Etiket arşivi: E.2009/1615

YCGK 26.5.2009 E.2009/16-15 – K.2009/138

– Gerçeği Aykırı Beyanda Bulunmak
– Kamu Güveni (Gerçeğe Aykırı Beyanda Bulunmak)
– Alacaklının Beyan Edilmeyen Malları Bilmesi (Gerçeğe Aykırı Beyanda Bulunmak)

İİK.74,257,338/1

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık sanığa isnat edilen gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçunun oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

Gerçeğe aykırı bildirimde bulunmak, borçlunun “başkasına ait mal, alacak ve hakları kendisine aitmiş gibi göstermesi” veya “kendisine ait mal, alacak ve hakları” gizlemesidir.

Ancak bu suçun oluşabilmesi için bildirimin bizzat borçlu tarafından ve gerçeğe aykırı olduğu bilinerek yapılması ve aynı zamanda bu bildirimin İİY.`nın 74 üncü maddesinde gösterilen hususları da içermesi gerekir.

Somut olayda, mal beyanında bildirilmeyen malların, alacaklı tarafından beyandan önce bilindiğinin kabulünün gerektiğinden, atılı suçun oluşmayacağı anlaşılmakla direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.

DAVA ve KARAR:

Sanığın gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suçundan beraatine ilişkin A. İcra Ceza Mahkemesince verilen 24.12.2006 gün ve 19-192 sayılı hüküm, şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen

Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 25.12.2007 gün ve 3355-5215 sayı;

“… 1- 10.10.2006 tarihli A… Tapu Sicil Müdürlüğünden gelen müzekkere cevabında yer alan sanığa ait taşınmazlara ilişkin bilgileri mal beyanının verilme tarihi olan 14.11.2006`dan önce müşteki vekilinin öğrendiğine dair bilgi ve belgenin takip dosyasında bulunmadığı halde bu gerekçe ile,

2- Borçlu sanığın vermiş olduğu mal beyanı dilekçesinin İİK.`nun 74. maddesinde belirtilen unsurları taşır mahiyette olduğu dikkate alındığında borçlu sanığa isnat edilen suçun unsurlarıyla oluştuğu gözetilmeden, beraatine karar verilmesi…”, isabetsizliğinden bozulmuştur.

A. İcra Ceza Mahkemesince 24.4.2008 gün ve 273-580 sayı;

“… İİK.nun 338/1. maddesi ile yasanın koruduğu hukuki yarar “kamu güveni” olup bu suç, kusur sorumluluğuna dayanmaktadır.

A… 2. İcra Müdürlüğünün 2006/2496 Esas sayılı dosyasında 10.10.2006 tarihinde şikâyetçi vekili Tapu Sicil Müdürlüğüne ve A… (N…) Tapu Sicil Müdürlüğüne yazı yazılmasını talep etmiş, A… (N…) Tapu Sicil Müdürlüğünden sanığın taşınmazlarını bildiren 10.10.2006 tarihli yazı takip dosyasına konulmuştur.

Bu tarihten sonra 14.11.2006 tarihinde ödeme emrinin sanık borçluya tebliği sağlanmış ve 14.11.2006 tarihinde sanık mal beyanında bulunmuştur. 10.10.2006 tarihinden sonra takip dosyasına gelen 14.11.2006 tarihli mal beyanını inceleyen şikâyetçi vekili, şikâyet tarihi olan 27.12.2006 tarihinde sanığın cezalandırılmasına yönelik şikayet dilekçesini vermiştir. Mal beyanı dilekçesini inceleyen şikâyetçi vekilinin önceki tarihli tapu yazısını incelememiş olması hayatın olağan akışına aykırıdır…” gerekçeleriyle önceki hükümde direnilmiştir.

Bu hükmün de şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine,

Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istekli 12.1.2009 gün ve 211497 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilen dosya,

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI:

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık sanığa isnat edilen gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçunun oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

Haciz yoluyla cebri icra takibine uğrayan borçluların bir kısım eylemleri İcra ve İflâs Yasasının çeşitli maddelerinde yaptırımı gerektiren ihlâller olarak düzenlenmiştir. Bu cümleden olarak borçlunun istenen beyanı gerçeğe aykırı surette yapması İcra ve İflas Yasasının 338. maddesinde, yaptırıma bağlanmıştır.

Gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunma suçunu düzenleyen 338. maddede;

“Bu Kanuna göre istenen beyanı hakikate aykırı surette yapan kimse, alacaklının şikayeti üzerine… cezalandırılır” hükmüne yer verilmiştir.

Görüldüğü üzere bu hükümle, İİY.`nın 74 üncü maddesine göre icra dairesine bildirilmesi gerekli beyanın gerçeğe aykırı surette yapılmış olması bağımsız suç olarak düzenlenmiştir. Koruduğu hukuki yarar “kamu güveni” olan bu suç, yasadan kaynaklanan bir yükümlülüğün yasadaki koşullara uygun, ancak gerçeğe aykırı biçimde yerine getirilmesi suretiyle işlenmekte ve suç tipinde kusur sorumluluğuna dayanılmaktadır.

