Etiket arşivi: E.2010/12677

YHGK 13.4.2011 E.2010/12-677 – K.2011/133

– Şikayet (Şirkete Ödeme Emri Tebliğinde Usulsüzlük)
– Ödeme Emri Tebliğinde Usulsüzlük (Şirkete)
– Şirkete Ödeme Emri Tebliğinde Usulsüzlük

İİK.16, 17, 179/a-2, 366 – TTK. 20/2, 309, 317, 320, 321, 336 – BK.321, 390, 528/2 – HUMK.428

Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğünü ancak tebliğ işleminin muhatabı olan borçlu şirket şikayet konusu yapabilir.

Şikayetçiler Yunus İsmail ve Çimen`in tek başlarına ve birlikte borçlu şirketi temsile yetkili olmadıkları anlaşılmaktadır.

Bu durumda icra takibinin borçlusu ve şikayete konu tebliğ işleminin muhatabı olmayan üçüncü kişiler Yunus İsmail Saka ve Çimen Ergut`un ödeme emri tebliğ işleminin iptali isteminin aktif husumet yokluğu nedeni ile reddi gerekir.

DAVA ve KARAR:

Taraflar arasındaki “Şikayet, kanun yoluna başvuru” nedeniyle yapılan yargılama sonunda;

Sarıyer İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 15.8.2008 gün ve 2008/237 E. – 244 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 12.3.2009 gün ve 2008/24324 – 2009/5167 sayılı ilamı ile önce onanmış; karşı taraf/alacaklı vekili karar düzeltme istemi üzerine bu istem kabul edilerek 20.10.2009 gün ve 2009/11649-19668 sayılı ilamı;

(“…Alacaklı vekili tarafından borçlu Azim Pazarlama ve Tic. Ltd. Şti. hakkında genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı ve örnek 7 numaralı ödeme emrinin adı geçene 14.6.2008 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu şirketin yönetim kurulu üyesi sıfatı ile şirket ortakları Yunus İsmail Saka ve Çimen Ergut vekili tarafından icra mahkemesine başvurularak ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğünün ileri sürüldüğü görülmektedir.

Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğünü ancak tebliğ işleminin muhatabı olan borçlu şirket şikayet konusu yapabilir.

Dosya içinde mevcut 3.9.2007 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi örneğine göre şikayetçiler Yunus İsmail Saka ve Çimen Ergut`un tek başlarına ve birlikte borçlu şirketi temsile yetkili olmadıkları anlaşılmaktadır.

Kaldı ki adı geçenler tarafından icra mahkemesine yapılan başvuru da borçlu şirketi temsilen ve şirket adına olmayıp, şahısları adına ve şirketin yönetim kurulu üyesi sıfatları ile yapılmıştır.

Bu durumda icra takibinin borçlusu ve şikayete konu tebliğ işleminin muhatabı olmayan üçüncü kişiler Yunus İsmail Saka ve Çimen Ergut`un ödeme emri tebliğ işleminin iptali isteminin aktif husumet yokluğu nedeni ile reddi yerine mahkemece şikayetin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Dairemizce hükmün bu nedenle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.

Alacaklı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 12.3.2009 tarih ve 2008/24324 E. – 2009/5167 K. sayılı onama ilamının kaldırılmasına, yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma Kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Nitekim, aynı ilke Hukuk Genel Kurulu’nun 30.4.2003 gün ve E.2003/12-313 – K.2003/310; 15.11.2006 gün ve E.2006/12-691 – K.2006/722; 8.10.2008 gün ve E.2008/12-538 – K.576 sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Karşı taraf/alacaklı Bülent Sağlam vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.

Y.H.G.K. 13.4.2011 E.2010/12-677 – K.2011/133

 

 

KARŞI OY YAZISI

İcra takip alacaklısı Bülent Sağlam, Azim Pazarlama ve Tic. A.Ş. hakkında (1.000.000,00.-) EURO alacağının tahsili istemiyle Sarıyer İcra Müdürlüğünün 2008/2532 takip sayılı dosyası üzerinden adi takip yoluyla 12.6.2008 tarihinde icra takibi başlatmış; örnek 7 numaralı ödeme emri çıkarılarak 14.6.2008 tarihinde güvenlik görevlisi Halis Markoç’a tebliğ olunmuştur.

