Etiket arşivi: cezalarında

Anayasa Mahkemesi Kararları • ADAY MEMURLARIN ALDIĞI DİSİPLİN CEZALARINDA İPTAL KARARI…

Anayasa Mahkemesi Kararı

Resmi Gazete Tarihi : 28.02.2014

Resmi Gazete Sayısı : 28927

Esas Sayısı: 2013/15

Karar Sayısı : 2013/131

Karar Günü : 14.11.2013

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Kırıkkale İdare Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun, 12.5.1982 günlü, 2670 sayılı Kanun’un 22. Maddesiyle değiştirilen 57. Maddesinin birinci fıkrasının "Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir." biçimindeki birinci cümlesinin Anayasa’nın 2. Maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptali istemidir.

I- OLAY

Devlet memurluğundan ilişiği kesilen davacının, işlemin iptal edilmesi için açtığı davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

"2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152. Maddesinin 1. fıkrasında, "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır" hükmüne; 3. fıkrasında ise, "Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır" kuralına yer verilmiştir.

Bakılan davada, dava konusu işlemin, Kırıkkale Polis Meslek Yüksek Okulu’nda aday teknisyen yardımcısı olarak görev yapan davacının almış olduğu disiplin cezası nedeniyle memuriyetten ilişiğinin kesilmesine ilişkin olması nedeniyle, davada Mahkememiz açısından uygulanacak "kanun hükmü"nün, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 57. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir" hükmü olduğu sonucuna varılmıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 54. Maddesinde, "Sınavlarda başarılı olanlardan Devlet memurluğuna girmek isteyenler başarı listesindeki sıraya ve 47. Maddeye Maddeye göre ilan edilen kadro sayısı kadar, kurumlarınca memur adayı olarak atanırlar. Aday olarak atanmış Devlet memurunun adaylık süresi bir yıldan az iki yıldan çok olamaz ve bu süre içinde aday memurun başka kurumlara nakli yapılamaz" hükmü; 56. Maddesinde, "Adaylık süresi içinde temel ve hazırlayıcı eğitim ve staj devrelerinin her birinde başarısız olanlarla adaylık süresi içinde hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmıyacak durumları, göreve devamsızlıkları tespit edilenlerin disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişkileri kesilir. İlişkileri kesilenler ilgili kurumlarca derhal Devlet Personel Başkanlığına bildirilir" hükmü ile 58. Maddesinde, "Adaylık devresi içinde eğitimde başarılı olan adaylar disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile onay tarihinden geçerli olmak üzere asli memurluğa atanırlar. Asli memurluğa geçme tarihi adaylık süresinin sonunu geçemez" hükümleri yer almaktayken; 57. Maddesinde "Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir. İlişkileri kesilenler ilgili kurumlarca derhal Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Adaylık devresi içinde veya sonunda, 56 ncı ve bu Madde hükümlerine göre ilişikleri kesilenler (sağlık nedenleri hariç) 3 yıl süre ile Devlet memurluğuna alınmazlar" düzenlemesi bulunmaktadır.

57. Maddenin 1. fıkrasında yer alan söz konusu hüküm; 25/02/2011 tarih ve 27857 sayılı 1. Mük. sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 13/02/2011 tarih ve 6111 sayılı Kanunu’nun 117. Maddesi ile, birinci fıkrada yer alan "Adaylardan en geç iki yıl içinde Devlet memuru olabilmeleri için olumlu sicil alamayanların sicil amirlerinin teklifi" ibaresinin "Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi" olarak değiştirilmesi suretiyle getirilmiştir.

Diğer taraftan 657 sayılı Kanunun disiplin cezalarını düzenleyen 125. Maddesinde; Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller sayılmış: Uyarma cezası, memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesi; Kınama cezası, memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesi; Aylıktan kesme cezası, memurun, brüt aylığından 1/30 – 1/8 arasında kesinti yapılması; Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1 – 3 yıl durdurulması; Devlet memurluğundan çıkarma cezası ise, bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarma olarak tanımlanmıştır.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın "Cumhuriyetin Nitelikleri" başlıklı 2. Maddesinde:

"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir" hükmü yer almaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında belirtildiği üzere; Anayasa’nın 2. Maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.

