Etiket arşivi: İNFAZ

Basından Hukuk Haberleri – İZMİR EMNİYET MÜDÜRÜ’NDEN YARGISIZ İNFAZ

İzmir Emniyet Müdürü’nden Yargısız İnfaz

İzmir Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya, eşine veya kız arkadaşına şiddet uygulayan 45 polisi açığa aldı. Uzunkaya, “Şiddete karşı yürütülen her çalışmanın yanındayım. Kadına şiddet uygulayanı affetmem” dedi.

Yeni Şafak Gazetesi’nden Vahap Dabakan’ın haberine göre, İzmir Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya, eşine veya kız arkadaşına şiddet uygulayan polislere göz açtırmıyor. İzmir’de son 15 ayda, eşlerine ya da kız arkadaşlarına şiddet uygulayan polis memurları hakkında soruşturma başlatan Uzunkaya, karakollara gelen şikâyetler üzerine haklarında işlem yapılan 45 polisi açığa aldı. “Türkiye bilsin ki, kadına şiddetle ilgili yürütülen her çalışmanın yanında ve destekçisiyim” diyen Uzunkaya, “Kadına şiddet uygulayan polisi asla affetmem” diye konuştu.

MESLEKTAŞLARI DA DAYAKÇIYI DIŞLADI

Kadına şiddetin çok tartışıldığı şu günlerde İzmir Emniyet Müdürlüğü’nden örnek bir davranış haberi geldi. Son 15 ayda, eşlerine ya da kız arkadaşlarına şiddet uygulayan, çeşitli birimlerde görevli 45 polis açığa alınarak haklarında soruşturma başlatıldı. Eşlerinin ya da kız arkadaşlarının karakollara şikâyeti üzerine haklarında işlem yapılan dayakçı polisler, meslektaşları tarafından da dışlandı. Şiddeti önlemekle görevliyken, kadınlara şiddet uygulayan polisler hakkında, soruşturmaların sonuçları bekleniyor.

”ASLA AFFETMEM”

Kadına yönelik şiddeti asla affetmeyeceğini söyleyen İzmir Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya, “Kadına yönelik şiddetle mücadelede en büyük görev bize düşerken, bizim kadına şiddet uygulamamız affedilemez. Karısına şiddet uygulayan polis memurunu, görevden almadan il dışına tayinine kadar ne gerekiyorsa yaparım. En ağır cezayı alması için adli boyutunun da bizzat takipçisi olurum. Bu konuda konuşulması bile çok üzücü. Kadına şiddet uygulayan polisi asla affetmem” dedi.

TACİZCİ POLİSE SÜRGÜN

İzmir’de görev yapan bir kadın doktorun, bir polis memurunun kendisini tehdit edip tacizde bulunduğu yönünde şikâyetçi olduğunu da anlatan Celal Uzunkaya, “Bunun üzerine o polis hakkında hemen idari ve adli soruşturma açıldı. Ardından Emniyet Genel Müdürlüğü ile görüşüp tayinini de il dışına yaptırdım. Böyle olaylara asla müsamaha göstermem” dedi.


Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları • SUÇU MESLEK EDİNME, İNFAZ REJİMİ, BANDROLSÜZ KİTAP SATMAK

Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas: 2013/7-399
Karar: 2014/58

5846 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık H…’ın 21.09.2009 tarihli eylemleri tek suç kabul edilerek 5846 sayılı Kanunun 81/9, TCK’nun 62 ve 52. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 15.000 Lira adli para cezası, 14.03.2010, 13.07.2010 ve 14.11.2010 tarihli eylemleri nedeniyle üç kez 5846 sayılı Kanunun 81/4, TCK’nun 62 ve 52. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis ve 3.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın suç işlemeyi meslek edindiği anlaşıldığından TCK’nun 58/9. maddesi uyarınca sanığa verilen hapis cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, cezalarının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin, …1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesince verilen 27.06.2012 gün ve 335-307 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 13.12.2012 gün ve 25108-32709 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 01.03.2013 gün ve 240621 sayı ile;

“İtirazlarımız Yüksek Dairenin onama ilamının kaldırılarak, yerel mahkeme hükmünün suç işlemeyi meslek edindiği sabit olmayan sanık hakkında TCK’nun 58/9. maddesi uygulanmaması gerektiği yönünden bozulması ve bu kısmın hükümden çıkartılarak düzeltilerek onanması istemine yöneliktir.

