Etiket arşivi: FAİZİ

Yabancı para alacağına ödeme günündeki kur talepli takipte en yüksek mevduat faizi istenebilir

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2012/12-1072 esas ve 2013/496 karar sayılı 10.04.2013 tarihli kararı

Şikayet kanun yoluna başvuru nedeniyle yapılan yargılama sonunda;  3.İcra Hukuk Mahkemesi’nce şikayetin reddine dair verilen 14.10.2010 gün ve E:380, K:1209 sayılı kararın incelenmesi şikayetçi-alacaklı Ali vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 21.11.2011 gün ve E:6620, K:23099 sayılı ilamı ile;

(…Alacaklının borçlu aleyhinde 1.500 ABD doları bedelli bonoya dayalı olarak, 1.500 ABD doları asıl alacak ve 180 ABD doları işlemiş faizi olmak üzere, 1.680 ABD dolarının faiziyle birlikte kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile tahsilini talep ettiği, harca esas değeri 2.268 YTL olarak gösterdiği ve takibin bu şekliyle kesinleşerek dosyada bir kısım tahsilatların yapıldığı, alacaklı vekilinin 01.03.2010 tarihinde döviz kurunun nazara alınarak bakiye borcun hesaplanması talebi üzerine, icra müdürlüğünce alacak takip tarihi itibariyle TL’ye çevrilip, TL faiz oranlarına göre hesaplama yapıldığı, alacaklı vekilinin bu hesaplamaya karşı şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, yabancı paranın takip tarihi itibariyle TL’ye çevrilerek TL olarak tahsilinin talep edildiği kabul edilerek, buna göre dosya borcunun hesaplanmasına ilişkin bilirkişi raporu nazara alınarak sonuca gidildiği görülmektedir.

Alacaklının, Borçlar Kanunu’nun 83 ve TTK’nun 623. maddesi uyarınca seçimlik hakkını, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılması yönünde kullanması halinde, takip konusu alacak tahsil tarihine kadar yabancı para alacağı olarak değerlendirileceğinden, alacaklı, bu alacağa 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince vade tarihinden fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının o para birimi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faiz isteyebilir.

Bu kurallar ışığında somut olayın incelenmesinde: Alacaklının takip talebinde asıl alacağı ve asıl alacağa işlemiş faizi yabancı para olarak gösterdiği ve toplam yabancı para alacağının faiziyle birlikte tahsilini istediği, bu haliyle fiili ödeme günündeki kur üzerinden ödeme yapılmasını talep ettiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda; alacaklı, yabancı para alacağı olan asıl alacak için 3095 Sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince takip tarihinden fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden işlemiş faiz talep edebilir. Mahkemece alacaklı şikayetinin bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekirken, takip tarihinden sonrası için alacağın TL’ye çevrilerek avans faizi istenebileceği kabul edilip buna göre bakiye dosya borcu hesaplattırılarak sonuca gidilmesi isabetsizdir…)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İstek, İCRA MEMURU İŞLEMİNE AİT ŞİKÂYETİN KANUN YOLU İLE İPTALİ istemine ilişkindir.

Şikayetçi-alacaklı Ali vekili, eldeki şikayeti ile; yabancı para borcunun tahsiline ilişkin icra takibinde, alacağın fiili ödeme tarihindeki değeri esas alınarak, bakiye dosya alacağının hesabının isteme aykırı yapıldığından icra müdürlüğünün 17.03.2010 tarihli kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Mahkemece, yabancı paranın takip tarihi itibariyle TL’ye çevrilerek TL olarak tahsilinin talep edildiği kabul edilerek, buna göre dosya borcunun hesaplanmasına ilişkin bilirkişi raporunda, şikayetçi-alacaklının bir alacağının bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.

Şikayetçi-alacaklı Ali vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire’ce yukarıda yazılı nedenlerle karar bozulmuştur.

Yerel mahkemece, “davaya konu Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2005/1864 Esas sayılı takip dosyasındaki takip talebi ve ödeme emrindeki alacaklı vekilince yapılan düzeltmelerin onaylı olmadığı, sonradan farklı kalemle yazıldığı, ödeme emrinde sadece %24 ibaresinin yazılı olduğu, iki form arasında bile farklılık bulunduğu görülmekle yok hükmünde kabul edildiği” benimsenerek önceki kararda direnilmiş; hükmü şikayetçi- alacaklı Ali vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; şikayetçi-alacaklının, yabancı para alacağı olan asıl alacak için 3095 Sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince, takip tarihinden fiili ödeme tarihine kadar devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden işlemiş faiz talep edip edemeyeceği; dolayısıyla, dosya hesabının buna göre yapılması gerekip gerekmediği, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemenin irdelenmesinde yarar vardır:

6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu (TTK.)’nun 690.maddesi atfıyla uygulanan 623.maddesi uyarınca, bononun yabancı memleket parası üzerinden düzenlenmesine olanak bulunmaktadır.

Bilindiği gibi, 23.11.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3678 Sayılı Kanun’un 29.maddesiyle 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu (BK.)’nun 83.maddesine bir fıkra eklenerek, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde, alacaklının bu alacağını aynen, vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebileceği kabul edilmiştir.