Yasa koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise "elverişlilik", "gereklilik" ve "orantılılık" olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. "Elverişlilik", başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, "gereklilik" başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve "orantılılık" ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir.

Hukuk devletinin unsurlarından olan "ölçülülük ilkesi" nedeniyle Devlet, kural ihlali nedeniyle öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir denge kurmak zorundadır.

657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nda devlet memurluğuna ilk girişte aday memur olarak atanmanın öngörüldüğü ve bu sürecin başarıyla tamamlanması halinde asli memurluğa atanmanın söz konusu olabileceği görülmektedir. Adaylık döneminde memur adayının bir yandan denenmesi, bir yandan da alacağı eğitimlerle yetiştirilmesi amaçlanmıştır. Yasa’nın 55. Maddesinde, aday memurun verilecek eğitimlerle ne şekilde yetiştirileceği düzenlenmekte olup; 56. Maddede ise, eğitimler ve staj devreleri sonucunda başarısız olanların yanısıra, hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmayacak durumları ile göreve devamsızlıkları tespit edilenlerin ilişkilerinin kesileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla aday memurun denenmesi ile ilgili olarak burada, adayın hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmayacak durumunun bulunup bulunmadığı ile göreve devamlığı hususlarının kıstas olarak getirildiği anlaşılmaktadır.

Diğer yandan 657 sayılı Yasa’nın 125. Maddesinde, Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller sayılmış; bu cezaların en ağırı olarak Devlet memurluğundan çıkarma cezası getirilmiştir.

İtiraz konusu kuralın; 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle ve aynı Kanun değişikliğiyle memurlar hakkında sicil raporu doldurulmasından vazgeçilmesi nedeniyle, Maddede yer alan sicildeki olumsuzluk kıstasının yerine getirildiği görülmektedir. Anılan Madde hükmü, aday memurun, almış olduğu disiplin cezasının türüne veya ağırlığına bakılmaksızın ilişiğinin kesilmesi sonucunu doğurmaktadır.

İtiraza konu kural, gereklilik ilkesine göre değerlendirildiğinde; aday memurun denenmesi süreciyle ilgili olarak 657 sayılı Yasa’nın 56. Maddesinde düzenleme getirilmiş ve yaptırımı ilişiğinin kesilmesi olan durumlar ortaya konulmuştur. Ayrıca Yasa’nın 125. Maddesinde yer alan disiplin cezalarının da, sayılan fiillerin işlenmesi halinde aday memura uygulanacağı muhakkak olup, dolayısıyla aday memurun uyarma cezasından devlet memurluğundan çıkarılmasına kadar yaptırımlarla karşılaşabileceği de bellidir. Hal böyle iken, Yasa’nın 56. Maddesinde aday memurun ilişiğinin kesilmesi sonucunu doğuran hal ve durumların zaten sayılmış olması, ayrıca aday memurun işlemiş olduğu bir fiili nedeniyle disiplin cezası yaptırımıyla karşılaşmasının yanında bir de memuriyetten ilişiğinin kesilmesi sonucunu doğurması karşısında, itiraza konu hükümde yer alan önlemin, ulaşılmak istenen amaç yönünden gerekli bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

Bunun yanında, itiraza konu kuralın, aday memurun adaylık sırasında alabileceği her türlü disiplin cezası sonrasında uygulanacağı görülmekte olup; uyarma, kınama gibi az kusurlu eylem ve fiillerin karşılığında uygulanacak olan disiplin cezalarının sonrasında da aday memurun ilişiğin kesilmesi gibi ağır bir yaptırıma meydan verilmesi nedeniyle, bu hüküm orantılılık ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.

Bu durumda yukarıda aktarılan açıklamalar ışığı altında, itiraza konu Yasa hükmünün ölçülülük ilkesine ve bu bağlamda Anayasa’nın 2. Maddesine uygun olmadığı ve iptali gerektiğinden başvuru zorunluluğu doğmuştur.