1- 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinin 9. fıkrası uyarınca, bazı özel hallerde bulunan faillerin, tekerrüre ilişkin genel şartlar aranmaksızın, cezalarının mükerrilere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi esası kabul edilmiştir. Bu çerçevede tekerrürün genel şartları bulunmasa bile itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik hükümleri uygulanacaktır.

Nitekim madde gerekçesinde ‘özel tehlike hali gösteren suçlular grubundan bir diğerini oluşturan suçu meslek edinen kişinin tanımının yapılması gerektiği görüşünden esinlenerek düzenlenmiştir.

Buna göre, kısmen de olsa suçtan elde ettiği kazançla geçimini sağlamaya alışmış kişi suçu meslek edinen kimsedir. Başka bir deyişle suçu meslek edinen kişi, suçtan elde ettiği kazançla hayatını sürdürme alışkanlığını (mutaden) elde etmiş bir kimsedir. Başka kazanç kaynağı olsa da, ne olursa olsun her türlü suçu kazanç sağlamak için işleyen kişi suçu meslek edinen kimsedir’ denilmektedir.

2- Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise meslek edinmek ‘1) Bir işi meslek olarak yapacak bilgi ve beceriyi kazanmak; 2) Bir şeyi yapmayı alışkanlık hâline getirmek anlamlarına gelmektedir.

3- 5237 sayılı TCK’nun 6 (i) maddesinde suçu meslek edinen kişi deyiminden; kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlamaya alışmış kişi anlaşılmaktadır, denilmektedir.

4- Bir kimsenin kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlaması için hukuken var denilebilecek bir suçun varlığı ile mümkündür. Bir kimsenin hukuken suç işlediği ise ancak kesinleşmiş bir ve veya birden çok kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün bulunması ile anlaşılabilecektir. Aksinin kabulü, hakkında masum olması ve bu sebeple de beraat etmesi veya benzeri sebeplerle ceza almayacak kişiler hakkında da bu hükmün uygulanması sonucunu doğuracaktır ki bunu kabul etmek mümkün değildir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;

Sanığın 5846 sayılı Yasaya aykırılık fiilinden devam eden yargılamaları var ise de, henüz suç tarihinden önce kesinleşmiş eski mahkumiyet kaydı bulunmamaktadır. Bu halde sanığın kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağladığına ilişkin hukuken var olan bir veri bulunmamaktadır. Bu sebeplerle sanığın suç işlemeyi meslek haline getiren olarak kabul etmek mümkün görünmemektedir. Nitekim Yüksek Dairenizin 09.02.2012 gün ve 2011/9738 Esas, 2012/3210 Karar nolu kararı da bu yöndedir.
Bu sebeplerle, Özel Dairenin onama kararı vermesi hatalı olmuştur” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 25.03.2012 gün ve 3833-6934 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinde sabıkası bulunmayan sanığın yerel mahkemece suçu meslek edinen kişi olarak kabulüyle TCK’nun 58/9. maddesi uyarınca hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesinin isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanığın, Çeşme ilçesi, İnkilap Caddesi, No: 4/A ve 79/B adreslerinde iki ayrı kitapevi işlettiği, emniyet görevlilerince yapılan aramalarda sanığın iş yerlerinde, evinde ve aracında pek çok sayıda sahte bandrollü veya bandrolsüz kitap ile bandrolsüz kitaplara basılmak üzere üretilmiş sahte bandrollerin ele geçirildiği,

Bu kapsamda;

1- 21.09.2009 günü saat 14.00’de sanığın …Caddesi No.4/A adresindeki işyerinde yapılan aramada 3245 adet bandrolsüz kitabın ele geçirildiği, …Cumhuriyet Başsavcılığınca 29.08.2011 gün ve 438 sayılı iddianame ile sanık hakkında kamu davası açıldığı, mahkemenin 2011/331 esas sırasına kaydının yapıldığı,

