Etiket arşivi: ECRİMİSİL

İdari Davalarda Ecrimisil (Karşılıksız Kullanım) Zamanaşımı (10 yıl)

T.C.
DANIŞTAY
10. DAİRE
E. 2001/4096
K. 2004/4061
T. 26.4.2004
• ZAMANAŞIMI SÜRESİ ( Ecrimisil Alacağının Hesaplanmasında Borçlar Kanunu’ndaki Genel Zamanaşımı Süresinin Uygulanacağı )
• ECRİMİSİL ALACAĞININ TAHSİLİ TALEBİ ( Borçlar Kanunu’ndaki Genel Zamanaşımı Süresinin Uygulanması Gereği )
• SÜRE ( Ecrimisil Alacağının Hesaplanmasında Borçlar Kanunu’ndaki Genel Zamanaşımı Süresinin Uygulanacağı )
2886/m.75,92
818/m.125
ÖZET : 2886 sayılı Yasanın “sürelerin hesabı” başlıklı 92. maddesinde, bu kanunda yazılı sürelerin hesaplanmasında hüküm bulunmayan hallerde, Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu itibarla Borçlar Kanununda yer alan genel zamanaşımı süresinin ecrimisil alacağının tahsilinde gözönüne alınması gerekmektedir. Temyiz ve dava dosyalarının birlikte incelenmesinden 3.5.1999 günü idarenin elemanlarınca yapılan tespit üzerine davacının Hazine arazisini işgal ettiğinden bahisle 11.12.1992-3.5.1999 dönemleri için ecrimisil tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme doğrultusunda olayda idarece işgalin tespit edildiği 3.5.1999 tarihinden geriye doğru hesap edilecek 10 yıllık genel zamanaşımı süresi göz önüne alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözümü gerekmektedir. İdare Mahkemesince, 6183 sayılı Yasanın 102. maddesinde öngörülen 5 yıllık tahsil zamanaşımı esas alınmak suretiyle 3.5.1999 tarihinden geriye doğru 5 yıllık dönem dışında kalan ecrimisil alacağının zamanaşımına uğradığından bahisle dava konusu işlemin kısmen iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

İstemin Özeti : Davacının, hazine ile paydaş olduğu Afyon İli, Merkez Bayramgazi Köyü, Araplı Deresi Mevkiinde, tapunun … ada, … parsel numarasında kayıtlı taşınmazın hazine hissesine tekabül eden 14.286 m2’lik kısmının işgal edildiğinden bahisle tahakkuk ettirilen 488.367.000.-lira tutarındaki ecrimisil alacağının tahsili amacıyla tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda Denizli İdare Mahkemesince, dava konusu işlemin kısmen iptali, davanın kısmen reddi yolunda verilen 14.6.2000 tarih ve E:1999/530, K:2000/634 sayılı kararın, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Taraflarca savunma verilmemiştir.

D.Tetkik Hakimi Erkan Yılmaz’ın Düşüncesi : Borçlar Kanununda öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı süresi dikkate alınmadan dava konusu işlemin kısmen iptaline ilişkin mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenle, davalı idare temyiz isteminin kabulü, kararın iptale ilişkin kısmının bozulmasına, davacı temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Bilgin Arısan’ın Düşüncesi : Tarafların karşılıklı temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle tarafların karşılıklı temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, davacının hazine ile paydaş olduğu Afyon İli, Merkez Bayramgazi Köyü, Araplı Deresi Mevkiinde tapunun 120 ada, 1 parsel numarasında kayıtlı taşınmazın hazine hissesine tekabül eden 14.286 m2’lik kısmının işgal edildiğinden bahisle tahakkuk ettirilen 488.367.000.-lira tutarındaki ecrimisil alacağının tahsili amacıyla tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Denizli İdare Mahkemesince, Türk Medeni Kanununa göre müşterek ve iştirak halinde mülkiyette paydaşlık giderilmediği sürece paydaşlardan herbirinin taşınmazın her noktasında payı oranında hak sahibi olduğu, uyuşmazlık konusu taşınmazın 11.12.1992-3.5.1999 döneminde işgal eden davacının hazine payı yönünden fuzuli şagil olduğu, kamu alacağı niteliğinde bulunan ecrimisil alacağının işgalin tespit edildiği 3.5.1999 tarihinden geriye doğru 5 yıllık döneme ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı, diğer dönemlerin ise zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle dava konusu işlemin kısmen iptaline, davanın kısmen reddine karar verilmiştir.

Taraflarca anılan idare mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Davacı tarafından ileri sürülen temyiz nedenleri mahkeme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Davalı idarenin temyiz istemine gelince;

2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesinde, “Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların, gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine, fuzuli şagilden, bu Kanunun 9 uncu maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle, 13 üncü maddesinde gösterilen komisyonca takdir ve tespit edilecek ecrimisil istenir. Ecrimisil talep edilmesi için, Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmez ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz.

