Etiket arşivi: HAKKIN

Kocanın eşine, konuşma hakkın yok, seni sevmiyorum demesi duygusal şiddettir

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2014/9423 esas ve 2014/20736 karar sayılı kararı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı (kadın) tarafından, kusur belirlemesi, tazminatlar ve ziynet alacağının reddi yönünden; davalı (koca) tarafından ise, nafakalar ve velayet düzenlemesi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Davalı kocanın temyiz itirazlarının incelenmesinde;

a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b-Toplanan delillerden, velayeti davacı anneye bırakılan müşterek çocuğun yargılama süresince davalı babanın ailesi ile birlikte yaşadığı ve çocuğun masraflarının davanın devamı süresince davalı baba tarafından karşılandığı anlaşılmaktadır. Müşterek çocuk yararına tedbir nafakası (TMK.md.169) koşulları oluşmamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında müşterek çocuk yararına tedbir nafakası talebinin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

2-Davacı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

a-Mahkemece, “tarafların eşit kusurlu davranışlarıyla evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı” kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini uzun süreli olarak ailesinin yanına bıraktığı ve hastalığı ile ilgilenmediği, eşine “konuşma hakkın yok, seni sevmiyorum” diyerek duygusal şiddet uyguladığı, buna karşılık, davacı kadının da eşine beddua ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda, davacı kocanın davalı kadına nazaran daha ziyade kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece bu yön nazara alınmadan tarafların eşit kusurlu olarak kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadının maddi-manevi tazminat (TMK.d.174/1-2) isteklerinin reddi doğru olmamıştır.

b-Davacı kadının ziynet alacağı, gösterdiği delillerle kanıtlanamamıştır. Ancak, açıkça yemin deliline dayandığı halde, kadına yemin teklif etme hakkı hatırlatılmamıştır. Bu nedenle, mahkemece ziynet alacağı istemiyle ilgili olarak davacı kadına yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak, kabul edildiği takdirde usulünce yemine ilişkin yargılama işlemlerinin yerine getirilmesi ve gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:
Temyiz edilen hükmün yukarıda 1/b bendinde gösterilen sebeple müşterek çocuk lehine hükmolunan tedbir nafakası yönünden davalı koca yararına, 2/a ve 2/b bentlerinde gösterilen sebeplerle ise, kusur belirlemesi, tazminatlar ve ziynet eşyası alacağı yönünden davacı kadın yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2012/18690 K. 2012/25539 • HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI * TEK BİR İLAM İÇİN BİRDEN FAZLA TAKİP

T.C.YARGITAY

 12. HUKUK DAİRESİ

 E. 2012/18690

 K. 2012/25539

 T. 10.9.2012

 

 

 

 

DAVA : 

 Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu F. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

 

 

KARAR : 

 

Borçlu vekili; ilama dayanarak alacaklı vekili tarafından yargılama gideri, avukatlık ücreti, tazminat ve ecri misil için üç ayrı takip başlatıldığını ve fazladan 21.181,07 TL vekalet ücreti istendiğini, bu işlemin hakkın kötüye kullanılması olduğunu ve hukuk düzeni tarafından korunamayacağını iddia ederek üç takip dosyasının tek bir dosyada birleştirilmesine karar verilmesini istemiştir.

 

Mahkemece aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı, birden fazla icra takibi yapılmasında yasaya uymayan usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.6100 Sayılı HMK.'nun Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında yargılama giderleri konusunda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargılama Giderlerinin Kapsamı başlıklı 323. maddesinin ( ğ ) bendinde vekille takip edilen davalarda vekalet ücretini yargılama giderleri içinde saymıştır.

 

Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasında yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde ilam taraflara yüklenen borçlar, tanınan haklar, yargılama giderleri olmak üzere bir bütündür. Vekille temsil edilen davalarda hüküm altına alınan avukatlık ücreti de yargılama giderleri kapsamındadır.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Dürüst Davranma Ve Doğru Söyleme Yükümlülüğü başlıklı 29. maddesinde “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara dair açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.” Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında “Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir.” denilmiştir.

 

4721 Sayılı TMK.'nun Hukukun Uygulanması Ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.”, Dürüst Davranma başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”, Hakimin Takdir Yetkisi başlıklı 4.maddesinde “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.”, Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde ise; “Hakim, Türk hukukunu resen uygular,” denilmiştir.2709 Sayılı 1982 Anayasası'nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmiştir.

