Etiket arşivi: Dairesi

Yargıtay 23. Ceza Dairesi E:2015/8097 K:2016/4277 Paranın Alınması Rezervasyonun Yapılmaması – Dolandırıcılık

T.C.
Yargıtay 23. Ceza Dairesi
Esas No:2015/8097
Karar No:2016/4277
Esas No:2015/8097
Karar No:2016/4277
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Turizm acentesi işleten sanık O….ve bu acentede çalışan sanıklar M. ve İin, katılan ve ailesi için katılandan belirlenen hotelde bir haftalık tatil ücreti almalarına karşın, paranın ödenmemiş ve rezervasyonun yapılmamış olması nedeniyle katılan ve ailesinin hotele alınmayarak mağdur edildikleri, böylece sanıkların dolandırıcılık suçunu işledikleri iddia olunan somut olayda;
Katılan vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanıkların katılandan aldıkları parayı hotele göndermedikleri ve herhangi bir rezervasyon işlemi de yapmadıklarının hoteli işleten şirketin mahkemeye verdiği cevabi yazıdan anlaşılması karşısında, sanıkların dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetleri yerine oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.04.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 1. Hukuk Dairesi 2009/10655 E.N , 2010/1248 K.N.* MURİS MUVAZAASI-HUSUMET-ZAMANAŞIMI

YARGITAY

1. Hukuk Dairesi

2009/10655 E.N ,

2010/1248 K.N.

 

 Taraflar arasında görülen davada;

 

Davacılar, miras bırakan Mehmet'in mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 803 parsel sayılı taşınmazını oğlu Ömer'e temlik ettiğini, Ömer'in de muvazaalı şekilde davalı Yüksel'e devrettiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.

 

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

 

Mahkemece, davalı Yüksel yönünden iyiniyetli olduğu gerekçesiyle, diğer davalılar bakımından husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

 

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

 

Dava, Borçlar Yasası'nın 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir.

 

Davalı Yüksel, on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, iyiniyetli olduğunu, diğer davalılar da dedeleri Mehmet'in, sattığı taşınmazla ilgili olarak açtığı davanın retle sonuçlandığını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.

 

Mahkemece, davacıların 3. kişi konumundaki davalı Yüksel'e karşı muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil davası açamayacakları, davalı Yükselin iyiniyetli olduğu, diğer davalılara da husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

 

Miras bırakan Mehmet'in 10.01.2008 tarihinde vefat ettiği, mirasçıları olarak davacı kızları ile 12.05.1993 tarihinde ölen oğlu Ömer'in çocukları davalılar Filiz ve Emel'in kaldıkları, davaya konu 803 parsel sayılı 637 m2 miktarlı, kargir ev ve avlusu nitelikli taşınmaz muris Mehmet'e aitken intifamı uhdesinde bırakıp çıplak mülkiyetini 650 bin lira bedelle 13.02.1987 tarihinde oğlu Ömer'e satış suretiyle temlik ettiği, Ömer'in de 26.07.1990 tarihinde davalı Yüksel'e yine satış suretiyle devrettiği kayden sabittir.

 

Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalar, miras bırakanın muvazaalı sözleşme ile taşınmazı devrettiği kişi, onun mirasçısı ya da muvazaalı yahut kötü niyetli olarak taşınmazı devralan ikinci ve sonraki el durumunda bulunan kişiler aleyhine açılabilir.

 

Öte yandan, muris muvazaasına dayalı iptal, tescil davalarında herhangi bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı söz konusu değildir. Başka bir anlatımla, muvazaalı işlem hiçbir hüküm doğurmaz ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zamanın geçmesi ile görünürdeki batıl işlem geçerli hale gelmez. 01.04.1974 gün 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi muris muvazaasına dayalı davalar, miras bırakanın ardılı olarak değil, miras hakkının çignenmesinden ötürü zarara uğrayan kişi olarak ve kendi miras hakkına dayalı olarak açılmaktadır. Bu tür davalarda, dava hakkı murisin ölümü ile doğmaktadır. Muris hayatta iken bu tür bir dava açılmasına yasal olanak yoktur.

