cezalarla ilgili davalarda görevli yargı yerini açıkça belli eden bir hükme yer verilmemesi; 12.7.2013 tarih ve 6495 sayılı Kanun'un 20.maddesi ile yapılan değişiklikten önceki hali ile, bu Yasada gösterilen adli cezalara hükmetmekle görevli mahkemeye işaret eden 112. maddeye de herhangi bir atıfta bulunulmamış olması karşısında ve göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev alanında görmüştür. 

 

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nce, sözü edilen Kanun'un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu'nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması, 27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir. 

 

Daha sonra, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa'nın 31. maddesinde " (1) Bu Kanunun; 

 

a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, 

 

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, 

 

uygulanır." denilmiştir. 

 

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu'nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır. 

 

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir. 

 

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır. 

 

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir. 

 

İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen trafik para cezasının 5326 sayılı Kanun'un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nda da bu para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanun'la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır. 

 

Açıklanan nedenlerle, İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

 

KARAR : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 23.8.2013 gün ve D.İş: 2013/559 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.11.2013 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi."

 

İlgili Mevzuat Hükmü : 

Karayolları Trafik Kanunu MADDE 48 :(Değişik madde ve başlığı : 6487 – 24.5.2013 / m.19) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır. Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılır. Kişinin yaralanmalı veya ölümlü ya da kollukça müdahil olunan maddi hasarlı trafik kazasına karışması hâlinde, ikinci fıkrada belirtilen muayeneye tabi tutulması zorunludur. Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler, en yakın adli tıp kurumuna veya adli tabipliğe veya Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşlarına götürülerek uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkol tespitinde kullanılmak üzere vücutlarından kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır. Bu işlem bakımından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 75 inci maddesi hükümleri, beşinci fıkrası hariç olmak üzere uygulanır.

 

Trafik kazası sonucunda kişinin ölmesi veya teknik cihaza üfleyemeyecek kadar yaralanmış olması hâlinde, üçüncü fıkra hükümlerine göre bu kişilerden kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır.

 

Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır. Alkollü olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci defasında 877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle, üç veya üçten fazlasında ise, 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır. Sürücü belgelerinin herhangi bir nedenle geçici olarak geri alınmış olması hâlinde belirtilen süreler, geçici alma süresinin bitiminde başlar. 

 

Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır. 

 

Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi hâlinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. 

 

Uyuşturucu veya uyarıcı madde aldığı tespit edilen sürücülere 3.600 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi beş yıl süreyle geri alınır. Bu kişiler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır. 

 

Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2000 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi iki yıl süreyle geri alınır.

 

Sürücünün uyuşturucu veya uyarıcı madde kullandığından şüphe edilmesi hâlinde 5271 sayılı Kanunun adli kolluğa ilişkin hükümleri uygulanır.

 

Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri ikinci defa geri alınan sürücüler Sağlık Bakanlığınca, usul ve esasları İçişleri, Millî Eğitim ve Sağlık bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya üçten fazla geri alınan sürücüler ise psiko -teknik değerlendirmeye ve psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulurlar.

 

Sürücü belgelerinin geçici geri alma işlemleri bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır.

 

Bu madde hükümlerine göre geri alınan sürücü belgesinin iade edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması; uyuşturucu veya uyarıcı madde alması nedeniyle sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü olmasında sakınca bulunmadığına dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu raporunun ibraz edilmesi şarttır.

 

Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin tespiti için kullanılacak teknik cihazların sahip olacağı asgari koşullar ile diğer usul ve esaslar yönetmelikte gösterilir.

Yargıtay C G K E:2011/5-137 K: 2013/58 *İLETİŞİMİN TESPİTİ * DELİL NİTELİĞİ *SUÇ ÜSTÜ HALİ * HAKİM SAVCI SIFATI -(2.) BÖLÜMÜ

Yargıtay C G K  E:2011/5-137 K: 2013/58 *İLETİŞİMİN TESPİTİ * DELİL NİTELİĞİ *SUÇ ÜSTÜ HALİ * HAKİM SAVCI SIFATI -(2.) BÖLÜMÜ

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nun "Rüşvet" başlıklı 252. maddesi; 

 

" (1) Rüşvet alan kamu görevlisi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Rüşvet veren kişi de kamu görevlisi gibi cezalandırılır. Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması hâlinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. 

 

(2) Rüşvet alan veya bu konuda anlaşmaya varan kişinin, yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması hâlinde, birinci fıkraya göre verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. 

 

(3) Rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır. 

 

(4) Birinci fıkra hükmü, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler, kooperatifler ya da halka açık anonim şirketlerle hukukî ilişki tesisinde veya tesis edilmiş hukukî ilişkinin devamı sürecinde, bu tüzel kişiler adına hareket eden kişilere görevinin gereklerine aykırı olarak yarar sağlanması hâlinde de uygulanır. 

 

(5) Yabancı bir ülkede seçilmiş veya atanmış olan, yasama veya idarî veya adlî bir görevi yürüten kamu kurum veya kuruluşlarının memur veya görevlilerine veya aynı ülkede uluslararası nitelikte görevleri yerine getirenlere, uluslararası ticarî işlemler nedeniyle, bir işin yapılması veya yapılmaması veya haksız bir yararın elde edilmesi veya muhafazası amacıyla, doğrudan veya dolaylı olarak yarar teklif veya vaat edilmesi veya verilmesi de rüşvet sayılır" şeklinde iken, 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 87. maddesiyle; 

 

" (1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

 

(2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır. 

 

(3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. 

 

(4) Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir. 

 

(5) Rüşvet teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvetin temini hususlarında aracılık eden kişi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır. 

 

(6) Rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilisi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır. 

 

(7) Rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin; yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması halinde, verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. 

 

(8) Bu madde hükümleri; 

 

a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, 

 

b) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, 

 

c) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, 

 

d) Kamu yararına çalışan dernekler, 

 

e) Kooperatifler, 

 

f) Halka açık anonim şirketler, 

 

adına hareket eden kişilere, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması amacıyla doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından talep veya kabul edilmesi; bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin edilmesi halinde de uygulanır…" biçiminde değiştirilmiştir. 

 

Rüşvet suçu, bir tarafta rüşvet veren ile diğer tarafta ise rüşvet alan kamu görevlisinin yer aldığı bir karşılaşma suçu, dolayısıyla da çok failli bir suçtur. 5237 sayılı TCK'nun 252. maddesinde; "bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır" şeklinde tanımlanmak suretiyle yalnızca "nitelikli rüşvet suçu" ceza yaptırımına bağlanmış iken, 05.07.2012 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 87. maddesi ile 5237 sayılı TCK'nun 252. maddesinde yapılan değişiklikle öncekinden farklı olarak "basit rüşveti" de kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. 

 

Yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK'nun 252. maddesinin birinci fıkrasında; "Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde "rüşvet veren" bakımından, 

 

İkinci fıkrasında ise; "Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır" biçiminde ifade edilmek suretiyle de "rüşvet alan kamu görevlisi" açısından "rüşvet suçu" tanımlanmıştır. Bu suretle de, sağlanan menfaatin "kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı" bir işin yapılması amacına yönelik olması şartı kaldırılarak, görevinin gereklerine uygun davranması için kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlamak fiili TCK'nun 257/3. maddesindeki görevi kötüye kullanmak suçu kapsamından çıkartılarak rüşvet suçuna dönüştürülmüştür. 

 

Diğer taraftan rüşvet suçunun, menfaatin kamu görevlisi tarafından temin edildiği anda tamamlandığı ilke olarak kabul edilmekle birlikte, izlenen suç siyaseti gereği olarak, rüşvet suçunun kamu görevlisi ile iş sahibi arasında görevinin ifasıyla ilgili bir işin yerine getirilmesi veya getirilmemesi amacına yönelik menfaat teminini öngören bir anlaşmanın yapılması durumunda dahi rüşvet suçu tamamlanmış gibi cezaya hükmedileceği maddenin üçüncü fıkrasında hüküm altına alınmıştır. Bunun için de; rüşvet teklif veya önerisinin kişi ya da kamu görevlisinden gelmesinin önemi bulunmamakla birlikte, bu istek ve önerinin, diğer bir anlatımla rüşvet anlaşmasının özgür iradeye dayalı olmasında zorunluluk bulunmaktadır. 

 

Rüşvet verme veya alma niyetinde olmayan kişi veya kamu görevlisinin, atlatmak veya yakalatmak ya da suç delillerini ortaya çıkartmak amacıyla kabul etmiş gibi gösterdiği biçimsel rızanın (görünüşteki rıza-dış rıza) özgür iradeye dayalı olmaması nedeniyle, rüşvet anlaşmasının varlığından söz edilemeyeceği cihetle, böyle bir durumda rüşvet alırken veya rüşvet verirken yakalanan failin eyleminin rüşvet suçuna teşebbüs olarak kabulü gerekmektedir. Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairece sürdürülen istikrarlı uygulamalar da bu yöndedir. 

 

6352 sayılı Kanunun 87. maddesiyle 5237 sayılı TCK'nun 252. maddesinin 4. fıkrasında yapılan düzenleme ile TCK'nun 35. maddesindeki genel teşebbüs hükmünden ayrılarak rüşvet suçuna özgü özel bir teşebbüs hali öngörülmüş ve; "kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hallerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir" hükmü getirilmiştir. 

 

Daha önce, TCK'nun bağlılık kuralının öngörüldüğü 40/2. maddesinin; "özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise, azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur" şeklindeki hükmü çerçevesinde iştiraki, dolayısıyla sorumluluk statüsü belirlenen "rüşvete aracılık eden kişinin", 6352 sayılı Kanunun 87. maddesiyle 5237 sayılı TCK'nun 252. maddesinin 5. fıkrasına getirilen yeni düzenleme ile; "kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, eylemden müşterek fail olarak sorumlu tutulacağı" hüküm altına alınmıştır. Bu suretle de, Türk Ceza Kanununun genel hükümlerinden farklı olarak rüşvet suçuna özgü hükümler getirilmiştir. 

 

Maddenin yedinci fıkrasında, rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin; yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması, suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir hal olarak kabul edilerek önceki düzenlemeye paralel olarak verilecek cezanın üçte birden yarısına kadar artırılacağı öngörülmüştür. 

 

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 

 

TCK'nun 6. maddesine göre yargı görevi yapan tanımı kapsamında yer alan sanık A. K.'un görevinin gereklerine aykırı olarak, yapmaması gereken bir işi yapmak yani V. O. Ç.'i tahliye etmek amacıyla, diğer sanık M. K. ile etkin görev bölüşümü altında, fikir ve eylem birliği içinde yaptıkları rüşvet teklifini, rüşvet verme niyetinde olmayan müşteki V. O. Ç.'in ve onun muvafakati ile sürece dahil olan gizli soruşturmacının kabul etmiş gibi görünerek gösterdikleri biçimsel rızasının (görünüşte rıza-dış rıza) özgür iradeye dayalı olmaması nedeniyle rüşvet anlaşmasının varlığından söz edilemeyeceğinden, sanık A. K.'un eyleminin rüşvet alma suçuna teşebbüs, sanık M. K.'un ise; bağlılık kuralının düzenlendiği TCK'nun 40/2. maddesi uyarınca eylemden azmettiren sıfatıyla suça iştirakten sorumlu tutulmasında suç ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan yasal düzenleme gözetildiğinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. 

 

Sanıklar A. K. ve M. K.'un sübuta eren suçlarının nitelendirilmesinin bu şekilde kabul edilmesinden sonra, rüşvet suçunun düzenlendiği TCK'nun 252. maddesinde hüküm tarihlerinden sonra, yürürlüğe giren 6382 sayılı Kanunun 87. maddesi ile değişiklik yapılması karşısında temyiz aşamasında gerçekleşen bu değişiklik nedeniyle lehe kanun değerlendirilmesinin hangi esaslara göre yapılacağının belirlenmesi gerekmektedir. 

 

5237 sayılı TCK'nun "zaman bakımından uygulama" başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Kanunun 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup, her iki maddede de; ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, "failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması", "geçmişe etkili uygulama" veya "geçmişe yürürlük" ilkesine de yer verilmiştir. 

 

Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır. 

 

Lehe kanunun tespiti açısından, öğreti ve yargısal kararlara da konu olmuş, değişen ceza mevzuatı karşısında dahi halen geçerliliğini koruyan 23.02.1938 gün ve 23–9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; "Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin farklı olması halinde,her iki yasanın birbirine karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki yasaya göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı" şeklinde, lehe kanunun tespitinde başvurulacak yöntem belirtilmiştir. 

 

Öğretide de anılan İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilke benimsenerek, uygulanma imkanı bulunan tüm kanunların leh ve aleyhteki hükümleri birlikte ayrı ayrı ele alınarak somut olaya göre sonuçlarının karşılaştırılması gerekeceği ve sonunda fail bakımından daha lehe sonuç veren kanunun belirlenip hükmün buna göre verileceği görüşleri ileri sürülmüştür. (Ord. Prof. Dr. S. Dönmezer–Prof. Dr. S. Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, c. 1, 11. Bası, s. 167; Ord. Prof. Dr. S. Dönmezer, Genel Ceza Hukuku Dersleri, s. 64; Prof. Dr. M. E. Artuk–Doç. Dr. A. Gökçen–Arş. Gör. A. C. Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, c. 1, s. 221) 

 

Diğer taraftan, Anayasamızın 141. maddesinin 4. fıkrası; "…Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir", 154. maddesinin 1. fıkrası ise; "Yargıtay, Adliye Mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar" hükümlerini içermektedir. 

 

Bu hükümlerle birlikte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin; "kişinin makul sürede yargılanma hakkı olduğuna" ilişkin normu da dikkate alındığında, temyiz davasında işin esasına girilerek dosyadaki tüm bilgi ve belgelerin incelenip değerlendirilmesinin esas olduğu kabul edilmelidir. 

 

Temyiz incelemesi sırasında kanun koyucu tarafından incelemeye konu suçlara ilişkin değişiklik yapılması durumunda, temyiz merciince sonradan yürürlüğe giren kanun nedeniyle lehe kanun hükümlerinin uygulanması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği için işin esasına girilmeden bu yönde bozma yapılması mümkün ise de, yürürlüğe giren yeni kanunun açıkça lehe olduğunun anlaşıldığı durumlar dışında dosyanın temyiz merciince esastan incelenerek suçun oluşumu, sübutu ve uygulama denetlenip, önceki ve sonraki kanunlar bir bütün halinde değerlendirildikten sonra ortaya çıkan sonuçlar karşılaştırılmak suretiyle lehe kanunun belirlenmesi gerekmektedir. Önceki kanunun lehe olduğu belirlenip, ilk derece mahkemesi uygulamasının isabetli olduğunun anlaşılması durumunda hükmün onanmasına, sonradan yürürlüğe giren kanunun lehe olduğunun belirlenmesi durumunda ise hükmün bu yönden ve varsa diğer bozma nedenleri eklenmek suretiyle bozulmasına karar verilmelidir. 

 

Nitekim Ceza Genel Kurulunun 18.09.2012 gün ve 420-1771 ile 06.03.2012 gün 304-79 sayılı kararları da bu yöndedir. 

 

Bu açıklamalara göre somut olayda; rüşvet suçunu düzenleyen, gerek 5237 sayılı TCK'nun 252. maddesinin 1. fıkrasında, gerekse 6352 sayılı Kanunun 87. maddesiyle getirilen yeni düzenlemede belirlenen temel ceza ile rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin yargı görevini yapan kişilerden olması halinde yapılacak artırım oranının aynı olması nedeniyle, yeni kanunun bu yönlerden lehe bir durum oluşturmadığı, buna karşın, 6352 sayılı Kanunun 87. maddesiyle 5237 sayılı TCK'nun 252. maddesinin 5. fıkrasında yapılan düzenleme ile "rüşvete aracılık eden kişinin" sorumluluk statüsü ağırlaştırılarak, eylemden "müşterek fail" olarak sorumlu tutulacağının hüküm altına alınması nedeniyle de yeni yasal değişikliğin aleyhe olduğu görülmektedir. 

 

6352 sayılı Kanunun 87. maddesiyle 5237 sayılı TCY'nın 252. maddesinin 4. fıkrasında yapılan yeni düzenlemeyle rüşvet suçuna özgü teşebbüs hali öngörülerek, bu durumda verilecek cezanın "yarı oranında" indirileceği hüküm altına alınmış, bu suretle de 5237 sayılı TCK'nun 35. maddesinin uygulama imkanı ortadan kaldırılmış ise de; Özel Dairece hüküm tarihi itibarıyla bu madde uyarınca uygulama yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, sanıklar hakkında hükmolunan cezadan 3/4 oranında indirim yapılması karşısında yasal değişiklik bu yönden de sanıklar lehine sonuç doğurmayacaktır. 

 

Bu nedenlerle, sonradan yürürlüğe giren yasal değişikliğin sanıklar lehine hükümler içermediği ve Özel Daire hükmünün bu yönlerden isabetli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. 

 

Diğer taraftan, Özel Dairenin sanık M.K. hakkındaki 05.06.2009 gün ve 1-5 sayılı kararına ilişkin olarak; 

 

1) 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesinin yürürlüğe girmesi nedeniyle 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlarda 2918 sayılı Kanunun 119/2. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi, 

 

2) TCK'nun 53/4 maddesindeki; "Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz" hükmü uyarınca, verilen 10 aylık kısa süreli hürriyet bağlayıcı ceza ertelenen sanık M.hakkında 53. maddesinin uygulanması imkanı bulunmamasına karşın, "TCK'nun 53/3. maddesi uyarınca c/2 yollaması ile 53/1-e bendinin uygulanmasına" karar verilmesi, 

 

İsabetsiz ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hukuka aykırılıkların 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkündür. 

 

Bu itibarla; 

 

1) Özel Dairenin sanık A. K. hakkında rüşvet alma suçuna teşebbüsten kurulan 02.02.2011 gün ve 1-5 sayılı mahkumiyet hükmünün onanmasına, 

 

2) Sanık M. K. hakkında rüşvet alma suçuna teşebbüse iştirakten kurulan 05.06.2009 gün ve 1-5 sayılı mahkumiyet hükmünün ise, sanık hakkında 2918 sayılı Kanunun 119/2 ve 5237 sayılı TCK'nun 53/1-e maddelerinin uygulanması isabetsizliklerinden bozulmasına, ancak bu aykırılıklar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 2918 sayılı Kanunun 119/2 ve TCK'nun 53/1-e maddelerinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin çıkartılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir. 

 

KARAR : Açıklanan nedenlerle; 

 

1- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 05.06.2009 gün ve 1-5 sayılı kararına ilişkin olarak: 

 

a-) Sanık A. K. hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme suçundan verilen ve vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle sanık müdafii tarafından temyiz edilen beraat hükmünün ONANMASINA, 

 

b-) Sanıklar H. K., R. S. ve H. Ş. hakkındaki hükümlerin ise, kendilerini müdafii ile temsil ettirmelerine ve yargılandıkları suçtan beraat etmelerine karşın lehlerine maktu vekalet ücretine hükmedilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA, 

 

Ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün olduğundan, Özel Dairenin 05.06.2009 gün ve 1-5 sayılı kararının hüküm fıkrasına; "19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre Yargıtay'da ilk derecede görülen davalar için belirlenen 1.250 Lira maktu vekalet ücretinin hazineden alınarak sanıklar H. K., R. S. ve H. Ş.'e ayrı ayrı verilmesine" ibaresinin eklenmesi suretiyle sanıklar H. K., R. S. ve H. Ş. hakkındaki beraat hükümlerinin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 

 

2- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin sanık A. K. hakkında rüşvet alma suçuna teşebbüsten kurulan 02.02.2011 gün ve 1-5 sayılı mahkumiyet hükmünün ONANMASINA, 

 

3- Özel Dairenin sanık M. K. hakkında rüşvet alma suçuna teşebbüse iştirakten kurulan 05.06.2009 gün ve 1-5 sayılı mahkumiyet hükmünün ise, sanık hakkında 2918 sayılı Kanunun 119/2 ve 5237 sayılı TCK'nun 53/1-e maddelerinin uygulanması isabetsizliklerinden BOZULMASINA, 

 

Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, 2918 sayılı Kanunun 119/2 ve TCK'nun 53/1-e maddelerinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin çıkartılması suretiyle sanık M.K. hakkındaki Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 05.06.2009 gün ve 1-5 sayılı hükmünün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 

 

4- Dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.02.2013 günü yapılan müzakerede, "sanık A. K. ile yeğeni sanık M. K. ve kardeşi olan H. K. arasında yapılan ve mahkeme kararıyla dinlenilmesi ve kayda alınmasına karar verilen telefon konuşmalarının yasal delil olarak kabul edilip edilemeyeceğine" ilişkin önsorun yönünden oyçokluğu, diğer tüm uyuşmazlıklar yönünden ise oybirliğiyle karar verildi."

