Etiket arşivi: İNDİRİMİ

Basından Hukuk Haberleri • Yargıtay’dan töre cinayetine namus indirimi

Yargıtay 1. Ceza Dairesi, yeğeninin sevgilisini, çıkan bir dedikodu üzerine vurarak öldüren sanığa "töre" saiki ile öldürme suçundan verilen cezayı çok bularak bozdu. Daire, "töre" ve "namus" cinayetlerinin farklı olduğunu savunduğu kararıyla sanığa daha az ceza öngören "kasten öldürme" suçundan ceza verilmesine hükmetti. Yargıtay kararındaki gerekçelere göre "sırf kişilerin subjektif namus anlayışından kaynaklanan kıskançlık, cinsel arzu ve isteklere karşılık alamamak, kınamak, hoşlanmamak, tasvip etmemek, söz geçirememekten kaynaklanan" öldürme fiilleri, namus cinayeti sayılarak "töre" cinayetlerinden daha az ceza verilecek.

Töre ile namusun farklı anlamlara geldiğini ve her namus cinayetinin töre cinayeti sayılmaması gerektiğini söyleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi

‘Töre’ kavramıyla sık sık karıştırılan ‘namus’ kavramı ise ‘bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet, doğruluk, dürüstlük’ olarak tanımlanır. Töre ile namus benzer ancak farklı kavramlardır. Törenin belli koşullarda namusu da içine alan üst bir kavram olarak ortaya çıkabileceği durumlar da vardır. Ancak diğer koşulların bulunmadığı hallerde, sırf kişilerin subjektif namus anlayışından, kıskançlıktan, cinsel arzu ve isteklere karşılık alamamaktan, kınamaktan, hoşlanmamaktan, tasvip etmemekten, söz geçirememekten kaynaklanan öldürme fiilleri ‘töre saikiyle öldürme’ olarak nitelendirilemez.
Aynı şekilde, ‘toplumun tasvip etmediği veya kınadığı davranışları işleyenlerin ya da yaşam biçimini tercih edenlerin öldürülmesi’ biçiminde gerçekleştirilen her fiilin de toplumdaki öldürme beklentisi açıkça ortaya konulmadan, sırf bu nedenle ‘töre saikiyle öldürme’ olarak değerlendirilemez.
ifadelerine yer verdi.

Yasaya göre kasten adam öldürme suçunun cezası müebbbet hapis iken, "töre saikiyle adam öldürmek" suçunun cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis.

haber.sol.org.tr

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — Prş Mar 05, 2015 9:18 pm


Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları – ANLAŞMALI BOŞANMADA NAFAKA İNDİRİMİ, OLAĞANÜSTÜ DEĞİŞİM

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
ESAS no: 2014/6278
KARAR no: 2014/14190

Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakasının kaldırılması, iştirak nafakasının kaldırılması veya indirilmesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki boşanma davası sonrası davalı lehine en geç 3 ay içinde bir defada ödenmek üzere 120.000,00 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk G… için yine hükmün kesinleşme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yıllık %20 oranında artışla her ay 2.500,00 TL nafakaya hükmedildiğini; müvekkilinin boşanma davasının hemen akabinde gelişen olaylar nedeniyle ekonomik durumunun ciddi oranda bozulduğunu ve sıkıntı içine girdiğini, nafaka borçları yüzünden cezaevine girdiğini ve bu nedenle fiili olarak çalışamadığını, iş çevresinin tamamen dağıldığını, geliri ve mal varlığının olmadığını, müşterek çocuk G…’in TED …Kolejinde okumakta iken davanın neticelenmesinden hemen sonra davalının evlenerek müşterek çocuğu da yanına alarak …iline taşındığını, müşterek çocuğun şuan devlet okuluna gittiğini belirterek, yoksulluk nafakasının tamamının kaldırılmasını ayrıca yıllık %20 artışla aylık 2.500,00 TL olarak belirlenen iştirak nafakasının da kaldırılmasını veya 300,00 TL’ye indirilmek suretiyle azaltılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş,

Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların özgür iradeleriyle düzenledikleri boşanma protokolü doğrultusunda boşandıkları ve hükmedilen yoksulluk nafakası ile iştirak nafakasının 13/11/2009 tarihinde kesinleştiğini ve kesin hüküm niteliğini arz ettiğini, söz konusu protokolün tanzimi esnasında davalı müvekkilinin yasal şartlarının varlığına rağmen maddi ve manevi tazminat taleplerini öne sürmediğini ve bu haklarını gündeme taşımadığını, tarafların boşanmalarından sonra davacının belirlenen nafakaları ödenmesinin beklendiğini ancak bu ödemelerin gerçekleşmediğini ve icra takibine başvurulmak zorunda kalındığını davacının nafaka hükmüne uymamaktan dolayı 3’er ay disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, davacının nafaka yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle müşterek çocuğu devlet okuluna yazdırmak zorunda kaldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere …Aile Mahkemesinin 27/10/2009 tarihli 2009/1281-1204 E-K. sayılı boşanma kararı ile velayeti davalı annesine verilen tarafların müşterek çocuğu G…için gelecek yıllarda dava tarihi esas alınmak suretiyle her yıl %20 oranında arttırılmasına karar verilmesi suretiyle hükmedilen aylık 2.500,00 TL iştirak nafakasının ayda 1.500,00 TL azaltılarak aylık 1.000,00 TL’ye indirilmesine ve davacıdan alınarak velayeten çocuğa harcanmak üzere davalıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.

İştirak nafakası; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçlar ve ana-babanın mali durumuna göre takdir edilir. Ayrıca nafakanın takdirinde birlik devam ederken çocuğun alıştığı yaşama şekli ve gelirleri de dikkate alınır.

Hakim, nafaka takdirinde; tarafların ekonomik durumlarındaki değişikliği araştırıp, gelirleri arasında bir oranlama yaparak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyacak bir karar vermelidir.

TMK. mad. 176/4 hükmüne göre ”Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.” Aynı şekilde 331. madde uyarınca; “durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”

Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.

Hakkaniyet bir bakıma adaleti deyimler. Fakat; sevgi, anlayış ve hoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak, adaletli davranmaktan daha başka ve daha ileride bir anlam taşır.

Somut olayda; taraflar arasında 27/10/2009 yılında gerçekleşen boşanma davasında, anlaşma protokolüne göre müşterek çocuk için aylık 2.500 TL nafakaya hükmedildiği anlaşılmaktadır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasındaki denge sonradan, şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar, değişen bu koşullar karşısında Medeni Yasanın 2.maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebilirler.

Dosyada mevcut bilgi ve belgelerden ve tanık beyanlarından davacının boşanmadan sonra işyerini kapattığı hakkında muhtelif miktarda ve sayıda icra takibinin olduğu anlaşılmakta; davalı hakkında yapılan araştırmada öğretmen olan davalının ek ders ücretleri ile birlikte toplam aylık 2.231,58 TL maaş aldığı, tekrar evlendiği, evi ve arabasının olduğu müşterek çocuğun daha önce okuduğu TED Kolejinden alınarak devlet okuluna devam ettirildiği anlaşılmaktadır.

Bu durum karşısında, tarafların gelir durumları, müşterek çocuğun yaşı ve eğitim durumu ihtiyaçları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişim nazara alındığında mahkemece yapılan indirim fazla olup, TMK’nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları • HAKSIZ FİİL NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASINDA HAKKANİYET İNDİRİMİ

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/7-1171
KARAR: 2014/775

Taraflar arasındaki “haksız eylem nedeniyle tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; …6. Asliye Ticaret (…Asliye Hukuk) Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 08.12.2011 gün ve E:2010/135, K:2011/887 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesi’nin 03.07.2012 gün ve E:2012/1795, K:2012/5216 sayılı ilamıyla;

(…1-Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği ile dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere ve davanın haksız eylemden kaynaklanması nedeniyle genel mahkemelerde görülmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Davalının hükmedilen tazminat miktarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç da yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.