 

Ayrıca, tapu sicilindeki kayda iyiniyetle istinat ederek mülkiyet ya da diğer bir ayni hakkı iktisap eden kimsenin bu iktisabı yasal koruma altındadır ve aslolan kayden edinenin iyiniyetli olmasıdır. Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinde hüküm altına alınan bu kural, sadece sözleşmenin yanlarını değil, aynı zamanda tapulu taşınmazların intikalinde güveni, toplum yararını ve huzurunu sağlamak amacı ile konulmuştur. Ancak, durumu bilen ya da bilebilecek konumda olan kişilerin bu haktan yararlanamayacakları da tartışmasızdır. (TMK 1024. md.)

 

Somut olaya gelince;

 

Dinlenen tanıklar, murisin taşınmazını bedel almadan oğlu Ömer'e devrettiğini, Ömer'in de "mirasçılar bu yeri elimden alır, size devredeyim, tapu masraflarını da ben yapayım" şeklinde kendilerine getirdiği teklifi kabul etmemeleri üzerine davalı Yüksel'e yine bedelsiz temlik ettiğini, Yüksel'in taşınmazı hiç kullanmadığını bildirmişlerdir. Davalı Yüksel, 03.11.2008 günlü cevap dilekçesinde, muris ve oğlu Mehmet ile sihri hısım olduklarını beyan etmiştir. Bu durumda, davalı Yüksel muvazaalı işlemi bilebilecek konumdadır. Bunun yanında, satın aldığı taşınmaz ev olup satış tarihinde intifa hakkı miras bırakan Mehmet'e aittir. Bir kimsenin ev nitelikli taşınmazı intifa hakkı ile yükümlü olarak alması, onu kullanmayacağı anlamına gelir ki, bu da hayatın olağan akışına ters düşer. Kaldı ki, davalı Yüksel taşınmazı intifa hakkı sahibi murisin ölümünden sonra da hiç kullanmamış, taşınmazı kullanan davacılardan birisi hakkında da bir yasal işlem başlatmamıştır. Bu durumda, davalı Yüksel'in iyiniyetli olduğundan ve Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesindeki koruyuculuktan yararlanacağını söylemek olanaksızdır.

 

Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, muris Mehmet'in kız çocuklarından mal kaçırmak amacı ile taşınmazı oğlu Ömer'e bedelsiz, muvazaalı biçimde devrettiği, kayıt maliki Yüksel'in de iyiniyetli olmadığı sonucuna varılmaktadır.

 

Her ne kadar, davalılar Emel ve Filiz, muris tarafından açılan davanın reddedildiğini savunmuşlar ise de, miras bırakanın dava konusu taşınmazı oğlu Ömer'e temlik ettikten sonra, kayıt maliki olmadığı dönemde oğlu Ömer aleyhine elatmanm önlenmesi davası açtığı, daha sonra feragat ettiği ve davanın feragat nedeniyle reddedildiği, 1987/356-1988/5 sayılı o davanın eldeki davayı etkiler bir yönü olmadığı, kaldı ki, muvazaalı işlemi gerçekleştirenin kamufle amacıyla böylesine bir davayı açabileceği de izahtan varestedir.

 

Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.

 

Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMY'nin 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 8.HUKUK DAİRESİ 2013/23719E. 2014/17086K.* AVUKAT PORTAL ÜZERİNDEN ALINAN GEREKÇELİ KARARLA İLAMLI TAKİP YAPILABİLECEĞİ

Yargıtay 8. HD

2013/23719E.

2014/17086K.