2- 21.09.2009 günü saat 17.30’da sanığın kullandığı …6737 plaka araçta yapılan aramada 1.060 adet bandrolsüz kitap ile VHP serisinden 1130 adet yapıştırılmamış sahte bandrol, ikamet ettiği evde yapılan aramada ise 354 adet bandrolsüz kitap ele geçirildiği, …Cumhuriyet Başsavcılığınca 02.09.2011 gün ve 447 sayılı iddianame ile sanık hakkında kamu davası açıldığı, mahkemenin 2011/341 esas sırasına kaydının yapıldığı,

3- 14.03.2010 tarihinde sanığın …Caddesi No:79/B adresindeki işyerinde yapılan aramada bandrolleri şüpheli görülen 191 adet kitaba el konulduğu, bu kitaplardan 47 adedinin sahte bandrol yapıştırılmak suretiyle satışa arz edildiğinin bilirkişi raporu ile belirlendiği, …Cumhuriyet Başsavcılığınca 28.8.2011 gün ve 427 sayılı iddianame ile kamu davası açıldığı, mahkemenin 2011/342 esas sırasına kaydının yapıldığı,

4- 13.07.2010 tarihinde sanığın …Caddesi No:79/B adresindeki işyerinde yapılan aramada 160 adet bandrolsüz kitabın ele geçirildiği, …Cumhuriyet Başsavcılığınca 02.09.2011 gün ve 448 sayılı iddianame ile kamu davası açıldığı, mahkemenin 2011/335 esas sırasına kaydının yapıldığı,

5- 14.11.2010 tarihinde sanığın …Caddesi No:79/B adresindeki işyerinde yapılan aramada 382 adet bandrolsüz kitabın ele geçirildiği, …Cumhuriyet Başsavcılığınca 28.8.2011 gün ve 426 sayılı iddianame ile kamu davası açıldığı, mahkemenin 2011/347 esas sırasına kaydının yapıldığı,

Yargılama aşamasında tüm dosyaların inceleme konusu olan 2011/335 esas sayılı dosya içerisinde birleştirilmesine karar verildiği ve yargılamaya bu dosya üzerinden devam edildiği,

Sanıktan elde edilen kitaplar üzerinde soruşturma aşamasında bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporlarına göre suça konu kitapların tamamının kopya, bir kısmının bandrolsüz, bir kısmının ise sahte bandrollü olduğunun belirlendiği, buna göre 21.09.2009, 14.03.2010, 13.07.2010 ve 14.11.2010 tarihlerinde sanığın işletmiş olduğu kitap evlerinde, evinde ve aracında yapılan aramalarda sayıları farklılık göstermekle birlikte pek çok sayıda bandrolsüz veya sahte bandrollü kitabın ele geçirildiği,

Sanığın savunmalarında suçlamayı kabul etmediği, suça konu kitapları …faaliyet gösteren kitap toptancılarından aldığını, işyerinde bulunan çok sayıda kitap arasında ele geçen kitapların bandrolsüz veya sahte bandrollü olduğunu bilmediğini ifade ettiği,

Sanığın lise mezunu, bekar, sabıkasız, anne ve babasına bakmakla yükümlü olduğu, 1.000 Lira aylık gelirinin olduğunu beyan ettiği, suça konu kitapların satışa arz edildiği kitapevlerini işlettiği, başka gelir elde edebileceği faaliyetinin bulunmadığı,

Anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi için tekerrür, özel tehlikeli suçlular, mükerrirlere özgü infaz rejiminin mahiyeti ve uygulanma şartları üzerinde durulması gerekmektedir.

5237 sayılı TCK’nun "Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular" başlıklı 58. maddesi;

“(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.

(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;

a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,

b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,

Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.

(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.

(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.

(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.

(6) Tekerrür hâlinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.

(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.

(8) Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.

(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir" şeklinde düzenlenmiş olup,

Maddenin 1. fıkrasında önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacağı, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmadığı belirtilmiştir. Kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi şartını aramadığı halde, 2. fıkrada ise infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.