Açıklanan nedenlerle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 57. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir" hükmünün, Anayasanın 2. Maddesine aykırı olduğu kanaati ile iptalinin talep edilmesine, başvuru kararının aslıyla birlikte, dava dosyasındaki ilgili belgelerinin onaylı suretlerinin oluşturularak Anayasa Mahkemesi’ne sunulmasına, 09/01/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

III- YASA METİNLERİ

A- İptali İstenilen Yasa Kuralı

657 sayılı Kanun’un, 2670 sayılı Kanun’un 22. Maddesiyle değiştirilen ve itiraz konusu kuralı da içeren 57. Maddesi şöyledir:

"Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir. İlişkileri kesilenler ilgili kurumlarca derhal Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.

Adaylık devresi içinde veya sonunda, 56 ncı ve bu Madde hükümlerine göre ilişikleri kesilenler (sağlık nedenleri hariç) 3 yıl süre ile Devlet memurluğuna alınmazlar."

B- Dayanılan Anayasa Kuralı

Başvuru kararında, Anayasa’nın 2. Maddesine dayanılmıştır.

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN’ın katılımlarıyla 6.2.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ömer DURAN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru kararında, 657 sayılı Kanun’un 125. Maddesinde düzenlenen disiplin suç ve cezalarının aday memurlar için de uygulanacağı, Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren hâllerin neler olduğunun Kanun’da ayrıca belirtildiği, dava konusu kuralda adaylık süresi içinde hiçbir ayrım yapılmadan disiplin cezası almış olanların memuriyetle ilişiklerinin kesilmesinin öngörüldüğü, kuralın bu hâliyle uyarma cezası alanların dahi memuriyetlerine son verilmesine imkan sağladığı, bu durumun hukuk devleti olmanın bir gereği olan orantılılık ilkesi ile bağdaşmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 2. Maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

İtiraz konusu kural, aday olarak görev yapmakta olan devlet memurlarının adaylık süresi içerisinde disiplin cezası almış olmaları hâlinde disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile memuriyetten ilişiklerinin kesilmesini öngörmektedir.

Anayasa’nın 2. Maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

Kanun koyucu hukuk devletinde kamu hizmetlerinin uyum ve düzen içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla hizmeti sunan kamu görevlileri için disiplin düzenlemeleri içeren kurallar öngörebilir ve bu kurallara uyulmasını temin etmek amacıyla çeşitli disiplin yaptırımları benimseyebilir. Ancak disipline konu eylemler ile yaptırımlar arasında adil bir dengenin gözetilmesi de hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil denge, "ölçülülük ilkesi" olarak da adlandırılmakta ve bu ilkenin alt ilkelerini de elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkeleri oluşturmaktadır.

"Elverişlilik ilkesi", öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, "zorunluluk ilkesi" öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmasını ve "orantılılık ilkesi" ise öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken orantıyı ifade etmektedir.

İtiraz konusu kuralda disiplin cezası gerektiren farklı fiiller için ayrım yapılmaksızın tek bir yaptırım benimsenmiştir. Diğer bir ifadeyle uyarma cezasını gerektirecek bir fiil karşılığında uygulanacak yaptırım ile daha ağır bir disiplin cezasını gerektirecek bir davranış aynı sonuca bağlanmıştır. Buna göre bireyin kamu hizmetinde kalmasının, disiplin cezası gerektiren eylemlerin ağırlığına uygun herhangi bir kademelendirme yapılmayarak, adil ve makul bir denge gözetilmeksizin ölçüsüz bir biçimde memuriyetten çıkarılma yaptırımına tabi tutulmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı açıktır.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. Maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

M. Emin KUZ bu görüşe katılmamıştır.

VI- SONUÇ

14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun, 12.5.1982 günlü, 2670 sayılı Kanun’un 22. Maddesiyle değiştirilen 57. Maddesinin birinci fıkrasının "Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir." biçimindeki birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, M. Emin KUZ’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 14.11.2013 gününde karar verildi.

