Etiket arşivi: HÜKÜMLER

İLAMLARIN İNFAZINDAN UYGULANACAK TEMEL İLKELER / İLAMLARIN İNFAZ EDİLECEK KISIMLARI / İNFAZ KABİLİYETİ OLMAYAN HÜKÜMLER / İCRA EMRİNİN VE TAKİBİN İPTALİ

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2006/12-92
K: 2006/85
T: 22.3.2006
İLAMLARIN İNFAZINDAN UYGULANACAK TEMEL İLKELER
İLAMLARIN İNFAZ EDİLECEK KISIMLARI
İNFAZ KABİLİYETİ OLMAYAN HÜKÜMLER
İCRA EMRİNİN VE TAKİBİN İPTALİ
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 32]
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 38]
Taraflar arasındaki “İcra Emrinin ve Takibin İptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar ı. İcra Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 28.02.2005 gün ve 2005/38-115 sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 05.05.2005 gün ve 2005/6510-9748 sayılı ilamı ile;
( …İlamların infaz edilecek bölümleri hüküm bölümünde yer alan kısımlarıdır. Ancak, ilamla hükmedilse dahi hüküm bölümünün infazı kabil olması zorunlu olup yorum, tahmin, takdir yoluyla infaz kabiliyeti olmayan ilam hükmünün infazı sağlanamaz. Bu nedenle takip dayanağı ilamın hüküm bölümünün 5. bendinde yer alan ( tarafların talep ve kabulleri gereğince küçük Sina’nın yuva ve S. ‘nin okul masraflarının davacı baba tarafından karşılanmasına ilişkin hükmün infaz kabiliyeti yoktur. ( HGK’nın 8.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. – 1997/776 K. ) Zira, her zaman tek taraflı olarak temin edilebilecek okul taksitleri ve dershane ücretlerine ilişkin belgelere ( kaldı ki ilamda dershane ücreti de yer almamaktadır. ) dayanılarak ( ayrıca alacak ilama bağlanmaksızın ) ilamların icrası yoluyla takip yapılamaz. Açıklanan nedenlerle borçlu şikayetinin kabulüne karar vermek gerekirken reddi isabetsizdir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
1 – Direnme kararına yönelik temyiz itirazları yönünden;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
2- Birleştirilen dosyalar yönünden verilen red kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bozma kararından sonra birlemen 2005/163 ve 2005/371 esas sayılı şikayet dosyalarında verilen kararlar, Yargıtay denetiminden geçmemiş, bozmaya konu olmamış, direnme niteliğinde olmayıp yeni hüküm teşkil ettiğinden bu kararlara karşı temyiz istemlerinin Özel Dairesince incelenmesi için dosyanın 12. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : 1 -Şikayetçi/borçlu vekilinin direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ) nolu gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA; istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine.
2- Yukarıda ( 2 ) nolu gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Şikayetçi/borçlu vekilinin bozmadan sonra birleşen 2005/163 ve 2005/371 esas sayılı dosyalara ilişkin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 22.03.2006 gününde, oybirliği ile karar verildi.

UYARLAMA YARGILAMASI SONUCU VERİLEN HÜKÜMLER

T.C.

YARGITAY

Ceza Genel Kurulu

E:2006/6-139

K:2006/136

T:9.5.2006

UYARLAMA YARGILAMASI SONUCU VERİLEN HÜKÜMLER

5252 s. TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HA… [ 9]
5271 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [Madde 267]
5271 s. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [Madde 286]