Takip borçlusu şirketin yönetim kurulu başkanı, icra takip alacaklısı Bülent Sağlam, üyeleri ise, Yunus İsmail Saka, Çimen Ergut ve Ahmet Necdet Harmankaya adlı şahıslardır. Yönetim Kurulu üyelerinden Yunus İsmail Saka ve Çimen Ergut, vekil aracılığıyla ve 25.7.2008 tarihinde ŞİKAYETÇİ sıfatıyla, Bülent Sağlam’ın usulsüz olarak ve tebligatı almaya yetkili olmayan Halis Markoç’a “ödeme emrini” tebliğ ettirdiğini ileri sürerek; yapılan bu tebligatın usulsüz olduğunun tespitine ve takibin iptaline karar verilmesi istemiyle Sarıyer İcra Hukuk Mahkemesine şikayette bulunmuşlar ve Sarıyer İcra Hukuk Mahkemesi 15.8.2008 tarih, 2008/237 esas ve 2008/244 sayılı kararı ile “Şikayetin kabulüne, Sarıyer İcra Müdürlüğünün 2008/2532 esas sayılı dosyasında borçlu Azim Pazarlama Tic. A.Ş.ye yapılan tebligatın usulsüz olduğunun tespitine, takibin iptaline ilişkin yerinde görülmeyen istemin reddine” karar vermiştir. Mahkemece verilen bu karar, tarafların temyizi üzerine Yüksek Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 12.3.2009 gün, 2008/24324 esas ve 2009/5167 karar sayılı ilâmıyla ONANMIŞTIR.

Bülent Sağlam vekilinin “Karar Düzeltme” istemi üzerine; 12. Hukuk Dairesi, 20.10.2009 gün, 2009/11649 esas ve 2009/19668 karar sayılı ilâmıyla, az yukarda sayısı belirtilen “ONAMA” kararını kaldırarak; “Şikayetçiler, icra takibinin borçlusu ve şikayete konu tebliğ işleminin muhatabı olmayan üçüncü kişiler olduklarından ve dolayısıyla ödeme emrinin tebliği işleminin iptalini isteme haklarının ve bu kapsamda aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını BOZMUŞTUR.

Yerel Mahkeme, ilk kararındaki gerekçeleri tekrarlamak suretiyle, 15.2.2010 tarih, 2009/407 esas ve 2010/45 sayılı “direnme” kararını vermiş ve bu karar, Bülent Sağlam vekilince temyiz edilmiştir.

Türk Ticaret Kanunu’nun 317. maddesi gereğince, anonim şirket yönetim kurulu tarafından idare ve temsil olunur. Temsile yetkili olanlar, şirketin amaç ve konusuna dahil olan her nevi işleri ve hukuksal işlemleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hak ve yetkisine sahip oldukları gibi; şirket adına düzenlenecek evrakın geçerli olması içinde, aksine ana sözleşmede hüküm olmadıkça temsile yetkili olanlardan ikisinin imzası yeterlidir. (TTK.m.321)

Türk Ticaret Kanunu’nun 320. maddesi hükmü, anonim şirketin yönetim kurulu başkan ve üyelerinin, şirket işlerinde göstermeleri gereken “İHTİMAM” derecesini düzenlemiştir. Buna göre; yönetim kurulu üyelerinin şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında da, Borçlar Kanunu’nun 528/2. maddesi hükmü uygulanır ve bu madde hükmü uyarınca bir VEKİL gibi sorumlu olurlar. Bu sebeple, yönetim kurulu üyeleri, bir idarecinin aynı durum ve koşullarda göstermesi gereken DİKKAT ve ÖZENİ göstermekle yükümlüdürler.