Ecrimisil fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmez ise, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur……” kuralı getirilmiştir.

Aynı Yasanın “sürelerin hesabı” başlıklı 92. maddesinde, bu kanunda yazılı sürelerin hesaplanmasında hüküm bulunmayan hallerde, Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu itibarla Borçlar Kanununda yer alan genel zamanaşımı süresinin ecrimisil alacağının tahsilinde gözönüne alınması gerekmektedir. 

Temyiz ve dava dosyalarının birlikte incelenmesinden 3.5.1999 günü idarenin elemanlarınca yapılan tespit üzerine davacının Hazine arazisini işgal ettiğinden bahisle 11.12.1992-3.5.1999 dönemleri için ecrimisil tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme doğrultusunda olayda idarece işgalin tespit edildiği 3.5.1999 tarihinden geriye doğru hesap edilecek 10 yıllık genel zamanaşımı süresi göz önüne alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözümü gerekmektedir. 

İdare Mahkemesince, 6183 sayılı Yasanın 102.maddesinde öngörülen 5 yıllık tahsil zamanaşımı esas alınmak suretiyle 3.5.1999 tarihinden geriye doğru 5 yıllık dönem dışında kalan ecrimisil alacağının zamanaşımına uğradığından bahisle dava konusu işlemin kısmen iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin reddine, Denizli İdare Mahkemesinin 14.6.2000 tarih ve E:1999/530, K:2000/634 sayılı kararının davanın reddine ilişkin kısmının onanmasına, davalı idare temyiz isteminin kabulü ile anılan idare mahkemesi kararının dava konusu işlemin kısmen iptaline ilişkin kısmının bozulmasına, bozulan kısım hakkında yeniden karar verilmek üzere dosyanın adıgeçen mahkemeye gönderilmesine, 26.4.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Ecrimisil (Karşılıksız Kullanım) Zamanaşımı Süresi

YARGITAY
Üçüncü Hukuk Dairesi
E: 1999/6070
K: 1999/6902
T: 29.6.1999

İLK İTİRAZ VE ZAMANAŞIMI SAVUNMASI
ECRİMİSİL
ÖZET : Zamanaşımı savunmasının yasal süresi içinde verilecek cevap dilekçesinde ilk itirazlarla birlikte ileri sürülmesi gerekir. Daha sonra ileri sürülen zamanaşımı itirazı savunmasının genişletilmesi sayılır. Bu genişletilmeye karşı çıkılmaz ise zamanaşımı definin yine incelenmesi gerekir.

(1086 s. HUMK. m. 195/2)
(YİBK., 25.5.1938 tarih ve 29/10 s.)

Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı tutularak 27.000.000.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacılar 6.11.1998 tarihinde açtıkları dava ile, kendilerine ait olan 4 nolu parseli davalının uzun yıllardır işgal ettiğini, taşınmazın 12.916.54 metre karelik kısmını 1995 yılının Haziran ayında kamulaştırdığını, kamulaştırma dışında kalan 9191.46 metre karenin de davalı tarafından işgal edildiğini iddia ederek, kamulaştırılan kısım için kamulaştırma tarihinden geriye doğru, kamulaştırma dışında kalan bölüm için de dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık ecrimisil tutarından, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı tutularak 27.000.000.000 liranın tahsili talep edilmiştir.

Davalı süresinden sonra yaptığı savunmada zamanaşımı def’inde bulunmuş, mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiştir.

1- Davalı Milli Savunma Bakanlığı ilk itirazları ile birlikte esas dava hakkındaki cevabını ve varsa karşı. delillerini dava dilekçesinin kendisine tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde bildirmek zorundadır (HUMK. mad. 195/2). Davalıya dava dilekçesi 23.11.1998 tarihinde tebliğ edildiği halde cevap 1.2.1999 tarihli dilekçe ile verilmiştir. Süresinde cevap vermediği için davalının davayı inkar ettiği varsayılır. Davalı 1.2.1999 tarihli cevap dilekçesinde aynı zamanda zamanaşımı def’inde bulunmuş ve böylece savunmasını genişletmiştir. Savunmasının genişletilmesine ilişkin 1.2.1999 tarihli dilekçesinin tekrar edildiği oturumda davacı sadece cevapları kabul etmediğini bildirerek davanın esasına cevap vermiştir. Bu durum karşısında davacının zimni olarak savunmanın genişletilmesine muvafakat ettiği kabul edilerek zamanaşımı def’i incelenerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.

25.5.1938 tarih ve 29/10 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararına göre, ecrimisil davaları (5) yıllık zamanaşımı süresine tabi olup bu (5) yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar. 6.11.1998 dava tarihinden geriye doğru (5) yılın bitim tarihi olan 6.11.1993 tarihinden kamulaştırılan kısım için talep tarihi olan (kamulaştırmanın kesinleşme tarihi) 21.7.1995 tarihinde kadar 1 yıl 8 ay 15 günlük ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, zamanaşımına uğramayan kısmın 2 yıl olduğundan söz edilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.

II- Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, Şanlıurfa K…. Otopark Müdürlüğünce bildirilen otopark metrekare birim kira paraları esas alınarak taşınmazın otopark olarak kullanılacağı varsayımına dayanılarak ecrimisil hesap edilmiştir.

Davacı, dilekçesinde taşınmazın otopark, pazaryeri ve taşımacılıkta kullanılabileceğini ileri sürerek zararın varlığını açıklamıştır.

Davacının uğradığı zarar davalı idarenin haksız işgaline dayanan “yoksun kalınan gelir”, “Kaybedilen kazanç” imkanıdır; zarar gören davacının taşınmaz işgal edilmemiş olsa idi ileri sürdüğü geliri elde edeceğini; sonra da söz konusu işgalin bu gelirin elde edilmesini engellediğini isbat etmesi gerekir. Uğranılan zararın “kira geliri kaybı” oluşu; bu nedenle farazi ve geleceğe yönelik niteliği itibariyle ihtimale dayanarak isbatı (hesabı) zorunluluğu bulunmakta ise de ecrimisil miktarı hesap edilirken otopark kirasının esas alınabilmesi için davacının taşınmazı otopark olarak kullanacağını isbat etmesi icap eder. Bu hususta bir delil ileri sürülmemiştir. Davacının bu konudaki soyut iddiası ve otopark kirası kadar bir zararının gerçekleştiğine ilişkin zayıf bir ihtimal, iddianın isbatı için yeterli kabul edilemez.

Taşınmazın otopark olarak kullanılmasının engellendiği ve otopark kirası kadar bir zararın gerçekleştiğinin isbat edilmiş olması halinde dahi zararın hesabında uygulanan yöntem doğru görülmemiştir. Bu halde, dava konusu taşınmazın otopark olarak getirebileceği kira hesap edilirken benzer nitelikteki yerlerin kira paraları, emsal kira sözleşmeleri de getirilip incelenerek ecrimisil hesap edilmelidir.

Dava konusu taşınmazın büyüklüğü ve niteliğine göre bilirkişi raporunda açıklanan kirayı getirebileceği inandırıcı bulunmamıştır.

Davacı taşınmazının işgali nedeniyle bu denli yüksek bir miktarda gelir mahrumiyetine uğradığını isbat edemediği durumlarda taşınmazın asgari kira (ecrimisil) getirisinin hesap edilerek tazminine karar verilmelidir. Bunun içinde benzer yerlere ait kira sözleşmeleri taraflardan istenilerek bilirkişi marifetiyle incelendikten sonra, emsal yerlere ait bu kira sözleşmeleri esas alınmak suretiyle saptanacak ecrimisile hükmedilmelidir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 29.6.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • PAYDAŞLAR ARASINDA EL ATMANIN ÖNLENMESİ, FİİLİ KULLANIM, ECRİMİSİL

YARGITAY 1. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/18952
KARAR: 2014/4101

Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 719 ada 12 parsel sayılı taşınmazın kayyım tayin edilen … ile davalı H… dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu, …2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.07.2005 günlü ve 2004/1212-2004/519 sayılı kararı ile, 12 parsel sayılı taşınmazın maliklerinden gaip olan …’ın hak ve menfaatlerini korumak üzere 3561 sayılı Kanun’un 2. maddesi gereğince İstanbul Defterdarı’nın kayyım tayin edildiği anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe, işyeri gibi) doğal ürün veren yada kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşma sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması ve icra takibi yapılması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.

Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinin bulunması durumunda ve davaya konu taşınmazın kamu malı olması durumunda yine intifadan men koşulu aranmaz.

Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacaktır.
İntifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)

Somut olayda, dava konusu 719 ada 12 parsel sayılı taşınmazda dava dışı paydaşların da bulunduğu, taşınmazın paydaşları arasında fiili bir kullanım biçiminin oluşup oluşmadığı başka bir ifadeyle her bir paydaşın payına özgülenen bir yerin bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmuş değildir.

Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler uyarınca tüm paydaşları bağlayan fili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise hangi yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanması, fiili kullanma biçimi oluşmamış ise taşınmazda davacının kayyım tayin edildiği her bir paydaş için ayrı ayrı az veya çok çekişmesiz olarak kullanımına terk edilen yer bulunup bulunmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenerek varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek sonuca gidilmiş olması doğru değildir.