 

KARARIN İLK BÖLÜMÜ

https://www.facebook.com/notes/y%C3%BCksek-mahkeme-i%C3%A7tihatlar%C4%B1/yarg%C4%B1tay-ceza-genel-kurulu-e20115-137-k-201358-ileti%C5%9Fimin-tespiti-delil-niteli%C4%9Fi/728267900526086 

Yargıtay C G K E:2011/5-137 K: 2013/58 *İLETİŞİMİN TESPİTİ * DELİL NİTELİĞİ *SUÇ ÜSTÜ HALİ * HAKİM SAVCI SIFATI- (1.) BÖLÜMÜ

Yargıtay Ceza Genel Kurulu,

Esas: 2011/5-137,

Karar: 2013/58

(Karar Tarihi : 19.02.2013)

 

 

İrtikap Ve Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte Yardım Etme Suçlarından sanık A.K. ile irtikap suçundan sanıklar M. K., H. K., R. S. ve H. Ş.'in yapılan yargılamaları sonucunda Yargıtay 5. Ceza Dairesince 05.06.2009 gün ve 1-5 sayı ile; 

 

"… 1- Sanık A. K.'un suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme, sanıklar H. K., R. S. ve H. Ş.'in ise irtikâp suçlarından beraatlerine, 

 

2- Sanık A. K.'un rüşvet alma suçuna teşebbüsten 5237 sayılı TCK'nun 252/1-2, 35/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK'nun 231/5 maddesi uyarınca hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 

 

3- Sanık M.K.'un rüşvet alma suçuna teşebbüsten 5237 sayılı TCK'nun 252/1, 35/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sabıkası nedeniyle hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına, 2918 sayılı Kanunun 119/2. maddesi uyarınca sürücü belgesinin 3 ay süre ile geri alınmasına, hapis cezasının 5237 sayılı TCK'nun 51/1-a maddesi uyarına ertelenmesine…", karar verilmiş, 

 

Sanık A. K. müdafiinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yapmış olduğu itiraz Yargıtay 6. Ceza Dairesince 30.09.2009 gün ve 5-5 sayı ile reddedilmiştir. 

 

Beraat eden sanıklar müdafilerinin; beraat etmeleri nedeniyle kendilerini müdafii ile temsil ettiren sanıklar lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yazılı maktu vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle beraat, mahkûm olan sanık M. K. müdafiinin ise; mahkûmiyet kararını temyiz etmeleri üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 02.02.2010 gün ve 217-11 sayı ile; 

 

" … S. A. K.'un suç örgütüne bilerek yardım etme, sanıklar H. K., R. S. ve H. Ş.'in irtikâp suçlarından beraatlerine, sanık M.K.'un ise rüşvet almaya teşebbüs suçundan mahkûmiyetine karar verilen somut olayda Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; 

 

1- Beraat eden ve kendilerini müdafii ile temsil ettiren sanıklar lehine ve hazine aleyhine yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediğine, 

 

2- Sanık M. K. hakkında rüşvet almaya teşebbüs suçuna iştirakten kurulan mahkûmiyet hükmünün isabetli olup olmadığına ilişkin ise de; 

 

Yargılama aşamasında sanık A. K. hakkında davaya katılma isteminde bulunan ve bu istemi Özel Dairece reddedilen H. B. ile yine sanık A. hakkındaki davaya katılma isteminde bulunmasına karşın bu konuda olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmemiş bulunan Ş.İ.'a gerekçeli kararın tebliğinin gerekip gerekmediği hususları Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca önsorun olarak öncelikle değerlendirilmiştir. 

 

Temyiz incelemesi yapılabilmesi için temyiz yasa yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmeleri yasal bir zorunluluktur. Nitekim 5271 sayılı CYY'nın 'Kararların açıklanması ve tebliği' başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında; 'Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur' hükmü yer almaktadır. 

 

CYY'nın 260/1. maddesinde ise; 'Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır…' denilmek suretiyle davaya katılma istemi reddedilenler ile katılma isteği karara bağlanmamış olanların da yasa yoluna başvuru haklarının bulunduğu açıkça kabul edilmiştir 

 

İncelemeye konu dosyada; 

 

H. B. vekilinin 17.04.2009 havale tarihli dilekçe ile sanık A.K. hakkındaki davaya katılma isteminde bulunduğu, Özel Daire tarafından bu istemin 08.05.2009 tarihli oturumda reddine karar verildiği, 

 

Ş.İ.'ın ise yine sanık A. hakkındaki davaya katılma istemini içeren 19.03.2009 havale tarihli dilekçesinde tarih ve imza olmaması ile cezaevinde olan bu kişinin dilekçeyi harici posta ile göndermesi nedeniyle Özel Dairece 20.03.2009 tarihli celsenin 13 nolu ara kararıyla; 'Ş.İ.'a ait olduğu bildirilen müdahillik talebi ile ilgili dilekçenin imza ve tarihinin ikmaline, keza dilekçenin kendisine ait olup olmadığının sorulması için Yargıtay C. Başsavcılığına yazı yazılmasına, ikmalinden sonra katılma hususunda bir karar verilmesine' karar verildiği, eksikliklerin giderilerek cezaevi idaresince tasdik edilen dilekçe örneğinin 09.06.2009 havale tarihli olarak karardan sonra dosyaya girdiği anlaşılmaktadır. 

 

Bu itibarla, öncelikle Özel Daire hükmünün katılma istemi reddedilen H. B. vekili ile katılma istemi konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmeyen Ş.İ.'a tebliği, verdikleri takdirde temyiz dilekçelerinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY'nın 316/1. maddesi hükmü gereğince sanık A. K. müdafiine tebliğ edilmesi ve yapılacak tebligata ilişkin evrakın eklenmesi amacıyla dosyanın Özel Daireye iadesine ve belirtilen eksiklik tamamlandıktan sonra dosyanın Ceza Genel Kuruluna iadesi kaydıyla Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine…", 

 

Karar verilmiştir. 

 

Ceza Genel Kurulu kararı uyarınca gerekçeli karar H. B. vekili ile Ş. İ.'a tebliğ edilmiş ise de adı geçenler tarafından hüküm temyiz edilmemiştir. 

 

Bu arada sanık A. K. müdafii tarafından 6008 sayılı Kanunun 7 ve geçici 2. maddeleri hükümleri uyarınca yargılamaya devam edilmesi isteminde bulunulması üzerine, bu sanık hakkında rüşvet suçuna teşebbüsten verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olarak yargılamaya devam eden Yargıtay 5. Ceza Dairesince 02.02.2011 gün ve 1-5 sayılı ek karar ile; 

 

"… Sanık A.K.'un TCK'nun 252/1-2, 35/2, 62, 53 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine…" karar verilmiştir. 

 

Bu hükmün de sanık A. K. tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının "onama" istekli 13.05.2011 gün ve 9592 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: 

 

KARAR : Sanık A. E. hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sanık İ. C. V. hakkında verilen beraat hükmüne karşı kanun yoluna başvurulmadığından inceleme; sanıklar M. K., A. K., H. K., R. S. ve H. Ş. hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır. 

 

Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; 

 

1) Özel Dairenin 05.06.2009 gün ve 1-5 sayılı kararına ilişkin olarak; 

 

a- Beraat eden ve kendilerini müdafii ile temsil ettiren sanıklar A. K., H. K., R. S. ve H. Ş. lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği, bu bağlamda aynı davada yargılandığı bir suçtan mahkumiyetine, bir suçtan ise beraatine karar verilen sanık A. K. lehine de vekalet ücretine hükmedilip hükmedilemeyeceği, 

 

b- Sanık M. K. hakkında rüşvet alma suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükmünün isabetli olup olmadığı, 

 

2) Özel Dairenin 02.02.2011 gün ve 1-5 sayılı kararına ilişkin olarak; 

 

Sanık A. K. hakkında rüşvet alma suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükmünün isabetli olup olmadığı, 

 

Noktalarında toplanmakta ise de, sanıklar M. K. ve A. K. hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesine geçilmeden önce; 

 

a) Birinci sınıf hakim olan sanık A. K. hakkında, suçüstü hükümlerine göre doğrudan yürütülen soruşturmanın usulüne uygun olup olmadığı, 

 

b) Sanık A. K. ile yeğeni olan sanık M. K. ve kardeşi olan H. K. arasında yapılan ve mahkeme kararıyla dinlenilmesi ve kayda alınmasına karar verilen telefon konuşmalarının yasal delil olup olamayacağı, 

 

c) CMK'nun 139. maddesi uyarınca görevlendirilen gizli soruşturmacı vasıtasıyla elde edilen delillerin, iddianame ve görevsizlik kararında irtikap, Özel Dairece rüşvet olarak vasıflandırılan bu suçta kullanılıp kullanılamayacağı, 

 

Hususlarının öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir. 

 

1) Özel Dairenin 05.06.2009 gün ve 1-5 sayılı kararına ilişkin olarak; beraat eden ve kendilerini müdafii ile temsil ettiren sanıklar A. K., H. K., R. S. ve H. Ş. lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği, bu bağlamda aynı davada yargılandığı bir suçtan mahkumiyetine bir suçtan ise beraatine karar verilen sanık A. K. lehine de vekalet ücretine hükmedilip hükmedilemeyeceğinin değerlendirilmesinde: 

 

5271 sayılı CMK'nun "Yargılama giderleri" başlıklı 324. maddesi; " (1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir. 

 

(2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir…" şeklinde düzenlenerek, avukatlık ücretlerinin yargılama giderleri kapsamında olduğu açıkça belirtilmiştir. 

 

1136 sayılı Avukatlık Kanununu 168. maddesi uyarınca Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanan ve 23.12.2006 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2007 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddesinde; "Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir" şeklinde düzenlemeye yer verilmiş, bu tarihten sonra yayımlanan asgari ücret tarifelerinde de aynı hükme yer verilmeye devam edilmiştir. 

 

Konuyla ilgili 26.05.1935 gün ve 111-7 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararında ise; "Ceza davalarındaki yargılama giderlerinin hükmün tamamlayıcı bir parçası olduğu" sonucuna ulaşılmıştır. 

 

Kanuni düzenlemeler ve içtihadı birleştirme kararı ışığında, hükmün tamamlayıcı parçası olan yargılama giderlerinin hüküm ve kararlarda gösterilmesi, giderlerin kim tarafından karşılanacağının belirtilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece yargılama giderleri içerisinde bulunan avukatlık ücretleri de kararda gösterilmeli ve ücretlerin hangi tarafça karşılanacağı belirtilmelidir. Aksine bir uygulama 5271 sayılı CMK'nun 324. maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 09.10.2012 gün ve 301-1800 sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır. 

 

Diğer taraftan, aynı davada yargılandığı bir suçtan beraat eden, diğer suçtan ise mahkum olan sanık hakkında, müdafii tarafından sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesi mümkün olmadığından beraat ettiği suç açısından da vekalet ücretine hükmedilmesine gerek yoktur. 

 

Bu açıklamalara göre uyuşmazlık konusu ele alındığında; 

 

Aynı dava kapsamında yargılandığı rüşvet alma suçuna teşebbüsten mahkum olan sanık A. K. lehine, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme suçundan verilen beraat kararı yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince vekalet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. 

 

Ancak yargılandıkları tek suçtan beraat eden sanıklar H. K., R. S. ve H. Ş. lehine hükümde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmemesi hukuka aykırıdır. Bununla birlikte ilk derece sıfatıyla yargılamayı yapan Özel Dairece hükmedilmesi gereken vekalet ücretinin tarife ile belirlenmiş olması ve yeniden yargılamayı gerektirmemesi nedeniyle bu hususun tek başına bozma nedeni yapılmayıp, hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi yerinde bir uygulama olacaktır. 

 

Bu itibarla, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 05.06.2009 günlü kararına ilişkin olarak: 

 

Sanık A. K.'un suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme suçundan verilen beraat kararının onanmasına, 

 

Kendilerini müdafi ile temsil ettiren ve yargılandıkları suçtan beraat eden sanıklar H. K., R. S. ve H. Ş.'in lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmemesi isabetsizliğinden haklarındaki hükmün bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK'nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün olduğundan, Özel Dairenin 05.06.2009 günlü kararının hüküm fıkrasına; "19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre Yargıtay'da ilk derecede görülen davalar için belirlenen 1.250 Lira maktu vekalet ücretinin hazineden alınarak sanıklar H. K., R. S. ve H. Ş.'e ayrı ayrı verilmesine" ibaresi eklenmek suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir. 

 

Sanıklar M. ve A. K. hakkında rüşvet alma suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesine geçilmeden önce belirlenen ön sorunlar üzerinde durulmalıdır. 

 

a) Birinci sınıf hakim olan sanık A. K. hakkında, suçüstü hükümlerine göre doğrudan yürütülen soruşturmanın usulüne uygun olup olmadığının değerlendirilmesinde; 

 

Birinci sınıf hakim olan sanık A. K. olay tarihinde 5271 sayılı CMK'nun 250. maddesi uyarınca kurulan İzmir Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yapmaktadır. 

 

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda, hakim ve Cumhuriyet savcıların işledikleri suçlara ilişkin; 82 ila 92. maddeleri arasında düzenlenen "görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçlar", 93. maddesinde düzenlenen "kişisel suçlar" ve 94. maddesinde düzenlenen "ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâlleri" olmak üzere üç farklı hal öngörülmüştür. 

 

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun konumuzla ilgili olan "Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâlleri" başlıklı 94. maddesi; "Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde hazırlık soruşturması genel hükümlere göre yapılır. Hazırlık soruşturması yetkili Cumhuriyet savcıları tarafından bizzat yürütülür. 

 

Bu halde durumun hemen Adalet Bakanlığına bildirilmesi zorunludur" şeklinde olup, "Suça katılma" başlıklı 86. maddesinde ise; "Hakim ve savcıların suçlarına iştirak edenler aynı soruşturma ve kovuşturma mercilerine tabidirler" hükmü bulunmaktadır. 

 

Öte yandan 5271 sayılı CMK'nun tanımlar başlıklı 2. maddesinde SUÇÜSTÜ HALİ; 

 

"j) Suçüstü: 

 

1. İşlenmekte olan suçu, 

 

2. Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu, 

 

3. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu" biçiminde tanımlanmıştır. 

 

Buna göre, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü halinde, herhangi bir izin sistemi getirilmediği gibi, suçun türüne veya yapılan göreve ya da sahip olunan ünvana ilişkin herhangi bir ayırım yapılmadığından hakim ve Cumhuriyet savcılarının soruşturması genel hükümlere göre yapılacaktır. 

 

Somut olayda; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen bir ihbar mektubunda, bir kısım avukatların örgütlü bir şekilde İzmir F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında bulunan tutuklu kişilerle temas kurup, tahliye ettirmek için büyük miktarda para talep ettikleri, aksi taktirde tahliye olmalarının mümkün olmadığını söyleyerek baskı kurduklarının belirtilmesi üzerine İzmir C.Başsavcılığınca 2008/48 sayı ile soruşturma başlatıldığı, 

 

Bu soruşturmanın devam ettiği sırada suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve tefecilik suçundan İzmir F Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan müşteki V. O. Ç.'in başvurusu nedeniyle 27.03.2008 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde; para karşılığı tahliye edilmesi konusunda kendisine birçok avukatın gelip teklifte bulunduğunu beyan etmesi üzerine, 5271 sayılı CMK'nun 250. maddesi uyarınca kurulan İzmir Özel Yetkili Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesinin 30.06.2008 gün ve 703 sayılı kararıyla CMK'nun 139. maddesine göre; "suç örgütünün faaliyetlerinin ortaya çıkartılabilmesi amacıyla" GS 211 kod numaralı görevlinin "Avukat K. K." ismiyle gizli soruşturmacı olarak görevlendirildiği, 

 

Elde edilen deliller üzerine 18.10.2008 tarihinde sanıklar A. E., İ. C. V., H. K. ve H. Ş.'in, 20.10.2008 tarihinde de sanık M. K.'un telefonlarının CMK'nun 135 ve 140. maddeleri uyarınca dinlenip tespiti, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, teknik araçlarla gizli olarak izlenmelerine, ses ve görüntü kayıtlarının alınmasına karar verildiği, 

 

Daha sonra meydana gelen gelişmeler nedeniyle müşteki V.'nin tahliyesi konusunda sanık A. K.'un da suça katıldığı yolunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması gerekçesiyle 20.10.2008 tarihinde kullandığı 5 adet telefonunun CMK'nun 135. maddesi gereğince dinlenip tespiti, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine karar verildiği, bir gün sonra da başka bir telefonunun dinlenilmesine ve aynı kanunun 140. maddesi gereğince teknik araçlarla gizli olarak izlenmesine, ses ve görüntü kayıtlarının alınmasına karar verildiği, 

 

22.10.2008 günü İzmir C.Başsavcılığının 12451 sayılı yazısı üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından aynı gün ve 11536 sayı ile; "A. K. hakkında ihbar yazısı ve eklerinde belirtilen konular ve mahallinde ortaya çıkabilecek sair hususlarla ilgili olarak C.Başsavcı Vekili M. D.'ın soruşturma için görevlendirildiği" hususunun bildirildiği, 

 

22.10.2008 günü yapılan duruşmada müşteki V. O. Ç.'in yargılandığı suçlardan oyçokluğuyla tahliyesine karar verildiği, sanık A. K.'un da müştekinin tahliyesi yönünde oy kullandığı, tahliye sonrasında tahliye nedeniyle verilmesi kararlaştırılan 350.000 Liranın sanık M. K.'a Dalaman'da gizli soruşturmacı tarafından teslim edildiği sırada bu sanığın, sanık A. E. ile birlikte görevlilerce yakalandığı, aynı gün saat 22.15 sıralarında sanık A. K.'un usulüne uygun olarak gözaltına alındığı anlaşılmakla; sanık A. K. hakkındaki soruşturmanın, suçun ağır ceza mahkemesinin görev alanına girmesi ve CMK'nun 2. maddesi kapsamında suçüstü halinin mevcut olması nedeniyle 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 94. maddesi uyarınca genel hükümlere göre yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. 

 

b) Sanık A. K. ile yeğeni sanık M.K. ve kardeşi olan sanık H. K. arasında yapılan ve mahkeme kararıyla dinlenilmesi ve kayda alınmasına karar verilen telefon konuşmalarının yasal delil olarak kabul edilip edilemeyeceğinin değerlendirilmesinde: 

 

Soruşturma sırasında CMK'nun 250. maddesi ile kurulan İzmir Özel Yetkili Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesince; 

 

18.10.2008 gün ve 1123, 1127, 1129 sayı ile, sanık H. K.'un telefonlarının dinlenip tespiti, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, teknik araçlarla gizli olarak izlenmesine, ses ve görüntü kayıtlarının alınmasına dair Cumhuriyet savcısının 17.10.2008 tarihli kararının onanmasına, 

 

20.10.2008 gün ve 1134 sayı ile, A.K.'a ait 5 adet telefonun 3 ay süreyle telekominikasyon yoluyla yapılan iletişiminin dinlenip tespiti ve kayda alınmasına, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine, yine kararda yazılı telefonların karar tarihinden geriye dönük 3 aylık arayan, aranan telefonlar ile bunların abone ve adres bilgileri ile baz istasyonlarını gösterir bilgilerin alınmasına, 

 

21.10.2008 tarih 1141 sayı ile, sanık A. K.'un başka bir telefonu hakkında iletişimin tespiti ile sanığın işyerleri ve kamuya açık yerlerdeki faaliyetlerinin 4 hafta süre ile teknik araçlarla gizli olarak izlenmesine, ses ve görüntü kayıtlarının alınmasına, 

 

21.10.2008 gün ve 1138 sayı ile; sanık M. K.'un kullandığı telefonların 3 ay süreyle tespitiyle kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, teknik araçlarla gizli olarak izlenmesine dair Cumhuriyet savcısı tarafından 20.10.2008 tarihinde verilen kararın onanmasına, 

 

Karar verildiği anlaşılmaktadır. 

 

CMK'nun "iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması" başlıklı 135. maddesinde; " (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır. 

 

(2) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir…", 

 

"Tanıklıktan çekinme" başlıklı 45. maddesinde de; 

 

" (1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir: 

 

a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı. 

 

b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi. 

 

c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu. 

 

d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları. 

 

e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar. 

 

(2) Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanunî temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanunî temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez. 

 

(3) Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler" şeklinde hükümler yer almaktadır. 

 

CMK'nun 135/2. maddesinde yer alan düzenlemeden ne anlaşılması gerektiği ve tanıklıktan çekinme hakkına sahip olmalarına karşın, bu hükmün şüphelilerle birlikte aynı suçu işleme kuşkusu altında bulunan kişiler arasındaki görüşmeleri de kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi gerekmektedir. 

 

CMK'nun 135/1 maddesine göre; şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Aynı maddenin 2. fıkrasında getirilen sınırlama sadece iletişimin kayda alınması işlemine ilişkin olup, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi bu kapsamda bulunmamaktadır. 

