Etiket arşivi: EŞİN

Eşin rızası alınmaksızın aile konutunun koca tarafından ipotek olarak gösterilmesi yasaya aykırı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi yerel mahkemenin kararını önce bozdu. Ancak Hukuk Genel Kurulu, yerel mahkemenin direnme kararını yerinde bularak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin kararını kaldırdı.
koca, evlerini ipotek göstererek bir bankadan kredi çekti
Habertürk’ten Fevzi Çakır’ın haberine göre olay 2011’de İstanbul’da yaşandı. Nurten P.’nin kocası Mehmet P., evlerini ipotek göstererek bir bankadan kredi çekti. Ancak borçlarını ödeyemeyince, kredinin çekildiği banka tarafından icra takibi başladı. Nurten P. eşinin borcundan haberi olmadığını, evlerine konulan ipoteğin kaldırılmasını ve evin icra yoluyla satışının durdurulmasını talep ederek dava açtı.

YARGITAY KARARI ONADI

Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesi, eşin rızası alınmaksızın aile konutunun koca tarafından ipotek olarak gösterilmesinin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdi. Kararda, “Eşin, kocasının borcundan haberi yok; aile konutu üzerine konulan ipotek kaldırılsın” denildi. Hüküm davalı banka tarafından temyiz edildi. Temyiz istemini görüşen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi yerel mahkemenin kararını önce bozdu. Ancak Hukuk Genel Kurulu, yerel mahkemenin direnme kararını yerinde bularak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin kararını kaldırdı. Bu karar sonrası N.P.’nin talebi kabul edilerek aile konutu üzerindeki ipotek kaldırılacak.

YHGK, eşin uyguladığı ekonomik şiddet boşanma sebebidir

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2008/2-695 esas ve 2008/710 karar sayılı, 26.11.2008 tarihli kararı

Konular:

  • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
  • BOŞANMA

Özet

İçtihat Metni

Taraflar arasındaki ? boşanma, maddi ve manevi tazminat ? davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; A… .. Aile Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, manevi tazminat davasının reddine dair verilen 23.03.2007 gün ve 2006/318 E., 2007/329 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 15.04.2008 gün ve 2007/12410 E., 2008/5373 K. sayılı ilamı ile; (? Davacı tanık beyanlarında geçen olaylardan sonra evlilik birliği devam etmiş olup, davacı kadından aktarılan olaylar boşanmaya esas alınamaz.

*Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN:Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu?nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava boşanma,maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.

Davacı vekili,tarafların 1972 yılında evlendiğini, davalının kavgacı ve geçimsiz bir yapısı olduğunu, davacının çalışırken maaşını emekli olduktan sonra da emekli aylığını elinden aldığını, eline çok az bir para vererek onunla geçinmesini istediğini, tarafların uzun zaman önce birbirlerinden koptuğunu, iki yabancı insan gibi ayrı odalarda yaşamaya başladıklarını ileri sürerek, tarafların boşanmalarına, davacı lehine 10.000 YTL maddi, 5.000 YTL manevi tazminat takdirine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, tarafların 34 yıllık evlilikleri boyunca davalının eşini üzecek herhangi bir kötü davranışının olmadığını, davacının iddialarının asılsız olduğunu, evin geçimine yönelik her türlü ihtiyacın ortak kararlarla gerçekleştirildiğini, son üç buçuk yıldır davacının kendi maaşını kendisinin aldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin boşanma davasının kabulüne,maddi tazminat davasının kısmen kabulüne ve manevi tazminat davasının reddine dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenle bozulmuş, mahkemece ?uzun yıllar eşinin aşırı hesaplı ve cimrilik ölçüsündeki tutumluluğuna dayanmak zorunda kalan kadının, ekonomik ve sosyal alanda özgür ve rahat yaşamak ve ekonomik şiddetten kurtulmak için açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği? gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, direnme kararı yerindedir.
Ne var ki davalı vekilinin sair temyiz nedenleri özel dairece incelenmemiş olduğundan, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan dosyanın davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için 2.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 26.11.2008 gününde ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Taraflar 28.8.1972 tarihinde evlenmişlerdir. Boşanma davası, davacı H… Ö… tarafından 3.4.2006 tarihinde açılmıştır. Yani 34 yıl sonra.

