Etiket arşivi: DAVAYI

TAPU İPTALİ VE TESCİL / VESAYET ALTINA ALINAN EHLİYETSİZ / DAVAYA EHLİYET / VASİNİN DAVAYI TAKİP ETTİĞİNİ BİLDİRMESİ

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/1-161
K. 2006/155
T. 12.4.2006
TAPU İPTALİ VE TESCİL
VESAYET ALTINA ALINAN EHLİYETSİZ
DAVAYA EHLİYET
VASİNİN DAVAYI TAKİP ETTİĞİNİ BİLDİRMESİ
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 38]
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 462]
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 29.12.2003 gün ve 902-1041 sayılı kararın incelenmesi davacılar tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 3.5.2004 gün ve 4658-5112 sayılı ilamıyla; ( … Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davaya konu 40 parselde kayıtlı 26/1400 arsa paylı 18 nolu bağımsız bölümü, dava dışı Aynur Ekim’e ait iken adı geçenin taşınmazın intifa hakkını üzerinde bırakarak, çıplak mülkiyetini 14.1.2003 tarihli akitle davalıya satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir.
Davacılar, kardeşleri olan Aynur’un akit tarihinde tasarruf ehliyetinin bulunmadığını ileri sürüp, aktin iptali ile, çekişmeli taşınmaz mülkiyetinin kendisine iadesini istemişlerdir.
Gerçekten de, dosyada mevcut Karacasu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/224-256 sayılı kararıyla adı geçenin davadan sonra 7.11.2003 tarihi itibariyle ehliyetsizliğinden bahisle hacir altına alındığı, kendisine Sami Tezcan’ın vasi tayin edildiği anlaşılmıştır.
Vasi, Türk Medeni Kanununun 462. maddesi hükmü uyarınca vesayet makamından aldığı husumete izin kararı ile birlikte 29.12.2003 tarihli oturumda davaya katılma talebinde bulunmuş, ancak bu talebi yerinde görülmemiş, aynı oturumda davacıların davada sıfatları bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği gibi; davada sıfat, dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. O halde, davacı olma sıfatı dava konusu hakkın sahibine aittir. Sıfat yokluğunun saptanması halinde mahkemede işin esası hakkında değil, sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceğinde kuşku yoktur. Bununla birlikte davada sıfat, taraf ehliyeti ( dava ehliyeti ) gibi dava şatlarından değildir.
Somut olayda, davacıların sübjektif hakla ( dava konusu ile ) ilişkilerinin bulunmadığı açıktır. Ne var ki, yargılama aşamasında hak sahibini temsile yetkili vasi davaya katılma talebinde bulunmuştur. Bu durumda, taraf teşkilinin sağlandığı kabul edilmelidir. Esasen, davanın en kısa zamanda ve en az masrafla sonuçlandırılması düşüncesinin ifadesi olan dava ekonomisi de bunu gerekli kılar.
Hal böyle olunca, vasinin katılma talebinin kabulü ile işin esasına girilmesi, çekişmeli taşınmazın temlik tarihi itibariyle mahcurun tasarruf ehliyetinin araştırılması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR :
Davacılar, kardeşleri, Aynur Ekim’in akıl hastası olduğunu; davaya konu dairesini yiğeni davalıya satış yoluyla temlik ettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürerek ehliyetsizlik nedeniyle tapunun iptaline, Aynur adına yeniden tesciline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece, davacıların aktif dava ehliyetleri bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm; Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Dava açıldıktan sonra, ehliyetsiz Aynur Ekim’e, Karacasu Sulh Hukuk Mahkemesinde 7.11.2003 tarihinde vasi tayin edildiği, vasinin husumete izin kararı alarak, harçlandırılmamış dilekçesiyle davaya katılma talebinde bulunduğu, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Davanın devamı sırasında vesayet altına alınan ehliyetsizi, kanunen temsil yetkisi olmayan davacıların, aktif dava ehliyetleri bulunmamaktadır.
Harç yatırmayan vasi, müdahil sıfatıyla davayı takip edemeyeceği gibi, vasi tarafından açılan tapu iptal davası, bir başka dosya üzerinden devam etmektedir.
Ayrıca, 22.3.1972 gün, 1967/2-806 E, 195 K. sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında belirtildiği üzere, vasinin davayı takip ettiğini bildirmesi, usulsüz açılan davaya sonradan sıhhat kazandıramayacağından, usul ve kanuna uygun görülen direnme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 12.4.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

DAVAYI TAKİP YETKİSİ / MÜDDEABİH / TEMLİK / MÜDDEABİHİN BAŞKASINA TEMLİKİ

T.C.

YARGITAY

Ondördüncü Hukuk Dairesi

E. 2006/3752

K. 2006/4990

T. 27.4.2006

DAVAYI TAKİP YETKİSİ
MÜDDEABİH
TEMLİK
MÜDDEABİHİN BAŞKASINA TEMLİKİ

1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 186]
1086 s. HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU [Madde 409]
Taraflar, arasındaki tapu iptali tescil ve sözleşmenin iptali davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 14.2.2006 gün ve 2005/10530-2006/1269 sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı ( davalı ) Hüseyin Yıldırım tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Dava, taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise satış vaadi sözleşmesinin iptali istemiyle açılmıştır.