5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenmesi yeterli olup, ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin ise mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

Maddenin 4. fıkrasında tekerrüre esas alınamayacak suçlar sayılmış, 5. fıkrasında ise fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış kişiler hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmiştir.

Maddenin 3. ve 6. fıkralarında mükerrirliğin sonuçları düzenlenmiş, 3. fıkrada sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis ve para cezası öngörülmesi durumunda hapis cezasının seçilmesi gerektiği, 6. fıkrasında ise hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve infazdan sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması gerektiği belirtildikten sonra, 7. fıkrada bu durumun kararda açıkça gösterilmesi gerektiği düzenlenmiş, 8. fıkrada mükerrirlere özgü infazın ve denetimli serbestlik tedbirin kanunda gösterilen şekilde yapılması gerektiği belirtilmiştir.

Maddenin 9. fıkrasında ise mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve denetimli serbestlik tedbirinin itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu hakkında da uygulanmasına hükmedilmesi gerektiği düzenlenmiştir.

5275 sayılı Kanunun "Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbiri" başlıklı 108. maddesi ise;

"(1) Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan;

a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının,

b) Müebbet hapis cezasının otuzüç yılının,

c) Süreli hapis cezasının dörtte üçünün,

İnfaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir.

(2) Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz.

(3) İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez.

(4) Hâkim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler.

(5) Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Hâkim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir" şeklinde düzenlenmiştir.

5275 sayılı Kanunun 108. maddesinde düzenlenen mükerrirlere özgü infaz rejimi; özel bir infaz rejimi olmayıp, tekerrür veya özel tehlikeli suçluluk hallerinde hükümlünün şartlı salıverilmeden yararlanabilmesi için infaz kurumunda geçirmesi gereken süreyi uzatan özel bir durumdur. Maddeye göre, mükerrir ve özel tehlikeli suçlular, mahkum oldukları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılını, müebbet hapis cezasının otuzüç yılını ve süreli hapis cezasının dörtte üçünü infaz kurumunda iyi halli olarak geçirmeleri durumunda şartlı salıvermeden yararlanabilecektir. Bununla birlikte mükerrir ve özel tehlikeli suçlu oldukları belirlenenler hakkında cezalarının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanacaktır. Denetim süresini belirleme görevi hükmü veren mahkemeye ait değildir. Hükmü veren mahkeme, TCK’nun 58/7. maddesi uyarınca mükerrir ve özel tehlikeli suçlular hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra da denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar vermekle yetinecek, ayrıca denetimli serbestlik tedbirinin süresini tayin etmeyecektir. Denetim süresini belirleme ve uzatma görevi, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek şartlı salıverilme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye aittir. Bu mahkeme bir yıldan az olmamak kaydıyla denetim süresi belirleyecek, beş yıldan fazla olmamak kaydıyla da denetim süresinin uzatılmasına karar verebilecektir.

Özel tehlikeli suçlular düzenlenmesine ilk kez 5237 sayılı TCK’nda yer verilmiş olup, kanun koyucu itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçluyu özel tehlikeli suçlu olarak kabul etmiştir. Özel tehlikeli suçlular bakımından, mükerrerliğin şartları oluşmaksızın mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması esası getirilmek suretiyle, cezanın özel önleme amacı ön plana çıkarılmıştır. Söz konusu kişilerin özel tehlikeli olarak kabulünün sebebi ise diğer suç faillerine göre suça eğilimlerinin yüksek olmasıdır.

İtiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçluluk hallerinden birinin varlığı mahkemece tespit edildiği takdirde, hükümde bu durumun açıkça belirtilip, mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi gerekmektedir.

Bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın çözümü açısından önem arz eden "suçu meslek edinen kişi" kavramı üzerinde de durulmasında yarar bulunmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun "Tanımlar" başlıklı 6. maddesinin (i) bendinde;

"Suçu meslek edinen kişi deyiminden; kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlamaya alışmış kişi,

… Anlaşılır” hükmü yer almaktadır.