Dosyada dinlenilen davacı tanıkları davacının emekli olmadan önce birlikte çalıştığı mesai arkadaşlarıdır. Sadece bir tanesi davacının kardeşidir. Mesai arkadaşları olan tanıklar davalının davacıya harçlık vermediğini veya az verdiğini, davacının arkadaşlarına çay dahi söyleyemediğini, davacının istediği gibi para harcayamadığını bildirmişler, davacının kardeşi olan şahit ise tarafların devamlı tartıştıklarını uyum sağlayamadıklarını, çocuk bir kase yoğurt yedi diye, davalının müdahale ettiğini, bu yüzden tartıştıklarını. 7 yıl önce davalının davacıya ben senden fazla maaş alıyorum. Senin maaşın kadar bütçeye katkıda bulunacağım dediğini açıklamışlardır.

Davacı 1995 yılında emekli olmuştur. Kardeşi dışındaki şahitler mesai arkadaşlarıdır. Ailece görüşmemektedirler. Ve davacıdan duyduklarını aktarmaktadırlar. Yeni müşahhas bir olay ortaya koymamışlardır. Taraflar 1995 yılından bu tarafa 11 yıl daha beraber yaşamışlar ve ondan önceki olaylarda birbirlerini affetmişlerdir. Davacının kardeşi olan şahit ise davacının, çocuğa bir kase yoğurt yedirmesi nedeniyle tarafların tartıştıklarını söylemiştir. Nüfus kaydında tarafların bir çocuğu olduğu anlaşılmaktadır. Bu çocuk 1974 doğumludur. Davanın açıldığı tarihte 32 yaşındadır. Yoğurdu annesi çocukken yedirdiğine göre 2 yaşında yedirse aradan 30 yıl geçmiştir. Davalının bütçeye eşit miktarda para koyacağını bildiren şahit, davalının bunu uygulayıp uygulamadığını açıklamamaktadır. Odaların ayrılmasının davalıdan kaynaklandığını da söylememektedir. Yani davalıya kusur izafe etmemiştir.

Tüm şahitlerin dile getirmek istedikleri husus, davalının cimrilik derecesine varan tutumudur. Davalı onlara göre öyle cimridir ki eşine çay ısmarlayacak kadar para dahi vermemektedir. Aynı cimri davalı, Ankara?da bir daire almış, ½ payını eşinin üzerine tapuda tescil ettirmiştir. Davalı şahıs o kadar cimridir ki aldığı yazlık dairenin ve otomobilinde ½ hissesini şahit beyanlarından anlaşıldığı gibi, eşi adına tescil ettirmiştir.

Gerek davacı ve gerekse davalı memurdur. Yaptıkları tasarruf ile yukarda açıklanan daireler ile otomobili almışlardır. Ankara?daki evde müştereken oturuyorlar, yazlığa beraber gidip kalıyorlar, otomobili de birlikte kullanıyorlar. Davacı bir defasında yıllar önce tansiyon ve böbrek rahatsızlığı nedeniyle hastaneye giderken davalı otomobil ile götürmemiş, davacı hastaneye dolmuş ile gitmek zorunda kalmış, tabi ki eşini hastaneye kendisi götürse iyi olurdu şahit ne için götürmediğini veya götüremediğini açıklamıyor. Bu olay üzerinden de 3-4 yıl geçti diyor. Yeni bir olay söylemiyor.

Emekli olan iki küçük memur çalıştıkları dönemde yaptıkları tasarruflar ile ev, yazlık ve otomobil sahibi olmuşlardır.

Ankara?da kendi evlerinde oturmaktadırlar. Eğer bu evi yaptıkları tasarruf ile almamış olsalardı. Ayda asgari 500 YTL kirada oturmak zorunda kalacaklardı. Yani emekli maaşlarının yarısını ev kirası vereceklerdi. Kalan para ile zor geçineceklerdi. Tutumlu olmalarını yadırgamak ve bunu boşanma sebebi saymak mümkün mü? Tabiî ki değil.

Şahitler yeni bir olay ortaya koymadıkları gibi, eski olan ve geçimsizlik sebebi kabul edilmesi mümkün olmayan olaylardan bahsetmişlerdir. Özel Dairenin yerleşmiş içtihatlarına göre eski olaylarda taraflar birbirlerini affetmişlerdir. Zira uzun yıllar yine birlikte yaşamışlardır.