 

"Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin" 4-e maddesinde iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması; "telekomünikasyon yoluyla gerçekleştirilmekte olan konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması ile diğer her türlü iletişimin uygun teknik araçlarla dinlenmesi ve kayda alınmasına yönelik işlemler" olarak tanımlanmaktadır. 

 

Şüpheli ya da sanıkların, birlikte suç işleme şüphesi bulunmayan tanıklıktan çekinebilecek kişilerle yaptıkları görüşmelerin kanuni delil olmadığı konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu konuda sorun, akrabalık ilişkilerinin sağladığı kolaylıklardan yararlanarak şüpheli ya da sanıkların birlikte suç işleme kuşkusu altında bulunan kişilerle yaptıkları iletişimin dinlenmesi ve kayda alınmasında doğmaktadır. 

 

Öğretide aksine görüşler bulunmakla birlikte, CMK'nun 135/2. maddesi hükmünün birlikte suç işleme şüphesi altında bulunan kişileri kapsamayacağı, tanıklıktan çekinme hakkına sahip kişinin suça katıldığı daha önceden başka delillerle belirlenmiş ise artık bu noktada CMK'nun 135/2. maddesi kapsamına giren bir dinleme ve kayıt yasağından söz edilemeyeceği, çünkü konuşması kayıt altına alınan kişinin, tanıklıktan çekinme hakkına sahip kişi sıfatını o kayıttan önce kaybettiği kabul edilmektedir. (Ersan Şen, Türk Hukukunda Telefon Dinleme-Gizli Soruşturmacı-X Muhbiri, s.162-163, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2011; Murat Yardımcı, Türk Hukukunda İletişimin Denetlenmesi, s.211, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2009) 

 

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu ele alındığında; 

 

Sanık A. K. ile yeğeni olan sanık M. K. ve kardeşi olan sanık H. K. arasında yapılan ve mahkeme kararıyla dinlenilmesi ve kayda alınmasına karar verilen telefon konuşmaları, bu kişilerin suça katıldıklarının daha önceden başka delillerle belirlenmesi ve bunlar hakkında da mahkeme kararıyla iletişimin tespiti ve kayda alınmasına karar verilmiş olması nedeniyle kanuni delil olarak kullanılabileceğinin kabulü gerekmektedir. Aksi halde; tanıklıktan çekinme hakkına sahip kişilerin, aynı suçu birlikte işlemelerinin kanun koyucu tarafından himaye edildiği sonucuna ulaşılır ki bunun kabulü de mümkün değildir. 

 

Bu itibarla, sanıklar A. K., M. K. ve H. K. arasında yapılan ve mahkeme kararıyla dinlenilmesi ve kayda alınmasına karar verilen iletişime ait tutanakların Özel Daire tarafından kanuni delil olarak değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. 

 

Bu konudaki çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi V. Dirim; 

 

"Uyuşmazlık; hakkında dinleme kararı alınan kişilerin, tanıklıktan çekinme hakkı olanlarla yaptığı görüşmelerin, hangi koşullarda hukuka uygun bir delil olarak kabul edilebileceği konusundadır. 

 

Şüpheli ya da sanık olan kişilerin her biri hakkında ayrı ayrı dinleme kararı alınmışsa, bu kişiler birbirleriyle olan yakınlıkları sebebiyle tanıklıktan çekinme hakkına sahip olsalar bile, sorun yoktur. Yapılan görüşmelerin yasal delil olduğunda kuşku bulunmasa gerekir… 

 

5271 sayılı CMK'nın 135/2 ve 45. maddelerinin âmir hükümleri uyarınca, şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinme hakkı olanlarla yaptığı görüşmeler kayıt altına alınamaz, kayda alındığının sonradan anlaşılması hâlinde ise; alınan kayıtlar derhal yok edilir. Dolayısıyla şüpheli ya da sanığın tanıklıktan çekinme hakkı olanlarla iletişiminin dinlenememesi gerekir. 

 

Hakkında dinleme kararı verilen şüpheli ya da sanığın, önceden şüpheli ya da sanık sıfatını almamış ve tanıklıktan çekinme hakkı olan yakınlarıyla yaptığı görüşmeler ile ilgili olarak mutlak delil yasağı bulunduğu düşüncesindeyiz. 

 

Somut olayımızda; A.K.'nın kardeşi olan ve beraat eden H.K.'ye ilişkin olarak 18.10.2008 tarihinde, amca – yeğen olan sanıklar M.K. ve A.K.'ye ilişkin olarak ise; 20.10.2008 tarihinde dinleme kararları alınmıştır. 

 

Dosya içinde mevcut delillere göre, mahkeme başkanı olan A.K.'nın, aleyhine dinleme kararının verildiği 20.10.2008 tarihinden önce, şüpheli sıfatını aldığına dair herhangi bir bilgi veya belge yoktur. Bu sebeple A.K.'nın şüpheli sıfatını, 20.10.2008 tarihinden itibaren aldığını kabul etmek gerekir. Hakkında dinleme kararı verilen beraat eden H.K. ile H.K.'nın kardeşi olan A.K.'nın henüz şüpheli sıfatını almadığı 18.10.2008 ilâ 20.10.2008 tarihleri arasında birbirleriyle yaptıkları telefon görüşmeleri hukuka aykırı delil olduğu için, 5271 sayılı CMK'nın 45/1-d, 135/2, 206/2 ve 217/2. madde hükümleri uyarınca hükme esas alınamaz. 

 

Açıklanan sebeplerle, çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 

 

Ancak; bu delil yok sayıldığında da, CD kaydı, diğer telefon görüşmelerine ilişkin dinleme kayıtları, tutanaklar, yeminli tanık beyanları ve çelişkili sanık anlatımları gibi kararda irdelenen diğer delillerle, çoğunluk görüşü doğrultusunda sanık A.K.'nin rüşvete teşebbüs suçunun sabit olduğu kanaatine varılmıştır" 

 

Düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır. 

 

c) CMK'nun 139. maddesi uyarınca görevlendirilen gizli soruşturmacı vasıtasıyla elde edilen delillerin, iddianame ve görevsizlik kararında irtikap, Özel Dairece rüşvet olarak vasıflandırılan bu suçta kullanılıp kullanılamayacağının değerlendirilmesinde: 

 

CMK'nun "Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi" başlıklı 139. maddesinin konumuza ilişkin hükümleri; 

 

"… (4) Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür. 

 

(5) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz. 

 

(6) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz. 

 

(7) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir: 

 

a) Türk Ceza Kanununda yer alan; 

 

1. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), 

 

2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220), 

 

3. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315). 

 

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları. 

 

c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar" şeklindedir. 

 

Gizli soruşturmacının üstleneceği görevin kapsamı öğretide her zaman tartışma konusu olmuş, bu konuda çok çeşitli görüşler ileri sürülmüştür (Prof. Dr. Faruk Erem, Kışkırtıcı Ajan, AÜHF Dergisi, 1975; Necati Meran, İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı, Teknik Takip, s.359-393, Adalet Yayınevi, Ankara 2013; Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Bası, C.1, s.604-610, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013; Ersan Şen, Türk Hukukunda Telefon Dinleme, Gizli Soruşturmacı, X Muhbiri, s.217-268, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2011) 

 

Gizli soruşturmacının işlenen veya işlenmek üzere olan suçu ortaya çıkartmak için şüphelilerle temas kurarak suçüstü yakalanmalarını sağlaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun bulunmuştur. (AİHM'nin Ludi/İsviçre, 15.06.1996 gün ve 12433/1986 sayılı kararı) Buna karşılık gizli soruşturmacının suç işlemeye niyeti olmayan kişileri suç işlemeye teşvik ve azmettirmesi ise AİHS'nin ihlali olarak kabul edilmiştir. (AİHM'nin Teixeira de Castro/Portekiz, 09.06.1998 gün ve 25829/94 sayılı kararı) 

 

Diğer taraftan gizli soruşturmacının görevi sırasında elde ettiği ancak CMK'nun 139/7. maddesinde sayılmayan yani katalogda yer almayan suçlara ilişkin delillerin yasal delil olarak kabul edilip edilemeyeceğinin belirlenmesi de önem arzetmektedir. 

 

Gizli soruşturmacı görevlendirilmesinin amacı ve CMK'nun 139/4. maddesindeki; "Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür" şeklindeki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde; gizli soruşturmacının faaliyetini izlemekle görevlendirildiği suç örgütüne ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve delilleri toplamakla yükümlü olduğuna göre, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili gizli soruşturmacı tarafından elde edilen delillerin hukuka uygun elde edildiğinin ve yasal delil olarak kabul edilmesi gerektiğinin kabulü gerekir. Buna karşın, gizli soruşturmacının örgütün faaliyetine ilişkin olmayan yani örgüt üyelerinin kişisel nitelikteki suçlarına ilişkin elde ettiği deliller ise tek başına yasal delil olarak kullanılamayacaktır. Ancak C.Savcılığının bunları delil başlangıcı ya da ihbar kabul ederek soruşturmaya başlamasına da bir engel bulunmamaktadır. (Necati Meran, Adli ve Önleme Amaçlı İletişimin Denetlenmesi, s. 393-396, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013) 

 

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu ele alındığında; 

 

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ihbar mektubunda, bir kısım avukatların örgütlü olarak F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında bulunan tutuklu kişilerle temas kurup tahliye ettirmek için yüklü miktarda para talep ettikleri ve aksi taktirde tahliye olmalarının mümkün olmadığını söyleyerek baskı kurduklarının belirtilmesi üzerine başlatılan soruşturma sırasında, suç örgütü kurmak ve tefecilik suçundan İzmir F Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan müşteki V. O. Ç.'in 27.03.2008 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde; para karşılığı tahliye edilmesi konusunda kendisine birçok avukatın gelip teklifte bulunduğu yönündeki iddiası nedeniyle soruşturmanın incelemeye konu olaya yöneldiği ve İzmir Nöbetçi Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğinin 30.06.2008 gün ve 703 sayılı kararıyla ve CMK'nun 139. maddesi uyarınca "suç örgütünün faaliyetlerinin ortaya çıkartılabilmesi amacıyla" GS 211 kod numaralı görevlinin "Avukat K. K." ismiyle gizli soruşturmacı olarak görevlendirildiği, gizli soruşturmacının da bu suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde incelemeye konu suça ilişkin delillerin elde edilmesini sağladığı, suç örgütüne ilişkin içlerinde incelemeye konu bu dosyanın da sanığı olan A. E., M. K., H. K., H. Ş., R. S. ve İ. C. V.'un da sanık olarak yargılandığı 40 sanık hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, örgüte üye olmak, yargı görevi yapanı etkileme, irtikapa teşebbüs, avukatlık görevini kötüye kullanma, rüşvet, nitelikli dolandırıcılık suçlarından kamu davası açıldığı ve bu davanın halen İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde 2009/65 esas numarası ile derdest olduğu göz önüne alındığında, mahkeme kararı uyarınca görevlendirilen gizli soruşturmacının örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen rüşvet suçuna ilişkin elde ettiği delillerin yasal delil olarak değerlendirilmesi yerindedir. 

 

2) Ön sorunların çözülmesinden sonra sanıklar A. ve M. K. hakkında rüşvet alma suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükümlerinin isabetli olup olmadığının değerlendirilmesine gelince: 

 

İncelenen dosya içeriğinden; 

 

Sanık M. K.'un amcası ve sanık H. K.'un da ağabeyi olan sanık A. K.'un olay tarihinde İzmir Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptığı, 

 

Sanıklar A. ve H. K.'un yeğeni olan sanık M. K.'un ise işçi emeklisi olduğu, Muğla ili Dalaman ilçesinde ticari bir taksisinin bulunduğu, aynı zamanda Dalaman Alış Veriş Merkezi isimli işyerini işlettiği, 

 

İncelemeye konu olmayan sanık H. K.'un, sanık A'nın kardeşi, M.'nin ise amcası olduğu, Bağkur emeklisi olup oto galerisi işlettiği, sanık H. Ş.'in, sanık M.'nin eniştesi olduğu, inşaat malzemeleri satan nalburiye dükkanı çalıştırdığı, sanık R. S.'in zaman zaman sanık M.'nin ticari taksisinde şoför olarak çalıştığı, sanıklar A. E. ve İ. C. V.'un ise avukat oldukları, 

 

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen ihbar mektubunda, bir kısım avukatların örgütlü bir şekilde İzmir F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında bulunan tutuklu kişilerle temas kurup, tahliye ettirmek için büyük miktarda para talep ettikleri, aksi taktirde tahliye olmalarının mümkün olmadığını söyleyerek baskı kurdukları iddiaları üzerine İzmir CMK'nun 250. maddesi ile görevli C.Başsavcı Vekilliğince 2008/48 sayılı dosya üzerinden soruşturma başlatıldığı, 

 

Bu soruşturma sırasında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve tefecilik suçundan İzmir F Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan müşteki V. O. Ç.'in talebiyle 27.03.2008 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesinde, para karşılığı tahliye edilmesi konusunda kendisine birçok avukatın gelip teklifte bulunduğu yolundaki iddiası üzerine soruşturmanın incelemeye konu olayı da kapsayacak şekilde genişletildiği, İzmir Özel Yetkili Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğinin 30.06.2008 gün ve 703 sayılı kararıyla ve CMK'nun 139. maddesi uyarınca, "suç örgütünün faaliyetlerinin ortaya çıkartılabilmesi amacıyla" GS 211 kod numaralı görevlinin "Avukat K. K." ismiyle gizli soruşturmacı olarak görevlendirildiği, 

 

Gizli soruşturmacının çalışmaları kapsamında 17.10.2008 günü müşteki V. O. Ç. ile görüşmek üzere saat 16.30 sıralarında cezaevine gittiği, görüşmeye girmek için beklediği sırada V'nin sanık A. E. ile görüşmekte olduğunu öğrendiği, V'nin sanık A. E. ile görüştüğü sırada gizli soruşturmacıyı da davet ederek görüşmeye birlikte devam ettikleri, müşteki V.'nin sanık A.'ye tahliyesi için istenen 150.000 Lirayı bulamayacağını, ancak 50-60.000 Lira ayarlayabileceğini söylediği, sanık A.'nin ise; "ne kadar ayarlayabilirse ayarlamasını, paranın yüzünün sıcak olduğunu, İ.'in belki nakit parayı görünce kabul edebileceğini" söylediği, gizli soruşturmacının sorması üzerine V.'nin; "tahliyesi için gerekli olan 150.000 Lira hakkında konuştuklarını, A ‘nın sabah kendisine geldiğini ve görüştüklerini, 22 Temmuz 2008 tarihindeki geçen celsede tahliye olabilmesi için İ. C. V. isimli şahsın A. K.'un kardeşi H. K. ile irtibat kurarak 150.000 Lira talep ettiklerini" söylediği, sanık A.'nın bu anlatımı onayladığı, sanık A.'nın A. K.'un en güvendiği kişinin yeğeni M. olduğunu söylediği, V.'nin; "ancak 60.000 Lira ayarlayabilirim, dolandırılmadığımı nerden bileceğim, ya A. ya H. gelsin, (G.S.'yı göstererek) hatta bu da yanınızda olsun, tahliye olacağıma dair onayı alsın parayı hemen verelim" dediği, sanık A.'nın bunu İ.'nin kabul etmeyeceğini söyleyince müşteki V.'nin; "ya dolandırılırsak" diye sorduğu, sanık A.'nın kızarak; "kaç yıldır tanışıyoruz, bana mı güvenmiyorsun?" dediği, gizli soruşturmacının; "maddi konuyu sıkıntı etme, açığın neyse kalanını ben dışarıda sağdan soldan temin ederim, nerede tıkanıyorsunuz, niye anlaşamıyorsunuz?" diye sorunca V. ve A.'nın birbirlerine sinirlenmeye başladıkları, V.'ın sanık A.'ya gizli soruşturmacıyı göstererek; "dışarı çıkınca bununla oturun konuşun, organizasyonu yapın, nasıl ayarlıyorsanız ayarlayın beni daha fazla yormayın" demesi üzerine sanık A. E.'in; "sen niye bunu karıştırıyorsun, şimdi seninle özel bir şey konuşuyoruz, aramızda kalması gereken bir şey konuşuyoruz, sen işi sulandırıyorsun, böyle olmaz ki" diye çıkıştığı, V.'ın ise; "param giderse ne olacak" diye sorduğu, A'nın sinirlenerek; "ya ne olacak, hiç olmadı ben çıkartır geri veririm, onca yıllık tanışıklığımız var, sen bana bile güvenmiyorsun, paranın yüzü tatlıdır, sen ne ayarlayabilirsen ayarla, belki İ. parayı görünce kabul eder" dediği, V.'nin; "aslında İ.'yi de öğleden sonra görüşmeye çağırmıştım ama gelmemiş" demesi üzerine sanık A.'nın; "İ., H. B. ile görüşmede kavga etmiş, para yüzünden, sinirleri bozuk" diye cevap verdiği, V.'nın gizli soruşturmacıyı kastederek "şimdi çıkın, bunla dışarıda ne konuşacaksanız konuşun, ayarlayın, halledin, ben kaç aydır cezaevindeyim, sinirlerim acayip bozuldu, o yüzden sinirli konuşuyorum, sakin kafayla konuşun hatta İ.'i de çağırın üçünüz oturun konuşun" diye A.'dan kartvizitini gizli soruşturmacıya vermesini istediği, sanık A'nın çıkarken gizli soruşturmacıya kartvizitini vererek; "pazartesi tekrar geleceğim, iyice düşün taşın fazla vaktimiz de yok en geç salı öğleden sonra bu işin bitmesi lazım" diyerek gittiği, sanık A.'nın çıkmasından sonra V'nin gizli soruşturmacıya; "A.'nın sabahtan geldiğini ve tahliye olması için 150.000 Lira istediklerini, aracı şahısların İ. C. V. ile A. K.'un kardeşi H. olduğunu, A.'nın İ. ile muhatap olduğunu ve işi İ.'nın organize ettiğini, bu parayı almadan kendisini tahliye etmeyeceklerini söylediğini, kendisinin 'bu kadar param yok, git bir daha konuş, öğleden sonra gel' dediğini, A. E.'in öğleden sonra şahıslarla konuşarak tekrar görüşmeye geldiğini" anlatarak sanık A.'yı aramasını ve pazarlık konusunu artık dışarıda kendisinin yönetmesini istediği, 

 

Bu gelişmeler üzerine İzmir Nöbetçi Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğince 18.10.2008 gün 1123 sayı ile; şüpheliler A.E., İ. C. V., H. K. ve H. Ş.'in telefonlarının dinlenip tespiti, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, teknik araçlarla gizli olarak izlenmesi, ses ve görüntü kayıtlarının alınmasına karar verildiği, 

 

Gizli soruşturmacının sanık A.'nın cezaevinde teslim ettiği kartvizitte bulunan telefondan 19.10.2008 günü kendisini aradığı, şifreli bir şekilde konuşup V.O.Ç.'in tahliyesi karşılığı istenen 150.000 Liradan "150 sayfalık fezleke" olarak bahsettiği, bahse konu parayı temin ederek ertesi gün 20.10.2008 günü saat 14.00'te Aydın ilinde buluşmayı kararlaştırdıkları, 

 

Soruşturma kapsamında İzmir Emniyet Müdürlüğü hesabından 20.10.2008 tarihinde 15.000, 22.10.2008 tarihinde 135.000 ve 200.000 Lira olmak üzere toplam 350.000 Lira para çekildiği ve fotokopileri alınıp seri numaralarına ilişkin tespit tutanakları düzenlendikten sonra bu paranın gizli soruşturmacıya teslim edildiği, 

 

Sanık A. E. ile gizli soruşturmacının 20.10.2008 günü Aydın-Muğla karayolunda Kahve B. isimli yerde buluştuğu, bu görüşmenin diğer görüşmeler gibi hem kamera, hem de ses kayıtlarının mahkeme kararı uyarınca görevlilerce tespit edilerek kaydedildiği, saat 14.30 sıralarındaki görüşmede gizli soruşturmacını yanında hazır ettiği para çantasını sanık A.'ya gösterdiği, A. E.'in ise özetle; "alacağı parayı Av. İ. C. V.'a vereceğini, onun da parayı A. K.'a vereceğini, daha önce bu konuyla ilgili olarak Av. İ.'in A. K. ile görüştüğünü, ancak A. K.'un bu konuda çok dedikodu olduğundan tedirgin olduğunu, kesinlikle A. K. ile birebir görüşme sağlamayacağını" söylediği, gizli soruşturmacının ise sanık A.'in sanık A. K. ile bağlantılarını anlayabilmek adına birebir görüşmek için ısrarcı davrandığı, bunun üzerine sanık A. E.'in sanık A. K.'un yeğeni olan ve Dalaman'da market işleten sanık M. K. ile gizli soruşturmacıyı görüştürmek üzere ayrıldığı ve saat 21.00 sıralarında Dalaman'da buluşmak üzere randevulaştıkları, saat 22.00'de Dalaman'da bir restoranda buluşarak bir süre daha konuyu konuştukları, sanık A.'nin; "ben bunların hepsini ona anlatacağım, kabul ederse eder, etmezse yapacak bir şey yok, ama M. ile görüşeceğim sırada sen dışarıda olacaksın, ben senden parayı alıp içeride M.'ye göstereceğim, bunu yapmamın sebebi de M.'nin işin ciddi olduğunu anlamasını sağlamaktır" dediği, saat 24.00 sıralarında D. Alış Veriş Merkezi isimli marketin önünde A.'nın; "bana parayı ver, ben içeri gösterip geleceğim" diyerek parayı içeri götürüp kısa bir süre sonra geri getirdiği ve gizli soruşturmacıya parayı tam olarak iade ettiği, tekrar içeri girerek yaklaşık 10 dakika sonra sanık A.'nın yeğeni sanık M.K. ile dışarıya çıktıkları, mahkeme kararına göre kaydedilen seslerin çözümüne göre özetle; 

 

A. E. : "Seni diyor makamına götüreyim tanıştırayım mı diyor, seni tanıyor, zaten avukat olarak gidersiniz bir çay kahve içersiniz, öyle imalı mimalı ayıp olur, yarın diyor akşam 10' da diyor…Karşıyaka'ya yemeğe falan gideriz… M. bey yeğeni olsa da yaşıtlar yani hani yaş olarak bazen… M. ile beraber gidersiniz seni tanıştırır komşunun oğlu moğlu avukat falan, ima mimalı olmaz ama ayıp olur… soracak size olacak mı yarın diye, eğer olacaksa sana diyecek olacak olmayacaksa olmayacak diyecek." 