 

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

 

KARAR : Borçlu vekili, alacaklı vekili tarafından müvekkili aleyhine ilamlı icra takibi başlatıldığını, takibin dayanağı olarak icra dosyasına onaysız, imzasız ilam fotokopisinin sunulduğunu, fotokopinin ilam niteliğinde olmadığını, bu nedenle icra emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

 

Mahkemece icra emrinin iptaline karar verilmiş, hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

 

İİK'nun 8/a maddesi "… Güvenli elektronik imza, elle atılan imza ile aynı ispat gücüne sahiptir. Güvenli elektronik imza, kanunlarda güvenli elektronik imza ile yapılamayacağı açıkça belirtilmiş olan işlemler dışında, elle atılan imza ile yapılamayacağı açıkça belirtilmiş olan işlemler dışında, elle atılan imza yerine kullanılabilir. Güvenli elektronik imzayla oluşturulan belge ve kararlarda, kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesi ve mühürleme işlemini öngören hükümler uygulanmaz…" hükmünü içermektedir.

 

UYAP sistemine göre, bir mahkeme kararı hakim ve katip tarafından elektronik ortamda imzalanıp onaylanmadıkça avukat portalında görülemez. İlamın içeriğine de itiraz edilmemiştir. Bu nedenle hakim tarafından elektronik ortamda imzalanıp, onaylanan ve UYAP avukat portalından editör programı ile yazdırılmış ilamın takibe konulmasında Yasa'ya uymayan bir yön bulunmadığından, icra emrinin iptali talebinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

 

KARAR : Açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. Maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. Maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • MESKENİYET HACZEDİLMEZLİĞİ ŞİKAYETİ, YETKİLİ İCRA DAİRESİ…

YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/11364
KARAR: 2013/20039

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı tarafından başlatılan takibe karşı borçlunun, haczedilen taşınmazın haline münasip evi olduğundan bahisle haczin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin süresinde olmadığından reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İİK.nun 4.maddesi gereğince takip hangi icra dairesinde başlamış ise, bu takiple ilgili itiraz ve şikayetler, takibin yapıldığı yer icra müdürlüğünün bağlı bulunduğu icra mahkemesinde çözümlenir. Bu husus, kamu düzenine ilişkin kesin yetki niteliğindedir. Yasal koşulların oluşması halinde İİK.nun 79 ve 360.maddeleri, bu husustaki yetki ile ilgili istisnalardır.

İİK.nun 79. maddesi gereğince haczolunacak malların başka bir yerde bulunması halinde icra dairesi, malların bulunduğu yer icra dairesine talimat yazarak haczin yapılmasını ister. Bu halde, hacizle ilgili şikayetler, kendisine talimat yazılan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesince çözümlenir. Anılan husus, kesin yetki kuralı olup mahkemece re’sen uygulanmalıdır. Ancak, talimat yazısı, borçluya ait menkul ve gayrimenkul mallar ile 3. kişilerdeki hak ve alacakların haczi yönünde ve genel nitelikli olmayıp da belli bir malın haczini isteyen "nokta haczi" biçiminde yazılmış ise, bu halde anılan hacizle ilgili şikayet, talimatı yazan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesince incelenir. Bir başka deyişle böyle hallerde İİK.nun 79. maddesi hükmü uygulanamaz. Yine, haciz işlemi talimat yoluyla değil de doğrudan müzekkere yazılarak yapılmış ise, haciz işlemini yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesi şikayetleri incelemede yetkilidir.

Somut olayda; icra dosyası içerisinde bulunan tapu kaydının incelenmesinde Karacabey İcra Müdürlüğünün 2008/1199 E. sayılı dosyası ile ilgili olarak …Tapu Sicil Müdürlüğüne doğrudan haciz müzekkeresi yazıldığından yukarıda açıklanan maddeler ve kurallar gereğince anılan takip dosyası ile ilgili meskeniyet şikayetini inceleme yetkisi, haciz işlemini yapan icra dairesinin bağlı olduğu …(Bursa) İcra Mahkemesi’ne aittir. Mahkemece, …İcra Müdürlüğünün 2008/1199 E. sayılı dosyası ile ilgili meskeniyet şikayeti bakımından yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 03 Şub 2015, 01:52


İdare ve Vergi Hukuku • Danıştay dairesi kararları arıyorum.