Boşanmaya karar verilebilmesi için; evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılması gerekir (TMK.nun 166/1.mad.). Anlatılan nedenlerle evlilik birliği temelinden sarsılmadığı gibi, hatta hiç sarsılmamıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle ve Özel Dairenin yerleşmiş kararları da göz önünde tutularak çoğunluğun boşanma yönündeki görüşüne katılamıyorum.

YGHK, eşin uyguladığı ekonomik şiddet boşanma sebebidir

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2008/2-695 esas ve 2008/710 karar sayılı, 26.11.2008 tarihli kararı

 

  • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
  • BOŞANMA

Özet

İçtihat Metni

Taraflar arasındaki ? boşanma, maddi ve manevi tazminat ? davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; A… .. Aile Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, manevi tazminat davasının reddine dair verilen 23.03.2007 gün ve 2006/318 E., 2007/329 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 15.04.2008 gün ve 2007/12410 E., 2008/5373 K. sayılı ilamı ile; (? Davacı tanık beyanlarında geçen olaylardan sonra evlilik birliği devam etmiş olup, davacı kadından aktarılan olaylar boşanmaya esas alınamaz.

*Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN:Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu?nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava boşanma,maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.

Davacı vekili,tarafların 1972 yılında evlendiğini, davalının kavgacı ve geçimsiz bir yapısı olduğunu, davacının çalışırken maaşını emekli olduktan sonra da emekli aylığını elinden aldığını, eline çok az bir para vererek onunla geçinmesini istediğini, tarafların uzun zaman önce birbirlerinden koptuğunu, iki yabancı insan gibi ayrı odalarda yaşamaya başladıklarını ileri sürerek, tarafların boşanmalarına, davacı lehine 10.000 YTL maddi, 5.000 YTL manevi tazminat takdirine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, tarafların 34 yıllık evlilikleri boyunca davalının eşini üzecek herhangi bir kötü davranışının olmadığını, davacının iddialarının asılsız olduğunu, evin geçimine yönelik her türlü ihtiyacın ortak kararlarla gerçekleştirildiğini, son üç buçuk yıldır davacının kendi maaşını kendisinin aldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin boşanma davasının kabulüne,maddi tazminat davasının kısmen kabulüne ve manevi tazminat davasının reddine dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenle bozulmuş, mahkemece ?uzun yıllar eşinin aşırı hesaplı ve cimrilik ölçüsündeki tutumluluğuna dayanmak zorunda kalan kadının, ekonomik ve sosyal alanda özgür ve rahat yaşamak ve ekonomik şiddetten kurtulmak için açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği? gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, direnme kararı yerindedir.
Ne var ki davalı vekilinin sair temyiz nedenleri özel dairece incelenmemiş olduğundan, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan dosyanın davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için 2.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 26.11.2008 gününde ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Taraflar 28.8.1972 tarihinde evlenmişlerdir. Boşanma davası, davacı H… Ö… tarafından 3.4.2006 tarihinde açılmıştır. Yani 34 yıl sonra.

Dosyada dinlenilen davacı tanıkları davacının emekli olmadan önce birlikte çalıştığı mesai arkadaşlarıdır. Sadece bir tanesi davacının kardeşidir. Mesai arkadaşları olan tanıklar davalının davacıya harçlık vermediğini veya az verdiğini, davacının arkadaşlarına çay dahi söyleyemediğini, davacının istediği gibi para harcayamadığını bildirmişler, davacının kardeşi olan şahit ise tarafların devamlı tartıştıklarını uyum sağlayamadıklarını, çocuk bir kase yoğurt yedi diye, davalının müdahale ettiğini, bu yüzden tartıştıklarını. 7 yıl önce davalının davacıya ben senden fazla maaş alıyorum. Senin maaşın kadar bütçeye katkıda bulunacağım dediğini açıklamışlardır.