Taraf vekillerinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Sal Mar 10, 2015 8:07 pm


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • KİRA GELİRİ ÜZERİNDEN ECRİMİSİL BELİRLENMESİ, OTOPARK OLARAK KULLANILAN YER

YARGITAY 1. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/16267
KARAR: 2014/4059

Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 10216 parsel sayılı taşınmaz ile 16897 parsel sayılı taşınmazın davacı şirket mülkiyetinde olduğu, davalı şirketin kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, davalının aynı yerdeki 20348 parsel sayılı taşınmazdaki binada 01.08.2011 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile, 2 parsel sayılı taşınmazda ise 01.06.2005 başlangıç tarihli sözleşme ile kiracı olduğu, ecrimisil istemine konu taşınmazlar başında yapılan uygulama sonucunda taşınmazların boş ve terk edilmiş olduğu, ancak parsellerin kenarlarındaki tel çit ve tabanları ile otopark çizgilerinin mevcut olduğu ve sonradan kaldırıldığının saptandığı, ayrıca 453 m² olan 16897 parsel sayılı taşınmaz ile 230 m² olan 10216 parsel sayılı taşınmazların tamamının 10.02.2007 tarihi ile 10.02.2012 tarihi arasında toplam 145.901,48 TL haksız işgal tazminatı getirebileceğinin hesaplandığı, mahkemece de taleple bağlı kalınarak 136.600,00 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır.

Davacı, kayden maliki olduğu taşınmazların beş yıldan uzun süredir davalı işgalinde bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, yargılama aşamasında taşınmazların davalı tarafından müşteri otoparkı olarak kullanıldığını açıklamıştır. Davalı ise, işgalinin bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Bilindiği üzere; öğretide ve yargısal uygulamalarda ifade edildiği gibi ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK’nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)

Ayrıca, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK’nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.

Özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilerek resen emsal araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.

İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.

Öte yandan, TMK’nin 6. maddesi uyarıca iddia sahibi iddiasını ispat ile yükümlü olup, ecrimisil isteğine ilişkin davalarda da, öncelikle davacının işgalin varlığını, süresini ve işgalli alanın miktarını kanıtlaması gerekmektedir.

Somut olayda ise, işgalin hangi tarihler arasında devam ettiği ve taşınmazların tamamının işgal edilip edilmediği hususu saptanmadan, hava fotoğrafları esas alınmak suretiyle taşınmazların tamamı üzerinden ecrimisile karar verilmiştir. Bilirkişi raporunda taşınmazların keşiften önce kullanıldığına dair bir kısım izlerin bulunduğu belirtilmesine karşın, bu izlerin taşınmazların tamamında bulunup bulunmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmamıştır. Ancak davalı taraf, yargılama aşamasında işgalin varlığını kabul etmemiş ise de, 20.02.2014 tarihinde sunduğu ek temyiz dilekçesinde kiracı olduğu taşınmazları 2005 yılından beri teslim edilen sınırlara göre kullandığını, ancak davadan önce mal sahiplerine tebliğ edilen ihtarname üzerine sınırın işgalli alanın dışına çekildiğini, taşınmazların bir bölümünün de yeşil alan olduğunu belirterek, yaptırdığı ölçümlere ilişkin krokileri dosyaya sunduğu ve varsa bile taşkın olarak kullanılan kısımların 10216 parselde 128,04 m2, 16897 parselde ise 265,40 m2 olduğunu açıkladığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, mahkemenin davalının kiracı olduğu taşınmazlar dışında kayden davacıya ait 10216 ve 16897 parsel sayılı taşınmazları da kullandığı yönündeki kabulü doğru ise de, bu kullanımın kapsamı ve davalının taşınmazdan el çektiği tarih saptanmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesap yöntemi de yukarıda açıklanan ilke ve esaslara uygun değildir. Şöyle ki; emsal araştırması yapılmamış, taşınmazların değerinin % 5 inin yıllık kira bedeli olacağı gerekçeleri ile ecrimisil miktarı belirlenmiştir.

O halde, mahkemece öncelikle davalının kullandığı kısım nedeniyle ecrimisilden sorumlu olacağı gözetilerek, taşınmazların tamamının davalı şirket tarafından kullanılıp kullanılmadığının, bazı bölümlerinin yeşil alan olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması, böyle bir saptamanın yapılamaması halinde ise davalının 20.02.2014 tarihli dilekçesinde taşkın olarak kullandığını açıkladığı miktarların esas alınarak, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda emsal araştırması da yapılarak, taşınmazların boş arsa olarak dava konusu edilen ilk dönemde getirebileceği kira parasının rayice göre belirlenmesi, sonraki dönemler için de ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktarın (temyiz edenin sıfatı da gözetilerek) hüküm altına alınması gerekirken, noksan soruşturma ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davalı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Pzt Mar 09, 2015 10:51 pm


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları • TARIM ARAZİLERİNİN HAKSIZ KULLANIMINDA ECRİMİSİL BEDELİNİN HESAPLANMASI

YARGITAY 1. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/17829
KARAR: 2014/4057