Yağma ve izinsiz silah taşıma suçlarından hükümlü A.’nın silahla yağma suçundan dolayı 765 sayılı TCK.’nun 495. maddesi aracılığı ile 497/1 ve 5962. maddeleri uyarınca 13 yıl 4 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında 31 ve 33. maddelerin uygulanmasına, ruhsatsız tabanca taşıma suçundan 6136 Sayılı Yasanın 1361 ve TCK.’nun 5962. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis ve 260.000.Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Bolu Ağır Ceza Mahkemesi’nden verilen 10.10.1996 gün ve 4-113 sayılı hükmün kesinleşmesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesinden sonra hükümlünün lehe yasa değerlendirmesi yapılması hususunda istemde bulunması üzerine Bolu Ağır Ceza Mahkemesi evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda 13.07.2005 gün ve 178-216 sayılı kararı ile;”eylemin 5237 Sayılı Yasanın 149/a-c maddesi kapsamında kaldığını, bu maddede cezanın 10 ila 15 yıl hapis olarak öngörüldüğünü, eylemin insanların bulunmadığı ormanda gerçekleştirilmesi ve aynı zamanda mağdurun namus ve ahlaki değerlerine de yönelik olması karşısında suçun işleniş biçiminin ağır olduğunu, bu nedenle temel cezanın en aleyhe şekilde belirlenmesi gerektiğini, bu durumda 5237 Sayılı Yasanın 149 ve 62. maddelerinin uygulanması sonucu bulunacak cezanın 12 yıl 6 ay hapis olacağını, bu sonuç cezanın önceki hükümle verilen sonuç cezadan daha lehe olduğunu, ancak hükümlünün adam öldürmeye kalkışma suçundan almış olduğu 28 yıl 14 ay ağır hapis cezasına ilişkin henüz infazı tamamlanmamış bir başka mahkumiyetinin bulunması nedeniyle tekerrürden dolayı 5237 Sayılı Yasanın 58 ve 5275 Sayılı Yasaların 108. maddelerinin hakkında uygulanacak olması nedeniyle bu kez cezaevinde daha fazla süreyle kalması gerektiğini, bu itibarla 5237 Sayılı Yasanın 58. maddesinin uygulanması halinde hükümlü bakımından daha aleyhe sonuç doğacağını” belirterek, önceki kesinleşmiş hükümde belirtilen 13 yıl 4 ay ağır hapis,1 yıl 15 gün hapis ve 260.000.-Lira ağır para cezası hükümlünün daha lehine olduğundan aynen infazına, temyiz yolu açık olmak üzere karar vermiştir.

Hükümlünün temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesi 28.11.2005 gün ve 12654-10910 sayı ile;

( … 5252 Sayılı Yasanın 9/1 ve 5275 Sayılı Yasanın 98, 101/1. maddelerinin tanıdığı açık yetkiye dayanılarak, mahkemece dosya üzerinden verilen red kararına karşı itiraz yolu açık olup, temyiz yeteneği bulunmadığından ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 264/1. maddesi uyarınca hükümlü yönünden yasa yoluna başvuruda mercide yanılma haklarını ortadan kaldırmayacağından, aynı maddenin 2. fıkrasına göre itirazı incelemeye yetkili ve görevli mahkemeye iletilmek üzere dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığı’na iadesine… )karar vermiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 26.04.2006 gün ve 165171 sayı ile;

“… Sonradan yürürlüğe giren ve lehe hüküm içeren yasanın 5237 sayılı Türk Ceza Yasası olması ve mahkumiyet hükmünün de 01.06.2005 tarihinden önce kesinleşmiş bulunması halinde uyarlama yargılamasının genel düzenlemeyi içeren 5252 Sayılı Yasanın 9. maddesine göre yapılması gerektiği, bu yargılama sonunda verilen hüküm niteliğindeki kararların da temyiz yasa yoluna tabi bulunduğu…” görüşü ile itiraz yoluna başvurarak, özel daire kararının kaldırılmasını, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere özel daireye gönderilmesini istemiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

İncelenen olayda,

Hükümlü A.’nın silahla yağına suçundan dolayı 765 sayılı TCK.’nun 495. maddesi aracılığı ile 497/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca 13 yıl 4 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, ruhsatsız tabanca taşıma suçundan 6136 Sayılı Yasanın 13/1 ve TCK.’nun 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis ve 260.000.-Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün kesinleşmesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın yürürlüğe girmesinden sonra yerel mahkeme tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, hükümlünün sübut bulan eylemine 5237 Sayılı Yasada karşılık gelen hükümler uygulandığında, hükümlünün bu yasa uyarınca mükerrir olması karşısında daha aleyhe sonuç doğurduğu kabul edilerek, uyarlama davasının reddine karar verilmiştir.