Davacı 1995 yılında emekli olmuştur. Kardeşi dışındaki şahitler mesai arkadaşlarıdır. Ailece görüşmemektedirler. Ve davacıdan duyduklarını aktarmaktadırlar. Yeni müşahhas bir olay ortaya koymamışlardır. Taraflar 1995 yılından bu tarafa 11 yıl daha beraber yaşamışlar ve ondan önceki olaylarda birbirlerini affetmişlerdir. Davacının kardeşi olan şahit ise davacının, çocuğa bir kase yoğurt yedirmesi nedeniyle tarafların tartıştıklarını söylemiştir. Nüfus kaydında tarafların bir çocuğu olduğu anlaşılmaktadır. Bu çocuk 1974 doğumludur. Davanın açıldığı tarihte 32 yaşındadır. Yoğurdu annesi çocukken yedirdiğine göre 2 yaşında yedirse aradan 30 yıl geçmiştir. Davalının bütçeye eşit miktarda para koyacağını bildiren şahit, davalının bunu uygulayıp uygulamadığını açıklamamaktadır. Odaların ayrılmasının davalıdan kaynaklandığını da söylememektedir. Yani davalıya kusur izafe etmemiştir.

Tüm şahitlerin dile getirmek istedikleri husus, davalının cimrilik derecesine varan tutumudur. Davalı onlara göre öyle cimridir ki eşine çay ısmarlayacak kadar para dahi vermemektedir. Aynı cimri davalı, Ankara?da bir daire almış, ½ payını eşinin üzerine tapuda tescil ettirmiştir. Davalı şahıs o kadar cimridir ki aldığı yazlık dairenin ve otomobilinde ½ hissesini şahit beyanlarından anlaşıldığı gibi, eşi adına tescil ettirmiştir.

Gerek davacı ve gerekse davalı memurdur. Yaptıkları tasarruf ile yukarda açıklanan daireler ile otomobili almışlardır. Ankara?daki evde müştereken oturuyorlar, yazlığa beraber gidip kalıyorlar, otomobili de birlikte kullanıyorlar. Davacı bir defasında yıllar önce tansiyon ve böbrek rahatsızlığı nedeniyle hastaneye giderken davalı otomobil ile götürmemiş, davacı hastaneye dolmuş ile gitmek zorunda kalmış, tabi ki eşini hastaneye kendisi götürse iyi olurdu şahit ne için götürmediğini veya götüremediğini açıklamıyor. Bu olay üzerinden de 3-4 yıl geçti diyor. Yeni bir olay söylemiyor.

Emekli olan iki küçük memur çalıştıkları dönemde yaptıkları tasarruflar ile ev, yazlık ve otomobil sahibi olmuşlardır.

Ankara?da kendi evlerinde oturmaktadırlar. Eğer bu evi yaptıkları tasarruf ile almamış olsalardı. Ayda asgari 500 YTL kirada oturmak zorunda kalacaklardı. Yani emekli maaşlarının yarısını ev kirası vereceklerdi. Kalan para ile zor geçineceklerdi. Tutumlu olmalarını yadırgamak ve bunu boşanma sebebi saymak mümkün mü? Tabiî ki değil.

Şahitler yeni bir olay ortaya koymadıkları gibi, eski olan ve geçimsizlik sebebi kabul edilmesi mümkün olmayan olaylardan bahsetmişlerdir. Özel Dairenin yerleşmiş içtihatlarına göre eski olaylarda taraflar birbirlerini affetmişlerdir. Zira uzun yıllar yine birlikte yaşamışlardır.

Boşanmaya karar verilebilmesi için; evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılması gerekir (TMK.nun 166/1.mad.). Anlatılan nedenlerle evlilik birliği temelinden sarsılmadığı gibi, hatta hiç sarsılmamıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle ve Özel Dairenin yerleşmiş kararları da göz önünde tutularak çoğunluğun boşanma yönündeki görüşüne katılamıyorum.

Eşin gizli ses kaydı, özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi kabul edilmez

Gizli Ses Kaydı Boşanma Delili

Boşanma davası sırasında erkek eşin boşanma delili olarak mahkemeye sunduğu ve birlikte yaşadıkları evde eşinin kendisini aldattığını ortaya çıkaran ses kayıtlarını mahkeme “özel hayatın gizliliği” nedeniyle reddetti. İkamet edilen yerde bulunan aile mahkemesinde görülen davada hakim, ses kayıtlarının hukuka aykırı yollarla temin edildiği ve bu sebepten ötürü mahkemede delil olarak kullanılamayacağına ve davanın reddine karar verdi.

