Etiket arşivi: DELİLİ

Yargılama Usulü ve Avukatlık Hukuku • YEMİN DELİLİ NEDİR VE BİLİNMESİ GEREKENLER NELERDİR.

>Yemin delili hakkında bilinmesi gerekenler nelerdir?

Hukuk yargılamasında ispat araçlarından olan “Yemin” 6100 sayılı Hukuk Mu­hakemeleri Kanununun 225 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

Yasanın 225 nci maddesine göre, yeminin konusunu, davanın çözümü bakımın­dan önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar teşkil eder. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.
Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerli­liği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve ye­min edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak konular yemin konusu olamaz (6100 sa­yılı Yasa Md. 226).

Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf da yemin teklif edebilir. Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez. Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır. Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır (6100 sayılı Yasa Md. 227-228).

Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. Kendi­sine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır.
Yeminin konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca kendisine ye­min teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez

yemin
Yemin edecek taraf gerçek kişi olup, yeminden evvel ölür veya fiil ehliyetini kaybederse yemin teklif edilmemiş sayılır. Yemin, bizzat tarafa teklif olunur ve ta­rafça eda yahut iade olunur. Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kı­sıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir (6100 sayılı Yasa Md. 229 ilâ 232).

Yasanın 233 üncü maddesi uyarınca, yemin mahkeme huzurunda eda olunur. Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin ede­ceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir. Değinilen madde gereğince yemin, “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağını­za namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” şeklinde yöneltilir ve yemin teklif edilen kimse tarafından “Bana so­rulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayaca­ğıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine ye­min ediyorum.” denilmek suretiyle eda edilmiş sayılır.

Yasanın 234 ve devamı maddeleri gereğince, okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin hakkındaki beyanlarını yazıp imzalayarak yemin ederler. Okuma ve yazına bilmeyen sağır veya dilsizler, işaretlerinden anlayan bir bilirkişi aracılığıyla yemin ederler.
Yemin edecek kimse, mahkemeye gelemeyecek kadar hasta veya özürlü ise hâ­kim, bulunduğu yerde o kimseye yemin ettirir. Bu sırada isterlerse taraf vekilleri ve karşı taraf da hazır bulunabilir. Mahkemenin yargı çevresi dışında oturan kimse, yemin için davaya bakan mahkemeye gelmek zorundadır. Ancak, yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve gö­rüntü nakledilmesi yolu ile yemin icrası mümkün değil ise istinabe yolu ile yemin ettirilir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 237 ve müteakip maddeleri uya­rınca, hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya açık olmayan hususları aydın­latmak için yeminin konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden kimseye so­rabilir. Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanla­rı yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen ce­vabı tutanağa kaydeder. Yemin eda edildikten sonra, yalan yere yemin nedeniyle açılan ceza davası, esas dava bakımından bekletici sorun yapılamaz. Av. Ahmet Erkan

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — Prş Mar 12, 2015 6:26 pm


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • YEMİN DELİLİ TEBLİGATIN GEÇERSİZLİĞİ

Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 225
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yemin
Yeminin konusu
(1) Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.

T.C
YARGITAY
3.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2001/8614
KARAR NO: 2001/8826
KARAR TARİHİ: 08.10.2001

Dava: Dava dilekçesinde 220.000.000 lira bedelli 01.05.2000 ödeme tarihli bono senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacı dilekçesi ile; Aydın 2.İcra Müdürlüğü’nün 2000/2899 E. sayılı dosyasında takibe konulan 1.5.2000 ödeme tarihli 220.000.000 lira bedelli bono senedini dava dışı Ümit D. adlı şahsa aldığı zeytinyağı ve sabun karşılığında verdiğini, sonradan anlaşarak aldıklarını geri teslim ettiğini böylece senedin karşılıksız kaldığını buna rağmen, senedin adı geçenin şoförü ( davalı ) Latif U. tarafından icraya konulduğunu ileri sürerek borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı duruşmaya gelmemiş, bir cevapta vermemiştir.Mahkemece, davacının borçlu olmadığını herhangi bir belgeyle ispatlayamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Dava, menfi tespit davası olup ispat hususu bakımından genel yargılama usulüne tabidir. Davacı, davasını ispat bakımından yazılı delil ileri sürememiş ve borcun miktarı itibariyle de tanık dinlenemeyeceğinden sadece yemin deliline dayanmıştır. Mahkemece, talep dikkate alınarak davalıya ihtarlı yemin davetiyesi çıkartılmış ancak, usulüne uygun tebliğin yapılmadığı gözetilmeden hüküm kurulmuştur.Tebligat Kanununun 9. maddesinin 3.bendinde; "Davetiyede davet edilen şahsın hangi gün ve saatte hazır bulunması lazım geldiği … hususunu ihtiva eder" hükmü yer almaktadır.Oysa, davalının yemin için çağrıldığı duruşma günü 29.5.2001 tarihine atılı iken, çıkartılan davetiyenin üzerine 19.5.2001 tarihi yazılmıştır. Duruşma ise 29.5.2001 tarihinde yapılmış davalı bu duruşmaya gelmemiştir.

Bu durumda; davalı adına çıkartılan yemin davetiyesi usulüne uygun tebliğ edilmediğinden geçerli değildir.

Tebligatın geçersiz olduğu nazara alınmadan davacının savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.Kabule göre de; HUMK.nun 337. maddesi hükmüne göre "…Tayin edilen günde o kimse gelmezse yeminden kaçınmış ve yemin edeceği vakıaların da sabit olmuş sayılmasına karar verilir."Mahkemece yapılacak iş; davalıya yeniden usulüne uygun yemin davetiyesi çıkartılarak hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm kurmaktan ibarettir.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.10.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: hukukçu — 19 Ara 2014, 08:49