Yabancı para alacağı bir kambiyo senedine bağlanmışsa ilke olarak kambiyo senedinde aynen ödeme şartı bulunsun veya bulunmasın, yabancı para alacaklısı, alacağının, vadesinde ödenmemesi halinde, VADE VEYA FİİLİ ÖDEME TARİHİNDEKİ KUR ÜZERİNDEN ödenmesini talep edebilecektir.

Bu arada, yabancı para üzerinden tanzim edilmiş kambiyo senedinin icraya konulması halinde olaya uygulanması zorunlu İcra ve İflas Kanunu (İİK.)’nun 58 nci maddesinin 2.fıkrasının 3 ncü bendi hükmünün de irdelenmesi gerekir.

Yerleşik görüşe göre, İcra ve İflas Kanunu’nun 58 nci maddesinin 3.bendinin emredici nitelikte olduğu yönündedir.

İİK’nun 58/3 ve 3678 Sayılı Kanun ile 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 83. maddesine eklenen fıkrası uyarınca, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı bu borcu vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre, Türk parası ile ödenmesini isteyebilir. Alacaklı takip talepnamesi ile seçim hakkını vade veya takip tarihi itibariyle kullanmış ise, sonradan fiili ödeme günündeki kur üzerinden hesap yapılmasını isteyemez.

Takip talebinde, alacaklının yabancı parayı Türk parasına çevirme zorunluluğu yanında yabancı para alacağı için temerrüt faizi talep etmek isterse vade tarihi ile takip tarihi arasında işlemiş temerrüt faizini yine yabancı para olarak hesaplayıp (3095 sayılı Kanun m.4/a), takip tarihindeki kur üzerinden Türk parası olarak talep etmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulu’nun 18.12.2002 gün ve E:2002/12-1058, K:2002/1064 sayılı ilamı).

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Ankara 6.İcra Müdürlüğü’nün 2005/1684 esas sayılı kambiyo senetlerine özgü icra takibinde alacaklı, takip talepnamesinde 1.500 ABD Doları bedelli bonoya dayalı olarak, 1.500 ABD Doları asıl alacak ve 180 ABD Doları işlemiş faizi olmak üzere, 1.680 ABD Doları’nın faiziyle birlikte tahsilini talep ettiği; yine takip talepnamesine sonradan alacaklı vekilinin parafını da içerecek şekilde elle faiz miktarını ‘%24′ ve ‘ödeme tarihindeki kur üzerinden’ ibaresinin yazıldığı, takibin bu şekilde herhangi bir şekilde itiraza uğramadan kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Görüldüğü üzere, alacaklı takip talepnamesinde yabancı para alacağının fiili ödeme günündeki kur değeri üzerinden ödeme yapılmasını istemiştir. Alacaklı, BK’nun 83 ve TTK’nun 623. maddeleri uyarınca seçimlik hakkını fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesi yönünde kullandığından, 3095 Sayılı Kanun’un 4/a maddesi vade tarihinden fiili ödeme tarihine kadar Devlet Bankalarının Amerikan Doları ile açılmış bir (1) yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre işlemiş faiz isteyebilir.

Yerel mahkemece; alacaklı şikayetinin az yukarıda vurgulanan ilke ve kabul çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken, bilirkişi raporu benimsenerek takip tarihinden sonrası için alacağın Türk Lira’sına çevrilerek avans faizi istenebileceği kabul edilip, buna göre bakiye dosya borcu hesaplattırılarak sonuca gidilmesi isabetsizdir.

Şu durumda, mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da, benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Şikayetçi-alacaklı Ali vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının, Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanunun 29.maddesi ile eklenen “Geçici Madde 7″ atfıyla uygulanmakta olan aynı Kanun’un 366/III.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

AVANS FAİZİ

T.C.
YARGITAY
Onikinci Hukuk Dairesi
E. 2006/11247
K. 2006/14007
T. 27.6.2006
AVANS FAİZİ
3095 s. KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİNE İLİŞKİN KANUN [Madde 1]
3095 s. KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİNE İLİŞKİN KANUN [Madde 2]
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Takibe dayanak mahkeme ilamında “…bakiye 38.857.954.280 TL alacak yönünden davanın kısmen kabulü ile Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere dava tarihinden itibaren başlayacak reeskont faizi ile birlikte davalı Kervan Ağır Nakliyat AŞ’den alınarak davacı Saygın Tekstil San. Tic. AŞ’ne verilmesine…” hükmedilmiştir.
Borçlu vekili takip talepnamesinde ilama aykırı olarak istenilen işlemiş faize, faiz oranına karşı icra mahkemesinde şikayette bulunmuştur.
Mahkemece, ilamda belirtilen TC. Merkez Bankası reeskont faiz oranları yerine, avans faiz oranları üzerinden yapılan bilirkişi raporu gözönüne alınarak şikayetin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. İlamların infaz edilecek kısmı hüküm kısmı olup, icra mahkemesinin mahkeme ilamında hükmedilen reeskont faizini yorum yolu ile avans faizi olarak değiştirme yetkisi yoktur ( HGK.nun 08.10.1997 tarih ve 97/12-517 E, 1997/716 K. sayılı kararı ). O halde, TC. Merkez Bankası reeskont faiz oranları üzerinden işlemiş faiz miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA , 27.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