Aile mahkemesinde görülen davanın reddi üzerine eski koca, davayı bir üst mahkemeye taşıyarak kararı temyiz etti.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nde görülen davada hakim aile mahkemesinin vermiş olduğu “özel hayatın gizliliği” nedeniyle ses kaydının boşanma delili sayılmaması kararını bozarak gizli ses kaydı boşanma delili kabul edilir kararı verdi. Kocanın eve yerleştirmiş olduğu ve diğer eşin haberi olmaksızın alınan ses kayıtları Yargıtay tarafından boşanma delili olarak kabul gördü.

Yargıtay bu kararının gerekçesi ise şu şekilde açıklandı: “Evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin ayrı özel yaşam alanı olmayıp, ailenin yaşam alanıdır ve diğer eş yönünden dokunulmaz değildir. “

Bu sebepten dolayı eşlerden birisi diğer eşin sadakatinden şüphe duyması durumunda birlikte ikamet ettikleri konutta , eşin haberi olmaksızın ses kayıt cihazı yerleştirmek suretiyle, eşinin ulu orta olmayan konuşmalarını kayıt altına alması , özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi ile hukuk normlarına aykırı olduğu kabul edilmez.” İfadeleri kullanıldı.

Böylelikle eşlerin ortak yaşam alanları içerisinde sergiledikleri tutumlar için özel hayatın gizliliği ilkesinin geçerli olmadığı kanaati Yargıtay tarafından onanmış olmaktadır. Yargıtay’ın bu kararına göre eşlerin birlikte yaşadıkları konut ortak yaşam alanı olarak kabul edilirken , burada gerçekleşen eşlerden birisinin haberi olmaksızın ses kaydı alınması boşanma davasında özel hayatın gizliliği çerçevesinde değerlendirilmemektedir.

Ancak Yargıtay’ın vermiş olduğu “gizli ses kaydı boşanma delili olarak kabul edilmektedir” kararı boşanma davası için kabul görmekle birlikte, ses ve ya görüntülerin kişilerin haberi olmadan gizli bir şekilde kayıt altına alınması Türk Ceza Kanununda bulunan 133 ve 134 sayılı maddelere göre suç teşkil etmektedir. Bu durumda boşanma gerçekleşirken ses kaydını gizli bir şekilde elde eden kocaya hapis cezası verilmektedir.

düğün takıları için eşin rızası yoksa koca eve harcadığı takıları iade etmeli

Boşanma davasında kadının düğünde kendisine takılan altınları iade edilmesi talebini değerlendiren yerel mahkemenin ‘Evin ihtiyacı için kullanılmış, iadeye gerek yok’ kararı Yargıtay’dan döndü. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, evin ihtiyacı için bozdurulan ziynet eşyalarının rıza ile ve iade şartı olmaksızın verildiğini davalı koca ispatlamak zorunda olduğuna dikkat çekti. Emsal kararda, “Somut olayda davacının ziynet ve takıları iade şartı olmaksızın verdiğini davalı koca ispat edemediğinden, ziynetlere yönelik iade koşulları oluşmuştur. O halde, davacı kadının ziynet ve takılara yönelik davası nedeniyle kocanın beyanında varlığını ve bozdurulduğunu ikrar ettiği 7 adet 22 ayar bilezik, 2 adet tam altın ve 63 adet çeyrek altın hakkındaki talebin de kabulüne karar verilmesi gerekirken, bunlar hakkındaki isteğin reddi doğru olmamıştır.” denildi.

Şiddetli geçimsizlik yaşayan aile, 2012 yılında boşanmak için Edirne Aile Mahkemesi’ne müracaat etti. Kocasının birlik görevlerini yerine getirmediğini öne süren kadın, “Beni, ailesiyle birlikte oturmaya zorladı. Fiziki şiddet uyguladı. Bunu da günlüğümde yazdım.” diyerek mahkemeden manevi tazminat ve düğünde kendisine takılan ve kocasının evin ihtiyaçları için kullandığını söylediği 7 adet 22 ayar bilezik, 2 adet tam altın ve 63 adet çeyrek altının kendisine iadesini istedi. Edirne Aile Mahkemesi, kadının manevi tazminat talebini yerinde görürken altınlara yönelik iade talebini ise reddetti. Bu gelişme üzerine davacı kadın, ziynet alacağı davası yönünden; davalı koca ise kararın tamamına yönelik dosyayı Yargıtay’a gönderdi.