 

G.S. : "Benim yanımda mı soracak ?" 

 

M. K. : "Olur mu senin yanında canım? Şimdi ben sana bişi söyleyeyim mi, o işine duygusallığı karıştırmıyor işte biz onun iyi arkadaşlarıyız, dostlarıyız… ben zaten akşam da A.'nın orada kalırım Karşıyaka'da orada lojman var ya orada, ben de oradayım beraber geliriz oraya orada yüz yüze görüşürüz yani zaten odasıyla şey…" 

 

G.S. : "Bizim derdimiz paramız gider değil bizim derdimiz bu adamın çıkması." 

 

M. K. : "Ben onu soracağım ben bize rüşvetle (…anlaşılmadı) gideceğim arkadaş diyeceğim böyle böyle durumlar bizim arkadaşlarmış komşunun arkadaşıymış akrabasıymış derim böyle böyle durumlar." 

 

GS. : "Beraber gideceğiz sen beni tanıştıracaksın odasında." 

 

M. K. : "Tamam komşumuzun akrabası, sen konuyu açmayacaksın tamam mı? Sen konuşmayacaksın… Akşam çıktıktan sonra, makamında olmaz akşam çıkar ben böyle böyle anlatırım." 

 

A. E. : "Salı günü akşam yani yarın akşam biz bunun neticesini alacağız birader tamam yarın akşam …" 

 

M. K. : "Bak şimdi bak şimdi… Bunu yüzde yüz, ben A.'a giderim ben, bunu yüzde yüz hallederim kim varsa o gitsin…" 

 

Şeklinde konuşulduğu, daha sonra sanık M.'in yanından uzaklaştıklarında sanık A.'in gizli soruşturmacıya; "Her şeyin adabı var… Bak dostum şimdi bizim toplumumuzda, hani onu mu anlatamadım ben sana… Bazı şeyler aleni şekilde konuşulmaz, şimdi bu adam açık açık biz rüşvet alalım rüşvet verin demez dostum, şimdi adabı muaşeret var onu bilin… şimdi adam çıkıpta bu benim amcam rüşvet alıyor ben de rüşvet vereceğim, hayır şimdi içeride her türlü ayrıntıyı konuştuk parayı niye götürdüm? Ben parayı niye götürdüm… o dediki… yakınım diye tanıtırım dedi konuşuruz sohbet ederiz ama dedi ima mima olmaz tabi… ondan sonra akşam dedi içmeye gideriz dedi Karşıyakaya dedi orda konuyu açarım dedi… zaten dedi kapıdaki polisler beni tanıyor dedi yani gide gele… orda Afyonlu bi polis var dedi yani ben yarın akşam konuyu açarım ben dedi tamam derse dedi bende size tamam derim dedi benim işimi de yaparsınız dedi şimdi ben ne diyeyim bu adama benim yapabileceğim o kadar güzellik tamam" dediği, görüşme sonunda gizli soruşturmacının şartları kabul edip etmeyeceklerini bildirmek üzere sanıklar M. ve A.'in yanından ayrıldığı, 

 

Bundan sonra, İzmir Adliyesinde bulunan Adalet Başmüfettişi H. B.'un istemi üzerine, İzmir Emniyet Müdürlüğünce 20.10.2008 tarihli yazı ile, sanık A. K. hakkındaki delillerin kendisine teslim edildiği, Adalet Başmüfettişi H. Baysoy tarafından 20.10.2008 günlü yazı ile A. K.'a ait 5 telefonun; "rüşvet, irtikap, 3628 sayılı mal bildiriminde bulunulması, rüşvet ve yolsuzlukla mücadele kanununa muhalefet suçlarının işlendiğine dair kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilememesi nedeniyle" CMK'nun 135. maddesi gereğince 3 ay süre ile tespite alınması talebiyle C.Başsavcılığına yazı yazıldığı, 

 

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan istem üzerine İzmir Özel Yetkili Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğince 20.10.2008 gün ve 1134 sayı ile, bahse konu telefonlara ilişkin 3 ay süreyle telekominikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenip tespiti ve kayda alınmasına, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine, yine kararda yazılı telefonların karar tarihinden geriye dönük 3 aylık arayan, aranan telefonlar ile bunların abone ve adres bilgileri ile baz istasyonlarını gösterir bilgilerin ilgili GSM şirketi tarafından verilmesine karar verildiği, 

 

Yine Adalet Başmüfettişinin yazısı üzerine İzmir C.Başsavcılığının yazılı başvurusuyla Özel Yetkili Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğinin 21.10.2008 tarih 1141 sayılı kararıyla, sanık A. K.'un başka bir telefonu hakkında iletişimin tespiti ile sanığın işyerleri ve kamuya açık yerlerdeki faaliyetlerin 4 hafta süre ile teknik araçlarla gizli olarak izlenmesine, ses ve görüntü kayıtlarının alınmasına karar verildiği, 

 

Sanık A. K.'un da soruşturmaya şüpheli olarak dahil olması üzerine soruşturma evrakının ayrılarak 2008/711 nolu dosya üzerinden yürütülmeye başlanıldığı, 

 

İzmir Özel Yetkili Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğince 21.10.2008 gün ve 1138 sayı ile, sanık M.K.'un telefonlarının 3 ay süreyle tespiti, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, teknik araçlarla gizli olarak izlenmesine dair Cumhuriyet savcısı M. G. tarafından verilen 20.10.2008 tarihli kararın onandığı, 

 

Yine 20.10.2008 gün ve 1129 sayı ile, sanıklar H. K. ve H. Ş.'in telefonlarının dinlenip tespit, kayda alınmasına ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine karar verildiği, 

 

Gizli soruşturmacının, kendisinden olumlu veya olumsuz bir haber bekleyen sanık A'yı 21.10.2008 günü saat 12.05 sıralarında arayarak; "sizin doktorun teşhisi ve tedavi yöntemi hoşumuza gitmedi, ben başka bir doktorun kartvizitini aldım, hastanın durumu ile ilgili onunla görüşeceğim" şeklinde şifreli bir biçimde teklifi bu haliyle kabul etmediklerini bildirdiği, 

 

İlerleyen saatlerde ise sanık A.'nın sabit bir telefondan gizli soruşturmacıyı aradığı, görüşmede özetle; 

 

A. E. : "Şimdi eleman beni buldu, niye olmadı filan dedi… bu adamın kırmızı çizgileri var ben açık konuşacağım bu adamlarda para sınırı yok ama dedim garanti istiyorlar… sen dedim şimdi git… bir paralo bulalım dedim siz yemek yerken dedim bu paraloyı bu çocuğa söylesin, mesela bizim arkadaş geldiğinde tanışmak için merhaba tamam canım falan filan bir şeyler, anlatabildim mi bunu istiyorlar dedim… yola çıktı birkaç saat önce ne kadar zamanda çıktığını bilmiyorum… telefonlaşırız gerekirse istiyorsan ben geleceğim İzmir'e." 

 

G.S. : "Nasıl şifreyi ortak belirleyeceğiz aramızda o söyleyecek doğru mu… biz bir şifre belirleyeceğiz aramızda o bana çaktırmadan söyleyecek o şifreyi doğru mu ?" 

 

A. E. : "Ya evet evet tam senin istedin gibi… öyle birşey planlayacağım ben… Karşıyaka'da falan işi ama şuda var şimdi gideceğiz konuşacağız… olumsuz derse bende olumsuz der dönerim zaten." 

 

G.S. : "Tamam…daha henüz doktorla görüşmedi görüşmeye gidiyor ona doğru değil mi?" 

 

A. E. : "Görüşmeye gidiyor… biz seninle telefonla gördüşdük ya… ondan sonra o beni buldu, A. problem ne dedi, abi dedim sen böyle böyle konuşunca o adam yanlış anladı. Ben gidiyorum dedi yüz yüzeli milyon çok olsa benzin yakar dedi ben gideyim dedi senin istediğin gibi bir konuşayım dedi ama dedi bu böyle olacak… böyle böyle olursa kabul ediyor istersen hiç uğraşmaya gerek yok neyse tamam konuşuruz tamam sen bekle bizi… haber veririz… onun telefonuna bağlı ben ben döneceğim sana sen beni bekle ben de geliyorum artık İzmir'e…" 

 

Şeklinde konuştukları ve saat 21.00 sıralarında buluşmak üzere randevulaştıkları, bu arada gün boyu sanıklar A. E. ile M.K.'un telefonla bu konuyu aralarında konuştukları, saat 21.00 sıralarında gizli soruşturmacı ile sanık A'nın Bostanlı İskelesi yakınlarında bir restoranda buluştukları, sanık A.'nın; "sanık M. K.'un İzmir'e geldiğini ve sanık A'nın yanına gittiğini, sanık A. ile bir restorana yemeğe çıkacaklarını, gittikleri restoranın ismini sanık M.'nin kendilerine bildireceğini, kendilerinin de oraya gittiklerinde kendisinin (gizli soruşturmacının) onların masasına gideceğini, bu sırada sanık A.'nın şifreli bir şekilde tahliyenin gerçekleşeceğini söyleyeceğini" anlattığı, 

 

Bu arada sanık M. K.'un sanık R. S.'e ait ticari bir araç ile İzmir iline gelerek sanık A.'nın oturduğu lojmana gittikleri, bir süre sonra sanık A.'nın kullandığı bu ticari araç ile yemek için üçü birlikte dışarıya çıkarak bir restorana geldikleri, gizli soruşturmacı ile sanık A.'nın birlikte olduğu sırada sanık M.'den beklenen telefonun saat 21.35 sıralarında geldiği, sanık M.'nin telefonda sanık A.'ya Karşıyaka Kordonboyu Restoranda beklediklerini ve A'nın talebi kabul ettiğini söylediği, gizli soruşturmacı ile sanık A.'nın bahse konu restoranın önüne saat 21.40 sıralarında geldikleri, sanık A.'nın telefon ederek sanık M. K.'u dışarıya çağırdığı, dışarıda gizli soruşturmacı, sanık A.ve M.'nin özetle; 

 

M. K. : "Sen beri bak sen yatçısın yatçı dedim laf arasında böyle böyle bir konu geçti dedim arkadaşıymış… hee böyle böyle işte arkadaşıymış şeyiymiş… ben senin adına izah ettim yatçı arkadaşımız dedim böyle böyle durum dedim, tamam M. yarın bırakacağım dedi, yarın çıkaracağım dedi… ben daha ne istiyorsunuz onu anlamadım?" 

 

G.S. : "Ben duyayım, ben iki dakika hiç bir şey yapmayım…başkanım nasılsınız, "teşekkür ederim M. beyin söylediği benim söylediğimdir" tamam başka bir şey yok, M. bey ne diyorsa odur… biliyor değil mi kendisi benim olduğumu kendisi?" 

 

M. K. : "Biliyor yatçısın sen yatçısın… avukat demedim yatçı dedim… bu geçen yatta oturduk böyle böyle he benim arkadaşım rica eden yatçı arkadaşım bu." 

 

GS. : "O bana ne diyecek?" 

 

M. K. : "O da tamam diyecek yaa tamam diyecek sorma yaa, diyecem yarın diyeceğim ben sana diyeceğim rica ettiğim konu bununla ilgili bizim yatçı bu yatçı arkadaşım benim… bak ne diyeceğim bak ben diyeceğim benim yatçı arkadaşım işte bu, bu Ç.'lerin arkadaşı bu akrabası bu da rica etti ben de bunun işini zaten sana söyledim… yarın bizi kırmazsan memnun olurum, o diyecek zaten tamam diyecek zaten sana." 

 

G.S. : "Tamam ben başkanım inşallah yarın hayırlı olacak diyorum olur mu?" 

 

M. K. : "Ben çoktan işini hallettim yani, yatçı arkadaşım benim dedim zaten bırakıyorlar." 

 

Bu konuşmadan sonra sanık M. ve gizli soruşturmacının lokantanın içine girdikleri ve sanık A.'ın bulunduğu masaya birlikte gittikleri, aralarında geçen konuşmada; 

 

M. K. : "A., bu bizim yatçı arkadaş." 

 

G.S : "Başkanım saygılar." 

 

A. K. : "Merhaba." 

 

G.S : "Nasılsınız?" 

 

A. K. : "İyiyiz sağolun." 

 

M. K : "O arkadaşların şöyle seyleyim adı Ç. olan… işte benim ricam da bu arkadaş zaten bunun için geldi buraya bizde yarın bir ricamız bu." 

 

G.S : "Hayırlısıyla inşallah başkanım." 

 

A. K. : "Hayırlısıyla." 

 

G.S : "Hayırlısı değil mi… teşekkür ederim o zaman afiyet olsun." 

 

A. K. : "Hadi görüşürüz sağolasın." 

 

Bu konuşmanın ardından gizli soruşturmacının ve ardından sanık M.'in lokantanın dışına çıktıkları ve sanık A.'in yanına gelerek konuşmaya başladıkları; 

 

A. E. : "Tamam mı?" 

 

GS : "Tamam hayırlısıyla dedi." 

 

M. K. : "Tamam." 

 

A. E. : "Tamam ya daha ne desin Allah aşkına… abi biz konuşuyoruz ben döneceğim sana siz maçınıza bakın biz şeylere öteki görüştüğümüz ayrıntıları konuşacağız." 

 

Demesi üzerine sanık M.nin yanlarından ayrılarak lokantadaki sanık A. ve R. S.'in yanına dönmesinden sonra; 

 

A. E. : "Dostum adam dedi konuştuk rakam konusunda… rakam demiş ki bize demişler ilk 500 demişlerdi 500-500 tahliye için şey için, abi dedim bu iş dedim artık aceleye geldi ben 300 demiştim dedim 350 diyelim o zaman dedim tamam fazla uzatmasınlar dedi… ya tamam 350 olsun demiş daha önce 500'den pazarlık yapılmıştı tahliye için 500'de ceza için, şu anda 350 olsun yani bir nevi biz pazarlık yapmış olduk ben dedim 300 demiştim abi dedim, o 350 dedi iyi dedim… bak şunu söyleyim ben yine sizi garanti altına alayım nasıl yapalım biz bu para işini?" 

 

G.S. : "300 yapalım onu da yarın sabahtan nerede buluşalım seninle burada mı kalacaksın?" 

 

A. E. : "Dostum ben kalırım şimdi de rakam konusunda bu adamın ağzından bir rakam çıktı 350 lafı çıktı onu şey yapmayalım, ben bu pazarlığı şöyle yaptım ben sizin adınıza pazarlık yaptım, adam dedi ki bize dedi 500 harbiden 500 pazarlığı yapıldı… İ. dedi ki ben 500-500 düşünüyorum dedi, o dedi ben iletirim dedi makul dedi… ben de abi dedim hani 300 gibi konuştum, dur bunu ben 350 alırım dedim ben 350'ye ikna ederim dedim, gitti geldi bu arada tamam dedi şimdi bir daha gidersek ayıp olur, sen ne zaman temin edeceksin bu parayı?" 

 

G.S. : "Yarın hazır para yarın buluşuruz sabahtan istersen burada istersen başka yerde." 

 

A.E. : "Telefonu mümkün olduğunca karıştırmayalım sen bana bir yer söyle." 

 

Şeklinde konuşarak 22.10.2008 günü sabah tahliye için kararlaştırdıkları miktar olan 350.000 Lirayı teslim etmek üzere anlaştıkları, 

 

Soruşturmada yaşanan gelişmeler üzerine 22.10.2008 günü İzmir C.Başsavcılığının yazısı üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün aynı gün ve 11536 sayılı yazı ile; "A. K. hakkında ihbar yazısı ve eklerinde belirtilen konular ve mahallinde ortaya çıkabilecek sair hususlarla ilgili olarak C.Başsavcı Vekili M. D.'ın soruşturma için görevlendirildiği" hususunun bildirildiği, 

 

22.10.2008 günü sabah 10.00 sıralarında sanıklar A. E. ve M. K.'un yaptıkları telefon görüşmesinde sanık M.'nin; "sen olay tamam dedin mi yürürsün ya Ortaca'da görüşürüz seninle… sen olay tamam dersen, sen işi hallet Ortaca'da görüşürüz, önemli değil pek, benim burada işi halletmeme gerek yok… sen iş tamam de bana, adamlar birşey atacak olursa ona göre bende bir tertip alırım" dediği, sanık A.'in de; "tamam arayacağım ben seni" cevabını verdiği, böylece paranın İzmir'de sanık A. tarafından teslim alınması ve bundan sonra Ortaca'da görüşmeleri konusunda mutabakata vardıkları, 

 

Gizli soruşturmacı ile sanık A.'nın 22.10.2008 günü saat 11.30 sıralarında Hilton Otelinin önünde buluştukları, sanık A'nın gizli soruşturmacının aracına bindiği, gizli soruşturmacının 150.000 Lira parayı sanık A.'ya göstererek geriye kalan parayı öğleden sonra temin edip tahliye olunca teslim edeceğini söylediği, parayı alan sanık A.'nın sanık M. K.'u saat 12.05'te arayarak; "tamam abi, emanet bende, bir sonraki duruşmayı 45-60 güne atsın fazla atmasın" dediği, telefonu kapattıktan sonra A'nın; "şimdi bunlar tahliye olunca eğer tutuklu sanık yoksa daha çabuk biteceğinden fazla uzatmadan bir sonraki duruşmayı kısa süreli atmasını istedim, çünkü ağır cezalarda bir sonraki duruşma en az 100 gün sonraya atılır, gecikmeden bu iş bitsin istedim" dediği ve tahliyeden sonra V. O. Ç.'in alacağı ceza ile ilgili olarak kiminle muhatap olacağını gizli soruşturmacıya sorduğu, ceza için yapılacak pazarlığın daha önemli olduğunu söylediği, gizli soruşturmacının geri kalan parayı sanık M.'ye teslim etmeleri için onun da gelmesinin iyi olacağını söylemesi üzerine sanık A.'in; "saçmalama M. buraya parayı teslim almaya gelir mi? Ya gerçekten sen çok acemisin bu işlerde, ben onunla konuştum, biz Ortaca'da buluşacağız… parayı kendisine orada teslim edeceğiz" dediği, 

 

Saat 12.05'te yapılan telefon görüşmesinde, sanık A'nın paranın alındığını söyleyerek duruşma gününün uzun bir tarihe bırakılmamasını istemesi üzerine sanık M.'nin saat 12.50' de sanık A'yı telefonla aradığı, yeğeni olan sanık M.'nin Dalaman'dan İzmir'e kendisine ait araç ile gelmediğini, sanık R. S.'e ait araçla geldiğini bilen, hatta bu aracı 21.10.2008 gecesi lojmandan yemek yedikleri ve gizli soruşturmacı ile buluştukları restorana hem gelirken hem de giderken kullanan sanık A.K.'un şifreli bir şekilde; "yaptırdın mı bakımını arabanın?" şeklinde sorduğunda sanık M.'nin; "he bakımını yaptırdım, bakım tamam, işte gaz taktıramadık sıra yokmuş" şeklinde cevap verdiği, halbuki İzmir'e geldikleri arabanın dizel bir araç olduğunu ve daha az yakıt yakacağı düşüncesi ile bu araçla geldiklerini sanık M.'nin Cumhuriyet Başsavcı Vekiline verdiği ifadesinde söylediği, konuşmanın devamında sanık M.'nin; "ikinci bakıma bir daha geleceğim adama dedim en kısa zamanda bana gün ver dedim" dediği, sanık A'nın da; "tamam oldu M… çiğim" şeklinde cevap verdiği, böylece sanık M'nin şifreli olarak tahliye için anlaşılan paranın alındığını ve sanık A.'in kendisine ilettiği biçimde bir sonraki duruşma gününün en kısa süreye verilmesini istediği, sanık A. K.'un da bunu kabul ettiği, 

Yargıtay Hukuk ve Ceza Daireleri 2014 İş Bölümü Yayınlandı

29 Ocak 2014 ÇARŞAMBA
Resmî Gazete
Sayı : 28897

YARGITAY KARARI

Yargıtay Başkanlığından:
Sayı: 2014 / 1
Karar Günü: 24 / 01 / 2014
YARGITAY BÜYÜK GENEL KURULU KARARI
14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 09.02.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Yasası’nın 14. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca; Yargıtay Başkanlar Kurulunun 27.12.2013 tarih, 38 sayılı kararı ile hazırlanan Yargıtay İşbölümü karar tasarısını görüşmek üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulu önceden belli edilen 24.01.2014 Cuma günü saat: 09.00’da 306 Üyenin katılımıyla Konferans Salonunda Birinci Başkan Ali Alkan’ın Başkanlığında toplandı.