Gerçeğe aykırı bildirimde bulunma ise, borçlunun “başkasına ait mal, alacak ve hakları kendisine aitmiş gibi göstermesi” veya “kendisine ait mal, alacak ve hakları” gizlemesidir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için bildirimin bizzat borçlu tarafından ve gerçeğe aykırı olduğu bilinerek yapılması ve aynı zamanda bu bildirimin İİY.`nın 74 üncü maddesinde gösterilen hususları da içermesi gerekir.

Anılan maddede ise mal beyanının içeriği;

“…borçlunun gerek kendisinde ve gerek üçüncü şahıslar yedinde bulunan mal ve alacak ve haklarında borcuna yetecek miktarın nev`ini mahiyet ve vasıflarını ve her türlü kazanç ve gelirlerini ve yaşayış tarzına göre geçim membalarını ve buna nazaran borcunu ne suretle ödeyebileceğini yazı ile veya şifahen icra dairesine bildirmesi” olarak açıklanmıştır.

Madde metninden de anlaşıldığı üzere, içeriği itibariyle yasaya uygun bir bildirimden söz edilebilmesi için borçlunun bu beyanında;

a) Çeşit, mahiyet ve vasıflarını da göstermek suretiyle borcuna yetecek miktardaki mal, alacak ve haklarını,
b) Her türlü kazanç ve gelirlerini,
c) Yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını,
d) Borcunu ne surette ödeyebileceğini, bildirmiş olması gerekir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;

6.500.- Liralık alacak için A. 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.10.2006 gün ve 142-142 D. İş sayılı kararı ile borçlu M… Ç…`ın menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine İİY.`nın 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz konulduğu, ihtiyati haciz kararına istinaden 10.10.2006 tarihinde, borçlunun kayıtlı olduğu A… Tapu Sicil Müdürlüğüne ve adına kayıtlı araçların trafik kaydına ihtiyati haciz konulması için A. Trafik Tescil Denetleme Şube Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı, her iki müzekkerenin alacaklı vekiline elden teslim edildiği, 10.10.2006 tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmazlara ihtiyati haciz konulduğu, ihtiyati haczin alacaklı vekilince 13.10.2006 tarihinde icrai hacze dönüştürülerek, borçluya örnek 10 nolu ödeme emrinin tebliğ edildiği,

14.11.2006 tarihinde yapılan tebligat üzerine borçlunun icra müdürlüğüne, aynı gün mal beyanında bulunduğu, bu beyanında borcu kabul ederek adına kayıtlı menkul veya gayrimenkulünün bulunmadığını, evinin kira olduğunu, çobanlık yaparak geçimini temin ettiğini, aylık gelirinin 300.- Lira olduğunu belirttiği, mal beyanı dilekçesinin 14.11.2006 tarihinde dosyasına konulduğu,

Alacaklı vekilince 27.12.2006 tarihli dilekçe ile borçlunun gönderilen tapu kaydına göre 18 parça taşınmazının olduğunun saptanmasına karşın mal beyanında bu taşınmazları gizlemek suretiyle gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu iddia edilerek cezalandırılması talep olunmuştur.

Borçluya ait 18 adet taşınmaza ihtiyati haciz konulduğuna ilişkin 10.10.2006 tarihli yazının dosyaya hangi tarihte intikal ettiği, müzekkere cevabı üzerinde havale bulunmaması nedeniyle kesin olarak saptanamamakla birlikte, alacaklı vekilince ihtiyati hacze ilişkin müzekkerenin elden alınarak Tapu Sicil Müdürlüğüne sunulması, aynı gün borçlu adına kayıtlı taşınmazlara ihtiyati haciz konulması, 13.10.2006 tarihinde ihtiyati haczin icrai hacze dönüştürülerek borçluya örnek 10 nolu ödeme emrinin tebliğ edilmesi karşısında, 10.10.2006 tarihli müzekkerenin dosyaya hangi tarihte intikal ettiğine ilişkin doğan kuşkunun sanık lehine yorumlanması suretiyle alacaklı tarafından borçluya ait taşınmazların mal beyanından önce bilindiğinin kabulü evrensel hukuk kurallarının doğal sonucudur.

Bu itibarla Özel Daire Bozması ilke olarak doğru ise de, somut olayda yukarıdaki saptamalar nazara alındığında, alacaklı tarafından mal beyanında bildirilmeyen malların beyandan önce bilindiğinin kabulünün gerektiği, alacaklı tarafından beyanda gösterilmeyen malların bilinmesi halinde ise atılı suçun oluşmayacağı anlaşılmakla direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, oybirliği ile karar verildi.

Y.C.G.K. 26.5.2009 E.2009/16.H.D.15 – K.2009/138