1-Dan. 5. D., 16.1.1985 günlü ve E:1984/1227, K:1985/35 s. K
2-D.10.D, KT 05.05.1987, E86/1870, K87/967

Karar metinleri hakkında; değerli desteklerinizi esirgemeyeceğinize inancımla saygılar…

Bilgiler: Tarih-Gönderici: azimli — 02 Şub 2015, 00:11


YARGITAY 12. Hukuk Dairesi E: 2013/17031 K: 2013/25735 *TÜZEL KİŞİLİĞİ OLMAYAN ADİ ORTAKLIĞA TEBLİGAT YAPILAMAZ

T.C.

YARGITAY

12. Hukuk Dairesi

ESAS: 2013/17031

KARAR: 2013/25735

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

 

K. İnş.Tur.Tem.Ltd.Şti.-İ. İnş.Tah.İh.Tic.San.Ltd.Şti. Ortak Girişimi hakkında yapılan genel haciz yoluyla takipte şikayetçi K. İnş.Tur.Tem.Ltd.Şti.vekili kendilerinin takipten haberdar olmadıklarını, tebligatı alan kişinin ortak girişimin çalışanı olmayıp ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunu belirterek ödeme emrinin iptalini ve hacizlerin kaldırılmasını talep etmiş, mahkeme tebligatın usule uygun olup, şikayetçinin borcu olmadığına ilişkin ilgili mahkemesinde dava açmadığı, takibin kesinleşmesinden sonraki tüm işlemlerin yasaya uygun olduğu gerekçesi ile istemin reddine ve şikayetçi aleyhine tazminata hükmetmiştir.

 

İki veya daha fazla işletmenin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri ortak girişimin (yani adi ortaklığın) tüzel kişiliği bulunmadığından taraf ehliyeti yoktur. 6098 sayılı BK'nun 620.maddesinde( 818 sayılı BK'nun 520.) maddesinde de açıklandığı üzere, adi ortaklığın hükmi şahsiyeti bulunmadığından ortaklar, ortaklık borçlarından dolayı alacaklılara karşı doğrudan doğruya ve sınırsız olarak tüm varlıklarıyla sorumludurlar. Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından aktif ve pasif dava ehliyeti yoktur. Bu nedenle, adi ortaklığa ilişkin davalarda adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte haraket etmeleri gerekir. Adi ortaklık tarafından açılacak davaların elbirliği mülkiyeti kuralları gereğince (6098 sayılı BK'nun 534., 818 sayılı BK'nun 534, TMK'nun 702.maddeleri) bütün ortaklar tarafından mecburi dava arkadaşı olarak birlikte hareket edilmesi gerekir.

 

Taraf ehliyeti kamu düzeninden olup mahkemece kendiliğinden gözönüne alınmalıdır. Yasanın emredici kuralından kaynaklanan ve bir hakkın yerine getirilmesi ile ilgili bulunan bu husus hakkında İİK.nun 16/2. maddesi gereğince süresiz şikayet hakkı da vardır. Dolayısıyla yukarıda belirtildiği şekilde adi ortaklık adına çıkarılan ödeme emrinin hukuken geçerliliği bulunmamaktadır.

 

O halde mahkemece anılan husus re’sen gözetilerek taleple bağlı kalınarak istemin kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Ayrıca şikayetçinin icra mahkemesine başvurusu şikayet niteliğinde olup bu istemin kabulü veya reddi halinde icra inkar tazminatına hükmedileceğine ilişkin İİK'nun 16. maddesinde yasal bir düzenleme bulunmadığı halde mahkemece başvuran aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.

 

Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.

 

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/07/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.