Hükümlünün başvurusu üzerine özel daire; kararın temyiz yeteneği bulunmadığı, itirazın olanaklı olduğunu belirterek dosyanın incelenmeksizin yetkili ve görevli mahkemesine iletilmesine karar vermiş, Yargıtay C.Başsavcılığı ise, uyarlama yargılaması sonunda verilen hüküm niteliğindeki kararın temyiz yeteneğinin bulunduğu görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.

Görüldüğü üzere, özel daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın yürürlükten kalkması ve 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın yürürlüğe girmesi nedeniyle, önceki ve sonraki yasal düzenlemelerden hangisinin lehe olduğunun saptanması bakımından, kesinleşen hükümler üzerine yapılacak yargılamada verilecek karara karşı hangi yasa yoluna başvurulabileceğinin belirlenmesine ilişkindir.

5252 Sayılı Yasanın 9. maddesinde, uyarlama yapılması suretiyle verilen hükümlere karşı başvurulabilecek yasa yolu belirtilmemiştir. O halde, yasa yollarına ilişkin olarak yargılama yasamızda mevcut hükümlerin değerlendirilmesiyle bir sonuca ulaşılmalıdır.

1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasası’nda olağan yasa yolları olarak itiraz, istinaf ve temyiz öngörülmüştür. Ancak bölge adliye mahkemelerinin henüz göreve başlamaması nedeniyle istinaf yasa yoluna ilişkin hükümlerin bu devrede uygulanabilmesi olanağı bulunmamaktadır.

Ceza Yargılaması Yasası’nın itiraz olunabilecek kararlara ilişkin 267. maddesinde, “Hakim kararları ile kanunun gösterdiği hallerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir” denilmektedir. Buna göre, kural olarak bütün hakimlik kararlarına karşı itiraz yasa yolu açıktır. Mahkeme kararlarına karşı itiraz ise, sadece yasanın açıkça gösterdiği hallerde mümkündür. Örneğin; Ceza Yargılaması Yasası’nın 5/2. maddesinde mahkemenin görevsizlik kararına, 101/5. maddede ise mahkemenin tutuklama kararına karşı itiraz yoluna başvurulabileceği açıkça belirtildiğinden, bu kararlara karşı itiraz yasa yoluna başvurulabilir. Oysa 5252 Sayılı Yasanın 9. maddesinde itiraz yasa yoluna başvurmayı mümkün kılan bir düzenleme bulunmadığından, bu maddeye göre gerçekleştirilen yargılama sonunda verilen uyarlama kararlarına karşı itiraz yasa yoluna başvurulamaz.

Temyiz yasa yolu bakımından ise; 5320 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa’nın 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş kararlar hakkında Ceza Yargılamaları Usulü Yasası’nın 322. maddesinin dört, beş ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere 305 ila 326. maddeleri uygulanacağı için, konunun temyize ilişkin olan ve halen yürürlükte bulunan bu hükümler yönünden de incelenmesi gerekir.

Anılan yasanın 305. maddesinde, ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin temyiz olunabileceği belirtildikten sonra, temyiz edilemeyecek nitelikteki hükümler sayılmıştır.

1412 sayılı Ceza Yargılamaları Usulü Yasası’nın “hükümleri” gösteren 253. maddesi yürürlükten kalktığı için, hangi kararların “hüküm” niteliğinde olduğu 5271 Sayılı Yasaya göre saptanmalıdır. Bu yasanın 223. maddesinde; “beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi” kararlarının hüküm olduğu belirtilmektedir. O halde, 5252 Sayılı Yasanın 9. maddesinin 1. fıkrasına göre, ister genel prensip uyarınca duruşmalı yargılamada, isterse ayrıksı yöntem olarak evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda verilmiş bulunsun, sonraki lehe yasa nedeniyle yapılan uyarlama yargılamasında verilen bu tür kararlar hüküm niteliğinde olduklarından, 1412 sayılı CYUK.’nun 305. maddesinde belirtilen istisnalar dışında bu hükümlere karşı temyiz yasa yoluna başvurulabilecektir.

Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, özel daire kararının kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 6. Ceza Dairesi’ne gönderilmesine karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 28.11.2005 gün ve 12654-10910 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 6. Ceza Dairesi’ne gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 09.05.2006 günü oybirliği ile karar verildi.