Yanlar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın ıslah edilen miktarı üzerinden kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 1123 parsel sayılı taşınmazın davacı ve davalı F… ile dava dışı kardeşleri adına elbirliği mülkiyeti şeklinde kayıtlı olduğu, diğer davalı S…’ın davalı F…’nın eşi olduğu, davacının mirasçılar arasındaki paylaşımda kendisine özgülenen yere cam sera yaptığını, ancak davalıların engellemesi nedeniyle serayı kullanamadığını ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Davacının 24.04.2007 tarihinde davalılar aleyhine açtığı …1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/185 Esas, 2008/253 Karar sayılı elatmanın önlenmesi davasın da çekişmeli taşınmazda mirasçılar arasında paylaşımın varlığı kabul edilerek, davacıya özgülenen ve üzerinde cam sera bulunan bölüme davalıların müdahalesi sabit görülmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş ve karar 16.10.2009 tarihinde kesinleşmiştir. Bu durumda fiili taksimde davacıya terk edilen bölüme davalıların müdahalesinin kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit olduğu gözetilmek suretiyle, 24.04.2007 ile 16.10.2009 tarihleri arası için ecrimisile karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.

Ne var ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı (ecrimisil) miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK’nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.

Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.

Somut olayda ise, bölgede ekimi yapılan ürünlere ilişkin her hangi bir resmi veri getirtilmediği gibi hükme esas alınan bilirkişi raporunda da tamamen soyut değerlendirmeler yapılmış, hangi ürüne göre hesaplama yapıldığı dahi belirtilmeksizin bir dekar seranın net geliri üzerinden sonuca gidilmiştir.

Bilirkişi raporundaki bu hesap yöntemi yukarıda açıklanan ilke ve esaslara uygun değildir. Mahkemece belirtilen esaslara uygun şekilde rapor temin edilerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.

Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Pzt Mar 09, 2015 10:53 pm


YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2006/18-794 K: 2006/816 *KAT MÜLKİYETİ KANUNU * ORTAK ALAN * İNTİFADAN MEN * ECRİMİSİL

T.C. YARGITAYHukuk Genel Kurulu

 

Esas: 2006/18-794Karar: 2006/816Karar Tarihi: 20.12.2006

 

 

 

 

Dava: Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 12.04.2005 gün ve 2004/1181 E. – 2005/517 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, 

 

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 27.03.2006 gün ve 2006/1727-2442 sayılı ilamı ile; 

(4721 S. K. m. 688, 693) (634 S. K. m. 16, 33)

( …Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle davalının ortak bahçeye haksız el atmasının önlenmesine ilişkin dava yönünden kanıtların değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir. 

 

Ancak; 

 

1- Kat Mülkiyeti Yasası'nın 33. maddesi hükmü uyarınca, davalıya ortak bahçeye yaptığı müdahalenin önlenmesi yönünden uygun ve belli bir süre verilmemiş olması, 

 

2- Dava konusu edilen bahçenin ana taşınmazın ortak yerlerinden olduğunda kuşku ve tartışma yoktur. Kat Mülkiyeti Yasası'nın 16. maddesi hükmü uyarınca kat malikleri; ana taşınmazın bütün ortak yerlerine arsa payları oranında ortak mülkiyet hükümlerine göre maliktirler ve bu yerlerden yararlanma hakkına sahiptirler. Kat maliklerine tanınan bu kullanma ve yararlanma hakkı, onların bağımsız bölümlerinde kira sözleşmesine veya kullanma hakkına ya da başka bir nedene dayanarak sürekli olarak oturanlara da tanınmış bulunmaktadır. 

 

Türk Medeni Kanunu hükümleri gereğince paydaşlardan birinin (veya buna bağlı olarak onun bağımsız bölümünü kullananın) ortak mülkiyete bağlı olan bir yeri kendi kullanımına özgülemesi durumunda diğer paydaşlarca ecrimisil (haksız işgal tazminatı) istenebilmesi için öncelikle o paydaş bu ortak yeri münhasıran kullanmaktan yöntemince men edilmiş olmalıdır. Başka bir anlatımla, diğer paydaşlar bu yerden kendilerinin de yararlanmak istediklerini şagil paydaşa yöntemince ihtar etmiş olmalarına karşın kullanımın sürdürülmüş olması gerekir. Somut olayda ortak mülkiyet hükümlerine tabi olan dava konusu bahçenin belli bir bölümünü kullanarak müdahalede bulunan davalının diğer paydaşlarca İzmir 1. Noterliği'nin 18.06.2004 gün ve 9048 yevmiye sayılı ihtarnamesinin muhataba 01.07.2004 tarihinde bizzat tebliği ile uyarıldığı, bu uyarıda kendisine tebliğden itibaren 3 gün içinde bahçeye müdahalesinin önlenmesi istendiğine göre ecrimisilin sözü edilen uyarının tebliğini izleyen 3 günden sonraki günden başlayarak dava gününe kadarki süre için hesaplanıp buna hükmedilmesi gerekirken, 2003 yılına ilişkin bir yıllık haksız işgal tazminatı (ecrimisil) bedeline hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir…), 

 

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

 

Hukuk Genel Kurulu Kararı Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

 

Karar: Dava, ortak bahçeye haksız müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir. 