Yönetim Kurulu, anonim şirketin kuruluşu aşamasında, Türk Ticaret Kanunu’nun 309. maddesinde gösterilen sebeplerle şirkete karşı; anonim ortalık kurulduktan sonra da aynı Kanunun 336. maddesi gereğince ve bu madde hükmünde gösterilen sebeplerle anonim ortaklığa, münferit pay sahiplerine ve anonim ortaklığın alacaklılarına karşı MÜTESELSİLEN sorumludurlar. TTK.nun 336. maddesinin ilk dört bendinde gösterilen sebepler tahdidi olmadığı halde “özel” sorumluluk halleri olup; BEŞİNCİ bendinde gösterilen sebepler ise “GENEL” sorumluluk halleridir. TTK.nun 336. maddesinde gösterilen hallerde ve bu kapsamda gerek kanun gerekse esas sözleşmelerinin yüklediği görevlerinin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması durumunda, KİMİN KUSURLU OLDUĞUNU İSPAT VE ARAŞTIRMAYA ZORUNLU OLMAKSIZIN anonim ortaklık, pay sahipleri ve ortaklık alacaklıları, yönetim kurulu başkan ve üyeleri ya da bunlardan diledikleri hakkında zararlarının tazmini için dava açabilirler. Yönetim kurulu başkan ve üyelerinin belirtilen sorumlulukları, Borçlar Kanunu’nun 528 ve 390. maddelerinin yollamasıyla aynı Kanunun 321. maddesindeki “İHTİMAM” ölçüsü esas alınarak belirlenir (Y.11.H.D. 13.6.1974 T.1974/1913 E. – 1974/1900 K.; 31.1.1979 T. 1979/363 E. – 1979/364 K. sayılı kararları). Yönetim Kurulu başkan ve üyelerinin sorumlu olmadıkları ise haklarındaki davanın sonucunda belirlenebilir.

Diğer yandan, anonim ortaklığın yönetim kurulu başkan ve üyeleri, T.T.K.nun 20/2. maddesi gereğince, şirket işlerinin gerektirdiği hallerde BASİRETLİ BİR İŞ ADAMI gibi hareket etmek zorundadırlar. Bu sebeple Yönetim Kurulu, görevlerinde pay sahipleri gibi “PASİF” değil “AKTİF” olmak zorundadırlar.

Somut olayda, icra takip alacaklısı da olan Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Sağlam, 14.7.2008 tarihinde, Azim Pazarlama Tic. A.Ş.nin iflasının ertelenmesi veya iflası için dava açmış ve gündemdeki bilgilere göre 18.9.2008 tarihinde İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesince şirketin iflasına karar verilmiş; ancak, Yargıtay 19. Hukuk Dairesince, iflasın açılmasına dair yerel mahkeme kararının bozulması üzerine 9.2.2010 tarihinde mahkemece iflas kararı kaldırılmıştır.

İcra ve İflas Kanunu’nun 16 ve 17. maddeleri hükümlerinde düzenlenen şikayet, Medeni Usul Hukuku kapsamında bir kanun yolu olmadığı gibi; bir dava da değildir. Bu husus, hukuk öğretisinde de Yargı uygulamalarında da kabul edilmektedir. (Örneğin: Prof. Dr. B. Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı sayı:97; Üstündağ, Samı, İcra Hukuku Esasları, 8. Baskı; sayı:45; Pekcanitez, Hakan/Atalay, Oguz/Sungurtekin, Özkan, Meral/Özeker, Muhammet, İcra İflas Hukuku, 4. Baskı, Ankara, 2006, sayfa:63; Oskay, Mustafa/Koçak, Coşkun/Deynekli, Adnan/Doğan Ayhan, İİK. Şerhi, Cilt:1 – sayfa:136. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 23.5.1973 tarih ve 1973/3365 E. ve 1973/5551 K. sayılı; 15.12.1970 gün, 1970/12868 E. – 1970/12529 K. Sayılı Kararları)

İcra İflas Kanunu’nun 16. maddesi gereğince şikayet, icra ve iflas memurunun yaptığı işlemin Kanuna ve olaya uygunluğunu hakim kararıyla sağlamak için başvurulan takip hukukuna özgü özel bir yoldur. Bu kapsamda; işlemin kanuna aykırı olması, bir hakkın yerine getirilmemesi, bir hakkın sebepsiz yere sürüncemede bırakılması ve nihayet işlemin hadiseye uygun olmaması hallerinde, işleminden zarar gören herkes şikayete başvurabilir. Buna göre, şikayet hakkı, şikayet konusu işlemin iptal ettirilmesinde HUKUKEN KORUNMAYA DEĞER bir YARARI olan, alacaklı, borçlu ve üçüncü kaşilere aittir. (Prof. Dr. B. Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 1988 Baskı, Cilt:1, sayfa:92; İcra ve İflas El Kitabı, sayfa:99)