KOCALIK VAZİFESİNİ YERİNE GETİRMEMESİ VE AİLESİYLE YAŞAMAYA ZORLAMASI KUSURDUR

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, davalı kocanın temyiz itirazlarını inceledi. Daire, toplanan delillerden; davalı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini ailesiyle birlikte oturmaya zorladığı; davacı kadına yüklenebilecek bir kusurlu davranışının kanıtlanamadığının anlaşıldığına hükmetti. Davalı kocanın eşine fiziki şiddet uyguladığı ve hakaret ettiğine ilişkin yeterli delil bulunmadığına hükmeden 2. Hukuk Dairesi, kadına ait günlükteki kadının şiddet gördüğüne ve hakarete uğradığına ilişkin açıklamanın başkaca delille doğrulanmadığından sabit kabul edilemeyeceğini ve kocaya kusur olarak yüklenemeyeceğine dikkat çekti. Kocaya yüklenebilecek kusurun sadece ‘birlik görevlerini yerine getirmeme ve eşini ailesiyle birlikte oturmaya zorlama’ davranışları olduğunu savunan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kadının manevi tazminat talebinin yerel mahkemece kabul edilmesinin yasaya aykırı olduğunu, ancak altınları iade isteminin ise yerinde olduğuna hükmetti.

EVLİLİKTE TAKILAN ALTIN KİM TAKARSA TAKSIN KADININDIR

Kocanın sabit kabul edilen ve boşanma sebebini oluşturan kusurlu davranışlarının kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmeyeceği ve bu sebeple Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi koşulunun oluşmadığı gözetilmeden; davacı kadının manevi tazminat talebinin reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nce isabetsiz bulundu. Kadının manevi tazminat talebinin kabulü yönündeki yerel mahkemenin verdiği kararı bozan 2. Hukuk Dairesi, davacı kadına düğünde takılan ve kişisel eşya niteliğinde bulunan ziynet ve takıların davalı koca tarafından bozdurulup harcandığı ve kadına iade edilmediğinin ispatlandığını hatırlattı.

Kararda şu ifadelere yer verildi: Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı olur. Bu durumda, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Somut olayda ise; davacı kadına ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı koca tarafından bozdurularak evin ihtiyacı için harcandığı davalı yanca kabul edilmiştir. Evin ihtiyacı için bozdurulan ziynet eşyalarının rıza ile ve iade şartı olmaksızın verildiğini davalı koca ispatlamak zorunda olup; somut olayda davacının ziynet ve takıları iade şartı olmaksızın verdiğini davalı koca ispat edemediğinden, ziynetlere yönelik iade koşulları oluşmuştur. O halde, davacı kadının ziynet ve takılara yönelik davası nedeniyle kocanın beyanında varlığını ve bozdurulduğunu ikrar ettiği 7 adet 22 ayar bilezik, 2 adet tam altın ve 63 adet çeyrek altın hakkındaki talebin de kabulüne karar verilmesi gerekirken, bunlar hakkındaki isteğin reddi doğru olmamıştır.

BOŞANMA DAVASI / AZ KUSURLU EŞİN BOŞANMAYA KARŞI ÇIKMASI

T.C.
YARGITAY
İkinci Hukuk Dairesi
E: 2006/1831
K: 2006/8559
T: 31.5.2006
BOŞANMA DAVASI
AZ KUSURLU EŞİN BOŞANMAYA KARŞI ÇIKMASI

4721 s. TÜRK MEDENÎ KANUNU [Madde 166]

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm münhasıran boşanma davası yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve özellikle davalı davacı kadının yetkili mahkemeyi doğru olarak göstermediğinin anlaşılmasına göre aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Toplanan delillere göre birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı davalı koca tamamen kusurludur. Davalı davacı kadının tepki niteliğindeki sözleri boşanma nedeni olamaz.
Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( TMK m. 166/2 )
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atlı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın 2. bentte açıklanan sebeplerle BOZULMASINA. davalı davacı kadının yetki itirazına yönelik temyiz talebinin ise 1. bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.