A) Hukuk Dairelerinin İş Durum Çizelgesi;
HUKUK DAİRELERİ
2012′den Devreden Dosya Sayısı
2013′de Gelen Dosya Sayısı
2013′de Çıkan Dosya
Sayısı
2014′e Devreden Dosya Sayısı
Hukuk Genel Kurulu
652
2.463
1.801
1.314
1.Hukuk Dairesi
3.069
22.478
18.639
6.908
2.Hukuk Dairesi
11.031
26.927
30.788
7.170
3.Hukuk Dairesi
1.465
21.402
18.437
4.430
4.Hukuk Dairesi
7.703
19.329
20.855
6.177
5.Hukuk Dairesi
4.388
30.760
24.368
10.780
6.Hukuk Dairesi
4.722
17.054
17.493
4.283
7.Hukuk Dairesi
3.252
27.744
24.274
6.722
8.Hukuk Dairesi
4.722
24.314
20.434
8.602
9.Hukuk Dairesi
44.021
17.150
35.271
25.900
10.Hukuk Dairesi
10.376
25.510
26.183
9.703
11.Hukuk Dairesi
11.608
18.758
23.808
6.558
12.Hukuk Dairesi
6.631
36.438
40.968
2.101
13.Hukuk Dairesi
5.100
33.736
33.340
5.495
14.Hukuk Dairesi
1.804
16.882
16.035
2.651
15.Hukuk Dairesi
3.641
7.100
7.174
3.567
16.Hukuk Dairesi
775
14.632
13.807
1.600
17.Hukuk Dairesi
6.420
21.500
18.485
9.435
18.Hukuk Dairesi
2.399
21.082
18.456
5.025
19.Hukuk Dairesi
4.001
19.423
20.000
3.424
20.Hukuk Dairesi
4.238
11.249
12.349
3.138
21.Hukuk Dairesi
12.222
22.700
25.165
9.757
22.Hukuk Dairesi
10.089
38.310
31.021
17.378
23.Hukuk Dairesi
1.251
9.540
8.374
2.417
Hukuk Daireleri
Toplam Dosya Sayısı
165.580
506.481
507.525
164.535

B) Ceza Dairelerinin İş Durum Çizelgesi;
CEZA DAİRELERİ
2012′den Devreden Dosya Sayısı
2013′de Gelen Dosya
Sayısı
2013′de Çıkan Dosya
Sayısı
2014′e Devreden Dosya Sayısı
Ceza Genel Kurulu
355
841
644
552
1.Ceza Dairesi
5.050
6.344
8.245
3.149
2.Ceza Dairesi
14.893
37.257
31.392
20.758
3.Ceza Dairesi
32.350
32.691
49.006
16.035
4.Ceza Dairesi
38.425
42.450
34.112
46.763
5.Ceza Dairesi
8.205
17.315
12.667
12.853
6.Ceza Dairesi
48.959
35.827
25.795
58.991
7.Ceza Dairesi
19.997
23.635
25.316
18.315
8.Ceza Dairesi
21.778
20.178
30.206
11.750
9.Ceza Dairesi
5.748
18.503
17.505
6.746
10.Ceza Dairesi
38.197
14.247
11.725
40.719
11.Ceza Dairesi
24.556
27.439
20.262
31.733
12.Ceza Dairesi
19.092
30.410
31.316
18.186
13.Ceza Dairesi
25.113
36.593
41.808
19.898
14.Ceza Dairesi
18.690
11.896
14.143
16.443
15.Ceza Dairesi
20.056
33.295
21.108
32.243
Toplam Ceza Daireleri
341.464
388.921
375.250
355.134

Yargıtay Genel Toplam
507.044
895.402
882.775
519.669

Hukuk ve Ceza Dairelerinin İş durum çizelgeleri incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
I) YARGITAY HUKUK DAİRELERİ İŞBÖLÜMÜ
A) İŞBÖLÜMÜ GENEL ESAS VE İLKELERİ
1) Yargıtay Hukuk Daireleri arasında işbölümü, temyiz incelemesinin sonuçlandırılmasında zaman kayıplarını önlemek, uzmanlaşmayı, akademik çalışma ve işbirliğini desteklemek, hukuksal sorunların çözümünde sorumluluk üstlenerek yönlendirici olabilmek ve Hukuk Dairelerinin hukuksal kimliklerini güçlendirmek amacıyla, aşağıda yer alan “ihtisas alanı ve temel görev esasları” çerçevesinde yapılır.
2) İhtisas Alanı;
2.1) Yargıtay Hukuk Daireleri, “Medeni Hukuk Daireleri”, “Gayrimenkul Hukuku Daireleri”, “Ticaret ve Borçlar Hukuku Daireleri”, “İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Daireleri” olmak üzere dört “ihtisas alanı” altında toplanır.
2.2) Her Hukuk Dairesi, kural olarak yalnızca bir ihtisas alanı altında yer alır.
2.3) Zaruret bulunması halinde bir hukuk dairesi, iki ihtisas alanı altında yer alabilir.
3) Temel Görev;
3.1) Her Hukuk Dairesi, ihtisas alanına giren temel görev ya da görevlere sahiptir.
3.2) Hukuk Dairelerine, kural olarak, temel görevi ile bağdaşmayan görevler verilmez.
3.3) Zorunluluk bulunması halinde bir daireye, bu durum ortadan kalkıncaya kadar, ihtisas alanı ve temel görevi dışında da görev verilebilir.
B) ORTAK HÜKÜMLER
1) Bu işbölümüne ilişkin kararların yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, 21/01/2013 tarihli Yargıtay Büyük Genel Kurulu kararı uyarınca dairelerin görevinde olup henüz temyiz incelemesi sonuçlanmayan dosyaların temyiz incelemeleri aynı daireler tarafından tamamlanır. Ancak 7.Hukuk Dairesinin bakmakta olduğu kadastro hukukundan kaynaklanan dava dosyaları 16.Hukuk Dairesine devredilir; kadastro dosyalarından geri çevirme yapılan dosyalar ile 7.Hukuk Dairesinin 2013 yılı iş bölümünde 3.Hukuk Dairesine devrettiği işlere ilişkin dosyalar ve geri çevirmelerin temyiz incelemesi devredilen dairece yapılır.
2) Bu işbölümü kararına göre görevli hale gelen daire, işbölümü kararının alındığı tarihte esasına kayıtlı bulunan ve görevli hale geldiği dosyaların temyiz incelemesini yapar; dosyanın ilk geliş tarihinde görevli bulunmadığından bahisle görevsizlik kararı veremez.
3) Dosyanın, eksiklikleri nedeniyle geri çevrilmiş olması, temyiz inceleme görevinin benimsendiği anlamına gelmez. Ancak, geri çevirme kararını veren daire, dosyanın Yargıtay’a ilk geliş tarihinde ya da geri çevirme sonrası geldiği tarihte temyiz incelemesiyle görevli daire ise, görevsizlik kararı veremez.
4) Temyiz incelemesi tamamlanarak mahalline gönderilen dosyalara ilişkin karar düzeltme istemlerinin incelemesi aynı daire tarafından tamamlanır.
5) Dairelerin, ihtisas alanları ve temel görevleri ile bağlantılı ve/veya fer’isi durumunda bulunan davalar hakkında görevsizlik kararı verebilmesi, sözkonusu davanın başka bir dairenin görevleri arasında açıkça yazılı olması şartına bağlıdır.
6) Daireler, öninceleme yapmadan duruşma günü veremezler. Dairenin ihtisas alanı ile ilgili bir konuda duruşma günü vermiş olması halinde görevsizlik kararı verilmez. Daire, ihtisas alanı ile ilgili bulunmayan bir konuda duruşma günü vermiş ise, duruşma gününün verilmiş olması görevsizlik kararı verilmesine engel teşkil etmez. Bu durumda, duruşma gününden önce dosyanın görevli daireye ulaşması temin edilir ve duruşma günü gelecek tarafların mağdur edilmemesi için gerekli tedbirler alınır. Ancak, duruşma yapılmış ve taraflarca işbölümüne yönelik bir itirazda bulunulmamışsa görevsizlik kararı verilmez.
7) Asıl davayla ilgili ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin kararların temyiz inceleme görevi, asıl davaya bakacak olan daireye aittir.
8) Temyize konu davada eski yasa maddelerinin uygulanmış bulunması halinde görevin belirlenmesinde, bu maddelerde yazılı müesseselerin düzenlendiği yeni yasa maddeleri esas alınır. Bu işbölümü ile atıf yapılan yasa maddelerinin değişmesi halinde, yeni yasanın karşılık gelen maddelerine atıf yapılmış sayılır.
9) Bir davada, bir kaç hukuk dairesinin görevine giren uyuşmazlık söz konusu ise, temyiz incelemesi, uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait hüküm ve kararları inceleyen daire tarafından yapılır. Uyuşmazlık konusu hukuki ilişki bir kaç dairenin görev alanına giren karma sözleşmeye yahut birden ziyade sözleşme türüne ayrı ayrı dayanıyorsa, temyiz incelemesi, bunlardan Türk Borçlar Kanunundaki özel sözleşme türüne ilişkin davalara ait hüküm ve kararları incelemekle görevli daire tarafından yapılır.
10) Bir davada, uyuşmazlık konusu hukuki ilişki Türk Borçlar Kanununda yazılı özel sözleşme türleri arasındaki karma bir sözleşmeye ya da TBK’da düzenlenen birden fazla özel sözleşme türüne ayrı ayrı dayanıyorsa, temyiz incelemesi, özel sözleşme türlerinin yasada yer aldığı sıralama dikkate alınarak önce düzenlenen sözleşme türüne ilişkin davalara ait hüküm ve kararları incelemekle görevli daire tarafından yapılır.
11) Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi istemli davalar sonucu verilen kararlar ile hakemlerce ve hakemlere ilişkin her türlü işlerle ilgili hüküm ve kararların incelenmesi, esas davaya ait hükmü incelemekle görevli daire tarafından yapılır.
12) Ebniye Kanunu, 2510 sayılı İskan Kanunu ve 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu gibi kanunlardan doğan ve ayın davası açılması imkanı bulunmayan durumlarda açılan tazminat davaları ile 6100 sayılı HMK’nın 125. maddesi hükmünden yararlanılmak suretiyle tazminata dönüştürülen davalara ilişkin olarak verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi, ayın uyuşmazlığını inceleyecek daire tarafından yapılır.
13) İşbölümünde 1/2 paylaşım esası getirilen daireler arasında iş paylaşımı:
13.1) O gün ya da hafta içinde gelen ve 1/2 paylaşıma konu dosyalar esasa kaydedilmeksizin nöbetçi olan dairede toplanır ve eşit iki gruba ayrıldıktan sonra kura çekilmesi suretiyle bölüştürülüp diğer daireye liste halinde teslim edilir.
13.2) Bu dairelerce daha önce bozulan dosyalarda, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama üzerine verilen kararların temyiz incelemesi bozma kararını veren daire tarafından yapılır; bu dosyalar paylaşıma dâhil edilmez.
13.3) Paylaşıma dâhil işlerden olmadığı halde, paylaşıma dâhil gibi müstakilen görevli olmayan daireye gönderilen dosyalar, esasa kaydedilmeksizin bir liste ekinde müstakilen görevli daireye teslim edilir.
14) Yargıtay 5. ve 18. Hukuk Daireleri arasında kamulaştırma davalarına ilişkin dosyaların paylaşımı:
14.1) İki daire arasında görev bölüşümüne esas olan iller aşağıda sıralandığı şekilde iki grup halinde belirlenmiştir:
Birinci Grup: Adıyaman, Ağrı, Amasya, Ankara, Ardahan, Artvin, Bartın, Batman, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Bolu, Çankırı, Çorum, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, İstanbul, Karabük, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kilis, Kocaeli, Mardin, Muş, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Tunceli, Van, Yalova, Yozgat, Zonguldak.
İkinci Grup: Adana, Antalya, Afyon, Aydın, Aksaray, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Burdur, Çanakkale, Denizli, Elazığ, Eskişehir, Hatay, Isparta, İzmir, İçel (Mersin), Kayseri, Karaman, Konya, Kütahya, Kahramanmaraş, Kırşehir, Malatya, Manisa, Muğla, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Uşak.
14.2) Dairelerin görevli bulunduğu gruba dâhil olmayan mahkemelerden gelen dosyalar ile müstakilen görevli bulunmayan daireye gelen dosyalar esasa kaydedilmeksizin dairesine bir liste ekinde teslim edilir.
15) Yargıtay 7 nci, 9 uncu ve 22. Hukuk Daireleri arasında iş hukuku temel görevine ilişkin dosyaların paylaşımı:
15.1) Dosyaların paylaşımına esas olan iller aşağıda üç grup halinde gösterilmiştir:
Birinci Grup: Adana, Amasya, Antalya, Artvin, Bartın, Bayburt, Bolu, Burdur, Bursa, Çorum, Düzce, Giresun, Gümüşhane, Hatay, Isparta, Kahramanmaraş, Karabük, Kastamonu, Konya, Mersin, Ordu, Osmaniye, Rize, Samsun, Sinop, Tokat, Trabzon, Zonguldak.
İkinci Grup: Adıyaman, Balıkesir, Batman, Çanakkale, Diyarbakır, Edirne, Gaziantep, İstanbul, Kırklareli, Kilis, Kocaeli, Mardin, Sakarya, Siirt, Şanlıurfa, Tekirdağ, Yalova.
Üçüncü Grup: Afyonkarahisar, Ağrı, Aksaray, Ankara, Ardahan, Aydın, Bilecik. Bingöl, Bitlis, Çankırı, Denizli, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Hakkâri, Iğdır, İzmir, Karaman, Kars, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Malatya, Manisa, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Sivas, Şırnak, Tunceli, Uşak, Van, Yozgat.
15.2) Dairelerin görevli bulunduğu gruba dâhil olmayan mahkemelerden gelen dosyalar ile müstakilen görevli bulunmayan daireye gelen dosyalar esasa kaydedilmeksizin dairesine bir liste ekinde teslim edilir.
15.3) Bozma, geri çevirme, maddi hatanın düzeltilmesi ve direnme kararı üzerine gelen dosyaların incelenmesi aynı daire tarafından yapılır; bu dosyalar yanlış daireye gönderilmiş ise esasa kaydedilmeksizin görevli dairesine liste ekinde teslim edilir.

16) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 47. maddesi uyarınca, hâkimlerin fiil ve kararlarından dolayı Devlet aleyhine açılan tazminat davalarının ilk derece yargılaması asıl davanın temyiz incelemesini yapmakla görevli ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılır.
▪ Hukuk dairelerinin görevleri altında yer alan “hatırlatma”ların amacı, temyiz incelemesi ile görevli hukuk dairesinin belirlenmesinde sıklıkla karşılaşılabilecek yanılmaları önlemek ve gözden kaçabilecek farklılıklara dikkat çekmektir.
▪ İş bölümü değerlendirmesinde, aksine açıkça hüküm bulunmadığı sürece kararı veren mahkemenin sıfatı dikkate alınmaz.

C) HUKUK DAİRELERİNİN GÖREVLERİ
BİRİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Gayrimenkul Hukuku
Temel Görev : Gayrimenkul Mülkiyeti – Tapu Sicili
1) Taşınmaz mallara ilişkin, tapu kaydına ve mülkiyet hakkına dayalı tapu iptal, tescil, elatmanın önlenmesi, yıkım (kal) istemli davalar ile haksız işgal tazminatı (ecrimisil) istemli davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar.
Hatırlatma:
· Kadastro sonucu oluşan tapu kaydının, kadastro öncesi nedenlere dayalı iptal ve tescili (KK m.12) istemli davalar ile mükerrer kadastrodan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 16. HD’ne,
· Hazine tarafından açılan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer ya da zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı iddiasına dayalı davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 8. HD’ne,
· Münhasıran açılan ecrimisil davaları sonucu verilen kararlardan zilyetliğe dayalı olanların temyiz inceleme görevi 8. HD’ne, kişisel hakka dayalı olanların temyiz inceleme görevi ise 14. HD’ne ait bulunmaktadır.
2) 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına konu edilen ve uygulamada muris muvazaası olarak adlandırılan hukuksal nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemli davalar ile tenkis davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· TBK’nın 19. maddesine dayalı (genel muvazaa) davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 17. HD’ne ait bulunmaktadır.
3) Mülkiyet hakkına dayanılarak açılmış ve bu hakkın gerçek sahibine hükmen nakledilmesini amaçlayan tapu iptal davaları ( (TMK m. 705 ve 716) sonucu verilen hüküm ve kararlar,
4) Batıl ve geçerli olmayan nedenlerle (sahtecilik, ehliyetsizlik vb) yok hükmünde olduğu ileri sürülen temliki tasarruflar hakkında açılmış davalar (TMK m. 1025, TMK m. 15 vd) sonucu verilen hüküm ve kararlar,
5) Aşırı yararlanma, yanılma, aldatma ve korkutma gibi iradeyi sakatlayan sebeplere (TBK m. 28, 30 ila 39) dayanılarak açılmış tapu iptal davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
6) Tapuda bağış suretiyle gerçekleştirilen temliki tasarruflar hakkında; TBK’nın 290, 291, 292, 293, 294 ve 295. maddelerine dayanılarak (bağışlamadan rücu koşullarının gerçekleştiği, koşullu bağıştan koşulun yerine getirilmemesi nedeniyle rücu, rücu koşuluyla bağıştan vazgeçme) açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
7) Ölünceye kadar bakma ve gözetme sözleşmesine bağlanarak yapılan temliki tasarruflar hakkında “sözleşmeye aykırılık” ya da “geçersizlik” iddiasıyla (TBK m. 611 vd) açılan tapu iptal davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
8) Tapuda vekil eliyle gerçekleştirilen temliki tasarruflar hakkında, vekaletin hile ile alındığı ve kötüye kullanıldığı iddiası ile (TBK m. 502) açılan tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
9) Hazine tarafından açılan, TMK’nın 588. maddesine dayalı gaiplik ve buna bağlı tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
10) Cemaat Vakıflarınca açılan tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar
Hatırlatma:
· Kadasro öncesi nedenlere dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davalarının temyiz inceleme görevi 16. HD’ne ait bulunmaktadır.
11) Vakıfların, 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 17 ve 30. maddeleri uyarınca açmış oldukları tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
12) Tapu kayıt maliki ile davacının aynı kişi olduklarının tespitine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
13) 4721 sayılı TMK’nın 1027. maddesine dayanılarak tapu sicilindeki yanlışlığın düzeltilmesi istemiyle (ad ve soyadı düzeltilmesi istemleri dâhil) açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
İKİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Medeni Hukuk
Temel Görev : Aile Hukuku (Evlilik Hukuku)
1) 4721 sayılı TMK’nın “Aile Hukuku” başlıklı İkinci Kitabının, “Evlilik Hukuku” başlıklı 1. Kısmında yer alan hükümlerden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Nişan bozmadan kaynaklanan davalar ile münhasıran açılan nafaka ve eşya davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 3. HD’ne,
· Mal rejiminden (TMK 202-281) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 8. HD’ne ait bulunmaktadır .
2) 4721 sayılı TMK’nın “Aile Hukuku” başlıklı İkinci Kitabının, “Hısımlık” başlıklı 2. Kısmında yer alan, “Soybağının Kurulması” başlıklı 1. Bölümünün 5, 6 ve 7. ayrımları ile “Aile” başlıklı 2. Bölümünde yer alan hükümlerden (TMK m. 321 ila 395) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