HUMK’nun 74.maddesi hükmüne göre mahkeme tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlıdır. Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır. Mahkemece hükmedilecek tazminatın belirlenmesinde dava edilen sonuç istemin aşılıp aşılmadığının incelenmesi zorunludur.

Somut olaya gelince; davacı, davalı şirkete ait tankerin kıyıya yanaştırma işlemi sırasında iskeleye çarparak üç adet kazığa hasar verdiğini öne sürerek, 45.000 TL’nin tahsilini istemiştir. Mahkemece hasar bedelinin tespiti için bilgisine başvurulan bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, hasarlanan üç adet kazığın yenisinin yapılması için gereken bedelin 58.320,90 TL olduğu açıklanmıştır. Mahkemece, davacının hasar gören yere usturmaça yaptırmamasının da hasarın meydana gelmesinde kısmen etken olduğu, önceki yıllarda çok sayıda geminin yanaşmasının kazıkların mukavemetini azalttığı göz önüne alınarak B.K’nun 41 ve 43. maddeleri gereği, bilirkişi raporunda belirlenen 58.320,90 TL zarar bedeli üzerinden takdiren %35 oranında hakkaniyet indirimi yapılmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile 37.908,58 TL’nin tahsiline karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan taleple bağlılık kuralı gereği, mahkemece davada talep edilen bedel üzerinden, yıpranma payı ve hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği kuşkusuzudur.

Hal böyle olunca, mahkemece yıpranma payı ve hakkaniyet indiriminin davada talep edilen miktar üzerinden yapılarak bulunacak bedele hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, davalının temyiz itirazının bu yönden kabulüne karar vermek gerekmiştir…)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 6.7.1977 gün ve E:15/3280, K:702; 9.11.1977 gün ve E:15/138, K:838 sayılı ilamlarında da aynı ilkenin kabul edilmiş olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı İ… San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/I.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15.10.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 11 Şub 2015, 17:27


Ceza Hukuku • 18 yaş altı sanıklara uygulanan 1/3 ceza indirimi hk.

Merhaba arkadaşlar,

Bir konu hakkında tarafıma sorulan bir soru için forumda konu açmak durumunda kaldım. Hukuk öğrencisi ya da avukat değilim ama ilgili kanunları okuyunca mantık çerçevesinde dosyanın bozulabileceğini düşünsem de, işin uzmanından siz hukukçulardan yardım almak için bu konuyu açıyorum.

Suç tarihi itibari ile reşit olmayan ( 15 yaşını doldurmuş, 18 yaşından küçük kişiler ) bir sanık hakkında ilgili kanununa göre 1/3 ceza indirimi uygulanması uygun görülüyor. Hakim ve savcının bu ilgili maddeyi es geçme ya da uygulamama hakkı var mıdır?

06.05.1990 doğumlu kişi için üzerine atılı suçu işleme tarihim 01.05.2008. Karar tarihi ise 12.05.2014 , suç tarihinde 5(beş) gün ile de olsa, reşit durumda değildir. Bu durumda yargıtayda ceza bozularak yerel mahkemeye geri dönebilir mi? Gerekçeli kararda bu indirime yer verilmeyerek belki de hakimin dikkatinden kaçarak es geçilmiştir.

Konu hakkında bilgili hukukçu arkadaşların yorumlarını bekliyor, şimdiden cevapları ve ayırdıkları vakit için teşekkür ediyorum.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: B.KAYA — 17 Oca 2015, 13:37


YARGITAY 17.H.D E:2013/2472 K:2014/652*Sigortanın ödeme yaptığı günden tazminat hesap gününe kadar işleyen faizin indirimi

YARGITAY

17. Hukuk Dairesi

ESAS: 2013/2472 

KARAR: 2014/652

 

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı Ş… Otomotiv San. İnş. Tur ve Tic. Ltd. Şti vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

 

Davacılar vekili asıl ve birleştirilen davada, müvekkillerinin eşi ve anneleri olan A…'ın davalıların maliki ve sürücüsü oldukları araçta yolcu iken gerçekleşen trafik kazasında yaşamını yitirdiğini ve müvekkillerinin bu suretle murislerinin desteğinden mahrum kaldıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacıların her biri için 1.000 TL olmak üzere toplam 6.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile davacı H… için 15.000 TL, diğer davacıların her biri için 10.000 TL olmak üzere toplam 65.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 06.05.2011 tarihli dilekçe ile davalı B… hakkındaki davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.

