Etiket arşivi: ÇIKMASI

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları • ARSA SAHİBİ İLE MÜTEAHHİT ARASINDA SORUN ÇIKMASI, ZAMANAŞIMI

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/3-1009
KARAR: 2014/534

Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; … 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 23.02.2012 gün ve 2010/524 E.-2012/74 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 25.06.2012 gün ve 2012/10881 E-2012/15928 K. sayılı ilamı ile;

(…Davacı vekili; müvekkilinin 07.10.1996 tarihli sözleşme ile dava dışı yükleniciden taşınmaz satın alıp, bedelini de ödediğini, yüklenicinin arsa sahibi ile arasında çıkan sorunlar nedeniyle inşaatı tamamlaması üzerine davalı arsa sahibinin davacının yükleniciye ödediği parayı davacıya ödemeyi taahhüt ettiğini belirterek; davalı arsa sahibinin taahhüdüne istinaden, satışı taahhüt edilen dairenin 2010 rayiç bedeli üzerinden hesaplanacak alacağın, davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Mahkemece, davacının talebinin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu, BK. 66.maddesi gereğince davacının 19.10.2000 tarihli belgenin tanziminden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresinde dava açması gerektiği halde 1 yıllık sürede talepte bulunmadığı için davanın zamanaşımı nedeniyle reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının davasına dayanak yaptığı 19.10.2000 tarihli belge içeriğinde; davacıya daire verilmeyeceği, bunun yerine davacının ödediği paranın iade edeceği davalı tarafından taahhüt edilmiştir. Davalı, davacının dayandığı bu belgenin rızası hilafına hazırlandığını savunmuştur. Mahkemece; bu belgenin iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme niteliği taşımadığı gerekçesi ile imza ve içerikle ilgili sıhhat araştırması yapılmamıştır.

Mahkemece öncelikle bu belgenin sıhhati konusunda gerekli araştırmalar yapılarak, belgenin hukuken geçerli kabul edilebilir nitelikte olduğunun belirlenmesi halinde, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin varlığı kabul ederek, on yıllık zamanaşımı süresi esas alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; yazılı ve yanılgılı gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeni ile reddi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir…)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, alacak istemine ilişkindir.

Davacı, 07.10.1996 tarihli sözleşme ile dava dışı yükleniciden bağımsız bölüm satın aldığını, bedelini ödediğini, yüklenicinin, davalı arsa sahibi ile arasında çıkan sorunlar nedeniyle inşaatı tamamlamaması üzerine, davalı arsa sahibinin, davacının yükleniciye ödediği parayı davacıya ödemeyi taahhüt ettiğini belirterek, satışı taahhüt edilen dairenin 2010 rayiç bedeli üzerinden hesaplanacak alacağın, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının dava dışı yükleniciden bağımsız bölüm satın aldığını, yüklenici ile kendisi arasında düzenlenen sözleşmenin yüklenicinin edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle fesedildiğini, davacının yüklenicinin halefi olarak da bir hak talep edemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davacının talebinin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğundan mülga BK’nun 66.maddesi gereğince 19.10.2000 tarihli belgenin tanziminden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresinde dava açması gerektiği halde, 1 yıllık sürede talepte bulunmadığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine; Özel Daire’ce metni aynen yukarıda başlık bölümünde yazılı olan ilam ile bozulmuş; yerel mahkeme, önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut uyuşmazlıkta sözleşmeye ilişkin 10 yıllık zamanaşımı süresinin mi, yoksa sebepsiz zenginleşmeye ilişkin 1 yıllık zamanaşımı süresinin mi uygulanması gerektiğine ilişkindir.

Somut olayda, davalı arsa sahibi ile dava dışı yüklenici Celil Yaşar arasında 21.08.1995 tarihli “Gayrimenkul Satış Vaadi ve Daire Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” düzenlendiği, yüklenicinin sözleşme gereği kendisine düşen bağımsız bölümlerden birisini, 07.10.1996 tarihinde davacıya haricen sattığı, daha sonra davalı arsa sahibi ile yüklenici arasındaki sözleşmenin feshedildiği hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Davacı eldeki davada, davalı tarafından düzenlendiği ve imzalandığını iddia ettiği 19.10.2000 tarihli “Tutanak” başlıklı belgeye dayanmıştır. Bu belgede, “M… nin haricen satın almış olduğu boş arsadaki daire kendisine verilmeyecektir. Ancak ödemiş olduğu para tarafımdan iade edilecektir…” ibaresi yazmakta olup davalının da imzası bulunmaktadır. Davalı, belge içeriğinden haberi olmadığını, imza attığını hatırlamadığını savunmuştur. Söz konusu belge davacının iddiaları doğrultusunda, davalı tarafından düzenlenmiş ve imzalanmış ise, bu durumda taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğu ve tarafların sözleşme gereğince edimlerini yerine getirmesi gerektiği kuşkusuz olup, bu durumda davada 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir.

Bu durumda, mahkemece öncelikle bu belgenin sıhhati konusunda gerekli araştırma yapılarak, belgenin hukuken geçerli kabul edilmesi halinde sözleşmeye ilişkin 10 yıllık zamanaşımı süresi esas alınarak, ortaya çıkacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir. Bu bakımdan direnme kararının bozulması gerekmiştir.

S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan ve HGK’ca da benimsenen, özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16/04/2014 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 29 Oca 2015, 11:57


İcra ve İflas Hukuku • İhalede teklif zarfından iki teklif çıkması

İyi akşamlar,
iş sahibi idarece.,müvekkilin de girdiği ihalede,müvekkilin teklif dosyasından,kendi teklifi yanında,aynı ihaleye girdiği öğrenilen adı ilk kez bu ihalede duyulan,asla ilişkili olunmayan ,başka bir şirketinde kaşeli imzalı teklifinin çıktığı bildirilmiş.Diğer teklifin,müvekkilin dosyasına nasıl girdiği hakkında müvekkilin hiçbir fikri yok ve şaşkın.değerlendirme dışı ve 1yıl ihalelere katılma yasağı konulmuş,emsal karar varsa ,şimdiden ilgilenen arkadaşlara teşekkür ve saygılar..

Bilgiler: Tarih-Gönderici: sea — 17 Ara 2014, 00:52


BOŞANMA DAVASI / AZ KUSURLU EŞİN BOŞANMAYA KARŞI ÇIKMASI

T.C.
YARGITAY
İkinci Hukuk Dairesi
E: 2006/1831
K: 2006/8559
T: 31.5.2006
BOŞANMA DAVASI
AZ KUSURLU EŞİN BOŞANMAYA KARŞI ÇIKMASI

4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 166]

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm münhasıran boşanma davası yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve özellikle davalı davacı kadının yetkili mahkemeyi doğru olarak göstermediğinin anlaşılmasına göre aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Toplanan delillere göre birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı davalı koca tamamen kusurludur. Davalı davacı kadının tepki niteliğindeki sözleri boşanma nedeni olamaz.
Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( TMK m. 166/2 )
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atlı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle BOZULMASINA. davalı davacı kadının yetki itirazına yönelik temyiz talebinin ise 1. bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.