Başkan Haşim KILIÇ
Başkanvekili Serruh KALELİ
Başkanvekili Alparslan ALTAN
Üye Mehmet ERTEN
Üye Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye Zehra Ayla PERKTAŞ
Üye Recep KÖMÜRCÜ
Üye Burhan ÜSTÜN
Üye Engin YILDIRIM
Üye Nuri NECİPOĞLU
Üye Hicabi DURSUN
Üye Celal Mümtaz AKINCI
Üye Erdal TERCAN
Üye Muammer TOPAL
Üye Zühtü ARSLAN
Üye M. Emin KUZ

KARŞIOY GEREKÇESİ

657 sayılı Kanunun 57. Maddesinin birinci fıkrasının "Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir" şeklindeki birinci cümlesinin, Anayasanın 2. Maddesine aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.

İptal kararında, kanun koyucunun, kamu hizmetlerinin uyum ve düzen içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla hizmeti sunan kamu görevlileri için disiplin düzenlemeleri içeren kurallar öngörebileceği ve disiplin yaptırımları getirebileceği, ancak disipline konu eylemler ile yaptırımlar arasında ölçülülük ilkesinin gözetilmesinin de hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu, itiraz konusu kuralda disiplin cezası gerektiren farklı fiiller için ayrım yapılmaksızın tek bir yaptırım benimsendiği, disiplin cezası gerektiren eylemlerin ağırlığına uygun herhangi bir kademelendirme yapılmayarak, adil ve makul bir denge gözetilmeksizin ölçüsüz bir biçimde memuriyetten çıkarma yaptırımı uygulanmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı, bu nedenle Anayasanın 2. Maddesine aykırı olduğu belirtilmiştir.

İtiraz konusu hükmün de yer aldığı 57. Madde, 657 sayılı Kanunun, "Devlet Memurluğuna Alınma" başlıklı Üçüncü Kısmının "Adaylık" başlıklı Üçüncü Bölümünde bulunmaktadır. Bu Bölümde "Adaylık devresi içinde göreve son verme" başlıklı 56. Madde ile "Adaylık süresi sonunda başarısızlık" başlıklı 57. Maddede öngörülen hükümler, Kanunun Dördüncü Kısmının "Disiplin" başlıklı Yedinci Bölümünde yer alan 125. Maddenin (E) bendindeki memurluktan çıkarma cezasından farklı olarak, çıkarma disiplin cezalarını değil, Maddelerde sayılan sebeplerle aday memurlukla ilişik kesme işlemlerini düzenlemektedir. Bu sebeple, itiraz konusu kuralın bir disiplin düzenlemesi olarak görülmesine ve ilişik kesilmesinin disiplin yaptırımı gibi değerlendirilmesine imkân bulunmamaktadır.

İtiraz konusu kural, adaylık süresi içinde disiplin cezası alanların durumunu (bir önceki Maddede, adaylık süresi içinde başarısız olanlarla hâl ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmayacak durumları ve göreve devamsızlıkları tespit edilenlerin durumlarında olduğu gibi) düzenleyerek idareye, adaylık süresi içinde ilişik kesme yetkisi vermektedir.

Her iki hükümde de bu durumdaki adayların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişiklerinin kesilmesi öngörülmektedir. Kuşkusuz, anılan Maddelerde ilişik kesme işleminin sebep unsuru olarak öngörülen "başarısızlık", "hâl ve hareketlerdeki memuriyetle bağdaşmayacak durumlar", "göreve devamsızlık" veya "disiplin cezaları"ndan hangilerinin somut olaya uyduğunun ve ilişik kesmeyi gerektirdiğinin idarece değerlendirilerek işlem tesis edilmesi gerekir.

Kanunlar idarî işlemin sebep unsurunu genel, esnek ve belirsiz kavramlarla belirlediğinde, idarenin somut olay ve durumda sebep unsuruna ilişkin bir değerlendirme yaparak, kanunda öngörülen sebep unsurunun bulunup bulunmadığını ve işlem tesis edildiği takdirde sebep ve konu unsurları arasında ölçüsüzlük olup olmayacağını tespit etmesi gerekmektedir.