 

818 Sayılı B.K.'nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 Sayılı Türk B.K.'nun Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 77. maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” denilmiştir.Somut olayda alacaklılar vekili tarafından borçlu İstanbul İl Özel idaresi aleyhine Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/180 E., 2010/492 K. sayılı ilamına dayanılarak Üsküdar 5. İcra Müdürlüğü'nün 2011/23300 takip numaralı dosyasında vekalet ücreti, 2011/22945 takip numaralı dosyasında yargılama gideri, 2011/22944 takip numaralı dosyasında tazminat ve ecrimisil olmak üzere üç ayrı takip başlatıldığı ve her takip dosyasında yeni takip vekalet ücreti talep edilmiş olduğu görülmüştür.

 

Mahkemece aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Ancak yasalarda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine dair hiç bir düzenleme de mevcut değildir. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 1., 2., 4. ve 33. maddelerinin, Anayasanın 36.maddesinin, B.K.n 61 ve yeni Türk B.K.n 77. maddesinin, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 29. maddesinin göz önüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.Genel olarak icra hukukuna dair itiraz ve şikayetlerde Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak yukarda belirtilen diğer yasa maddeleri göz önüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının gözardı edilmemesi gerekir.Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın, yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikle, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz.

 

Türk Medeni Kanunun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk B.K. hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.

 

Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hakim yukarda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorundadır. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının üç ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağı için mahkeme tarafından borçlunun şikayetinin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.

 

SONUÇ : 

 

Borçlunun temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

ALACAĞIN TEMLİKİ / BONOLARDAKİ HAKKIN DEVRİ

T.C.
YARGITAY
Ondokuzuncu Hukuk Dairesi
E:2005/7869
K:2006/4323
T:21.04.2006
ALACAĞIN TEMLİKİ
BONOLARDAKİ HAKKIN DEVRİ
ÖZET: Dava konusu bononun lehdarı tarafından davalıya “tahsil edilmemek şartı ile teminata alınması”için ciro edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda hamilin davacı ile lehdar arasındaki ilişkiyi bildiğinin kabulü gerekeceğin­den, TTK’nın 593. maddesindeki lehdara karşı ileri sürüle­bilecek defilerin hamile karşı da ileri sürülebileceğinin ka­bulü gerekir. Dava konusu bono bedelinin tahsil edildiği de anlaşılmakla hamilin bedeli tahsil edilen bonoya dayalı alacak talep edemeyeceği gözetilmelidir.
6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 593]
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hük­mün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilek­çesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konu­şulup düşünüldü.
Davacı ile davalılardan I……. F……. Kiralama A.Ş. arasında Finansal Kiralama Sözleşmesi imzalandığı ve kira borcuna karşılık bu davalıya bono­lar verildiği, bunlardan birinin de 26.01.2001 tanzim 18.04.2001 vadeli 21.976 DM’lık bono olduğu ve bu bononun 02.03.2001 tarihli yazı ile “tahsil edilmemek şartı ile teminata alınması” için diğer davalıya ciro edildiği çekiş­mesizdir.
Dava anılan bu bono ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davalılardan I… F…….. Kiralama A.Ş. vekili bono bedelinin müvekkili­ne ödendiğini ancak ödemeden önce bononun I……………………….. F…….. verildiğini belirtmistir. Davalı I Finans A.Ş. vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafın­dan temyiz edilmiştir.
Bononun, lehdarı I…. F….. Kiralama A.Ş. tarafından 02.03.2001 tarihli
yazı ile diğer davalıya “tahsil edilmemek şartı ile teminata alınması” için ciro edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda hamilin davacı, keşideci ile bonoyu kendisine ciro eden leh-dar arasındaki ilişkiyi bildiğinin kabulü ile TTK.nun 593. maddesi gereğince lehdara karşı ileri sürülecek defilerin hamile karşı da ileri sürülebileceğinin kabulü gerekir.
Dava konusu bono bedelinin lehtar tarafından tahsil edildiği de dosya içeriği ile sabittir. Hal böyle olunca davalı hamilin bedeli tahsil edilen bono­ya dayalı olarak alacak talep edemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde hü­küm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (BOZULMASINA), pe­şin harcın istek halinde iadesine, 21.04.2006 gününde oybirliğiyle karar ve­rildi.