Suçu meslek edinen kişi hakkında TCK’nun 6. maddesinin gerekçesinde “Tasarının 45, 46 ve 47. maddelerinde yer alan ‘İtiyadı suçlu’, ‘Suçu meslek edinen kişi’ ve ‘Örgüt mensubu suçlu’ deyimlerine ilişkin tanımlar, bu madde kapsamına alınmıştır” açıklaması yapılmış,

Türk Ceza Kanunu Tasarısının 46. maddesinin gerekçesinde ise; “özel tehlike hali gösteren suçlular grubundan bir diğerini oluşturan suçu meslek edinen kişinin tanımının yapılması gerektiği görüşünden esinlenerek düzenlenmiştir.

Buna göre, kısmen de olsa suçtan elde ettiği kazançla geçimini sağlamaya alışmış kişi suçu meslek edinen kimsedir. Başka bir deyişle suçu meslek edinen kişi, suçtan elde ettiği kazançla hayatını sürdürme alışkanlığını (mutaden) elde etmiş bir kimsedir. Başka kazanç kaynağı olsa da, ne olursa olsun her türlü suçu kazanç sağlamak için işleyen kişi suçu meslek edinen kimsedir” açıklamasına yer verilmiştir.

Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 09.12.2003 gün ve 260-284 sayılı kararında açıklandığı üzere geçim; bir kimsenin bakımı ve beslenmesi, temel ihtiyaçlarının karşılanması, bunun için gerekli olan şeyler demektir. Suçun geçim vasıtası haline getirilmesi ise failin, kısmen de olsa süreklilik içinde suç işleyerek geçimini sağlamasıdır. Suçu meslek edinen kişi kısmen de olsa geçimini suçtan ettiği kazançla sağlamaya alışmış kişi olup, kişinin suçu işlemesinin sebebi, geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlama alışkanlığıdır. Bununla birlikte failin suçu geçim vasıtası haline getirdiğinin kabul edilmesi için aynı suçtan daha önce mahkum olmuş olması şartı aranmayacaktır. Ancak, failin daha öncede bu tür fiilleri işlediği hususunda kanaat oluşturacak yeterli deliller bulunmalıdır. Bununla birlikte failin, tek geçim vasıtasının suçtan elde ettiği kazanç olması da zorunlu değildir.

Mevcut kanuni düzenlemeler ve Ceza Genel Kurulu kararı birlikte değerlendirildiğinde; suçu meslek edinen kişiden söz edebilmesi için sanığın kısmen de olsa suçtan elde ettiği kazançla geçimini sağlamaya alışmış olması, diğer bir ifadeyle suçtan elde ettiği kazançla hayatını sürdürme alışkanlığını devam ettirmesi gerekmektedir. Sanığın başka kazanç kaynağı olsa dahi, kazanç sağlamak için her türlü suçu işlemesi halinde de suçu meslek edinen kişi olarak kabulü gerekir. Buna karşın, bir kimsenin suçu meslek edinen kişi olarak kabul edilebilmesi için aynı suçtan daha önce hakkında kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün bulunması şart değildir.

Mahkemece, suçu meslek edinen kişi sıfatını belirlemek amacıyla her somut olayda sanığın yaşam tarzı, faaliyetleri, sosyal ve ekonomik durumuna ilişkin araştırma yapılmalı, sanığın kısmende olsa geçimini işlemiş olduğu suçtan elde ettiği kazançla sağladığının ve bunu alışkanlık haline getirdiğinin tespit edilmesi halinde, suçu meslek edinen kişi sıfatıyla TCK’nun 58/9. maddesi uyarınca hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmelidir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Çeşme ilçesinde iki farklı adreste kitapevi işletmeciliği yaparak geçimini sağlayan ve gelir elde edebileceği bir başka faaliyeti bulunmayan sanığın, 2009 ve 2010 yılları arasında dört farklı zamanda iş yerlerinde, evinde ve aracında yapılan aramalarda satışa hazır halde çok sayıda bandrolsüz ve sahte bandrollü kitap ile bandrolsüz kitaplara basılmak üzere üretilmiş sahte bandroller ele geçirildiği, yapılan her arama faaliyetinden sonra sanık hakkında adli soruşturma başlatılıp, Cumhuriyet savcısınca savunmasının alındığı, sanığın böylece eylemlerinin ceza soruşturmasına konu olduğunu ve hakkında devam eden soruşturmalar bulunduğunu öğrenmesine rağmen eylemlerini devam ettirmek suretiyle suçtan elde ettiği kazançla geçimini sağladığı ve bunu alışkanlık haline getirdiği anlaşılmaktadır.