 

Davalılar vekili, davalı B…'ya husumet yöneltilemeyeceğini, ayrıca davacıların tüm zararlarının sigorta şirketi tarafından karşılandığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

 

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davalı B… hakkında açılan dava konusunda vaki feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, davacıların davalarının kısmen kabulü ile davacı H… için 9.000 TL, davacılar K… ve R… için ayrı arı 7.500 TL, davacılar B…, F… ve E… için ayrı ayrı 6.000 TL manevi tazminat ile davacı H… için 4.797,15 TL, davacı F… için 4.100,98 TL, davacı E… için 2.327,32 TL, maddi tazminatın davalı şirket ve davalı Ü…'dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müteselsilen tahsiline, davacılar B…, R… ve K…'un maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı Ş…Otomotiv San. İnş. Tur. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalı Ş… Otomotiv San. İnş. Tur. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

 

2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

 

Hükme esas alınan 27.09.2010 tarihli bilirkişi raporunda, davacılara 04.09.2008 tarihinde ödenen toplam 51.737 TL hesaplanan tazminattan düşülmemiş, bu miktar mahkemece güncellenmeden düşülerek bakiye miktarlara hükmedilmiştir.

 

Sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeyi destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılmadan önce alan davacılar, hesap tarihine kadar geçen süre nedeni ile aldıkları paranın yasal faizi kadar kazanım elde etmişlerdir. Öncelikle destekten yoksun kalma tazminatı, ilk hesaplamanın yapıldığı gündeki verilere göre hesaplanmalı, ödenmesi gereken miktarla ödenen miktar arasında KTK 111. maddede belirtildiği şekilde fahiş bir fark olup olmadığı değerlendirilmelidir.

 

Yapılan ödemenin davacıların zararını karşılamadığının anlaşılması halinde, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacılara yapılan sigorta ödemesinin, ödeme günü ile destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizi de hesaplanarak, ödeme tutarı ile birlikte hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından indirilmesi gerekir.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek bu konularda bilirkişiden ek rapor alınmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetli değildir. 

 

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Ş… Otomotiv San. İnş. Tur. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Ş… Otomotiv San. İnş. Tur. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı Ş… Otomotiv San. İnş. Tur. ve Tic. Ltd. Şti.'ne geri verilmesine 21.1.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 6.H.D. E: 2013/679 K: 2013/12298 *KİRA SÖZLEŞMESİ *CEZAİ ŞART *CEZAİ ŞARTIN TENKİSİ *HAKİMİN CEZAİ ŞARTTA İNDİRİMİ

T.C. YARGITAY

Altıncı Hukuk Dairesi

E: 2013/679

K: 2013/12298

T: 12.09.2013

 

 

                Tarafların; kiralananın belli bir süre satılmamasına ilişkin cezai şartı sözleşme ile belirlemelerinden sonra, davalı kiralananı sözleşmeye aykırı olarak 3. Kişiye satmıştır. Mahkemece, kira sözleşmesine aykırı davranıldığından cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesi isabetli olsa da, cezanın ekonomik yönden davalının mahvına sebep olması halinde cezadan indirim yapılabileceği gözetilmelidir. Cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı belirlenirken, tarafların ekonomik durumları, özel oalrak borçlunun ödeme gücü, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun kusur derecesi gibi durumlar dikkate alınarak, gerekirse bu konuda özel bilgisi olan birlirkişiden de yararlanılmalı, sonuçta hak adalet ve nesafet kurallarına uygun bir cezai art miktarına hükmedilmelidir.