 

Davacı … apartman yönetimi vekili; davalının zemin katta kiracısı bulunduğu … apartmanına ait ortak bahçeyi, hiçbir haklı nedene dayanmaksızın bar, depo, dolap inşa etmek, masa, sandalye, güneşlik benzeri emtialar koymak suretiyle işgal ettiğini; apartman genel kurul toplantısında alınan karar gereği müdahalenin sona erdirilmesi ve 3.600.000.000.- TL işgal tazminatının ödetilmesi istemini içeren İzmir 1. Noterliği'nin 18.06.2004 gün ve 9048 sayılı ihtarnamesinin davalıya 01.07.22004 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen davalının işgaline devam ettiğini ileri sürerek; davalının ana taşınmazın ortak alanına vaki müdahalesinin men' ine, işgal nedeni ile 01.01.2003 – 31.12.2003 dönemi için 3.6oo.oo0.oo0.-TL işgal bedelinin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 

 

Davalı vekili; müvekkilinin, 1990 yılından beri dava konusu bahçenin kiracısı olup, bazı yıllarda kira sözleşmesinin yenilenip, bazı yıllarda ise uzatıldığını ve apartman yönetiminin bahçe kullanımında zımni muvafakati de bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir. 

 

Mahkemenin, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle ve gerekçesiyle dair verdiği karar, özel dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece, işaret eden bozma gerekçesine direnilmiş; 

 

değinen bozma gerekçesine ise uyulmuştur. 

 

Kat irtifaklı apartmanda dükkan kiracısı olan davalının, ana taşınmazın ortak yerlerinden olan bahçeye sabit bar, depo ve dolap yapmak, masa, sandalye ve büyük boy şemsiyeler koymak suretiyle tecavüzünün bulunduğu; davacı apartman yönetiminin, tebliğ tarihinden itibaren üç gün içinde müdahalenin sona erdirilmesi istemiyle keşide ettiği ihtarnamenin, davalıya 01.07.2004 tarihinde tebliğ edildiği çekişme dışıdır. 

 

1) Özel dairenin 2 numaralı bozma gerekçesine ilişkin uyuşmazlık; ecrimisil hesabında, davalıya ihtarnamede tanınan sürenin sonundan dava tarihine kadar geçen sürenin mi nazara alınması; yoksa dava tarihinden önceki bir yıllık ecrimisil bedeline mi hükmedilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır. 

 

Kat malikleri ve kat irtifakı sahiplerinin ortak yerler üzerinde yararlanma hakkını ve oranını düzenleyen 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 16. maddesinde, hükmü öngörülmüştür. 

 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 688. maddesinde; paylı mülkiyette birden çok kimsenin, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik oldukları belirtilmiş; 693. maddesinde ise, paydaşlardan her birinin, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilecekleri ve onu kullanabilecekleri benimsenmiştir. 

 

Görüldüğü üzere, paylı mülkiyette paydaşlardan her biri, diğer paydaş ya da paydaşlara karşı eşyanın elinden alınmasında istihkak davası, hakkının ihlali halinde el atmanın önlenmesi davası açabilir. 

 

Öteden beri öğreti ve uygulamada, paylı mülkiyete konu olan taşınmaz paydaşlarından birinin, o taşınmaz malın tamamını kullanmasının, öteki paydaşa ya da paydaşlara bir tazminat ödemesini gerektirdiği kabul edilmiş ve bir paydaşın ötekinden tazminat isteyebilmesi, kullanmadan eylemli olarak alıkonulmasına bağlanmıştır. 

 

Önemle vurgulanmalıdır ki; uygulamada, bu tazminat olarak nitelendirilmiş ve Yargıtay, bir paydaşın tazminat ile sorumlu tutulabilmesi için, öbür paydaşı ya da paydaşları ettiğinin gerçekleşmesi doğrultusunda içtihatlarını kökleştirmiştir ( HGK 11/10/1950 T., 4/17 E. – 49 K.; 6. HD. 03/11/1961 T., 3086 E. – 3988 K.; 11/11/1961 T., 4452 E. – 6190 K.; 02/02/1962 T., 8902 E. 909 K.; 17/11/1975 T., 6103 E. -7132 K.; 08/03/1976 T., 1038 E. – 1578 K.; 3. HD. 14/02/1961 T., 9101 E. -7200 K.; 29/12/1980 T., 6335 E. – 6335 K.; 01/03/1982 T., 729 E. – 847 K.; 05/06/1985 T., 3402 E. – 4111 K.; 2. HD. 21/03/1968 T., 1235 E. 1782 K.; 13. HD. 12/05/1982 T., 2880 E. – 3480 K.). 