Buna göre, yerel mahkemece sanığın suçu meslek edinen kişi olarak kabulü ile hakkında TCK’nun 58/9. maddesinin uygulanmasında, Özel Dairece de bu uygulamanın isabetli bulunarak yerel mahkeme hükmünün onanmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.02.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Bilgiler: Tarih-Gönderici: admin — 27 Oca 2015, 18:03


YARGITAY 10. Ceza Dairesi 2010/43214 E.N , 2010/27365 K.N. *KOŞULLU SALIVERME İÇİN LEHE OLAN İNFAZ KANUNUN UYGULANMASI GEREKTİĞİ

YARGITAY

10. Ceza Dairesi

2010/43214 E.N , 2010/27365 K.N.

 

 

 

İçtihat Metni

 

Dosya incelendi:

 

Gereği görüşülüp düşünüldü:

 

Lehe kanun belirlenirken, infaz kanunları dikkate alınmadan, suç tarihinde yürürlükte olan 3167 sayılı Kanunla sonradan yürürlüğe giren 5941 sayılı Kanunun karşılaştırılması ve lehe sonuç doğuran kanun uyarınca hüküm kurulması, infaz aşamasında ise 5237 sayılı TCK'nın 7. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince koşullu salıverme yönünden yeniden karşılaştırma yapılarak hükümlünün lehine olan infaz kanununun uygulanması gerektiği gözetilmeden; para cezalarının ödenmemesi durumunda dönüştürülecek hapis cezalarının miktarına göre 3167 sayılı Kanunun lehine olduğu gerekçesiyle, sanığın bu kanun gereğince mahkumiyetine karar verilmesi,

 

Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün (BOZULMASINA), 14.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İLAMLARIN İNFAZINDAN UYGULANACAK TEMEL İLKELER / İLAMLARIN İNFAZ EDİLECEK KISIMLARI / İNFAZ KABİLİYETİ OLMAYAN HÜKÜMLER / İCRA EMRİNİN VE TAKİBİN İPTALİ

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 2006/12-92
K: 2006/85
T: 22.3.2006
İLAMLARIN İNFAZINDAN UYGULANACAK TEMEL İLKELER
İLAMLARIN İNFAZ EDİLECEK KISIMLARI
İNFAZ KABİLİYETİ OLMAYAN HÜKÜMLER
İCRA EMRİNİN VE TAKİBİN İPTALİ
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 32]
2004 s. İCRA VE İFLAS KANUNU (1)(2) [Madde 38]
Taraflar arasındaki “İcra Emrinin ve Takibin İptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar ı. İcra Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 28.02.2005 gün ve 2005/38-115 sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 05.05.2005 gün ve 2005/6510-9748 sayılı ilamı ile;
( …İlamların infaz edilecek bölümleri hüküm bölümünde yer alan kısımlarıdır. Ancak, ilamla hükmedilse dahi hüküm bölümünün infazı kabil olması zorunlu olup yorum, tahmin, takdir yoluyla infaz kabiliyeti olmayan ilam hükmünün infazı sağlanamaz. Bu nedenle takip dayanağı ilamın hüküm bölümünün 5. bendinde yer alan ( tarafların talep ve kabulleri gereğince küçük Sina’nın yuva ve S. ‘nin okul masraflarının davacı baba tarafından karşılanmasına ilişkin hükmün infaz kabiliyeti yoktur. ( HGK’nın 8.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. – 1997/776 K. ) Zira, her zaman tek taraflı olarak temin edilebilecek okul taksitleri ve dershane ücretlerine ilişkin belgelere ( kaldı ki ilamda dershane ücreti de yer almamaktadır. ) dayanılarak ( ayrıca alacak ilama bağlanmaksızın ) ilamların icrası yoluyla takip yapılamaz. Açıklanan nedenlerle borçlu şikayetinin kabulüne karar vermek gerekirken reddi isabetsizdir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
1 – Direnme kararına yönelik temyiz itirazları yönünden;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
2- Birleştirilen dosyalar yönünden verilen red kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bozma kararından sonra birlemen 2005/163 ve 2005/371 esas sayılı şikayet dosyalarında verilen kararlar, Yargıtay denetiminden geçmemiş, bozmaya konu olmamış, direnme niteliğinde olmayıp yeni hüküm teşkil ettiğinden bu kararlara karşı temyiz istemlerinin Özel Dairesince incelenmesi için dosyanın 12. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : 1 -Şikayetçi/borçlu vekilinin direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ) nolu gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA; istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine.
2- Yukarıda ( 2 ) nolu gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Şikayetçi/borçlu vekilinin bozmadan sonra birleşen 2005/163 ve 2005/371 esas sayılı dosyalara ilişkin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 22.03.2006 gününde, oybirliği ile karar verildi.

UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE TİCARETİ YAPMAK / İNFAZ REJİMİ

T.C.

YARGITAY

Onuncu Ceza Dairesi

E: 2006/3585

K: 2006/6140
T: 26.04.2006
UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE TİCARETİ YAPMAK
İNFAZ REJİMİ
ÖZET: Sanığın üzerinde ele geçirilen uyuşturucu madde miktarı ve 5237 sayılı Yasanın 18813. madde gereğince ha­pis cezasının alt sınırdan tayini gözetilmeden ve nedenleri de açıkça gösterilmeden takdire dayanılarak gün adli para cezasının alt sınırın çok üzerinde tayini doğru değildir. Sa­nığın adli sicil kaydındaki infaz edilmiş mahkûmiyetinin in­fazının üzerinden üç yıldan fazla süre geçmiş olmasına gö­re cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi doğru değildir.
Üst aramasında sürücü belgesi bulunduğu anlaşı­lan sanık hakkında 2918 sayılı Yasanın 119/1. maddesi ge­reğince işlem yapılmalıdır.
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 58]
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 61]
5237 s. TÜRK CEZA KANUNU (1) [Madde 188]
Ticari amaçla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanık Ömer hakkında (İzmir Dördüncü Ağır Ceza Mahkemesi)nce yapılan yargılama sonunda, 14.11.2005 tarih ve 2005/292 esas, 2005/390 karar sayısı ile mah­kûmiyet kararı verildiği; hükmün sanık ve müdafii tarafından süresi içinde temyiz edildiği; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca bozma isteğiyle dava dosyasının tebliğname ekinde 14.03.2006 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
11.06.2005 tarihli yakalama, üst arama, zapt etme tutanağına göre sürü­cü belgesi bulunan sanığın, suç tarihinde geçerli bir sürücü belgesi olup ol­madığı araştırılarak, varsa 2918 sayılı Kanunun 119/1. maddesinin uygulanması gerekeceğinin gözetilmemesi karşı temyiz bulunmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde tartışılan delillere ve dosya içeriğine uygun gerekçeye göre; yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının red­dine; ancak:
1 Sanığın üzerinde ele geçirilen toplam net uyuşturucu madde miktarı ve 188/3. madde gereğince hapis cezasının alt sınırdan tayin edildiği gözetilmeden, nedenleri de gösterilmeden sadece 61. maddeye yollama yapılarak ve takdire dayanılarak “gün adli para cezasının” alt sınırın çok üzerinde tayi­ni,
2 Sanığın adli sicil kaydında yer alan ve 24.05.1998 tarihinde bihakkın tahliye edilmek suretiyle infaz edildiği anlaşılan önceki mahkûmiyetinin infa­zının üzerinden üç (3) yıldan fazla süre geçtiği gözetilmeden TCK’nın 58/2-b bendine aykırı olarak uygulama yeri bulunmadığı halde, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve takdiren 2 yıl süre ile dene­timli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde gö­rülmüş olduğundan, hükmün istem gibi (BOZULMASINA), suçun niteliği tu­tuklu kalınan süreler göz önüne alınarak tutuklu sanık hakkındaki tahliye is­teğinin reddine, 26.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İNFAZ İŞLEMLERİ / PARA CEZASININ HAPSE ÇEVRİLMESİ