Hatırlatma:
· Hısımlık kısmının 1. Bölümünün 1, 2, 3 ve 4. ayırımlarında yer alan ( m. 282 ila 320: Kocanın babalığı, tanıma ve babalık, evlat edinme) hükümlerden kayanaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 18. HD’ne,
· Ev başkanının sorumluluğundan (TMK m.369) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi ise 3. HD’ne ait bulunmaktadır.
3) 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna dayanılarak alınan tedbirler,
4) Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşmeye ve 5717 Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve Kapsamına Dair Kanuna göre açılan (çocukların mutad meskeni olan ülkeye iadesi) davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
5) 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanundan kaynaklanan (korunmaya muhtaç çocuklar hakkında alınacak karar ve tedbirlere ilişkin) dava ve talepler hakkında verilen hüküm ve kararlar,
ÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Borçlar-Ticaret Hukuku
Temel Görev : Sebepsiz Zenginleşme, Kusursuz Sorumluluk, Abonelik Sözleşmeleri, Adi Ortaklık, Aile Hukuku (Nafaka, tazminat)
1) Kararı veren mahkemenin sıfatına ve arada sözleşme ilişkisi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın sebepsiz zenginleşmeden (TBK m. 77 ila 82) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda düzenlenen sözleşmelerden (devre mülk, devre tatil, paket tur, kapıdan satış gibi) kaynaklanan sebepsiz zenginleşme davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 13. HD’ne ait bulunmaktadır.
2) Kusursuz sorumluluktan kaynaklanan davalar (TBK’nın 65 vd maddeleri, TMK m. 369 vb) sonucu verilen hüküm ve kararlar,
3) Noterlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
4) Estetik amaçlı ameliyatlar ile diş tedavi, protez vb yapımından kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
5) Araç tamirine ilişkin davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,
6) Fotoğraf ve video çekiminden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
7) Kararı veren mahkemenin ve tarafların sıfatına bakılmaksızın kaçak elektrik, kaçak su ve kaçak doğalgaz kullanma nedeniyle açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
8) Kararı veren mahkemenin ve tarafların sıfatına bakılmaksızın su, elektrik, doğalgaz, telefon ve internet aboneliği sözleşmelerinden ve bu sözleşmelerin kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklardan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
9) Kararı veren mahkemenin ve tarafların sıfatına bakılmaksızın atık su bedelinden kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar.
10) Kararı veren mahkemenin ve tarafların sıfatına bakılmaksızın adi ortaklıktan kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,
11) 4721 sayılı TMK’nın “Miras Hukuku” Başlıklı 3. Kitabında yer alan “Vasiyetname” hükümlerinden (TMK m. 520-526, 542-544, 550-556, 557-559, 600-604 ve 595-597) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar.
12) Boşanma davasından bağımsız olarak açılan, her çeşit nafakaya ilişkin davalar ile karı-koca arasında Türk Borçlar Kanunundan kaynaklanan eşya davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
13) Nişan bozma nedeniyle hediyelerin geri alınması ve tazminat istemli davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Borçlar-Ticaret Hukuku
Temel Görev : Haksız Fiil Tazminatı
1) Tarafların sıfatına bakılmaksızın (tacirler dâhil), haksız eylemden kaynaklanan (suç teşkil eden eylemler, haksız haciz, haksız ihtiyati tedbir, haksız şikâyet vb dâhil) davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Trafik kazalarından kaynaklanan davalar (bedensel zararlar dâhil) sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 17. HD’ne,
· Kaçak elektrik, su ve doğalgaz kullanımdan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 3. HD’ne,
· Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunup, bu sözleşmeden kaynaklanan haksız eylem nedeniyle açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 13. HD’ne ait bulunmaktadır.
2) Tarafların sıfatına bakılmaksızın, TMK’nın 24 ve TBK’nın 58. maddeleri gereğince kişilik haklarına saldırı nedeniyle (basın yoluyla saldırı dâhil) açılan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
3) Menkul eşyalara ilişkin alacak ve tespit davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
4) Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmayan araç mülkiyetinin tespiti davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
5) Çevre kirlenmesinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
6) İş akdi ile çalışmayan kamu görevlilerinin, çalıştığı kuruma karşı verdikleri zararlardan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
7) Özel yasalardan kaynaklanıp (Maden Kanunu, Taş Ocakları Nizamnamesi, Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu gibi) diğer hukuk dairelerinin görevi dışında kalan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma;
· Özel yasalara göre yapılan sözleşmelerden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 13. HD’ne ait bulunmaktadır.
8) Orman Kanunundan kaynaklanan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
9) 3530 sayılı Tahkim Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,
10) Tarafların tacir ve işin ticari işletmeyle ilgili bulunmadığı İcra ve İflas Kanununun 89. maddesinden kaynaklanan menfi tespit davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma
· Tarafları tacir olup, İİK’nın 89. maddesi uyarınca açılmış menfi tespit davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 19. HD’ne ait bulunmaktadır.
11) Tarafların tacir ve işin ticari işletmeyle ilgili olmadığı, gemi siciline kayıtsız deniz araçlarının çarpışmasından kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
12) İdari yargı kararlarının uygulanmamasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
13) Hâkimlerin sorumluluğundan kaynaklanıp Devlet aleyhine açılan davalar ile buna ilişkin rücu davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Ortak hükümler bölümünün 16. maddesinde yazılı davalar ayrıktır.
14) Yedieminlerin sorumluluğuna ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

15) İcra ve İflas Kanununun 5. maddesi gereğince icra memurlarının eylemi nedeniyle Adalet Bakanlığı aleyhine açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
16) 2330 sayılı Nakdi Tazminat Kanunundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,

BEŞİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Gayrimenkul Hukuku
Temel Görev : Kamulaştırma, Devlet Tarafından Mülkiyet Hakkının İhlalinden Kaynaklanan Tazminat
1) Ortak hükümler bölümünün 14. maddesinde yazılı “Birinci Grup”ta yer alan illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemeler tarafından, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma;
· Ortak hükümler bölümünün ikinci grubunda yer alan illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemeler tarafından kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 18. HD’ne,
· Ortak hükümler bölümünün ikinci grubunda yer alan illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemeler tarafından 2942 sayılı yasadan kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 18. HD’ne ait bulunmaktadır.
2) Ortak hükümler bölümünün 14. maddesinde yazılı “Birinci Grup”ta yer alan illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemeler tarafından, kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan el atmanın önlenmesi, taşınmaz ve muhtesat bedellerinin tahsili davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma;
· Ortak hükümler bölümünün ikinci grubunda yer alan illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemeler tarafından kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 18. HD’ne ait bulunmaktadır.
3) İmar uygulaması sonucu bedele dönüştürülen taşınmaz bedelleri ile imar uygulaması sebebi ile oluşturulan ipotek bedellerinin artırılması ve eksiltilmesi ile ilgili davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
4) Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat davaları (TMK m. 1007) sonucu verilen hüküm ve kararlar,
5) Tapu kaydının mahkeme kararıyla iptalinden kaynaklanan ve Devlet aleyhine açılan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
6) 775 sayılı Gecekondu Kanunundan Kaynaklanan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar.

ALTINCI HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Borçlar-Ticaret Hukuku
Temel Görev : Kira Hukuku
1) Tarafların sıfatına bakılmaksızın, kira ilişkisinden kaynaklanan davalar (kira tespiti ve uyarlama dâhil) sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma;
· Finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan her tür dava sonunda verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 19. HD’ne ait bulunmaktadır.
2) 2004 sayılı İİK’nın 10. babında yazılı hükümlerden (kira alacağı ve tahliye) kaynaklanan itirazın kaldırılması ve tahliyeye ilişkin olup İcra Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,
3) Kira alacağı nedeniyle başlatılan takipler üzerine icra mahkemelerince verilen itirazın kaldırılması kararları,

YEDİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Temel Görev : İş Hukuku
1) Aşağıda yazılı davalar hakkında, ortak hükümlerin 15. maddesinde yer alan ve iş hukuku dairelerine özgü birinci grup illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemelerce verilen hüküm ve kararlar:
1.1) 4857 sayılı İş Kanunundan kaynaklanan davalar,
Hatırlatma:
· 4857 sayılı Kanunun 77. maddesine dayalı iş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat davaları ile bunlarla birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar ve hizmet tespiti ile birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 21. HD’sine ait bulunmaktadır.
1.2) 4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında, 818 sayılı Borçlar Kanunundan, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunundan, 6772 sayılı Kanunda öngörülen ilave tediye alacağından ve iş sözleşmesi kapsamında 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanundan kaynaklanan davalar,
1.3) 4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında İcra ve İflas Kanununun 67. maddesi gereğince açılan itirazın iptali davaları, m.72 gereğince açılan menfi tespit davaları ve istirdat davaları ile iş sözleşmesinin yapılması veya devamı sırasında işçiden alınan senedin iptali davaları,
1.4) 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,
1.5) 854 sayılı Deniz İş Kanunundan kaynaklanan davalar,
1.6) 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun Ek 2. maddesi gereğince kurulan vakıf üniversitelerinin öğretim elemanları ile üniversite arasında İş Kanunu ve iş sözleşmesinden kaynaklanan davalar,
1.7) 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunundan (mülga 2821 ve 2822 sayılı Kanunlar) ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan davalar,
1.8) 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunundan kaynaklanan davalar,
1.9) 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunundan kaynaklanan davalar,
1.10) Tarafların sıfatına bakılmaksızın, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21. maddesi kapsamında iş kaybı tazminatından kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davalar,
SEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Gayrimenkul Hukuku, Medeni Hukuk
Temel Görev : Zilyetlik Hukuku, Miras Hukuku, İcra ve İflas Hukuku
1) Kadastro çalışması yapılmayan alanlarda, tapusuz taşınmazlar hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak (TMK m. 713/1., 3402 sayılı Yasa m. 14, 17) açılan tescil davaları ile mülkiyetinin ve zilyetliğin tespiti davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Kadastro sırasında, kadastro harici bırakılan taşınmazlar hakkında açılan tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 16. HD’ne ait bulunmaktadır.
2) Tapulu taşınmazlar hakkında, TMK’nın 713/2. maddesine dayanılarak açılan tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
3) TMK’nın 981 vd maddelerinde düzenlenen, yalnızca zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
4) Hazine tarafından, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan olduğu iddiası ile açılan tapu iptal, tescil, meni müdahale, ecrimisil ve kal davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Kadastro sonucu oluşan tapu kayıtlarının, kadastro öncesi nedenlere dayanılarak iptal ve tescili istemiyle açılan davalar ile kadastro harici bırakılan taşınmazlar hakkında açılan tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 16. HD’ne ait bulunmaktadır.
5) Toprak Komisyonlarınca yapılan belirtmeye dayanılarak kesinleşmiş sicillere karşı açılan (TMK m.713/1, 3402 sayılı Kanun m. 14) tapu iptal ve tescil istekli davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
6) Taşınmaz üzerinde bulunan yapı, ağaç ve benzeri muhtesatın aidiyetinin tespiti istemiyle açılan her türlü davalar sonucunda genel mahkemelerce verilen hüküm ve kararlar,
7) 4721 sayılı TMK’nın “Miras Hukuku” (TMK 3. Kitap) hükümlerinden kaynaklanan ve diğer dairelerin görevine girmeyen davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Muris muvazaası olarak adlandırılan hukuksal nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemli davalar ile tenkis davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 1. HD’ne ait bulunmaktadır.
· 4721 sayılı TMK’nın “Miras Hukuku” Başlıklı 3. Kitabında yer alan “Vasiyetname” hükümlerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 3. HD’ne,
· Miras ilişkisinden kaynaklanan paylaşma ve ortaklığın giderilmesi (TMK m. 642) davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 14. HD’ne ait bulunmaktadır.
8) 4721 sayılı TMK’nın 598. maddesi hükmüne dayanılarak açılmış mirasçılık belgesi, atanmış mirasçı belgesi veya vasiyet alacaklısı belgesi verilmesi ya da mirasçılık belgesinin iptali istemiyle açılmış davalar sonucunda verilen hüküm ve kararlar,
9) 4721 sayılı TMK’nın 676, 677 ve 678 maddelerinden kaynaklanan miras taksim sözleşmesi ve miras payının devri sözleşmesine dayanan tapu iptal ve tescil davaları ile aynı yasanın 527 ve 528. maddelerinde yer alan miras sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
10) Eşler arasında mal rejimlerinden kaynaklanan (TMK m.202-281) davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
11) 2004 sayılı İİK’nın 24 vd maddelerinde düzenlenen ilamların icrası yolu ile yapılan takiplerle ilgili itiraz ve şikâyetler üzerine İcra Mahkemesince verilen hüküm ve kararlar,
12) İİK’nın 96 vd maddeleri uyarınca açılan istihkak davaları ile icra müdürlüğünün haczin uygulanması işlemlerine yönelik şikâyetler üzerine (İİK 96, 97, 99) verilen hüküm ve kararlar
13) İcra mahkemeleri tarafından genel hükümler çerçevesinde görülen istihkak davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
DOKUZUNCU HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Temel Görev : İş Hukuku
Aşağıda yazılı davalar hakkında, Ortak hükümlerin 15. maddesinde yer alan, İş Hukuku Dairelerine özgü 2. Grup illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemelerce verilen hüküm ve kararlar:
1) 4857 sayılı İş Kanunundan kaynaklanan davalar,
Hatırlatma:
· 4857 sayılı Kanunun 77. maddesine dayalı iş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat davaları ile bunlarla birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar ve hizmet tespiti ile birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 21. HD’sine aittir.
2) 4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında, 818 sayılı Borçlar Kanunundan, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunundan, 6772 sayılı Kanunda öngörülen ilave tediye alacağından ve iş sözleşmesi kapsamında 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanundan kaynaklanan davalar,
3) 4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında İcra ve İflas Kanununun 67. maddesi gereğince açılan itirazın iptali davaları, m.72 gereğince açılan menfi tespit davaları ve istirdat davaları ile iş sözleşmesinin yapılması veya devamı sırasında işçiden alınan senedin iptali davaları,
4) 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,
5) 854 sayılı Deniz İş Kanunundan kaynaklanan davalar,
6) 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun Ek 2. maddesi gereğince kurulan vakıf üniversitelerinin öğretim elemanları ile üniversite arasında İş Kanunu ve iş sözleşmesinden kaynaklanan davalar,
7) 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunundan (mülga 2821 ve 2822 sayılı Kanunlar) ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan davalar,
8) 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunundan kaynaklanan davalar,
9) 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunundan kaynaklanan davalar,
10) Tarafların sıfatına bakılmaksızın, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21. maddesi kapsamında iş kaybı tazminatından kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davalar,
ONUNCU HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Temel Görev : Sosyal Güvenlik Hukuku
1) 1.1) Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sosyal güvenlik mevzuatına göre açılan rücu davalar,
1.2) Sosyal Güvenlik Mevzuatı kapsamında kurum aleyhine açılan alacak ve tesbit davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
2) Aşağıda yazılı davalarla ilgili verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Daireleri arasında eşit olarak paylaşılmak suretiyle yapılır:
2.1) 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunundan kaynaklanan davalar,
2.2) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan davalar,
2.3) 5454 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunundan kaynaklanan davalar,
2.4) 1479 sayılı (Bağ-Kur) Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunundan kaynaklanan davalar,
2.5) 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan davalar,
2.6) 2926 sayılı “Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu” ndan kaynaklanan davalar,
2.7) 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanunundan kaynaklanan davalar,
2.8) 2829 sayılı “Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun” dan kaynaklanan davalar,
2.9) 2147 sayılı Yurt Dışında Çalışan Türk Vatandaşlarının, Yurt Dışında Çalışma Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,
2.10) 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,
2.11) 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunu uyarınca yapılan takiplerden (Sosyal Güvenlik Kurumunun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsiline ilişkin olarak) kaynaklanan tüm davalar (ödeme emrine itiraz, menfi tespit, haczin kaldırılması, haczedilemezlik),
2.12) Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılmasına ilişkin kanunlardan kaynaklanan davalar.
ONBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Borçlar-Ticaret Hukuku
Temel Görev : Ticaret Hukuku / Sigorta Hukuku
1) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer alan Ticari İşletme, Ticaret Sicili ve Unvanı, Haksız Rekabet, Ticari Defterler, Acente, Şirketler (Anonim, Limited, Kollektif ve Komandit), Kıymetli Evrak (Poliçe, Bono, Çek ve diğerleri), Yolcu ve Eşya Taşıma, Deniz Ticareti (Gemi, Donatma İştiraki, Deniz Kazaları, Deniz Taşımaları), Sigorta (Hayat, Mal, Sorumluluk ve Deniz Sigortaları) ve ilişkilerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma;
· 6098 sayılı TBK’nın 502 vd maddelerinde düzenlenen simsarlık (tellallık) sözleşmesinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 13. HD’ne,
· Konut ve işyeri sigortası sözleşmeleri ile can-hayat sigortası (taşıma hukukundan doğup doğmadığına bakılmaksızın) sözleşmelerinden kaynaklanan davalar (rücu davaları dâhil) ile TTK’nın 1301. maddesinden kaynaklanan Sigortalının kendi trafik kasko sigortasına, trafik sigortasının da kendi sigortalısına karşı açtığı tazminat davaları ile yolcu taşıma ilişkisi dâhil sigortanın taraf olduğu her türlü cismani ve maddi zararlı trafik kazalarından doğan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi 17. HD’ne,
· Tacirler arası hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan davalar (rücu dâhil) sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 23. HD’ne ait bulunmaktadır
2) TTK’nın 4. maddesi atfıyla, Türk Medeni Kanununda yer alan, rehin karşılığında ikraz ile meşgul olma (TMK m. 962-969, TTK 4/1)) işlerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
3) TTK’nın 4. maddesinin atfıyla, Türk Borçlar Kanununda yer alan, işletmenin satılma ve değiştirilmesi (TBK. m. 202-203), yayım sözleşmesi (TBK m. 487-501), kredi mektubu ve kredi emri (TBK m. 515-519), ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları (TBK m. 547-554), ticari nitelikli havale (TBK m. 555-560), saklama sözleşmeleri (TBK m. 561 vd) ilişkilerinden kaynaklanan alacak davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
3) Bankacılık Kanunu, Ticari İşletme Rehni Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve 5941 sayılı Çek Kanunu’ndan kaynaklanan alacak davaları,
Hatırlatma:
· Bu yasalardan kaynaklanan itirazın iptali ve menfi tespit davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 19. HD’ne,
· Tüketici kredisi sözleşmelerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 13. HD’ne ait bulunmaktadır.
4) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1521. maddesinden kaynaklanan (Ticaret şirketlerinde, ortakların veya pay sahiplerinin şirketle veya birbirleriyle şirket ortaklığından veya pay sahipliğinden kaynaklanan davalarda veya şirketin yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri, müdürleri, tasfiye memurları ya da denetçilerine karşı açılacak davalar) davalar ile taşıma (kara, hava, deniz ve uluslararası sözleşmeler dâhil) ve sigorta hukukundan kaynaklanan alacak davaları yanında İİK’nın 67. maddesine dayalı itirazın iptali ve İİK’nın 72. maddesinden kaynaklanan borçlu olmadığının tespiti davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
5) Tarafların sıfatına bakılmaksızın, 556 sayılı Markaların Korunması, 551 sayılı Patent Haklarının Korunması, 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması ve 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnameler İle 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
ONİKİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Borçlar-Ticaret Hukuku
Temel Görev : İcra ve İflas Hukuku
1) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu uyarınca yapılan icra ve iflas takiplerinden kaynaklanan şikâyet, itiraz ve itirazın kaldırılması talepleri hakkında İcra Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar;
Hatırlatma:
· Kira alacaklarının tahsili ve tahliye amacıyla yapılan takiplerden kaynaklanan itirazın kaldırılması ve tahliye talepleri sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 6. HD’ne,
· İlamlı icra yoluyla yapılan takiplerden kaynaklanan şikayet, itiraz ve icranın geri bırakılması talepleri sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 8.H.D.’ne,
· İlamlı icra ile ilgili haczedilemezlik şikayetleri üzerine verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 8.H.D.’ne,
· İİK’nın 96 vd maddeleri uyarınca açılan istihkak davaları ile icra müdürlüğünce haczin uygulanması işlemlerine yönelik şikâyetler üzerine (İİK 96, 97, 99) verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 8. HD’ne,
· İİK uyarınca düzenlenen sıra cetveline itiraz ve şikâyetler hakkında verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 23. HD’ne,
· İİK’dan kaynaklanan suçlar hakkında verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 11.CD’ne ait bulunmaktadır.
2) İİK uyarınca yapılan icra takipleri sonucu icra müdürlükleri tarafından cebri icra yolu ile satılan menkul ve gayrimenkul mallarla ilgili satışlar ve satışa hazırlık işlemleri nedeniyle icra mahkemelerine yapılacak şikâyetler üzerine verilen hüküm ve kararlar,
3) Sulh Hukuk Mahkemelerince verilen ortaklığın satılarak giderilmesine dair kararlar nedeniyle satış memurluklarınca yapılacak satışlar ve satışa hazırlık işlemlerine ilişkin şikâyetler ve ihalenin feshi talepleri hakkında Sulh Hukuk Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,
4) 6183 sayılı Yasanın 99. maddesi uyarınca yapılan şikâyet sonucu İcra Mahkemesince verilen taşınmaz ihalesinin feshi ile ilgili hüküm ve kararlar,
5) Taşınmazın ihalesi üzerine İİK’nın 135/2. maddesine göre borçluya, taşınmaz başkaları tarafından işgal edilmekte ise, bu kişilere çıkarılan tahliye emrine yönelik şikâyetler ile İİK’nın 276. maddesinin uygulanması hakkında icra mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,
6) Alacaklıların İİK’nın 89. maddesi uyarınca borçluların üçüncü kişilerdeki alacakları ile ilgili 1. ve 2. haciz ihbarnamelerine karşılık üçüncü kişilerin İcra Mahkemelerine vaki şikâyetleri üzerine icra mahkemesince verilen hüküm ve kararlar ile sözü edilen maddenin 4. fıkrası uyarınca üçüncü kişinin tazminata mahkum edilmesi isteği üzerine icra mahkemesince verilen hüküm ve kararlar,
ONÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Borçlar-Ticaret Hukuku
Temel Görev : Sözleşme Hukuku, Tüketici Hukuku
1) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ikinci kısmında yer alan ve diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmeler ile özel kanunlara göre yapılıp diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmelerden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Abonelik sözleşmelerinden ve bu sözleşmelerin tesisinden kaynaklanan davalar, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan davalar ile estetik amaçlı ameliyatlardan, diş tedavi, protez vb yapımından, araç tamirinden, fotoğraf ve video çekiminden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 3. HD’ne,
· 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde sözü edilen ve ticari dava sayılan davalar (rehin karşılığı ikraz, yayım sözleşmesi, kredi mektubu ve kredi emri, ticari temsilci, vekil ve diğer tacir yardımcıları ilişkisi, ticari nitelikli havale, saklama sözleşmesinden kaynaklanan) sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 11. HD’ne,
· Eser sözleşmesinden kaynaklanan davaların (yukarıda yazılı ve 3. HD.nin görevi dışında kalan)sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 15. HD’ne,
· Okutma, eğitim-öğretim ve yetiştirme giderleri ile ilgili olarak yasadan veya sözleşmeden doğan her türlü davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 18. HD’ne,
· Ticari nitelikteki alım-satım, finansal kiralama ve faktoring sözleşmelerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 19. HD’ne,
· Tacirler arası hizmet alım sözleşmesinden ve arsa, arsa payı-kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 23. HD’ne ait bulunmaktadır.
2) 4077 sayılı ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunlarda düzenlenen abonelik, eser, taşıma, sigorta, bankacılık sözleşmeleri dışındaki sözleşmelerden (devre mülk, devre tatil, paket tur, kapıdan satış gibi) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma;
· Abonelik sözleşmelerinden ve bu sözleşmelerin tesisinden kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 3. HD’ne ait bulunmaktadır.
· 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunla getirilen eser , taşıma, sigorta ve bankacılık işlem ve/veya sözleşmelerinden kaynaklanan davalara görevli dairelerinde bakılmaya devam edilecektir.
3) İmalatçının sorumluluğuna ilişkin davalar (Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesine göre sorumlu olan ve sorumlu olmasına rağmen tüketici ile akdi ilişkisi bulunmayan imalatçı, ithalatçı, bayi ve acente arasında doğan davalar dâhil) sonucu verilen hüküm ve kararlar,
4) Alacağın temliki ve borcun naklinden doğan ve 11 nci, 15 nci ve 19. Hukuk Dairelerinin görevleri dışında kalan davalara ilişkin olarak verilen hüküm ve kararlar,
5) 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu uyarınca tüketici mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu uyarınca bankalarca genel mahkemelerde açılan davalar ile üye işyerleri ve bankalar arasında açılan davalar sonucu verilen kararlar 19. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır,
ONDÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Gayrimenkul Hukuku
Temel Görev : Şahsi Haklar, Sınırlı Ayni Haklar, Kamu Orta Malları, Gayrimenkul Mülkiyetinin sınırları, Ortaklığın Giderilmesi
1) Sınırlı ayni haklara (TMK 779 vd) ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
2) Taşınmaz mülkiyetini devir hakkının kısıtlamalarından (TMK m. 732-736: Önalım hakkı, sözleşmeden doğan önalım hakkı ve alım-geri alım hakları) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
3) Kamu orta mallarından mera, yaylak, kışlak iddiası ile açılan davalar sonucu genel mahkemelerden verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma ;
· Kadastro sonucu oluşan sicile karşı, kadastrodan önceki nedenlerle açılan iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 16. HD’ne ait bulunmaktadır.
4) Aşağıda yazılı davalar gibi şahsi haklara dayalı ve taşınmaz mallarla ilgili davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar:
· Satış vaadi sözleşmelerine dayalı tapu iptali ve elatmanın önlenmesi davaları,
· Yükleniciden haricen satın alınan bağımsız bölüme ilişkin olup, 30.09.1988 tarihli 1987/2 E. 1988/2 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına dayalı tapu iptali ve tescil davaları,
· Tahsis kararlarına dayalı elatmanın önlenmesi ve tapu iptali ve tescil davaları,
· İnanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davaları (05.02.1947 tarihli 20/65 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı),
Hatırlatma:
· Mülkiyet hakkından kaynaklanan ve inanç sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevii 1. HD’ne ait bulunmaktadır.
· Ölünceye kadar bakma aktine dayalı tapu iptali ve tescil davaları.
5) 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 724, 725 ve 729. maddelerine dayalı (temliken tescil) tapu iptali ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
6) Ferman ve hüccet gibi tasarruf belgelerinin sahteliği nedeniyle açılan iptal davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
7) Karz (ödünç) ipoteklerinin kaldırılması ile ilgili davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
8) Geçit ve mecra hakkı ile ilgili davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
9) Su yoluna vaki müdahalenin meni ve iptal davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
10) Kaynaklara, özel ve genel sulara ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
11) Mülkiyet hakkına dayalı olup, mülkiyeti uyuşmazlık konusu olmayan tapuda yazılı şerhin ve ipoteğin kaldırılmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
12) 5520 sayılı Kanunla değişik Tapu Kanununun 31. maddesi uyarınca açılan tapuda sınır ve yüzölçümü düzeltilmesine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma;
· Kadastro sonucu oluşan sicil hakkında açılan sınır ve yüzölçümü düzeltilmesine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 16. HD’ne ait bulunmaktadır.
13) Tapu kaydına bağlı taşınmazlarda, TMK’nın 737. maddesine dayalı komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesine ilişkin davalar (komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davaları dâhil) sonucu verilen hüküm ve kararlar,
14) Paydaşlar veya mirasçılar arasında taşınır ve taşınmaz malların taksimi ve şüyuunun giderilmesi (TMK m. 642, 696-699) davaları (paydaşlıktan çıkarma dâhil) sonucu verilen hüküm ve kararlar,
15) Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi istemli davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
16) İmar mevzuatından kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· İmar uygulaması sonucu bedele dönüştürülen taşınmaz bedelleri ile imar uygulaması sebebi ile oluşturulan ipotek bedellerinin artırılması ve eksiltilmesi ile ilgili davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 5. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır.
· 3194 sayılı İmar Kanununun, 2981 sayılı Kanun ve ilgili diğer imar mevzuatı uyarınca yapılan kadastro çalışmalarından kaynaklanan tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 16. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır.
ONBEŞİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Borçlar-Ticaret Hukuku
Temel Görev : Eser Sözleşmeleri
İşin niteliği ve tarafların sıfatına bakılmaksızın eser (istisna) sözleşmelerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen (TBK m. 470-486) hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Arsa, arsa payı ya da kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 23. HD’ne,
· Diş tedavi, protez v.s, estetik amaçlı ameliyatlar, araç tamiri ile fotoğraf ve video çekiminden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi ise 3. HD’ne ait bulunmaktadır.
ONALTINCI HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Gayrimenkul Hukuku
Temel Görev : Kadastro Hukuku,
1) 2613, 5602 ve 766 sayılı kanunlar ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu uyarınca yapılan ilk tesis kadastrosundan kaynaklanan davalar sonucu Kadastro Mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar
Hatırlatma:
· Hazinenin ya da Orman İdaresinin taraf olup, çekişmeli taşınmazın orman olduğu iddiasında bulunduğu davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 20. HD’ne,
2) 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 18. maddesi uyarınca yapılan “Afet Kadastrosu”ndan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
3) Kadastro öncesi nedenlere (zilyetlik, kamu orta malı iddiası dâhil) dayanılarak genel mahkemelerde açılan (3402 Kadastro Kanunu m. 12) tapu iptal ve tescil davaları,
4) Kadastro sırasında tespit harici bırakılan ve hakkında kadastro tutanağı düzenlenmeyen taşınmazlar hakkında açılan tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
5) Hazine tarafından, kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazlar hakkında, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesi uyarınca, Hazine adına tescil istemiyle açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
6) Kadastro sonucu tescil edilen taşınmazlar hakkında sınır ve yüzölçümünün düzeltilmesi istemiyle açılan davalar (KK. m. 41) sonucu verilen hüküm ve kararlar,
7) Tarafların sıfatına ve iddianın mahiyetine bakılmaksızın, 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkındaki Kanun uyarınca yapılan yenileme kadastrosu ile 3402 sayılı yasanın 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
8) Tarafların sıfatına ve talebin mahiyetine bakılmaksızın 2924 sayılı kanun ya da 3402 sayılı Kadastro Kanununun (5831 sayılı yasanın 8. maddesi ile eklenen) Ek-4. maddesi uyarınca 2/B alanlarında yapılan kullanım kadastrosundan veya kesinleşmiş 2/B alanları hakkında zilyetlik ve muhdesat şerhi verilmesi isteminden kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,
9) 3194 sayılı İmar Kanunu, 2981 sayılı Kanun ve ilgili diğer imar mevzuatı uyarınca yapılan kadastro çalışmalarından kaynaklanan tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· İmar uygulaması sonucu bedele dönüştürülen taşınmaz bedelleri ile imar uygulaması sebebi ile oluşturulan ipotek bedellerinin artırılması ve eksiltilmesi ile ilgili davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 5. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır.
· İmar mevzuatından kaynaklanan diğer davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 14. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır.
10) Mükerrer kadastrodan kaynaklanan tapu iptal ve tescil davaları
ONYEDİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Borçlar-Ticaret Hukuku
Temel Görev : Trafik Kazalarından Kaynaklanan tazminat, Sigorta Hukuku, Merci Tayini
1) Trafik kazasından kaynaklanan tazminat davaları (bedensel zarar ile ölümden kaynaklanan tazminatlar dâhil) sonucu verilen hüküm ve karar,
2) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472. maddesinden (6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1301. maddesi) kaynaklanan ve kasko sigortası ile ilgili rücuan tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
3) Sigortalının kendi trafik kasko sigortasına, trafik sigortasının da kendi sigortalısına karşı açtığı tazminat davaları ile yolcu taşıma ilişkisi dâhil sigortanın taraf olduğu her türlü cismani ve maddi zararlı trafik kazalarından doğan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,
4) Adli Yargı içinde, yargı yeri belirlenmesine ilişkin ihtilaflar nedeniyle yargı yerinin belirlenmesi (merci tayini),
5) İcra İflas Kanunu ve 6183 sayılı kanundan kaynaklanan tasarrufun iptali davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
6) TBK’nın 19. maddesi gereğince muvazaa iddiasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Muris muvazaasından kaynaklanan tapu iptal ve tescil davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 1. HD’ne ait bulunmaktadır.
7) 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanundan doğan ve diğer dairelerin görev alanına girmeyen her türlü davalara ilişkin hüküm ve kararlar,
8) Konut ve işyeri sigortası sözleşmeleri ile taşıma hukukundan doğup doğmadığına bakılmaksızın can-hayat sigortası sözleşmelerinden kaynaklanan davalar sonucu (rücu dâhil) verilen hüküm ve kararlar,
ONSEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Gayrimenkul Hukuku, Medeni Hukuk
Temel Görev : Kat Mülkiyeti, Kamulaştırma, Kişiler Hukuku, Hısımlık, Vesayet
1) 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili davalara ilişkin hüküm ve kararlar,
2) Paylı mülkiyete ya da elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlarda paydaşlardan veya birlikte malik olanlardan birinin, taşınmaz mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesini istediği ortaklığın giderilmesi davaları (634 sayılı Yasanın 12. maddesi) sonucu verilen hüküm ve kararlar,
3) Birden çok parsel üzerinde yer alan toplu konut ve diğer yapıların ortak yönetiminden kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
4) Ortak hükümler bölümünün 14. maddesinde yazılı “İkinci Grup”ta yer alan illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemeler tarafından, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma;
· Ortak hükümler bölümünün birinci grubunda yer alan mahkemeler tarafından kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 5. HD’ne,
· Ortak hükümler bölümünün birinci grubunda yer alan mahkemeler tarafından 2942 sayılı yasadan kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 5. HD’ne ait bulunmaktadır.
5) Ortak hükümler bölümünün 14. maddesinde yazılı “İkinci Grup”ta yer alan illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemeler tarafından, kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan el atmanın önlenmesi, taşınmaz ve muhtesat bedellerinin tahsili davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma;
· Ortak hükümler bölümünün birinci grubunda yer alan mahkemeler tarafından kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 5. HD’ne ait bulunmaktadır.
6) 4721 sayılı TMK’nın Kişiler Hukuku başlıklı 1. Kitabının “Gerçek Kişiler” başlıklı 1. Kısmında yer alan maddelerden (TMK m. 8-46) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
7) 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu uyarınca nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar ile vatandaşlığın tespitine ilişkin hüküm ve kararlar,
8) 4721 sayılı TMK’nın “Kişiler Hukuku” başlıklı 1. Kitabının “Tüzel Kişiler” başlıklı 2. Kısmında yer alan hükümlerden (TMK m. 47-117) kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
9) 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 56 ila 100. maddeleri ile 5253 sayılı Dernekler Kanunu hükümlerine göre açılmış derneklerin feshi, derneğin sona erdiğinin tespiti gibi dernekler hukukundan kaynaklanan her türlü dava sonucunda verilen hüküm ve kararlar,
10) Siyasi partilere, meslek kuruluşlarına (Esnaf Odaları, Ticaret Borsaları gibi) ve bu kuruluşlarla üyeleri arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
11) 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 101 vd maddeleri kapsamında kalan vakıfların kuruluş ve tescil işlemleri, vakıf senedinin düzenlenmesi ve değiştirilmesi, vakfın teşkilatı (örgütü), denetimi, yöneticilerin azli, vakıf yönetiminin amacının ve mallarının değiştirilmesi, vakfın sona ermesi ve tasfiyesi; ayrıca, Osmanlı döneminde kurulan ve 5737 sayılı Vakıflar Yasasına tabi olan vakıflarda, vakfiye şartı gereği vakıf evladı veya ilgilisi olduğunun ya da tevliyete hak kazandığının tespiti ile vakfın gelir fazlasından yararlanma (intifa) haklarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin hüküm ve kararlar,
12) 4721 sayılı TMK’nın 2. Kitabının, “Hısımlık” başlıklı 2. Kısmında yer alan “Soybağının Kurulması” başlıklı 1. Bölümünün 1, 2, 3 ve 4. ayrımlarında yer alan maddelerden (TMK m.282 ila 320: Soybağı, tanıma, babalık, evlat edinme vb) kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,
13) 4721 sayılı TMK’nın 2. Kitabının, “Vesayet” başlıklı 3. Kısmında yer alan maddelerden (TMK m. 396-494) kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar,
14) 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanuna göre verilen kayyım atanması ile ilgili davalar ile kayyımlık kararlarının kaldırılmasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
15) Taraflarının sıfatına bakılmaksızın, okutma, eğitim-öğretim ve yetiştirme giderleri ile ilgili olarak yasadan (657, 1416, 5535, 3466, 926, 5401, 4652, 2330, 2547, 3580 ve 3269 sayılı kanunlar ve benzerleri) veya sözleşmeden doğan her türlü davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
ONDOKUZUNCU HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Borçlar-Ticaret Hukuku
Temel Görev : Ticaret Hukuku, Bankalar Hukuku
1) Ticari nitelikteki alım-satım sözleşmesinden kaynaklanan her türlü davalar (ihtiyati haciz talebine ve ihtiyati hacze itiraza ilişkin davalar dâhil) sonunda verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma ;
· Taraflarının sıfatına bakılmaksızın abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 3. HD’ne ait bulunmaktadır.
· Tacirler arası hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 23. HD’ne ait bulunmaktadır.
2) Tarafları tacir olup, İİK’nın 89. maddesi uyarınca açılmış menfi tespit davaları,
Hatırlatma:
· Tarafların tacir ve işin ticari işletmeyle ilgili bulunmadığı İİK’nın 89. maddesinden kaynaklanan menfi tespit davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 4. HD’ne ait bulunmaktadır.
3) Deniz Hukuku, Kooperatifler Hukuku, Taşıma Hukuku ve Sigorta Hukuku uygulamasından ve istisna sözleşmelerinden doğan davalar hariç olmak üzere;
3.1) İİK’nın 67. maddesine göre açılan ticari dava niteliğindeki itirazın iptali davaları sonunda verilen hüküm ve kararlar,
3.2) İİK’nın 69. maddesinden kaynaklanan borçtan kurtulma davaları sonunda verilen hüküm ve kararlar,
3.3) İİK’nın 72. maddesine dayanan ticari dava niteliğindeki menfi tespit ve istirdat davaları sonunda verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Tacirler arası kira sözleşmelerinden kaynaklanan davaların temyiz inceleme görevi 6. HD’ne,
· Tacirler arası hizmet alım sözleşmelerinden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 23. HD’ne ait bulunmaktadır.
4) Banka ve finans kuruluşlarından kullandırılan genel veya ticari kredi sözleşmelerinden kaynaklanan itirazın iptali ve menfi tespit davaları sonunda verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· Deniz hukuku, taşıma ve sigorta hukukundan kaynaklanan tüm davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar ile banka ve finans kurumlarınca kullandırılan genel ve ticari kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacak davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 11. HD’ne,
· Tüketici kredisinden kaynaklanan davalar ile 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 13. HD’ne,
· Kooperatifler hukukundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm vekararların temyiz inceleme görevi 23. HD’ne ait bulunmaktadır
5) Finansal Kiralama Sözleşmesinden kaynaklanan her tür dava sonunda verilen hüküm ve kararlar,
6) Faktoring Sözleşmesinden kaynaklanan her tür dava sonunda verilen hüküm ve kararlar,
7) 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu uyarınca bankalarca genel mahkemelerde açılan davalar ile üye işyerleri ve bankalar arasında açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
Hatırlatma:
· 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu uyarınca tüketici mahkemelerince verilen kararlar 13. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır.
YİRMİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Gayrimenkul Hukuku
Temel Görev :Orman Hukuku, Hâkimin reddi
1) Orman Kadastro Komisyonlarınca yapılan orman kadastrosu, 2/B (orman rejimi dışına çıkarma) uygulaması, aplikasyon ve maddi hataların düzeltilmesi (6831 sayılı yasanın 4999 sayılı yasanın 4. maddesi ile değişik 9/son maddesi uyarınca) işlemlerinden kaynaklanan davalar sonucunda verilen hüküm ve kararlar,
2) Orman İdaresi ya da Hazinenin taraf olup orman iddiasında bulunmaları nedeniyle orman yönünden araştırması yapılması gerekli olan kadastro tespitine itiraz, tapu iptal, tescil ve elatmanın önlenmesi istemiyle açılan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
3) Orman idaresi ya da Hazine taraf olmasa dahi, 3402 sayılı yasanın 30/2. maddesi uyarınca re’sen araştırma yapılması zorunlu olup sınırlarında orman bulunması veya taşınmazın orman niteliği göstermesi nedeniyle orman tahdit, 2/B ve aplikasyon haritaları ile bu haritalardaki maddi hataların düzeltilmesine ilişkin haritaların uygulanması gereken ya da 6831 sayılı yasanın 1. maddesi uyarınca orman sayılıp sayılmadığı yönünden inceleme yapılması gerekli bulunan davalar sonucu kadastro mahkemelerinden verilen hüküm ve kararlar,
4) Hâkimin reddi talebi üzerine verilen kararlar,
YİRMİBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : İş ve sosyal Güvenlik Hukuku
Temel Görev : Sosyal Güvenlik Hukuku
1) Hizmet tespiti ve birlikte işçilik hakları istemiyle Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve işveren hakkında açılan davalar sonucunda verilen hüküm ve kararlar,
2) 3417, 4853 ve 5568 sayılı Kanunlar uyarınca işçi tarafından tasarrufu teşvik ve nema alacağı ile ilgili işveren, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Hazine aleyhine açılan davalar sonucunda verilen hüküm ve kararlar,
3) 5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun kapsamındaki uyuşmazlıklara ilişkin davalar sonucunda verilen hüküm ve kararlar,
4) İş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat davaları (işçi ve işveren arasındaki rücu davaları dâhil) ile bu davalarla birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
5) Aşağıda yazılı davalarla ilgili verilen hüküm ve kararların temyiz incelemesi Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Daireleri arasında eşit olarak paylaşılmak suretiyle yapılır:
5.1) 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunundan kaynaklanan davalar,
5.2) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan davalar,
5.3) 5454 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunundan kaynaklanan davalar,
5.4) 1479 sayılı (Bağ-Kur) Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunundan kaynaklanan davalar,
5.5) 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunundan kaynaklanan davalar,
5.6) 2926 sayılı “Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu” ndan kaynaklanan davalar,
5.7) 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanunundan kaynaklanan davalar,
5.8) 2829 sayılı “Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun” dan kaynaklanan davalar,
5.9) 2147 sayılı Yurt Dışında Çalışan Türk Vatandaşlarının, Yurt Dışında Çalışma Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,
5.10) 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,
5.11) 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunu uyarınca yapılan takiplerden (Sosyal Güvenlik Kurumunun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsiline ilişkin olarak) kaynaklanan tüm davalar (ödeme emrine itiraz, menfi tespit, haczin kaldırılması, haczedilemezlik),
5.12) Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılmasına ilişkin kanunlardan kaynaklanan davalar,
5.13) Sosyal Güvenlik Mevzuatı kapsamında kurum aleyhine açılan alacak ve tesbit davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,
YİRMİİKİNCİ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Temel Görev : İş Hukuku
Aşağıda yazılı davalar hakkında, ortak hükümlerin 15. maddesinde yer alan, İş Hukuku Dairelerine özgü 3. Grup illerin merkez ve ilçelerinde bulunan mahkemelerce verilen hüküm ve kararlar:
1) 4857 sayılı İş Kanunundan kaynaklanan davalar,
Hatırlatma:
· 4857 sayılı Kanunun 77. maddesine dayalı iş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat davaları ile bunlarla birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar ve hizmet tespiti ile birlikte açılan işçilik alacaklarına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyiz inceleme görevi 21. HD’sine aittir.
2) 4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında, 818 sayılı Borçlar Kanunundan, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunundan, 6772 sayılı Kanunda öngörülen ilave tediye alacağından ve iş sözleşmesi kapsamında 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanundan kaynaklanan davalar,
3) 4857 sayılı İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işverenler arasında İcra ve İflas Kanununun 67. maddesi gereğince açılan itirazın iptali davaları, m.72 gereğince açılan menfi tespit davaları ve istirdat davaları ile iş sözleşmesinin yapılması veya devamı sırasında işçiden alınan senedin iptali davaları,
4) 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanundan kaynaklanan davalar,
5) 854 sayılı Deniz İş Kanunundan kaynaklanan davalar,
6) 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun Ek 2. maddesi gereğince kurulan vakıf üniversitelerinin öğretim elemanları ile üniversite arasında İş Kanunu ve iş sözleşmesinden kaynaklanan davalar,
7) 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunundan (mülga 2821 ve 2822 sayılı Kanunlar) ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan davalar,
8) 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunundan kaynaklanan davalar,
9) 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunundan kaynaklanan davalar,
10) Tarafların sıfatına bakılmaksızın, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21. maddesi kapsamında iş kaybı tazminatından kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davalar,
YİRMİÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ
İhtisas Alanı : Borçlar-Ticaret Hukuku
Temel Görev : Ticaret Hukuku, Kooperatifler Hukuku
1) Kooperatifler hukukundan kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar,
2) Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması talebine ilişkin hüküm ve kararlar,
3) Genel mahkemelerden verilmiş (adi ve malvarlığının terki suretiyle) konkordatoya ilişkin hüküm ve kararlar,
4) Tacirler arası hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan her türlü davalar (rücu dâhil) sonucu verilen hüküm ve kararlar.
5) Arsa, arsa payı ya da kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden kaynaklanan davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar.
6) Genel mahkemelerden verilmiş iflas ve iflasın ertelenmesine ilişkin hüküm ve kararlar,
7) 2004 sayılı İİK uyarınca icra mahkemeleri ile genel mahkemelerde görülen sıra cetveline ilişkin şikâyet ve davalar sonunda verilen hüküm ve kararlar,
8) 2004 sayılı İİK’nın 235. maddesi uyarınca iflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline yönelik şikâyet ve davalar (kayıt kabul, kayıt terkini davaları ile sıraya yönelik şikâyetler) sonunda verilen hüküm ve kararlar,
9) 2004 sayılı İİK’nın 94. maddesine göre alınan yetkiye dayalı davalar nedeniyle verilen hüküm ve kararlar.