İcra takibinde takip borçlusu şirkete, takip alacaklısı Bülent Sağlam tarafından gönderilen ödeme emrinin tebliği işleminin usulsüz ve TEBLİGAT YASASINA aykırı olduğu çekişmesizdir. Takip borçlusu şirketin yönetim kurulu üyeleri olan ve şikayet tarihi itibariyle GÖREVLERİ devam eden Çimen Ergut ve Yunus İsmail Saka, ödeme emrinin tebliği işleminin, 7201 sayılı Tebligat Kanunun hükümlerine aykırı olarak yapıldığını ileri sürerek, işlemin düzeltmesini istemişlerdir. Şirketin yönetim kurulu başkanı takip alacaklısı olarak, icra takibi başlatmış olduğuna göre, görevi devam eden diğer yönetim kurulu üyeleri, görevleri gereği, şirketin, pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haklarını yukarıda açıklanan sorumluluk sebepleri gereğince basiretli bir işadamı gibi korumak zorundadırlar. Şikayet bir dava olmadığına göre, gündemde yazılı temsil belgesinden anlaşıldığı üzere “HER NEVİ RESMİ DAİRELERDEKİ İŞ VE İŞLEMLERİN İKMALİ” işlemleri kapsamında şirketi temsile yetkili ve yönetim kurulu üyesi olan şikayetçilerin, işlemi şikayete hakları vardır. Kaldı ki, yönetim kurulunun süresi dolsa bile önceki yönetim kurulunun görevi, yeni yönetim kurulu seçilene kadar devam eder. (Örneğin; Yüksek 11. Hukuk Dairesinin 30.11.1992 gün, 1992/6270 E. ve 1992/11024 K. Yüksek 12. Hukuk Dairesinin 12.2.1998 gün, 1998/691 E. ve 1998/1434 K. sayılı kararları).

Az yukarda belirtilen iflas davasında ise, mahkemece, 21.7.2008 tarihinde İİK.nun 179/a-2. maddesi gereğince, şirkete, üç kişilik temsil ve yönetim kayyım heyeti atanmıştır. Kayyım heyetinin hangi tarihte göreve başladığı, gündemdeki bilgilere göre BELLİ DEĞİLDİR. 18.9.2008 tarihinde mahkemece görevlerine son verilen kayyım heyetinin atanmalarından itibaren üç gün içinde ve şikayetçilerce yapılan şikayet tarihi olan 25.7.2008 tarihine kadar, mahkemece tebligat yapılması ve onların göreve başlamalarının sağlanması, gerçekleşmesi zor olan bir ihtimaldir. Nitekim, şikayet tarihi itibariyle, kayyım heyetinin göreve başladığı ve yönetim kurulunun görevinin son bulduğuna dair bir iddia da ileri sürülmemiştir.

Diğer yandan, iki kişi olarak şikayetçilerin borçlu şirketi temsile yetkili olmadıkları kabul edilse dahi, yönetim kurulu üyeleri olarak doğrudan şikayet hakları vardır. Çünkü, yukarda açıklandığı üzere, şirket, pay sahipleri ve şirket alacaklıları tarafından haklarında sorumluluk davası açılmasını önlemek için şikayette bulunmalarında hukuksal yararları vardır. Hatta, müteselsilen sorumlulukları söz konusu olduğundan yönetim kurulu başkanının sorumluluğundan ötürü de şikayetçilerin haklarında dava açılabilir. Açılacak davaların yargılaması sonunda “sorumlu tutulmazlar” ihtimaline göre şikayette yararları yoktur denilemez. Çünkü, gereksiz de olsa, haksız da olsa açılan davalar; onların bir çok sorunla karşı karşıya kalmalarına sebep olabilir. Mahkemeden yada hükümden hukuki himaye istemeye ihtiyaç varsa; hukuki bir yarar da vardır (Y.H.G.K.24.6.1992 gün, 1992/1-347 Esas ve 1992/394 Karar sayılı ilamı) sorumluluğun gerektirdiği alanda yetki de kullanılabilir. Aktif husumet, en kısa tanımıyla bir hakkı kullanabilme yetkisidir.

Şikayetçilerin de, haklarında açılması ihtimal dahilinde olan “sorumluluk davasını” önlemek; açılan davalarda sorumsuzluğunu ispatlayabilmek için şikayette bulunmalarında, ayrıca hukuksal yararlarının olduğunun da kabulü gerekir.

Açıklanan hukuksal sebeplerle yerel mahkeme kararının ONANMASI gerektiği görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun BOZMA kararına katılmıyoruz.