(6098 s.TBK m.182)

 

                Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan alacak davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

 

                Dava, kira sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

1-      Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller, mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

 

2-      Davalı vekilinin cezai şartın tenkisine ilişkin temyiz itirazlarına gelince:

 

Cezai şart, geçerli bir borcun yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi ya da belli bir yerde, belli bir zamanda  yerine getirilmemesi durumunda, borçlunun ödemesi gereken bir edimdir. Cezai şartın ceza ve tazminat fonksiyonu olup, Borçlar Kanununda bu iki fonksiyon kaynaştırılarak bileşik sistem kabul edilmiştir. Bu sistemin sonucu olarak aşırı görülen cezai şartın indirilmesinde tazmin ve ceza dengeli olarak korunmalıdır.

 

                               TBK. 182. Maddesinin ilk fıkrasında “taraflar cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler” son fıkrasında ise “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir” hükmü bulunmaktadır. Ticari olmayan işlemlerde bu kuraldan dolayı borçlu ileri sürmese bile, hakim cezai şarttan indirim yapılıp yapılmayacağını kendiliğinden saptamalıdır. Ne var ki, akdin bir şartını değiştirme yetkisini veren bu hak, istisnai olarak tanınmış bir hak olduğu için  Hakim, bu hakkını  ölçülü olarak kullanmalı, tarafların ekonomik durumu, borçlunun ödeme yeterliliği ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması dolayısıyla sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi, borca aykırı davranışın ağırlığı, sözleşmeden beklenen yararın elde edilememesi ve akde aykırı davranılması yüzünden doğan zarar, cezai şartın tazmin ve ceza fonksiyonlarının dengeli olarak korunması gereği prensiplerini gözönünde bulundurmalı ve Hakim kullandığı takdir hakkını Yargıtay’ın denetimine olanak vermeye elverişli objektif esaslara dayandırmalıdır.

                               Davada hükme esas alınan 01.12.2011 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu sözleşmenin 15. Maddesinde “kiraya verenin, kira sözleşmesi şerh edilene kadar iş bu sözleşmenin varlığından söz etmeden, bu sözleşmeyi imzalamasını sağlamadan, mecuru üçüncü kişilere satıp devretmeyeceği, yer tesliminden önce kiraya vermekten vazgeçmeyecekleri, aksi halde kiracının uğrayacağı her türlü zararı, kiracının masraflarını, kar mahrumiyeti dahil karşılamak zorunda olduğu ve kracıya 500.000 TL cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği” kararlaştırılmıştır. Taraflar kiralananın belirli bir süre satılmamasına ilişkin cezai şart öngörüp önceden sözleşme ile cezai şart kararlaştırabilirler. Bu yoldaki anlaşma geçerli olup tarafları bağlar. Davalı kiralayan kira sözleşmesinin 15. Maddesine aykırı olarak kiralananı 29.12.2011 tarihinde 3. Kişiye satmıştır. Mahkemece, kira sözleşmesinin 15.maddesi gereğince cezai  şartın davalıdan tahsiline karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak mahkemece TBK 182/son (BK. 161/son maddesine) göre cezai şartta indirim yapılıp yapılamayacağı tartışılmamış, cezai şartta bir indirim yapılmamıştır.

 

                               Oysa, cezanın ekonomik yönden davalının mahvına sebep olması halinde cezadan indirim yapılabileceği uygulamada kabul edilmektedir. Bir olayda, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı belirlenirken; tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, alacaklının, asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği  yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar,  borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı, ölçüt alınarak gerekirse bu konuda özel bilgisi olan bilirkişiden de yararlanılarak ve sonuçta hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun bir cezai şart miktarına hükmedilmelidir. Hakimin bu kuralı uygularken kullanacağı takdir hakkının, Yargıtay denetimine elverişli esaslara dayanması da zorunludur. Mahkemenin cezai şart miktarının fahiş olması karşısında yukarıda açıklandığı şekilde incele yapılarak cezai şartta tenkis yapılması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile cezai şart bedelinin tümünün tahsiline karar verilmesi doğru değildir.

 

                               Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

 

                S O N U Ç : Yukarıda (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. Maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 12.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.