İtiraz konusu kuralda ilişik kesme işleminin sebep unsuru olarak öngörülen "disiplin cezası almış" olmanın da, ilişik kesme işlemi tesis edilirken aynı değerlendirmeye tâbi tutularak somut olayda aday memurun aldığı disiplin cezası ile işlemin konusu arasında ölçüsüzlük bulunup bulunmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. İtiraz konusu kurala göre, idare, memur adayına verilen disiplin cezasının ilişik kesmeyi gerektirecek önem ve ağırlıkta olup olmadığını değerlendirerek ulaşacağı sonuca göre ilişik kesme kararı alıp almama konusunda takdir yetkisine sahiptir. İlişik kesme işleminin hukuka ve bu çerçevede "ölçülülük ilkesi"ne uygunluğunun idarî yargı denetimine tâbi olduğunda da kuşku bulunmamaktadır. Somut olayda, idarî işlemin sebep unsurunu oluşturan disiplin cezası ile konu unsurunu oluşturan ilişik kesme arasında bir ölçüsüzlük olduğu kabul edilse bile, bunun itiraz konusu kuralı değil, söz konusu idarî işlemi ölçülülük ilkesine aykırı hâle getireceği açıktır.

Bu sebeplerle, itiraz konusu kuralın Anayasaya aykırı olmadığını ve itirazın reddine karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden, iptal yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Üye M. Emin KUZ

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 16 Oca 2015, 01:37


Yargıtay, üst sınırı 2 yıl olan hapis cezalarında sanıktan kan örneği alınabilir

Yargıtay 10. Ceza Dairesi  2012/20312 esas sayılı ve 2013/63 karar sayılı

Tebliğname No : KYB- 2012/195166

Yüksek Adalet Bakanlığı’nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan şüpheliler Hasan Külah ve Eyüp Karakuş hakkında KAYNARCA Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 09.05.2012 tarihli ve 2012/12 değişik iş sayılı itirazın reddi kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca dava dosyasının 31.07.2012 tarihli ihbar yazısı ekinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Şüpheliler Hasan Külah ve Eyüp Karakuş hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sırasında, Cumhuriyet savcısının 03.05.2012 tarihinde 2012/161 soruşturma sayılı yazı ile, atılı suça ilişkin delil elde edebilmek amacıyla şüphelilerin vücudundan 5271 sayılı CMK’nın 75. maddesi gereğince kan örneklerinin alınmasına karar verilmesini talep etmesi üzerine, Kaynarca Sulh Ceza Mahkemesi’nce 07.05.2012 tarihinde 2012/50 değişik iş sayı ile “şüphelilere atılı suçun cezasının üst sınırının 2 yıl olduğu, CMK’nın 75/5 maddesinde üst sınırı 2 yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda kan örneğinin alınamayacağının belirtildiği” gerekçesiyle talebin reddine karar verildiği, Cumhuriyet savcısının bu karara yönelik itirazının Kaynarca Asliye Ceza Mahkemesi’nce 09.05.2012 tarihinde 2012/12 değişik iş sayı ile reddedildiği anlaşılmıştır.
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, «Dosya kapsamına göre; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak” başlıklı 191/1. maddesinde yer alan, “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Şüpheli veya Sanığın Beden Muayenesi ve Vücudundan Örnek Alınması” başlıklı 75/5. maddesinde yer alan “Üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, kişi üzerinde iç beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz.”şeklindeki düzenlemeler dikkate alındığında, şüphelilerin üzerlerine atılı eylemin üst sınırının iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suç olmayıp, iki yıla kadar hapis cezası gerektirmesi karşısında, şüphelilerin kan örneklerinin alınabileceği cihetle, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.» denilerek, Kaynarca Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09.05.2012 tarihli kararının bozulması istenmiştir.
Kanun yararına bozma talebine dayanan ihbar yazısında ileri sürülen düşünce yerinde olduğundan; Kaynarca Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09.05.2012 tarihli ve 2012/12 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA; aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 07.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.