T.C.
YARGITAY
İkinci Ceza Dairesi
E: 2006/2735
K: 2006/11448
T: 6.6.2006
İNFAZ İŞLEMLERİ
PARA CEZASININ HAPSE ÇEVRİLMESİ

5252 s. TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HA… [Madde 5]
5275 s. CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KAN… [Geçici Madde 1]
5275 s. CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KAN… [Geçici Madde 106]
Etkili Eylem suçundan sanık H. Y. nın 5237 sayılı TCK’nın 86/2-3a, 52/2 maddeleri gereğince 300 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 15.09.2005 tarihli ve 2004/864 esas, 2005/1342 karar sayılı kararının kesinleşmesini müteakip ödenmemesi sebebiyle bir gün karşılığı 20 YTL den hesaplanarak hükümlünün cezasının C. Başsavcılığınca 15 gün hapis cezasına çevrilmesini müteakip, 12.12.2005 tarihinden itibaren şartla salıverilmesi talebi üzerine 5252 sayılı TCK’nun yürürlük ve uygulama şekli hakkında kanun’un 5. maddesinin 3. ek fıkrası ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında Kanun’un 106. maddesi hükümleri gereğince adli para cezasının 100 YTL bir gün olmak üzere 3 gün hapis cezasına çevrilmesi gerektiğinden bahisle, 05.12.2005 tarihinde cezaevine alınan hükümlünün tahliyesine ilişkin aynı mahkemenin 09.12.2005 tarihli ve 2005/1135 müteferrik sayılı kararına yönelik itirazın reddine dair Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.12.2005 tarihli 2005/7 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 26.01.2006 gün ve 2073 sayılı yazılı emre müsteniden dava dosyası C. Başsavcılığının 13.03.2006 gün ve 2006/18770 sayılı ihbarnamesiyle daireye gönderilmekle okundu;
Mezkür İhbarnamede;
Dosya kapsamına göre, 5252 sayılı TCK’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5. maddesinin, 5349 sayılı Kanun’la eklenen 3. fıkrasında, ağır para cezasından dönüştürülen adli para cezasının ödenmemesi halinde, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesi hükümlerine göre hapis süresinin belirlenmesinde bir gün karşılığı olarak yüz milyon Türk Lirasının esas alınacağının belirtildiği, yine 5275 sayılı Kanun’u geçici 1. maddesinde “26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı TCK’nu dışındaki diğer kanunlarda yer alan adli para cezasının ödenmemesi halinde, hükümlüler bir gün yüz Türk Lirası hesabı ile hapsedilirler”hükmünün yer aldığı, sanık hakkındaki cezanın ise 5237 sayılı Kanun’un 52/2 maddesi uyarınca 1 gün karşılığı 20 YTL’sı olarak kabulü ile 15 gün karşılığı olarak doğrudan verilen adli para cezası olduğu, bu sebeple anılan maddelerde belirtilen hükümlerin sanık hakkında uygulananamayacağı, cezanın infazının 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesi gereğince yapılması gerektiği ve söz konusu maddenin 2. fıkrasındaki “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, C. Savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir” hükmü uyarınca, 300 YTL adli para cezasının ödenmemesi sebebiyle günlüğü 20 Yeni Türk Lirasından hapse çevrilmek suretiyle infazı gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde verilen karara yönelik itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yazılı emre atfen ihbar olunmuştur.
SONUÇ : Sanığa atılı suçun işlendiği tarihin 09.06.2004 olması ve infaz işlemlerinin, suç tarihinde yürürlükte olan veya daha sonra yürürlüğe giren infaz kanunlarından sanık lehine olana göre yapılmasının gerekmesi nazara alındığında Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 09.12.2005 gün ve 2005/1135 müt. ve Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.12.2005 gün ve 2005/7 D. İş kararında bir isabetsizlik görülmediğinden yerinden bulunmayan kanun yararına bozma isteminin reddine 06.06.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.