REESKONT FAİZİ / SİGORTA PRİMİ

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
E: 2006/1036
K: 2006/4617
T: 25.4.2006
REESKONT FAİZİ
SİGORTA PRİMİ
6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 1279]
6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 1295]
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 10. Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04.05.2004 tarih ve 2001/191-2004/513 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 25.04.2006 günde davacı avukatı N….. ile davalı avukatı G….. gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçesiyle sigortalı olduğunu, Kadir’in sevk ve idaresindeki sigortalı aracın 02.06.2001 günü meydana gelen kazada hasarlandığını, davalı şirketin hasar dosyası açmadığı gibi ekspertiz incelemesi de yaptırmadığını ileri sürerek, 61.010.000.000 TL.nın olay tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kaza tarihine kadar hiçbir sigorta primini ödemediğini, TTK.nun 1295. maddesi gereğince prim peşinatının kaza tarihine kadar ödenmemesi nedeniyle, müvekkili şirketin sorumluluğunun başlamadığını, prim karşılığı olarak kazadan 2 gün sonra davacı tarafın verdiği çeklerin müvekkilince kabul edilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, sigorta poliçesi genel şartlarının C-1 maddesinde “sigorta primi taksitlere bağlanmış olduğu takdirde herhangi bir taksidin vadesinde ödenmemesi halinde sigortacı sigorta ettirenin kendisine bildirmiş olduğu son ikametgah adresine söz konusu taksidin 1 ay içerisinde ödenmesini, aksi takdirde sözleşmenin feshedilmiş olacağını bildirir. Bu sürenin sonucunda borç ödenmemiş olur ise sözleşme feshedilmiş olur ve feshin hüküm ifade ettiği tarihe kadar geçen sürenin primi gün esası üzerinden hesap edilen ve fazlası sigorta ettirene geri verilir.” hükmünün yer aldığı, bu hükme rağmen davalının, ilk taksitten sayılan peşinatın da ödenmediği halde kendisine düşen edimini yerine getirip sigorta ettireni haberdar etmediği, sigorta ettirenin kazadan sonra 6 taksit bedelini T.İ…
… Bankası Kınık Şubesi’ne çek olarak ödediği, davacı tarafından 5 günlük süre içinde hasarı sigorta şirketine bildirdiği halde, sigortaca ekspertiz gönderilmediği ve hasar tespiti yapılmadığı, sigortalı aracın tamir ettirilerek çalışır hale getirildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 61.010.000.000 TL.nın kaza tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davalı vekili, sigorta primlerinin rizikodan önce ödenmediğinden, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun başlamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
TTK.nun 1295/2.maddesi hükmüne göre, sigortacının sorumluluğu, primin veya ilk taksidin ödendiği tarihte başlar. Aynı Yasa’nın 1279.maddesi hükmüne göre ise, sigorta sözleşmesinin yapıldığı sırada sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin, rizikonun gerçekleşmiş olduğunu yahut sigortacının rizikonun gerçekleşmesi imkanı kalmadığını bilmesi halinde, sigorta sözleşmesi hükümsüzdür.
Dava konusu olayda da, davacıya ait aracın sigorta poliçesinin 19.04.2001-19.04.2002 dönemini kapsadığı, riziko tarihinin ise 02.06.2001 tarihinde meydana geldiği taraflar arasında tartışmasızdır. Davalı sigorta şirketinin acentesi olan T.İ…
… Bankası Kınık şubesi müdürü, 11.06.2002 tarihinde, davacı tarafından prim karşılığı teslim edilen 11.06.2001, 31.07.2001, 24.08.2001, 31.08.2001, 20.06.2001, 29.06.2001 ve 09.07.2001 keşide tarihli çeklerin davacıya iadesi için Kınık Noterliği’ne tevdi ettiği 1738 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki emanet tutanağından anlaşılmaktadır. Bahsi geçen çeklerin davacı tarafından davalı sigorta şirketine yada acentesine ne zaman verildiği ise dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Rizikonun gerçekleşmesinden sonra ve davalının rizikodan haberdar olarak, bilinçli bir şekilde dava konusu çeklerin davalı tarafından prim karşılığı alınması halinde, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağının kabulü gerekir.
Tüm bu açıklamalar ışığında mahkemece, dava konusu çeklerin davacı tarafından davalıya ne zaman teslim edildiği, rizikonun gerçekleşmesinden sonra bilinçli bir biçimde çeklerin davalı tarafından teslim alınması halinde sigorta şirketinin hasar bedelinden sorumlu olacağı, aksi takdirde, TTK.nun 1295/2 ve 1279.maddeleri gereğince sigorta şirketinin sorumlu olmayacağı gözetilerek, buna göre delillerin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın davalı yararına (BOZULMASINA), takdir edilen 450.00 YTL. duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.