 

Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; paylı mülkiyette paydaşlar, intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesinin ise; ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlı bulunduğu kuşkusuzdur. 

 

Tüm açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde; kat irtifaklı yapıda ana taşınmazın ortak yerlerinden olduğu kuşkusuz ve çekişmesiz bulunan dava konusu bahçede, kat maliklerinin birlikte ve paylan oranında kullanma hakları mevcut olup; davalı kiracı da mal sahibine izafeten bu haktan yararlanmaktadır. Daha önce dava konusu ortak bahçenin tamamının davalı tarafından kullanılmasına rıza gösteren diğer kat malikleri tarafından keşide edilen ihtarnamede, tebliğden itibaren 3 gün içinde davalının ortak bahçeye müdahalesine son vermesi istenilmiş ve ihtarnamenin 01.07.2004 tarihinde bizzat tebliği ile davalı uyarılmıştır. O halde, bu tarihten önce intifadan men koşulu gerçekleşmemiş olup, diğer paydaşlarca davalıya herhangi bir uyan yapılmamıştır. 

 

Az yukarıda açıklandığı üzere; davalı, diğer paydaşları intifadan men etmiş olmadıkça ortak bahçeyi kullanmasından ötürü herhangi bir ad altında tazminat ödemekle yükümlü değildir. Ancak intifadan men gerçekleştiği takdirde davacı tazminat isteyebilir. 

 

Bu durumda mahkemece yapılacak iş; ihtarnamenin davalıya tebliğini izleyen 3 günden sonraki tarihten dava tarihine kadar geçen süre için ecrimisil miktarı bilirkişiye tespit ettirilerek, belirlenen miktarın hüküm altına alınmasından ibaret olmalıdır. 

 

Hal böyle olunca; yerel mahkemece, aynı yönde işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma ilamının 2 numaralı bozma gerekçesine uyulmak gerekirken, intifadan men şartı gerçekleşmeyen dönem için de ecrimisile hükmedilmesi ve bu yönde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 

 

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 

 

2) Özel daire bozma kararının 1 numaralı bendinde belirtilen bozma nedenine gelince; 

 

Davalıya, ortak bahçeye yaptığı müdahalenin önlenmesi yönünden uygun ve belli bir süre verilmesi gereğine işaret eden bozma nedenine uyularak oluşturulan yeni hüküm özel dairece incelenmediğinden; bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya özel daireye gönderilmelidir. 

 

Sonuç: 1- Yukarıda (1) numaralı bentte belirtilen nedenlerle davalı vekilinin ecrimisile ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının BOZULMASINA, 

 

2- Yukarıda (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle, davalıya yaptığı müdahalenin önlenmesi yönünden süre verilmesine ilişkin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 18. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 20.12.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. 

ELATMANIN ÖNLENMESİ / VEKALET ÜCRETİ / ECRİMİSİL

T.C.

YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
E: 2006/1392
K: 2006/2791
T: 21.03.2006
ELATMANIN ÖNLENMESİ
VEKALET ÜCRETİ
ECRİMİSİL
4721 s. TÜRK MEDENİ KANUNU [Madde 683]
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden maliki oldukları 162 parsel sayılı taşınmazı davalının işgal ettiğini ileri sürerek haksız elatmasının önlenmesini ve ecrimisil istemişlerdir.
Davalı, husumet itirazında bulunmuş, ayrıca taşınmazın kendi parasıyla satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının haksız kullanımının keşfen saptandığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesine ve ecrimisile karar verilmiştir.
Karar, taraflarca duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21/3/2006 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden Z. vs. vekili avukat B. ile yine temyiz eden C. vekili avukat A. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare Tetkik Hakimi M. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 162 parsel sayılı taşınmazın tapuda davacılar adına kayıtlı bulunduğu, davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşınmaza elattığı anlaşıldığına göre, davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalının temyiz itirazı yerinde değildir, reddine.
Davacıların temyizine gelince; taşınmazın keşfen saptanan bedeli ile hesaplanan ecrimisil tutarı esas alınarak ödenmesi gerekli noksan harcın yargılama sürerken tamamlandığı gözetilmek suretiyle, dava değerini oluşturan taşınmaz bedeli ve ecrimisil tutarı toplamı üzerinden davacılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesi yerine, yalnızca ecrimisil tutarı dikkate alınarak avukatlık parası tayini doğru değildir. Davacıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için (450, 00) YTL. duruşma avukatlık parasının ve aşağıda yazılı YTL. bakiye onama harcının diğer temyiz edenden alınmasına, 21.3.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

TAŞINMAZIN İHALE İLE SATIŞI / MÜLKİYETİ KAZANANIN HAKLARI / ECRİMİSİL

T.C.

YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2006/3-76
K: 2006/109
T: 29.3.2006
TAŞINMAZIN İHALE İLE SATIŞI
MÜLKİYETİ KAZANANIN HAKLARI
ECRİMİSİL
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 134]
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 135]
4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 705]
Taraflar arasındaki “Ecrimisil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Gaziosmanpaşa Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 1.7.2003 gün ve 2001/100-2003/613 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 16.2.2004 gün ve 2004/862-879 sayılı ilamı ile;
( … Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dava dilekçesinde 36.483 dolar ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 2.125.000.000 TL. ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmiş olup, hükmü taraf vekilleri temyiz etmektedir.
Davalının temyiz itirazlarının reddine, Davacının temyiz itirazlarına gelince;
Dava dilekçesinde, davalının kiracı olduğu 9 no ‘lu gayrimenkulu 16.4.1999 tarihinde icraen davacı tarafından satın alındığı iddia edilerek bu tarihten sonrası için ecrimisil talep edilmiş, mahkemece “davalının halen kiracı oldukları yolundaki itiraz ve ,şikayetleri hakkında verilen mahkeme kararı Yargıtay tarafından bozulmuş, bozmaya uyularak verilen karar üzerine G.Osmanpaşa Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/1175 Es-1398 K. sayılı ilamı ile davalı s.6. ‘nün kiracılık ilişkisi kabul edilmeyip reddedilerek 25.8.2000 tarihinde kesinleşmiş ise de, ecrimisil başlangıcı olarak davalı S. Ö. ‘nün 27.7.2000 tarihli ve davacı Bankaya, hitaben yazdığı belge içerisinde ecrimisil ödemeyi kabul ettiğinden 27.7.2000 tarihi esas alınmak suretiyle ecrimisile hükmedilmiştir.”
Davalının dava konusu taşınmazda kiracı olduğu davacının bu taşınmazı 16.4.1999 günü düzenlenen ihale ile iktisap ettiği ve İcra İflas Kanununun 135. maddesine göre göndermiş olduğu tahliye emrinin’21.5.1999 günü davalıya tebliğ edildiği hususları çekişme konusu değildir.
İcra iflas Kanunun 135. maddesi ile “gayrimenkul borçlu tarafından ve hacizden evvelki bir tarihte yapıldığı resmi bir belge ile belgelenmiş bir akde dayanmayarak başkaları tarafından işgal edilmekte ise, on beş gün içinde tahliyesi için borçluya veya işgal edene bir tahliye emri tebliğ edilir. Bu müddet içinde tahliye edilmezse zorla çıkartılıp gayrimenkul alıcıya teslim olunur” hükmü getirilmiştir.
O halde davalıya bu madde uyarınca gönderilen tahliye emri 21.5.1999 günü tebliğ edildiğine göre, davacının davalıyı zorla çıkartmaya hak kazandığı tarih olan ( tahliye emrinin tebliğ tarihinden 15 gün sonrası ) 7.6.1999 tarihinden itibaren davalının işgalinin haksız olduğunun kabulü ile bu tarihten sonrası için hesaplanan ecrimisile hükmedilmesi gerekir.Mahkemece, kiracılığın tesbitine yönelik şikayet ve mahkemece red kararı ile davalının ecrimisil ödemeyi kabul ettiği yönünde davacı bankaya sunduğu 27.7.2000 tarihli belge esas alınarak ecrimisile hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle; taşınmazın ihale tarihinde mülkiyetinin alıcıya geçmesine ( İİK m. 134/ı ) , mülkiyetin alıcıya geçmesi için tapu siciline tescilin gerekli olmamasına ( MK m. 705 ), ihale ile mülkiyeti alıcıya geçen taşınmazın nefi ve hasarının ( yararı ve zararı ) alıcıya geçeceğine ( BK m. 183 ), alıcıya ihale edilen taşınmaz bir üçüncü kişi tarafından işgal edilmekte ise, ihalenin kesinleşmesi ile alıcının icra dairesinden üçüncü kişinin taşınmazdan çıkarılmasını isteyebileceğine ( İİK m. 135/2 ), bu durumda alıcının öncelikle İİK m. 135/2 deki unsurları içeren bir muhtırayı taşınmazı işgal eden üçüncü kişilere göndermesi ve 15 günlük süre tanımasının gerekmesine, üçüncü kişinin taşınmazın ihalesinden önceki bir tarihten beri kiracı olduğunu resmi bir belge ile belgelendirmemesi durumunda. 15 günlük sürenin bitiminden itibaren ecrimisil talep hakkının doğacağının açık bulunmasına ( Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas Hukuku İstanbul-Kasım 2004 sf.578 vd. ) göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA. istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 29.03.2006 gününde, oybirliği ile karar verildi.