II) YARGITAY CEZA DAİRELERİ İŞ BÖLÜMÜ

A) ORTAK HÜKÜMLER
1) Bu iş bölümündeki düzenlemeler, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle geçerlidir.
2) İş bölümünün yürürlüğe girdiği tarih itibariyle düzenlenen tebliğnameler, iş bölümündeki düzenlemeler esas alınarak görevli Ceza Dairesine gönderilir.
3) Ceza Daireleri yürürlük tarihinden önce esasına kayıtlı bulunan işleri kendisi sonuçlandırır.
4) Ceza Daireleri yürürlük tarihinden önce kendisine gelip bozma veya başka nedenlerle Daire dışına gönderdiği işlerden kendisine geri gelenlere bakar.
5) Ceza Daireleriyle ilgili görevlendirmede, eylemlerin nitelendirilmesi ve suç unsurlarının değiştirilerek başka bir suça dönüştürülmesi halinde, görevin belirlenmesinde yeni düzenlemedeki suç vasfına bakılır.
6) Kaçakçılık ve buna bağlı olarak işlenen evrakta sahtecilik suçlarından birlikte dava açılmış olması halinde, temyiz incelemesi 7. C.D. Tarafından yapılır.

B) CEZA DAİRELERİNİN GÖREVLERİ

BİRİNCİ CEZA DAİRESİ
Madde 81……Kasten öldürme
Madde 82……Nitelikli haller
Madde 83……Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi
Madde 84……İntihara yönlendirme
Madde 87/4…Kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelmesi

İKİNCİ CEZA DAİRESİ
Madde 141 ila 147 …..Hırsızlık(ikide biri 2014 yılı için)
Madde 165…Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi, (Tamamı)
Madde 167, 168, 169…Ortak hükümler

ÜÇÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Madde 86…Kasten yaralama
Madde 87…Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama (Dördüncü fıkra hariç)
Madde 88…Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi
6831 sayılı Yasaya aykırılıktan kaynaklanan işler

DÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Madde 97…Terk
Madde 98…Yardım ve bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi
Madde 106…Tehdit
Madde 107…Şantaj
Madde 108..Cebir
Madde 111…Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
Madde 112…Eğitim ve öğretimin engellenmesi
Madde 113…Kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi
Madde 114…Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi
Madde 115…İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme
Madde 116..Konut dokunulmazlığını bozmak
Madde 117…İş ve çalışma hürriyetinin ihlali,
Madde 118…Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi
Madde 119…Ortak hüküm
Madde 120…Haksız arama
Madde 121…Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi
Madde 122…Ayırımcılık,
Madde 123..Kişilerin huzur ve sükununu bozma
Madde 124…Haberleşmenin engellenmesi
Madde 125..Hakaret
Madde 126..Mağdurun belirlenmesi
Madde 127..İsnadın ispatı
Madde 128..İddia ve savunma dokunulmazlığı
Madde 129..Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret
Madde 130..Kişinin hatırasına hakaret
Madde 131..Soruşturma ve kovuşturma koşulu
Madde 181…Çevrenin kasten kirletilmesi
Madde 182…Çevrenin taksirle kirletilmesi
Madde 183…Gürültüye neden olma
Madde 184…İmar kirliliğine neden olma

BEŞİNCİ CEZA DAİRESİ
Madde 235…İhaleye fesat karıştırma
Madde 236…Edimin ifasına fesat karıştırma
Madde 237…Fiyatları etkileme,
Madde 238…Kamuya gerekli şeylerin yokluğuna neden olma,
Madde 239…Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilge ve belgelerin açıklanması,
Madde 240…Mal veya hizmet satımından kaçınma,
Madde 241…Tefecilik,
Madde 242…Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması,
Madde 247…Zimmet
Madde 248…Etkin pişmanlık
Madde 249…Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 250…İrtikap
Madde 251…Denetim görevinin ihmali
Madde 252…Rüşvet
Madde 253…Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
Madde 254…Etkin pişmanlık
Madde 255…Yetkili olmadığı iş için yarar sağlama
Madde 256…Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması,
Madde 257…Görevi kötüye kullanma,
Madde 258…Göreve ilişkin sırrın açıklanması,
Madde 259…Kamu görevlisinin ticareti,
Madde 260…Kamu görevinin terki veya yapılmaması,
Madde 261…Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf ,
Madde 262…Kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi,
Madde 263…Kanuna aykırı eğitim kurumu,
Madde 264…Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma,
Madde 265…Görevi yaptırmamak için direnme,
Madde 266…Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma,
Yargı yeri belirlemeleri,
Dava Nakli

ALTINCI CEZA DAİRESİ
Madde 141 ila 142 (Önceki yıllardan derdest olan dosyalar)
Madde 148…Yağma (Tamamı)
Madde 149….Nitelikli yağma (Tamamı)
Madde 150….Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 167, 168, 169…Ortak hükümler

YEDİNCİ CEZA DAİRESİ
Özel Ceza Yasalarından veya Kabahatler Yasası’ndan doğan ve başka dairelerin görev alanına girmeyen suçlar ve kararlar

SEKİZİNCİ CEZA DAİRESİ
Madde 94….İşkence,
Madde 95….Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence,
Madde 96….Eziyet ,
Madde 154..Hakkı olmayan yere tecavüz ,
Madde 163..Karşılıksız Yararlanma
Madde 170…..Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması,
Madde 171…..Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması,
Madde 172…..Radyasyon yayma,
Madde 173…..Atom enerjisi ile patlamaya sebebiyet verme,
Madde 174…..Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi,
Madde 175…Akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali,
Madde 176….İnşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama,
Madde 177…Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması,
Madde 178….İşaret ve engel koymama,
Madde 199…Kıymetli damgada sahtecilik,
Madde 200…Para ve kıymetli damgaları yapmaya yarayan araçlar,
Madde 201….Etkin pişmanlık,
Madde 202….Mühürde sahtecilik ,
Madde 213…Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit ,
Madde 214….Suç işlemeye tahrik,
Madde 215….Suçu ve suçluyu övme,
Madde 216….Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama,
Madde 217….Kanunlara uymamaya tahrik,
Madde 218…Ortak hüküm,
Madde 243..Bilişim sistemine girme
Madde 244..Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme
Madde 245..Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması
Madde 246..Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki Yasaya ilişkin işler
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Yasasına ilişkin işler
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yasaya ilişkin işler
Bu işbölümüne göre ceza dairelerinden herhangi birinin görevine girmeyen ve Türk Ceza Yasasından kaynaklanan tüm diğer suçlar
DOKUZUNCU CEZA DAİRESİ
Madde 76….Soykırım
Madde 77….İnsanlığa karşı suçlar
Madde 78….Örgüt
Madde 79….Göçmen kaçakçılığı
Madde 80….İnsan ticareti
Madde 219..Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma
Madde 220..Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
Madde 221..Etkin pişmanlık
Madde 222..Şapka ve Türk harfleri
Madde 267…İftira
Madde 268…Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
Madde 269…Etkin pişmanlık
Madde 270…Suçu üstlenme
Madde 271…Suç uydurma
Madde 272…Yalan tanıklık,
Madde 273…Şahsi cezasızlık veya cezanın azaltılmasına gerektiren sebepler,
Madde 274…Etkin pişmanlık
Madde 275…Yalan yere yemin
Madde 276…Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık
Madde 277…Yargı görevi yapanı etkileme,
Madde 278…Suçu bildirmeme,
Madde 279…Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi
Madde 280…Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi,
Madde 281…Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme
Madde 282…Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama,
Madde 283…Suçluyu kayırma,
Madde 284…Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme,
Madde 285…Gizliliğin ihlali,
Madde 286…Ses ve görüntülerin kayda alınması
Madde 287…Genital muayene,
Madde 288…Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs
Madde 289…Muhafaza görevini kötüye kullanma
Madde 290…Resmen teslim olunan mala elkonulması ve bozulması
Madde 291…Başkası yerine ceza infaz kurumuna veya tutukevine girme,
Madde 292…Hükümlü veya tutuklunun kaçması
Madde 293…Etkin pişmanlık
Madde 294…Kaçmaya imkan sağlama,
Madde 295…Muhafızın görevini kötüye kullanması
Madde 296…Hükümlü veya tutukluların ayaklanması
Madde 297…İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak
Madde 298…Hak kullanımını ve beslenmeyi engelleme
Madde 299..Cumhurbaşkanına hakaret
Madde 300..Devletin egemenlik alametlerini aşağılama
Madde 301..Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama
Madde 302…Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak
Madde 303…Düşmanla işbirliği yapmak,
Madde 304…Devlete karşı savaşa tahrik
Madde 305…Temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak için yarar sağlama
Madde 306…Yabancı devlet aleyhine asker toplama,
Madde 307…Askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma,
Madde 308…Düşman devlete maddi ve mali yardım
Madde 309..Anayasayı ihlal
Madde 310..Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı
Madde 311..Yasama organına karşı suç
Madde 312..Hükümete karşı suç
Madde 313..Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyan
Madde 314..Silahlı örgüt
Madde 315..Silah sağlama
Madde 316..Suç için anlaşma
Madde 317..Askeri komutanlıkların gaspı
Madde 318..Halkı askerlikten soğutma
Madde 319..Askerleri itaatsizliğe teşvik
Madde 320..Yabancı hizmetine asker yazma, yazılma
Madde 321..Savaş zamanında emirlere uymama
Madde 322..Savaş zamanında yükümlülükler
Madde 323..Savaşta yalan haber yayma
Madde 324..Seferberlikle ilgili görevin ihmali
Madde 325..Düşmandan ünvan ve benzeri payeler kabulü
Madde 326..Devletin güvenliğine ilişkin belgeler
Madde 327..Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme
Madde 328..Siyasal veya askeri casusluk
Madde 329..Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama
Madde 330..Gizli kalması gereken bilgileri açıklama
Madde 331..Uluslararası casusluk
Madde 332..Askeri yasak bölgelere girme
Madde 333..Devlet sırlarından yararlanma, Devlet hizmetlerinde sadakatsizlik
Madde 334..Yasaklanan bilgileri temin
Madde 335..Yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini
Madde 336..Yasaklanan bilgileri açıklama
Madde 337..Yasaklanan bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklama
Madde 338..Taksir sonucu casusluk fiilerinin işlenmesi
Madde 339..Devlet güvenliği ile ilgili belgeleri elinde bulundurma
Madde 340..Yabancı devlet başkanına karşı suç
Madde 341..Yabancı devlet bayrağına karşı hakaret
Madde 342..Yabancı devlet temsilcilerine karşı suç
Madde 343..Karşılıklılık koşulu
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Yasaya ilişkin işler
2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yasasından kaynaklanan suçlar
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkındaki Yasa
2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilat Yasası
3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası
4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası
5253 sayılı Dernekler Yasası
5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Yasaya ilişkin işler
07.12.1994 gün ve 4053 sayılı Yasa ile 2797 sayılı Yargıtay Yasası’nın 14. maddesine eklenen fıkra gereğince, 3953 sayılı Yasaya göre ve Askeri Yargıtay’dan gönderilen dava ve işler ile aynı yasa uyarınca adli yargı mercilerine devredilen dava ve işlerden temyizen intikal edecek olan işler

ONUNCU CEZA DAİRESİ
Madde 185..Zehirli madde katma
Madde 186..Bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti
Madde 187..Kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç yapma veya satma
Madde 188..Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti
Madde 189..Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
Madde 190..Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma
Madde 191..Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak
Madde 192..Etkin pişmanlık
Madde 193..Zehirli madde imal ve ticareti
Madde 194..Sağlık için tehlikeli madde temini
Madde 195..Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma
Madde 196..Usulsüz ölü gömülmesi
2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkındaki Yasaya ilişkin işler
3298 sayılı Uyuşturucu Maddelerle ilgili Yasaya ilişkin işler
5898 sayılı Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının Korunmasına Dair Yasaya ilişkin işler
6273 sayılı Çek Yasasından kaynaklanan işler (3167-5941 sayılı Yasa 1/4 oranında)

ONBİRİNCİ CEZA DAİRESİ
Madde 203…Mühür bozma
Madde 204..Resmi belgede sahtecilik
Madde 205..Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek
Madde 206..Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
Madde 207..Özel belgede sahtecilik
Madde 208..Özel belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek
Madde 209..Açığa imzanın kötüye kullanılması
Madde 210..Resmi belge hükmünde belgeler
Madde 211..Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 212..İçtima
213 sayılı Vergi Usul Yasasından kaynaklanan işler
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’ndan kaynaklanan suçlar

ONİKİNCİ CEZA DAİRESİ
Madde 85..Taksirle öldürme
Madde 89..Taksirle yaralama
Madde 90..İnsan üzerinde deney
Madde 91..Organ ve doku ticareti
Madde 92..Zorunluluk hali
Madde 93..Etkin pişmanlık
Madde 132..Haberleşmenin gizliliğini ihlal
Madde 133..Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması
Madde 134..Özel hayatın gizliliğini ihlal
Madde 135..Kişisel verilerin kaydedilmesi
Madde 136..Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
Madde 137..Nitelikli haller
Madde 138..Verileri yok etmeme,
Madde 139..Şikâyet
Madde 140..Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
Madde 179..Trafik güvenliğini tehlikeye sokma
Madde 180..Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma
2863 sayılı Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Yasasından kaynaklanan işler,
5271 sayılı CMK’nun 141-144 maddelerinde düzenlenen koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
6273 sayılı Çek Yasasından kaynaklanan işler (3167-5941 sayılı Yasa 1/4 oranında)

ONÜÇÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Madde 141 ila 147 …..Hırsızlık(ikide biri, 2014 yılı için)
Madde 160….Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf (Tamamı)
Madde 167, 168, 169…Ortak hükümler

ONDÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Madde 99..Çocuk düşürtme
Madde 100..Çocuk düşürme
Madde 101..Kısırlaştırma
Madde 102..Cinsel saldırı
Madde 103..Çocukların cinsel istismarı
Madde 104..Reşit olmayanla cinsel ilişki
Madde 105..Cinsel taciz
Madde 109..Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
Madde 110..Etkin pişmanlık
Madde 111..Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
Madde 223..Ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması
Madde 224..Kıt’a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgedeki sabit platformların işgali
Madde 225..Hayasızca hareketler
Madde 226..Müstehcenlik
Madde 227..Fuhuş
Madde 228..Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama
Madde 229..Dilencilik
Madde 230..Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören
Madde 231..Çocuğun soybağını değiştirme
Madde 232..Kötü muamele
Madde 233..Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali
Madde 234..Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması
6273 sayılı Çek Yasasından kaynaklanan işler (3167-5941 sayılı Yasa 1/4 oranında)

ONBEŞİNCİ CEZA DAİRESİ
Madde 151…Mala zarar verme,
Madde 152..Mala zarar vermenin nitelikli halleri,
Madde 153..İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme,
Madde 155..Güveni kötüye kullanma,
Madde 156..Bedelsiz senedi kullanma,
Madde 157..Dolandırıcılık,
Madde 158..Nitelikli dolandırıcılık,
Madde 159..Daha az cezayı gerektiren hal,
Madde 161..Hileli iflas,
Madde 162..Taksirli iflas,
Madde 164..Şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi,
Madde 166..Bilgi vermeme,
Madde 167, 168, 169..Ortak hükümler,
6273 sayılı Çek Yasasından kaynaklanan işler (3167-5941 sayılı Yasa 1/4 oranında)

III) 1- Yargıtay Büyük Genel Kurulunca kabul edilen işbölümü kararının 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe girebilmesi için 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı yasayla değişik 14/son maddesi uyarınca Ocak ayı içinde Resmi Gazete de yayımlanmasının sağlanmasına;
2- Kabul edilen iş bölümü kararının;
a) Yargıtay Hukuk ve Ceza Genel Kurulları Başkanlıklarına, Daire Başkanlıklarına ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ile Yargıtay kararları dergisinde yayınlanmak üzere Yayın İşleri Müdürlüğüne,
b) Barolara ve avukatlara duyurulmasını sağlamak üzere Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına,
c) Kararın elektronik ortamda hazırlanan bir örneğinin UYAP dosya gönderme formu ekranında yapılacak düzenlemelerde esas alınmak üzere Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığına gönderilmesine,
3- Kararın kitapçık halinde basılıp mahkemelere gönderilmek, Yargıtay, HSYK ve Adalet Bakanlığı internet sitelerinde yayımlanmak suretiyle uygulayıcıların zamanında bilgi edinmelerinin sağlanmasına,
24/01/2014 tarihinde, oyçokluğuyla karar verildi.