Mahkemece, tapu iptali tescil davasının reddine, sözleşmenin feshine ilişkin birleştirilen davanın ise kabulüne karar verilmiş, hükmü davacı ve birleştirilen davanın davalısı Hüseyin Yıldırım temyiz etmiştir. Aynı kişi onama ilamının kaldırılarak hükmün bozulmasını teminen karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Uyuşmazlık konusu, öncesi 2183 parsel iken ifraz ile 436 ada 1 parsel ve 437 ada 1 parsel numarasını almış olan taşınmazdır. Dava 5.10.1998 tarihinde açılmıştır. Çekişme konusu taşınmazların davanın açıldığı tarihten sonra 30.3.2005 ve 30.8.2005 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazın dava dışı kişiye temlikine rağmen davacı HUMK.nun 186. maddesinin kendisine tanıdığı yetkiyi kullanarak ne dava konusunu temellük eden kişiye karşı ayın davası olarak sürdürmüş ve ne de temlik eden taraf hakkında davayı zarar ve ziyan davasına çevirerek devam ettirmiştir. Mahkemece yargılamaya son verilen 22.9.2005 günlü oturuma davacı katılmamış, davalı ise davayı takip edeceğini ve davanın reddini savunmuştur.

Görüldüğü üzere, dava davacı tarafından takipsiz bırakılmış davacı HUMK.nun 186. maddesinde kendisine tanınan haklardan hiçbirisini kullanmamıştır. Davayı takip eden davalı Nebahat Doğan ise karardan önce dava konusu taşınmazı üçüncü kişiye temlik etmiştir. Burada dava konusunu temlik eden davalının mevcut temlike rağmen davayı takip yetkisinin bulunup bulunmadığı hususu üzerinde durulması gerekecektir. Gerçekten davanın devam ettiği bir sırada bir tarafın müddeabihi başkasına temlik etmesi halinde mahkemenin yasanın 186. maddesine başvurması ve davacı tarafa seçimlik hakkını sorması gerekir. Buna yanıt verilmesi halinde sorun yoktur. Ancak davacının 186. maddedeki tercih hakkını kullanmaması ya da davayı takipsiz bırakması durumunda bu hak kullanılmadığından davanın davacı tarafından takip etmek istenmediği sonucuna varılmalıdır. Bu gibi durumlarda dava konusu taşınmaz malı temlik eden davalının da temlik işlemi nedeniyle davaya devam edilmesini talep yetkisi kalmayacağından mahkemece HUMK.nun 409. maddesine göre işlem yapılarak bir karar verilmesi gerekir ( Prof. Dr. Bakı Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı Cilt:IV sayfa: 4076 ve devamı ). Mahkemece bu yön gözden kaçırılarak temlik eden davalının davayı takip yetkisi varmışçasına yazılı şekilde davayı reddetmiş olması doğru olmamıştır.

Kararın açıklanan sebeple bozulması gerektiği bu defa yapılan incelemede anlaşıldığından davacının karar düzeltme istemi kabul edilmelidir.

Kabule göre de; dava reddedildiği halde peşin alınan harçtan red harcı dışındaki kısmın davacıya iade edilmemesi yanlıştır.

SONUÇ : yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının karar düzeltme istemini kabulü ile onamayı ilişkin Dairemizin 14.2.2006 tarih 2005/10530-2006/1269 sayılı ilamının KALDIRILARAK, temyiz olunan kararın BOZULMASINA, 450 YTL Yargıtay duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacı ve birleşen davanın davalısı Hüseyin Yıldırım’a verilmesine, 27.04.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

AİLE HUKUKU. MAL REJİMİNE DAYANAN İADE DAVASI . MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ ZORUNLULUĞU . DAVAYI TEFRİK

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

E: 2008/4260 K: 2009/7171 T: 14.04.2009

AİLE HUKUKU. MAL  REJİMİNE DAYANAN İADE DAVASI . MAL  REJİMİNİN SONA ERMESİ ZORUNLULUĞU . DAVAYI TEFRİK

Özet: Evlilik süresince edinilen mallara katkı sağlanmasından dolayı, söz konusu mallar üzerindeki hakların verilmesi için açılan davada eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi zorunludur. Bu nedenle mal rejimine ilişkin davanın boşanma davasından tefrik edilmesi ve boşanma davasının sonucunun beklenmesi gerekir.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1-      Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-      Davacı, boşanma davasına ilişkin dava dilekçesinde; evlilikleri süresince kazancını davalıya verdiğini, bu suretle edinilen mallara katkısının oluğunu ileri sürerek, edinilen mallar üzerindeki haklarının verilmesini de istemiş; 18.06.2007 ve 27.06.2007 tarihli dilekçelerinde de,  davalı adına kayıtlı olan taşınmaz, araç ve bankadaki mevduatın 1/2  şer oranda kendi adına tescilini, olmadığı takdirde taşınmaza olan katkısı nedeniyle 75.000.- TL nin aracın yarı değeri olan 10.000.-TL nin ve F. Faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Gösterilen değerler üzerinden nisbi peşin harcı da 27.06.2007 tarihinde yatırmıştır. Davacının, taşınmaz, araç; ve bankadaki mevduata ilişkin taleplerinin incelenebilmesi için, eşler arasındaki mal rejiminin sona ermiş olması zorunludur. Aralarındaki mal rejimi sona ermeden açıklanan taleplerin esası hakkında hüküm kurulamaz. O halde, davacının mal rejiminden kaynaklanan taleplerinin boşanma davasından tefrik edilmesi, boşanma davasının sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi ve hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, açıklanan husus gözetilmeden kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda 2. Bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının davalı yararına takdir edilen nisbi vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazları ile harçlara ilişkin yönlerin incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan ve incelenmeyen yönler haricindeki kısımlarının yukarıda 1. Bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.04.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.